Etiket: kadın cinselliği

  • Yetişkinlerin oyun zamanı: ön sevişme

    Yetişkinlerin oyun zamanı: ön sevişme

    Ön sevişme olmadan yaşanan birleşmenin bir parçası eksik kalıyor. Birbirlerine yeterince odaklanan çiftler için ise ön sevişme üzerinde düşünülmeden doğal olarak yaşanıyor.

    Cinselliği çoğunlukla “birleşme”ye indirgemek hatasına düşülse de aslında her iki taraf için de istek-uyarılma-birleşme aşamaları art arda geldiği zaman tam bir cinsel ilişkiden söz etmek mümkün oluyor. İkinci aşama olan “uyarılma” ise ön sevişme denilen süreçte gerçekleşiyor. Belli sürelerle sınırlandırılmaya çalışılan, kadınların istediği erkeklerin gereksiz gördüğü bir süreçmiş gibi tanımlanan ön sevişmenin ne olup ne olmadığını Hedef Psikolojik Danışmanlık ve Eğitim Merkezi’nden Uzman Psikolog Şencan Taşkale’ye sorduk.

    Ön sevişmeyi nasıl tanımlayabiliriz?

    Ön sevişme “esas mesele”nin öncülü olarak düşünüldüğünde, ne olduğunu anlamaktan uzaklaşıyoruz. Esasen yapılacak bir şey var ve ön sevişme de onun öncesinde yapılması sağlıklı ve gerekli olan, aslında erkeğin çok istemediği ama kadının çok istediği bir şeymiş gibi tanımlanıyor. Aslında sevişme; birleşme ve diğer cinsel davranışların bir bütünüdür. Bu yüzden birleşmeye odaklı, cinselliğin diğer bileşenlerini atlayan bir cinsellik, eksik olacaktır. Bir yandan olması gerektiği için yapılan bir aktivite olarak algılamak da kısıtlayıcı. Bunu şöyle düşünebiliriz; hiç kimse oynaması gerektiği için oyun oynamaz, oynamak istediği için oynar. Ön sevişme de yetişkinlerin oynadığı bir oyun gibidir. O yüzden sevişilmesi gerektiği için sevişilmez. Zaten çiftler birbirlerine yeterince odaklandıklarında birbirleri için uygun davranışı ve tarzı yakalayacaktır.

    Çiftlerin gün içinde cinselliği çağrıştıran konuşmalar yapmaları, mesajlaşmaları ön sevişme tanımına girebilir mi?

    Ön sevişmenin hakkını vermeye çalışırken kavramsal olarak abartmak söz konusu olabiliyor. Cinselliğe erotik açıdan hazır olma ile ön sevişme kavramları birbirine karışıyor. Kişinin kadın ya da erkek olarak cinselliği nasıl yaşadığı ve ne hissettiği ile cinselliğe hazır olması durumu birbiri ile çok örtüşen kavramlar. Çift birbirlerini seks partneri olarak görüyorsa bu zaten beden dillerine, konuşmalarına, telefon mesajlarına yansıyacaktır. Bir taraf, “Bu akşam kaçta geliyorsun?” yerine çok daha sıcak bir mesajı uğraşarak değil, spontan bir şekilde attığında zaten karşı tarafa“Senin için varım, buradayım, hazırım” mesajını vermiş olur. Ama ön sevişme bir aktivitedir. Zamanlama olarak bir kısıtlaması olmamakla birlikte, ortalama 15-20 dakika sevişme sağlıklı bir cinsellik için gereklidir. Öte yandan çift sadece sevişip birleşmeyebilir. O zaman neyin önü olacak? Ön sevişme kelimesinin içinde cinselliği birleşmeye indirgeyen bir önyargı var. Bu şekilde bakıldığında hiç sınırlamaya bile gerek yok. Ama evet birleşmeye geçilmeden önce yaşanması gereklidir. Bazı durumlar göz ardı edilebilmekle birlikte ön sevişme olmadan birleşme çok sağlıklı bir birleşme olmayacaktır, bir parçası eksik kalacaktır.

    Dünyada bazı uzmanların monotonlaşan cinsel yaşam için çiftlerin haftanın belli günleri için randevulaşmalarını önerdiklerini okuyoruz. Böyle bir uygulama gün boyu yaşanan bir heyecan, etkili bir ön sevişme sağlar mı?

    Her ilişki birbirinden çok farklı ve bu nedenle reçete çözümler her zaman uygun olmayabiliyor. Hatta zorla yapılırsa böyle reçeteler insanları birbirlerinden uzaklaştırabilir de. Cinsel ilişki sıklığını sadece zamanlama ve süre gibi etkenler değil, kadın ve erkeğin duygu durumu, cinsel kimlik bütünlüğü ve aralarındaki duygusal ilişkinin rengi de büyük oranda belirler. Her şey tamam ama bir tek zamanlama ile ilgili sıkıntı yaşıyorlarsa randevulaşsınlar ama başka sorunlar varsa haberleşmek ve randevulaşmak çözüm olmaz, gerginlik bile yaratabilir. Şöyle örnek vereyim; cinsel terapide çiftlere birtakım egzersizler veririz. Bunlar kurallı ve nasıl yapılması gerektiği çok belli egzersizlerdir. Eğer çiftler arasında duygusal dinamikte bir sıkıntı varsa bu egzersizler yüzünden tatışmaya başlayıp cinsel terapiyi bırakırlar.

    Ön sevişme sadece bedenlerin birbirine teması ile mi olur?

    Elbette hayır, çeşitli fanteziler ve sözellik de sevişmenin bir parçası olabilir.

    Kadınların ön sevişmeye daha çok ihtiyaç duyduğu doğru mu?

    Hayır, ön sevişme sadece kadının ihtiyacı değildir. Ancak kadın ve erkeğin uyarılma biçimleri birbirinden farklı olduğu için özellikle genç erkekler tarafından daha kolay görmezden gelinebiliyor. Erkek görsel açıdan uyarılabilen bir varlık iken kadın için görsellik bu kadar kuvvetli bir materyal değil. Kadın için sevişme esnasındaki dokunma ve ilişki çok daha uyarıcı oluyor. Cinsel birlikteliğin yaşanması için her iki tarafın da uyarılmış olması gerekiyor. Bu uyarılmanın kadın açısından birleşmeye hazır olmak için ıslanma şeklinde olduğunu biliyoruz. Erkeğin ise ereksiyonu gerekiyor. Erkeğin uyarılması görsel açıdan da farklı yollarla karşılanırken kadının uyarılması az kalırsa cinsel birleşme keyif veren bir boyutta olmuyor. Bu yüzen kadın için daha elzem diyebiliriz. Ama aslına bakarsanız uzun süre bunu problem etmeyen erkekler belli yaştan sonra uyarılmak için sadece görsel materyal ile yetinemiyor ve birleşmenin öncesindeki parçanın önemini anlamaya daha hazır oluyor. İnsan ihtiyacını gidermek amacı ile her konuda çabuk davranıp keyifli ayrıntıları atlayabilen bir varlık, bu sadece cinsellik için geçerli değil.

    Kadınlar ön sevişmeyi talep etmekte zorlanıyor mu?

    Elbette… Erkekler de öyle… İnsanlar cinsellikte keyif boyutuna gelen şeyleri istemekte karşılıklı zorlanıyor. Çünkü zaten karı-koca oldukları için yapılması gereken bir birleşme faaliyeti var. Bir de “Bunu istiyorum, şunu istiyorum”diyemiyorlar. Öğrenilmiş bir utanma duygusu var ve bu kadınlarda daha fazla. Ancak burada illa sözel ifadeye gerek yok, beden diliyle de birbirinizi yönlendirebilirsiniz. Utanmış olmakla, geçmişten gelen öğretilerle başa çıkmak, cinsel mitleri değiştirmek, bunun üzerine düşünmek de gerekiyor.

    Bazen desteğe de ihtiyaç duyulabilir. Ne zaman?

    Cinselliğin fazları var; istek fazı, uyarılma fazı, doyum fazı… Bunların her birinde bir sorun olduğunda destek alınabilir. Ancak kişiler genelde işlev bozukluğu meydana geldiğinde bize başvuruyor, özellikle de birleşme yoksa. Ama cinselliğin uyarılma ya da keyif boyutu ile ilgili sıkıntı varsa çok başvuru gelmeyebiliyor. Biyolojik ve evrimsel olarak gerekli olan kısım yani bebek konusu hallolduğu için geri kalanı çok lüks geliyor kişilere. Olmasa da olur denilip göz ardı edilebiliyor.

    Ön sevişmenin kadın cinselliğine nasıl katkıları oluyor?

    Cinselliği bir bütün olarak düşünmeliyiz, bu yüzden katkıları ne diye düşünmektense, eksikliğinde neler oluru konuşmak daha yerinde olabilir. Uyarılma evresi; parasempatik sistem tarafından yönetilen ve erotik duygular eşliğinde kadında vajinal salgının arttığı “ıslanma” dönemidir. Vajina duvarlarından ve vajina girişindeki Bartholin bezlerinden salgılanan sıvılarla birlikte nabız ve solunum hızlanabilir. Erkekte ise uyarılma evresi ereksiyonu (sertleşme) şeklinde gerçekleşir. Bahsettiğim gibi kadın görsel olmaktan çok dokunsal olarak uyarılabilir. Sevişme sırasında ön sevişme atlanıp hızlıca birleşmeye gidildiğinde uyarım fazı atlanmış olacağı için daha önce bahsettiğimiz bedensel değişiklikler gerçekleşmeyecek ve birleşme kadın için doyum verici olmayacaktır.

