Etiket: ilişki

  • Kadında Cinsel İsteksizlik

    Kadında Cinsel İsteksizlik

    * Anksiyete ve depresyon gibi psikiyatrik sorunlar cinsel isteksizlik yaratıyor ve bu rahatsızlıklar en çok kadınları pençesine alıyor.

    * Türkiye’de cinsel isteksizlik yaşayan kadınların yaş ortalaması 30-40 civarında seyrediyor.

    * Duygusal sorunların dışında, diyabet , MS, tansiyon, kalp ve damar hastalıkları da cinsel performansı etkiliyor.

    * Hormonal dengesizlikler ise cinsel isteksizlikte başrolü oynuyor.

    * Sevişmek istemeyen kadınların çoğunun eşlerinde, ya erken boşalma ya da ereksiyon sorunu olduğu ortaya çıkıyor.

    Türk insanının cinsellikle ilgili sorunları, beklentileri, konuya genel olarak yaklaşımı son yıllarda artan bir şekilde araştırmalara konu oluyor. Yapılan araştırmaların sonuçları gösteriyor ki, Türk insanının cinselliğe yaklaşımı Avrupa ülkelerinden çok ama çok geride. Türkiye’de cinsel mitler hala insanların yaşamlarını karartıyor.

    Özellikle Avrupalı kadınlarla Türk kadınlarının cinselliğe bakışlarının çok farklı olduğu bu araştırmaların sonuçlarından çıkan en önemli göstergelerden biri.

    Acıbadem Hastanesi Cinsel İşlev Bozuklukları Merkezi Psikiyatrı Cem İncesu’nun yaptığı açıklamaya göre; Türk kadını tüm yaşamı ve genç kızlığı boyunca öylesine baskı altında tutuluyor ve cinsel ilişkiden öylesine uzaklaştırılıyor ki, evlilik yaşamı içinde de cinselliği sadece eşinin beklentileri doğrultusunda yaşayıp bir süre sonra da hiç önemsemiyor. Çünkü cinsellik onun kendisi için yaşamadığı bir eylem olarak hayatından çıkıyor ve dolayısıyla cinsel isteksizlik problemleri ile sıkça karşılaşıyor.

    Bakırköy Prof. Dr. Mahzar Osman Ruh Sağlığı ve Sinir Hastalıkları Eğitimi ve Araştırma Hastanesi Psikiyatrlarından Dr. Armağan Samancı ise uzun zamandır evlilik terapisi yapıyor ve bu terapilerden çıkan sonuçların yorumunu yaparken şunları söylüyor. “Evlilik yaşamı ev hayatında sorunları olan kadınların cinsel istek azlığı yaşadıkları bir gerçek. Ve en önemlisi eşlerinden yeteri kadar ilgi göremeyen kadınlar da sıklıkla bu sorunu yaşıyor.

    Benim kadın hastalarımdan gözlemlediğim kadarıyla, Türk kadını, sevgiliyken cinselliği yaşayabiliyor ve isteksiz değil ancak elendikten sonra hızla anne, arkadaş, iş kadını, ev kadını gibi rolleri üstleniyor. Evlilik bunları beraberinde getiriyor ve bu roller Türkiye’de daha çok kadını eziyor. Evlenen kadının toplumsal rollerinin ağırlığı arttığı için sevgili rolü daha gerilere kayıyor. Aslında herhangi bir insan bunun testini kolaylıkla kendine uygulayabilir.

    Mesela, eve ayrılan zaman, işe ayrılan zaman, akrabalara ayrılan zaman, bir de ilişkisine ayrılan zaman değerlendirilirse ve ilişkisine diğerlerine göre çok küçük zaman ayırıyorsa sorunlar çıkıyor. Yani sevgililik rolüne verilen zaman azalıyor ve cinsellik sürekli geriye düşüyor. Türk kadınının cinselliğinden ve cinsel sorunlarından bahsedilince en çok rastlanan problem bu ve oranı yüzde 40’larda seyrediyor”

    Gelenekler ve cinsellik

    Cinsellik araştırmaları yapan, psikiyatrlar, ürologlar, sosyologlar Türkiye’de diğer toplumlara göre farklı bir tabloyla karşılaşmalarını toplumun gelenek ve göreneklere bağlı oluşuyla açıklıyorlar.

