Etiket: ilişkiler

  • Sevgililer Günü yalnızları ne yapmalı?

    Sevgililer Günü yalnızları ne yapmalı?

    En romantik gün olarak kabul edilen 14 Şubat Sevgililer Gününe özel plan yapan çiftler olduğu kadar bu tarihi önemsemeyenler de var. Ama asıl sorun sevgililer gününe gereğinden fazla önem verip bir de yalnız olmak.

    İlişkileri yürütmekte sıkıntı yaşayan kişiler, özellikle böyle özel günlerde kendilerini yalnız hissedip karamsarlığa düşüyor. Uzman Psikolog Seliyha Dolaşır Elbeyoğlu, sevgililer gününde yalnız olanlar ve ilişkiler konusunda sıkıntı yaşayan kişiler için önerilerde bulunuyor.

    Sevgililer gününde yalnızsanız ve bugüne çok önem veriyorsanız kendinizi yalnız hissetmemek için en iyi yol sevdiklerinizle bir arada olmaktır” diyen Elbeyoğlu’nun Sevgililer Günü yalnızları için önerileri şöyle:

    SEVGİ RUHUN EN TEMEL İHTİYACI

    “Sevilmek ve sevmek, birisi için özel olduğumuzu bilmek insanların en temel ihtiyaçlarından. Hayatında özel biri olan ya da olmayan; ilişkileri başlatma ve sürdürme konusunda sürekli sıkıntı yaşayan; hatta artık karamsar bir şekilde ilişkilere kendini kapatan ya da bile bile ilişkilerden kaçan herkesin sevgi, ilgi, eş duyum, saygı, şefkat, anlayış ve korunma içeren bir yakınlık içerisinde temas etmeye ihtiyacı vardır. Bu insan ruhunun en temel ihtiyaçlarındandır. İlişki süreci, normalde kendiliğinden olan herhangi bir özel beceri gerektirmeyen bir şeydir. İlişki karşımızdaki kişiden sevgi, saygı, güven alıp vermemizi ve hayatın kişiye iyi gelmesini sağlar. Özellikle sevgi ihtiyacımız, ilişkiler içinde sağlanabilir.

    SEVGİLİLER GÜNÜNE AŞIRI ÖNEM VERMEK KARAMSARLIĞA YOL AÇIYOR

    Bir ilişki içerisinde var olan ya da şu anda olmasa bile olabildiğini gören, hayatın bu konuda kendisine getirebilecekleri için çok karamsar olmayan çoğu insan için “sevgililer günü” gibi özel günler, ilişkisine heyecan veren bir aracı olabildiği gibi; ilişkisi olsun ya da olmasın sıradan bir gün de olabilmektedir. Ancak bazı kişiler için bu durum farklıdır. Bu tarz özel günler; karamsarlığını tetiklemekte, kendini yalnız hissetmesine neden olmaktadır. Yani kısmen içinde bir yerde burukluk hissetmesine yol açmaktadır. Bir sevgiliye ya de eşe sahip olmamaktan çok daha fazlasıyla anlam bulabilecek bir durumdur bu.

    SEVGİYİ BULMAKTA ZORLANIYORLAR

    Gerçekten de bazı bireyler için erişkinlikte sevilebilir diğeri ile güvenli bağ kurabilme, yakın ve ait hissedebilme oldukça zordur. Sevgiyi diğerleri kadar kolay alıp veremezler. Hayatın her alanında memnuniyet içerisindeyken ilişkileri başlatma ya da sürdürme konusunda tekrarlayan bir durum yaşarlar. İnsanlar tarafından kronik olarak hayal kırıklığına uğratılmış ya da kendi kendini hayal kırıklığına uğratmaktadırlar ya da artık denemekten vazgeçmişlerdir. Normalde kendiliğinden olan ilişki süreci bazı insanlar için çok daha zorlayıcı bir süreç olmaktadır. Kendimiz ve karşımızdaki hakkında olumsuz yorumlar yapmamızı sağlayan, genellikle çocukluktan mizaç ve yetiştirilme tarzıyla gelen, katılık gösteren “düşünme- duygulanma ve davranış” kalıpları buna neden olur.

    İLİŞKİYİ BAŞLATMA VE SÜRDÜRMEYİ ZORLAYAN 7 DÜŞÜNCE HATASI

    1. Yüksek düzeyde reddedilme korkusuna sahip olmak,
    2. İlişkiyi sağlamlaşana kadar oluruna bırakmaktansa, karşısındakinin niyetini sürekli sorgulayan kuşkuculuğa sahip olmak,
    3. İlişkiye inancın oluşmasını bekleyemeden henüz başlangıç safhalarında “adının konmasına” fazla ihtiyaç duymak,
    4. İstekli görünmemek adına beklenti ve ihtiyaçlarını ifade etmekten bilerek kaçınıp, hep karşı taraftan adım gelsin diye beklemek,
    5. İlişkilerde terk edilme ya da aldatılma belirsizliğine dayanamayarak; her an terk edilebilirim korkusuyla birlikte ilişkisini yaşamaya çalışmak,
    6. Olabilecek en iyisine karar vermeye çalışmak yani; katı mükemmeliyetçi bir bakış açısına sahip olmak,
    7. İçten içe kimse için özel olmayacağına ve kimse tarafından sevilemeyeceğine inanan bir yoksunluk içerisinde olmak. Ya da birisi için özel olabilmek için özel biri olmak zorunda hissetmek.

    SEVGİLİLER GÜNÜNÜ YALNIZ GEÇİRMEYİN

    Eğer tekrarlayan bir döngü içerisinde uzun süredir devam eden ilişki sorunları yaşıyorsanız, içinizde bir yerlerde bir şeyler mutlaka size “bu işte bir terslik olduğunu” fısıldar. Önce ilişkilere yönelik geliştirdiğiniz uyumu bozan ve sizi en temel ihtiyacınızı gidermekten mahrum bırakan “katı düşünce, duygulanım ve davranış kalıplarınızı” tespit edip bunları değiştirmek için adım atmak “sevgililer günü” için kendinize vereceğiniz bir hediye olabilir.