    Formsanté Dergisi

    Orgazm hakkında yanlış bilinenler için tıklayın !

  • Kadın cinselliği hakkındaki doğrular

    Kadın cinselliği hakkındaki doğrular

    İşte kadın cinselliği hakkındaki en yaygın 5 söylence ve bu söylencelerin ne derece doğru olduğu…

    Kadınlar, önüne gelenle birlikte olma eğiliminde olan erkeklere nazaran tek eşliliği tercih eder” gibi söylemleri mutlaka duymuşsunuzdur. Kadınların cinsellikle ilgili beklentileri konusunda yapılan araştırmalar sonucunda, bu tür söylencelerin ne ölçüde doğru olduğu ortaya koyulmuş.

    İşte size, kadın cinselliği hakkındaki en yaygın 5 söylence:

    Kadınların sevişmek için öncelikle duygusal olarak bağlanmaları gerekiyor
    Yapılan bir araştırmada, geceyi bir ünlü ile geçirip geçirmeyecekleri sorulan kadınlar ve erkekler, aynı oranda “Evet” cevabı vermiş. Duygusal yakınlık cinsellik için harika bir başlangıç olmakla beraber, gerekliliği tüm kadınlar için genellenemez.

    Cinsellikte ilk adımı kadınlar atmaz
    Erkeklerin cinsel ilişkiyi başlatmaları gerektiği tam olarak doğru değil. Son yıllarda yapılan araştırmalar, kadınların da seksüel olarak inisiyatif kullandıklarını ve ilk adımı gayet kolay atabildiklerini gösteriyor.

    Libidonuzu tek etkileyen şey hormonlar
    Hormonlar cinsel arzuyu tabii ki etkiliyor ama östrojen ve testesteron dışında libidoyu kontrol eden başka şeyler de var. Sağlıklı bir libido için, beyinde üretilen dopamin, serotonin ve norepinefrin gibi tüm kimyasalların dengeli bir şekilde çalışmaları gerekiyor.

    Tek eşlilik kadınlar için daha kolay
    Bilinen teoriler erkeklerin tohumlarını yaymak, kadınların ise kendilerine ve çocuklarına bakabilecek güçlü eşler bulmak üzere programlandığını söylüyor. Ama, son yıllarda yapılan araştırmalar kadınların sekse olan ilgilerinin, uzun süreli ilişkilerde erkeklerden daha hızlı olarak azaldığını gösteriyor. Mevcut teorilere göre, bu durum tersine olmalıydı. Çok eşliliğin düşünülenin aksine kadınlar için çok problem olmadığı görülüyor.

    Cinsellikte görsellik kadınlar için, erkeklerde olduğu kadar önem taşımıyor
    Yeni araştırmalar, bu görüşün çok doğru olmadığını, kadınların libidolarınının da en az erkeklerinki kadar görsellikten etkilendiğini söylüyor.

  • Kadın cinselliği söylenti

    Kadın cinselliği söylenti

    “Kadınlar, önüne gelenle birlikte olma eğiliminde olan erkeklere nazaran tek eşliliği tercih eder” gibi söylemleri mutlaka duymuşsunuzdur. Kadınların cinsellikle ilgili beklentileri konusunda yapılan araştırmalar sonucunda, bu tür söylencelerin ne ölçüde doğru olduğu ortaya koyulmuş. İşte size, kadın cinselliği hakkındaki en yaygın 5 söylence:

    Tek eşlilik kadınlar için daha kolay
    Bilinen teoriler erkeklerin tohumlarını yaymak, kadınların ise kendilerine ve çocuklarına bakabilecek güçlü eşler bulmak üzere programlandığını söylüyor. Ama, son yıllarda yapılan araştırmalar kadınların sekse olan ilgilerinin, uzun süreli ilişkilerde erkeklerden daha hızlı olarak azaldığını gösteriyor. Mevcut teorilere göre, bu durum tersine olmalıydı. Çok eşliliğin düşünülenin aksine kadınlar için çok problem olmadığı görülüyor.

    Cinsellikte görsellik kadınlar için, erkeklerde olduğu kadar önem taşımıyor
    Yeni araştırmalar, bu görüşün çok doğru olmadığını, kadınların libidolarınının da en az erkeklerinki kadar görsellikten etkilendiğini söylüyor.

    Kadınların sevişmek için öncelikle duygusal olarak bağlanmaları gerekiyor
    Yapılan bir araştırmada, geceyi bir ünlü ile geçirip geçirmeyecekleri sorulan kadınlar ve erkekler, aynı oranda “Evet” cevabı vermiş. Duygusal yakınlık cinsellik için harika bir başlangıç olmakla beraber, gerekliliği tüm kadınlar için genellenemez.

    Cinsellikte ilk adımı kadınlar atmaz
    Erkeklerin cinsel ilişkiyi başlatmaları gerektiği tam olarak doğru değil. Son yıllarda yapılan araştırmalar, kadınların da seksüel olarak inisiyatif kullandıklarını ve ilk adımı gayet kolay atabildiklerini gösteriyor.

    Libidonuzu tek etkileyen şey hormonlar
    Hormonlar cinsel arzuyu tabii ki etkiliyor ama östrojen ve testesteron dışında libidoyu kontrol eden başka şeyler de var. Sağlıklı bir libido için, beyinde üretilen dopamin, serotonin ve norepinefrin gibi tüm kimyasalların dengeli bir şekilde çalışmaları gerekiyor.

  • Kadın cinselliği

    Kadın cinselliği

    Kadın sağlığı konusunda toplumda yaygın olan fakat yanlış inanışlar kadınları yanlış yönlendirerek, bazen ciddi hastalıklara davetiye çıkarıyor bazen de tedavi süreçlerini uzatarak sağlığa zarar veriyor.

    Uzmanlar kadınları bu konuda bilinçli olmaları gerektiği konusunda uyarıyor.

    Memorial Antalya Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Bölümü’nden Op. Dr. Eylem Şeker Arı, kadın sağlığı ile ilgili doğru bilinen yanlışlar hakkında bilgi verdi.

    1. Doğum kontrol haplarının genç kızlarda kullanılması ileride kısırlığa yol açar mı?

    Hayır. Doğum kontrol hapları yumurtlama olmamasını sağlayarak gebeliğin oluşmasına engel olur. Bu etki ilaç bırakılınca kaybolur. Bu nedenle doğum kontrol hapı kullanımı kalıcı kısırlık yapmaz. Ancak kişinin gebe kalabilme durumu bilinmediği için, gebe kalması geciken bir kişi bunu doğum kontrol hapı kullanımına bağlayabilir.

    2. Doğum kontrol hapı bırakıldığında hamile kalmak için bir süreye mi ihtiyaç vardır?

    Hayır. Doğum kontrol hapı bırakıldıktan sonraki ay yumurtlama eski haline döner. Bu nedenle kişinin hemen hamile kalma ihtimali vardır.

    3. 35 yaş üzerinde doğum kontrol hapları kullanılması sakıncalı mıdır?

    Hayır. Sağlıklı, sigara içmeyen bir kadın 35 yaşından sonra doğum kontrol hapı kullanabilir. Ancak sigara içenlerin, hipertansiyonu, damar tıkanıklığına yatkınlığı olanların, ailesinde kalp hastalığı olanların 35 yaşından sonra doğum kontrol hapı kullanması önerilmez.

    4. Ertesi gün hapı gerektikçe sık sık kullanılabilir mi?

    Hayır. Bu hapları çok sık kullanmamakta fayda vardır. Ertesi gün hapının içinde, bildiğimiz doğum kontrol haplarındakinden daha yüksek dozda hormon bulunmaktadır. Ertesi gün hapını sık kullanmak fazla miktarda hormon almanıza yol açar. Ayrıca regl düzensizlikleri başlayabilir.

    5. Vajinanın iç kısmının da su ve sabunla temizlenmesi (vajinal lavaj) hijyen için gerekli midir?

    Hayır. Vajinanın içinde laktobasil adında bakteriler vardır. Bu bakteriler vajinayı enfeksiyon yapıcı bakterilerden korur. Vajinayı su ve sabunla yıkamak bu bakterilerin sayısını azaltıp iltihaba yatkınlığı arttırır. Ayrıca su ve sabunla yıkandığında vajinanın pH dengesi bozulur, bu da enfeksiyon için uygun ortam hazırlayabilmektedir.

    6. Ameliyatla rahmin alınması cinsel hayatı bitirir mi?

    Hayır. Rahmin alınması vajinayı etkilemediği için operasyon sonrası iyileşme dönemi bittikten sonra ilişki olabilir. Rahimle birlikte yumurtalıkların da alınması, vücuttaki östrojeni azaltacağı için vajinal kuruluğa yol açabilir. Vajinal kuruluk tedavisi için kullanılan ilaçlar vardır.

