Etiket: ilişki

  • Seks yaparken konuşmayın

    Seks yaparken konuşmayın

    Seks, ülkemizde hala rahatlıkla konuşulamayan, konusu geçtiğinde bile utançtan yüzümüzü kızartan konulardan biridir. Bu kadar az konuşulmasına rağmen herkesin en çok merak ettiği konuların başında gelir. Seks konusunda bugüne kadar öğrenilen yalan yanlış bilgiler cinsel hayatımızı olumsuz yönde etkilemekte ve bu düşüncelerle birçok insan seksi belli kalıpların içerisine sokmaya çalışarak sınırlı bir şekilde yaşamaktadır.

    Peki, bugün seks hakkında doğru bildiğiniz yanlışları öğrenmeye ne dersiniz? Siz de deneyimleyerek öğrendiğiniz ya da bu listede kesinlikle olması gerekiyor dediğiniz yanlışları listeye eklemek ister misiniz?

    Seks için ilk adım erkekten gelmeli

    Gün geçtikçe durum biraz daha iyiye gitse de özellikle ülkemizde kadınlar hala cinsel arzu ve isteklerini partneri ile paylaşmaya çekinmekte ve ilk adımı her zaman karşıdan beklemektedir. Kadınların cinsel istek duyması ve bunu açıkça dile getirmesi yanlış bir şey değil, aksine gayet sağlıklı bir durumdur. Partnerinize karşı cinsel istek duyduğunuzda bunu ona muhakkak gösterin. Direk söylemekten çekinseniz bile bunu beden dilinizi kullanarak rahatlıkla gösterebilirsiniz. Yanlış anlaşılma endişelerini bir kenara bırakın ve bu tarz olumsuz düşüncelerle cinsel hayatınızı sekteye uğratmayın.

    Kadın ve erkek, cinselliği aynı şekilde yaşarlar

    Kadın ve erkeğin anatomileri birbirinden farklıdır. Bu farklılık nedeniyle kadın ve erkeğin cinsel arzusu ve uyarılması, hatta orgazmı yaşayış biçimleri bile farklılık gösterebilir. Bu durum asla partnerinizle uyumlu bir seks hayatınızın olmadığı anlamına gelmez. Partneriniz kadar kolay tahrik olmayabilir ya da fiziksel anlamda çok çabuk uyarılmayabilirsiniz. Partnerinizle konuşarak cinsel uyumu yakalayabilir, romantizm ve kaliteli bir ön sevişme ile cinselliğin tadını çıkarabilirsiniz.

    Seks yaparken konuşarak olayın büyüsünü bozmayın

    “Seks yaparken konuşulmaz, anın büyüsünü bozar” gibi kulaktan dolma bilgiler ile seks hayatınızı monotonlaştırmayın. Seks yaparken konuşulur. Seks esnasında konuşmak istiyorsanız kendinizi rahat bırakın, konuşun, hatta biraz açık şaçık konuşmanız emin olun partnerinizin hoşuna gidecektir. Seks yaparken ne kadar rahat olursanız anın zevkine o kadar odaklanırsınız.

    Çiftler her zaman aynı anda orgazm olmalı

    Özellikle ilişkilerin başlangıç sürecinde aynı anda orgazm olmak neredeyse imkansızdır. Filmlerde gördüğümüz sevişme sahnelerinde kadın ve erkeğin saniyesi saniyesine aynı anda orgazm olduğu ve zevkten çıldırdığı sahneler, yaşamamız gereken orgazmın kreteriymiş gibi beyinlerimize kazınsa da bu düşünce tamamen yersizdir. Aynı anda orgazm olmak tamamen tesadüfi bir durumdur. Zamanla eşler birbirlerini ve vücutlarını tanıdıkça uyumlu bir cinsel yaşamı yakalayabilir ve aynı anda orgazm olmak mümkün olabilir. Fakat önemli olan aynı anda orgazm olmak değil her iki tarafın da yaşadığı orgazmın yoğunluğu ve kalitesidir.

    Erkekler her zaman seks yapmak ister

    Kadınlara kıyasla erkekler cinsellik konusunda daha istekli ve arzulu görünse de bu durum tamamen kadınların kendilerini bu konuda çok açık bir şekilde ifade edememelerinden kaynaklanır. Oysaki kadınlar da erkekler kadar cinselliği düşünüyor ve cinsel istek duyuyorlar.
    Evet, erkekler seks konusunda çoğu zaman istekli olabilirler ama bu durum her zaman geçerli değildir çünkü cinsellik, sadece fiziksel bir aktiviteden ibaret değildir. Stres, üzüntü, kaygı gibi birtakım psikolojik problemler, cinsel isteği ve performansı etkiler. Bu nedenle erkeklerin her an cinselliğe hem fiziksel hem de ruhsal olarak hazır olması mümkün değildir.

    Cinsellik hakkında konuşmak ayıptır

    Cinsellik, iki kişi arasında yaşanan çok özel bir şeydir ve eşler cinsellik hakkında konuştukça birbirlerini ve vücutlarını keşfeder, böylece cinsellikten alınan keyif artar.
    Cinsellik ile ilgili yaşadığınız kaygı, korku ya da isteklerinizi muhakkak partneriniz ile konuşun. Cinsel sorunlar konuşulmadıkça çiftler birbirinden gün geçtikçe uzaklaşır. Cinsel sorunlarınızın ilişkinizi soğutmasına izin vermeyin ve gerekiyorsa profesyonel yardım alın.

    Seks sadece yatakta ve karanlıkta yapılır

    Seks yapılan mekan ve ortamın özellikleri tamamen eşlerin zevkine göre karar verilebilecek bir durumdur. Özellikle bayanlar cinsellik konusunda daha utangaç olduğu için partnerlerinin kendisini çıplak olarak görmesinden rahatsızlık duyarlar ve sevişirken tamamen karanlık olan bir ortamı tercih ederler. Kendinizi yavaş yavaş çok karanlık olmayan ortamlarda sevişmeye alıştırabilirsiniz. İlk etapta perdeler ya da şıklar açıkken sevişmeniz tabii ki kolay olmayacaktır ancak tamamen karanlık olmayan hafif loş bir odada birbirinizi sevişirken görebileceğiniz bir ortamda seks yapmak hem size hem de partnerinize daha çok zevk verecektir.

    Aynı şekilde klişeleşmiş bir diğer yanlış da seksin yatak odasından başka yerde yapılamayacağıdır.
    Seks banyoda, mutfakta, oturma odasında, halının üstünde, koltukta, sandalyede de yapılır. Seksi belli kalıplar içerisine koymak ondan alınan zevki kısıtlar. Seks, iki kişi arasında ve özel ortamlarla yaşanır. Baş başa olduğunuz her mekan seks için uygun ortama dönüştürülebilir. Bu tamamen sizin ve parnerinizin hayal gücünüze kalmış :)

    Kadınlar sadece klitoral orgazm yaşarlar

    Kadınlarda orgazm, çoğunlukla direkt klitoris uyarısıyla oluşuyor. Klitoris, erkekteki penis başının karşılığıdır ve cinsel ilişki veya mastürbasyon sırasında klitoris erkeğin penisi gibi sertleşmektedir. Ancak kadınlar klitoral orgazmın yanı sıra vajinal orgazm da yaşayabilirler. Vajinal orgazm, cinsel ilişki sırasında penisin vajinaya girmesi ile yaşanan orgazmdır. Bu daha çok, zamanla öğrenilen bir tecrübedir. Vajinal orgazm ve klitoral orgazmı bir arada yaşadığınızda ise mükemmel orgazmlar yaşamanız kaçınılmazdır.

