Etiket: infertilite

  • Erkeklerde Neler Kısırlığa Yol Açıyor?

    Erkeklerde Neler Kısırlığa Yol Açıyor?

    Erkeklerde Neler Kısırlığa Yol Açıyor? Üreme, pek çok faktörü içinde barındıran başlı başına çok kompleks bir süreçtir. Bir gebelik elde edilebilmesi için hem kadının hem de erkeğin pek çok koşula sahip olması gerekiyor. Erkeklerin üreyebilmeleri, partnerlerini hamile bırakabilmeleri için taşımaları gereken temel koşullar şu şekilde sıralanabilir:

    Erkeklerde Neler Kısırlığa Yol Açıyor?

    • Üreme organında sağlıklı sperm üretilebiliyor olmalıdır. İki tane olan testislerden en az birisinin sağlıklı olarak fonksiyon gösterebiliyor olması, bunun için de özellikle ergenlik döneminde üreme organlarının sağlıklı gelişmiş olması gerekiyor.
    • Sperm testislerde üretildikten sonra, testis tüpleri spermleri semenin içine taşıyabilmeli, bu sayede spermler semenle birlikte boşalma anında penisten kadının vajinasına dökülür.
    • Semenin içindeki sperm sayısı yeterli olmalı, boşalma anında gelen semenin içindeki spermlerin sayısı ne kadar fazla ise onlardan birinin yumurtayı dölleme olasılığı da o kadar yüksek olacaktır.
    • Spermler; fonksiyonel, hareketli ve kaliteli olmalıdır. Yeteri kadar hareketli olmayan spermlerin yumurtaya ulaşma, onu dölleyebilme olasılığı düşüktür.

    İşte tüm bu koşulları sağlayabilen erkelerin üreme konusunda sorun yaşama riski azdır, düzenli olarak korumasız cinsel ilişki ile doğal yolla bebek sahibi olabilme ihtimali yüksektir.

    Erkeklerde Neler Kısırlığa Yol Açıyor?
    Erkeklerde Neler Kısırlığa Yol Açıyor?

    Erkekte kısırlığa sebep olan medikal sebepler

     

    • Erkek kısırlığında en kolay tedavi edilebilen sorunlardan birisi olan varikosel, damarların testisleri sıkıp kansız bırakması durumudur. Varikosel, sperm kalitesini düşüren bir faktördür, ancak kolaylıkla tedavi edilebilir.
    • Epididimis enflamasyonu, testis kanseri, cinsel yolla bulaşan hastalıklar gibi sorunlar sperm üretimini, kalitesini ve spermin yumurtaya ulaşabilirliğini olumsuz etkilemektedir. Bu enfeksiyonlar nadiren testiste kalıcı hasara yol açabilirken, genellikle testisten sperm alınarak gebelik elde edilebilmektedir.
    • Çok sık olmasa da bazı erkeklerde ileriye doğru değil, geriye boşalma ve semenin penise değil de, idrar kesesine gitmesi gibi sorunlar yaşanabiliyor. Özellikle şeker hastalığı, omur yaralanmaları, idrar kesesi ameliyatları, bazı ilaçlar, prostat ve idrar yolu rahatsızlıkları bu soruna yol açabiliyor. Böyle durumlarda sperm tıbbi yollarla alınır ve gebelik elde edilebilir.
    • Bazı erkeklerde spermleri düşman olarak görüp onlara saldıran anti-sperm antikorları oluşur.
    • Kanser türleri ve iyi huylu tümörler, erkek üreme organının fonksiyonlarını yerine getirmesini, üreme hormonlarının üretimini engelleyebiliyorlar.
    • Erkek bebek daha anne karnındayken bazı durumlarda testisler, testis torbasına inmeyebilir ve bu kişilerde üreme kabiliyeti zayıftır.
    • Erkeğin hormon salgıları gerekli düzeyde olmadığında üreme kabiliyeti de düşük olabiliyor.
    • Spermleri taşıyan tüpler; her hangi bir ameliyat, enfeksiyon, travma ve normal dışı gelişim dolayısıyla zarar görebilir. Bu durumda sperm yumurtaya ulaşamayabilir.
    • Doğuştan getirilen kromozom hataları sperm üretimi ve taşınmasını zorlayabilir.
    • Ereksiyonun normalden kısa sürmesi, erken boşalma, cinsel ilişkide acı hissetme, anatomik sorunlar ve psikolojik problemler erkek üremesini olumsuz etkiler.
    • Glüten alerjisinden kaynaklanan çölyak hastalığı erkeğin üreme yetisini olumsuz etkiler.
    • Testosteron tedavisi, mantar ilaçları, anabolik steroid kullanımı, kanser ve ülser ilaçları ve kemoterapi sperm üretimini olumsuz etkileyebilir.
    • Fıtık, testis, prostat, karın ameliyatları ve vazektomi gibi operasyonlar erkeğin sperm üretimini bozabilir.

     

    Erkekte kısırlığa sebep olan çevresel koşullar

     

    • Endüstriyel, kimyasal ürünler; benzin, böcek ilacı, ot ilacı, boya materyalleri kullanmak,
    • Kurşun ve başka ağır metallere maruz kalmak,
    • Radyasyona maruz kalmak,
    • Çok sıcak ortamlarda bulunarak testislerin uzun süre ısınması gibi faktörler sperm sayı ve kalitesini düşürür.

     

    Erkekte kısırlığa sebep olan sağlıksız yaşam alışkanlıkları

     

    • Sigara, alkol ve uyuşturucu madde kullanımı,
    • Takviye vitamin ya da proteinlerin kontrolsüz kullanımı,
    • Stresli bir iş ve özel yaşam,
    • Aşırı kilolu olmak sperm sayısını ve kalitesini düşürdüğü için erkek üremesini olumsuz etkiler.

     

    Kaynaklar:

    https://www.bulenttiras.com/erkeklerde-kisirliga-neler-yol-aciyor

    http://www.mayoclinic.org/diseases-conditions/male-infertility/basics/causes/con-20033113

  • İnfertilite farkındalık oluşturma

    İnfertilite farkındalık oluşturma

    İNFERTİLİTE İLE MÜCADELE ARAŞTIRMA VE DAYANIŞMA DERNEĞİ OLARAK SON DÖNEMLERDE HIZLA ARTAN İNFERTİLİTE OLGULARINA FARKINDALIK OLUŞTURMAK VE BU PROBLEME ÇÖZÜM ARAYIŞI KAPSAMINDA SEMPOZYUM DÜZENLİYORUZ.

    Gerek Dünya genelinde ve gerekse ülkemizde yakın bir zamanda çok daha ciddi sonuçları olacak İnfertilite probleminin farkına varılmasının zamanı gelmiştir. Değişen yaşam koşulları ve beslenme alışkanlıklarının gözden geçirilmesi, Kullanılan zirai gübre ve ilaçların yanı sıra bağımlı kalınan aynı zamanda üreme potansiyeli bulunmayan ürün tohumlarının da metabolizma üzerinde yıkıcı etkileri olduğu bilinmektedir.

    Günümüzde İnfertilite Problemi yaşayan çiftlerin büyük bir çoğunluğunda SEBEPSİZ İnfertilite tanımı hızla yaygınlaşmaktadır. Bu konunun gündeme alınması ve hiçbir olgunun sebepsiz olmadığının kabullenilip, gerçek sebeplere odaklanmanın, geleceğimiz açısından öneminin kavranması gerektiği ortadadır.