    7. Rahim içi araç her yaşta her kadına uygulanabilir mi?

    Rahim içi araç vajinal enfeksiyonlara zemin hazırlayabilmektedir. Vajinal enfeksiyonun ilerleyip rahim ve yumurtalıkları da etkilemesi durumunda kadında kalıcı sorunlar ortaya çıkabilir. Bu nedenle hiç çocuğu olmayan bir kadın rahim içi araç taktırmak isterse, enfeksiyonlar açısından çok dikkatli olunmalıdır. Çocuk doğurmamış bir kadının rahmi doğurmuş birininkine göre daha küçük olacağı için, standart rahim içi araç yerine küçük boy araçlar daha uygun olur.

    8. Gebelikte jinekolojik (vajinal) muayene yapılması düşüğe yol açabilir mi?

    Hayır. Vajinal muayenenin böyle bir etkisi yoktur. Ultrasonografi ile elde edemediğimiz bazı bilgiler gebeliğin ileri dönemlerinde nelerle karşılaşılacağı konusunda hastayı takip eden uzmana ve hastaya fikir vereceğinden nazik bir şekilde yapılan vajinal muayene önemlidir. Muayene sırasında uterusun oldukça az bir manipülasyonla muayene edilmesi gebe için rahatlatıcı olurken, bebek için ise zararsızdır.

    9. Gebelerin havaalanındaki dedektörlerden geçmeleri sakıncalı mıdır?

    Hayır. Havaalanı gibi üst düzey güvenlik uygulanan yerlerde iki tip makine vardır. Bunlardan bir tanesi çanta ve bagaj tarayıcısı, diğeri ise insanların geçtiği tarayıcı kapıdır. Çanta ve bagajlar X-ışını makineden geçerler ve bu makineler çok iyi izole edilmiş olup etrafa hasar yaratıcı radyasyon yaymazlar. Diğeri yani insanların geçtiği kapı ise metal detektörü olup iyonize edici olmayan elektromanyetik alan radyasyonudur. Bu manyetik alanlarda frekanslar oldukça düşük olup çalışmalarda gebelikte zararı gösterilememiştir.

    10. Gebelikte çamaşır asmak, yukarı uzanmak düşüğe yol açar mı?

    Hayır. Her zaman değil. Gebelikte karın içi basıncını arttıran hareketler bazen kanama yapabileceği için dikkatli olunmalıdır. Ancak gebelik sağlıklı devam ediyorsa çamaşır asmak ya da mutfak dolabına uzanmak gibi günlük hareketlerin düşüğe yol açması beklenmez.

  • Vajinismus Belirtileri

    Vajinismus Belirtileri

    Evlenirken her çiftin cinsellikle ilgili beklenti ve hayalleri vardır, vajinismus sorunu ortaya çıktığında bunlar ilk geceden yıkılır ve balayı kâbusa döner. Vajinismus; kadın bedeninin penis-vajina birlikteliğini içeren cinselliği reddedişidir. Vajinismus ağrılı ve acılı olacağı varsayılan cinsel birlikteliği önlemek amaçlı vücudun kendini kapatmasıdır. Yani cinsel ilişkide birleşme anı geldiğinde kadının kendisini kasarak, kapatarak, geriye çekerek, bacaklarını kapatarak ve eşini iterek cinsel ilişkinin gerçekleşememesi durumudur. Vajinanın ve aşk kaslarının istemsiz kasılmasıyla birlikte penis adeta bir duvarla karşılaşmakta ve vajina içerisine girememektedir. Vajinismuslu kadınların pek çoğu cinsel ilişki sırasında yalnızca vajinalarını değil karın, kasık, bel, kalça kaslarını da kasabilmektedirler. Kadınların istemsiz ve çaresizce yaşadığı vajinismusun belirtileri şunlardır:

    • Zor ya da imkânsız penis-vajina birlikteliğini içeren cinsel birleşme denemelerinden dolayı vajina kaslarının kasılması
    • Tampon, parmak ya da penisin vajinaya girme denemelerinde ağrı, acı, yanma ya da batma yaşanması
    • Ağrı ve acı duyma korkusu
    • Cinsel birleşme denemelerinde eşi itme, bacakları kapatma
    • Cinsel birliktelikten ve cinsel etkinliklerden kaçma veya kaçınma
    • Ağrı ve acıdan dolayı cinsel istek kaybı
    • Cinsel ilişkiden korkma ve deneyememe

    Vajinismus belirtilerinin şiddeti değişebilir. Bazı kadınlarda vajina içine bir şey sokmak mümkün değildir. Bazı kadınlarda tampon yerleştirmek ve jinekolojik muayeneyi tamamlamak mümkün ama ilişki mümkün değildir. Bazı kadınlar cinsel ilişkiyi deneyebilir ama çok acı çekerek son verirler. Bazı kadınların ağrı ve acı çektiklerinden dolayı cinsel birleşme dışındaki diğer etkinlerde boşalma yaşamaları mümkün değildir. Bu belirtiler tamamen irade dışı ve istemsizdir. Vücut ağrı ile cinsel birlikteliği (penetrasyon) ilişkilendirir. Vücut vajinal kasları koruma içgüdüsüyle harekete geçer.

    Vajinismus olan kadınların seks yapmayı sevmemesi doğru değildir. Vajinismuslu birçok kadın partnerinin yakınlığını arar ve seks yapmak ister. Yapamadığı zaman ise kendini kötü hisseder. Ancak cinsellikten zevk alabilmek için karşılıklı mastürbasyon, ön sevişme ve oral seksi deneyebilir ve bu sırada boşalabilir.

    Vajinismus Nedir? Tecrübe ve deneyimlerimizle Vajinismusu yenelim Tıklayın !!!

    Çiftler vajinismus sorunu ile karşılaşınca önce büyük bir üzüntü ve çaresizlik yaşarlar ve bu sorunu en yakın çevrelerinden bile saklarlar. Başlangıçta sorun genellikle ya görmezden gelinir ya da kendiliğinden düzeleceği düşünülerek bir cinsel terapiste başvurma kararı sürekli ertelenir. Cinsel terapiye başvurma kararı verildiğinde ise, sihirli bir değneğin kendilerine dokunmasını ve hayatlarına sorunsuz olarak devam etmeyi arzu ederler. Bu nedenle de hızlı ve mucize tedavilerde umut ararlar. Bunlar kızlık zarının ameliyatla aldırılması, anestezi altında cinsellik yaşamak, botoks uygulamaları ya da tek seanslık tedavi yöntemleri olabilmektedir. Bu yöntemler çiftin hem paralarının hem enerjilerinin hem de umutlarının tükenmesine neden olur. Çünkü deneyip de başarısızlıkla sonuçlanan her tedavi girişimi çifti dipsiz bir kuyuya doğru sürükler, umutlarını kırar ve daha sonraki tedavi girişimlerini güçleştirir. Sorunların devam ediyor olması çiftin daha çok yıpranmasına ve cinselliği daha kötü algılanmalarına neden olur. Çift bir süre sonra bunun bir kader olduğunu kabul etmeye başlar, cinsellikten uzaklaşır veya cinselliğe küser. Hatta bir evliliği tamamlayamamayı kişisel başarısızlık olarak algılayan çift, penis-vajina birlikteliğini içermeyen yalan bir cinsel hayat yaşamaya başlar. Zamanla cinsel birleşme denemeleri giderek seyrekleşir veya “sürtünme” ile boşalma alışkanlığı geliştirilir. Son aşamada iç dünyalarında fırtınalar kopmaya başlayan çift; birbirlerinden gün geçtikçe uzaklaşır, çocuk sahibi olmalarına yönelik çevrelerinden gelen baskılarla yanlış üstüne yanlışa sürüklenir. Çocuk sahibi olmak için aşılama ya da tüp bebek yöntemine yönelir. Hatta çift çoğu zaman vajinismustan değil çocuk sahibi olamamaktan şikâyetçi olur. Aslında emek veya çaba harcamaktan kaçınan çift kendilerini daha yoğun bir mücadelenin içerisinde bulur ve bu süreç, onların tüm güzellikleriyle birbirlerini yaşamalarına engel olur. Artık onlar için amaç evliliğin başında olduğu gibi mutlu olmak değil; utanç, kızgınlık, umutsuzluk duyguları ile kurdukları yalan dünyalarına sığınmak ve gizlenmektir.

    Sebebi ne olursa vajinismusun tedavisi mümkündür. Cinsel hayatın penis-vajina birlikteliğini içermemesi, sağlıklı olmaması kişinin ruh sağlığını bozabilir, günlük hayatını ve tüm ilişkilerini olumsuz etkileyebilir. Aldatma, duygusal ve fiziksel şiddet, saygısız davranışlar, duygusal tatminde azalma, herkesin rahatça girdiği cinsel ilişkiye “biz nasıl giremiyoruz veya neden biz?” şeklindeki suçluluk, eksiklik hissi, utanç duyma, kendinden nefret etme, hayal kırıklığı, bunaltı, sıkıntı, umutsuzluk, çaresizlik gibi durumlar da vajinismustan kaynaklanabilir. Bunalım ve sıkıntıya düşen çift kendilerine ve birbirlerine güvenlerini yitirebilir. Bu nedenle vajinismus tedavisindeki en önemli faktör çiftin kendilerine, cinsel terapistlerine ve uygulanan tedavi yöntemlerine karşı hissettikleri güvendir. Çünkü mutluluğu yakalamak çok zor değildir, mutluluk, tedavi kararının sağlıklı alınmasına ve başvurulacak cinsel terapistin doğru seçimine bağlıdır. Unutulmamalıdır ki, vajinismusun %100 tedavisi vardır ve cinsel terapidir, başlangıçta zor gibi görünen yol, içine girildiğinde en kolay ve en keyif veren yol olabilmektedir.