    Ön sevişme olabildiği kadar uzun tutulmalı

    Ön sevişmenin süresi kaliteli bir cinsel birliktelik için çok önemledir ve penisin vajinada kalma süresini uzatır. Genelde erkekler ön sevişme aşamasını atlayıp bir an önce ilişkiye girmeyi tercih etseler de kadın için genital bölgenin gevşemesi ve kayganlaşması açısından yeterli sürede ön sevişme gereklidir. Fakat sanılanın aksine çok uzun süren ön sevişmeler orgazmın kalitesini düşürür. Gereğinden fazla uzatılan ön şevişme, hem kadının hem de erkeğin orgazma ulaşma süresini uzatır ve yaşanacak orgazmın şiddetini düşürebilir.

    Fantezi kurmak sapıklıktır

    Fantezi kurmak ve cinsel sapkınlık ayrı şeylerdir ve birbirlerine asla karıştırılmamalıdır. Sağlıklı her birey cinsel fantezi kurar ve bu gayet normaldir. Cinsel fanteziler seksin önemli bir parçasıdır, hem kadın hem de erkeğin cinsel coşkusunu ve heyecanını artırır. Fanteziler, cinsel hayatı zenginleştirir, monotonluktan kurtarır ve cinselliği daha keyifli yaşamaya yardımcı olur.
    Bu nedenle partneriniz cinsel fantezilerini sizinle paylaştığında ona sapıkmış gibi davranmaktan vazgeçin. Ayrıca siz de cinsel fantezilerinizi onunla rahatlıkla paylaşmalısınız. Cinsel fantezileri, seks hayatınızı canlandıracak ve cinsellikten alacağınız keyfi artıracak bir eylem olarak değerlendirirseniz, yıllardır içinizde sakladığınız ve kimselere itiraf edemediğiniz fantezilerinizi dile getirmeniz de daha kolay olacaktır.

  • En yaygın ilişki sorunları

    En yaygın ilişki sorunları

    Her ilişkide ufak da olsa bir takım sorunlar vardır. Ancak bazı sorunlar küçük gibi görülse de çiftlerin birbirlerine tahammül sınırlarını zorluyor ve bitme aşamasına kadar getiriyor.

    İşte ilişkilerde en yaygın 6 sorun:

    Dürüstlük
    Çiftlerin aile, iş, arkadaş, geçmiş ilişkileri vb. konular hakkında birbirlerine dürüst olmaları gerekir. Dürüstlüğün olmadığı ilişki bitmeye mahkumdur. Eğer bir ilişkiye başlayacaksanız, %100 dürüstlük üzerine kurulmalıdır.

    Monotonluk
    İlişkiler belli bir süre sonra monotonluğun kurbanı olurlar. Sürekli aynı şeyleri yapmak bir süre sıkılmanıza ve öfkenizi kontrol edememenize sebep olur. Bu yüzden partnerinizle birlikte eğlenceli çeşitli aktiviteler yapmaya önem vermelisiniz.

    Kişisel zaman
    Eğer ilişkinizin bozulmadan ilerlemesini istiyorsanız, partnerinize kişisel zaman kullanmasına hak tanımalısınız. Kimi zaman arkadaşlarıyla ya da ailesiyle yalnız görüşmek isteyebilir. Bunu sorun haline getirmeden anlayışla karşılamalısınız. İlişkinizde bir denge kurun ve herkesin kendine zaman ayırmasına izin verin.

    Güven eksikliği
    Birbirine güvenmeyen ikilinin ilişkilerini sürdürmesi imkansızdır! Güven eksikliği olan ilişkiler bitmeye mecburdur!

    Karmaşık konular
    Çiftler biri, özellikle kadın mesleki olarak erkek arkadaşından daha iyi bir konumda olması sorun yaratıyor.

    Zamanla ilgili mazeretler
    Bir ilişkiyi uzun süre idare edebilmek için çaba gerekir. Ne kadar meşgul olursanız olun, birbirinize zaman ayırmadığınız her an bir süre sonra alışkanlık haline gelir ve ilişkinizin er ya da geç son bulmasına neden olur.

  • Onu peşinizden koşturmanın yolları

    Onu peşinizden koşturmanın yolları

    Erkekler, kovalamayı severler. Biz kadınlarsa kovalanmayı.

    Eğer ilişkinizin dinamiğini değiştirmek ve sizin peşinizden koşmasını sağlamak istiyorsanız tek yapmanız gereken durmak. Onu kovalamayı bırakın. Durumun tersine dönmesi biraz zaman alır ama sonunda kovalayan o olur.

    Geri çekilin

    Bazen sadece kovalamayı bırakmak yetmez, kendinizi biraz geri çekmeniz ve aranıza mesafe koymanız da gerekir. Sabırlı olun ve olacakları görün. Geri çekilmek demek, sizi özlemesi için ona fırsat vermek ve her iletişiminizden kendinizi sorumlu kılmamak demektir.

    Flört edin

    Flört etmek, hoşlandığınız kişinin dikkatini çekmenin eğlenceli bir yoludur ve sizi kovalamasını sağlar.

    Muhtaçlık iticidir

    Genel olarak erkekler muhtaç kadınlardan hoşlanmazlar. Ondan isteklerde bulunmanız onun sizi kovalamasını sağlamaz hatta sizden kaçmasına neden olur. Ayrıca şikayet etmek ona itici gelmenize bile neden olabilir.

    Kendinize güvenin

    Kendinize olan güveniniz bir erkeğin sizi çekici bulmasının ilk nedenidir. Kadınların kendinlerine güvenmelerini erkekler karşı konulmaz bulurlar. Kendinizi tanıyın ve değerinizi bilin. Sizi elde etmek için uğraşmasına izin verin.

    Zor elde edileni oynayın

    Bu kitaptaki en eski numaradır ve hala da en çok işe yarayanıdır. Kolayca elde edilen kadın olmayın, telefon ilk çaldığında hemen açmayın, dışarı çıkmak için hazırlanırken biraz oyalanarak onu birkaç dakika daha bekletin ve en önemlisi zor ulaşılan bir standardınız olsun. Kazanan siz olacaksınız.

    Meşgul olun

    Bu dikkatle hareket etmeniz gereken bir durum. Meşgul olmalısınız ama çok da meşgul olmamalısınız. Burada ona vermeniz gereken mesaj size ait bir hayatınızın olduğudur. Bu, ona daha çekici gelmenizi sağlayacaktır.