    Daha çok kırsal kesimde karşılaşılan geleneklerin baskısı aslında kimi zaman da kentlerde yaşayan kadınları baskısı altına alabiliyor. Ancak en vahim durum kırsal kesimde yaşanıyor çünkü bu baskılar nedeniyle, bastırılmış bir cinsellik ve cinselliğe hiç yaklaşımı olmayan insanlar görülüyor sıklıkla.

    Bunların yanı sıra yine araştırmalar ve sorunlarıyla doktorlara gidenlerin anlatımları gösteriyor ki, Türk erkeği kadının duygusallığını iyi tanımıyor ve kadının cinselliği ise duygusallığından geçiyor.

    İyi bir duygusal ortam yaratıldığında cinsel olarak uyarılabilir olan kadın bu durumda uyarılamıyor ve Türk erkeği bunu bilmediği için artı üzerine baskılar da eklenince ciddi problemler yaşanıyor. Kadın, karşısında monoton, heyecan vermeyen erkek modeli görünce bu cinselliği yaşamak için çok tetikleyici olmuyor. Kadının cinsel isteksizliğinde bu çok önemli bir unsur olarak kabul ediliyor.

    Psikiyatrlara göre, cinsel isteksizlik probleminin çözümü gerçekten zor çünkü sorun ilişkinin temelinden kaynaklanabiliyor. İlişkideki problemler çözülmeden onun çözülmesi de pek mümkün olmuyor. Ve kadınlar genel olarak etraflarındaki problemlerden etkileniyorlar. Eğer sorun hormonlardan kaynaklanıyorsa, ilaç tedavisi problemi çözebiliyor. Yani hormonal tedaviler ve bazı anti depresanlar önemli derecede sorunu gideriyor. Ancak bununla birlikte özellikle antidepresanların bilinçsizce alınmaması gerekli çünkü bunlar yardımcı tedaviler ve bazıları cinsel isteksizlik yaratıyor.

    Sadece sevişmek için yakınlaşmak istemiyorlar

    Hattat Hastanesi Psikoloğu Meliha Karayay ise cinsel isteksizlik problemi yaşayan kadınların belirli bir yaş ve eğitim skalası içinde değerlendirilemeyeceğini ve her yaştan kadının bu problemlerle karşılaştığına dikkat çekiyor.

    Karayay, “İş kadını, ev kadını olmaları fark etmiyor. Ancak cinsel isteksizlik sorunuyla gelen kadınların ortak özellikleri; evlilikleri ve özel yaşamlarıyla ilgili sorunlarının olması. Bu bayanlar, yoğun cinsel isteksizlik problemi ile bize geliyorlar ama partnerlerini de seviyorlar. Yani eşinden soğuma gibi bir problemleri yok.

    Sadece sevişmeyi istemiyorlar. Eşini seven ama onunla sevişmek istemeyen kadınların çoğunun eşlerinde ya erken boşalma ya da ereksiyon sorunu olduğu ortaya çıkıyor. İşte bu gerçek sorunlar kadınlarda ciddi oranda cinsel isteksizlik yaratıyor.

    Bir de eşinin sadece sevişmek isteği zaman kendisine yaklaştığını düşünen kadınlarda da cinsel istek problemi meydana geliyor. Bu konuda bir örnek vermek gerekirse, cinsel isteksizlik sorunu yaşana bir kadın bana şunları anlattı. “Sadece cinsel ilişki kurmak istediği zaman bana yaklaşıyor.

    Ben de bu nedenle uzak duruyorum, çünkü bu bir oyun gibi, hep belirli şeyleri yapıp sonra benimle sevişmek istiyor. Benden ne istediğini biliyorum ve bunu istemiyorum.” Ancak bu ve bu tür sorunları anlatarak bize gelen bayanlar cinsel anlamda daha canlı, uyanık olmak, cinsel istek duymak istiyorlar ve kendilerinde bu yönde bir eksiklik varsa bunun tedavisini isteyerek geliyorlar.

    Dolayısıyla erkekte oluşan şikayetin, kadında isteksizlik yaratması durumu da var. Kadının olayı nasıl ele aldığı da önemli. Kişisel faktörler, kişinin olayı ele alış biçimi sonucu değiştiriyor tabii ki” diyor.

