Etiket: jinekolojik muayene

  • Çikolata Kisti Nedir? Endometriozis Neden ve Nasıl Oluşmaktadır?

    Çikolata Kisti Nedir? Endometriozis Neden ve Nasıl Oluşmaktadır?

    Çikolata Kisti Nedir? Endometriozis neden ve nasıl oluşmaktadır? Endometriozis belirtileri nelerdir ve tedavisi hakkında sizlere detaylı bilgi vereceğiz…

    Endometriozis Nedir?

    Rahim içini döşeyen, endometrium denilen dokunun rahim dışı organlarda yerleşmesidir. Sıklık sırasıyla örüldüğü organlar karın içini döşeyen periton zarı, yumurtalıklar, tüpler, vajina, barsaklar, mesane, üreter, umbilikus (göbek deliği), eski operasyon dikiş bölgeleri, akciğerler, diyafram, spinal kanal, beyin, göz, meme dokusu, kalp, kollar ve eller, dalak olarak bildirilmiştir. En sık, %60-75 oranında, yumurtalıklarda görülmektedir.

    Çikolata Kisti Nedir? Endometriozis Neden ve Nasıl Oluşmaktadır? | 1

    Endometriozis neden ve nasıl oluşmaktadır?

    Endometriozis ilk kez 1860’da tarif edilen fakat hala sebepleri ve tedavisi yönünden tartışılan bir hastalıktır, nedenini açıklamak için değişik teoriler ortaya atılmıştır. Bunların birisi adet sırasında endometrial dokunun tüpler aracılığıyla peritoneal boşluğa, yani karın boşluğuna geri aktığını, immun cevabın yetersizliği neticesi bu geri kaçan endometrial dokunun karın boşluğunu saran periton zarında ve overler, tubalar gibi genital organlarda endometriozis odakları oluşturduğunu ileri sürmektedir. Bir başka teoriye göre artmış estrojen gibi etkilere cevaben periton ve over hücrelerinde bazı değişimler (metaplazi) olmakta, endometriozis gelişmektedir. Bir diğer teori ise endometrial dokunun kan ve lenf damarları ile yayıldığını ve endometriozisin böylece oluştuğunu ileri sürmektedir. Bazı bilim adamları genetik yatkınlık, bağışıklık sistemindeki değişiklikler ve bazı çevresel faktörlerin de (Dioksin gibi kimyasal sanayide, PVC ve kağıt üretiminde ara ürün olan bir toksin) endometriozis oluşumunda etkili olduğunu ileri sürmüştür. Yani endometriozis oluşumunu açıklayan değişik teoriler vardır ve endometriozis hala bilinmeyeni çok olan bir hastalık olmaya devam etmektedir.

    Sonuçta oluşan endometriozis odakları estrojen hormonunun adet döngüsündeki değişimlerine göre büyümekte ve kanamakta, daha derine doğru yayılmakta, bunlara bağlı olarak da bulunduğu bölgelerde ağrı ve yapışıklıklar oluşturmaktadır. Endometriozis odaklarını bağışıklık sistemi hücreleri ortadan kaldırmaya çalışırken iltihabi bir durum da beraberinde oluşmaktadır, buna bağlı nedbe dokuları, ciddi yapışıklıklar meydana gelmektedir.

    Endometriozis sıklığı nedir?

    Endometriozis bir üreme çağı hastalığıdır ve en çok 30’lu yaşlarda görülür. Ağrılı adet, ağrılı ilişki ve kronik kasık ağrısı olan kadınlarda %70 oranında görülmektedir. İnfertilite problemi olan kadınlarda %30-40 oranında görülmektedir. Genel olarak üreme çağındaki (15-49 yaş) her 10 kadının birinde görülmektedir. Adolesan dediğimiz 13-19 yaş grubunda endometriozis sık görülmemekle birlikte şiddetli adet ağrısı olan ve de ağrı kesicilere cevap gözlenmeyen genç kızlarda endometriozis bulunma sıklığı %70’dir.

    Endometriozis için risk faktörleri nelerdir?

    Sık, fazla ve uzun adet görme, erken adet görmeye başlama, geç menopoza girme, beyaz ırk, infertilite, doğuştan rahim anomalileri, ailede endometriozisle etkilenmiş birey olması (ailesinde endometriozis olan kadınlarda 3 kat daha fazla görülüyor), yağlı yiyeceklerle beslenme, et tüketimini fazla olması, fazla kafein tüketimi, zayıf ve uzun boy, sarışın ve kumral olmak risk faktörleri arasında sayılmaktadır.

    Çikolata Kisti Nedir? Endometriozis Neden ve Nasıl Oluşmaktadır? | 2

    Endometriozis belirtileri nelerdir?

    Ağrılı adet, ağrılı cinsel ilişki (kasıklara ve makata vuran ağrı), infertilite, kabızlık, hazımsızlık, şişkinlik, karın ağrısı, pelviste yani karın alt kısmında rahatsızlık hissi, adet düzensizliği, adet öncesi lekelenme, sık idrara çıkma, kanlı idrar, yan ağrısı endometriozisi akla getiren hasta şikayetleridir. Zaman zaman hiç şikayet oluşturmaz ve ameliyat ya da ultrasonografi esnasında görülür.

    Endometriozis tanısı nasıl konulur?

    Öncelikle her hastalıkta olduğu gibi hastanın şikayetleri ve kişisel hikayesi alınır.Daha sonra jinekolojik muayene ve ultrasonografisi yapılır. Pelvik muayene esnasında hassasiyet, ağrı ifadesi,rahim ve yumurtalıkların hareketinin kısıtlı olması endometriozisi düşündürmektedir. Zaman zaman spekulum muayenesi esnasında serviks (rahim ağzı) arkasında mavi-mor nodüler lezyonlar görülebilmekte, bu basit bulgu pelvisin derin dokularında endometriozis varlığını ifade etmektedir. Bu nedenle spekulum ile pelvik muayene tanı konulmasında önemlidir.

    Tanıdaki yardımcı yöntemlerden en bilgi verici olanı ultrasonografidir. Ultrasonografide overdeki endometrioma dediğimiz çikolata kistleri, overlerle rahim arası ciddi yapışıklıklar, zaman zaman barsak, rektum, mesanede endometriotik nodüller görüntülenebilmektedir. İleri görüntüleme yöntemleri olan MRI, BT, özellikle derin endometriozis dediğimiz endometriozisin derin pelvik dokuları tuttuğu durumlarda faydalı olmaktadır.

    Yine bir başka yardımcı yöntem kan testleri olup en sıklıkla Ca 125 ve Ca 19-9 istenmektedir. Fakat bu testlerin endometriozisi tanımada hassasiyeti düşük olup sadece ek tetkik olarak istenmektedir.

    Endometriozisin kesin tanısı laparoskopi ya da laparotomi ile doku biyopsisi yapılarak konulur. Laparoskopi ya da laparotomi esnasında endometriozis hafif (evre 1-2) ve şiddetli (evre 3-4) olarak değerlendirilebilir. Bir başka sınıflandırmada endometriozis periton endometriozisi, over endometriozisi ve derin endometriozis olmak üzere 3 grupta değerlendirilmektedir. Periton yani karın zarı ve overde endometriozis tespit etmek laparoskopi esnasında kolay olmasına rağmen, derin endometriozis derin pelvik dokuları tuttuğundan operasyon esnasında gözden kaçırılabilir.

