Etiket: ilişki

  • Evlilik hakkında bilinen yanlışlar

    Evlilik hakkında bilinen yanlışlar

    Evlenmeden önce hemen herkes evlilik yaşantısının hayatlarını nasıl değiştireceği hakkında hayaller kurar. Ne yazık ki pek çok kişi evliliklerinin ilk yıllarında, hayal ettikleriyle yaşadıkları arasında çok büyük farklılık olduğunu görerek büyük hayal kırıklığı yaşar. İnsanların ve hayatın sürekli değiştiğinin farkında olup bu değişiklere ayak uydurmak, hayatınızın her döneminde sizi bir adım ileriye götürecektir.

    Evlilik hakkında yanlış bilinen gerçekler

    1. Mutlu bir evlilik için tek gereken şey aşk
    Mutlu ve uzun bir evlilik için aşkın yeterli olduğunu düşünmek en büyük yanlışlardan biri. Evliliğin yürümesi için aşktan çok daha fazlasına ihtiyaç var. Sabır, empati, düşünceli olmak bunlardan sadece birkaçı. Mutlu bir evlilik için efor sarf etmeniz gerek.

    2. Evlikle birlikte ilişkiniz daha da güçlenecek
    Genellikle evlilik bağının ilişkiyi güçlendireceğine inanılıyor. Evliliğin insanları yakınlaştırdığı doğru. Sonuç olarak birlikte bir yaşam sürmek için söz veriyorsunuz. Ama çaba harcamadan ve karşılıklı olarak fedakârlık yapmadan ilişkinizin güçlenmesini beklemeyin.

    3. Uyumlu bir evlilik için eşler aynı şeylere ilgi duymalı
    Çok yanlış bir inanış! Her insan farklı özelliklere sahip ve ilgilendikleri şeyler de doğal olarak farklı olacaktır. Tabii ki eşinizle paylaştığınız birkaç ilgi alanı ya da hobinin olması güzel ama bunların olmaması da evlilğiniz için bir sorun değil. Farklı şeylere ilgi duymanız, birbirinizi tamamlamanıza yardımcı olacaktır.

    4. Eşler evlilik öncesinde birlikte yaşarlarsa gerçekten mutlu bir evlilikleri olur
    Günümüzde pek çok kişi evlenmeden önce birlikte yaşamayı tercih ediyor ama bu evlendiklerinde mutlu bir evlilikleri olacağı anlamına gelmez. Çünkü mutlu bir evlilik için çaba harcamanız gerekiyor.

    5. Çocuklar evli çiftlerin mutluluğunu artırır
    Bu çok yaygın bir inanış ama yapılan araştırmalar, özellikle ilk çocuğun çiftlerin birbirlerinden uzaklaştırdığını gösteriyor. Bunun nedeni, bebeğin çiftlerin yaşantısını değiştirmesi ile oluşan stres. Tabii ki bu bir kural değil. Bebek sahibi olup mutluluklarına mutluluk katan çiftler de var.

  • Aşkı Taze Tutma Yolları

    Aşkı Taze Tutma Yolları

    Aşık olduğumuzda her şey çok güzeldir. Mutluyuzdur ve sorunları görmezden gelebiliriz. Ama biraz zaman geçince gerçek hayata döneriz, sevgilimiz dokunulmazlığını kaybeder ve gözümüzde normal birine dönüşür! Ufak tartışmalar, büyük kavgalara dönüştüğündeyse, o artık bizim için sinir bozucunun tekidir! Yine de onca emek harcadığınız ilişkinizden kolayca vazgeçmek doğru değil, önemli olan ilişkinizi çıkmaza sokmadan, aşkınızı diri tutabilmek. Nasıl mı? İşte size 10 etkili öneri…

    1) İLİŞKİNİZE ÖNCELİK VERİN

    İlişki ilerledikçe, sevgilimize gösterdiğimiz yakın ilgiyi zamanla kaybetmeye başlarız. Zamanla önceliklerimiz yer değiştirir ve sevgilimiz alt sıralara düşer! Onun listedeki yerini işimiz, çocuklarımız ya da arkadaşlarımız alır. Oysa özel ilişkimizde bir şey ters gitmeye görsün, hemen bütün hayatımıza yansır. Diğer bir deyişle ilişkiniz ne kadar yolunda giderse, kalan bütün her şey, o kadar kolay olur. Ünlü çift Heidi Klum ve Seal de, People dergisine verdikleri röportajda, bunun altını çizmiş. Seal, “Benim için Heidi, çocuklarımdan bile önce geliyor” derken, Heidi Klum ise şöyle söylemiş: “Çocuklarımız büyüyecek ve kendi ailelerini kuracaklar ve o zaman yanımda sadece Seal olacak.”

    Aşık olduğumuzda her şey çok güzeldir. Mutluyuzdur ve sorunları görmezden gelebiliriz. Ama biraz zaman geçince gerçek hayata döneriz, sevgilimiz dokunulmazlığını kaybeder ve gözümüzde normal birine dönüşür! Ufak tartışmalar, büyük kavgalara dönüştüğündeyse, o artık bizim için sinir bozucunun tekidir! Yine de onca emek harcadığınız ilişkinizden kolayca vazgeçmek doğru değil, önemli olan ilişkinizi çıkmaza sokmadan, aşkınızı diri tutabilmek. Nasıl mı? İşte size 10 etkili öneri…

    2) SÖZCÜKLERİN GÜCÜNÜ KULLANIN

    Ne kadar birlikte olduğunuz fark etmez, önemli olan söylemeniz. Hepimiz sevildiğimizi ve önemli olduğumuzu hissetmek isteriz. O yüzden sevginizi göstermekten kaçınmayın. Bu ona da ilişkinize de çok iyi gelecek. Mümkünse işten geldiği ve yorgun olduğu bir gün, sevgilinize onu ne kadar çok sevdiğinizi ve onu çok özlediğinizi söyleyin. Kötü bir günün etkilerinden nasıl da çabucak sıyrıldığım göreceksiniz. Bunu ona sıkıca sarılarak ve dokunarak yapmayı ihmal etmeyin.

    3) VAKİT GEÇİRİN

    Birlikteyken en çok ne yapmaktan hoşlanıyorsunuz? DVD keyfi yapmak, futbol maçı izlemek ya da fotoğraf çekmek… Mutlaka buna benzer ortak bir zevkiniz vardır; birlikte keyfini çıkartın. Hiçbir şey için vakit yok mu? Uyumadan önce, 5-10 dakika sadece sohbet edin.

    4) EVDEN ÇIKIN

    Sadece yürüyüşe çıkın. Ama yanınıza sevgilinizi de alarak… Evinizin duvarları ilişkinizi de sınırlandırır, sadece kendinize değil ilişkinize de biraz nefes aldırın.

    5) TELEVİZYONU KAPATIN

    Her gün dizi izlemekten vazgeçin. Bütün akşam televizyonun karşısındaki kanepede uyuklamak yerine, televizyonu kapatın. Sevgiliniz eve geldiğinde bir şişe şarap açın ya da favori yemeğinizi paylaşın. Birçok çift, birlikte geçirilen kaliteli zamandan önemle bahseder, ama gerçekten ne anlam ifade ettiğini bilmezler.

    6) KÜÇÜK HEDİYELER ALIN

    Hep karşı taraftan beklemeyin. Erkekler de sürprizleri severler. Bunun için özel bir günü de beklemenize gerek yok. Ona alacağınız küçük bir hediye birlikte olmadığınızda onu ne kadar düşündüğünüzü gösterir. Aslında kendinize alacağınız yeni bir iç çamaşırı, ona alacağınız hediyeden daha çekici gelebilir!

    7) RUTİNİNİZİ KIRIN

    Arada bir yaşam alışkanlıklarınızı değiştirin. Kadınlar neden sürekli alışveriş yapıyor sanıyorsunuz? Aksi takdirde çok sıkılırız. Mesela yatak odanızın etrafını değiştirin. Bu değişiklik bile aşk hayatınıza renk katabilir.

    8) ONU DİNLEYİN

    Bir kadın konuşmadan ne kadar sessiz kalabilir ki? Ama aşk zoru başarmak değil midir? Öyleyse siz susun, biraz da o konuşsun. Sizinle bir şey konuşmaya başladığında odadan dışarı gitmeyin veya onunla tartışmayın. Sadece dinleyin!