    Sevgililer gününde yalnızsanız ve bugüne çok önem veriyorsanız kendinizi yalnız hissetmemek için en iyi yol sevdiklerinizle bir arada olmaktır. Arkadaşlarınızla ya da ailenizle plan yapabilir, hoşlanacağınız bir aktivite organize edebilirsiniz. Böyle günlerde sevilen insanların varlığını hissetmek ve onlarla temas etmek karamsarlığa kapılmamak için en iyi yollardan biridir.”

     

    Kaynak: ntv.com.tr

  • Takıntılı aşklarda ve unutulamayan geçmiş ilişkilerde…

    Takıntılı aşklarda ve unutulamayan geçmiş ilişkilerde…

    Takıntılı aşklarda ve unutulamayan geçmiş ilişkilerde emdr işe yarayan bir yöntem mi? Takıntılı aşk olgusu, bitmiş bir ilişkide kendini gösterebileceği gibi oldukça sorunlu olduğu halde süren ilişkilerde ve karşılıksız aşk durumlarında da kendini gösterebilir. Temeldeki mesele artık gündemden çıkması gereken ilişkinin ve bu ilişkinin aktörü olan kişinin takıntılı bir şekilde düşünüp durulmasıdır. Tabi ki biten, bitmesi gereken ya da başlamamış olan bir ilişki söz konusu olduğunda karşıdaki kişiyi kısa bir süre içinde aklımızdan çıkaramamak normaldir. Ancak, biten bir ilişkide ayrılığın üstünden uzun bir süre geçmiş olmasına rağmen, süren bir ilişkide ilişkinin sona ermesi için çok güçlü nedenler olduğu halde, başlamamış bir ilişkide ise karşıdaki kişi neredeyse hiç tanınmadığı halde karşıdaki kişiden düşünsel olarak kopamama hali normal değildir. Normal olmayan bu süreçte kişinin karşıdakini düşünmeden edememesi takıntılı bir durumdur.

    “Bana çektirdiği o kadar acıya rağmen onu hayatımdan çıkaramıyorum”, “Üstünden 6 ay geçmesine rağmen eski sevgilimi dün ayrılmış gibi özlüyorum”, “Ondan nefret ediyorum ama aklımdan bir türlü çıkmıyor”, “Yaşadığımız güzel anılar çok az olsa da hep o anıları düşünüyorum”, “Hiç tanımıyorum ama onsuz yapamayacağıma inanıyorum”, “Beni aldattı ve beni sevmediğini söyledi ama ben onu unutamıyorum”, “Onunla olamayacağını biliyorum ama onsuz bir hayat da hayal edemiyorum”, “Bana ilgi göstermiyor ancak 1 senedir onu düşünmeden yapamıyorum”, “Bana çektirdiği onca şeye rağmen yüzü, kokusu aklımdan çıkmıyor” gibi ifadeleri aşk takıntısı olan kişilerden sıkça duyarım. İçinde bulundukları bu açmazlar bu kişilere çok büyük sıkıntılar yaşatır, takıntı boyutunda yoğun düşünsel saplanmalara yol açar. Böylece karşıdaki kişinin bir nevi ilahlaştırılması söz konusu olur ve bu da kısırdöngüsel bir biçimde karşıdaki kişinin takıntıya dönüşmesini pekiştirir.

    Takıntılı aşk durumunda karşıdaki kişiyi gerçekten özlüyor olmak mevzubahis değildir. Özlemek iki unsuru gerektirir; kişi ile olumlu deneyimlerin çokça olması ve ayrılık söz konusu ise ayrılığın üzerinden uzun bir süre geçmemiş olması. Takıntılı aşklardaki dinamikleri gözlediğimizde bu iki kriterin karşılanmadığını görürüz. Karşı cins ile olumlu deneyim ya çok az ya da hiç yokken, ayrılığın üstünden uzun zaman geçmişken ya da kişi ile hiç sevgili olunmamışken karşıdaki kişiyi aklımızdan çıkaramıyorsak bir özleme durumundan bahsedemeyiz, ancak takıntılı düşünme durumundan söz edebiliriz.

    Neden insanlar takıntılı bir biçimde bir kişiye düşünsel olarak saplanıp kalıyorlar? Neden her insan bu takıntılı durumu yaşamıyor da bazıları bunu yaşıyor? Takıntılı aşk durumlarına yol açan birçok geçmiş travmatik deneyim olabilse de üç temel travmatik yaşantı türü en çok karşılaştığım nedenler arasında yer alıyor. Aşk takıntısına yol açan birinci neden çocukluk ve ergenlik döneminde karşı cins ebeveyn ile yaşanan travmatik deneyimlerdir. Karşı cins ebeveyn ile tekrarlayan olumsuz deneyimlerin yaşanması ve/veya olumlu deneyimlerin yeterince yaşanamaması, karşı cinsle ilgili yaşanan takıntılı düşüncelerin karşılaştığım en temel nedenlerinden biridir. İkinci neden geçmiş ilişkilerde yaşanan aldatılma ve/veya kötü muamele görme deneyimleridir. Üçüncü neden ise takıntılı biçimde düşünülen kişi ile yaşanan aldatılma ve/veya kötü muamele görme deneyimleridir. Takıntılı aşklara yol açma ihtimalinin yüksek olduğunu gözlemlediğim üçüncü nedende çelişkili bir durum varmış gibi görünebilir; nasıl olurda bizi aldatan ve/veya bize kötü muamele eden bir kişiyi düşünüp dururuz, bu kişiyi daha kolay unutmamız gerekmez mi? Ne yazık ki durum böyle değildir. Bir kişi ile ilgili ne kadar çok olumsuz deneyim yaşamışsak ya da yaşıyorsak bu kişinin aklımıza takılma olasılığı o kadar artar. Bizde yarattığı travma nedeniyle bu kişi aklımıza gelir durur, yoksa bu kişi bulunmaz hint kumaşı olduğu için değil.