    Endometriozis tedavisi nasıldır?

    Endometriozis kesin olarak tedavisi yapılıp, tamamıyla ortadan kaldırılabilen bir hastalık değildir. Endometriozis hastalığının evresi, şiddeti tedavi yaklaşımını etkilemektedir. Tedavide belirleyici iki önemli faktör ağrı ve infertilite (çocuk isteği)’dir.

    Endometriozis tedavisinde medikal ilaç kullanımı ve cerrahi olmak üzere 2 temel yaklaşım vardır. Medikal ilaç ile tedavide amaç düşük estrojenik bir durum oluşturarak endometriozis lezyonlarını baskılamak, enflamasyonu azaltmak, endometriozis lezyonlarının ilerlemesini durdurmaktır. İlaç tedavisinde ağrı kesiciler, doğum kontrol hapları, progesteron içeren ilaçlar ve rahim içi sistemler (spiral), GnRH analogları dediğimiz aylık ya da 3 aylık iğneler, aromataz inhibitörleri yer almaktadır. Bunlar arasında yan etki ve fiyat açısından fark vardır. İlaç tedavisi ne şekilde olursa olsun tedaviden 2 yıl sonra %50 oranında endometriozis tekrarlayabiliyor.

    Cerrahi tedavide amaç normal anatomiyi sağlamak, yapışıklıkları açmak, yumurtalık kistlerini kalan yumurtalık dokusuna en az hasar verecek şekilde çıkarmak, peritondaki endometriozis odaklarını koter ile yakmak, derin endometriozis nodüllerini çıkarmak olarak ifade edilmektedir. Endometriozis tedavisinde cerrahi koruyucu cerrahi şeklinde olmalı, sadece endometriozis odakları yok edilmelidir. Erken yaşlarda cerrahiden çok gerekli olmadıkça kaçınılmalıdır çünkü cerrahi sonrasında kadınların yarısında bir yıl içerisinde semptomlar geri dönmektedir, ameliyattan sonraki 5 yıl içerisinde olguların yarısında tekrar operasyon gerekmektedir. Cerrahi sonrası medikal ilaç tedavisi uygulanması semptomların yeniden ortaya çıkışını geciktirebilir.

    Ağrı şikayeti ön planda ise medikal tedavi de cerrahi tedavi de önerilebilir fakat cerrahi ağrı için en etkin yöntemdir. Burada kadının fertilitesi ve yaşı önem kazanmaktadır. Çocuğu olan, 35 yaş üstü kadınlarda cerrahi yapılması uygundur. Erken evre endometriozisde cerrahi sonrası medikal tedavi gerekmezken ileri evre endometriozisde cerrahi sonrası medikal tedavi uygulanması nüksün engellenmesinde faydalıdır.

    İnfertil bir kadında endometriozis tedavisi tartışmalıdır. Medikal ilaç tedavisinin infertil endometriozis olgularının yönetiminde yeri yoktur. Erken evre (evre 1-2) olgularda endometriozis odaklarının ameliyat ile çıkarılmasının gebelik oranlarını arttırdığı ileri sürülmektedir. Yumurtalıklarında endometrioması olan infertil kadınlarda bu kistin boyutu önemlidir. Eğer 5 cm ve üzeri ise cerrahi öncelikle önerilmektedir. Fakat bu cerrahi esnasında kalan over dokusuna minimal düzeyde harabiyet oluşturmak için dikkatli bir cerrahi yapılmalıdır, aksi takdirde over rezervi dediğimiz yumurtalık kapasitesi azalabilmektedir. Cerrahiyi takip eden 6 ay içerisinde kendiliğinden gebe kalma şansı en yüksektir. Eğer cerrahi sonrası 1 yıl içerisinde gebelik oluşmadı ise yardımla üreme tedavilerine geçilmelidir. İleri evre endometriozisi olan infertil kadınlarda cerrahi yapmadan yardımla üreme tedavilerine geçilebilir, cerrahi uygulanması durumunda ise ameliyat sonrası fazla beklemeden yardımla üreme tedavilerine geçilmelidir. İnfertil bir kadında endometriozis tedavisinde medikal ilaç tedavisi genellikle faydası olmadığı için uygulanmamaktadır, tersine infertilite tedavisini geciktirmektedir.

    Yine adolesan grupta ameliyat son çare olarak değerlendirilmeli, her iki yumurtalıkta endometrioma olan olgularda kistlerin boyutu büyük değilse ve henüz çocuk istemi yoksa cerrahiden kaçınılmalıdır. Bu olgularda çocuk istemi olana kadar, ya da acil kist rüptürü nedeniyle ameliyat yapılmış ise ameliyat sonrası medikal ilaç tedavisi yapılmalı, doğum kontrol hapları ve yıllık takiplerle hasta izlenmelidir.

    Menopozda endometriozis tespit edilen kadınlarda cerrahi tedavi düşünülmelidir.

    Zaman zaman endometriozis cerrahisi çok zorlu olabilmekte, barsak ve mesane tutulumları görülebilmekte, bu olgularda kolon cerrahı ve ürolog ile birlikte bir ekip olarak ameliyatı yapmak uygun olmaktadır. Zaman zaman da endometriozis cerrahisi öncesi medikal ilaç tedavisi verilmesi ve 2-3 ay sonra cerrahi yapılması uygun olabilmektedir. Sonuç olarak, endometriozis tedavisi bireyselleştirilmelidir.

    Endometriozis Hakkındaki Gerçekler

    Endometriozis, uterusun içini döşeyen ve endometrium olarak adlandırılan dokunun uterus dışında bir yerde görülmesidir. Buralarda kronik inflamatuar reaksiyonu indükleyerek skar dokusu oluşmasına yol açar. Başlıca pelvik periton, overler, rektovajinal septum, mesane ve bağırsaklarda görülür. Nadiren de akciğerlerde ve diyaframda görülebilir.

    Endometriozis üreme çağındaki 10 kadından 1’nde görülür (çoğunlukla 15-49 yaşları arasında). Dünyada yaklaşık 176 milyon kadında endometriozis görülür.

    Endometriozis, bir kızın ilk menstrüel siklusunda bile görülebilir. Skar dokusunda oluşmuş veya hastalığa yada geçirilmiş ameliyatlara bağlı yapışıklıkları olan kadınların menopoz’a girmesi ile semptomlar azalmayabilir.

    Endometriozis’in semptomları; ağrılı adet dönemi, ağrılı ovulasyon, cinsel ilişki esnasında veya sonrasında ağrı, anormal kanamalar, kronik pelvik ağrı, bitkinlik ve infertilite’dir. Hatta kadınların fiziksel, mental ve sosyal hayatını da etkileyebilir. Kadınların farkındalığının olmaması veya semptomların normalleşmesi, hastalığın ilk semptomlarının fark edilmesinden tanısının konulmasına kadar geçen süreyi uzatır.

    Endometriozis’in kesin bir tedavisi yoktur, fakat tıbbi olarak endometriozis tedavi edilebilir. Medikal tedavilerin uzun süreli kullanımına bağlı yan etkileri ile ilgili bilgilerimiz sınırlıdır. Cerrahi tedavi, endometriozis odaklarının ve skar dokusunun çıkarılmasında etkilidir ama başarı oranları hastalığın yaygınlığına ve cerrahın becerisine bağlıdır.