  • Kadınlar İçin Cinsel İlişkide Birden Fazla Boşalmak Mümkün!

    Kadınlar İçin Cinsel İlişkide Birden Fazla Boşalmak Mümkün!

    Seks, aşk ve ilişkiler hakkında kadınların ardı ardına boşalma veya orgazm yaşayıp yaşayamaması konusunda bu hafta pek çok soru geldi. Merak edilen bu soruların açıklığa kavuşması için Cinsel Sağlık Enstitü Derneği (CİSED) cinsel terapistleri olarak, kadınların üst üste kaç kez boşaldıkları sorusuna cevap verme gereksinimi duyduk. Bir kadın gerçekten de tek seferde defalarca kez boşalabilir mi, yoksa bu bir efsane ya da cinsel mit mi?

    ORGAZM OLMAK VE BOŞALMAK AYNI ŞEY DEĞİL!

    Orgazm olmakla boşalmanın aynı şey olmadığını söyleyen CİSED Onursal Başkanı Dr. Cem Keçe; “Bu nedenle, genelde orgazm diye bahsedilen durumlar boşalma olarak algılanmalıdır. Boşalmabedensel bir rahatlamaykenorgazm ise bu bedensel rahatlamaya ruhun eşlik ettiği çok yüksek haz veren bir durumdur. Orgazm boşalmayı da içine alan daha geniş bir kavramdır. Orgazmı çeşitli uyaranlar sonucu beynin uyarılması ve bu uyarılmanın etkisiyle, bireyde hem bedensel hem de ruhsal olarak algılanan bir hissin meydana gelmesi olarak tanımlayabiliriz. Her cinsel ilişkide boşalmayı her erkeğin ve her kadının yaşamasını doğal bir deneyim olarak görmek gerekir. Bu deneyimi bir insanın çok susadığı zaman kana kana içtiği sudan aldığı tat gibi ya da çok sıkışan bir kişinin, ihtiyacını giderdiği zaman yaşadığı duygudaki rahatlama gibi tarif etmek mümkündür. Boşalma esnasında beden bir an gerilir ve arkasından rahatlama hissedilir. Cinsel ilişkilerin sonlarına doğru yaşanan ve 10-15 saniye süren kasılmalarla kendini gösteren fiziksel ve bedensel rahatlamaya ‘cinsel boşalma‘ denir. Orgazm; boşalmayı öğrenmiş, ilişkisinde belli bir kalite, uyum ve ahenk yaşamış çiftlerin, ayda yılda bir kez yaşadıkları bedensel rahatlamaya, ruhsal rahatlamanın da eklenmesi ile geçici bir süre, kadınlarda genellikle 10-15 saniye süren kasılmalarla kendini gösteren ama farklı bir bilinç hali gibi oluşan,kontrol kaybı duygusu gibi çok daha farklı, yoğun bir rahatlama olarak açıklanabilir. Bu nedenle orgazmı bir armağan ya da hediye gibi görmek gerekir.” dedi.

    5 U KURALI…

    Boşalmanın yaşanabilmesi için bazı koşulların yerine gelmesinin önemine değinen CİSED Genel Başkanı Dr. Cebrail Kısa; “Boşalmanın oluşumu için en önemli faktörler, ‘UYGUN PARTNER, UYGUN MEKÂN, UYGUN ZAMAN, UYGUN UYARILAR ve UYGUN TALEPLERDE BULUNMA’ olmak üzere 5 U KURALIhazır olma ve hassas bölgelerin uyarılmasıdır. Bunlar da, önce dokunsal sonra görsel ve işitsel uyaranlar sonucu meydana gelir. Boşalma için yeterli süre ve yoğunlukta, uygun uyarının yapılıp yapılmadığının saptanması da önemlidir.” dedi.

    KLİTORAL VE VAJİNAL BOŞALMA…

    Bilimsel kaynaklara ve yapılan çalışmalara bakıldığında boşalmanın iki başlık altında ele alındığını söyleyenCİSED Genel Sekreteri Psikolog Serap Güngör; “Bunlardan birisi klitoral boşalma (direk klitoral boşalma) diğeri ise vajinal boşalma (dolaylı klitoral boşalma) şeklindedir. Klitoral boşalma direk klitorise yapılan baskı ile gerçekleşen boşalmadır ve daha kısa sürede gerçekleşir. Vajinal boşalma ya erkeğin penisinin vajinaya girip çıkarken klitorise yaptığı baskı gibi ya da klitorisi yerinde tutan bağların, penisin vajinanın içerisindeki hareketleri sırasında, klitorise yaptığı uyarılar sonucunda meydana gelir. Klitoral boşalma ile vajinal boşalma fizyolojik olarak aynıdır. Fakat duygusal anlamda hissedilen, yaşanılan zevk anlamında fark vardır. Çünkü vajinal boşalmada bir öteki ile birlikte olmak, onunla tamamlanıp bütünleşmek kadına çok daha yoğun duygular yaşatır. Klitoral boşalma aynen mastürbasyon yapmak gibi kendi kendine yaşanılan bir durumdur. Kadınlar eliyle, oral seksle ya da eşlerinin yardımıyla klitoral boşalma yaşayabilirler. Cinsel ilişki esnasında karı-koca birlikte klitoris uyarımı yaparak vajinal ilişki sırasında da direk klitoral boşalma sağlayabilir.” dedi.

    KADINLAR BİR İLİŞKİDE 3-4 KEZ BOŞALABİLİRLER…

    Kadınların doğaları gereği birden fazla boşalma yaşayabildiklerinin altını çizen CİSED Genel Sekreteri Psikolog Serap GüngörVücutta ne kadar fazla testosteron varsa boşalma yaşamak o kadar kolay ve sık oluyor. Cinsel terapistlerin kadın boşalması veya orgazmı üzerine yaptıkları araştırmalar sonucu elde ettikleri verilere göre, kadınların tek bir cinsel ilişki sırasında birden fazla boşalma olasılıkları var fakat bunun net bir sayısı yok. Birden fazla boşalma yaşanabildiği olgusu William Masters ve Virginia Johnson‘un öncülük ettiği cinsel araştırmaların sonucunda, neredeyse yarım yüzyıl önce belgelenmiştir. William Masters ve Virginia Johnson’un en çok satanlar listesinde olan Human Sexual Response kitabına göre: ‘Bir kadın sık klitoral uyarılma ile defalarca boşalma deneyimi yaşayabilir. Bunlar ataklar halinde olur. Onlar belirgin doyumlara ulaştırılırlarsa, bir kadın aldığı zevk neticesinde en az üç, dört kez boşalma deneyimi yaşayabilir’. Bu açıklama bütün kadınların birden fazla boşalma yeteneğine sahip oldukları anlamına mı geliyor? Kesinlikle! Örneğin; 800 kişiden fazla kadın üzerinde yapılan bir çalışmada, katılımcıların yaklaşık %43’ü birden fazla boşalma yaşadıklarını ifade etmişlerdir. Ancak kadınlar birden fazla boşalabilirlerken, nadiren birden fazla orgazm olurlar.” dedi.

    YEMEK, YEMEĞİN ÜSTÜNE TATLI VE ARDINDAN MEYVE YENİR…

    Sağlıklı ve mutlu bir seks hayatı için çiftin uyumunun, cinsel konulardaki bilgi ve tecrübe düzeylerinin önemine dikkat çeken CİSED Yönetim Kurulu Üyesi Psikolog Kemal Özcan; “Erkekler arasında, kadınların birden fazla boşalma özelliğini bilmeyenler hala mevcut olsa da, kadına birden fazla boşalma yaşattığı için havalara giren ve daha fazla boşalma yaşatabilmek için çalışan erkeklerin sayısı gün geçtikçe artıyor. Cinsel ilişkinin uzunluğu genç ve tecrübesiz erkekler için birkaç dakikayken, olgun erkekler için süre 7 dakikanın üstündedir. Boşalma sonrası meydana gelen ve fizyolojik bir durum olan gevşeme ve çözülme evresinin, boşalma sonrası oluşan nörolojik ve hormonsal değişikliklerin bir fonksiyonu olduğu düşünüldüğünde, her ne kadar kesin sonuçlar bilinemese de,öğrenildiğinde, G noktası ve klitoris uyarısı ritmik yapıldığında ve istemli kasılmalar oluşturulabildiğinde birden fazla boşalma yaşanabileceği kanıtlanmıştır. Dolayısıyla, birde fazla boşalma kesinlikle bir efsane veya bir cinsel mit değildir. Fakat son yapılan çalışmalara göre, gerçekçi sayısı 3 tür. Yani mecazi olarak, yemek yenir, yemeğin üstüne tatlı alınır, ardından da meyve yenilebilir. Kadının fizyolojisi buna müsaittir. Bunun için ilk doruk noktasından sonra cinsel uyarıma devam edilmelidir. Çift güçlü klitoral sertleşmeyi korumalıdır. Kadın boşaldıktan sonra, çift her şeyin bittiğini düşünüp olayı kesmek yerine cinsel ilişkiye devam etmeli veya elle birbirlerini uyarmaya devam etmeli, parmakları klitoristen çekmek yerine onu uyarmaya devam etmelidir. Hatta ilk doruk noktasının ardından bir vibratörle de devam edebilir ve çift uyarımı böyle de sürdürebilir.” dedi.