  • Doğumla ‘Cicim Ayları’ Biter mi?

    Doğumla ‘Cicim Ayları’ Biter mi?

    Yapılan tüm araştırmalar bebekten sonra evliliğin özellikle doğumdan bir sene sonra kesinlikle etkilendiğini ortaya koyuyor.

    Aile ve çift terapisi üzerine kırk senelik birikimi olan, bu konuda kitaplar ve makaleler yayınlamış Amerikalı psikolog William Hiebert kendisine gelen çiftlere ilk olarak nasıl tanıştıklarını soruyor. Ve ‘aşk hikayelerini’ anlatmalarını istiyor. Sebebi, şu andaki mutluluk düzeyleri ne olursa olsun bir zamanlar birbirlerine aşık olduklarını hatırlatmak. Evet, bizde de öyle değil midir? Sürekli ‘koklaşan’ yeni evli çiftlere genelde şu söylenir: “Bunlar cicim ayları, hele birkaç sene geçsin o zaman görürüz sizi”. Sonra da eklenir: “Hele bir de çocuğunuz olsun, işte o zaman başlıyor her şey!”

    Farkında mısınız?

    Yapılan tüm araştırmalar bebekten sonra evliliğin özellikle doğumdan bir sene sonra kesinlikle etkilendiğini ve bunun üstesinden gelmenin en etkili yolunun farkındalık olduğunu destekliyor. Dolayısıyla, çiftlerin hangi konularda zorluk yaşayabileceklerini önceden olabildiğince tespit etmeleri, ileride yaşayabilecekleri sorunlar karşısında daha donanımlı olmalarını sağlıyor.

    Gelelim değişikliğe!

    Doğumdan birkaç gün önce ‘geleceğe bir mektup’ yazın birlikte! Bu mektupta bebek sahibi olacağınızı öğrenmeden önceki yaşantınızı, sadece siz ve eşiniz varken nasıl bir hayatınız olduğunu, daha sonra da tabii ki bu güzel haberle birlikte neler hissettiğinizi, duygularınızı, beklentilerinizi, bebeğinizle ilgili hislerinizi yazıya dökün. Yukarıda önerdiğim gibi konuları konuşurken anne-babalıkla ve eş olmakla ilgili neler hissettiğinizi yazın. Ve sizi bekleyen bu anne-babalık yolculuğunda yazdıklarınızı zaman zaman hatırlayın. Günün sonunda, ortalık sakinlediğinde eşinizle bebekten önceki ve şimdiki hislerinizi paylaşın. Beklentilerinizin değişip değişmediğini konuşun ve tabii ki olabildiğince sık birbirinize ‘aşk hikayenizi’ hatırlatın!

    Devir iletişim devri!

    Bebeğinizi beklemeye başladıktan itibaren eşinizle konuşabileceğiniz konulardan birkaçı şunlar olabilir:

    • Bebeğiniz dünyaya geldikten sonra düzeninizin (uyku, seyahat, sosyal hayat, iş gibi) nasıl değişeceğini konuşun.

    • Her iki tarafın geniş aileleri ‘mutlu haberinizi’ öğrendikten sonra ne kadar hayatınızın içinde olacak? Genelde ne sıklıkla görüşüyorsunuz; habersiz evinize geliyorlar mı; tatillerinize birlikte çıkar mısınız? Bebekten sonra bunların nasıl değişeceğini öngörüyorsunuz? Ne kadar destek, ne kadar yalnız bırakılmak istiyorsunuz?

    • Bebek bakımı, düzeni, ileride disiplini gibi konularda kimden ya da kimlerden fikir ve bilgi almayı planlayın. (Çocuk doktoru, bebek hemşiresi, pedagoglar, ailedeki büyükler, kitaplar, arkadaşlarınız gibi)

    • Bebeğinizin yetiştirilmesi konusunda fikir ayrılığı yaşarsanız kimin yöntemleriyle yola devam edeceğinizi kararlaştırın.

  • İsimlerin Baş Harfi Aşkı Etkiliyor

    İsimlerin Baş Harfi Aşkı Etkiliyor

    Uzmanlar, isimlerin insanın karakterini etkilediğini açıkladı.

    A: İlla da ilişkilerinizde romantizm diye tutturduğunuz söylenemez! Daha çok aksiyonla ilgilisiniz. Hareket lazım size, hareket… Üstelik uğraştığınız her şeyde. Flört edecek kadar sabırlı değilsiniz. Ama dobralığınıza söyleyecek hiçbir şey yok. Eşiniz çok çekici olmalı. Özellikle fiziksel yönden! Çünkü bir şehvet düşkünü olarak siz buna çok önem verirsiniz.

    B: Mantıklı olduğunuz kadar romantiksiniz de… Mum ışığında yemek, ay ışığında yürümek sizin için önemli kavramlar… Sevgiliniz size hediye almak zorunda çünkü bu tür jestleri ve sürprizleri seviyor ve önemsiyorsunuz. Sadakatiniz yüksek ve sevginizi ifade etme kabiliyetiniz ise muazzamdır.

    C-Ç: Sosyallik paçalarınızdan akıyor. Siz flörtsüz duramazsınız. Sevgiliniz yandı her an yanınızda olmak zorunda… Duygulu ve duyarlısınız. Biraz bencilsiniz, ne ayıp, sanki eşiniz, sevgiliniz size tapmak zorunda!

    D: Biraz takıntılısınız! Onu elde etmek için elinizden geleni yapıyorsunuz. İmkânsız olsa bile kolay kolay vazgeçmiyorsunuz. Olumlusunuz ve duygusal yönünüz genellikle mantığınızın üzerinde kalıyor. Sıfatlarınız şunlar; Kıskanç, bencil ve sadık!

    E: İş, stres, para, dış etkenler evlilik hayatınızı olumsuz yönde kolayca etkileyebiliyor. İhtiyacınız sürekli ilgi. Allah kolaylık versin.

    F: İdeal sevgili, ideal romantik. Sevgilinizi ilahlaştırıyorsunuz. Üstelik bundan zevk alıyorsunuz. Dışarıdan gösteriş düşkünü olarak görülebilirsiniz ama içinizde sıcak ve romantik bir insan var. Umarım peşinde koştuğunuz ideal sevgiliye ulaşırsınız.

    G: Sizin için söylenecek iki sözcük: Müşkülpesent ve ayrıntıcı. Biraz özentisiniz. Statüsü sizden yüksek insanlarla ilişki kurmaya bayılıyorsunuz. Ayrıca bir özelliğiniz daha var, erotizmin zirvesine nasıl ulaşabileceğinizi iyi biliyorsunuz.

    H: Sürekli bir arayış içindesiniz. Üstelik ne aradığınızı da biliyorsunuz: Sizi her yönden zenginleştirecek bir partner. Onun için her şeyi yapabilirsiniz. Ama bunu yatırım gözüyle yapmanız iyi değil. İtiraf edin bazen yapıyorsunuz!