    Gebelik, hastalığın semptomlarını azaltabilir. Fakat hastalığı tamamen tedavi etmez. Histerektomi ile bütün endometriozis odaklarının çıkarılması, semptomları azaltmasına rağmen hastalığın kesin bir tedavisi değildir.

    Hastalığın bilinen bir sebebi yoktur, fakat genetik olarak yatkın kadınlarda görülmesi daha olasıdır. Annesinde veya kız kardeşinde endometriozis olan kadınlar, hastalığa yakalanma açısından daha risklidir. Çevresel faktörler de hastalığın gelişiminde rol oynayabilir. Örneğin birkaç araştırma, endometriozis’in dioksine (çevresel bir atık) maruz kalanlarda görüldüğünü göstermiştir. Fakat bununla ilgili kesin bir kanıt yoktur.

    Endometriozisli kadınların over kanseri açısından daha riskli olduğu düşünülse de, bu bilgi kesin değildir yada bu risk çok düşüktür. Endometriozis kansere neden olan bir hastalık olmamasına rağmen birkaç vakada kansere dönüşüm gözlemlenmiştir.

    Endometriozis inflamasyon ve immünolojik disfonksiyon ile alakalı olmasına rağmen otoimmün bir hastalık değildir.

    Kaynak: Endometriozis ve Adenomyozis Derneği

    Endometriosis (Çikolata kisti) Olanlar Tıklayın !

  • Yumurtalık Kisti, Belirtileri ve Tedavisi

    Yumurtalık Kisti, Belirtileri ve Tedavisi

    Over kisti olarak da bilinen yumurtalık kisti, yumurtalığın içerisinde veya üst kısmında oluşan dokudur. Doku içerisinde genellikle sıvı bulunur. Kese şeklinde ya da kitle olarak nitelendirilir.

    Üreme çağlarında veya menopoz dönemlerinde daha sık görülen sorunlardır. Genellikle kendiliğinden geçen kistler için ameliyata gerek yoktur. Bu tip kistlerde kanser riski çok az görülür.

    Yumurtalık Kisti, Belirtileri ve Tedavisi | 3

    Yumurtalık kisti Çeşitleri

    Fonksiyonel kistler, yumurtalık kistlerinin en sık görülen çeşitleri olarak bilinmektedir. 1,5- 2 aylık süreçte kendiliğinden iyileşen, geçen kistik oluşumlardır. Teratom kistleri genellikler; yağ dokuları, deri dokuları, kıl ve saç dokusu gibi farklı dokulardan oluşur.

    Teratom kistlerinin büyümesi, hormonlara bağlı olarak gelişir ve genellikle üreme çağlarında görülür. Yumurtalık kistlerinin diğer bir çeşidi ise kistadenomlardır. Yumurtalığın dış yüzeyinde bulunan kist türleridir. Bu tür kistler ise diğer kistlere oranla daha büyük boyutlara ulaşabilir ancak çok riskli değillerdir.

    Sık görülen yumurtalık kisti türlerinden biri de; çikolata kistleridir. Endometriozis kistleri olarak bilinen türler, yumurtalıkta çıkar ve içerisi kan ile doludur.

    Yumurtalık Kisti, Belirtileri ve Tedavisi | 4

    Yumurtalık Kisti Nasıl Anlaşılır?

    Jinekolojik muayene ile belirlenen yumurtalık kistleri, ultrason ile tanı edilir. Karından ya da hazneden yapılan ultrasonografik muayene ile tespit edilir. Kistin türüne, hastanın genel sağlık durumuna göre tedavi yöntemi belirlenir. Genellikle birkaç adet döneminde iyileşen ve tamamen geçen kistler, kontrol edilerek tedavisi belirlenir. Çok nadir olarak ameliyatla alınırlar.

    Yumurtalık kistleri hakkında önemli bilgiler Tıklayın !

    Yumurtalık kisti olanlar? Tıklayın !

  • İlk Jinekolojik Muayene Ne Zaman Olmalıdır?

    İlk Jinekolojik Muayene Ne Zaman Olmalıdır?

    Kadınların özel bir sorun olmadan kadın doğum kontolüne gitmesine gerek var mı? yada ilk jinekolojik muayene ne zaman olmalıdır?

    İlk Jinekolojik Muayene Ne Zaman Olmalıdır?

    Ülkemizde son yıllarda bir tabu olmaktan çıksa da düzenli aralıklarla kadın doğum kontolüne gidilmesi gerekiyor.
    Çeşitli kadın hastalıkları özellikle genç kızlarda sıkça rastlanan pcos sendromu olup olmadığını anlayabilmek yada adet düzensizliklerinin nedenini öğrenebilmek için 6 ayda bir defa kadın doğum uzmanına gidilmesi gerektiği belirtiliyor. İlk kadın doğum muayenesi ise adet döngüsü başladıktan sonra gerçekleştirmelidir.

    İlk Jinekolojik Muayene Ne Zaman Olmalıdır? | 5

    Adet kanamalarının başlama yaşı genetik yada çevresel faktörlere bağlı olarak değişsede ortalama 14 -15 yaş aralığı normal sayılabiliyor. Genç kızlığa adım atıldığı bu dönemde eğer adet döngüsü henüz başlamadıysa bir sorun oluşmuş olabileceği için mutlaka doktora gidilmelidir.

    Kadın doğum uzmanınızın sizin için belirlediği aralıklar ile jinekolojik kontrollerinizi yaptırmanız olası kadın hastalıklarının önüne geçebilmeniz açısından önemlidir.

  • Kanamalı iken jinekolojik muayene yapılabilir mi?

    Kanamalı iken jinekolojik muayene yapılabilir mi?

    Her kadın hayatının herhangibir döneminde mutlaka jinekolojik muayene olmak durumunda kalabilir. Bu muayene özel bir muayenedir. Bazı özelliklere dikkat etmek gerekir.

    Jinekolojik muayene hakkında
    Pek çok kadın jinekolojik muayeneden kaçınma eğilimindedir. Bunun sebepleri; utanma duygusu, daha önce yaşanmış kötü tecrübeler ile çevreden duyulan abartılı ve yanlış bilgiler sonucunda oluşmuş yanlış ön yargılardır. Bu muayene ile biçok hastalık erken dönemlerde teşhis edilebilir.

    Basit bir muayene ile örneğin rahim, rahim ağzı, yumurtalık ve vajen kanserleri çok erken safhalardayken tesbit edilebilir. Yine rahim ağzı bölgesindeki enfeksiyonlar henüz bir yaraya yol açmadan teşhis ve tedavi edilebilir.

    Kanamalı iken jinekolojik muayene yapılabilir mi?

    Kanamanın varlığı bazen muayeneyi özellikle gerekli kılar. Kanamanın kaynağının neresi olduğu özellikle önemlidir. Bu nedenle kanama varlığında muayene yapılamaz diye bir kural yoktur. Ancak akıntı hallerinde kan akıntıya karışacağı için daha sonra bu durum değerlendirilir. Smear testi de aşırı akıntı ya da kanama varlığında alınamaz.