  • İlk Gece Fiyaskosu

    İlk Gece Fiyaskosu

    Cinsellik; rahatlamış ve gevşemiş bir halde, sevişmenin ve dokunmanın verdiği hazza odaklanarak, haz alıp haz verebilme, ruhu ve bedeni birbirine armağan olarak sunma ve paylaşabilme, ne olursa olsun bir şekilde boşalıp rahatlayabilme bilim ve sanatıdır… Ancak bu sanatı ilk gece uygulamak zorunda hisseden genç ve tecrübesiz çiftler, aşırı beklentiler ve baskılar nedeniyle hayatlarının kâbusuyla karşılaşabiliyorlar. Gerdek gecesi sertleşme sorunu ile karşılaşan erkeklerin sayısı her geçen gün artıyor. Çünkü toplumda hala ilk gece ve o gece yapılması gerekenlerle ilgili abartılı ve yanlış beklentiler var. Bu beklentiler sadece gelin ve damatı değil onların ailelerini de kapsıyor. Ailelerin en büyük beklentisi gelinin bakire çıkması ve damadın kendisine yüklenen performansı göstermesi. Ailelerin beklentilerinin gerçekleştiğine dair kanıt bekliyor olması işi içinden çıkılmaz bir duruma sokabiliyor.

    PENİS VE VAJİNA FİGÜRANDIR…

    Cinsel organlar denildiğinde akla penis ve vajina gelir ve toplumda cinselliğin penis-vajina birleşmesinden ibaret olduğuna dair yaygın bir yanlış inanış var. Oysaki en büyük cinsel organ beyindir, çünkü cinsellikten alınan haz tamamen duygular ve düşüncelere bağlantılıdır. Eğer kişinin cinsellikle ilgili olumsuz duygu ve düşünceleri varsa, cinsel ilişkiden haz alması da zor. Sağlıklı ve mutlu bir cinsellik için kişinin konsantre olması ve kafasının başka şeylerle meşgul olmaması gerekiyor. Penis ve vajina figürandır, başrol oyuncusu beyindir. Cinsel işlev bozukluklarının temelinde çoğu kez cinsellikle ilgili olumsuz duygu ve düşünceler yatıyor. Sadece ilk gece fiyaskosunun değil neredeyse tüm cinsel işlev bozukluklarının temelinde kişinin kendisiyle, kendi bedeniyle, partneriyle ya da cinsellikle ilgili olumsuz duygu ve düşünceleri yer alıyor. Genellikle ilk geceye dair çocukluktan itibaren duyulan yanlış bilgiler, ilişkiye başlarken erkeğin kafasında var olan “Ya penisim sertleşmezse!”düşüncesi, erkeklik ve cinsel güçle ilgili “penisin her zaman sert olması gerektiği, penisin sertliğinin erkekliğin simgesi olduğu, erkeğin her zaman cinsel ilişkiye hazır olması gerektiği” gibi olumsuz telkinler ilk gece sertleşme sorunlarına neden olabiliyor.

    BALAYINA ÖZEL İKTİDARSIZLIK…

    Gerdek gecesi ile ilgili kaygılar sanıldığı gibi sadece kızlara özgü değil, erkeklerde de görülebiliyor. İlk kez cinsel ilişki yaşanacağı varsayımıyla toplumumuzda “gerdek gecesi” olarak isimlendirilen ilk gece hem evlenen kadın ve erkek için hem de onların aileleri için değişik beklentilerin söz konusu olduğu bir olaydır. Bu beklentilerin en büyüğü gelinin bakire çıkması,damadın ise bekâreti ortadan kaldıracak bir cinsel performans göstermesidir. Erkekler, özellikle ilk cinsel ilişkilerini gerdek gecesi yaşayacaklarsa, tıpkı kızların yaşadığı gibi, bir başarılı olup olmama kaygısı taşıyabiliyorlar. Bu kaygı “Ya penisim kalmazsa!”, “Ya vajinaya girmeden penisim inerse!” veya “Ya erken boşalırsam ve eşimi tatmin edemezsem!” şeklinde değişik şekillerde karşımıza çıkabiliyor ve o güne kadar hiçbir sertleşme sorunu olmayan bir erkeğin ilk kez gerdek gecesinde sertleşme zorluğu yaşamasına neden olabiliyor. Biz bu duruma “balayına özel iktidarsızlık”, “balayı empotansı” veya “ilk gece fiyaskosu” adını veriyoruz.

    İLK GECE FİYASKOSU GERÇEK BİR İKTİDARSIZLIK OLARAK GÖRÜLMEMELİ…

    İlk gece fiyaskosu “erektil disfonksiyon” adını verdiğimiz ve halk arasında “iktidarsızlık” olarak bilinen sertleşme bozukluğundan farklı bir durumdur. İktidarsızlık; erkekte cinsel istek olduğu halde üç ay boyunca ereksiyonun sağlanmasında veya sağlanan ereksiyonunun cinsel ilişki boyunca sürdürülmesinde problem yaşanması anlamına gelmektedir. İlk gece fiyaskosunda da aynı belirtiler var, ancak bu iki sorunu birbirinden ayıran en önemli şey, ilk gece fiyaskosunun sadece psikolojik faktörlere dayanmasıdır. İlk gece fiyaskosunun bir kez yaşanması bile sonraki cinsel ilişkilerin stresli bir hale gelmesine neden olabiliyor. Gerdek gecesinde kendisinden beklenenleri yerine getiremediği duygusuna kapılan bir erkek, eşinin ya da bu durumundan haberdar olan yakın çevresinin olumsuz tutumlarının da etkisiyle cinsel özgüvenini yitirebiliyor. Yitirilen özgüven her başarısız denemede biraz daha pekişiyor ve kısa sürede negatif bir kısır döngü ortaya çıkıyor. Bu kısır döngü, erkeğin aylar boyu sertleşme sağlayamamasına sebep olabiliyor. Erkeklerin yaşadığı ilk gece korkusunda kadınların da rolü bulunuyor. Kadının ilk gece hakkındaki kanama, ağrı ve acı korkusu gibi abartılı ve yanlış düşünceleri erkekte bu korkuların oluşmasına yol açabiliyor. Yani “ilk gecenin çok acılı, ağrılı olacağı, oluk oluk kanlar akacağı, canın çok yanacağı ama dişin sıkılması gerektiği, içinde bombalar patlayacağı, cinsel ilişkinin tıpkı iğnenin deliğinden limonu geçirmeye benzediği, deliğin küçük ve dar olduğu, kızlık zarının yırtılacağı, delineceği, patlayacağı, çok kanama olursa hastaneye kaldırılabileceği, ilk gece kadın ve erkeğin birbirine kilitli kalabilecekleri’’ gibi olumsuz telkinler çocukluktan itibaren çiftin kafasına yerleşir ve cinsel ilişkiyi gözlerinde fazlaca büyütmelerine neden olabilir. Bazı kadınların eşlerinden aşırı performans beklediklerini farkında olmadan da olsa belli etmeleri de olumsuz bir faktör. Ereksiyon istek ve uyarılmanın ardından oluştuğundan, bu dönemde oluşacak herhangi bir negatif durum kişide dikkat dağınıklığı ve sertleşme kaybına yol açabiliyor. Daha sonraki denemelerde ise kişi “Ereksiyonum oluşacak mı?” beklentisi içinde ilişkiyi tekrar denediğinde, istekli olmasına ve ön sevişmede sertleşme olmasına rağmen sertliğinin aniden kaybolduğunu görebiliyor. Psikolojik faktörler böylelikle kişinin hayatını olumsuz yönde etkiliyor ve erkek bir süre sonra ön sevişmeden kaçar hale gelebiliyor.

    ACELE ETMEYİN, AŞK OYUNLARI OYNAYIN…

    Kısır bir döngü halini almış ilk gece fiyaskosu evliliğin gidişatını olumsuz etkileyebiliyor. İlk cinsel ilişkinin sorunsuz geçmesi gerektiğine dair yaygın inanışlar birtakım olumsuz duyguları belirgin bir şekilde arttırabiliyor. Oysa cinsellik sevgi dolu bir paylaşımdır, bir sınav ya da yarışma değildir. Cinsellikte “başarısız olmak” diye bir kavram olmamalıdır, önemli olan birlikte geçirilen zamandan olabildiğince haz alabilmektir. Cinsellik sevgiyle, şefkatle, saygıyla, aşk oyunlarıyla süslenip, zenginleştirilerek sağlıklı, mutlu ve doyurucu bir cinsel yaşam sağlanabiliyor. Tam da bu sebeplerden dolayı ihtiyacı olan çiftlere evlenmeden önce mutlaka cinsel bilgi düzeylerini artırıcı cinsel danışmanlık ve rehberlik hizmetleri almalarını öneriyoruz. Alınan cinsel danışmanlık, onların cinsellikle ilgili kaygı ve endişelerini giderebiliyor, yanlış inanışlarını ortadan kaldırabiliyor, bedenlerinin ve haz noktalarının keşfedilmesini sağlayabiliyor ve çiftin sağlıklı süreçlerle cinsel yaşamlarına başlamalarına yardımcı olabiliyor. İlk gece fiyaskosunun tedavisinde çiftlere aşk oyunları oynamalarını veya yeniden flört etmeye devam etmelerini öneriyoruz. Böylece yeni evli çiftler cinsel ilişki olmaksızın sadece birbirlerine yakınlaşmayı başarabiliyorlar ve perfomans anksiyetesi adını verdiğimiz başaramama korkusunun üstesinden gelebiliyorlar. Zamanla birbirlerinin bedenini keşfeden çiftler ön sevişmeyi öğrenip ve baskılardan arınmış olarak sevişmenin hazzına ulaşarak birlikte olabiliyorlar.