    Çağımızın önemli bir problemi olarak karşımıza çıkan İnfertilite’nin tedavileri üzerine Devlet destekli projelerin yoğunlaşması ve bu yönde çalışma yapan bilim insanlarımızın desteklenmesi önemlidir. Bizlerde 2016 Yılında bu tür çalışmaları desteklemek, bu problemi yaşayan aileler ile iletişim içerisinde kalarak bilim insanlarımızı çözüme odaklamak adına, tamamen infertilite hastalarından oluşan ve tüm ilgili hastane, kurum ve kuruluşlardan bağımsız çalışan İMAD-DER ( İNFERTİLİTE İLE MÜCADELE ARAŞTIRMA VE DAYANIŞMA DERNEĞİ)’ni kurduk. Derneğimiz bu kapsamda İnfertilite probleminde önemli çalışmalar yapmış Bilim İnsanlarımız ile ilk Sempozyumunu 19 Mart 2017 Pazar günü İstanbul İBB Mecidiyeköy Kültür Merkezinde saat 10:00 – 17: 00 arasında gerçekleştirecektir.

    Derneğimizin bu çabalarına katkı sunmak üzere davetimizi kabul eden ve bu alanda önemli çalışmalara imza atmış değerli bilim insanlarımız,  Prof. Dr. Volkan Baltacı, Prof. Dr. Timur GÜRGAN, Prof Dr. Seda VATANSEVER, Prof. Dr. Ümit ÖZEKİCİ, Prof. Dr. Kaan AYDOS, Doç. Dr. Başar SARIKAYA, Uzm. Dr. Celalettin PERU, Uzm. Dr. Kağan GÜNGÖR, ve Emb. Ferhat CENGİZ’e şükranlarımızı sunarız.

    Bu önemli programa tüm infertilite problemi yaşayan ailelerin yanı sıra, İlgili uzmanlar ve Basın mensupları davetlidir.

     

    Saygılarımla.

                                                                                                                           Doğan CEYLAN

                                                                                                           İMAD DER Yönetim Kurulu Başkanı

  • Eksikliği kısırlığa yol açıyor!

    Eksikliği kısırlığa yol açıyor!

    “D vitamini eksikliğinin, son yıllarda infertilite (kısırlık) ve düşük problemi olan hastalarda daha sık oranda görüldüğü saptandı. D vitamini eksikliği; üreme sağlığını, yumurta rezervini, yumurtanın kalitesini ve döllenme oranlarını olumsuz olarak etkiler. Ayrıca döllenmiş yumurtanın anne rahmine tutunma oranını da düşürür.”

    YUMURTA SARISI VE SÜT TÜKETİN 

    “Kanda 25 hidroksi vitamin D düzeyini ölçerek vitamin D depolarını değerlendiririz. 30 ng/ml’nin altındaki değerler düşük olarak kabul edilir” diyen Op. Dr. Seval Taşdemir, “D vitaminini güneşten alabileceğimiz gibi ton balığı, uskumru, karides, yumurta sarısı, karaciğer, süt ve süt ürünleri, tahıl gibi ürünlerde de bulabiliriz” diyerek D vitamini eksikliği olanların bu gıdalardan tüketmesi gerektiğini özellikle belirtiyor.

    “Eksiklik tespit edilirse günde 600-800 IU arası D vitamini alınabilir. 1000 IU’dan fazla alınmaz, yan etkileri ortaya çıkabilir” diyen Op. Dr. Seval Taşdemir uyarıyor:

    TEDAVİDEN ÖNCE D VİTAMİNİ DÜZEYİNE BAKILMALI 

    “Özellikle kısırlık ve tüp bebek tedavisi görecek olan hastalarda mutlaka D vitamini düzeyine bakılmalı. Özellikle yaşı 35’in üzerinde olan ve güneşten daha az faydalanan grupta, D vitamini eksikliği daha sık görülür. Eksik olan vitaminin tedavisinden sonra yapılan infertilite (kısırlık) tedavisinden, çok daha başarılı sonuçlar elde ediliyor. Son yıllarda bunu destekleyen birçok çalışma yapıldı. Kısacası D vitamini, vücudumuzda sadece kanda kalsiyum oranlarını belirleyen, bağırsaktan kalsiyum emilimine yardımı olan vitamin değil; tüm vücut bağışıklık sistemini düzenleyerek gribal enfeksiyonlara direncimizi artıran bir vitamindir. Önemli kanser vakalarında, meme, pankreas, kolon, rektum kanserlerinin seyrini etkiler, kalp ve damar hastalıklarını önler. İnfertiliteyi (kısırlığı) önemli şekilde etkileyen çok önemli vitamindir.”

    Op. Dr. Seval Taşdemir / Pembenar

  • A ‘dan z ‘ye tüp bebek

    A ‘dan z ‘ye tüp bebek

    Kısırlık ( İnfertilite) ne demektir?

    Korunmasız düzenli cinsel ilişkiye rağmen bir çiftin ( kadının yaşı 35 altında ise) 1 yılın sonunda, (35–38 arasında ise) 6 ay sonunda, (38 üzeri ise 3 ay sonunda ) gebe kalamaması durumudur. Tüm dünyada çiftlerin yaklaşık %15’i kısırlık nedeni ile yardımcı üreme tekniklerine başvurmak zorunda kalmaktadır.

    Ne zaman doktora başvurmak gerekir?

    Genel olarak eşlerin herhangi bir korunma yöntemi uygulamadan ve düzenli cinsel ilişkiye girmelerine rağmen 1 yıl boyunca gebe kalamaması durumunda doktora müracaat etmeleri önerilir. Ancak çok sık ya da seyrek adet görmek, üç ve daha fazla düşük öyküsü, geçirilmiş pelvik enfeksiyon, erkekte testislerin küçük olması ve kadın yaşının ileri olması halinde bir yılı beklemeden doktora başvurmak gerekir.

    Tüp Bebek uygulamasında kadının yaşı başarıyı etkiler mi?

    Kadınlar için ideal üreme yaşı 18-25 arasıdır. Ancak, modern toplumlarda evlenme yaşı ve buna bağlı olarak gebelik yaşı giderek gecikmektedir. Günümüzde, özellikle kadınların iş hayatında aktif rol almasının artışıyla birlikte, doğurganlıklarını ertelemeleri söz konusudur. İleri yaşta bebek doğuran, özellikle ilk bebek için 30’lu yaşlarını bekleyen pek çok kadın mevcuttur. Tıptaki gelişmelere paralel olarak gebelik takibindeki gelişmeler de ileri yaş gebeliklerini teşvik eder bir hal almıştır. Uzun yıllar boyunca infertilite nedeni ile tedavi görüp de çocuk sahibi olamayan pek çok çiftin kısırlık tedavilerinde sağlanan başarılardan faydalanmak istemeleri de bu artış da önemli rol oynamaktadır. Bu durum tıbbi olarak bazı sorunları beraberinde getirmektedir. İleri yaş da anne olmak isteyip normal yollarla anne olamayan kadınlar, Ortalama 35 yaştan sonra yumurta sayılarının azalması veya yumurtaların kalitesinin bozulması nedeniyle tüp bebekte de gebelik oranı düşmektedir. Bu nedenle bayanlara erken evlenmeyi ve gebeliği geciktirmeleri önerilmektedir.

    Tüp Bebek tedavisinin başarısı nedir?

    Gebelik oranları merkezden merkeze ve çiftin özelliklerine göre değişiklik göstermekle birlikte dünyada kabul edilen gebe kalma oranı % 40 – 80 ve eve bebek götürme oranı %10-50 civardadır. Geri kalan yaklaşık %10’luk grup modern tıbbın bütün olanaklarına rağmen günümüzde çocuk sahibi olamamaktadır. Tüp bebek tedavisinin başarı oranı genç ve daha önce başarısız tüp bebek denemesi olmayan çiftlerde daha yüksektir. Kadın yaşı 35 erkeğin yaşı 45’in üzerinde ise başarı oranı daha düşüktür.

    tup_bebek_tedavisi

    Tüp Bebek tedavisiniz başarısız olduğu durumlarda ne kadar beklemek gerekir?