    9) BİREY OLUN

    Paylaşmak güzeldir ama birey olun. Birbirinizin farklılıklarına saygı duyun. O yamaç paraşütünü seviyorsa, bırakın yalnız başına keyfini çıkarsın. Siz de kız arkadaşlarınızla akşam gezmelerinden hoşlanıyorsanız, o da buna saygı göstermeli!

    10) PROFESYONEL YARDIM ALIN

    Çoğu çift ayrılmak üzereyken, son dakikada yardım almaya karar verir. Ama her şey için çok geç olabilir. Eğer ilişkinizde yolunda gitmeyen şeyler olduğunu düşünüyorsanız, vakit kaybetmeden bir ilişki ya da evlilik terapistinden yardım alın.

  • Burçlara göre evlenirken yapılan hatalar

    Burçlara göre evlenirken yapılan hatalar

    Sonunda sevgiliniz o sihirli soruyu sordu ve siz, belki de gözleriniz dolarak, büyük bir heyecanla ”Evet!”dediniz. Şimdi sıra geldi nikah masasında “evet” demeye. Büyük bir düğün mü planlıyorsunuz yoksa“nikâh olsun, düğüne gerek yok” mu diyorsunuz? Nikah veya düğün… Her halükarda evlilik öncesi hazırlık yapmak gerek. Peki, bu hazırlıkları burcunuza göre değerlendirsek, nerede ne hatalar yapabileceğinizi söylesek size…

    Mükemmel, eksiksiz ve herkesin zevk aldığı bir evlilik töreni hepimizin hayali… Bu özel günde ve öncesinde başınıza gelebilecek hataları biz sizin için derleyip topladık. Unutmayın, gelinler de hata yapar. En güzel gününüzde bir aksilik yaşamamak için bu önerilere kulak verin ve gönül rahatlığı ile planlarınızı yapmaya başlayın.