  • Hormonlar Aldatmaya Etki Ediyor…

    Hormonlar Aldatmaya Etki Ediyor…

    Uzmanlarca yapılan fast-food sex araştırmasından, aldatmada hormon seviyelerinin de etken olduğu sonucuna varıldı. Araştırmaya göre testis hacmi, total testosteron seviyeleri, penise giden kan akımı arttıkça erkeklerde aldatma olasılığı da artıyor.

    Aile Sağlığı Araştırma Derneği’nin ‘fast-food sex’ araştırmasında, erkeklerin yüzde 93’ü, kadınların yüzde 82’si cinselliğin ilişkide çok önemli olduğunu söyledi.

    Sakarya Adliyesi’ne boşanmak için başvuran 150 kadınla yüz yüze görüşülerek yapılan araştırmada, şiddetli geçimsizlik nedeniyle açılan birçok davanın temel nedeninin cinsel sorunlar olduğu ortaya çıktı.

    Aldatmanın boşanma nedenlerinin başında geldiğini belirten ve “Aldatma cinsel arzuyu kontrol eden hormonların yanında kişinin duygusal, düşünsel yapısı ve karakterine de bağlı” diyen Prof. Dr. Halim Hattat, ihanetle hormonların ilişkisini anlattı:

    Kadın bünyesinde de erkek bünyesinde de hem östrojen hem de testosteron hormonu bulunuyor. Kadında östrojen baskılı testosteron; erkekte de testosteron baskılı östrojen mevcut. Erkekte de kadında da cinsel isteği testosteron hormonu etkiliyor; özellikle serbest testosteron miktarı kadın ve erkekte cinsel isteği kontrol ediyor. Libidoda hormonların çok etkili olduğunu belirten Prof. Dr. Halim Hattat; “Ancak biz artık cinselliği biyo-psiko-sosyal perspektiften inceliyoruz. Kaliteli cinselliği fiziksel dürtülerin yanı sıra psikolojik, duygusal, sosyal tüm faktörler etkiliyor” diyor.

    Aldatmayla hormon seviyeleri ilişkili

    “Bazı hormonların fazla olmasının aldatma isteğini körüklediği yönündeki kanı doğru mu, hem kadın hem de erkek açısından bunun bilimsel bir açıklaması var mı?” sorusuna Prof. Hattat’ın cevabı şöyle:

    “Aldatma ile hormonların ilişkisini araştıran yeni bir çalışma, aldatmayla hormon seviyelerinin ilişkili olduğunu gösterdi. Bu çalışmaya göre testis hacmi, total testosteron seviyeleri, penise giden kan akımı arttıkça, erkeklerde aldatma olasılığı da artıyor. Diğer faktörlere bakarsak eşiyle cinsel sorun yaşayanlarda bu olasılık sıklaşıyor. İşinde stresli olan, genel olarak kendini mutsuz hissedenlerde de durum aynı. Görüldüğü gibi aldatma hissini hormonlar kadar ilişkiye ait diğer faktörler de etkiliyor. Aile Sağlığı Araştırma Derneği’nin yaptığı araştırmalarda cinsel sorunları konuşamamanın da aldatma seviyelerini etkilediğini gördük. Sorun yaşayan çiftler cinsel sorunlarını konuşmak yerine çözümü dışarıda, yeni ilişkilerde arayabiliyor.”

    Boşanmada cinsel uyumsuzluğun etkisi

    Sakarya’da yapılan bir araştırma, boşanmaların en önemli nedeninin cinsel sorunlar olduğunu ortaya koydu. Mahkemeye “şiddetli geçimsizlik” olarak sunulan boşanma nedenlerinin, aslında yoğun olarak cinsel kökenli olduğu vurgulandı.

    Araştırmaya katılan kadınların en önemli boşanma nedeninin cinsel uyumsuzluk ve mutsuzluk olduğu belirtildi.

    Araştırmayı yürüten Marmara Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nuran Kömürcü, “Günümüzde, boşanmalarda, adliyelere yansıyan en önemli neden, şiddetli geçimsizlik şeklinde geçse de, bunun gerçek neden olmayıp, genellikle cinsel uyumsuzluk üzerinde uzlaşılmış hukuki bir terim olduğu herkesçe bilinmektedir. Bu neden, resmi kayıtlarda bütün boşanmaların yüzde 85′ini oluşturmaktadır” dedi.

    Prof. Halim Hattat ise boşanma ve aldatmada cinsel uyumsuzluğun etkisini şöyle açıklıyor:

    “‘Fast-food sex’ araştırmasında erkeklerin yüzde 93’ü, kadınların yüzde 82’si, cinselliğin ilişkide çok önemli olduğunu belirtiyor. Araştırmalar cinsel sorunların hastaların yüzde 62’sinde özgüven kaybına neden olduğunu, yüzde 21′inde ise ilişkilerini bitirdiğini gösteriyor. Cinsel problemler hem hastalarda hem de partnerlerde özgüven eksikliği, öfke, endişe, depresyon ve mutsuzluk hissi yaratıyor. Erkekler kendini yetersiz, kadınlar çekiciliklerini yitirmiş hissediyor. Partnerleri cinsel sorun yaşayan kadınlarda cinsel tatmin seviyesi yarı yarıya azalıyor.

    En önemli sorun ‘konuşmamak’

    “Buradaki en büyük sorun çiftlerin cinsellik hakkında konuşmamaları. Özellikle cinsel bilgisizlik, cinsel konuların tabu sayılması, bu konuların sadece psikolojikmiş gibi algılanması ve utanma nedeniyle çiftler sorunlarını paylaşmıyor, tedavi arayışına girmiyor. Oysa cinsel sorunların aşılmasında en önemli faktör çiftlerin samimi bir şekilde birbiriyle iletişimde olmasıdır. Cinsel sorunların çiftleri birbirinden uzaklaştırdığı biliniyor. Cinsel problemler, bazen ilişki sorunlarının ana nedeni, bazen de sonucu oluyor. Konuşmayan çiftlerde cinsel sorunlar büyüyor, ilişki problemleri ve boşanmalar artıyor.”

    Kadın bünyesinde de erkek bünyesinde de hem östrojen hem de testosteron hormonu bulunuyor. Kadında östrojen baskılı testosteron; erkekte de testosteron baskılı östrojen mevcut. Erkekte de kadında da cinsel isteği testosteron hormonu etkiliyor; özellikle serbest testosteron miktarı kadın ve erkekte cinsel isteği kontrol ediyor. Libidoda hormonların çok etkili olduğunu belirten Prof. Dr. Halim Hattat; “Ancak biz artık cinselliği biyo-psiko-sosyal perspektiften inceliyoruz. Kaliteli cinselliği fiziksel dürtülerin yanı sıra psikolojik, duygusal, sosyal tüm faktörler etkiliyor” diyor.

    Aldatmayla hormon seviyeleri ilişkili

    “Bazı hormonların fazla olmasının aldatma isteğini körüklediği yönündeki kanı doğru mu, hem kadın hem de erkek açısından bunun bilimsel bir açıklaması var mı?’ sorusuna Prof. Hattat’ın cevabı şöyle:

    “Aldatma ile hormonların ilişkisini araştıran yeni bir çalışma, aldatmayla hormon seviyelerinin ilişkili olduğunu gösterdi. Bu çalışmaya göre testis hacmi, total testosteron seviyeleri, penise giden kan akımı arttıkça, erkeklerde aldatma olasılığı da artıyor. Diğer faktörlere bakarsak eşiyle cinsel sorun yaşayanlarda bu olasılık sıklaşıyor. İşinde stresli olan, genel olarak kendini mutsuz hissedenlerde de durum aynı. Görüldüğü gibi aldatma hissini hormonlar kadar ilişkiye ait diğer faktörler de etkiliyor. Aile Sağlığı Araştırma Derneği’nin yaptığı araştırmalarda cinsel sorunları konuşamamanın da aldatma seviyelerini etkilediğini gördük. Sorun yaşayan çiftler cinsel sorunlarını konuşmak yerine çözümü dışarıda, yeni ilişkilerde arayabiliyor.”

    Boşanmada cinsel uyumsuzluğun etkisi

    Sakarya’da yapılan bir araştırma, boşanmaların en önemli nedeninin cinsel sorunlar olduğunu ortaya koydu. Mahkemeye “şiddetli geçimsizlik” olarak sunulan boşanma nedenlerinin, aslında yoğun olarak cinsel kökenli olduğu vurgulandı. Araştırmaya katılan kadınların en önemli boşanma nedeninin cinsel uyumsuzluk ve mutsuzluk olduğu belirtildi.