    I– İ: Sevmek ve sevilmek için yaratılmış birisiniz. Aradığınız kişiyi bulduğunuzda onun için yapamayacağınız şey yok! Sürprizler yapmaya bayılır, gündelik hayatı bile çok özel yaşayabilir ve yaşatabilirsiniz. Ömürlük evliliklerin kişisi de denebilir size… Ancak güven duygusu da hayatınızda önemli bir kavram olarak yer alır..

    J: Müthiş bir fiziksel enerjiniz var. Sizin için karşı cinsle ilişki bir meydan okuma. Romantik olduğunuz söylenebilir ama sizi asil ilgilendiren baştan çıkarmak. İdeal aşka inanıyorsunuz. İşiniz kolay değil.

    K: Ketum ve utangaçmış gibi görünüyorsunuz ama son derece şehvetli ve duyarlı bir insansınız. Ama bunu kimseye çaktırmıyorsunuz. Ticari kabiliyetlerinize maşallah. Bu işin bütün ayrıntılarına hakimsiniz. Ciddi görüntünüz insanlarda çekingenlik yaratıyor. Aldatmaktan ve aldatılmaktan nefret edersiniz.

    L: Aşk, sizin için tutkuyla eşdeğer. Sevilmekten çok sevmeye önem veriyorsunuz. Birine bağlanmak sizin için çok değerli. Aşk konusunda her alanda başarı garanti. Bu yüzden biraz maymun iştahlısınız. Yeni tatlar deneme potansiyeline sahipsiniz. Tuzlu mu, tatlı mı, ekşi mi? Sevgilinizin işi zor çünkü entelektüel olmak zorunda.

    M: Çok duygusalsınız. Bir ilişkiye girdiğinizde tüm benliğiniz eriyip gidiyor. Fantezileriniz ve enerjiniz tükenecekmiş gibi durmuyor. Birlikte olduğunuz insanı çocuk gibi koruyup, kolluyorsunuz. Ama onun bundan sıkılabileceğini hiç düşünmüyorsunuz.

    N: Sizi yakından tanıyanların asla inanmadığı iki sıfatınız var: Masum ve çekingen. Bu sadece dış görünüşünüz. Son derece aldatıcı. Maalesef mükemmeliyetçisiniz. Bu yüzden de sizin standartlarınıza uygun birini bulmanız çok zor oluyor.

    O – Ö: Biraz çekingensiniz. Enerjinizi başka alanlara yönlendirmeniz bu yüzden. Para ve güç sizin için çıkış yolu.

    P: Sizin için hayatın anlamı sosyal statü. Biriyle birlikte olabilmeniz zor. Çünkü eli yüzü düzgün olmayan biri sizin statünüzü düşürür. Üstelik çok da zeki olmalı çünkü siz tartışmadan duramazsınız.

    R: Birlikte olmak için en iyisi kendinizi kopyalamanız olurdu. Çünkü sizin tıpkı kendiniz gibi birine ihtiyacınız var: Entelektüel ve zeki. Akıl sizin için fiziksel güzellikten daha önemli.

    S – Ş: Gevezesiniz. En büyük zevkiniz konuşmak. Esiniz dinlemekten hoşlanmıyorsa yandınız. Eş değiştirmek zorundasınız. Çünkü konuşmak sizin için bir ihtiyaç. Hayatınızdaki her şey derli toplu olmalı. Uyumsuzluk ve karmaşadan nefret ediyorsunuz. Siz her şeyi kontrol etmek istiyorsunuz. Çok flört ediyorsunuz. Ama bir kere kalbinizi kaptırmaya görün, dünyanın en sadik insani oluverirsiniz. Size uygun sevgili bulamazsanız, iyi bir kitapla da idare edebilirsiniz.

    T: Tam bir romantik. Aşka düşkünsünüz. Flört için ideal bir tipsiniz. Aşık olduğunuzda romantiksiniz ve bu yüzden de kırılgansınız. Ufak bir aksilik durumunda bu durumu düzeltmek için her şeyi yapabilirsiniz. Ama unuttuğunuz bir şey var; ayaklarınızın yere sağlam basması durumunda anında gerçekçi olursunuz.

    U – Ü: Tam bir paradoks. Gerçekçi bir aşıksınız. Her zaman değer verecek birini ararsınız. Sevmek için yaratılmış, duygusallığı her şeyin üstünde tutarsınız.

    V: Sizden adam olmaz, her zaman özgürlük ve heyecan peşindesiniz üstelik gizemli insanlar ilginizi çeker, sizi büyüler. Ya yaşça büyük ya da küçük insanların peşinde koşarsınız. Bu yüzden bütün ilişkileriniz tehlikelidir.

    Y: Bağımsızlık, sloganınızdır. Biriyle olmanız zor, haliyle. Her zaman kendinizi ispatlamak zorundasınız. Özellikle sevgilinize karşı… Ya o da kendini ispatlamaya kalkarsa? Ama Allah için son derece açık ve çekici bir insansınız.

    Z: Aşkın acı çekmek olduğunu artık biliyorsunuz. Samimi, hassas, duygusal ve hayalperestsiniz. Başı dertte olan insanlar için, sizden daha iyi biri bulunamaz. Üstelik her zaman da sevgilinizin kurtarıcısısınız. Ama paylaşmaktan çok hoşlanmıyorsunuz. Özel hayatınızı, sırlarınızı kendinize saklıyorsunuz.

  • Her İlişkide Uyulması Gereken Kurallar

    Her İlişkide Uyulması Gereken Kurallar

    Hayatınızın merkezini ona ayırdınız. Fakat bu her davranışını desteklediğinizi göstermez. Bu davranışları değiştirerek aşık olduğunuz adamı ‘kusursuzlaştırmak’ istemez misiniz?

    Bu aslında dünyanın en eski alışkanlıklarından biri. En büyük tepkileri en sevdiklerimize veririz. Aslında sır sessizlikte gizli. Unutmayın, ilgisiz olmak hem özgürlüğünüz, hem de göreviniz. Erkeklerin ‘duygusal ölçeklerini’ tespit etmek zordur, fakat kesişim noktaları pek farklılık göstermez. Anlatmamak ama anlaşılmak isterler. Siz de onların dilinden konuşun.

    ‘Erkek dili’ dersine başlamadan önce bir uyarı yapalım:

    Onu değiştirmeye çalışmayın, karakterine saygı duyun ve özümseyin. Sadece tutumlar şekildeğiştirebilir, özellikler asla değişmez.
    İlgisiz olma ilgisi

    Bu size acımasızlık olarak gelmesin. Ama o size yanlış olduğunu düşündüğünüz bir şey anlattığında, ya da sizin sinirlerinizi bozduğunda susun. O ilk aşamada rahatlamak için anlatır, sohbet için değil. İlgiyle dinleyin ama ilgi göstermeyin ve konuyu değiştirin. Tepkili olduğunuz davranışı başkasına karşı yaptığında bu kadar sakin kalmak elbette daha kolay olacaktır.