    Burçlara göre evlenirken yapılan hatalar

    KOÇ
    Bir hışımla nişan ve bekarlığa veda partisi planları yapmaya başladınız, aklınızda bir sürü düşünce ve fikir var. Hepsini hayata geçirmek için aceleyle hareket ediyorsunuz ama bu enerjiniz büyük ihtimalle en fazla 2 hafta sürdü. Sonra işi başkalarına yıkıp, “benim istediklerim bunlar, gerisini ona göre siz halledin” diyerek olaydan paçayı sıyırdınız. Sıra düğüne gelince de aynı enerjiyle, kafada bir ton değişik fikirle ortaya atıldınız ama sonuç yine aynı.
    Başladığınız işi bir türlü aynı heyecan ve enerjiyle bitiremiyor, çabuk sıkılıyorsunuz. Eğer nişanla düğün arasında çok fazla zaman yoksa işiniz kolay, aceleci ve telaşlı yapınız her işi daha hızlı halletmenizi sağlayacak. Fakat nişandan düğüne kadar oldukça fazla bir süre varsa, ballandıra ballandıra etrafa anlattığınız organizasyon hayalleri suya düşecek, çünkü siz ilginizi farklı alanlara kaydırmış olacaksınız. Düğünü kafanızda bitirdiniz, sıra geldi balayına nereye gideceğinize.
    Aslında her şeyin bir anda olmasını isteyen aceleci biri olarak, bu tarz merasimler sizi bayağı bir kasıyor. Hemen olsa da bitse düşüncesiyle hareket ettiğiniz için düğün hazırlıklarında karışılacağınız en büyük sorun; son dakikaya sıkıştırılmış bir program. Ailenize ve sevgilinize de yazık değil mi ama? Onların da iki ayağına bir pabuca sokuyorsunuz.
    BOĞA
    Mümkünse en uzak tarih hangisiyse size onu versinler. Ağırkanlı yapınızla düğün hazırlıklarını anca tamamlarsınız. Hayır, bir de düşüncelerinizi etrafınızdakilerle paylaşsanız en azından yardım alacaksınız ama o da yok. Ketumsunuz ve bu özelliğiniz başınızı ağrıtacak gibi duruyor. En azından gezegeniniz Venüs, size estetik ve kombinasyon konusunda oldukça yardım edecek, zevkli seçimler yapmanızı sağlayacak.
    “Düğün yemeği ve müzikler nasıl olsun?” kısmında o kadar çok zaman kaybediyorsunuz ki… Düğün töreni sadece yemeklerden ve müzikten ibaret değil. Anlaşmış olduğunuz organizasyon şirketine biraz güvenmenizi tavsiye ederiz. Her yaptıklarını sorgulayıp, hep eleştirel bir tavırda olursanız onların da elini ayağını bağlarsınız, ne yapacaklarını şaşırırlar.
    Siz zaten nikaha şiddetle karşı çıkıp büyük bir düğün tercih edeceksiniz. Bir de her detayı kendi kafanızda tasarlayıp, kimseyi işinize karıştırmadan organizasyonu kendiniz yürütmeniz ne kadar doğru? Aklınızdaki gösterişli, ince detaylarla düzenlenmiş düğün sırf inadınız ve kibirli tavırlarınız yüzünden çok farklı bir noktaya gelebilir. Kendi düğününüze yabancı olmamak için çevrenizdekilerle de düşünceleriniz paylaşın. Bütün yükü siz omuzlamayın. Zaten oldukça yavaş hareket ediyorsunuz, bir de böyle davranmanız düğün tarihini sürekli ertelemenize neden olacak, bizden söylemesi.
    İKİZLER
    Düğünle falan ilgilenmek yerine, en iyi ve en eğlenceli düğün fotoğrafçısı kimdir, nerededir arayışındasınız değil mi? Hatta aklınızda düğün yerine, sade bir nikah var. Çünkü düğünde herkesle tek tek ilgilenip kendinizi yoracağınıza, nikahtan sonra yakın arkadaşlarınızla ve akranlarınızla eğlenceli bir mekanda düğün yemeği yiyip tabiri caizse kurtlarınızı dökmek, size daha mantıklı geliyor.
    Eğlenemediğiniz bir düğünü hayal bile edemiyorsunuz. Gereksiz protokoller ve tanımadığınız akrabalara gülücükler saçmak sizi yansıtmıyor. Siz eğlenmek istiyorsunuz, eğlendirmek değil! İşte bu noktada, iş müstakbel eşinize düşüyor. Onu ikna edebilirseniz hayal ettiğiniz o özel gün yaşanabilir. Ama geleneklerine bağlı biriyle birlikteyseniz, büyük ihtimal düğünde arkanızdan “gelin ne kadar da asık suratlıydı” lafları dolaşacak. Bunu önlemek için sevgilinizi ikna etmeniz şart. Eğlenemediğiniz yerde, yüzünüz sirke satıyor.
    Eğlenmek demişken, zaten çok detaylı bir tören hazırlamayacağınız için, bütün dikkatinizi düğün fotoğraflarınıza vereceksiniz. Renkli ve eğlenceli fotoğraflar çektirmek için harıl harıl mekan ve düğün fotoğrafçısı arayacaksınız. Bu konuyla kafayı bozmanız da mümkün. Fotoğraflarınız çekilirken de hayat dolu ve muzur halinizi herkese göstermek için yoğun çaba sarf edeceksiniz. Bu durum sevgilinizi şaşırtabilir, ne kadar kabiliyetli olduğunuzu tekrardan fark edebilir. Ama aşırı kaçmayın, yoksa yapmacık durabilirsiniz.
    YENGEÇ
    Damadın çiçeği ile sizinki arasında biraz renk farkı var, ya da pasta bitter çikolatalı değil de profiterollü olmuş. Kıyamet sebebi! İşte düğün günü sizi çileden çıkartacak sorunlar bunlar. Gösterdiğiniz büyük tepkileri, aslında aynada kendinize bakarak vermelisiniz. Çünkü bu küçük sorunlara sizin tutarsızlığınız sebep oluyor, farkında bile değilsiniz. Önce beyaz renk derken, 2 dakika sonra siyah olsun diyebiliyorsunuz. Bu tutarsızlığınız da en çok ev döşerken başınıza sorun olacak. Mobilyalar konusunda yaptığınız seçimler bir türlü içinize sinmeyecek ve aklınız hep diğerlerinde kalacak.
    Evcimen yapınız, evliliğinize olumlu yansıyacak ama işte düğüne kadar müstakbel eşinizin elinizden çekeceği var. Nikah töreni yerine, slow müziklerin çaldığı ve sınırlı sayıda davetlinin bulunduğu şık bir düğün hayal ediyorsunuz. Sözden, düğüne kadar ipler hep sizin elinizde olsun isteyeceksiniz. Nişanlınızın damatlığından tutun da, annesinin düğünde ne giymesi gerektiğine kadar herkese karışma olasılığınız var.
    Çeyiz olayına niçin bu kadar önem verdiğinizi de sorgulayabilirler. Sizin çeyiziniz zaten tam, eksiksiz. Fakat erkek tarafından gelen sandık için, özel bir liste hazırlamanız mümkün. Onları böyle bir zorunlulukla karşı karşıya getirmeniz saygısızlık olarak görülebilir. Daha yolun başında kayınvalideniz tarafından mimlenmek istemiyorsanız, bazı konularda sessiz kalmayı ve her şeye müdahale etmemeyi öğrenmeniz gerekiyor.
    ASLAN
    “En güzel gelin ben olacağım, en güzel düğün benimki olacak…” ile başlayan cümlelere sanırım çevrenizdeki herkes alıştı. Sürekli bu lafları tekrar ederken bir ayrıntıyı gözden kaçırıyorsunuz sanırım; düğün bütçesini. Gerçi siz daha düğün bütçesi bile yapmadınız değil mi? “Ben istiyorum, olacak” tavrınız biraz şımarık görünmenize neden olabilir. Unutmayın, evlenme aşamasında ilk planlanması gereken şey bütçedir. Herkes en iyisine sahip olmak ister tabii ki, ama bunu mantık çerçevesinde yapmak lazım.
    Aşırı lüks düşkünlüğünüz bir zaman sonra sevgilinizin de gözüne batmaya başlayacak ve “evlendikten sonra da böyle dikkatsizce para harcayacak mı?” gibi sorular kafasının içinde dönmeye başlayacak. Maddi durumu çok, çok iyiyse ne ala! Ama bu durumda bile siz illaki sınırı zorlayacak, isteklerinizi hep arttıracaksınız. Nikah masasında kötü bir sürprizle karşılaşmak istemiyorsanız, kendinize gelin!
    Gösterişli, lüks, gelen konuklara “Vayyyy!” dedirten bir tören hazırladınız diyelim. Sorunlar bitti mi? Hayır. Çünkü siz büyük ihtimal müstakbel eşinizin ailesinden biriyle kavga ettiniz. Bu kişi kız kardeşi olabilir mesela. Ona tahammül etmekte zorlanabilir, fikirlerini beğenmeyebilir, “her şeye karışmasa olmaz!” diyebilirsiniz. Düğün sizin düğünüzün, evet ama bu kibirli tavrınızla insanlar üzerinde hâkimiyet kurmaya gerek var mı? Tek bilen siz değilsiniz. Başkalarının fikirlerinin de değerli olduğunu bilerek hareket etmeli ve olumsuz eleştirilerinizi bu dönemde kendinize saklamalısınız. Hatırlatalım; evet, düğününüz de siz de o gün gerçekten göz alıcı olacaksınız.
    BAŞAK
    Önce bir kariyer yapayım dediniz, o bitti sonra da karşınıza çıkan kısmetlere hep bir bahane buldunuz. Ya tipten kaybettiler, ya aile yapıları size göre değildi, ya da çalıştığı işi beğenmediniz. Böyle ince eleyip sık dokuyarak, biraz geç de olsa evlenmeye karar verdiniz. Siz zaten bu kararı vererek başlı başına büyük bir adım atmışken, düğün telaşına mı yenileceksiniz? Tabii ki hayır! Oldukça pratik bir insan olmanız hazırlıkları kolaylaştıracak. Ama önemsiz şeylerin üstünde fazlaca durmaya başlarsanız işte bunun sonu gelmez, haberiniz olsun.
    Düğün mekanı arayayım derken kendinizi bir anda düğünün tarihçesinden, diğer ülkelerde nasıl yapıldığına kadar geniş kapsamlı bir internet araştırmasında bulabilirsiniz. Konudan koptuğunuz farkında bile olmadan, araştırmayı sonlandırabilir ve bu sefer kaç kişiye davetiye göndersek telaşına düşebilirsiniz. Oldukça az konuk sayısıyla ailenizin karşına çıkıp, hem onları hem de müstakbel eşinizi şaşırtmanız mümkün. Neden samimi olmadığınız ya da gıcık olduğunuz akrabalar düğünüzde yer işgal etsin ki?
    Davetli miktarındaki anlaşmazlık dışında her şey mükemmel de hazırlanmış olsa sizin içiniz hep bir huzursuz. Kuruntu yapmaktan, “terslik çıkar mı acaba?” diye düşünmekten bir türlü güzelliklere odaklanamıyorsunuz. Hayatı biraz da akışına bırakmak lazım, bu tarz kuruntuların kime ne yararı olabilir ki? İstediğiniz mekanı seçtiniz, istediğiniz konuklar geliyor. Sıra geldi biraz eğlenmeye, düğün sizin düğününüz, dans etmekten çekinmeyin.