    İdeal olan iki tüp bebek denemesi arasında 2-3 ay beklenilmesidir. Maddi durum ve psikolojik faktörler uygun olduğunda ikinci deneme yapılabilir. Erkekte sperm kadında yumurta yoksa tekrar denemenin gereği yoktur, diğer taraftan kaliteli embriyo oluşturabilen ve ciddi bir rahim problemi olmayan kişilerde üst sınır koymak doğru olmayabilir, yedinci veya sekizinci denemede başarılı olmuş çiftlere rastlamaktayız, ancak üçüncü denemeden sonra aylık başarının belirgin olarak düştüğünü de unutmamak gerekir.

    Tüp Bebek tedavisinde başarıyı olumsuz yönde etkileyen faktörler nelerdir?

    Çiftlerin Yaşı, spermlerin ağır hasarlı olması rahim içinde embriyoların tutunmasını engelleyecek yapışıklık, myom veya polip gibi problemlerin olması, tüplerin içlerinin su dolu olması, endometrioma (çikolata kisti) olması tüp bebekte başarıyı olumsuz olarak etkiler.

    Çocuk sahibi olamayan çiftlerde tek tedavi yöntemi Tüp Bebek midir ?

    Çocuk sahibi olmakta güçlük çeken çiftlerde detaylı bir inceleme ile problemin nereden kaynaklandığı aydınlatılmalı, tedavi gerekliliği belirlenmeli ve çiftin en kolay şekilde gebelik elde etmesini sağlayacak olan tedavi yöntemi belirlenerek çifte sunulmalıdır. Tedavi yöntemleri; en basit sınıflamayla cinsel ilişkinin düzenlenmesi, yumurtlama uyarısı ve takibi, aşılama ve tüp bebek tedavisidir.

    Tüp Bebek ( IVF ) işlemi nedir?

    Yumurtalıklarındaki yumurtalar ilaçlar yardımıyla uyarılan anne adaylarından ultrasonografi eşliğinde toplanan yumurtalarla baba adayından alınan spermlerin laboratuar ortamında döllenmesi ve daha sonra gelişen embriyoların rahim içerisine yerleştirilmesi işlemidir. Tedaviye cevap kişiden kişiye değişir ve her tüp bebek denemesinde farklı yanıt elde edilebilir.

    Tüp Bebek nasıl uygulanır?

    Verilen ilaç tedavisi ile anne adayından birden fazla yumurta alınır. Baba adayından alınan spermler, laboratuarda özel bir şekilde ayrıştırılır. Her yumurta ile beraber 50.000-100.000 sperm ile aynı kaba koyulur. Sperm parametrelerinin bozuk olduğu durumlarda bu sayı arttırılabilir. Bir spermin yumurtanın içine kendi başına girerek döllenme işleminin gerçekleşmesi beklenir. Döllenmiş yumurta hücreleri bölünerek embriyoyu geliştirir. Embriyolar her gün kontrol edilerek 2-3 gün laboratuar şartlarında büyümeleri sağlanır.

    Tüp Bebek tedavisi kimlere uygulanır?

    Klasik tüp bebek ( IVF ) tedavisi, genellikle tüplerinde tıkanıklık nedeniyle gebe kalamayan anne adaylarında tercih edilen bir tedavi şeklidir. Aynı zamanda baba adayının sperm tahlilinde tespit edilen sayı, hareket ve şekildeki hasarın orta şiddette olduğu durumlarda da uygulanır.

    tupbebek

    Mikroenjeksiyon ( ICSI-İntra Citoplasmic Sperm İnjection ) ve Tüp Bebek tedavisinin farkı nedir?

    Tüp bebek yönteminde, vücut dışına alınan sperm ve yumurtalar laboratuarda özel bir ortamda bir araya getirilerek döllenmenin kendiliğinden oluşması beklenir. Mikroenjeksiyon ( ICSI ) tedavisinde ise, tüp bebek ( IVF ) ‘den farklı olarak her bir yumurtanın içine bir sperm enjekte edilir ve embriyoların gelişimi için beklenir. Gelişen embriyolardan transfer için uygun olanlar seçilir.

    Tedavi ne kadar sürer?

    Tedavi, başından embriyo transferine kadar yaklaşık 15-18 gün, gebelik testi gününe kadar yaklaşık 30 gün sürer.

    Mikroenjeksiyon tedavisinin aşamaları nelerdir?

    Foliküllerin geliştirilmesi
    Yumurtaların toplanması OPU ( Oosit Pick )
    Laboratuar işlemleri
    Embriyo transferi ( E.T )
    Beta hcg ( kanda gebelik testi )

    tup_bebek

    Mikroenjeksiyon tedavisi kimlere uygulanır?

    Mikroenjeksiyon, genellikle şiddetli erkek kısırlığında uygulanır. Erkekte sperm sayısının çok düşük olması veya menisinde hiç sperm olmamasına karşın, testisinde sperm bulunan erkeklerin tedavisinde tercih edilir. Anne adayının yaşının 38’den fazla olduğu, baba adayının da herhangi bir problem olmadığı durumlarda da uygulanabildiği gibi anne ve baba adaylarının her ikisinde de infertiliteye yol açacak nedenlerden bir ya da bir kaçının bulunması durumlarında da uygulanır.

    Op. Dr. Tolga ECEMİŞ tarafından yazılmıştır.

  • 5. Güne Hazır mısınız?

    5. Güne Hazır mısınız?

    Modern bir yöntem olan tüp bebek tedavisi, günümüzde çok daha büyük başarı ile geçmişe oranla daha modern, daha az masraflı ve pratik şekilde yapılıyor. Teknik gelişmeler, tüp bebek başarısını çok iyi noktalara taşıyabiliyor.  Günümüzde uygulanmakta olan ileri tüp bebek tekniklerinden biri olan “5. Gün Blastokist Transferi” ile ilgili bilgi almak üzere Kadın Hastalıkları, Doğum ve Infertilite Uzmanı Op. Dr. Dilek Aslan ile görüştük. Op. Dr. Dilek Aslan, 5. Gün Blastokist Transferi’nin çocuk sahibi olmak isteyen çiftlere çok daha yüksek oranlarda gebelik şansı sunduğuna dikkat çekti.

     5. gün blastokist transferi
    5. gün blastokist transferi

     

    “5. Gün Blastokist Transferi” nedir?

    Doğal yollardan bebek sahibi olamayan çiftlerde uygulanan tüp bebek (IVF); erkek ve kadın üreme hücrelerinin laboratuar ortamında özel koşullarda döllenmesi ve oluşan embriyoların kadının rahmine yerleştirilmesi yoluyla gebelik elde edilmesinin amaçlandığı modern bir tedavi yöntemidir. Günümüzde uygulanmakta olan ileri tüp bebek tekniklerinden biri olan 5. Gün Blastokist Transferi, çocuk sahibi olmak isteyen çiftlere çok daha yüksek oranlarda gebelik şansı sunmaktadır.

    Laboratuar ortamında 5 gün boyunca takip edilip geliştirilen embriyolara blastokist adı verilir. 5. günde yapılan embriyo transferine de “blastokist transferi” denir.

     5. gün blastokist transferi
    5. gün blastokist transferi

     

    1978 yılında ilk başarılı  tüp bebek gebeliği de blastokist transferi ile elde edilmiştir.