    İlginizi sevdiğiniz kişinin davranışından kendi mutluluğunuza çevirin. Mutlu olduğunuz kadar mutluhissettirirsiniz, rahat olduğunuz kadar da rahat…
    ‘Ne yaptığını önemsemiyorum, seni seviyorum’

    Bunu duymak tahmininizden daha etkilidir. Güven verir. Uygun zaman geçtikten sonra, yani o yeterince’rahat’ hissettikten sonra, ‘Şöyle yaptın, şu sebepten yanlış’ demek yerine karşı argüman geliştirin. ‘Şöyle davransan, daha iyi hissederdim/hissederdi’ demeyi tercih edin. Bu ayna etkisi yaratır.

    Unutmayın! Ona nasıl bakarsanız, size öyle bakar.

  • Evlilik mi,Kariyer mi?

    Evlilik mi,Kariyer mi?

    Bu iki kelime arasında kararsız mı kalıyorsunuz? Bunların ikisi de önemli mi diyorsunuz? Gelgitler mi yaşıyorsunuz; bunun için mutlaka iyi düşünmelisiniz…

    Kariyer hayatınızın bir dönüm noktasıdır; çocukluk, eğitim, tecrübeler derken hayat akıp gitmeye ve yoğunlukları da beraberinde getirmeye devam eder. Hayatınızdaki tüm dönüm noktaları sizi gelecekte yapacaklarınızla karşılaştırır; eğer kariyer sahibi olmak istiyorsanız işkolik olmaktan geçtiğine inanırsınız, aslında kariyer sahibi olmakla işkolik olmanın hiç de alakası olmadığını belirtmek isterim. Aslında her yaptığınız şeyi kararında yaparsanız hayatın tüm mutluluk veren nimetlerinden yararlanabilirsiniz.

    Bunun için yapmanız gereken her şeyi kararında uygulamak; örneğin; iş için ayırdığınız zamanı iş için ayırın, eve iş getirmeyin eve geldiğinizde artık işten bahsetmeyin, sizi mutlu eden şeylerle meşgul olun. Evlilik kararı kolay verilecek bir karar asla değildir. Bunun için iyi düşünün karşınızdaki kişinin size ne kadar değer verdiğini, onun hayatında nerede olduğunuzu iyi bilin.

    Uzun süreli ilişkiler evlilik için en doğru adımı oluşturur. Bunu göz önünde bulundurarak ilişkiye başlayın. Sürekli kendinizi ön plana atmayın unutmayın ki karşıdaki kişinin de kendine ait bir hayatı var. Bunun için ikisi arasında seçim yapmaktan vazgeçin siz sadece hayatınızdaki şeyleri sıraya koyun ve planlı yaşayın, eğer bunu uygularsanız asla pişman olacak şeyler yaşamazsınız.

  • Boşanacak çiftler baştan bellidir

    Boşanacak çiftler baştan bellidir

    Eğer evliliğinizle ilgili sorunları çok ciddi buluyor, bunlardan söz etmeyi yararsız görüyor ve yalnızlık çekiyorsanız sonun başlangıcındasınız.

    Hayatın her alanında olduğu gibi evlilikte de konuşmak, anlaşmak anahtar sözcükler. Çiftler bunu kendileri başaramıyorlarsa bir evlilik terapistinden yardım almaları gerekiyor. Davranış Bilimleri Enstitüsü Kurucu Başkanı Psikolog Emre Konuk, bazen insanların evlenecekleri insanla nerede oturacaklarından çocuk doğurup doğurmayacaklarına kadar pek çok konuyu ‘konuşmadıklarını’ söylüyor. Psikolog Emre Konuk anlattı:

    Geçmişte travma yaşayanların evlilikleri kötü mü gidiyor?
    Bu çok önemli bir risk. Eğer kişinin geçmişinde çözülmemiş ve hâlâ etkili travmatik olaylar varsa evlilik kalitesinin düşmesi olası. Mesela kişi şiddete maruz kalmışsa, ailesinde şiddet gözlemişse ya da cinsel taciz, ihmal edilme gibi sorunlarla karşılaşmışsa bu durum evliliği olumsuz etkileyebilir. Bir başka gözlemlediğimiz şey de şu: Eğer evli çiftler geçmişlerinden söz ederken iyi ve güzel şeyleri anlatıyorlarsa sorunları çözmek daha kolay. Buna karşılık evlilikleri çıkmaza girenler hep kötü anları hatırlıyor. Ya zamanında hatırlanacak yoğunlukta ve sıklıkta güzel bir an yaşamamışlar, ya da kötü anılar yüzünden iyiler de artık hatırlanmayacak hale gelmiş. Bir de bozuk aile ilişkileri evliliği riske sokar.

    Biraz açar mısınız? Bozuk aile ilişkilerinden neyi kastediyorsunuz?
    Bazılarının ortalama bir aileden farklı yaşam tarzları olabiliyor. Mesela eve ne zaman gelineceği, gidileceği, ne zaman yemek yenileceği, televizyonda hangi programın seyredileceği, giyim kuşamını nasıl olması gerektiği gibi bazı aile kuralları yerine oturmamış, herkes tarafından benimsenmemiş olabilir. Birçok aile, yaşamı içinde bu meseleleri halleder. Uzun boylu konuşmazlar bile! Akşam aile oturur televizyonda bir şeyler seyreder, birileri mızmız eder ama ciddi bir sorun çıkmaz. Akşamları yedi-sekiz arasında sofraya oturulur, yemek yenilir. Evin gençleri ne zaman sokağa çıkabileceğini, hangi koşullar altında izin alması gerektiğini bilir. Bütün aileler bu kuralları oturtmak zorundadır. Sofra kurulmasından bulaşıkların yıkanmasına kadar birçok şey, bazı ailelerde hiç halledilmeyen sorunlara dönüşebilir. Ve bozuk aile ilişkileri ortaya çıkar.

    Peki bu durum nasıl düzelir?
    Konuşmak ve anlaşmak anahtar sözcükler. Eğer kendileri bunu beceremiyorsa bir evlilik terapistinden yardım almaları gerekir. Aslında kritik nokta şu: Evlenirken insanlar nerede oturacaklarını, nerede yaşayacaklarını, hatta çocuk doğurup doğurmayacaklarını konuşmuyorlar. Çocuk doğduktan sonra ne yapacaklar? Kim kalkacak, kim bebeğin mamasını hazırlayacak? Anne çocukla uğraştığına göre alışverişi kim yapacak?

    Hangi sorunlar kalıcı olma ihtimali var?
    Biriyle berabersiniz ama dikkatinizi çekecek kadar alkol ya da bir madde kullanımı var. Akşam yemeklerine çıktığınızda sıkça sarhoş oluyor. Bu çok ciddi bir durum. Çünkü bağımlılık bugünden yarına kolay değişen bir şey değil. Dolayısıyla birinin alkol, kumar, at yarışı, televizyon gibi bağımlılıkları varsa bilin ki bu sorun evlendikten sonra da devam edecek.