    TERAZİ
    Şuan tek derdiniz “gelinliğim kabarık mı olsun, düz mü olsun? Üzerinde taşlar olsun mu, yoksa etek kısmı kat kat tül mü olsun?” Hadi gelinliğe karar verdiniz diyelim, peki ya saç modeli? “Topuz olmalı, asil bir duruşum olsun istiyorum” ile “saçlarım gayet havalı aslında, neden topuz yaparak onları saklayayım ki, açık kalsın” arasında gidip geliyorsunuz. Çok dertlisiniz, çok… Ne olacak sizin bu kararsız haliniz? Nişanlandınız, heyecanınız düğün yaklaştıkça artıyor.
    Allah’tan kibar ve anlayışlısınız da bu kararsızlıklarınız çok göze batmıyor. Ama işte düğün günü de hızla yaklaşıyor, biraz daha hızlı olmanızda yarar var. Gelinliğinize takılmışken kişisel bakımınızı ihmal etmeniz de söz konusu olabilir. Manikür, pedikür ve cilt bakımınızı 1 gün önceden yaptırmayı unutmayın. Hayatta her konuda yaptığınız gibi evlilik aşamasında da güzellik, zevk ve kolay hayat arayışınız devam edecek. Pembe veya lila rengin ağırlıkta olduğu, canlı müziklerle konukların zevk alacağı bir düğün planlıyorsunuz.
    Gelinlikten sonra en zorlanacağınız kısım düğün mekanı seçmek olacak. Sade ama şık bir yer olsun diye tutturduğunuzu duyar gibiyiz. Her ne kadar kır düğünleri aklınızı çeliyor olsa da, havuz başında konuklarınızı ağırlamanız sizin kişiliğinizi daha çok yansıtıyor. Bir de mekan konusunda kararsızlık yaşayıp, düğün tarihini ertelememeniz için bu da bizden size ufak bir öneri olsun.
    AKREP
    Beyaz orkidelerle süslü, sade bir kır düğünü ya da deniz kenarında, güneş batarken konuklarınızı ağırlayabileceğiniz, gürültülü müzikten uzak huzur dolu bir tören. Nişanlınız tüm isteğinizin bundan ibaret olduğunu düşünecek belki ama içinizde ne fırtınalar koptuğunu biz biliyoruz. Öncelikle, alyans ve pırlanta konusunda içiniz içinizi yiyecek “taşı çok mu küçük sanki?”. Sonra, nişan elbiseniz size biraz sönük gelmiş olabilir. Kan kırmızısı, dekolteli bir elbise hayal etmiştiniz oysa.
    Size tavsiyemiz, düğün süreci başladığında aklınızdan geçen her şeyi sevgilinizle paylaşmanız. İsteklerinizi bilmezse, istediğinizi alamazsınız! Sinirlendiğinizde ne kadar yıkıcı tepkiler verdiğiniz ortada. İçinize ata, ata nereye kadar gidebilirsiniz ki? Şimdi bu yazdıklarımızı okuyup da, sakın müstakbel eşiniz üzerinde bir baskı kurmayın, vur dediysek öldür demedik. Uçlarda yaşamak sizin kanınızda var, ama düğün telaşı biraz da eğlenceli olmalı. Gerginliğe gerek yok. Sakinliğiniz korursanız sorunsuz bir düğün süreci geçirirseniz. Nişanlınızın ailesine de düşmanınız gibi davranmaktan vazgeçin. Laf sokmak size göre değil…
    Düğün günü ayrıca stresli olmanız da mümkün, bu olumsuz durumu en aza indirmek için arkadaşlarınızdan yardım alabilirsiniz. Eğlenceli bir bekarlığa veda gecesi mutlaka yapmalısınız. Kız kıza eğlenmek üzerinizdeki düğün stresini atmanıza yardımcı olacak.
    YAY
    Konuklarınız için, eğlenceli ve unutamayacakları bir tekne düğünü düşüncesiyle, “düğüne gerek yok nikah olsun, ben balayında gönlümce eğleneyim” düşüncesi arasında gidip geliyorsunuz. İçinde “eğlence” olan konsept tamamlanınca sıra geldi aylarca arayacağınız gelinliğe. Hala bulamadıysanız size tavsiyemiz; mini etek, kısa gelinlik modelleri. Eğer teknede düğün yapacaksanız zaten o düğününün sonu denizde bitecektir. Sizin gibi yerinde duramayan biri için kısa gelinlik biçilmiş kaftan.
    Arkadaşlarınız arasında patavatsız biri olarak ün saldınız ama bunu aile toplantılarında yapmanız “sivri dilli gelin” olarak anılmanıza neden olabilir. Eleştirilerinizi, nişanlınızın ailesine direkt yapmak yerine biraz politik davranmak sizin yararınıza. Pek de ilginizi çekmeyen düğün çiçeği, davetiye şekli, düğün protokolü, kimin nerede oturacağı gibi ayrıntılar karşınızda konuşulurken; dalga geçmek ve bıyık altından gülmek ciddiyetsiz görünmenize neden olabilir. Aile büyüklerine saygı gösterme konusunda biraz daha dikkatli olmalısınız.
    Kafanızda düğün olayını çoktan bitirip, eğlence dozajını daha ne kadar arttırabilirim fikrini düşünüyor olabilirsiniz. Çokbilmiş tavırlarınız sevgilinizi cezp ediyor, fakat size yardım etmek isteyen dostlarınızı da kırmanıza neden oluyor. Ah şu dilinizi bir tutabilseniz…
    Ayrıca size ufak bir tavsiye; söz kesilmeden önce köpüklü kahve provalarına başlayın. Elinize tepsi alıp, misafirlere nasıl dağıtıldığını da mutlaka önceden deneyin. Sakarlığınız birilerinin yanmasına sebep olabilir. Aman dikkat!OĞLAK
    Sizin için evlenmek hiç de kolay değil. Evlilik dendiğinde o kadar çok teferruat aklınıza geliyor ki, kendinizi düğün gününün güzelliğine kaptıramıyorsunuz. Aslında en zor iş, sevgilinize düşüyor. Aylarca törenle ilgili her detaya önem vermesini bekleyecek ve ona türlü türlü görevler vereceksiniz. Sevgilinizin de sizin kadar, her detayla ilgilenmesini istemeniz aranızda sorun yaratabilir. O bir erkek, unutmayın. Süslü nikah şekerleri, şekilli düğün davetiyeleri ve kravatının rengi ile sizin kıyafetinizin aynı renk olması onu hiç mi hiç ilgilendirmiyor.
    Nazınız sadece müstakbel eşinize değil, yakın arkadaşlarınıza da geçiyor. Onlar da sizinle birlikte evleniyor gibi olacaklar neredeyse. Herkese bir iş bölümü yapıp, onları amirleri gibi gün be gün denetleyeceksiniz. Bunu yaparken üslubunuza dikkat etmenizi öneririz. Ayrıca size tavsiyemiz, gelinliğinizi bir beden küçük alın. Çünkü bu telaşede ve koşturmada kilo vermeniz olası.
    Ufak detaylarla boğuşurken, resmin bütününü gözden kaçırmayın. Kır düğünü olsun diye kararlaştırdıysanız mutlaka yer ayırtın ki, bin bir zahmetle seçtiğiniz yeri kimse kapmasın. Düğün detayları ile boğuşurken son dakika sürprizi yaşamak istemezsiniz. Geç kalmayın, planlarınızı kağıda dökeceğinize harekete geçin. “Her şeyin bir zamanı vardır, hallederiz mutlaka” mantığı, sizi soğukkanlı biri haline getirebilir ama yer ayırtmalar son güne kalmaz.
    KOVA
    Siz ya sıra dışı bir evlilik töreni hazırlayacaksınız ya da hiç kimseyi hesaba katmadan, sadece bir iki konukla birlikte kendi töreninizi düzenleyeceksiniz. Örneğin, denizaltında evlenme ya da uçaktan atlayarak “evet” deme! Bunlar kulağa çılgınca gelebilir ama siz de zaten öylesiniz.
    Bu hayaller sizi heyecanlandırsa da, maalesef her zaman kafamızda tasarladığımız şeyleri yapamayabiliyoruz. Bu çılgın fikirler ailenize ya da evleneceğiniz kişinin ailesine ters gelebilir. Bunu göz önüne alıp “normal” bir düğün töreni ile dünya evine girecekseniz unutmamanız gereken en önemli şey kimseye muhalif olmamanız! Yalnızca düğünde değil; sözde, nişanda ve bekarlığa veda partisinde kimsenin önerisini dinlemeyerek çevrenizdekileri çileden çıkarabilirsiniz. Müstakbel kayınvalideniz sizi düğün alışverişine götürmek istediğinde buna şiddetle karşı çıkabilir, düğün bohçasını çok saçma bulabilirsiniz. Tamam, bağımsızlık ve özgürlük sizi tanımlayan kelimeler ama sizin için önemli olmasa da toplumumuzda gelenek ve göreneklere bağlılık hala devam ediyor.
    Eğer düğün öncesi aileler arasında kıyamet kopmasını istemiyorsanız, bu tarz konuları aile büyüklerine bırakın ve düğününüze odaklanın. Unutmayın, siz yaratıcı bir yapıya sahipsiniz. Düğünüzün de orijinal fikirlerinizi en iyi yansıttığınız yer olacak. İsyankar olmanız sadece işleri yavaşlatır. En güzel gününü mahvetmeye değer mi?
    BALIK
    Küçücük bir kız çocuğuyken hayallerini kurmaya başladığınız düğününüze çok az bir süre kaldı. Ama siz alınganlıklarınızla sevgilinizi daha yolun başında yormaya başladınız. Anneniz de sizden çok şikayetçi, onu söyleyelim. Tamam, çevrenizde güvendiğiniz tek kişi o ama bütün işi de onun üstüne yıkmak biraz haksızlık değil mi? Sürekli her yaptığını, tekrar tekrar anlatmak zorunda kalıyor. Sizden daha tecrübeli biri olarak zaten dikkatli ve özenli olacaktır. Bu kadar sıkboğaz etmeyin.
    En sık yaptığınız hatalardan biri de ön yargılı olmak. “Düğünde kesin saçlarım çok kötü olacak, makyajım da akacak” diyerek bütün olumsuzlukları üstünüze çekiyorsunuz. Ön yargılı olmaya gerek yok, herkes peşinizde pervane olmuş durumda. İnsanların moralini bozmak, size fayda sağlamaz. Ama makyajınızın akması konusunda haklı olabilirsiniz. Çünkü sözde, nişanda, bekarlığa vedada ve düğünde bol bol ağlayacaksınız. Kalıcı makyaj yaptırabilirsiniz belki, en azından bu sorunu ortadan kaldırmış olursunuz.
    Ayrıca düğünde ufak kazalara da dikkat etmelisiniz. Büyük ihtimalle, kabarık ve ya kuyruğu uzun bir gelinlik tercih edeceğinizden, pistte dans ederken zorlanmanız mümkün. Müziğin ritmine kendinizi kaptırıp, komik kazalara sebep olmayın. Kendinizle birlikte başkalarını da aşağı çekersiniz, onlara da yazık.