    Psikoterapide amaç takıntılı aşk yaşayan kişinin bu takıntısına duyarsızlaşma yapmaktır. Bu takıntılı duruma neden olan travmatik unsur ya da unsurlar tespit edilerek bunlar EMDR yönteminden yararlanılarak travma çalışmasında çalışılır ve kişinin mevcut takıntısına katkıda bulunmalarının önüne geçilir. EMDR yöntemi ile psikoterapide yol kat ettikçe takıntılı aşkın konusu olan kişiyi düşünme oranı ve düşünüldüğündeki rahatsız etme seviyesi azalarak yok olur.

     

    Kaynak: Yrd. Doç. Dr. Ercüment DOĞAN

  • Patolojik aşkta mantık yoktur

    Patolojik aşkta mantık yoktur

    Tarif edilmesi güç bir duygu olan aşk kişinin her gün yaşayabileceği bir durum değildir. İnsan beyninde aşk, sevgi gibi duyguların ortaya çıkmasına neden olan birçok merkez ve hormonal faaliyetler vardır. Aşk insanın ayaklarını yerden kesen, heyecanlandıran, mutluk veren, ulaşamadığımızda ise acı ve üzüntü çekmemize neden olan gizemli bir duygudur. Peki aşk kişilerin hayatında bağımlılık yapabilir mi?

    Aşk bağımlıları yalnız kalamazlar

    Her insanın yaşına, konumuna ve hayat tecrübesine göre aşkın tarifi farklıdır. Aşk… En büyük güç… En büyük heyecan… En büyük zayıflık… Bütün bu ifadeler aşık olan kişilerin yaşadığı duygu durumudur. Aşık olan kişi karşısındakini zihninde olmasını istediği gibi hayal eder. Yani hoşlandığı kişiyi gözünde büyüterek idealize eder. Ancak aşk bağımlıları yemeden içmeden kesildikleri ve gün boyu düşündükleri kişinin yüzünü ya hiç hatırlamıyor ya da hatırlamakta güçlük çekiyor. Bunun altında yatan sebep ise kendisine az karşısındaki kişiye ise aşırı değer vermesinden kaynaklanıyor. Aşk bağımlıları yalnız kalamazlar bu yüzden sürekli bir partner arayışı içindedirler.

    Patolojik aşkta mantık yoktur
    Patolojik aşkta mantık yoktur

    Aşık bağımlılığı madde bağımlığı gibi tüm bedene hükmediyor

    Normal aşkın ötesinde geçen aşk bağımlılığın da kişi aşık olduğu insanı hayatının merkezine koyar ve karşı tarafla o kadar ilgilidirler ki kendindeki bağımlılığın farkında değildirler. Karşı taraftan gördükleri en ufak olumsuz bir tepki bile hayati önem taşıyan bir konu haline gelir. Tıpkı madde bağımlılarında olduğu gibi aşk bağımlıları sevdikleri insanla birlikteyken tüm sıkıntılarını unuturlar. Çünkü bu kişiler için kafa yapıcı madde aşık oldukları insandır. Aşk bağımlısı bir süre sonra sosyal çevresine ayak uyduramaz, iş hayatında verimi düşer, sorumluluklarını yerine getiremez hatta intihar girişimi gibi yaklaşımlarda bulunabilir.

    Bağımlı aşık terk edildiğinde yaşam onun için bomboş ve anlamsız gelir. Aşk bağımlıları ayrılık sonrasında dışarı çıkmaz istemez, bağımlı olduğu kişi olmadan yaptığı hiçbir şeyin anlamı yoktur. Bu kişiler ilişki bittikten sonra ayrıldıkları kişiye yakın olmak isterler. Eski sevgiliye ulaşmak için ortak arkadaşlarla görüşmeye, sosyal medyadan takip ederek bilgi edinmeye çalışırlar. Bir ilişkinin sona ermesini normal insanlar daha kolay kabullenirken aşk bağımlıları için durum farklıdır. Aşk bağımlıları ayrılığı hiçbir zaman kabullenemezler.

    Aşk bağımlılığının ilk habercisi dikkat bozukluğu

    Aşk bağımlıları biten ilişkinin ardından hem ruhsal hem de fiziksel olarak acı çekerler. Ayrılık sonrasında sürekli eski sevgiliyi düşünürler ve özlemekten kendilerini alıkoyamazlar. Şiddetli uykusuzluk ya da hatırlamamak için kaçışı uykuda arayabilirler. Yemeden içmeden kesilme ya da duygusal açlığı doyurmak için kendilerine yemeğe verebilirler.

    Aşk bağımlıları etrafındaki kişilerin onları anlamadıklarından yakınırlar. Bu durumu aşmaları için kimileri “kızarak” kimileri “unut artık onu” diyerek, kimileri ise yeni birini bulmaya çalışarak kişiyi içinde bulunduğu girdabın içinden çıkarmaya çalışılar. Tabii ki bu çabalar sonuçsuz kalır ve aşk bağımlısı daha çok içene kapanabilir. Aşk bağımlıları genelde kendi istekleriyle hekime başvuruyorlar. Tedavinin ne kadar süreceği ise altta yatan duruma bağlı oluyor. Kişi bakış açısını değiştirmediği ve kendine değer vermeyi öğrenmediği sürece iyileşmesi mümkün olmuyor. Tedavi sürecinde suçluluk duygusundan kendine yönelik acımasızca eleştirilerden uzak durmak gerekiyor. Kişinin çevresine de önemli görevler düşüyor. Bağımlı kişileri rahatlamak adına uzun uzun dinlemek iyileşme sürecine olumlu anlamda bir etki yapmıyor. Aşk bağımlılarıyla hiç konuşmamakta doğru bir yaklaşım değildir. Bazen antidepresan ilaç desteği de tedavi sürecine yardımcı oluyor. Tedavi sonrasında kişi ruhsal olarak daha gelişmiş ve daha sağlıklı ilişkiler kurabilecek düzeye gelmiş oluyor.