    Embriyo, gelişim sürecinin 5-6. günlerinde blastokist evresine ulaşılmaktadır. Bir blastokist, yaklaşık olarak 100-120 hücre içermektedir. Bu dönemden sonra embriyoların laboratuar ortamında bekletilmesi mümkün değildir. Anne rahmine transfer edilmesi gerekmektedir.  Embriyo transfer sonrasında 6-7 günlerde koruyucu tabakası olan zona pellüsidadan kurtulur ve rahim dokusuna tutunmaya başlar.

    Blastokist transferi ile implantasyon (tutunma) şansı daha yüksektir. Çünkü iyi embriyoların seçimi söz konusudur, yani ancak iyi olan embriyolar laboratuvarda gelişimlerine devam etmekte ve 5. güne ulaşabilmektedir.

    Tüm ülkelerde çoğul gebeliğin yarattığı risklerden korunabilmek için transfer edilen embriyo sayısına yasal sınırlamalar getirilmiştir. Ülkemizde bu sınır, en fazla 2 embriyodur. 5. gün embriyo transferinde 1 veya 2 blastokist verilerek, hem çoğul gebelik riski azaltılmış hem de gebelik şansı yükseltilmiş olur.  Tüp bebek tedavisinde amaç, eve tek sağlıklı be­bek götürmektir. Bu amacı başarmak için daha kaliteli ancak daha az sayıda embriyo transferi tüm seçkin kliniklerin ortak stratejisidir. 

     5. gün blastokist transferi
    5. gün blastokist transferi

     

    1. Güne Hazır Olmak

    Tüp Bebek laboratuvarlarında kullanılan embriyoların içerisinde takip edildiği ardışık kültür mediumlarında hastaların %60-70’inde blastokist evresine ulaşılabilmektedir.

    Kromozomsal anormallik taşıyan embriyoların blastokist dönemine ulaşabilme ihtimali, normal olan embriyolara oranla çok daha düşüktür. Böylece, 5. günde kromozomsal olarak daha sağlıklı embriyoların seçilebilme ihtimali yüksektir. Bu nedenle blastokist dönemi kaliteli embriyoların transferi ile çok daha yüksek gebelik oranları elde etmek mümkündür.

    Blastokist dönemine ulaşmış embriyolar, ultra hızlı  dondurma yöntemi olan vitrifikasyon ile başarılı şekilde dondurulabilmekte ve ihtiyaç duyulduğunda başarıyla çözülebilmektedir.

    Ancak 5. gün blastokist transferi yapabilmek ve başarılı sonuçlar elde edebilmek için sadece sizin embriyolarınızın belirli şartlara uyması yeterli olmaz.

    Tüp bebek ünitesinin de yüksek niteliklere ve standartlara sahip olmasını gerekir:

    • Laboratuvar koşulları üst düzeyde olmalı. Dizaynı, havalandırması, temizliği ve bunların periyodik kontrolleri titizlikle yapılmalı.
    • Yeterli ve kaliteli donanımlara sahip olmalı, kontrol ve kalibrasyonları düzenli yapılmalı.
    • Alanlarında uzman tecrübeli bir ekibe sahip olunmalı.
    • Blastokist transferi gibi titiz takip gerektiren tekniklerde tecrübeli embriyologlar yeterli sayıda olmalı.
    4
    Blastokist transferi

     

    Blastokist transferi kimlere uygulanır?

    Alınan ve döllenen yumurta sayısının çok olduğu (genelde 8 ve üzeri) ve 3. gün embriyo kalitesinin iyi olduğu tüm çiftlerde uygulanabilir.

    Blastokistlerin neden yaklaşık %50’si tutunamamaktadır?

    Muhtemelen kromozomsal anomalili bir embriyo söz konusudur ya da endometriumun embriyoyu tutma kapasitesinde sorun vardır.

    Blastokist Transferi Kimlere Önerilir?

    • Daha önce tekrar eden denemelerde iyi kalitede 3. gün embriyoların verilmesine rağmen gebeliğin oluşmadığı çiftlere,
    • Çoğul gebelik istemeyen çiftlere,
    • Kalan embriyolarının dondurulmasını istemeyen çiftlere önerilir.

    Blastokist transferinin dezavantajları nelerdir?

    • Hastaların yaklaşık %40’ında transfer edilecek blastokist gelişmeyebilir.
    • Bazı olgularda beşinci günde embriyoların dondurulması, 3. gün dondurulması kadar iyi sonuçlar vermeyebilir.
    • Bazı araştırmalara göre laboratuvar ortamında blastokist evresine gelemeyen embriyoların %10’u 2. ya da 3. günde rahime verilmiş olsa idi gelişimlerine devam edebilirlerdi.

    Hepimiz bir zamanlar ‘’blastokist’’ idik.

    Blastokist transferine gidilmesinin amacı, daha kaliteli embri­yoları seçerek, gebelik şansını arttırırken çoğul gebelik riskini azaltabilmektir.

    Unutmayınız ki; her durumda blastokist transferi uygun olmayabilir. Transfer için blastokist aşamasına kadar bek­leme kararını verirken; embriyoların kalitesi, sayısı ve niçin tüp bebek yapıldığına göre bu kararı embriyoloğunuz, doktorunuz ve siz birlikte değerlendirirsiniz.

    Kaynak: İzmir Kent Hastanesi 

    DOKTOR: Op. Dr. Dilek Aslan

    Bir önceki makalemiz “Tüp bebekte başarı için altın kurallar nedir?” okumak için tıklayınız.

  • Tüp bebekte başarı için altın kurallar nedir?

    Tüp bebekte başarı için altın kurallar nedir?

    Tüp bebekte başarı için altın kuralların ve tüp bebek tedavisinde atılacak 3 adımın neler olduğu ile ilgili olarak Kadın Hastalıkları, Doğum ve Infertilite Uzmanı Op. Dr. Dilek Aslan ile görüştük. Tüp bebek yönteminde her çiftin tedavisinin değişken olduğuna dikkat çeken Op. Dr. Dilek Aslan; tedavinin uygulama şeklinin, yumurta toplama ve embriyo transfer zamanının çiftlere özgü olduğunu önemle vurguladı. 

    Tüp bebekte başarı için altın kurallar nedir?
    Tüp bebekte başarı için altın kurallar nedir?

     

    Tüp bebek tedavisinde atılacak 3 adım nedir?

    Doğal yollardan bebek sahibi olamayan çiftlerde uygulanan tüp bebek (IVF); erkek ve kadın üreme hücrelerinin laboratuar ortamında özel koşullarda döllenmesi ve oluşan embriyoların kadının rahmine yerleştirilmesi yoluyla gebelik elde edilmesinin amaçlandığı modern bir tedavi yöntemidir.

    Tüp bebek tedavi yöntemi,  birçok çifte gebeliğe ulaşma şansı sunmaktadır. Mikroenjeksiyon yöntemi ile sperm sorunu olan birçok erkek, artık bebek sahibi olabilmektedir. Tüp bebek tedavisinde başarı oranlarının giderek artması, son derece sevindiricidir. Titiz çalışma, etik tutum, doğru zamanlama ve güler yüzlü bir tedavi süreci, başarıyı önemli oranda etkilemektedir. Önceki yıllarda bebek sahibi olmayı hayal bile edemeyen çiftler, kendi mucizelerini gerçekleştirme şansı bulabilmektedir. İşte bu şans için tüp bebek tedavisinde atılacak 3 adım, çok önemlidir.

    Bu 3 adım;  

    1. adım iyi bir hazırlık ve destek dönemidir.
    2. adım uzman, tecrübeli bir ekip ve ileri teknolojik donanıma sahip merkez seçimidir.
    3. adım kişiselleştirilmiş güncel tedavi planı ile bebek sahibi olmak isteyen çifte en uygun tedavinin belirlenmesidir. 