    Depresyon da cinsel isteksizlik yaratır

    Karayay’a göre, cinsel isteksizlik tedavilerine bakınca; kadının ailevi sorunları, kişilik problemleri yoksa, ona cinsel tedavi yapmanın uygundur. Mesela kişi bir depresyon yaşıyorsa, ona cinsel tedavi yapmak zordur ki, cinsel isteksizlikle gelenlerin büyük bölümünde depresyon oluyor. Bu arada kadın ya da erkek iki cinste de testesteron hormonu, cinsel isteği etkileyen bir hormon.

    Bu nedenle testler yapılıyor ve cinsel yaşam kalitesi ölçülüyor. Kadında, süt oluşturan hormon, prolaktin de cinsel istek üzerinde etkili oluyor. Yani yüksekse isteksizlik yaratıyor. Testeron seviyesi düşükse kadın cinsel istek azlığı yaşayabiliyor.

    Bunun için hormon tedavisi yapılıyor. Eksik olan androjenin takviyesini mutlaka yapmak gerekiyor fakat yapılan çalışmalar androjen takviyesinin geriye dönüşümü olmayan negatif şeylere yol açtığını gösteriyor. Kıllanma gibi. Bunlar görülmesin diye testeronun düzenlenmesine yardımcı olarak hormon düzenleyici ilaç veriliyor.

  • Yeni Sevgilide Neye Dikkat Etmeli?

    Yeni Sevgilide Neye Dikkat Etmeli?

    Aman dikkat! Aşkın heyecanıyla hemen kendinizi kaptırmayın.
    Önce biraz sakin olun ve karşınızdakinin bu kez gerçekten aradığınız kişi olup olmadığını iyi tartın.

    Sonra aman hiç romantik değil, yok efendim duygularımı anlamıyor diye ağlamayın. Ya da tam tersi. Romantizmden hoşlanmadığınız halde, gidip bir aşk böceğine kapılmayın.

    Hoşça vakit geçirmek mi, yoksa evlenip çoluk çocuğa karışmak mı? Ona göre birini seçin, sonra üzülmeyin!

    İşte en büyük travmalarınızdan biri. Yeni bir travmaya hazır değilsiniz.

    – O da sizin gibi gezmeyi seviyor mu? Yoksa tam bir ev kuşu mu? Bakın bu önemli işte!

    – Kim ne derse desin, herkes sürpriz sever

    – Şimdi sizin gözünüz kördür. Ama ileride gözünüz açılınca, aman ben bu pasaklı adamı/kadını nereden buldum demeyin! En iyisi sizi doğru yönlendirecek bir arkadaşınıza danışın. Bir önceki ilişkiniz bu yüzden bitmemiş miydi?

    – Sıradan, orta düzey biri sizi hiçbir yere götürmez. Her zaman bir şeyler öğretecek, sizi bir adım öteye taşıyacak birinin peşine düşün.

    – Size düşkün olmayan birinin kimseye bir faydası olmaz.

    – Bir keçiyle çıkmak, çok cazip olmasa gerek.

    – Uzatıyorsa, siz ilişkiyi daha fazla uzatmayın deriz.

    – Kendine yeten insan, size de yeter.

    – Eğer öyleyse, yandınız! Değilse ve sizden başka birçok uğraşı, hobisi, arkadaşı ve eğlencesi varsa, ideal insanı buldunuz tebrikler.

    – Güldüren ve gülen insan, ömür uzatır. Bizden söylemesi.

    – Ailesiyle arasının nasıl olduğu, sizinle de ileride arasının nasıl olacağının ipuçlarını verir. Dikkatli olun.

    – Size bağımlı değil bağlı olsun, yeter.

    – Dileriz ileride de bakar.

    – Anlamıyorsa kaçsanız iyi olur.

  • Zevk Almayı Becerebiliyormusunuz ?

    Zevk Almayı Becerebiliyormusunuz ?

    İlişkinizi değerlendirerek, neye ihtiyacınız olduğunu söyleyerek, seks hakkında konuşarak cinsellikten zevk almayı öğrenebilirsiniz.
    Hiç diğer kadınların da cinsel problemlerden yakındığı aklınıza geldi mi? Bir ilişkinin başlangıcında tutkuyla seven ancak daha sonra geri çekilen tek kadının siz olduğunuzu mu düşünüyorsunuz? Belki de eşinizi seviyorsunuz ancak cinsel ilişki sırasında zevk alamıyorsunuz? Eğer bunlar size tandık geliyorsa yalnız değilsiniz…

    Cinsellikten memnun olmayı engelleyen bariyerler

    Her ne kadar cinselliğin doğal ve kolay olması gerektiğine inanılsa da gerçek farklıdır. Aileden, dinden, okullardan ve medyadan alınan mesajlar ile özellikle de kadın cinselliği sürekli saldırı altındadır. Toplumun cinselliğe yönelik tutumu bu konuda yaşanılan huzursuzlukların ve belirsizliklerin temelini oluşturur.