     

    Uzm. Dr. Mehmet YAVUZ

  • 14 Şubat Sevgililer Günü 2017

    14 Şubat Sevgililer Günü 2017

    14 Şubat Sevgililer Günü  2017 yeni çiftler için heyecan verici olabilir ama uzun zamandır ilişkide olan çiftler için her yıl olduğu gibi evde oturup romantik bir yemekle geçiştirme anlamına gelebilir.

    Eğer siz de aynı yemeklerden, çiçeklerden, kutu çikolatalardan sıkıldıysanız, eşinizle yapabileceğiniz 5 farklı şeyi sizler için sıraladık.

    14 Şubat Sevgililer Günü 2017 | 1

    YEMEK DERSİNE KATILMAYI HİÇ DÜŞÜNDÜNÜZ MÜ?

    Kalabalık bir restoranda oturup yemek paylaşmak yerine kendi yemeğinizi romantik bir ortamda kendiniz yapmaya ne dersiniz? Son zamanlarda çiftler arasında da çok popüler olmaya başlayan yemek kursalarından kendi ağız tadınıza uygun olan mutfağı bulun ve 14 Şubat Sevgililer Günü’nü enfes kokular eşliğinde birlikte yemek yaparak geçirin. Hem erkeğinizi mutfakta görmek oldukça hoşunuza gidebilir, bir düşünün!

    BEKAR ARKADAŞLARINIZI LİSTELEYİN

    14 Şubat Sevgililer Günü’nü bugüne kadar hep çift olarak geçirdiniz değil mi? Peki ya hiç bekar arkadaşlarınızı da toplayıp, eğlencesi bol bir organizasyon yapmayı hiç düşündünüz mü? Tek yapmanız gereken birlikte keyifli dakikalar geçirdiğüiniz bekar arkadaşlarınızla program yapmak. Böylece her yıl yinelenen programlarınızın dışında farklı bir şey yapmış olursunuz.

    SPONTANE OLUN

    14 Şubat Sevgililer Günü için yaptığınız planları şimdi bir kenara bırakın ve o gün sadece cüzdanınızı alıp evden dışarı çıkın. Birbirinizin gözlerinin içine bakarak bozuk parayı havaya fırlatın ve yazı-tura atın.

    Bugüne kadar yapmak isteyip de cesaret edemediğiniz ne varsa bir bir o güne özel gerçekleştirin. Hem monotonluktan kaçmış olacaksınız hem de ilişkinize bambaşka bir heyecan katacaksınız.

    ÇOCUKLUĞUNUZA DÖNÜN

    Gençlik ateşinizin yanıp tutuştuğu o dönemlerde ilişki yaşamak çok daha heyecan vericiydi değil mi? Gelin bu 14 Şubat’ta içinizdeki çocuğu dışarı çıkarın. İsterseniz lunaparka gidip çocukluğunuza geri dönün isterseniz de bowling oynayın. Yalnız özellikle bowling gibi çekişmeli oyunlarda ucuna ödül koymayı unutmayın. İnanın bu şekilde akşamınız çok daha heyecanlı geçecek

    BİRLİKTE TERLEMEYE NE DERSİNİZ?

    Sevgililer Günü’nde sevgiliyle birlikte spor yapmak kulağa korkunç gelebilir. Ancak illa da saatlerce koşuya çıkın ya da birlikte yoga, pilates derslerine katılın demiyoruz. Bu dışarıda herhangi bir 30 dakikalık yürüyüş bile olur.

    Yapılan son bir araştırmaya göre birlikte spor yapan çiftler, çok daha sağlıklı ve huzurlu bir ilişki yaşıyor.

    Kaynak: posta.com.tr

  • Gerçekten sevdiğini anlamanın yolları

    Gerçekten sevdiğini anlamanın yolları

    Konu ‘’seni seviyorum’’ demekse eğer erkekler bu konuda biraz çekimser kalabiliyor. Ama partnerizin sizi gerçekten sevdiğini anlamak artık hiç zor değil…

    Size olan sevgisini bir türlü söyleyemeseler bile birçok yöntemle bunu belli etmeye çalışırlar.
    Size ait olan eşyaları yakınlarında bulundururlar
    Evinde veya onda unuttuğunuz eşyaları size geri vermek istemezler ya da size unuttuğunuzu hatırlatmamak için ellerinden geleni yaparlar. Çünkü belli etmeseler de size ait eşyalar onlara huzur verir.
    İçinde sizinde olduğunuz planlar yaparlar
    Eğer erkek arkadaşınızın sizi gerçekten sevip sevmediğini anlamak istiyorsanız sizinle vakit geçirme isteğini değerlendirin. Tatil günlerinde her fırsatta sizinle ilgili planlar yapıyorsa sizi sevmediğine dair şüpheye düşmenize gerek yok demektir.
    Gerçekten sevdiğini anlamanın yolları | 2
    Küçük sürprizler
    Sizin sevdiğiniz veya sevmediğiniz yiyecekleri ezberleyecek ve küçük sürprizler hazırlayacaktır. Hatta bunlarla kalmayacak sevdiğiniz içeceği ve tatlıyı küçük notlarla süsleyerek size kapınıza kadar ulaştırmaya çalışacaktır.
    Göz teması 
    Siz bir şeyler anlatırken hiç konuşmadan size bakıyor ve sürekli göz teması kuruyorsa şanlısınız. Sevgiliniz size bayılıyor demektir.
  • Erkeklerin Hoşlandığını Gösteren Belirtiler

    Erkeklerin Hoşlandığını Gösteren Belirtiler

    Erkeklerin ve kadınların hoşlanma belirtileri benzer özellikler gösterse de erkekleri ayıran özellikler var. Bir erkeğin bir kadından hoşlandığını nasıl mı anlarız? İşte tüm detaylarıyla erkeklerin hoşlandığını gösteren belirtiler..