    Evlenince düzelme ihtimali hiç mi yok?
    Genellikle bu çok küçük bir olasılık. Evliliğinde problem yaşayanlara soruyoruz: “Peki siz nişanlıyken şikâyet ettiğiniz bu sorunları görmüyor muydunuz?” Çok sık aldığımız yanıtsa şu oluyor: “Vardı! O zamanda böyle beni ihmal eder, çabuk öfkelenirdi ama düzelteceğimi sanıyordum.” Maalesef birçok kişi kendini Saba melikesi ya da Büyük İskender olarak gördüğü için her şeyi düzeltebileceğini sanıyor. Bir evlilikte en zararlı düşünce bu. Çünkü evlilik eğlencelik bir alan değil. Aile kurmak, çocuk sahibi olmak, başka doyumlar almak için evlenilir, eğlenmek için değil!

    Evliliklerinden doyum almayanlarla konuştuğumuz zaman niye evlendiklerini sorarız. Birçok çift eşinin saygı duyduğu nitelikleri konusunda bir şey söyleyemez. Ama birbirlerini çok sevdiklerini, âşık olduklarını kolayca anlatırlar. “Peki ama eşinin neyini beğeniyordun?” diye sorunca “Beni çok seviyordu, ben de çok âşıktım” diye yanıtlayabiliyorlar. Halbuki evliliği iyi gidenlere bu soruyu sorduğumuzda çiftler saygı duyduğu birkaç özellikten söz edebiliyor.

    Aşk bir evlilik için yeterli değil mi yani?
    Aynen öyle. Hatta bu açıdan bakarsak görücü usulüyle evlenmek daha garanti. Çünkü saydığımız bütün risk faktörlerini anne-baba eliyor. Eğitim farkı var mı, dürüst mü, ahlaklı mı, kötü alışkanlığı var mı? Bu risk faktörlerini eledikten sonra geriye bir tek iki insanın birbirine yakınlık duyması kalıyor. O da oluyorsa evleniyorlar. Oysa aşk dediğin zaman bu kriterlere bakmazsın bile. Bir başka tehlikeli durum da, seksin ilişkinin ana motoru haline gelmesi. Eğer ortak beğeniler, paylaşım yok, bir tek seks varsa ilişki tehlikede anlamına gelir. Evlenmeden önce cinselliği yaşayanların birçoğu sanıyorlar ki iyi seks evlendikten sonra da hep böyle mükemmel devam edecek. Böyle bir şey olmuyor tabii!

    Eşlerden biri evlilikteki sorunu anneye ya da babaya bağlıyorsa çözüm ne olmalı?
    Evliliklerde maalesef bu çok yapılır. Eğer bir sorun var ve bu aileye bağlanıyorsa o evlilikten hiç hayır gelmez. Sizi rahatsız eden şeyi ilişki problemi olarak algılamıyorsanız kaynanayı ne yapabilirsiniz ki? Kaynanayla uğraşamazsın. İlişkiyle uğraşabilir, onu değiştirebilirsin.

    İşin sonuna geldiğimizi nasıl anlarız?
    Birçok çift terapiye geldiğinde aralarında iletişim problemleri olduğunu, çocukla ilgili konularda anlaşmazlık olduğunu söyler. “Peki evliliğinizde ciddi bir sorun var mı?” diye sorduğumuzda “Hayır, yok” derler. Mesela nasır çok acıtır, bağırtacak kadar acıtır, ama öldürmez. Migren krizi bir hafta sonu evinde kapalı kalmanıza yol açabilir. Kendini yerden yere atarsınız, ama hayati bir sorununuz yoktur. İşte ne zaman “Evliliğimizde ciddi sorunlar var” cümlesi söylenirse anlayın ki o evlilik tehlikede. Taraflardan biri artık bir noktaya gelip, sorunları paylaşmak istemiyor. Ona göre artık sorunlardan söz etmek yararsızdır. Hele sorunlardan söz etmeyen kadınsa, anlayalım ki kadın o evliliğin ipini çekmiş.

    Neden kadın daha belirleyici?
    Erkekler çoğunlukla “Bunları paylaşmak, konuşmak bir işe yaramıyor. Daha çok kavga ediyoruz” diyor. Yani kavga çıkmaması için susabiliyor. Ama “Eşini seviyor musun?” diye sorduğumuzda “Çok seviyorum, çok iyi annedir. Bir tek dırdırı var” diyor. Bu konuşmadan anlıyoruz ki, erkek konuşmayı yararsız görüyor. Ama kadının konuşmayı yararsız görmesi artık o kocayı yararsız görmesi anlamına gelir. Boşanmadan az önce ya da aldatmaya doğru süreçte bir başka tehlikeli nokta da eşlerden birinin sorunları tek başına çözmeye çalışması. Mesela daha önce kadın eve geldiğinde çocuğunun okuldaki sorunlarını, kendi problemlerini anlatıyor ama bir zaman sonra bunlardan hiç bahsetmiyorsa kritik bir süreç başlamıştır. Kadın artık okulda bir problem varsa kocasına söylemez, okula gider, öğretmenle konuşur, kendi çözmeye çalışır. Veya kendiyle ilgili sorunları için arkadaşlarından destek alır. İşte bunlar artık evliliğin sonuna doğru gözlemlediklerimiz. Bir de bütün bunlar sırasında evlilikte paralel bir yaşam olur. Yani aynı ev paylaşılır ama kimse kimseyle konuşmaz, herkes kendi işine bakıp ihtiyaçlarını karşılar. Kronik olarak kendini yalnız hissetme depresif bir halin de belirtisi olabilir ama değilse o evlilikte ciddi bir sorun vardır.

    Aldatılan biri neler hisseder?
    İnsan canlısının yaşayabileceği en büyük acının sevdiği birinin ölümüyle yaşandığı söylenir. Bu yüzden de matem tutulur. Matem de makul bir sürede biter. Ama ihanete uğramış biri ömrünün sonuna kadar daha büyük bir acı yaşamaz. Aldatmada yaşanan tek bir duygu değildir. Çoğu zaman birçok duygu ve düşünce çelişir: Kızgınlık, öfke, çaresizlik, dışlanma, utanç, intikam, beğenilmeme, kendine olan güvenin sarsılması, ayrılmayı istemek ama aynı zamanda kazanmaya çalışmak, zarar vermeyi istemek, yalnız kalmaktan korku, başkaları ne diyecek, insanlar bana acıyarak bakacaklar ve daha bir sürü son derece yıpratıcı duygu ve düşünce. Bunlar aldatılan kadın veya erkeklerin ortak yaşantısı. Dışavurumu farklılık gösteriyor.