  • Kıskançlığa son

    Kıskançlığa son

    Kadınların hemcinslerine karşı duyduğu aşırı kıskançlık erkekler tarafından sevilmeyen huyların başında geliyor. Etrafınızdaki kişilerin evine, işine, fiziğine, kocasına, sevgilisine, çocuğuna, hayat tarzına imreniyor olabilirsiniz. Kimi zaman girdiğiniz bir ortamda bakışların onun üzerinde olmasını kıskanabilirsiniz. Ancak herşeyin olduğu gibi kıskançlığın da sağlıklı bir dozu var.

    Kendi huzurunuz adına sağlıklı düşünün ve kem gözlerinizi sakının. Kıskançlık yapmaya başladığınız anda ortama ister istemez negatif elektrik saçıyorsunuz, farkında değilsiniz. Bu şekilde size yaklaşmak isteyen insanları da etrafınızdan kaçırıyorsunuz.

    İmalı sözler ile karşınızdakini iğnelemekten vazgeçin. Böylesi bir tutumla onu kendinizden daha üstün olarak gördüğünüzü ve rakibinizi yıpratmak istediğinizi açıkça belli ediyorsunuz. Kendinizi küçük düşürmeyin.

    Kendinizi sevin ve özel olduğunuzu hatırlayın. Kendinizi başkaları ile kıyaslamanız sizi sıradanlaştırır. Ortada kazanan ve kaybedenlerin olduğu bir yarışma yok. Kıyaslamaya son verdiğiniz an özgüveniniz yükselecektir.

    Davranışları ve sözleri ile sizi üzen, kötü hissettiren kişilerin yanında vakit geçirmek zorunda değilsiniz. Patavatsız, kaba, görgüsüz insanları etrafınızdan uzaklaştırın.

    Etrafınızdaki olumlu gelişmelerden beslenin, sadece bana hep bana yaklaşımı sağlıklı değil. Çevrenizdeki kişilerin hayatındaki pozitif gelişmeler size de umut ışığı vermeli ve hayatta güzel şeyler de oluyor, benim için de her an iyi gelişmeler olabilir mesajını alın.

  • Ayrılıktan sonra yapmanız ve yapmamanız gerekenler

    Ayrılıktan sonra yapmanız ve yapmamanız gerekenler

    Ayrılık ya da boşanmadan sonra toparlanmak, hele bir de yeni bir ilişkiye başlamak kolay iş değil. Ama hayat hep acılar içinde kıvranarak zaman geçirilemeyecek kadar kısa! Bir an önce kendinize gelip yeni hayatınıza başlamak için ayrılık sonrası yapmanız ve yapmamanız gerekenler…

    Telefonunu silin

    Ayrılsanız da zaman zaman yaşayabileceğiniz duygusal patlamalar neticesinde eliniz eski sevgilinizi arama isteğiyle telefona gidebilir. Bu aramalardan daha sonra pişmanlık duyabilirsiniz. “Keşke yapmasaydım” diyebileceğiniz bu adımı atmamak için iyisi mi onun telefon numarasını telefonunuzdan, e-mail adresini mail listenizden silin. Elbette zihninizde olabilir bilgiler ama gözünüzün önünde olmaması daha iyidir.

    Eşyalarını kaldırın

    Hani bir şarkı var ya Sertab Erener’in söylediği; “Önce resimleri duvardan kaldırdım / Çay içtiğin bardağı rafa sakladım / Giydiğin ne varsa bir bir katladım / Bir damla yaş düştü, çok ağlamadım.” Siz de kaldırın onu hatırlatan her şeyi. Ayrılık sonrası suçluluk duygusunu, sürekli geri dönüşler yaşamayı en aza indirmenin kestirme yoludur bu.

    Tepki olarak yeni bir flörte başlamayın

    Sırf eski sevgiliye inat olsun diye yeni bir ilişkiye başlamak yapılacak en büyük hatalardan biridir. Ayrılığın acısı sizi hızla bir başkasının kollarında teselli aramaya itebilir. Acınızı dindirmek ya da hala arzu edilen biri olduğunuzu kanıtlamak için bu yola başvurabilirsiniz. Ama gerçekten sevmediğiniz birinin kollarında aradığınız teselliyi bulmanız çok zor!

    Hazır olana kadar bekleyin

    Yeni bir ilişkiye başlamak için beklemeniz gereken ortalama bir süre veremiyoruz ne yazık ki. Bunun için hazır olma süresi kişiden kişiye değişiyor. Sadece kendiniz bilebilirsiniz yeni ilişkiye hazır hale geldiğinizi. Duygusal olarak kendinizi yeterince güçlü hissettiğinizde, yeni ilişkiye kapılarınızı açabilirsiniz. Hazır olana kadar beklemek, bir başkası tarafından gereksiz yere tekrar incinme olasılığınızı en aza indirir. Acele verilen kararlar her zaman doğru sonuçlar doğurmaz zira.

    Suçlu hissetmeyin

    İlişkinin bitmesini isteyen taraf siz olabilirsiniz. Evi terk edecek olan da… Bu elbette kolay bir iş değil. Ama bunu yaptığınız için kendinizi suçlu hissetmemelisiniz. Hem sizin hem de ayrıldığınız partnerinizin mutlu olmaya hakkınız var, bunu unutmayın.

    Ne demişler? Zaman her şeyin ilacı. Hem sizin hem de terk ettiğiniz eşinizin acısını zaman dindirecek.

    Sosyalleşin

    Ayrılığın size iyi geleceğine inanarak bu kararı verdiyseniz, yani ayrılık sonrasında olumsuzu olumluya çevirmek için beklentisi olanlardansanız depresyona girme olasılığınız daha az olur. Daha olumlu düşünceler geliştirmeye çalışırsınız böylece. Siz iyisi mi ayrılık sonrası yeni hayatın size iyi geleceğine dair kendinizi ikna edin. İçinize kapanmak yerine fiziksel ve sosyal faaliyetlere ağırlık verin.

    Yalnız geçirilen hafta sonu sendromunu yenin

    Her zaman birlikte geçirdiğiniz hafta sonlarında yalnız kalmak ayrılık sonrası kendinizi kötü hissetmenize neden olabilir. Yalnız geçirilecek hafta sonu mutsuzluğu içinde kendinizi hırpalamaktansa bu zamanlarınızı yeni aktivitelerle doldurun. Uzun zamandır gitmeyi istediğiniz kursa yazılın ya da hobilerinize vakit ayırın mesela.

  • Aşk seksin içinde saklıdır

    Aşk seksin içinde saklıdır

    Aşkı ilk kez keşfedecekler kadar aşktan ümidini kesenlerinde cevabını bulmaya çalıştıkları tek bir soru vardır: “Aşkın kimyası var mı?” Bu soruyu sorarlar çünkü herkes kendi kimyasına uyan bir partnerin bir gün mutlaka karşısına çıkacağına inanır. Fakat aşk, sanıldığı gibi uzaklarda aranacak bir şey değildir.

    Doğal bir kimyasal olan ve aşk molekülü olarak adlandırılan feniletilamin (PEA) yüksek dozda beyinde salgılanır. Kişi aşka düştüğü zaman beyni yüksek miktarda feniletilamin üretmeye başlar. Bu amfetamin benzeri molekül kişiyi iyimser yapar ve kendini iyi hissetmesini sağlar, kan basıncı artar, kalbi hızlanır. İşte kara sevdanın başlangıcındaki uçuk hal, vücut kimyasına, özellikle de feniletilamin’e dayanır. Feniletilamin aşk ilacıdır. Bilinenin aksine, önce seks sırasında ortaya çıkan mutluluk (endorfin) hormonlarını tetikler ve cinsel arzuyu arttırır. Sonrasında beyindeki milyarlarca sinir hücresinin harekete geçmesiyle aşk başlar. Diğer bir değişle, aşk seksin içinden doğar.