    Uzun süre gözünüze bakmıyorsa

    Eğer bir erkek sizden gerçek anlamda hoşlanıyorsa gözlerinizin içine 5 saniyeden fazla bakamaz. Ancak ne anlamda baktığını kestirmeniz gerekir. Belki de amacı sadece çapkınlık olabilir. Sizin yapmanız gereken tek şey hoşlandığını düşündüğünüz kişinin gözlerine dikkatlice bakın size kaç saniye aralıklarla baktığına dikkat etmek. Eğer uzun süre bakamıyor gözlerini kaçırıyorsa sizden hoşlanıyor.

    Konuşurken sizinle ilgili detaylar soruyorsa

    Hoşlandığını düşündüğünüz kişi sizinle konuşurken iş hayatınızla ve hobilerinizle ilgili sorular soruyorsa bilin ki sizden hoşlanıyor. Niyeti sizin hakkınızda bir şeyler öğrenmeye çalışmak.
    Erkeklerin Hoşlandığını Gösteren Belirtiler | 3

    İltifat etmeye çalışıyorsa

    Hoşlanan her erkek karşısındaki bayanı sözleriyle etkilemeye çalışır. Eğer karşınızdaki erkek dışa dönük bir yapıya sahipse rahatlıkla iltifat eder ancak biraz çekingen bir yapıdaysa iltifat etmeyi cümlelerinin altına sıkıştırmaya çalışır. Sizin bulunduğunuz ortamdan keyif alıp almadığınıza bakar.

    Jest ve mimikleriyle kibar görünmeye çalışıyorsa

    Eğer bir erkek bir kadından hoşlanıyorsa sadece iltifat etmekle kalmaz jest ve mimikleriyle sizi etkilemeye çalışır. Sık sık karşınıza çıkmaya çalışır ve bunu size tesadüf olduğunu söyler. Size karşı koyamadığı gülümseme ifadesi hoşlanma belirtileri arasında yer alır.

    Sık sık mesaj atıyorsa

    Bu belirtiyi sanırım herkes anlayabilir. Bir erkek size sürekli mesaj atıyorsa bilin ki sürekli sizin yanınızda olmak istiyor. Yüzünüze karşı konuşmak yerine mesaj atmayı tercih eden erkekler genelde çekingen yapıdadırlar ve yakında size açılacaklarının sinyalini gösterirler.

    Erkeklerin Hoşlandığını Gösteren Belirtiler | 4

    Size çiçek gönderdiyse

    Hiç beklemediğiniz birisi size çiçek gönderdiyse bu açık olarak sizden hoşlandığını gösterir.

    Sizce bir erkek hoşlandığında nasıl belirtiler gösterir?

     

  • Boşanma kararını çocuğunuza nasıl söyleyeceğinizi biliyor musunuz?

    Boşanma kararını çocuğunuza nasıl söyleyeceğinizi biliyor musunuz?

    Boşanma kararı çocuğa nasıl söylenmeli ? Boşanma kararı özellikle çocuklu aileler için uzun ve zor bir süreç. Çiftler, bu kararı çocuklarına açıklamalı ama nasıl? Çocuğun ruh sağlığı için boşanma sürecinin iyi yönetilmesi ve çocuğa doğru anlatılması gerekiyor. Aile çocuğun temel çevresidir, çocuğun kendisini anne-babanın olduğu bir aile kavramı içinde güvende hisseder.

    Eşlerin evliliği bitirme kararı alması kolay değildir. Özellikle çocuklu aileler için karar süreci uzun ve zordur. Eşlerin en çok zorlandığı konu ise çocuklarına boşanma kararını nasıl anlatacaklarıdır. Çocuğun bunu nasıl karşılayacağı, en önemlisi de boşanmanın çocuğu gelecekte nasıl etkileyeceği konusu çok kaygı duyulan bir durumdur.

    Özellikle 8 yaşına kadar olan çocukları olan aileler için bu durum daha da zorlayıcıdır. Daha büyük yaşlarda, gelişmiş olan soyut düşünebilme ve farkındalık nedeni ile çocukların ileride yaşayacaklarını anlayabilmeleri veya süreci yorumlayarak paylaşabilmeleri daha kolaydır. Boşanma sürecinde çocuk psikolojisi açısından kararının açıklanması ve boşanma sonrası ebeveynliği devam ettirebilmesi çok önemlidir. Her iki süreçte de dikkat edilmesi gereken en önemli konu çocuk açısından güvenli aile kavramını devam ettirmektir.

    Yine annen ve baban olacağız ama

    Boşanma kararı alırken bitirilen görevler karı-koca olmak ve evliliktir. Çocuğa kendisiyle ilgili annelik ve babalık ilişkisinin devam edeceğinin anlatılması gerekir.

    Eşlerin boşanma kararı alırken bitirdiği ilişki evliliktir. Anne ve baba olmak devam edecektir. Çocuk açısından bakıldığında anne ve babanın olduğu bir aile kavramı yeterlidir. Çünkü çocuklar için önemli olan özellikle küçük yaşlarda, yeni yeni öğrenmeye başladıkları “kocaman” dünyada güvende olduklarını bilmektir. Boşanma kararının açıklanması sırasında anne ve babanın birlikte yapacağı açıklamada ailelerin bu konuya vurgu yapmaları gerekir. Çiftler boşanma kararını çocuğa söylerken anlaşamadıkları için artık bir arada yaşamayacaklarını ancak anne ve baba olmaya ve hep birlikte bir aile olmaya devam edeceklerini söylemeliler.