    Peki eşler neden aldatır?
    Konuyla ilgili çalışmalardan değil, yıllar içinde bana anlatılanlar, terapiye gelenler ve gözlemlerinden bir şeyler aktarabilirim. Aldatma konusunda kadınları ve erkekleri birbirinden ayırmak gerekiyor. Türk erkeği evlilik dışı ilişkiyi, kendisi için ahlaki bir sorun olarak görmez ve doğal karşılar. Bu erkekleri yoldan çıkmaya ciddi biçimde özendirir. Eğitim çok erken başlar. Anne baba ve diğer aile büyükleri oğullarının karşı cinse olan düşkünlüğünü, biçimini sorgulamadan alabildiğine destekler. Kız arkadaşıyla çıkarken başka bir kızla ilişki kurarsa, bu onun doğal hakkı olarak görülür. Aldatan Türk erkeğini sınıflandırdığımızda karşımıza şöyle bir tablo çıkıyor: Şeytana uyanlar, aldatmadan duramayanlar, romantikler ve eşiyle sorunu olduğunu söyleyenler.

    Kimlerin ‘şeytana uyma’ potansiyeli yüksek?
    Eşini aldatanların büyük bir kısmı biraz önce söylediğimiz bir eğitim sürecinden geçenlerden çıkar. Çevresindeki yetişkinler durmadan zamparalık hikâyeleri anlatırlar ve bununla övünürler. Önüne çıkan fırsatları değerlendirmeyenler, ‘anasının kuzusu’, ya da ‘light erkek’dir. Bir halt edip de yakalanırsa beyninin oyulacağını, çocuklarının hesap soracağını düşünenler uzun süre eşlerini aldatmadan işi götürürler. Yaklaşık bir istatistikle evliliğin ilk birkaç yılından sonra kader ağlarını örer ve olan olur. İşin cinsel yanı genellikle ön plandadır. Yakalanana kadar da böyle gider. Eşini aldatması için evliliğiyle ilgili önemli bir sorunu olması da gerekmez. İyi bir aile babası olarak, dersini de almışsa bir daha yaramazlık yapmadan önce 36 defa düşünür. Bu türün yarattığı tahribat, uslu çocuk olup denilenleri yaparsa nispeten kolay giderilir. Bu grupta boşanma oranı düşüktür. Ancak evliliğin kalitesi dikkat edilmezse ciddi biçimde etkilenir.

  • Erotizmin dansı

    Erotizmin dansı

    Her insanın için hem erkeksi hem de dişi bir yön var… Erkekte erkeksilik, kadında dişilik ön planda oluyor ve bunlar dengede olduğunda erkek erkeliğini, kadın kadınlığını daha kolay hissedebiliyor ve sağlıklı bir iletişim kurarak birbirini tamamlayabiliyor. Erkek az seks yaptığında ve yeteri kadar takdir edilmediğinde, kadın çok çalıştığında ve anlaşılmadığında denge bozuluyor ve ilişkilerde sorunlar yaşanmaya başlıyor. Bozulan dengenin yeniden sağlanabilmesi için çiftler romantizm ve erotizmin dansına ihtiyaç duyuyor.

    KADINLAR ROMANTİZMİ ERKEKLER EROTİZMİ SEVİYOR…

    Romantizm kadın-erkek ilişkilerinde büyük önem taşıyor. Çünkü günümüzde kadınlar genellikle erkeksi yanlarının ortaya çıkmasına neden olan geleneksel erkek işlerinde çalışıyor. Bu nedenle kadınlar biraz olsun rahatlayabilmek ve gevşeyebilmek için, dişiliklerini kazanmak konusunda eşlerinin yardımına gereksinim duyuyor. Bu konuda en iyi yardım romantizm… Romantizm kadınların zamanla uzaklaştıkları dişilik yanlarını yeniden keşfetmelerine ve erkeklerinde daha kolay erotizm almalarına yardımcı oluyor. Özellikle duygularını açıklayıp paylaşmaktan hoşlanmayan çiftler için romantik dakikalar oldukça önemli… Çünkü romantik anlarda kadınlar erkeklerin gözlerinde özel ve değerli olduklarını, anlaşıldıklarını, oldukları gibi koşulsuzca kabul edildiklerini, sahiplenildiklerini, saygı ve destek gördüklerini hissediyor. Bu hisler kadınların erkeklere erotizm sunmalarını kolaylaştırıyor. Erotizm sonucu yaşanan seks, erkeklerin duygularıyla ve içlerindeki dişi yönle bağlantıya geçmelerini ve kadınlarla daha iyi iletişim kurabilmelerini sağlıyor. Bu nedenle kadınlar romantizmi, erkekler erotizmi seviyor ve vazgeçemiyor. Böylece romantizmin ve erotizmin dansı, tango tadında gerçekleşebiliyor, çiftin arasındaki iletişim ve yakınlık güçleniyor, tutku artıyor.

    ROMANTİK ALIŞKANLIKLAR GELİŞTİRMEK GEREKİYOR…

    Romantizmin canlı kalabilmesi için çiftlerin aralarındaki iletişimin çok iyi olması gerekiyor. “Konuşmak” kadınların, “takdir edilmek” erkeklerin en önemli gereksinimlerinden biri… Romantizmin sürebilmesi için kadınlar dokunulmak, dinlenmek, duygularını paylaşmak ve anlaşılmak isterken, erkekler ise bir kral gibi takdir edilmek, onaylanmak ve zaman zaman yalnız bırakılmak istiyor. Erkekler “Seni seviyorum, sana değer veriyorum!”, kadınlar ise “Sana ihtiyacım var!” duygusunu belirtecek “romantik alışkanlıklar” geliştirdiklerinde aralarındaki yakın ilişki sağlıklı kalabiliyor. Romantik alışkanlıklar, erkeklerin sarılarak veya “İyi misin?” diye sorarak eşlerine değer verdiklerini gösteren ve kadınların partnerlerine “Sen harikasın!” gibi güzel sözlerle takdir ettiklerini belirten çok yalın davranışlar… Romantik davranışların sadece hediyeler ve lüks restoranlar için çok para harcamaktan geçtiğini düşünmek büyük bir yanılgı… Çoğu zaman baş başa mum ışığında yemek yeme, çiçek alma, iltifat etme, duyguları ifade etme, ilgi gösterme, elini tutma, koluna girme, sarılma, fotoğraf albümü hazırlama, beraber romantik bir film izleme, sevilen şarkılardan bir CD hazırlama, ilişkideki ilk’leri hatırlayıp kutlama, birlikte tango kursuna gitme gibi ufak tefek jestler romantizmi canlı tutabiliyor. Burada önemli olan günlük hayat içerisinde fazla vakit ve para harcamadan duygulara dokunabilmek… Bu nedenle “Kadının dişiliğini besle, erkekliğin desteklensin!”, “Bir erkeği sıkıntılı bir zamanında seksle kendine getiren kadın gibisi yoktur!” veya “Bunalımdaki bir kadını anlaşılmak ve dokunmak kendine getirebilir!” deyişlerini yabana atmamak gerekiyor.