    Ne zaman jinekologa görünmek gerekir?
    Cinsel olarak aktif her kadının hiçbir jinekolojik şikayeti olmasa da düzenli olarak yılda en az bir kez jinekolojik muayeneden geçmesi şarttır. Hatta genç kızların bile en azından, genital organlarının gelişimi ve adet düzenleri açısından en az bir kez jinekoloji uzmanınca değerlendirilmesi uygundur.

    Cinsel yönden aktif her kadın da senede bir kez muayene+ultrason+smear testi yaptırmalıdır.

    jinekologa başvurulması gereken durumlar hangileridir?

    Aşağıdaki durumlarda mutlaka vakit geçirmeden jinekolojik muayene gerekir.

    · Kötü koku,kaşıntı,kızarıklıkirenkli akıntı varsa

    · Adetler düzensiz sık ya da seyrek kanama miktarı çok fazla ya da çok azsa,adet dışı kanama varsa

    · Korunulmadığı halde gebe kalınamıyorsa

    · İlişki esnasında ya da sonrasında kanama oluyorsa

    · Karında ya da dışgenital organlarda kasıklarda kitle şişlik varsa

    · Adetlerin aşırı sancılı olması,ağrılı ilşki ve geçmeyen kasık ağrıları varlığında

    · Vücudun normalin üzerinde tüylenmesi, rekek tipi kıllanma halleri ve memelerden süt ya da benzeri sıvı gelmesi hallerinde

    . Gebelik planlanıyorsa mutlaka öncesinde herhangibir problem olup olmadığına bakılması gerekir

    SPEKULUM İLE GÖZLEM

    Jinekolojik muayene esnasında neler yapılır?
    İlk olarak kadının dış genital organları gözle incelenir. Bu sırada dış dudaklardaki kitleler, sert dokular varsa akıntının rengi görünümü, kızarıklık ve şişlik olup olmadığına bakılır.

    Daha sonra vajen ve rahim ağzının spekulum denen aletle gözle bakılarak incelenir. Bu esnada vajen ve serviksteki çeşitli lezyonlar,yaralar,kitleler ve varsa akıntı direkt bakılarak incelenir. Lezyonlardan smear denen sürüntü veya icap ediyorsa biyopsi (parça) alınır, akıntı varsa bundan kültür alınabilir ve direkt mikroskopta incelenebilir. Vajen on ve arka tarafında sarkma olup olmadığı idrar torbasının ve üretra den,ilen idrar yapılan kanalın durumuna bakılır.İdrar kaçırma olup olmadığı tespit edilir.

    Muayenede en son elle muayene yapılır. Bu muayenede bir elimiz (genellikle sağ) işaret ve orta parmaklar vagende diğer el ise karında basınç uygulayarak iç genital organlar değerlendirilir. Kist,myom,batında yapışık kitleler hissedilmeye çalışılır. Hassasiyet olup olmadığına bakılır.

    Jinekolojik muayene yerine sadece ultrason yeterli olabilirmi ?

    Jinekolojik muayenenin her aşaması belli bir sırda mutlaka yapılmalıdır. Her aşama bir sonraki için gereklidir. Tek başına ultrason çok değerli bilgiler vermesine rağmen yetersizdir.

    Ultrason artık her jinekoloğun vaz geçemeyeceği çok önemli tanı aracıdır. Bu nedenle jinekolojik her muayeneye ultrason eklenmelidir. Hastanın herhengi bir yakınması olmasa da yine de ultrason yapılmalıdır. Tercihan hasta bakire değilse vaginal yolla bakılmalı bu olamıyorsa abdominal ultrason uygulanmalıdır.

    Genç kız ve bakirelerde jinekolojik muayene yapılır mı?

    Bakirelerde spekulum muayenesi ve vaginal ultrason yapılamaz. Vaginal el muayenesi de zar yırtılmasına yol açacağı için mümkün olmaz. Bunun yerine dış genital organlara gözle bakılır ve bu yolla gelişim ,akıntı ,lezyonlar vs değerlendirilir. Akıntı kültürü alınabilir. Hastaların çoğu karşı çıksa da rektal muayene yapılarak batın içi kitleler araştırılabilir. İdrar kesesi doldurularak sıkışma hissi oluştuğunda abdominal yolla ultrason yapılabilir.

     

    Op. Dr. Turgay KARAKAYA tarafından yazılmıştır.

  • Jinekolojik Muayene Nasıl Yapılır?

    Jinekolojik Muayene Nasıl Yapılır?

    Jinekolojik muayene Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanları tarafından yapılır. Jinekolojik muayene ve smear testini her kadın yılda bir kez mutlaka yaptırmalı. Bu muayene ile genital kanserlerin bazıları çok erken safhada yakalanabilir. Jinekolojik muayene ağrı oluşturmaz,buna rağmen kadınların stres yaşamasına ve rahatsızlık duymasına neden olur.Bu rahatsızlığı azaltmak için hastayı muayene etmeden önce hastayla konuşmalı,muayene izah edilmeli ve hastanın doktoruna güven duyması sağlanmalı.

    Jinekolojik Muayene Nasıl Yapılır?

    Her kadın hayatı boyunca mutlaka birkaç kez jinekoloğa gider.Korktuğu veya nasıl bir muayene olduğunu bilmediği için muayeneden kaçan ,erteleyen kadın sayısı bir hayli çoktur.İlk muayene daha streslidir.Fakat doktor ,hasta ilişkisi iyi seyretmiş ve muayene safhasıda rahat geçmişse daha sonraki muayenelerde stres giderek azalır.Hiç bir şikayet olmasa bile yılda bir kez rutin,genel kontrol amaçlı jinekolojik muayene olmalıdır.Jinekolojik muayeneden önce hastayla şikayeti hakkında,konuşulur,sohbet edilir.Şikayetleri kaydedilir.Kayıt edilen bilgiler hastanın özel bilgileridir ve kimseyle paylaşılmaz.Sorular bittikten sonra,jinekolojik muayeneye geçilir.Jinekolojik muayene genellikle adet kanamasının olmadığı zamanda yapılır.Fakat acil durumlarda,ani gelişen kasık ağrılarında ,aktif vajinal kanamalarda jinekolojik muayene yapılır.Acil durumlar dışında kanamasız günler tercih edilmeli,bu sırada rutin smear testide yapılabilir.