    Boşanma kararını çocuğunuza nasıl söyleyeceğinizi biliyor musunuz? | 5

    Karar evde açıklanmalı, doğal davranılmalı

    Boşanma kararı mümkünse ortak yaşanılan evde çocuğa açıklanmalıdır, açıklamada doğal olunmalı ve anlaşılır bir dil kullanılmalısdır.

    Kısa cümleler kurulmalı, doğal olunmalı. Doğal olmayan bir tutum, çocuk da çok önemli bir şey oluyor hissi uyandırabilir. Çocuğa ‘Anne-baba artık bir arada yaşamayacak. Ayrı evlerde yaşamaya karar verdik. Birlikte aynı evde yaşayınca anlaşamıyoruz. Hani bazen arkadaşlar anlaşamaz, tartışır birlikte oynamak istemez ya.. Biz de aynı evde yaşamayacağız, birbirimizin karısı ve kocası olmayacağız. Ama senin annen ve baban olmaya devam edeceğiz’ denilebilir. Çocuğun aklına sorular gelebilir. Bu soruların cevapları mutlaka verilmeli. Çünkü soruları cevapsız kalan çocuklar, cevaplarını farklı şekillerde bulmaya başlayacaktır.

    Bu durum çocuğun boşanma sürecine yönelik kaygılar geliştirmesine neden olur. Çocuğun yaşı küçüldükçe sorulara verilen cevaplar gerçekten uzaklaşır; çocuk bir gün önce yaptığı bir yaramazlıktan dolayı kendini, ya da bir gün önce evde öfkeli gördüğü ebeveyni suçlayabilir. Boşanma sonrası süreç de önemlidir elbette. Çocuklar için güvenli ve düzenli yaşamın devam etmesi gerekir. Çocuklar için bir yaşam değişimi kolay değildir. Elbette sıkıntılar yaşanacaktır. Bu sıkıntılar yetişkinler için de mevcuttur. Süreç içinde çocuğun diğer ortamlarını ve yaşamsal düzenini değiştirmemek gerekir. Çocuğun okulu, öğretmeni, arkadaşları, günlük rutini mümkün olduğunca aynı kalmalıdır. Anne ve baba ile görüşmelerin düzenli olması, boşanma sonrası çocuk odaklı karar ve tutumların ortak olması önemlidir.

    Uzm. Psk. Hande SİNİRLİOĞLU ERTAŞ

  • Erkeklerin Aşık Olduğunu Nasıl Anlarız?

    Erkeklerin Aşık Olduğunu Nasıl Anlarız?

    Biz kadınlar aşkımızı karşı cinsin gözüne sokmak için her yolu deneriz ama erkeklerde durum farklı!

    Erkeler aşkta seçici özellikler gösterir ama onların aşık olmaları için birkaç kriter yeterli. Bu kriterleri bulduğunda hemen meşhur aşık olma aşamalarına başlar.

    İşte bir erkeğin aşık olduğu nasıl anlaşılır sorusunun cevabı..

    Erkeğin değerlendirme aşaması

    Erkek aşık olacağı kadını önce değerlendirir. Yani aşık olacağı kadında ilk olarak dış görünüşe, gülümsemesine ve çekiciliğine bakar. Erkeğin sizden etkilenmesi ve aşık olması için ilk etapta bu özellikler yeterli diyebiliriz. Eğer erkek bu etapta istediğini bulursa diğer aşamaya geçer.

    Erkeğin vurulma aşaması

    Hoşlandığı kızı bulan erkek ona bunu göstermek için hiç çekinmeden saatlerce göz temasında bulunabilir. Eğer istediği karşılığı bulamazsa öyle bizler gibi azimle her yolu denemez. Baktı olmuyor geri çekilir ve başka adayları bulmak için yola koyulur.

     

    Erkeğin çekim aşaması

    Bakışlarıyla karşı cinsini etkilemeyi başaran erkek öncelikle kendisiyle gurur duyar. Artık onu terk etseniz bile umurunda olmaz. Bu aşamada karşılıklı aynı duygular içindeyseniz erkek ileri bir adım atmak için hamlelere başlar.

    Erkeğin etkileme aşaması

    Aman diyelim bu aşamada kendinize dikkat edin! Erkeklerin ne yaptığına anlam veremediğiniz bir aşama varsa bu da o aşama sanırım. Erkekler bu aşamada olabildiğince varlarını yoklarını önünüze koymaya çalışabilir ve bu durum sizi yanıltabilir. Sürpriz hediyeler, sık buluşmalar ve dahası.. Erkeklerin bu aşamasında yapabileceğiniz tek şey kendinizi fazla kaptırmamanız.

    Erkeklerin Aşık Olduğunu Nasıl Anlarız? | 6

    Erkeğin bağlanma aşaması

    Karşınızdaki erkeği bu aşamadan geçirtebilirseniz şanlısınız. Çünkü aşık olmaya başlayan erkek sizin de aşık olduğunuzdan emin olmak için sizi sıkboğaz edebilir. Aklını kurcalayan sorularla sizi de deli edebilir bizden söylemesi. Tüm bunların amacı etkilendiği kadına bağlanmak..

    Erkeğin yeniden doğrulama aşaması

    Karşınızdaki erkek eğer bu aşamaya geçmişse bu onun için büyük bir şey. Sanırsınız ki dünya onun avucunda dönüyor. Çünkü aşık olduğu kadını ikna etmiş bu aşamaya getirmiş kolay değil tabi!

    Bu son aşama ise erkeğin aşka hazır konuma gelmesi. Karşınızdaki erkek artık size aşık! :)

  • Eski sevgili yeni sevgiliye karşı!

    Eski sevgili yeni sevgiliye karşı!

    Eskiyi unutmakta zorlanıyoruz. Geçmişin sadece iyi yanlarını değil, kötü yanlarını da içimizde biriktiriyor ve bir sonraki ilişkiye bu duygularla kol kola ilerliyoruz… Şimdi, eski ilişkilerin izlerine sünger çekme zamanı.