    AFRODİZYAK TANGO…
    Son olarak dans etmek, romantizmi ve erotizmi çağrıştıran bir aktivite… Özellikle tango gibi, çiftin kıvrak hareketlerinden oluşan Güney Amerika dansları uyum ve ahenk, dokunma ve ritimgerektirdiği için cinsel sinyaller yayıyor ve aşk hayatlarını canlandırmak isteyen pek çok çift tarafından tercih ediliyor. Çünkü şehvete meyilli olan tango, “bedenlerin dans hali” olarak biliniyor. Sorunlu ilişkilere can suyu verebilen tango, çekiciliğin ve tutkunun dansı olmasının yanında, soluğu kesen, arzuya boyun eğdirten ve tutkuya en güzel yanıtın verildiği birbütünleşmeme ve bir olma oyunu olarak da biliniyor. Bu oyunun temel stratejileri ise, baştan çıkarma ve yakınlaşıp uzaklaşma… Oyunu erkek yönetiyor, kadın uyuyor, görünürde tangonun düzeni bu… Ama bedenlerin ilişkisine sızmış olan erotizm ve romantizm zamanla dengeyi değiştiriyor, kadın direniyor, erkeğe teslim ettiği bedenini bir bakışla geri alıyor, yönetim bedenden bakışa, erkekten kadına geçiyor. Erotizm ve romantizmin dansında yaratıcılık, teslimiyetin açık masumiyetinden yasak olanın gizli günahkârlığına dönüşüyor ve afrodizyak tangoda denge sağlanıyor.

  • Evliliği neler yıpratır?

    Evliliği neler yıpratır?

    Aklını okumak
    Evlilikte ilişki bozulmaya ve mutsuzluk ortaya çıkmaya başlayınca araya mesafeler girer. Sürekli kavga, üzüntü, bir noktada çiftleri sessizliğe ve kendi dünyalarına iter. Fakat burada sözlü iletişim yerine sözsüz iletişim, yani davranışlardan anlamlar çıkarıp, eşi yargılama süreci başlar. “Hah! Yine kızdın. Bakışlarından anladım. Sen öyle demek istemedin. Senin kafanın içinde neler var, çok iyi biliyorum… ” tarzındaki yaklaşımlar, eşin jest ve mimiklerinden, hal ve hareketlerinden anlamlar çıkarmaya yöneliktir.

    Eleştiri
    “Sen hep böylesin. Zaten bir gün bile olsun beni dinlemedin, hep bağırıyorsun, beceriksizsin, filanın eşini örnek al, beni üzmekten zevk alıyorsun…” tarzındaki ifadeler, eşi suçlayıcı, yargılayıcı ve kırıcı eleştirilerdir. Oysa iletişimde “ben” dilini kullandığımızda eşimize şöyle diyebiliriz: “Ben bu sözünden veya davranışından dolayı çok üzüldüm, hayal kırıklığı yaşadım.” Bu ifade daha yumuşak olduğundan, ayrıca kişide oluşturduğu duyguyu da olaya yansıttığından eşi olumlu yönde etkileyebilir ve buna göre olumlu karşılık verebilir.

    Genelleme
    “Hep böylesin. Böyle yaparsın. Bencilsin. Hiç değişmiyorsun. Bu huyunu annenden / babandan kapmışsın. Bir gün de iyi yanını göremeyecek miyim?” tarzındaki ifadeler, eşi bir kalıba sokan ve damgalayan ifadelerdir. Mantıksal olarak düşündüğümüzde, madem ki eşiniz söylediğiniz gibi “hep öyle”, yıllardır değişmiyor; peki siz ne oranda değiştiniz? İşe kendinizi değiştirmekle başlayın.

    İşi yokuşa sürmek

    Zamanla eşlerden birinde olumlu bir değişiklik olmuştur veya gittikleri doktor dinlenilmiş ve kişi olumsuz bir davranışından vazgeçmiştir; diğer eşin: “10 yıldır sana söyledim, ama beni dinlemedin; sonunda dediğime geldin. Başkası deyince daha mı kıymetli oluyor?” biçimindeki konuşmaları, eşi üzen ve geriye döndürebilecek tarzdadır. Oysa ; “Bu değişiklikten dolayı çok mutluyum, sevinçliyim. Gel birlikte plan yapalım; başka nelerimizi değiştirebiliriz, onları konuşalım” tarzında bir diyalog kurulursa olumlu değişiklik pekişir ve devamı için de teşvik edilmiş olunur.

    Geçmişi hatırlatmak
    Herkesin evliliğinde, geçmişte yaşadığı olumsuz bir anısı vardır. Aile kavgaları, kırgınlıklar, ihanetler, küçük düşürmeler ve hayal kırıklıklarıdır. Geçmişte yaşanan kötü anıyı sürekli gündeme getirmek sıkıntı doğurur ve sorunları pekiştirir.

    Hep haklı olmak
    Hatalar, yanlışlıklar iki taraftan da kaynaklandığı halde “Kim daha haklı?” diye adeta “mahkeme” kurulur. “Evliliğimiz boyunca kavgaları hiç ben başlatmadım. Sen hep bana kötü davrandın, beni aşağıladın. Bütün sorunlar senden kaynaklanıyor!” gibi kalıp sözler, tıkanan evliliklerin klasik sözleridir. Oysa önce kendimize bakmamız ve “Ben nerede hata yapıyorum, yanlışım ne olabilir?” diye düşünmek gerekir. Sürekli karşı tarafı haksız görmek işin kolaycı yönüdür.

    Sorumluluk
    Aile yükünün tek tarafa yüklenmesi kişiyi aşırı strese sokup gergin ve öfkeli yapabilir. Bu yüzden hiçbir cinsiyet ayırımı gözetmeksizin yapılacak işleri ortaklaşa yapmaya gayret etmek gerekir. Diğer yandan, ilişkideki bozulmadan dolayı “Sen beni zorluyorsun, çıldırtıyorsun; bu yüzden öfkeleniyorum” yerine, “Seninle ilişkimde zorlanıyor ve bazen öfkemi kontrol edemiyorum” tarzında konuşulsa, kişi kendisini de ortaya koyuyor ve sorumluluğu paylaşmış oluyor; böylece eşi suçlamıyor, soruna dikkat çekip, üzerinde düşünülmesi gerektiği mesajını veriyor.

    Mantıksal yaklaşım
    “Ya bana iyi bir neden göster, söylediklerimi çürüt, ya da beni kabul et!” yaklaşımı evlilikle iş ilişkisini karıştırma yaklaşımıdır. Evlilikte roller, duygular, cinsellik ve birçok değişken rol oynar. Kendimizi “temize çıkarma”da mantık olayını ileri sürmek kendi kendimizi aldatmaktan ibarettir.

    Sözünü kesmek
    İletişimde en önemli husus, konuşan insanı sonuna kadar dinlemek, çok gerekliyse aralarda girmektir. Dinlememiz, anlamamız ve kendimizi anlatmamız gerekiyor. Bunun yolu da saygıyla dinlemek ve ses tonunu yükseltmemektir.

    Terapist yaklaşımı
    Eş, ne kadar ilgili ve tecrübeli olursa olsun, kendisini doktor yerine koymamalı; çünkü bir şey değişmez, eşi kendisini dinlemez ve dirençle karşılaşır. Bu yüzden “iyi bir eş, arkadaş, sevgili” nasıl olursa, ona öyle davranmalıdır.