    Jinekolojik muayeneye başlamadan önce hasta idrarını yapar.Boş mesane ile pelvik organlar hem muayenede ,hem de ultrasonda daha iyi değerlendirilir.Hasta idrarını yaptıktan sonra jinekolojik masaya hazırlanır.Belden aşağı kısmını ve iç çamaşırını soyunur.Jinekolojik muayene pozisyonunun ismi litotomi pozisyonudur.Muayene sırasında hastanın kendisini kasmaması,gevşek pozisyonda olması gerekir.Muayeneye dış genital organların gözlemiyle başlanır.Her hangi bir patoloji olup olmadığına bakılır.Daha sonra vajina ve rahim ağzı muayenesine geçilir.Bunun için metal veya plastikten yapılmış spekulum kullanılır.Spekulum ebatı hastanın yaşı ve doğum yapıp yapmadığına göre doktor tarafından ayarlanır.Spekulum vajinaya yavaşça yerleştirilir.Bu yerleştirme normalde ağrısızdır.Fakat hasta kendini çok sıkıyorsa ağrılı hale dönüşebilir.Veya vajinada bir problem varsa yerleştirme işlemi ağrılı olur.Spekulum muayenesinde vajinit olup olmadığı tesbit edilir.Sonra rahim ağzı muayenesi yapılır.Kist,enfeksiyon,erezyon var mı bakılır.Rahim ağzında pap-smear testi yapılır.Pap-smear testi için özel fırçalar kullanılır.Fırça rahim ağzına yerleştirilerek döndürülür,alınan numune cam üzerine yayılır.Alkolde bekletilerek veya özel sprey kullanılarak tesbit edilir.Patolojiye gönderilir.Vajinal akıntı varsa özel bir tüpe çubukla numune alınır.Vajinal kültür için laboratuara gönderilir.Vajinal muayene bitince spekulum çıkarılır.Hasta ıkındırılarak sisto-rektosel araştırılır.Daha sonra vajinal tuşe diye adlandırılan muayene safhasına geçilir.Sağ elin işaret ve orta parmağı vajinaya yerleştirilir,sol el parmaklarıyla da karın alt bölgesine bastırılarak,iki el arasında kalan rahim büyüklüğü,myom varlığı,rahim sertliği ve rahim yönü tesbit edilir.Ayrıca sağ ve sol kasık bölgeleri iki el arasında tesbit ederek yumurtalıklarda kist ve kitle araştırılır.Bu muayenelerin başarılı olması için hastanın karın kaslarını kasmaması gerekir.Vajinal tuşeden sonra jinekolojik muayeneyi tamamlayıcı olarak ultrasonografi yapılır.Hasta bakire değilse vajinal ultrasonografi tercih edilir.Trans vajinal ultrasonda mesane boş olmalı.vajinal prob kondomla giydirilir ve vajinaya yerleştirilir.Bu yerleştirme işlemi ağrısızdır.Vajinal ultrason ile rahim büyüklüğü,rahim iç kalınlığı,kitle varlığı,overlerde kist,kitle mevcudiyeti araştırılır.Genital enfeksiyonlar,rahim ağzı yaraları ultrasonografi ile tesbit edilemez.Jinekolojik muayenin esası vajinal tuşedir.Ultrasonografi yardımcı tanı yöntemidir.

    Bakirelerde Muayene; Bakirelerde vajinal tuşe uygulanmaz.Dış genital organlar gözlenir,kızlık zarının yapısı görülür.Vajinal tuşe yerine rektal tuşe yapılır.Sağ elin işaret parmağı vazelinle kayganlaştırıldıktan sonra rektuma (makata) yerleştirilir.Sol elin parmaklarıda alt karın bölgesine bastırılarak kist,kitle varlığı araştırılır.Enfeksiyon olup olmadığı tesbit edilir.Rektal tuşede rektumun boş olması tercih edilir. Rektal tuşeden sonra ultrasonografi yapılır.Mesane iyice dolup,idrara sıkışınca karından ultrasonografi yapılır.

    Op. Dr. Ayşe DARAMA tarafından yazılmıştır.

  • Vajinismus tedavisi bireye özgü olmalı

    Vajinismus tedavisi bireye özgü olmalı

    Cinsel ilişki sırasında vajinal kasların refleksif yani istem dışı kasılması ile cinsel birleşmenin olamaması veya çok zor olması olarak tanımlanan vajinismus tedavisi, problemin nedenine göre bireyselleştirilmelidir.

    Hera Klinik’ten Jinekolog ve Cinsel Terapist Dr. Süleyman Eserdağ; cinsel ilişki fobisi olarak da bilinen vajinismusun bir hastalık olmadığını, aslında ‘semptom’ (yani belirti) olduğunu söyleyerek, problemin insan yapısının çok derinlerinde yattığını belirtti. Eserdağ’ a göre bu nedenler; %90 psikolojik, %10 yapısal kökenli. Kesin tedavi için de öncelikle doğru tanının konulması ve nedene göre tedavi uygulaması şart!

    Ülkemizde yaklaşık her 10 kadından birisinde görülen vajinismus; cinsel ilişki sırasında vajinal kasların refleksif yani istem dışı kasılması ile cinsel birleşmenin olamaması veya çok zor olması durumudur. Aslında cinsel ilişki sırasındaki bu kasılmalar problemin derecesine göre kalça, bacaklar, karın, sırt, çene kasları gibi vücudun pek çok değişik bölgelerinde de görülebilir. Vajinismus hastalarında ağrılı-acılı gerçekleşen veya hiç gerçekleşemeyen cinsel ilişki sorunu olmakla birlikte jinekolojik muayene olamama, vajinal tampon kullanamama, vajina içine fitil yerleştirememe, vajina içine parmak sokamama, ayna ile genital bölgeye bakamama gibi problemler de sıkça izlenmektedir.

    Kesin tanı için jinekolojik muayene şart!

    Jinekolog ve Cinsel Terapist Dr. Süleyman ESERDAĞ; vajinismus nedenlerinin bireyden bireye değiştiğini, doğru teşhis ve tedavi yöntemi için öncelikle bir jinekolojik muayenenin çok önemli olduğunu vurguluyor. Sorunun ortaya çıkma sebebi, oluş nedenleri, bireyin içinde bulunduğu ailesel – toplumsal faktörlerden doğumsal faktörlere kadar değişkenlik gösterdiğinden öncelikle doğru teşhisin şart olduğunu ve vajinismus tedavisinin bireyin problemine özgü olacak şekilde (bireyselleştirilerek) yapılması gerektiğini belirtiyor.

    Vajinismusun nedeni yüksek bir oranla psikolojik…

    Cinsel kimliğin en hızlı oluştuğu 3-8 yaş arası dönem ‘Ödipal Dönem’ olarak bilinir. Bu dönemde gerek anne babadan gerekse çevreden alınan yanlış, eksik, abartılı cinsel mesajların öğrenilmesi sonucunda vajinismus oluşabilmekte ve farkına varılmaz ise ömür boyu kalıcı etkiler bırakabilmektedir.

    Geleneksel aile düzeni, katı ahlaki tabular, cinsellikle ilgili şehir efsaneleri, kızlık zarının korunması ile ilgili kız çocuklarının aşırı korkutulması, cinselliğin ayıp, günah, suçluluk ile özleştirilmesi, korumacı aile düzeni içinde iç disiplinin fazlaca gelişmesi en önemli nedenleri oluşturuyor. Diğer taraftan ilk gece ile ilgili abartılı bilgiler, ilk gecede ağrı, çok kanama, acı hissedileceğine dair önyargılar, hamile kalma korkusu, çocukluk döneminde taciz, tecavüze maruz kalma, ev içi şiddet, katı ebeveyn tutumu sonucu yaşanılan kötü tecrübe ve anılar da vajinismusun diğer psikolojik nedenleri arasında yer alıyor. Yapısal nedenler ise; kızlık zarının kalın, yüksek kenarlı, ara bölmeli, sert, elek şeklinde olması, kısa ve kör vajina gibi anatomik engeller, vajina içindeki ara bölmeler, vajinal girişte dokunmayla ağrı ve hassasiyet ile kendini gösteren “vulvar vestibulit sendrom”, leğen kemiği içindeki organların enfeksiyonları, vajinal girişteki bartholin bezlerinin kistleşmesi veya abseleşmesi ile vajinal enfeksiyonlar sayılabilir. Yapısal bir sorun cinsel ilişki problemine neden oluyorsa gerekli ilaç tedavileri veya basit cerrahi müdahaleler ile psikolojik tedavilere gerek kalmaksızın sorun giderilebilmektedir.