    ‘Ah, nerede o eski aşklar?’ diye diye bugünlere geldik. Beş para etmez adamlara belki de ‘son şansım’ diye bağlanmaktan, nikah masasına doğru koşulan yolda ilk günden itibaren her şeye ‘evet’ diye bağırmaktan kurtulmak için son şans! Siz de bizimle aynı fikirdesiniz değil mi? Şimdi durun ve geçmiş ilişkilerinizi gözünüzün önünden bir bir geçirin.

    Karşınızda nasıl bir resim var? Sorunun cevabı; ‘hep aynı’ adamlar, ‘hep aynı’ sorunlar, ‘hep aynı’ sonlar değilse şaşarız. Kadınlar olarak acı çekmeyi mi seviyoruz, yoksa acıyı mı mıknatıs gibi çekiyoruz bilemiyorum ama geçmiş aşkların gelecek aşklarımızı nasıl etkilediğine dair düşünmeye başlayınca kafamda beliren ilk soru ‘Geçmişte kalan ilişkilerimizde yaşadıklarımız geleceğimize nasıl yansıyor?’ oluyor.

    Eski sevgili yeni sevgiliye karşı! | 7

    Geçmişte yaşadığımız ilişkilerden bize kalan en olumsuz miras, önyargının tabulaşması ve güven kaybı. Bir önceki ilişkide yaşanan aldatma, nedensiz terk edilme, cinsel problemler anne-baba ya da diğer aile fertlerinin yol açtığı sorunlar, yeni ilişkiye başlarken kafalarda taşınan soru işaretleri oluyor ve tüm bunlar yeni bir ilişki için baştan temkinli olma önyargısını oluşturuyor. En büyük zorluk ise bir önceki ilişkide yaşanan olumsuzluğun tekrar yaşanacağı düşüncesini yıkmak gerekir. Aslında bu düşünceden uzak durularak yeni ilişkiye bir şans verilmesi gerekiyor. Aksi halde aynı kısır döngü devam ediyor. Kişi yine aynı tarz ilişkileri kendine çekmeye devam ediyor.

    Geçmiş ilişkilerde yaşanan kötü cinsel deneyimler de yeni ilişkilere taşınabiliyor. Özellikle ten uyumsuzluğunun nedeni, genellikle kötü deneyimlerden kaynaklanıyor. Ruhen birbirinden çok iyi beslenen çiftler bile cinsellik söz konusu olduğunda sorun yaşayabiliyor. Bizler tecrübelerimizle kişiliğimizi geliştiren canlılarız. Yaşadığımız her olay bir iz bırakıyor ve geleceğimizin şekillenmesinde rol oynuyor. Bazı kayıtlar ise sadece zarar veren bir nitelik taşıyabiliyor. Yaşanan olumsuz olaylardan ders almak gerekiyor. Bunun bir travmaya dönüşmesi ise tehlikeli. Yaşam kalitenizin etkilenmeye başladığı noktada geçmişi silmek için daha çok çabalamanız şart.

    Bugün farklı bir insansınız!

    Geçmişte yaşanan kötü tecrübeleri unutamayız belki ama yaşananlardan daha az etkilenebiliriz. Çünkü büyüyoruz, gelişiyoruz ve öğreniyoruz. Geçmişte olan bir olay o yaştaki ve o bakış açısındaki halimizi etkilemiş olabilir ama bugün farklı bir insanız. Kurban rolünden kurtulup yaşamın dizginlerini ele alabiliyorsak, gelişir ve dönüşürüz. Geçmişe takılıp kalmak, kendimize acımak, başarısızlıklarımızı geçmişte yaşadığımız olaylara ya da kişilere bağlamak hem kolaycılık hem de her geçen gün daha dibe doğru gitmemize neden olan bir bakış açısı. Daha derin yaşanan travmalar içinse tecavüze ya da şiddete maruz kalan kişiler bu olayların etkilerinden kurtulmakta güçlük çekiyorlarsa psikoterapi, hipnoterapi ya da NLP ile çözüm bulabilirler

    ACABA HATA SİZDE Mİ?

    İlişkilerin başında mutluluk veren ‘sürekli birlikte vakit geçirme’ hali zamanla ilişkiye zarar veren bir unsur haline gelebiliyor. Sık sık sorunlarla ilgili konuşmak da! Çok iyi anlaşıyor olsanız da bu durum devamlı onunla dertleşmeniz gerektiği anlamına gelmiyor. Bu tür sorunlarınızı sevgilinizle değil arkadaşınızla paylaşmanız gerekiyor.

    İlişkilerde yaşanan iletişim sorunlarından biri de, karşı tarafın düşüncelerini dile getirmeden, kendi kafamızda onun yaptıklarını yanlış yorumlamamız oluyor. Varsayımda bulunmak ilişkilerin en önemli tuzağı ve yapılan hataların başında geliyor. Çiftlerden birinin karşı tarafın geçmişini ya da eski ilişkilerini sorgulaması, kendini onlarla kıyaslaması da ilişkinin sağlıklı yürümesini olanaksız kılıyor. Özgüven eksikliğinden kaynaklanan bu tür tutumlar ilişkileri bitme noktasına getirebiliyor.

    İlişkilerimizden artık sadece ‘sevgi’ beklemediğimiz bir gerçek. ‘Rahat, konforlu ve güvenli bir yaşam hakkımız!’ yeni ilişkilerin sloganı. Bu nedenle de günümüzde çiftler ilişkiye ‘Deneyelim, gittiği yere kadar gider” mantığıyla başlıyor. Sonuç olarak da yaşanan ilk sorunda çözüm aramak yerine ilişkiyi bitirmek tercih ediliyor. İlişkilerin emek istediği gerçeği sanki unutuldu. Bu çağda da sağlıklı ilişkiler kurmak mümkün. Önce kendimize sonra karşımızdakine dürüst olursak, olduğumuz gibi davranırsak, o dönemdeki gibi aşklar pekala yaşanabilir. Sanal ilişkiler sorunlu ama gerçek ilişkiler karşılıklı sevgi ve saygı varsa sağlıklı olabilir. Partnerinin telefonunun şifresini bilmek, her an nerede olduğunu bildirmesini istemek, hem güven duygusunu sarsıyor hem de kişinin özelini koruma içgüdüsünü harekete geçiriyor.