    Farkındalık ve sabır

    Cinsellik konusunda zorluklar yaşandığında sabırlı olmak, deneyimi anlamaya çalışmak ve karşılaşılan olası baskı, suçlama ve eleştirilerin etkisini anlamak önemli bir adım olacaktır.

    Cinsel ilişki sırasında rahatsızlık veren bir durum ortaya çıkar çıkmaz yaşanılan duyguların ne olduğunu farketmek için içe dönmek gerekmektedir. Bu durumda kişinin kendisine sorabileceği sorulardan bazıları:

    Vücudunuz nasıl tepkiler veriyor?
    Ne tür duygulanımlar yaşıyorsunuz?
    Nefesinizi tutuyor musunuz?
    Kalbiniz hızlanıyor mu?
    Aklınızdan ne tür düşünceler geçiyor?

    Kendinizi uyuşmuş ya da huzursuz hissettiğiniz zamanlarda tam olarak neler hissediyorsunuz?

    Kendi yaşantılarınızın ve tepkilerinizin farkında olmak ve kendi bedeninizi tanımak daha sonra rahatlamak ve cinsellikten zevk almak için esas unsurlardır. Farkında olmayı denemek sekste birden bire çok iyi hissedeceğiniz anlamına gelmez, hatta başlangıçta duygularınız ve düşüncelerinizin farkında olmak sizi daha fazla rahatsız edebilir. Eğer üzgün ve huzursuz hissederseniz bu durumda hislerinizle birlikte olmaya devam edin ve derin nefes alın ve kendinize bunun işe yarayacağını hatırlatın.

    Sizin ve partnerinizin bu duruma yaklaşımının hassas ve sevgi dolu olması önemli olacaktır. Farkında, kabullenici ve hassas olmak cinselliğinizi ve kendinizi anlamak için esaslı adımlardır. Bununla beraber cinselliğinizi anlamak için kendinize geçmişinize ve ilişkinize yönelik bazı sorular sorabilirsiniz.

    Geçmişle bağlantılar…

    İlk kez ne zaman böyle hissettiniz?
    Başka durumlarda da bu şekilde hissettiğiniz oluyor mu?

    Bu şekilde konunun geçmişle nasıl bir bağlantısı olup olmadığını düşünün. Cevaplar durumun nasıl tetiklendiğini anlamanıza yardımcı olacaktır.

    Ne zamanlar böyle hissettiğinizi düşünmek ve bunun hislerinizle bağlantısını anlamak da açıklayıcı olabilir. Geçmiş yaşantılarla ilgili duygusal tepkiler, tamamiyle çözümlenmiş olmayabilirler. Bu durumların altında geçmişte yaşanmış bir cinsel taciz veya kaotik bir ailede yetişme gibi durumlar yatıyor olabilir.

    İlişkiniz nasıl?

    Seksten kendinizi uzak tutuyorsanız bu durum ilişkinizi nasıl etkiliyor?
    İlişkinizde cinsellik dışında değiştirmek istediğiniz alanlar var mı?
    Partnerinizle tutkunuzu kaybetmenize sebep olacak kadar çok mu vakit geçiriyorsunuz?
    Cinsel faaliyetlerinizi azaltacak kadar az vakit mi geçiriyorsunuz?
    Önceki ilişkilerinizden taşıdıklarınız şimdi ki ilişkinizi engelliyor mu?
    Çocukluk yaşantılarınız peşinizden geliyor mu?
    Eşinizden ne gibi durumlarda uzaklaşıyorsunuz? Mesafe almak, korkularınızı ve kaygınızı azaltmaya yarıyor mu?

    Belki de endişenin azalmasının tek yolu eşinizden uzaklaşmak değildir. Mesafe hissetmeye başladığınız zaman eşinize bu durumu açıklayabilir, hissettiklerinizden ve istediklerinizden ona bahsedebilirsiniz.