    AŞKIN MOLEKÜLLERİ…

    Aşk ve şehvetin yaratıcıları feromonlar mı? İki kişi arasındaki kimyasal büyüyü feromonlar mı yönetir? Peter Karlson ve Martin Lüscher adlı bilim adamları gözle görülemeyen kimyasal iletişim araçlarına feromon adını verdiler. Bilim adamları bu konularda çalıştıkça, insanlar arasındaki ilişkilerde feromonların etkileri yavaş yavaş ortaya çıkmaya başladı. Aşkın molekülleri olarak bilinen feromonlar, diğer duyu organlarının algıları ile birlikte iyi ile kötüyü, istenenle istenmeyeni, hoşlanma ile hoşlanmamayı kişinin ayırt etmesine yardımcı olabiliyor. Çünkü feromonlar mantığı atlayarak beynin duyu merkezini etkileyebiliyor. Kişi toplum içinde yaşadığı için duygu ve davranışlarını kontrol etmeye çalışır. Fakat feromonların etkileri böyle bir kontrolün her zaman mümkün olmadığını gösterir. İlk görüşte aşk ya da yıldırım aşkı diyebileceğimiz durumlarda, feromonların uyuşması yanında diğer duyuların da olumlu görüş bildirmesi gerekir. Yani bir kişinin beğenilmesinde bütün duyu organlarının ve diğer hormonların da etkisi vardır.

    AŞKIN ÖMRÜ ÇİFTİN ELİNDEDİR!

    Çift günün erken saatlerinde, gün içinde ya da yatmadan önce kısacası, zaman bulduğu her vakit, aralarına mesafe koymaktan kaçınıp, aşklarını alevlendirme yoluna gitmelidir. Çünkü seks seksi getirir.Seks, sevgi bağlarını güçlendirmek, güven duygularını artırmak ve arzuları körüklemek için gereklidir. Dolayısıyla, aşk için gerekli olan tüm hormonsal faaliyetleri ve aşkı meydana getiren duyguları ortaya çıkarmak için belki de gerekli olan en önemli fiziksel ve duygusal eylem sekstir. İnsan vücudundaki hormonlar genel hareketliliğe göre şekil almakta ve komutlu bir şekilde faaliyetlerini devam ettirmektedir. Bu da, dünyanın en güzel, en doğal eylemi ve çiftlerin samimiyetinin son raddesi olan seksin devamlılığını sağlamakla mümkündür. Ara verilen seks hayatına alışan çiftler ya da bireyler için nasıl ki sekse başlamak zor geliyorsa ve isteksizlik had safhadaysa, seks yapmaya alışanlar için de durum tam tersidir. Sonuç olarak, aşkın ömrü Frederic Beigbeder’in dediği gibi hiç de 3 yıl değildir. Aşkın ömrü çiftin elindedir!

    SEKSİN GÜCÜNÜ KEŞFEDİN!

    İkili ilişkilerde ve evliliklerde, dönem dönem oluşan tatsız tartışmaların, kıskançlıkların, sevgi yoksunluklarının, anlayışsızlıkların, kıyaslamaların, genellemelerin, eleştirilerin, yalnızlıkların, yalanların, haykırışların, çevre baskılarının, kendine güvensizliklerin, bahanelerin ve pek çok olumsuz davranışın aşkı söndürmesine çift izin vermemelidir. Çift seksin gücünü keşfetmelidir… Düzenli yapılan seks aynı bir terapi özelliği taşımaktadır. Aile bütünlüğünün ve ilişkilerin sağlıklı ve sevgi dolu devam edebilmesi, aşkın küllerin içinden yeniden doğabilmesi için gerekli olan belki de, pek çok şeyin içinde seks ilk sıradadır. Seksi doyasıya yaşayan çiftler motivasyonu güçlü, daha rahat ve pozitif bir hayat geçirirken, aşkı ve tutkuyu da yeniden canlandırma ve devam ettirme gücünü kendilerinde bulabilirler. Mutluluk hormonunun salgılanmasına önayak olan seks ile birlikte kişi önce kendisini sonra bu duyguyu yaşatan partnerini çok daha fazla sevebilir. Çoğunlukla ikili ilişkileri sekteye uğramış ve boşanmaya kadar gelmiş olan çiftler, iş hayatlarında daha başarılı olabilmek için bir an önce eğlenceli cinsel deneyimler yaşamaya yönelmeli ve cinselliğe koydukları duvarı yıkmalıdırlar. Aşkı bulmanın ve yeniden âşık olmanın verdiği heyecanı yaşatan seks; doğal bir uyku ilacı, güzellik reçetesi, ağrı kesici, en iyi spor ve hayatın en güzel meyvesini elde etmenin tek yoludur

    Cem KEÇE

  • Çiftler Arasındaki Büyük Sorun

    Çiftler Arasındaki Büyük Sorun

    Ne tuhaftır ki, yakın bir zamana kadar yan yana gelmek için can atılan partnerle artık aynı karede bulunmaya bile tahammül kalmıyor. Çünkü artık çift kendini sürekli bir tartışmanın ortasında buluyor. Peki, ama neden böyle oluyor? Çiftler birbirlerini gerçekten öyle çok seviyorlarken, bazen bilerek bazen ise bilmeyerek hangi konular hakkında tartışma çıkartıyorlar?

    Tartışmalar boşanmaya yol açabiliyor

    Çiftler arasında geçen tartışmalar bütün ikili ilişkilerde yaşanan kaçınılmaz bir surun olarak karşımıza çıkıyor. Önemli olan, problemlerin çıkış nedenlerini anlayabilmek ve değen konular üzerine tartışmak. Aksi takdirde, eğer çiftler sürekli olarak her konuda tartışıyorlarsa, boşanmaya doğru yol alınabiliyor. Etraftaki birçok çiftin boşanma kararı alması ya da yakın ailede yaşanan olumsuz deneyimler, çiftleri evlilik kurumundan soğutabiliyor. Oysa her insan mutlu bir evlilik yapmanın, hayat boyu bir yastıkta yaşamanın hayalini kuruyor. Bu hayalin kolay olduğunu söylemiyorum ama imkânsız da değil… Bunun için ilk önce yaşanılanlara yukarıdan ve dışarıdan farklı bir gözle bakmak ve yeni bakış açıları geliştirmek gerekiyor.

    Erkekler sevdikleri kadını mutlu etme fırsatını hiç kaçırmazlar

    Kadınların konuşurken partnerleri tarafından dinlenmemeleri en büyük kavga sebeplerinden biri olarak karşımıza çıkıyor. Erkekler her ne kadar dinlediklerini belirtseler de, aksini ispat etmeye çalışmak ve konuyla ilgili sorular sormak tartışmanın daha çok alevlenmesine neden olabiliyor. Genel anlamda erkeklere göre daha çok konuşmalarıyla tanınan kadınlar pek çok konuyu aynı anda konuşabilme ve dinleyebilme özelliğine sahipken, erkekler aynı özelliğe sahip değiller… Bu nedenle, uzun süre dinleme konusunda erkekleri suçlamak yersiz ve yanlış bir tutum oluyor. Dolayısıyla, bu konuda yapılması gereken en doğru davranış, kadınların önce erkekleri kendilerine odaklanmayı sağlamaları, sonra net ve yalın bir dil kullanarak tek bir konu üzerine konuşmaları ve daha sonra erkeklere herhangi bir çözüm üretmeleri gerekmediği veya sadece kendilerini anlamaya ihtiyaç duyduklarını ifade etmeleri gerekiyor. Çünkü erkekler sevdikleri kadını mutlu etme fırsatını hiç kaçırmazlar. “Beni dinlemene ihtiyacım var. Bir şey söylemene veya çözüm üretmene gerek yok. Sadece beni dinlemeye ve anlamaya çalış. Bu beni mutlu eder!” diyen kadın, erkeğe bu fırsatı vermiş oluyor. Ayrıca genel geçer konulardan ya da günlük olaylardan bahsedilirken kadının ilgisini çeken bir konu erkeğin ilgisini çekmeyebiliyor. Bu durumun göz önünde bulundurularak davranılması, büyük beklentilere kapanılmaması ve erkeğe dinlemediği için eleştirel tarzda suçlayıcı ifadeler kullanılmaması da önem taşıyor. Bu süreçte tartışma yaratmak yerine, küçük ama sevimli kelimeler seçmeye özen gösterilmesi ortamı yumuşatabiliyor.