    Tüp bebek tedavisi, hangi durumlarda düşünülmelidir?

    • Kadının tüplerinde tıkanıklık varsa,
    • Kadında endometriozis (çikolata kisti hastalığı) bulunuyorsa,
    • Erkekte sperm sayısı az veya sperm hareketliliği sorunları yaşanıyorsa,
    • Polikistik Over Sendromu’nda diğer tedaviler başarılı olamamışsa,
    • Hormonal yetersizlik gibi yumurtlama sorunları varsa,
    • İleri yaş ve zayıf yumurtlama durumunda,
    • Nedeni anlaşılamayan infertilitede,
    • Diğer tedavi yöntemlerinden sonuç alınamadıysa,

    Tüp bebek tedavisine başlanılması düşünülmelidir. 

    Tüp bebekte başarı için altın kurallar nedir?
    Tüp bebekte başarı için altın kurallar nedir?

    Tüp bebek başarısı için altın kurallar nedir? 

    Modern bir yöntem olan tüp bebek tedavisi, günümüzde çok daha büyük başarı ile geçmişe oranla daha modern, daha az masraflı ve pratik şekilde yapılıyor. Teknik gelişmeler, tüp bebek başarısını çok iyi noktalara taşıyor. Doktorun deneyimi ve hassasiyeti elbette çok önemlidir, ancak çiftlerin de tedavi ekibin bir parçası olarak yüksek enerji ve motivasyonla başlaması yararlıdır. Bu nedenle çiftler başaracaklarına inanmalıdır. Olumlu konsantrasyon ve inanmak, başarının ilk adımlarıdır.

    Tüp bebek yönteminde her çiftin tedavisi değişkendir. Tedavinin uygulama şekli, yumurta toplama ve embriyo transfer zamanı, çiftlere özgüdür. Bu nedenle tüp bebek tedavisi kişisel olmalıdır. 

    Başarı için çiftlere de görev düşüyor. Yaş değiştirilemez. Ancak, tüp bebek sadece sperm ve yumurtanın birleştirilerek embriyonun anne rahmine yerleştirilmesinden ibaret değildir. Üreme hücrelerinin sayısını ve kalitesini arttırabilecek ön tedaviler olduğunu biliyor muydunuz? Tedaviden 1-2 ay önce hazırlıklara başlamak başarıya katkı sağlayacaktır. Ayrıca; sağlıklı yaşam kuralları bu süreçte de önem taşıyor. Sigara içiliyorsa bırakılmalıdır. Sigara, hem yumurta hem de sperm kalitesini olumsuz etkilemektedir.

    Tüp bebek tedavisine başlarken, çiftlerin doktor ve yakınlarıyla endişelerini paylaşması, onlar için rahatlatıcı olacaktır. Bunun için net sorular sorulabilir ve cevaplar, küçük bir not defterine not edilebilir.

    Çiftler, ilaç tedavilerini doğru uygulamalıdır. Beslenme, doğal besinlerle olmalıdır. Düzenli beslenilmeli, sebze ve meyve tüketimine dikkat edilmelidir. Bol su içilmeli; tuz ve diğer katkı maddeleri tüketilmemeli, kafeinli, asitli içeceklerden kaçınılmalıdır. Günde 8 saat uyumalı, geç yatılmamalı ve sabah erken kalkılmalıdır. Yorgunluk ve aşırı egzersiz, tedaviyi olumsuz etkileyebilir. Zaman zaman küçük molalar verilerek, bedeni ve ruhu dinlendirmeye gayret edilmelidir.

    Tedavi süresince stresten kaçınılmalıdır. Stresle baş etmek için gevşeme tekniklerinin kullanılmasını öneriyorum. Derin nefesler almak, olumlu düşünmek (mutlu düşünce kavramı), doğa yürüyüşleri ve hobilerle uğraşmak, işe yarayabilir. Kadın ve erkek doğurganlığını etkileyen stresin tüp bebek yöntemini de etkilediğini unutmayınız.

    Günümüzde uygulanan ileri tüp bebek tekniklerinden biri olan “5. Gün blastokist transferi” nedir?  

    Embriyolar 5. günde “blastokist” ismini alır. Embriyo sayısı ve kalitesi yeterli ise blastokist transferine karar verilebilir. İleri tüp bebek tekniklerinden biri olan “5. gün blastokist transferi” ile çocuk sahibi olmak isteyen çiftlere daha yüksek oranlarda gebelik şansı sunulabilmektedir.

    Başarı oranı daha iyi olan bu transfer kararını embriyolog, doktor ve çiftler birlikte değerlendirir. Bazı durumlarda embriyoların sağlığından emin olmak için de blastokist aşaması beklenebilir. Aynı zamanda blastokist transferine gidilmesinin amacı, daha kaliteli embriyoları seçerek gebelik şansını arttırırken çoğul gebelik riskini azaltabilmektedir.

    Tüp bebek tedavilerinde kullanılan ERA Testi nedir?  

    ERA , yani “Endometrial Receptivity Array” testi, tüp bebek tedavilerinde, özellikle iyi kalite embriyo olduğu halde gebelik oluşmayan hastalar için yeni bir umut oluşturmaktadır. Yıllarca süren klinik araştırmalardan sonra kullanıma giren bu yeni yöntem ile endometrium (rahim duvarı) tutunma penceresi kişiye özel olarak belirlenmekte ve bu özel zamanda embriyo transferi yapılarak başarı sağlanabilmektedir.

    Özetle söylemek gerekirse; tüp bebek tedavisinde altın kurallar vardır ve her çiftin tedavisi değişkendir. Tedavinin uygulama şekli, yumurta toplama ve embriyo transfer zamanı, çiftlere özgüdür. Bu nedenle tüp bebek tedavisi kişisel olmalıdır.

    Kaynak: İzmir Kent Hastanesi

    Kent_hastanesi_KK_Adv_icerik_1

     

     

  • Kadınlarda Kısırlık Nedenleri

    Kadınlarda Kısırlık Nedenleri

    Kadınlar kulübü editörleri olarak araştırdık, kadınlarda kısırlık neden olur, kadınlarda kısırlık nedenleri makalemizi hazırladık. Kısırlık, tıbbi adıyla infertilite pek çok kadında görülebilen, yaygın bir sorundur. Kısırlık uzun süre korunmasız ilişkiye girilip, çocuk sahibi olamamak olarak tanımlanmaktadır. Kısırlık nedenleri arasında pek çok faktör vardır. Yaş, beslenme, yaşam tarzı, stres, sağlık koşulları, mesleki riskler bunlardan bazılarıdır. Bu gibi faktörler genel sağlığınızı etkilemekle kalmaz, doğurganlığınızda da menfi yönde iz bırakır.İstatistikler yedi çiftten birinin doğurganlık sorunları ile uğraşmak zorunda olduğunu göstermektedir.1 yılı aşkın düzenli cinsellik yaşıyor ve bebek sahibi olamıyorsanız, bir doktora görünüm nedenini araştırma zamanınız gelmiş demektir. Uzmanlar kadınlarda kısırlık sebeplerini şu şekilde bildiriyor.

    Yumurtalıklarda Bozukluklar
    Kadınlarda kısırlığın en yaygın nedeni yumurtalıklardaki sorunlardaır.
    Polikistik over sendromu, yumurtalık rezervinde düşme, tiroidlerde hastalık yumurtalıkları etkileyen durumlardır.

    Sigara
    Sigara içmek hem kadınlarda hem de erkeklerde kısırlık riskini artırabilen faktörlerdendir.
    Şayet kısırlık tedavisi görüyorsanız, sigara bu tedavinin etkisini azaltabilecek faktörlerdendir.
    Sigara içmesine rağmen tedavi başarılı olduysa, düşük yapma oranı yüksektir.