    Vajinismus Tedavisi için tekdüze bir tedavi programı yoktur

    Hera Klinik’ten Jinekolog ve Cinsel Terapist Dr. Süleyman ESERDAĞ; her vajinismus çifti için standart, tekdüze tedavi programının olamayacağının altını çizmektedir. Günümüzde en sık tercih edilen yöntemler arasında Bilişsel – Davranışsal Cinsel Terapiler ve hipnoz tedavileri gelmektedir. Çocukluk çağlarından itibaren süregelen yanlış bilgilerin yarattığı korkuları ortadan kaldırmak ve yerine doğru duyguların geliştirilmesi “Bilişsel Cinsel Terapi” ile sağlanmaktadır; bu, çiftlere ilk uygulanması gereken tedavi biçimidir. “Davranışsal Cinsel Terapi” ile ise kişilerin bireysel ve çift olarak kendilerini, cinselliklerini keşfetmeleri sağlanır. Davranışsal terapi kişinin kendi kendisi veya eşi ile yaptığı bir takım egzersizleri içerir. Bu egzersizlerin bazıları ayna egzersizi, masaj egzersizi, kegel egzersizi, nefes egzersizi ve dilatasyon egzersizleridir. Son yıllarda uygulanan hipnoz tedavileri de vajinismusta bilinçaltı korkuları yenmek, yüzleşmesinin sağlanması, iç görü kazandırılması, farkındalığın ve özgüvenin arttırılması ile rahatlamanın sağlanması amaçlanmaktadır. Uygulanan bireye ve çifte özgü doğru tedavi teknikleri ile çok kısa bir süre içinde, kalıcı bir sonuca ulaşabilmektedir.

    Vajinismus Nedir? Tecrübe ve deneyimlerimizle Vajinismusu yenelim yorumlar için tıklayın !

  • Hamilelikten Önce Yapılması Gerekenler Nelerdir?

    Hamilelikten Önce Yapılması Gerekenler Nelerdir?

    Erkekler içinde, kadınlar içinde bu dünyadaki en önemli varlık, kendi kanlarından, kendi candanlarından dünyaya getirdikleri çocuklardır. Zaten yaşama amaçlarımızdan biriside kendimizden sonra sağlıklı ve kendini gerçekleştirmiş, bilinçli bir nesil yetiştirmek değil midir? Evet hepimizin amacı budur. Bunda da en büyün görev ve sorumluluk herşeyde olduğu kadına düşüyor. Bunun ilk adımıda sağlıklı bir hamilelik dönemi ile dünyaya sağlıklı bir çocuk getirmekle başlıyor. Sağlıklı bir hamilelik için bütün kadınların bilgili, bilinçli ve hamileliğe hazır olmaları lazım ve hamile kalmadan önce bazı hazırları yapmaları gerekiyor.

    Gebeliklerin çok büyük bir kısmı kendiliğinden ve herhangi bir planlama yapmadan gerçekleşir. Genellikle de doktor takibi gebelik başladıktan sonra akla gelir. Gebelik planlı bir şekilde oluşturulmak isteniyorsa, ki ideal olanı budur, yapmamız gereken bazı şeyler vardır. Bunlar;

    • Öncelikle sağlık durumunuzun gebeliğe elverişli olup olmadığını tespit ettirmeniz gerekir. Kalp damar hastalıkları, solunum sistemi hastalıkları, metabolik hastalıklar, şeker hastalığı, hipertansiyon gibi gebeliği direkt olarak etkileyen unsurların var olup olmadığı belirlenmelidir.
    • Tam bir jinekolojik muayene yapılmalı ve ultrasonografi yapılarak rahim ve yumurtaların durumu hakkında bilgi alınmalıdır. Rahim ağzı smear testi mutlaka yapılmalıdır. Yine rutin kan testleri ihmal edilmemelidir.
    • Kadın ve erkeğin ailelerinde kalıtımsal geçtiği düşünülen bir hastalık varsa bununla ilgilenen genetik uzmanlarından yardım istenmeli ve planlanan gebelikte bu riskin ne olabileceği sorulmalıdır.
    • Kullanmakta olduğunuz ve gebelikte devam etmeniz zorunlu olan ilaçların gebeliğe etkisi hakkında mutlaka bilgi edinmelisiniz.
    • Gebelik planladığınızda gıdalarınıza daha fazla özen göstermelisiniz. Hormonlu ve bol karbonhidratlı yiyeceklerden kaçınmalısınız. Besinleri doğal hallerine en yakın şekliyle tüketmeli, yeşil yapraklı salata ve sebzelere ağırlık vermelisiniz.
    • Sigara ve alkol gebeliğe çok olumsuz etkiler yapar. Bunlar genel sağlığımıza ve gebelikte bebeğe çok zararlıdır. Bu nedenle bu toksik alışkanlıkları bırakmalı veya en aza indirmeliyiz.
  • Kadınlarda Görülen Cinsel İşlev Bozuklukları

    Kadınlarda Görülen Cinsel İşlev Bozuklukları

    Kadınlarda görülen cinsel işlev bozukluklarını birkaç başlık altında toplayabiliriz:

    Vajinismus (Cinsel İlişkiye Girememe)
    Disparoni ( Ağrılı Cinsel İlişki)
    Cinsel İsteksizlik – Frijidite
    Orgazm Bozuklukları
    Cinsel Tiksinti Bozukluğu
    – Nemfomani (Kadında Cinsel Doyumsuzluk)

    Vajinismus:

    Vajinismus bizim ülkemizde 10 kadından birinde görülen bir cinsel işlev bozukluğudur. Kadında cinsel ilişkinin kurulduğu anatomik bölgeye ‘’ vajen’’ adı verilir. Vajenin etrafındaki kasların kasılması, tüm vücutta kasılma, endişe, korku ve panik hali, kadının bacaklarını sıkıca kapatması ve elleriyle eşini itmesine yol açan kadının bilinçdışı yan istemsiz tepkilerine vajinismus denir. Vajinismus çoğunlukla ilk gece ortaya çıkan bir sorundur. İlk gece cinsel ilişkiye giremeyen çift sorunun geçici olduğunu ve daha sonraki günlerde kendiliğinden çözüleceğini düşünür. Ancak sorun kendiliğinden çözülmez ve çift yıllarca vajinismusu yaşayabilir.

    Vajinismusun en yaygın görülen nedenleri psikolojik kaygılardır. Kız çocuklarına öğretilenveya çocukluktan itibaren bilinçdışımıza kodlanan ‘’cinsellik kötüdür’’, ‘’kızlık zarı çok değerli ve korunması gereken bir şeydir’’, ‘’ilk gece çok acılı ve ağrılı geçer’’ düşünceleri bu sorunun ortaya çıkmasında önemli rol oynar. Bazen neden cinsel bilgi eksikliği, utanma ya da cinsel duyguları baskılama olabilir. Bazen de altta yatan neden özellikle çocukluk dönemindeki travmatik bir yaşantıdır.