    Erkekler takdir edildiklerinde daha uzun dinleyebiliyorlar

    Kadın ne kadar yorgun ve bitkin hissedersin hissetsin, erkek dikkatini verip onu dinlediğinde, dokunup ve sarılıp sevgisini ve ilgisini ifade ettiğine kadın rahatlıyor ve gevşiyor, yorgunluğu geçiyor… Bu nedenle konuşmayı sevmeyen erkeklerin hiç olmazsa bir nebze kadınları anlayıp, onlara karşı olan davranışlarını değiştirmeleri önem taşıyor.

    Çünkü kadınlar dinlendiklerini düşündüklerinde partnerlerinin onlara değer ve önem verdiğini, kabul ettiklerini ve buna bağlı olarak da sevildiklerini düşünüyorlar. Bu hisler kadınlar için çok önem taşıyor. Ayrıca, kadınlar duygularını ifade etme imkânı bulduklarında “Anlaşıldım, seviliyorum ve değerliyim!” hissini yaşıyorlar, gevşiyorlar ve rahatlıyorlar. Bu duygu yoğunluğu kadınların kendilerini dinleyen kişiye yakınlık duymasını artırıyor, yokluğu ise uzaklaştırıyor. Mutlu olan ve mutlu görünen bir kadının sıcak karşılıkları ve gülen yüzü, erkeğe pırıltılı bir görüntü sunan ayna gibi oluyor. Takdir edilmek ve hizmet edilmesi erkeklerin erkeksi yanını doyururken, iletişim kurmak ve dinlenmek kadınların kadınsı yanını doyuruyor…

    Ayağı yorgana göre uzatmak gerekiyor

    Maddi harcamalar çiftler arasında tatsızlık yaratabilecek sorunların başında geliyor. Genel olarak baktığımızda, kadınların maddi harcamaları erkeklerinkinden iki kat daha fazla oluyor. Alışveriş yapmayı, kendine yeni kıyafetler ve makyaj malzemeleri almayı, sürekli olarak ev eşyalarını değiştirmeyi ve her gün kuaföre gitmeyi alışkanlık haline getirmiş bir kadınla kavga etmek, erkekler için neredeyse bir rutin davranış haline geliyor. Ancak kavga etmek bu davranışların azalmasına yardımcı olmuyor, daha şiddetli tartışmaların yaşanmasına yol açıyor.

    Bu sonuçlara sebebiyet vermemek için “Ayağını yorganına göre uzat!” atasözünü hatırlamak gerekiyor. Ortak bir hayatın sağlıklı bir şekilde devamlılığı için gelir ve giderin gözler önüne serilmesi önem taşıyor. Bu nedenle çiftlerin ne kadar paraya ihtiyaçları olduğu konusunda birbirlerine karşı açık ve dürüst olmaları gerekiyor. Bunun dışında haftalık ve aylık bir bütçe yapılabiliyor ve yapılan harcamalar hakkında çift birbirine bilgi verebiliyor. Böylece çiftler tartışıp birbirlerini kırmak yerine, başarılı ve eğlenceli bir ilişkiye doğru yol alabiliyorlar.

    Pire için yorgan yakmayın

    Eve ya da randevuya geç kalmayı çiftlerin tartışmalarına yol açan önemli problemler arasında ele almak gerekiyor. Geç kalmak denildiğinde hemen hemen herkesin aklına otobüsü kaçırmak, trafiğe takılmak ve hazırlanmak için vakit harcamak gibi olaylar geliyor. Bu tip durumlarda sağduyulu davranmak ve tartışmaya mehil vermeden geç kalma sebebini öğrenmek önem taşıyor. Çünkü yargısız infaz yapıldığında ve pire için yorgan yakıldığında durum çok daha fazla alevlenebiliyor ve istemeden de olsa çiftin keyfi kaçabiliyor. Bunların olması için ileriye dönük düşünülmesi ve sakin tavrın korunması gerekiyor.

    Sabırla beklemek ve yol göstermek gerekiyor

    Sakal tıraşından sonra lavabonun kirli bırakılması, tuvaletin kirli kalması, tuvalet kâğıdının değiştirilmemesi, kirli tabak ve bardakların kaldırılmaması, yiyecek jelâtinlerinin çöp kutusuna atılmaması, ev temizliğine yardım edilmemesi, yemek masası hazırlama ya da toplama işlemlerinde destek olunmaması, kirli kıyafetlerin çamaşır sepetine atılmaması, döküntülerin toplanmaması, ıslak banyo havlularının ortalık yerde ya da yatağın üzerinde bırakılması gibi pek çok konu çiftlerin tartışma konusu olabiliyor. Aslında düzelme ihtimali fazlasıyla olan fakat düzelebilmesi için fırsat verilmeyen bu tür davranışlara verilen olumsuz tepkiler, tartışmaların şiddetlenmesine sebebiyet verebiliyor.

    “Yaptırım dili” işveren ve işçi arasında olduğu kadar ikili ilişkilerde de oldukça sık kullanılıyor. Bu nedenle çiftin yapılmasını istedikleri bir şeyi talep ederken yıkıcı eleştirilerden, konuya sert girmekten, diretmekten ve kendi kendine söylenmekten kaçınması gerekiyor. Yapılması gerektiği düşünülen şey için partnere fırsat verilmesi ve görsel olarak algılamasını sağlamak bu süreçte önem taşıyor. Fırsat vermenin ana temasında “sabretme ve bekleme” yer alıyor.

    Yukarıda bahsedilen küçük problemlerin devasa boyutlara getirilmemesi için sabırla yapılmalarının beklemesi gerekiyor. Kadınlar bu süreçte çok yanlış bir şekilde, ister istemez toplama, yıkama, temizleme, derleme ve düzeltme gibi davranışlar sergileyebiliyorlar. Farkında olmadan, bu davranışlarıyla olayların akışını erkekler için alışkanlık haline getiriyorlar ve sonrasında birden bire erkeklerden talep etmeye başlıyorlar. Cicim aylarında gösterilen bu anlayışın bir süre sonra değişikliğe uğraması erkeklerin adapte olamamasına neden oluyor. Bu nedenle, tutarlı bir şekilde devam edilmesi ya da değişimin yavaş bir şekilde yapılması gerekiyor.

    Bunun için de partnerin yapmasına fırsat vermek ve görsel olarak algılayabilmesi için hiçbir müdahalede bulunmadan sabırla göstermek önem taşıyor. Böylece hem partnerin algı düzeyi değişiyor hem de tartışmadan uzak bir ilişki yaşanabiliyor.

    Ortak hesap oluşturulması işe yarıyor

    Çiftlerin çatışmasına neden olan bir diğer önemli konu ise eski erkek veya kız arkadaş meselesi oluyor. Facebook kullanımının yaygınlaşmasıyla partner ilişkilerinde sorunlar artıyor. Bu sorunların ortaya çıkmaması için ortak bir Facebook hesabı oluşturabiliyor ya da profil resmi kullanabiliyor. Böylece üyelik ve arkadaşlık talepleri çiftin ortak onayıyla gerçekleşebiliyor ve Facebook kullanımının bağımlılık haline getirilmesi önlenebiliyor.

    Dönüşümlü izlemek gerekiyor

    Çağımız gereği pek çok çiftin çatışmasına neden olan sebeplerin başında diziler ve maç seyretme geliyor. Çiftlerden biri dizi izlerken diğeri maç izlemek isteyebiliyor. Bu durumlarda partnerler arasındaki gerilim yükselebiliyor. Fakat bu durumun tartışmaya dönüştürülmesi için teknolojinin ileri safhalarında olduğumuzun hatırlanması işe yarıyor. Dizi ya da maçı dönüşümlü olarak internet ortamında izlemek çok daha mantıklı olabiliyor. Böylece hem adaletli davranılmış hem ileriye dönük olabilecek çatışmaların önüne geçilmiş hem de gece mahvedilmemiş oluyor.

  • Erkekleri Yataktan Uzaklaştıran Nedenler

    Erkekleri Yataktan Uzaklaştıran Nedenler

    Seks deyince erkekler her zaman bunu ister, kadınlar nazlanır olarak düşünürüz. Ancak erkeklerin de duyguları olduğunu ve bazı sebeplerden seks yapmak istemeyişini anlamamız gerekir.