    Yaş
    32 yaşından itibaren kadında doğurganlık düzeylerinde azalma başlamaktadır.
    35 yaşındaki bir kadının 20 yaşa oranla hamile kalma ihtimali daha düşüktür.

    Obezite
    Son yüzyıldaki refah seviyesindeki hızlı artış şişmanlık sorununu da beraber getirmiştir.
    Araştırmalar şişman kadınlarda, kısırlıkla, normal kilodaki kadınlara nazaran daha sık karşılaşıldığını gösteriyor.
    Fazla kilolu olmak ve hareketsiz yaşam kısırlığa neden olan belli başlı faktörlerdendir.

    Yeme Bozuklukları
    Anoreksiyalar yani zayıflık hastaları kısırlık tehlikesiyle karşı karşıya olan gruptandır.
    Bu hastalığın tedavisi için öncelikle bir psikologdan yardım almalıdır.

    Vejeteryan Olmak
    Bilim adamları sıkı vejetaryen yani hiç et yemeyen kişilerin kısırlık riski altında olduklarını bildiriyorlar.
    Vejetaryen kişiler bedenin sağlıklı işlemesini sağlayan demir, çinko, folik asit, B-12 vitamini gibi vitamin ve mineralleri almayarak, anne olma şansını tehlikeye atıyorlar.
    Şayet vejetaryenseniz ve bu vitaminlerden de mahrum kalmak istemiyorsanız, doktora danışarak tablet hap şeklinde alabilirsiniz.

    Egzersiz Eksikliği
    Hareketsiz, sporsuz bir yaşam kısırlığı tetikleyen unsurlardandır.
    Günde ez azından yarım saat yürüyüş yapmalıdır.

    Aşırı Spor
    İfrat ve tefrit arasında orta yolu bulmalı, hiç birşey de aşırıya kaçmamalıdır.
    Sağlıklı ve fit bir beden için kendini aşırı yormamalıdır.
    Günde 7 saatten fazla hareket eden veya egzersiz yapan kişilerin yumurtlama problemleriyle karşılaştığı görülmüştür.

    Stres
    Kadının ovülasyonunu etkileyen bir neden de strestir.
    Ağacı kurt, insanı dert yer sözü meşhurdur.
    Mümkün mertebe stresten ve strese yol açan kişilerden uzak durun.

     YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan yorum yazıları veya haberlerin tüm hakları Kadınlar Kulübü’ne aittir. Kaynak gösterilse dahi hiçbiri özel izin alınmadan kullanılamaz. Bu haber veya yazılar sadece Kadınlar Kulübü tarafından sağlanan RSS verileri kullanılarak alıntılanabilir.

  • Tüp bebek uygulamasında ‘yaş’ başarıyı etkiliyor

    Tüp bebek uygulamasında ‘yaş’ başarıyı etkiliyor

    “35 yaşından küçük kadınlarda tüp bebekte canlı doğum oranı yüzde 35’i bulurken, 40 yaş üzerinde yüzde 5-14 gibi daha düşük oranlardadır. Buna bebek sahibi olamamanın stresini eklersek, tüp bebek uygulamasında yaşın ne kadar önemli olduğu görülmektedir”

    Tüp bebek uygulamasında başarıyı bir çok faktörün etkilediği ancak bunların başında ”kadının yaşı”nın geldiği bildirildi.

    Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları Doğum Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Bülent Berker, AA muhabirine yaptığı açıklamada, bebek sahibi olamamanın günümüzün önemli bir sağlık sorununu teşkil ettiğini belirterek, aile sağlığının, toplum sağlığını oluşturduğu noktasından hareketle bebek isteyen çiftlere bu mutluluğu yaşatmanın aslında en önemli sağlık hizmetleri arasında yer aldığını söyledi.

    Bebek sahibi olmak isteyen çiftlere bu konuda en yardımcı yöntemin tüp bebek uygulaması olduğunu vurgulayan, Berker, ”doğal yoldan gebelik oranının en fazla yüzde 15-20’yi bulduğunu, tüp bebek başarısı oranlarının da bunun çok üzerinde olduğunu ifade etti.

    Tüp bebekte uygulanan tedavi yöntemlerinin, gelişen teknoloji ve gelişen teknikler sayesinde bebek sahibi olamayan çiftler için umut olarak görüldüğünü anlatan Berker, ”Fakat çiftler bir tüp bebek uygulamasından hemen pozitif bir sonuç beklemektedirler, ki bu doğru bir beklenti değildir. Burada bilinmesi gereken en önemli nokta tüp bebek tedavisinin ‘eve bebek götürülünce’ sonuçlandığıdır” şeklinde konuştu.

    Tüp bebek tedavisini sadece bir uygulama ile sınırlandırmanın doğru bir yaklaşım olmadığını ifade eden Berker, tüp bebek uygulama sayısı arttıkça başarı oranının da yükseleceğini kaydetti.

    Tüm gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde olduğu gibi Türkiye’de de evlilik yaşının arttığına dikkati çeken Berker, artık çiftlerin daha geç yaşlarda bebek sahibi olmak durumunda kaldığını söyledi.

    Yaşla birlikte başarı oranı düşüyor
    Tüp bebek uygulamasında başarıyı etkileyen ”infertilite sebebi, yumurtalık kapasitesi, sperm sayısı” gibi birçok faktör bulunmakla birlikte, en önemli faktörün kadın yaşı olduğunu belirten Berken, ”tedavi uygulanacak kadının yaşı, tüp bebek tedavisinin başarısı için son derece önemlidir” dedi. Berker, şunları kaydetti: ”1-2 milyon yumurtalık rezervi ile dünyaya gelen bir kız çocuğunun yumurtalık rezervi adet görmeye başladığı yaşlarda 250-300 bine kadar düşmekte menopoz dönemine kadar hızla azalmaktadır. 37 yaşından sonra ise hem yumurtalık rezervindeki kayıp belirginleşmekte hem de yumurtanın kalitesi düşmektedir. Bir kadının hamilelik için en verimli yaşı 25-34 yaş arasıdır. Kadının yaşı ilerledikçe hem yumurta kalitesi hem de yumurta sayısı azalmaktadır, bununla beraber tedavinin başarı oranı ilerleyen yaşa bağlı olarak azalmakta, düşük riski de artmaktadır. 35 yaşından küçük kadınlarda tüp bebekte canlı doğum oranı yüzde 35 gibi yüksek bir değer iken, bu 35-37 yaş grubu için yüzde 28, 38-39 yaş grubu için yüzde 21, ve 40 yaş üzerinde yüzde yüzde 5-14 gibi daha düşük oranlardadır. Bir de bunlara bebek sahibi olamamanın stresini eklersek kadın yaşının ne kadar önemli olduğu görülmektedir.”

    Türkiye’de SGK tarafından karşılanan ve çoğul gebelikleri önlemek amacıyla transfer edilecek embriyo sayısının maksimum 2 ile sınırlandırıldığını hatırlatan Berker, ”Bu yaklaşım çoğul gebeliklerin önüne geçmekte etkilidir ancak tüp bebek başarısını da sınırlamaktadır” dedi. Tüp bebek uygulamasına hazırlanmanın hem maddi hem manevi olarak çiftlerin üzerinde bir sıkıntı oluşturduğuna işaret eden Berker, Torba Yasa tasarısı ile Türkiye’de SGK tarafından karşılanan deneme sayısının 2’den 3’e çıkarılmasına dönük çalışmaların bebek özlemiyle dolu çiftler için çok güzel bir müjde ve tarif edilemez bir mutluluk olacağını söyledi.