    Araştırmayı yürüten Marmara Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nuran Kömürcü, “Günümüzde, boşanmalarda, adliyelere yansıyan en önemli neden, şiddetli geçimsizlik şeklinde geçse de, bunun gerçek neden olmayıp, genellikle cinsel uyumsuzluk üzerinde uzlaşılmış hukuki bir terim olduğu herkesçe bilinmektedir. Bu neden, resmi kayıtlarda bütün boşanmaların yüzde 85′ini oluşturmaktadır” dedi.

  • Kadın ve erkeklerin kabusu

    Kadın ve erkeklerin kabusu

    Günümüzde pek çok çift cinsel birlikteliklerinde problemler yaşıyor. Bu problemlerin temelinde kimi zaman fizyolojik kimi zamanda psikolojik nedenler var. Ancak asıl sorun çiftlerin cinsel birliktelik yaşayamadıkları durumlarda bile uzmanlara başvurmamaları. Bu yüzden Hattat Klinik Kadın Cinsel Fonksiyonu Araştırma Bölümü Başkanı Ece Hattat’a ilişkiye giremeyen çiftleri ve sık yaşanan cinsel problemleri sordum.

    1. Vajinismus neden oluyor?

    Vajinusmus ülkemizde en çok cinselliğin başından itibaren oluşuyor. Cinsel bilgi yanlışları, ilk gece korkusu gibi nedenlerle ile ilk beraberlik denemesiyle kasılma, kendini geri çekme, eşi itekleme yaşanıyor. Bu durumda ne kadar denenirse denensin birliktelik yaşanamıyor. Vajinismus cinselliğin başında oluşabileceği gibi bazı enfeksiyonlar, ameliyatlar veya kimyasal maddeler gibi nedenlerle sonradan da gelişebilir. Aşırı heyecan, cinsel uyarılmada problemler, cinsel isteksizlik ve cinsel bilgi eksiklikleri de vajinismus sebebi olabilir.

    2. İlk gece korkusunun etkileri nelerdir?

    Cinsellik hala bir tabu olarak kabul ediliyor. Bu nedenle cinsellikle ilgili şehir efsaneleri kulaktan kulağa yayılıyor. Aile Sağlığı Araştırma Derneği olarak yaptığımız çalışmalarda her 10 kadından 7’sinde bu yanlış inanışlar nedeniyle vajinismus geliştiğini bulduk. İlk gecenin kadın için çok büyük bir ızdırap olacağı, çok yoğun kanamaların yaşanacağı, kadınların cinsellikten zevk almadığı gibi yanlış bilgiler cinselliğe karşı bir korku geliştirebiliyor. İlk beraberliğine bu korku ile adım atan kadınlarda da kasılma görülüyor.

    3. İlk gece korkusunun kadınlarda baskı yarattığı biliniyor. Peki ya erkekler?

    İlk gece, erkeğin de üzerinde büyük bir baskı yaratıyor. Özellikle ilk deneyimini yaşayacak erkeklerde hem cinsel performans bakımından başarılı olma kaygısı, hem eşi memnun etme endişesi büyük bir stres yaratır. Üstelik eş de endişeli ve gergindir. İlk gecede bu kaygılar nedeniyle sertleşme problemi veya erken boşalma gelişebilir. Kendini veya eşi suçlama, öfke, endişe, üzüntü gibi pek çok duygu yaşanabilir. Bu durumda cinsellik bir yarışa, beraberliği yaşamak da bir bitiş çizgisine dönüşür. Çift, cinselliği zevk ve mutluluk verecek ya da beraberliklerini bütünleyecek keyifli bir olay olarak değil, bir görev gibi görmeye başlar. Bu görev hissi, çiftin üzerindeki baskıyı iyice arttırır ve çift cinsel anlamda işlev bozukluğu geliştirir. Cinsellikten soğuma, ilişki problemleri yaşanabilir. Ailelerin beklentisi veya sosyal olarak kendini yeterli hissetme endişesi de sorunları büyütür.

    4. İlk gece korkusu yaşayan çiftlere nasıl çözüm bulunabilir?

    Öncelikle cinselliğe, evlilik öncesi doğru cinsel bilgilerle adım atılması gerekiyor. İlk geceye kadar çoğu zaman sadece arkadaş, akraba tavsiyeleri ve kulaktan dolma bilgilerle cinsellik öğreniliyor. Genel bilgiler doğru kaynaklardan temin edilmeli. İlk gecede karşılaşılabilecek sorunlara karşı hazırlıklı olmak gerek. Böylece kadında korku, kasılma veya erkekte cinsel performans sorunları geliştiğinde çift olaya daha geniş bir çerçeveden bakabilir. Türkiye’de yaptığımız çalışmalarda, evlendikten sonra cinsel beraberlikte sorun yaşayan çiftlerin ortalama 2.5 yıl beklediklerini gördük. Bu çok uzun bir süre. Birçok çift sorunlarını deneyerek çözebileceklerine inanarak yıllarca bekleyebiliyor. Oysa ortalama 1 hafta bekleyip sorun çözülmez ise doktora başvurmak gerek. Burada amaç, sadece cinsel anlamda birliktelik yaşamak değil, bu birlikteliği keyif ve mutlulukla yaşamaktır.

    5. Erkeklerin bu durumda erken boşalma veya sertleşme sorunu geliştirdiğinde, nasıl çözüm bulunabilir?

    İlk geceden itibaren erken boşalma veya sertleşme sorunu yaşanıyorsa, bu durum bir performans endişesi veya eşin cinsel korkusu nedeniyle gelişmiş olabilir. Bu durumda verilecek çalışmalar ile bu kaygı azaltılabilir. Ancak sorun devam ediyorsa, organik anlamda inceleme yapmak gerekebilir. Altta yatan bir sorunu atlamamak ve herşeyi psikolojiye bağlamamak çok önemli.

    6. “Cinsel birliktelikte başarısız erkek erkek değildir” inancı doğru mudur?

    Bu çok yaygın bir şehir efsanesidir. Cinselliği bir başarı kriteri olarak değerlendirmek hem erkeğe hem de eşine büyük bir stres getirir. İlişkilerde sertleşme sağlayamayan, sürdüremeyen veya erken boşalma yaşayan erkek özgüvenini yitirir. Bir erkeğin bir kere cinsel sorun yaşaması hayat boyu cinsel sorun yaşayacağı veya bu sorunun tekrarlayacağı anlamına gelmez. Her erkek dönem dönem, geçici olarak cinsel performans ile ilgili sorunlar yaşayabilir. Ancak bu sorunlar ısrarcı bir şekilde devam ederse mutlaka bir hekime başvurmak gerekir.

    7. Vajinismus hakkında doğru bilinen yanlışlar

    YANLIŞ 1: İLK GECE KADIN İÇİN ÇOK IZDIRAP VERİCİDİR

    YANLIŞ 2: VAJİNİSMUS EŞİNİ BEĞENMEYEN KADINLARDA OLUŞUR

    YANLIŞ 3: VAJİNİSMUS SADECE KADININ SORUNUDUR

    YANLIŞ 4: VAJİNİSMUS YETERİNCE DENEME İLE KENDİLİĞİNDEN ÇÖZÜMLENİR

    YANLIŞ 5: VAJİNİSMUS TEDAVİSİ ÇOK UZUNDUR VE TEDAVİSİ TAM YAPILAMAZ

    Habertürk

    Vajinismus Nedir? Tecrübe ve deneyimlerimizle Vajinismusu yenelim konu yorumları için tıklayın !

  • Kadınlar Neden Cinsellik İstiyor?

    Kadınlar Neden Cinsellik İstiyor?

    Yapılan bir araştırmaya göre kadınların cinselliği neden istedikleri belirlendi. İşte 237 farklı yanıttan bazıları…

    “Zevk alıp almayacağımı anlamak için birlikte oluyorum erkeklerle.” diyor 24 yaşında genç bir kadın. “Tekrar çıkmamın değip değmeyeceğini anlamak için.” diyor diğer biri. 19 yaşında bir genç kızsa “Ne zaman bir erkek beni üzse, başka bir erkekle birlikte oluyorum. Acıyla başetmeme yardımcı oluyor” diyor. 25 yaşında başka bir kadın şöyle söylüyor: “Bazen erkeğini senin için birşey yapsın diye mutlu edersin. Örneğin evi temizlemende yardım etsin diye.”

    Doğru erkeği bulma, hayal kırıklığıyla başa çıkma ya da ev işlerini yapması için rüşvet olarak cinsellik. Bunlar kadınların cinsellik istemelerinde öne sürdükleri sayısız nedenden sadece üçü.

    Sevgi mi üreme mi?

    Cinsellik üzerine sayısız araştırma yapılmış olmasına rağmen, kadınların birlikte olma motivasyonlarını araştıran çok az sayıda araştırma bulunmaktadır. Çünkü bunun zaten bilindiği düşünülür, özellikle de erkekler tarafından: Sevgilerini ifade etmek ya da çocuk sahibi olmak için.

    Gerçek hakikaten bu kadar basit mi? Kadınlar kendilerini gerçekten sadece bu yüce duyguların etkisi altında mı erkeğin kollarına bırakır?

    237 farklı neden!