    Anne ve babalarımızın ilişkileri artık bize peri masalı gibi geliyor. Çünkü günümüzde ilişkiler bugün başlıyor, yarın bitiyor. Bu sorunun en temel kaynaklarından biri ise sosyal medya… Sanal ortamlarda kişiler çoğunlukla olmak istedikleri gibi görünüyor ve olduklarından farklı paylaşımlar yapabiliyor. İlişki kurmak için atılan adımlarda ise sanal kimlik yanıltıcı oluyor. Yüz yüze tanışma gerçekleştikten sonra yalanlar sorun olmaya başlıyor. Bunun dışında toplumsal baskı ve değişim, çalışma şartları, ekonomik kaygılar gibi faktörler kişileri yalnızlaştırdığı ve bireyselleştirdiği için tahammül sınırları daha düşük oluyor ve ilişkileri sürdürebilmek zorlaşıyor.

    Psk. Gamze ESER

  • Evliliğinizi daha eğlenceli hale getirme yolları

    Evliliğinizi daha eğlenceli hale getirme yolları

    Evliliğinizi daha eğlenceli hale getirme yolları ..! Huffington Post okurlarından, evlilik hayatında büyük değişimlere sebep olan 10 küçük tavsiye! Huffington Post okurlarına sordu: Evliliğinizi daha iyi hale getirmek için neler yapıyorsunuz?

    Evliliğinizi daha eğlenceli hale getirme yolları

    İşte ilham verici 10 cevap:

    1. Güzel, uzun bir sarılma

    “Günde en az bir defa, özellikle işten sonra, durup birbirimize uzun uzun sarılırız. Konuşmadan, öpüşmeden, hareket etmeden… Kollarımızı birbirimize dolayıp öylece durur ve kendimizi o sarılmaya bırakırız. İkimizin de stresini azaltan müthiş, sessiz bir andır o.”

    Michelle Gold

    Evliliğinizi daha eğlenceli hale getirme yolları | 8

    2. Eşinizi güldürecek küçük, tatlı bir numara

    “Bazen kocamın ayakkabısına, ceplerine ya da arabasına birşeyler saklıyorum. En sevdiği atıştırmalıklar, son zamanlarda yaptığımız eğlenceli bir şeyi hatırlatan bir nesne gibi küçük şeyler… Yanlarına komik notlar da yazıyorum ve bu onu her seferinde güldürüyor!”

    Lacey Marie

    3. Asla ‘teşekkür ederim’ demekten vazgeçmeyin!

    “12 yıllık evliliğimiz boyunca, kocam bana hala her akşam yemeğinden sonra ‘Mükemmel yemek için teşekkür ederim’ der, bu basit bir yemek olsa bile. Takdir edildiğimi hissetmek daima iyi geliyor!”

    Debbie Wagner

    4. Sadece size özel bir gece ritüeli…

    “Eşim ve ben yatakta atıştırırız – biraz gece yarısı dondurması ya da bir parça çikolata, çocukların asla haberi olmaz!”

    Humi K.

    5. Sadece ‘seni seviyorum’ deme, uzun uzun anlat…

    “Yatmadan önce her gece birbirimize “bugün seni seviyorum çünkü…” ile başlayan şeyler söyleriz. O gün ne olmuş olursa olsun bunu yapıyoruz. Ayrı kalsak bile telefonda ya da mesajla anlatıyoruz…

    Jae Russell

    6. Öpüşmeden ayrılmayın!

    “Ben işe giderken, o uyuyor oluyor ve her gün ona ‘ben gidiyorum’ diyorum, o da ne olursa olsun gözünü aralayıp beni öpüyor.”

    Steffanie Anne

    7. Gününü güzelleştirmek için ne yapabilirim?

    “Kocam soğuk kış günlerinde benim için arabamı hazırlar: Motoru çalıştırır, kar ve buzları temizler… Ondan çok önce işe gidecek olduğumda bile bunu yapar. Kendi başıma da halledebileceğim bir şeyi sırf benim işimi kolaylaştırmak için her seferinde yapıyor olması harika!  Ben kalkıp üşümeyeyim diye çok daha erkenden kalkıp bunu benim için yapıyor…”

    Wendy Griffith

    8. Ayrı takılmak da iyidir…

    “Eşimle ilişkimizde kendi ilgi alanlarımız ve özel zamanlarımız olması ikimiz için de çok önemli. Ben yoga yaparım, o da arkadaşlarıyla takılır… Ayrı kaldığımız bu zamanlar birbirimizi özlememiz için ve anlatacak yeni hikayeler biriktirmemiz için ikimize de fırsat verir.”

    Sarah Goodier

    9. Dokunmak önemlidir!

    “Daima çıplak uyuruz ve birbirimize dokunuruz. Sadece ayak parmaklarımız bile olsa, uyurken vücutlarımız birbirine değer…”

    Lauren East

    10. Aşkım sen bir numarasın!

    “Meşgul olduğunda bile aklında olduğumu bilmek bana iyi geliyor. Bazen onun telefonunun ajandasına bazı hatırlatmalar yazıyorum, ‘seni düşünüyorum!’ gibi şeyler…”

    Kasey Christine St. John

    Evlilikte karşılıklı anlayış ve mutluluk için sürekli bir çalışma ve mücadele gerektiğinin farkına varmalısınız. Tüm olası sorunlar ve engellere rağmen sevgi, tutku ve dostluğunuzu korumak için elinizden geleni yapın.

     

    Kaynak: hthayat.com