    Yaş sınırı 41’e çıkarılmalı
    Ayrıca halen 39 yaşla sınırlı olan tüp bebek desteğinin günümüz koşulları dikkate alınarak daha ileri yaşlara çekilmesinin önemine değinen Berker, yaş sınırının geç yaşlarda yapılan evlilikler de dikkate alınarak, 41’e çıkarılması gerektiğini kaydetti.

    Bebek sahibi olmak isteyen ve tedavi sırasında ümitlenen çiftler için tüp bebek uygulamasının başarısızlıkla sonuçlanmasının üzücü bir durum olduğunu belirten Berker, ”Yalnız başarısızlıklarda ümitsiz olmamak gerekir. İlk uygulamada başarısız olmak diğer denemelerde de böyle olacağı anlamına asla gelmez. Burada önemli olan zamanı iyi kullanmaktır. Morali bozup tüp bebek tedavisini ertelemek gebelik şansını azaltır” şeklinde konuştu.

    Tüp bebek tedavisinde kullanılan hormonların vücutta birikmediğini ve hastaya hiçbir risk yaratmadığını da dikkati çeken Berker, bunların vücutta zaten doğal olarak bulunan ve çok kısa bir süre kalan hormonlar olduğunu, bu nedenle hastaların birden fazla tüp bebek tedavisi yaptırmasının hiçbir sağlık sorunu yaratmayacağını bilmesi gerektiğini söyledi.

  • Tüp bebekte doğrular ve yanlışlar

    Tüp bebekte doğrular ve yanlışlar

    Brüksel Tüp Bebek Merkezi Direktörü Prof. Dr. Yücel Karaman tüp bebek tedavisinde doğru bilinen yanlışlar hakkında açıklamalarda bulundu.

    Tüp bebek tedavisi düzenli cinsel ilişkiye rağmen, en az bir yıl süreyle bebek sahibi olamamış olan çiftlerin başvurduğu tedavi yollarından biridir. Ancak çiftler buna karar verirken, bu tedavi hakkında doğru bilgilere sahip olmalıdır.

    Tüp bebek tedavisi hakkında doğru bilinen yanlışlar nelerdir?

    Tüp bebek tedavisinde ikincil tedavilerde başarı oranı fazladır: Tekrarlayan tüp bebek başarısızlığında, dört denemenin başarı oranı yakındır. Bundan sonra başarı oranı azalır.

    Tüp bebek tedavisi zor ve ağrılı bir yöntemdir: Günümüzde bu tedavi 15 günde tamamlanmaktadır. Gelişen teknolojik
    imkânlarla yapılan iğne miktarları ve ilaç kullanımı azaltılmış, şişkinlik gibi yan etkilerde etkisiz kalmıştır.

    Tüp bebek tedavisinde doğum sürecine kadar yatılması gerekir: Bu yöntemle oluşturulan gebeliklerin risk oranı, normal gebelikler gibidir. Kadınların transfer sonrasında 2 saat yatması tercih edilir 1 hafta kadarda ağır işlerden kaçınılmalıdır. Günlük yaşam ağır işlere girmeden, aynı
    seviyede devam edebilir.

    Her yaştaki kadında tüp bebekle gebelik sağlanabilir: Kadınlarda erkeklerin aksine yaşın ilerlemesiyle birlikte üretim fonksiyonlarında değişim olur. Doğurganlık özellikleri 35 yaşından itibaren düşer. Bir kadında 25-30 yaş arasında gebe kalma olasılığı % 50 iken, 40 yaşından sonra % 15 kadardır. Bu nedenle tüp bebek tedavisinde 45 yaşın üzerindeki kadınlarda gebelik oranı yok denecek kadar azdır.

    Tüp bebek tedavisinde ikiz ve üçüz gebelikler olur: Bu tedavide çoğul gebelik riski bulunmaktadır. Fakat embriyo transferinde bu sayı ayarlanabildiğinden, çoğul gebeliklerin önüne geçilebilir. Kaliteli ve tek embriyo transferi yapılarak,
    tekil gebelikler sağlanabilir.

    Sperm hücresi olmayan erkeklerin baba olması imkânsızdır: Teknolojik gelişmelerle mikroskobik aletler kullanılıp, sperm bulma ameliyatı yapılabilmektedir. Bu nedenle menisin de sperm hücresi olmayan erkeklerde çocuk sahibi olabilir.

    Tüp bebek tedavisiyle % 100 başarı sağlanabilir: Bu tedavi ne kadar başarılı bir merkezde yapılırsa, yapılsın başarı oranı % 50 kadardır. Özellikle kadının yaşının ilerlemesi, başarı oranını düşüren bir etkendir.

    İnfertilite sorunu kadından kaynaklanmaktadır: İnfertilite bir yıl sürede haftada 2-3 defa korunmasız cinsel ilişkiye girilmesine rağmen, gebe kalama durumudur. İnfertilite sorununun % 40 oranında kadından, % 40 oranında erkekten, % 20
    oranında ise kadın ve erkekte olan ortak sorundan kaynaklandığı belirlenmiştir.

    Düzenli adet görüyorum, hemen hamile kalabilirim: Bir kadının düzenli olarak adet görmesi, hemen gebe kalacağını göstermez. Bunun yanında birçok faktör gebe kalmakta etkilidir.

    Kilolu olmak gebe kalmayı etkilemez: Kadında fazla kilo olması östrojen hormonunun salınımını ve dağılımını etkiler. Aynı şekilde düşük kilolu kadınlarda bu riski taşımaktadır. Vücut kitle endeksi 30 üzerinde olan ve 20 altında olan
    kadınlarda yumurtlama ciddi şekilde etkilenmektedir.

    Tüp bebek tedavisi çocuk sahibi olmak için son alternatiftir: Kadında her iki yumurta kanalının tıkalı olması ve erkekte şiddetli İnfertilite olması halinde, tüp bebek tedavisi ilk tercih olmalıdır.

  • Semen analizi hakkında bilinen yanlışlar

    Semen analizi hakkında bilinen yanlışlar

    Kısa veya uzun vadede çocuk sahibi olmak genellikle her evli çiftin arzusu. Pek çok çift evliliğin ilk yıllarında bu konuya pek kafa yormazken, ileriki zamanlarda çocuk istemleri olduğunda karşılarına çıkabilen problemler ile oldukça zor ve stresli bir döneme girebiliyorlar.

    İnfertilite veya toplumda daha çok bilinen adı ile kısırlık, düzenli bir ilişki sonrası 6 ay veya 1 yıl içerisinde çocuk sahibi olamama olarak adlandırılmakta ve hem erkeği hem de kadını ilgilendiren sebeplere bağlı olarak ortaya çıkabiliyor. Problemin kaynağının tespitinde kadın ve erkeği ayrı ayrı incelemek ve testler yapmak çoğu durumda nedeni ortaya çıkarabiliyor iken çocuk istemi olan çiftlerin yaklaşık %20’sinde ise mevcut bilinen inceleme ve yöntemler sonrası kısırlığı oluşturan bir sebep bulunamıyor.

    Bahçeci Sağlık Grubu Üroloji Uzmanı Doç. Dr. Emre Bakırcıoğlu, ülkemizde her ne kadar son yıllarda bilgi düzeyinin artması ile bu durum değişse de toplumda genel olan yaklaşımın çocuk sahibi olamayan bir çiftte önce kadının sorgulanması olduğunu söyledi. Erkeğe bağlı nedenlerin kısırlığın yaklaşık %50 sini oluşturduğunu söyleyen Doç. Dr. Bakırcıoğlu, çok basit bir sperm testi ile bu nedenlerin büyük bir kısmını tespit etmenin mümkün olduğuna işaret etti. Hatta bu test ne kadar erken aşamada yapılır ise, problemin ciddiyetine göre çözümünün de o kadar başarılı olabildiğini anlatan Doç. Dr. Bakırcıoğlu, “semen analizi olarak ta adlandırılan bu test sonucu gebelik oluşturacak kalitede spermlerin sayıca azlığı veya yokluğu durumunda belirlenecek tedavi seçenekleri ile çiftleri uzun süreler beklenti içerisinde bırakacak ve zaman bağlı kadına ait faktörlerin de oluşması ile başarını düşmesine neden olacak yaklaşımların da önünce geçilebiliyor” diye konuştu.