    Vajinismusun temel belirtileri şu şekilde ortaya çıkar: O an geldiğinde kadın panik atak benzeri bir durum yaşar. Eşini iter ve kasılır. Kontrol bilinçdışına geçer. Erkekler genellikle o an eşlerini tanıyamadıklarını söylerler.

    Vajinismusun tanısı çiftin ilk cinsel ilişki sırasında olanları anlatması ile konulur. Vajinismus tanısında bir jinekolog ve psikoloğun varlığı gerekmektedir. Vajinismusun iki türü vardır: Primer vajinismus ve sekonder vajinismus. Primer vajinismusta kişi hayatında hiç cinsel birleşme yaşamamıştır. Bunun altında yatan en önemli neden korkudur. Sekonder vajinismus ise sonradan ortaya çıkan bir sorundur. Sağlıklı bir cinsel hayatı olan bir kadın doğum, düşük, kürtaj, sert yapılan jinekolojik muayene, taciz ya da tecavüz gibi olumsuz bir yaşantıdan sonra vajinismus olabilir, ancak bu nadiren görülen bir durumdur. Ülkemizde yaygın olarak görülen primer vajinismustur.

    Vajinismus cinsel terapi ile maksimum 10 seansta çözülebilen bir cinsel işlev bozukluğudur.

    Disparoni (Ağrılı Cinsel İlişki)

    Disparoni cinsel ilişki sırasında ya da sonrasında acı duyulmasına verilen addır. Erkekte de görülebilir, ancak kadınlarda daha yaygındır. Kadınlar bu ağrıyı ‘’genital bölgede basınç’’, ‘’yırtılma’’ veya ‘’yanma hissi’’ olarak tarif ederler. Disparoni zaman zaman vajinismusla da karıştırılabilir, çünkü kadın cinsel ilişki sırasında acı duyduğu için kendini kasabilir ve bu durum da vajinismusa benzetilebilir.

    Disparoninin 4 tipi vardır:

    – Primer- Birincil Disparoni: Şikayetler ilk cinsel ilişkiden beri vardır.
    – Sekonder- İkincil Disparoni: Şikayetler sonradan ortaya çıkmıştır.
    – Yüzeyel Disparoni: Vajina girişinde ortaya çıkan ağrı vardır.
    – Derin Disparoni: Penisin girmesiyle birlikte vajinanın derinlerinde ortaya çıkan ve alt karın bölgesinde yaygın olarak hissedilen bir ağrı vardır.

    Tıbbi ve cinsel öykü, jinekolojik muayene, hissedilen acının genital organlara dokunmakla mı yoksa penis girişiyle mi olduğunu ayırt etmek, acının yeri, süresi ve ilişki sonrasında ne kadar sürdüğü tanı koymada önemli kriterlerdir.
    Disparoni büyük ölçüde fiziksel bir sorundan kaynaklanır, nadiren de psikolojik olabilir. Tedavide hem jinekolojik tedavi hem de cinsel terapi uygulanır.

    Cinsel İsteksizlik- Frijidite

    Cinsel isteksizlik sık görülen cinsel işlev bozukluklarından biridir. Cinsel isteksizlik, yeterli cinsel uyarı olmasına rağmen cinsel fantezilerin ve cinsel etkinlikte bulunma isteğinin az olması ya da hiç olmaması, cinsel arzu duyulmaması durumudur. Halk arasında frijidite ya da cinsel soğukluk olarak da adlandırılır. Tanı koymak için en az 6 ay süreyle tüm cinsel etkinlik sıklığının ayda iki kez ya da daha az olduğunun bildirilmesi ve buna eşlik eden herhangi bir cinsel davranışta bulunmaya yönelik öznel istek kaybının varlığına dikkat edilmelidir.

    Cinsel isteksizlik primer ve sekonder olarak ikiye ayrılır:

    – Primer Cinsel İsteksizlik: Ergenlik döneminde başlar.
    – Sekonder Cinsel İsteksizlik: Cinsel sorunu olmayan bir kadının hayatının herhangi bir evresinde cinsel açıdan isteksizleşmesidir.

    Cinsel isteksizliğin nedenleri fiziksel, hormonal, ilişkisel ya da psikolojik olabilir. Sorun ağırlıklı olarak psikolojik nedenlere bağlıdır.

    Tedavide önce sorunun nedeni tespit edilmeli ve ona uygun olarak eşler arasındaki uyum arttırılmaya çalışılmalıdır. Eşlerin cinsel istek düzeyleri arasında bir denge oluşturulmaya çalışılmalıdır. Eğer fiziksel, hormonal ya da ilaç kullanımına bağlı bir cinsel isteksizlik yoksa, sorun psikolojiktir, o zaman çifte birlikte cinsel terapiye başvurmaları önerilir.

    Orgazm Bozuklukları

    Kadınlarda sık görülen cinsel işlev bozukluklarından biri de orgazm olamamadır.

    Kadınlarda orgazm bozukluklarının 4 alt tipi vardır:

    – Anorgazmi: Hiç orgazm olamama durumudur.
    – Rastgele Anorgazmi: Zaman zaman orgazm yaşanmaması durumudur.
    – Koital Anorgazmi: Cinsel birleşme ile orgazm olamama, ancak masturbasyon, vb. ile olma durumudur.
    – Erken orgazm: Çok nadir görülür.

    Orgazm bozukluklarının birçok nedeni olabilir. Ön sevişmenin yetersiz ya da acele olması, partnerin cinsel bir sorununun olması, partnere karşı ilgi kaybı, depresyon, kullanılan bazı ilaçlar, cinsellikle ilgili olumsuz duygu ve düşünceler, sevişirken kendini rahat bırakamamak, gebe kalma korkusu, partneri tarafından cinsel ilişkiye zorlanmak, partnere güvenmeme, cinsel ilişkinin yaşandığı ortamın güvenli bir ortam olmaması, bazı fiziksel rahatsızlıklar, vb. olası nedenlerden bazılarıdır.

    Orgazm bozukluklarının nedeni de büyük ölçüde psikolojik ve partnere bağlıdır. Bu nedenle partnerle olan iletişimin yeniden gözden geçirilmesi ve eksikliklerin giderilmesi önemlidir.

    Tedavide cinsel terapi uygulanır. Amaç orgazmı cinselliğin en önemli amacı olarak görmekten vazgeçip, sevişmenin tadını çıkarmak ve çiftlerin birbirlerinin bedenlerinden zevk almayı öğrenmelerini sağlamaktır.

    Cinsel Tiksinti Bozukluğu

    Cinsel tiksinti bozukluğu, cinsel ilişkiden uzak durma ve cinselliğe karşı tiksinti duyma ile karakterizedir. Nedenleri genellikle çocuklukta ya da genç kızlıkta yaşanan travmatik cinsel yaşantılara dayanır. Çocukluk veya ergenlikte cinsel taciz ya da tecavüze uğrama, cinselliğe yönelik güçlü suçluluk ve utanç duyguları, toplumsal önyargılar, baskıcı bir aile ortamında yetişme, cinsel organların pis olduğu düşüncesi ve daha derin psikolojik sorunlar cinsel tiksinti bozukluğuna yol açabilir.

    Bu kişilere cinsel açıdan yaklaşıldığında iğrenme, korku, kaygı, utanç ortaya çıkabilir hatta bu tepkiler panik atağa, ağlama nöbetlerine kadar gidebilir.