    Teksas üniversitesinde yapılan bir çalışmada bunun hiç de böyle olmadığı gösterilmiş. Bu üniversiteden Buss ve Meston adlarında iki psikolog, kadınların cinsellik serüveninin bir envanterini çıkarmaya karar vermişler ve çalışmaya katılanlara bu yönde bir çok soru yöneltmişler. İlk yaptıkları çalışmada katılımcılara doğrudan “bunu” neden yaptıklarını sormuşlar ve cinsel ilişki motiflerinin inanılmaz bir farklılık gösterdiğini tespit etmişler. 237 farklı neden belirlenmiş. Yanıtlar “Sıkılıyordum” gibi banal nedenlerden, “Tanrıya yakın olmaya çalışıyordum” gibi spirituel yanıtlara ve “Onu mutlu etmeye çalışıyordum” gibi naif, sevecen nedenlere kadar uzanıyor. Bazıları “Beni aldattığı için onu cezalandırmak istedim” derken, bazıları “Onu kontrol edebiliyor olmak hoşuma gidiyor” gibi iktidar hırsı kokan nedenler ileri sürüyor. Kimi kadın mazoşistçe “Kullanılıyor olmak istedim” derken, bazıları da romantik bir şekilde “Onunla o anda bir olmak istiyordum” diyor. Bazı kadınlar ise rakip gördükleri kadına üstünlük sağlamaya çalışıyor: “Hoşlandığı adamla yattım, böylece benim daha çekici olduğumu görsün istedim.” Kilo vermek için cinsellik yaşayan kadınlar da var. Duruma göre bir cinsel ilişki sırasında 100 – 250 kalori harcanıyor çünkü. Bazılarıysa migren ya da menstruasyon sancılarını azalttığı için seviştiklerini belirtiyorlar. Kimisi antidepresan niyetine sevişirken, kimisi de uyku ilacı olarak kullanıyor cinselliği.

    Merak da başka bir neden: Başka bir erkekle birlikte olmak nasıl birşey acaba? Bir siyahla, bir İtalyanla, bir Fransızla? ya da bakir bir erkekle? Acıma bile bir neden olabiliyor. “Çok üzgün görünüyordu” diyor örneğin bir kadın.

    “Kavgaları bitirmek için”

    Genç kadınlar içinse “artık bilinmezliğe bir son verme” isteği de bir neden olabiliyor. Genç bir kadın evlendiği adamı cinsel olarak hayal kırıklığına uğratmamak için mümkün olduğu kadar çok deneyim kazanmaya çalıştığını söylüyor. En çok söylenen neden ise cinselliğin eşler arasındaki çatışmaların ve kavganın bitirilmesi için devreye sokulması. Sanki kadınların cinselliğe neden olarak kullanamayacakları hiç bir gerekçe yok gibi.

    Haz ve zevkin çok ötesinde…

    Çalışmanın bu aşamasından sonra araştırmacılar bütün dünyadan binin üzerinde kadına benzer sorular yöneltmişler ve bulgularını da bir kitapta toplamışlar. Sonunda da cinselliğin kadınlar için haz ve sevginin çok ötesinde birşey olduğu sonucuna varmışlar. Dişi cinselliği değerli ve yararlı bir “kapital” ve hayatın herhangi bir anında amaca yönelik olarak kullanılabilecek önemli bir silah. Bu can sıkıntısıyla başa çıkmak da olabilir bir başka kadını altetme isteği de.

    Haz isteği, duyguları geçti!

    Duyguların kadın cinselliğinde sanıldığı ve erkeklerce umulduğu kadar önemli bir rol oynamadığı gerçeği uzun süre gözardı edildi. Bu aslında bir erkek klişesiydi, özellikle erkeklerin umutsuzca inanmak istedikleri: Kadın için aşk ve cinsellik birbirinden ayrılmaz iki şeydi. Oysa son yıllarda özellikle kadınlar tarafından hazzın önemi ön plana çıkarılmaya başlandı. Buss ve Meston’un yaptığı çalışma ne aşkın ne de hazzın önemini tartışmak niyetinde değil aslında. Yalnızca diğer motifleri de ortaya çıkarmaya çalışıyor.

    Her zaman en çok dile getirilen beş neden şunlar:

    1. Bana çok çekici geliyor

    2. Bedensel olarak haz almak istiyorum

    3. İyi hissettiriyor

    4. İlgi göstermek istiyorum

    5. Sevgimi göstermek istiyorum

    Bu nedenler hemen hemen her ilişkinin başlangıcında geçerli olan nedenler. Oysa ilişkinin devamında giderek önemlerini yitiriyorlar. “Bekarken kendim için sevişirdim. Evlendikten sonra kocamı mutlu etmek için sevişiyorum.” diyor 26 yaşındaki bir katılımcı.

    Yürütülen bilimsel çalışmanın yaptığı ilk iş, bu erkek klişesine son vermek oluyor. Kadınların erkeklerle birlikte olabilmesi için aşık filan olmaları gerekmiyor. çalışmaya katılan kadınların verdiği yanıtlar bu inancın kendilerine güveni eksik erkekler tarafından ortaya atıldığını çok açık gösteriyor. “Yalnızca cinsellik üzerine kurulu bir kaç ilişkim oldu” diyor örneğin 27 yaşında bir kadın. “Duygular hiç rol oynamıyordu – belki yalnızca biraz korku, ya bu herif daha çok isterse!”

    Kadınlar artık erkekleri hazdan sarhoş olabilmek için, bir macera yaşayabilmek ya da cinsel performanslarını arttırmak için de yatağa atıyorlar. ya da tıpkı erkekler gibi sayı merakından. 26 yaşında bir kadın “üniversite yıllarında fetihlerimin sayısından gurur duyuyordum” diyor örneğin.

    Bırakın aşkı, haz olmadan bile sevişmesi mümkün kadınların. 48 yaşında yıllardır evli bir kadın bakın ne anlatıyor: “Belli bir süredir evliyseniz, itiraf etmek gerekir ki cinsellik hiç de o kadar haz verici değildir artık. Neden mi sevişiyorum o halde? Bunu kocama borçlu olduğumu düşündüğüm için. öylece yatıyorum yatakta, o gün yapmam gerekenlerin listesini çıkarıyorum. Arada kıpırdıyorum ki uyuyakaldığım düşünülmesin ve bitince de, harikaydı hayatım, diyorum.”

    Cinsellik uzun süre, aslında gerçekte olduğu şeyin çok dışında, evliliğin gereklerinden biri olarak algılandı. Gerçekte ne mi? Karşılıklı alıp vermenin, yani alışverişin bir parçası. Gerçekten de cinsellik, erkeğini mutlu etmenin bir aracı olmaktan çok, birçok kadın için kendini vermeden, belli bir amaca ulaşmak için kullanılan bir şey de. “Kocamla, yapmak istemediği birşeyi yapsın diye seviştiğim çok olmuştur.” diyor 31 yaşında bir kadın. Bu, hafta sonu anne-baba ziyareti ya da bir sonraki tatilin planlanması olabileceği gibi, çimlerin biçilmesi ya da çöpün dışarı bırakılması gibi çok basit birşey de olabilmekte.

    Altın değerinde bir kapital

    Yapılan çalışmada kadınların verdiği yanıtlardan, bu “alışveriş stratejisi”nin yalnızca evlilik ilişkisiyle sınırlı olmadığı, kadınların cinselliği kendi kariyer planlamalarında da başarıyla kullandıkları ortaya çıkmaktadır. Dişi cinselliğinin belli toplumlara ve belli zaman dilimlerine özgü birşey olmadığını sosyal antropologlar yaptıkları araştırmalarla göstermişlerdir. Yani dünyanın her yerinde ve binlerce yıldır durum aynı. Kadın cinselliği altın değerinde bir kapital.

    Erkekler ise bu pahalı kapitale ulaşabilmek için ne gerekliyse yapmaya hazırlar. Ama yalnızca erkekler değil böyle bir yarış içinde olanlar. Kadınlar da erkekleri için savaşıyorlar. Üstelik bu savaş oldukça vahşi ve acımasız. Buradaki mücadelenin çok daha sert olduğunu anlamak için şunu göz önünde bulundurmak yeter. Erkek için mesele cinsel eylemle sınırlı kaldığı halde, bütün güvenli doğum kontrol yöntemlerine rağmen 9 ay süren bir hamileliğin yükünü gözardı etmemek gerek.

    Üstelik seçim sırasında kadın yalnızca iyi genlere sahip güçlü bir erkeği değil, aynı zamanda iyi bir baba ve sadık bir eş olabilecek erkeği de ayırdedebilmek zorunda.

    Farklı dönemlerde farklı seçimler

    Kadınlara bir çalışmada farklı özellikte erkek fotoğrafları gösterilmiş. Aynı kadınlar hamile kalma olasılıklarının fazla olduğu dönemlerle, böyle bir olasılığın olmadığı dönemlerde farklı erkekleri beğenmişler. Yumurtanın döllenme döneminde güçlü, kaslı, çekici erkekleri seçerlerken, diğer dönemlerde daha sakin, iyi ve sadık bir eş, iyi bir baba olabileceklerini düşündükleri, o kadar da erkeksi olmayan erkekleri yeğlemişler.

    Evlilik için hangi erkek?

    Kadınlara eşinizden beklentileriniz nelerdir diye sorulduğunda ve bu beklentiler alt alta yazıldığında şu liste çıkıyor ortaya: “Zeki, esprili, kendine güvenen, duyarlı, iyi görünen, duygusal dalgalanmaları olmayan, çekici bir erkek. Bunun dışında iyi para kazanmalı ve çok zamanı olmalı.” Böyle birini tanıyan var mı ?

     

    womenist