    Sperm testinin erkek bireyin ergenliğe geçiş döneminden itibaren yapılabilecek son derece basit bir test olmasına karşın pek çok erkek için, hatta uzman doktor için göz ardı edilebilen bir test olduğunu söyleyen Doç. Bakırcıoğlu, bunda test veya uygulama hakkında sanılanın aksine mevcut pek çok yanlış bilginin de rol oynayabildiğini anlattı. Doç. Dr. Emre Bakırcıoğlu, semen analizi ile ilgili doğru bilinen yanlışları sıraladı:

    Semen Analizi Hakkında Bilinen Yanlışlar:

    1. İlişki sırasında boşalıyorsam ve meni mevcut ise sperm üretimimde bir problem yoktur (yanlış).

    Doğrusu: Boşalma sırasında ortaya çıkan sıvı sadece sperm hücrelerini içermez ayrıca pek çok salgı bezi tarafından salgılanan sıvıları da içerir. Sperm üretimi, üretilen spermin kalitesi ancak ve ancak semen örneğinin mikroskop altında incelenmesi ile anlaşılabilir. Meninin varlığı, semenin varlığı veya sperm üretildiği anlamına gelmez. Bazı örneklerde hiç sperm görülmeyebilir, bu durumun dışarıdan gözlem ile anlaşılması mümkün değildir.

    2. Geçmişteki (evlilik öncesinde veya eski evliliğimde) parnerimle/eşimle bir gebelik öyküm var. Spermlerim ile ilgili bir problemim yok. (yanlış)

    Doğrusu: Kısırlık, pek çok çiftte başlangıçta var olmayıp daha sonradan ortaya çıkmış bir durum olabilmektedir. Geçmiş yıllara ait gebelik veya (istemli/istemsiz) düşük hikayeleri sizin spermlerinizde bir sorun olmadığı anlamına gelmez. Ayrıca çocuk isteği olmadığı dönemlerde oluşan bir etken ile sperm parametrelerinizde ciddi değişimler olmuş olabilir.

    3. Evli değilim. Bu testi evlendikten sonra çocuk isteğim olduğunda yaptırmam daha mantıklı. (yanlış)

    Doğrusu: Semen analizi çok ucuz ve basit bir testtir ve üreme çağına gelmiş her erkeğe uygulanabilir. Eğer sperm üretiminde bir problem olduğu tespit edilir ise çözümü için de daha erken dönemde plan yapmak son derece önemlidir. Pek çok erkek bu testi yaptırmadan öncelikle kendiliğinden bir gebelik oluşmasını bekler. Ancak kendinde spermle ilgili herhangi bir kuşkusu varsa örneğin çocuk yaşta testislerinin kasıklarında kalması nedeniyle operasyon geçirmişse 1 yıl beklemeden analiz yaptırmalıdır.

    4. Geçmiş dönemde yaptırdığım semen analizlerinde hiç sperm hücresi görülmedi. Anladığım kadarı ile çocuk sahibi olma ihtimalim hiç yok. (yanlış)

    Doğrusu: Semen örneğinizde hiç sperm hücresi görüşmemiş olsa bile bu yumurtalıklarınızda sperm üretmediğiniz anlamına gelmez. Uzman bir androlog tarafından yapılan muayeneniz sonrasında yumurtalıklarınıza gerçekleştirilebilecek bir mikrocerrahi operasyon ile alınan doku örnekleri incelenebilir ve bulunan sperm hücreleri tüp bebek tedavilerinde kullanılarak çocuk sahibi olabilirsiniz. Bu yöntemle dünya üzerinde doğmuş onbinlerce sağlıklı çocuk vardır.

    5. Bir sperm analizi yapıldı ve hiç sperm hücresi görülmedi. Bir daha sperm analizi yaptırmama gerek yok (yanlış)

    Doğrusu: Sadece 1 sperm analizinde hiç sperm görülmemesi bir daha asla sperm görülmeyecek anlamı taşımaz. Mutlaka farklı zamanlarda en az 2 kez daha sperm tahlili yaptırmak gerekir. Sperm analizlerinde yıkama işlemi yapılarak dibe çöken hücrelerin incelenerek sperm varlığının araştırılması şarttır.

    6. Boşaldığımda ürettiğim meni miktarı az. Muhtemelen sperm üretimimde bir problem var (yanlış).

    Doğrusu: Meni miktarı pek çok parametreye göre değişmekle birlikte 1.5 ml ve üzeri arasındaki miktarlar normal kabul edilir. Ayni durum semen analizi sırasında verilen örnek için de geçerlidir. Bu sınırların dışında kalan meni miktarları, eğer örnek verilmesi sırasında farklı bir durum söz konusu değil ise (örn. Örneğin tümünün kap içine toplanamaması gibi) örnek veren kişi uzman bir androlog tarafından daha detaylı değerlendirmeye alınmalıdır.

    7. Semen örneği verirken bir kısmı kabın dışına kaçtı ama çok az bir miktar olduğu için önemli değildir herhalde (yanlış)

    Doğrusu:Semen örneğinin tümü analiz için önemlidir. Örnek alınması sırasında kap içine toplanamayan kısım önemli bir miktar sperm hücresi içerebilir ve bu kayıp inceleme sonrası elde edilen sonuçları ve sonraki tedavinizi etkileyebilir. Böyle bir durum oluştuğunda mutlaka ilgili uzman kişiler veya doktorunuz bilgilendirilmeli ve gerekiyorsa test tekrarlanmalıdır.

    8. Farklı zamanlarda farklı kliniklerde test yaptırdım fakat sonuçlar arasında ciddi farklar var. Sanırım test yanlış değerlendirildi (yanlış)

    Doğrusu: Sperm üretimi yaklaşık 70 gün süren bir süreçtir ve bu süreçte değişen yaşam şartları, geçirilen ateşli bir hastalık, enfeksiyon vs. gibi nedenler dolayısı ile farklı zamanlarda incelenen semen örnekleri sonuçlarında farklılıklar gözlenebilir. Diğer taraftan farklı laboratuvarların değerlendirme metodlarına bağlı olarak farklı sonuçlar elde edilebilse de bu farklılık kişinin tedavisini ciddi etkileyebilecek bir farklılık olarak karşımıza çıkmaz. Yine de semen analizini herhangi bir tıbbi tahlil laboratuvarında yaptırmak yerine bu konuda uzmanlaşmış bir tüp bebek merkezinde yaptırmak bu ve benzeri farklılıkları da ortadan kaldırabilir.

    9. Sperm analizi standart her yerde aynı düzeyde değerlendirilebilen bir testtir. (yanlış)

    Doğrusu: Sperm analizi bakan kişiye bağlı olarak değişkenlik gösterebilen ve standardizasyonu oldukça zor olan bir testtir. Yurtdışında bu analizin standardizasyonu için büyük uğraşlar verilmesine karşın yine bir insan tarafından değerlendirme yapıldığından çok farklı sonuçlar alınabildiği bildirilmektedir. Dolayısıyla sperm analizi basit gibi görünse de bu konuda uzmanlaşmış klinikler veya laboratuvarlarda yaptırılması gerekir.