    Cinsel tiksinti bozukluğunun tedavisi diğer cinsel işlev bozukluklarına göre biraz daha fazla zaman alabilir, ancak tedavi mümkündür. Öncelikle derinde yatan nedenin bulunması gereklidir. Ona göre bireysel psikoterapi, eş terapisi ve cinsel terapi uygulanabilir.

    Nemfomani (Kadında Cinsel Doyumsuzluk)

    Nemfomani, kadınlarda görülen ailesinin, yaşının ve psikolojisinin tam karşıtı bir davranışta bulunarak değişik erkeklerle olma isteği ve aşırı cinsel istek duyma şeklinde tanımlanabilir. Aşırı cinsel isteği olan her kadın nemfoman değildir. Nemfomani de kadın kim olduğuna, zamana, mekana, konumuna bakmadan sadece cinsel ilişki kurmuş olmak için bir erkekle beraber olur. Orgazmla birlikte gelmesi gereken rahatlama ve gevşeme olmaz ve cinsel gerilim devam eder. Bu da onu sürekli farklı erkeklerle birlikte olmaya yönlendirir.

    Çocuklukta sevgisiz ve güvensiz bir ortamda yetişmiş olmak, ruhsal bir takım sorunlar, genetik faktörler ve iç salgı bezi düzensizlikleri nemfomaniye yol açabilir. Tedavide psikoterapi ve ilaç tedavisi birlikte uygulanabilir.

    İlgili Konular ;
    Cinsel gücü Artıran besinler
    Kadınlar neden orgazm taklidi yapıyor?
    Cinsel ilişki sıklığı ne olmalı?
    Kadın Hastalıkları

  • Tekrarlayan Gebelik Kayıplarında Kan Testi ‘Rehber’ midir ?

    Tekrarlayan Gebelik Kayıplarında Kan Testi ‘Rehber’ midir ?

    Klinik saptamalara göre gebeliklerin %10-15’i düşükle sonuçlanıyor. Erken gebelik kayıplarının tahmini sıklığı saat başı 114 vaka, tekrarlayan gebelik kaybı oranı ise %3-5 oranında. Peki erken gebelik kayıpları neden yaşanır, önlemek mümkün, kan testi ne derece bilgi verir? Tüm bu soruları Bahçeci Sağlık Grubu Fulya Tüp Merkezi Kadın Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Ümit Göktolga çocuk sahibi olma çalışan çiftler için cevaplandırdı.

    Çocuk sahibi olmaya çalışan milyonlarca çift için müjdeli haber –hamilesiniz-den sonra alınan kötü haber –bebeğiniz düştü-açıklamasıdır. Çiftleri daha da derinden üzen, umutlarını kıran ise tekrarlayan düşük olayıdır. Bahçeci Sağlık Grubu Fulya Tüp Merkezi Kadın Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Ümit Göktolga 20. gebelik haftasından önce ve 500 gr. ağırlığın altında 3 veya daha fazla gebelik kaybının “Tekrarlayan Gebelik Kaybı” olarak tanımlanabileceğini belirterek şunları söyledi: “ Maalesef günümüzde tekrarlayan gebelik oranlarında bir artış yaşanıyor. Buna etken birçok faktör olabilir ama ilk sırada geç yaşta anne-baba olmak sayılabilir. Çiftlerde kadınların 35 yaş ve üstü, erkeklerin 40 yaş ve üstü olduklarında düşük riski artıyor. Burada en önemli risk genetik bozukluklar olarak karşımıza çıkıyor. Bir kez gebelik kaybı yaşayan kadının 2. kez düşük yapma oranı %15, 2 kez düşük yapanın 3. kez düşük yapma oranı %25, 3 kez düşük yapanın 4. kez düşük yapma oranı ise %30-45’e çıkmaktadır. Dolayısıyla peş peşe yaşanan her gebelik kaybı bir sonraki gebeliğin kaybedilme oranını da artırmaktadır. Tekrarlayan gebelik kayıpları genetik, bağışıklık sistemi, endokrinolojik, hematolojik, enfeksiyonlar, çevresel faktörler ile rahim yapısı bozukluklarına bağlı olarak ortaya çıkabilir.”

    Kan Testi ‘Rehber’ midir?

    Tekrarlayan gebelik kayıpların nedeninin bulunması için; hasta öyküsünün detaylı bir şekilde bilinmesi ve iyi bir muayene gerekir. Kan testinin de rehber olabileceğini belirten Doç. Dr. Ümit Gökdalga “Burada nedene ulaşmak için bütüncül bir tedavi süreci gerekir. Yani hormon tahlilleri, şeker, pıhtılaşma testleri, enfeksiyon nedenini araştırmaya yönelik testler, anne ve babanın kromozom tetkiki, bağışıklık sistemine yönelik immünolojik testlerin sonuçları derlenip toparlandıktan sonra ancak yorum yapılabilir. Sadece kan tahlili ile nedenin belirlenme oranı ancak %10 olabilir. Rahim yapısı bozukluğu ve çevresel faktörler tekrarlayan gebelik kayıplarında önemli faktörlerdir. Tedavi ve bir sonraki gebeliğin takip planı elde edilen bulgular göre yapılmaktadır.” dedi.

    Tedavi Sürecinde Dikkat Edilmesi Gereken Noktalar

    Tekrarlayan gebelik kayıplarında düzeltilebilecek nedenlere yönelik güncel tıbbi uygulamalar, uygun tedavi şekliyle çiftleri mutlu sona ulaştırabilir. Doç. Dr. Ümit Gökdalga çiftlere şu önerilerde bulunuyor: “ Tedaviye tekrar başlamadan önce çiftlerin çok iyi araştırma yapması gerekir. Deneyim, donanım ve teknik açıdan dünyadaki gelişmeleri takip eden, uygulayan merkezler tercih edilmelidir. Tekrarlayan gebelik kayıplarında takiple başarılı gebelik ve canlı doğum yapma oranı % 60-70 arasında değişebilir. Ayrıca stres, kafein ve sigaradan uzak bir yaşam, sağlıklı beslenme şarttır. Obezite varsa diyetle kilonun uygun seviyeye gelmesi sağlanmalıdır.”

    Tüp Bebek Tedavisi Ne Zaman Başvurulur ?

    Doç. Dr. Ümit Gökdalga tüp bebek tedavisine başvurulması gereken durumları şöyle özetledi: “Düşük materyalinden ya da anne ve babadan yapılan genetik araştırmalarda ailesel geçişli ya da tekrarlayıcı özellikte bir genetik problem tespit edilirse, sağlam embriyoları seçmek (PGD- Preimplantasyon Genetik Tanı) ve onları transfer etmek amacıyla tüp bebek tedavisi uygulanabilir.”

    Tüp Bebek ile İlgili Sık Sorulanlar
    – Aşılama nasıl bir üremeye yardımcı tedavi tekniğidir?
    – Tüp bebek tedavisinde embriyo seçimi neye göre yapılır?
    – Tüp bebek tedavisinde transfer edilen embriyoların gelişimi nasıl takip edilir?
    – Tüp bebek ile yaşanan hamileliklerde düşük riski daha mı fazla?
    – Tüp bebek tedavisinde genetik tanı testi kimlere önerilir?
    – Tüp bebek tedavisinde akupunktur ve nöral terapiden nasıl yararlanılır?