    1.Yatakta her şeyi erkekten beklemek hata olur. Onların da dokunulmaya güzel sözlere ihtiyacı vardır. Bu istekler yerine getirilmediğinde erkekte isteksizlik oluşabilir.

    2.Biraz yaş ilerlediğinde eskisi gibi çekici olmadığını düşünür ve performans düşmesinden dolayı seksten kaçabilirler.

    3.Depresyon sadece kadınlara has bir şey değildir. Erkekler de depresyona girer ve cinsel isteksizlik oluşabilir.

    4.Baba olmaya kendini hazır hissetmeyen erkeklerde ender de olsa isteksizlik olabilir.

    5.İş hayatında yaşadığı problemler veya maddi sıkıntılar da cinsel isteksizlik sebepleri arasındadır.

    6.ilişkiye girecekleri sırada kadın başka şeylerle ilgilenirse cinsel isteğinde azalma olabilir.

  • Genital herpes uçuk

    Genital herpes uçuk

    Yaygın adı ile uçuk olarak bilinen lezyon, Herpes Simpleks Virus (HSV) adı verilen virüsün yol açtığı bir enfeksiyondur.

    Sadece 45 milyon kişi A.B.D.’de bu hastalğa yakalanmıştır ve her yıl 500.000 yeni vaka ortaya çıkmaktadır. Bu tablonun dramatik olan yanı hastaların %80′i ya herhangi bir yakınma ortaya çıkmadığı ya da belirtileri yanlış yorumladığı için hasta olduğunun farkında değildir.

    HSV’nin 2 tipi vardır: HSV1 ve HSV2. HSV1 genelde dudak etrafındaki uçuk şeklinde lezyonlara neden olurken, HSV2 genelde genital organlarda enfeksiyon yaratmaktadır.

    Virus ilk defa enfeksiyon yarattıktan sonra sinir düğümlerinde sessiz olarak yıllarca bekleyebilmekte ve uygun ortam ve zamanda yeniden enfeksiyona neden olabilmektedir. Bu nedenle HSV enfeksiyonları sinsi enfeksiyonlardır.

    Tanı
    Gözle görülebilen lezyonların varlığında tanıyı koymak kolaydır. Ancak bunun HSV olduğunu göstermek için bazı laboratuvar tetkikleri gerekebilir. Bunun en iyi yolu aktif enfeksiyon sırasında lezyonlardan alınacak materyalde viral kültür yapmaktır. Ancak bu oldukça masraflı bir tekniktir. Materyalde virus üretilememesi hastalık olmadığı anlamına da gelmez. Kesin tanının çok zor olması nedeni ile pekçok vaka hatalı olarak teşhis ve tedavi edilmektedir. Kanda yapılan immünolojik testler ile de HSV varlığı saptanabilir. Ancak bu testler aktif enfeksiyonu göstermez. Sadece kişinin hayatının herhangi bir döneminde enfeksiyon geçirip geçirmediğini ve bağışıklık sisteminin virüse karşı antikor geliştirip geliştirmediğini belirler. Antikorlar bulunsa bile bunlar kişiyi yeni enfeksiyonlardan korumaz. Kan testi ayrıca oral ve genital enfeksiyonların ayrımını da sağlayamaz. Son zamanlarda HSV1 ve HSV2’yi ayrıdedebilen kan testleri geliştirilmiş olmakla beraber bunların yaygın kullanımı henüz daha mevcut değildir.

    Belirtiler
    Herpes bulguları kişiden kişiye değişir. İlk atakta genelde virüs ile tamastan sonra 2 gün 3 hafta arası bir sürelik kuluçka devresini takiben yanma, kaşıntı, bacaklarda ağrı, kalça ve genital bölgede ağrı, vajinal akıntı, karın boşluğunda dolgunluk hissi görülebilir. Bu ilk bulgulardan birkaç gün sonra enfeksiyon alanında uçuk tarzı yaralar ortaya çıkar. Bu yaralar vajinada ve rahim ağzında olabilir. 3-4 gün içinde bu yaralar iz bırakmadan kaybolurlar. Bu aşamadan sonra virus omurilik düzeyinde sinir köklerine giderek yerleşir ve burada inaktive halde beklemeye başlar. Pekçok kişide de periyodik olarak re-enfeksiyona neden olur. Bu reenfeksiyonlar esnasında virusler sinirler boyunca ilerleyerek genelde ilk enfeksiyonu yarattığı alanların yakınında yeni lezyonları yapar.Her enfeksiyon atağı esnasında gözle görülebilen lezyonların bulunması şart değildir. Çoğu zaman fark edilmeyen ataklar olur. Bu dönemlerde vajinal salgılar ile virüs yayılımı olduğundan kadın cinsel partnerine hastalığı bulaştırabilir.

    Tedavi
    Günümüzde Herpes tedavisi için değişik ilaçlar mevcuttur ancak bu ilaçlar kesin tedavi sağlayamamaktadırlar. Viral bir enfeksiyon olduğu için antibiyotikler etkisiz olmaktadır. İlaçlar sedece ilk atağın şiddetini azaltmakta ve süresini kısaltmakta , daha sonraki atakların ise sıklığını düşürmektedir. HSV enfeksiyonu geçiren kişiler bazı birkaç basit kurala uyarak enfeksiyonun süresini ve bulaşıcılığı azaltabilirler. Bu önlemlerden en basit fakat en önemli olanı enfekte alanı temiz ve kuru tutmaktır.

    Uçuk olan bölgeye dokunmamak ya da dokunduktan sonra hemen elleri yıkamak son derece önemlidir.

    Lezyonlar tamamen iyileşene kadar cinsel ilişkiden kaçınmak da önemli bir konudur.

    Tekrarlayan enfeksiyonlar travma, soğuk algınlığı, adet görme ya da stress gibi vücut direncini düşüren durumlarda ortaya çıkmaktadır.

    Riskler
    Genital Herpes enfeksiyonu bazı riskleri de beraberinde getirir.Ancak uzun dönem hayat kalitesini etkileyebilecek etkileri yoktur. Gebelik gibi genel vücut direncinin azaldığı durumda olan kişiler aktif enfeksiyon açısından dikkatli takip edilmelidirler. Eğer Herpesin ilk atağı gebelik esnasında ortaya çıkarsa bu durumda virüs bebeğe geçebilir ve bu tür gebeliklerde erken doğum riski her zaman bulunur. Neonatal herpes ile doğan (anne karnında iken virüs ile temas eden ve enfekte olan) bebeklerin %50’sinde nörolojik hasarlar ve ölüm meydana gelir. Bebeklerde beyin iltihabı, göz problemleri, ciddi boyutta döküntüler ortaya çıkar ancak bu bebeklerin büyük bir kısmı antiviral ilaç tedavilerinden yarar görürler. Bebeklerdeki risk büyük ölçüde annenin geçirdiği atağın ilk ya da tekrarlayan atak olmasına bağlıdır. Aktif enfeksiyon varlığını araştırmak için yapılan viral kültürlerin sonucu uzun bir süre aldığı için genital herpesden şüphelenilen vakalarda doğum şekli olarak sezaryen tercih edilir. Eğer aktif enfeksiyon yok ise sezaryen şart değildir.

  • Sağlıklı ilişki kuralları

    Sağlıklı ilişki kuralları

    Mutlu evliliğin sırları…

    *Birbirinize bireysel alanlar bırakın,her şeyi birlikte yapmanız gerekmiyor.
    *Sürekli talep eden,sızlanan,şikayetlenen biri olamyın
    *Zevkler aynı olmayabilir,ısrarcı olmayın
    *Eşinizin hatırlatmasını beklemeden,sizden isteneni yapın
    *Konuşurken “herzaman şöylesin,böylesin vb.” genellemeler yapmayın
    *Kendinizi duyurma çabasından önce karşınızdakini duymaya çalışın,bırakın sözünü bitirsin
    *Her zaman aynı fikirde buluşmak mümkün değildir.Sorunları hemen o anda çözmeye ısrar etmek yerine konuyu kapatmaya çalışın
    *Eşinize olumlu bakın,onu karşı taraf olarak görmeyin.
    *Haklı olduğunuzu kanıtlamak için değil, konuyu aydınlatmak ve çözüm üretmek için konuşun
    *Sürekli eksikleri eleştirmek yerine,yapılmış olanları görün ve takdir edin