    Yavaşlayın ve sakin olun
    Bu belirtilerin ortaya çıkmaya başladığını gördüğünüz zaman bazı stratejiler kullanarak daha iyi hissedebilirsiniz. Stratejilerden birisi daha yavaş olmak ve kendinizi daha iyi hissettirecek cinsel aktivitelere daha fazla zaman ayırmaktır. Partnerinizle konuşmaya ve göz teması kurmaya özen gösterin.

    Neye ihtiyacınız olduğunu söyleyin
    Duygusal, tensel ve cinsel ihtiyaçlarınız her zaman aynı olmayabilir. Daha sert ya da daha hafif bir dokunuş istiyor olabilirsiniz. Neye ihtiyacınız olursa bunu fark etmeyi deneyin ve karşı tarafa iletin. Nasıl hissettiğinizi en iyi siz bilebilirsiniz ve devam edip etmemeye karar verebilirsiniz.

    Kendi ihtiyaçlarınızın farkında olmanız ve partnerinizin buna saygı duyması önemlidir. Bu durum bazen ikinizi de gerginleştirebilir, ancak sakinliğinizi korumanızın, sabretmenizin ve gerektiğinde yavaşlamanızın cinsel hayatınızı geliştirmede faydalı olacağını hatırlayın. Partnerlerin birbirlerinin yaşadıkları zorlukları ve sorunları bilmesi ve bunların birlikte çözülmesi gereken durumlar olduğunu düşünmesi iyi sonuçlar alınmasını kolaylaştırır.

    Seks hakkında konuşun
    Cinsellik hakkında konuşmak her ilişkide önemlidir. Eğer sevişirken nelerden hoşlandığınızı söylemekten utanıyorsanız, bunu partnerinizle başka bir zamanda da konuşabilirsiniz. Neşeli olun; bunları konuşurken çok ciddi olmak zorunda değilsiniz. Cinsel fantezilerinizi paylaşırken kendinizi pek rahat hissetmeseniz de kendiniz için iyi olanı yapın, seks sırasında hoşlandıklarınız ve hoşlanmadıklarınızı anlamaya çalışın ve karşı tarafa iletin.

  • En iyi arkadaşına mı aşıksın?

    En iyi arkadaşına mı aşıksın?

    ‘En iyi arkadaş’la sevgili olmak çok cazip gözükse de, doğacak zorlukları ve arkadaşlığınızın zarar görebileceğini unutmamak gerekiyor…

    ‘Galiba en iyi arkadaşımı seviyorum! Onunla sevgili olmayı çok istiyorum, ama yanlış bir hareket yaparak arkadaşlığımızı mahvetmek istemiyorum. Ne yapmalıyım?’ En iyi arkadaşıyla sevgili olmak isteyenlere tavsiyeler aşağıda…

    En iyi arkadaşınızla sevgili olmak zordur çünkü:

    Kaybedecek de kazanacak da çok şey olabilir! Arkadaşlığınız ne kadar eğlenceliyse, bunu romantik bir ilişkiye çevirme isteğiniz de o kadar artacaktır. Duyguların karşılıklı olmadığı, ilişkinin sürmediği takdirde kaybedecekleriniz ise arkadaşlığınızın değeriyle doğru orantılıdır. Eğer en iyi arkadaşınıza aşıksanız ve ilişkiniz iyi gitmezse, rahatlamak ve tavsiye almak için kimi arayacaksınız? Maalesef bu sefer en iyi arkadaşınızı arayamayacaksınız!
    Yeni tanıştığınız bir insanla çıkarsanız ve işler yolunda gitmezse, o insanı bir daha görmeyerek sorunları çözebilirsiniz. Ama en iyi arkadaşınıza bunu yapamazsınız, çünkü o zaten yaşamınızın büyük bir parçasıdır.

    En iyi arkadaşıyla sevgili olmak isteyenlere tavsiyeler:

    Bu insanı çok iyi tanıdığınıza göre, daha önceki ilişkilerini de biliyorsunuzdur. Hoşlandığı insanlara karşı çekingen mi davranıyor? Hoşlandığı insanlara ne tür sinyaller veriyor? Size bu sinyalleri verip vermediğine dikkat edin. Böylece sizden hoşlanıp hoşlanmadığını önceden anlayabilirsiniz..

    Eğer sizin onu sevdiğinizin farkında olduğunu biliyorsunuz. Ancak onun ne düşündüğünden emin değilsiniz. Ona birkaç ipucu verin, ancak direkt olarak düşüncelerinizi açıklamayın. Böylece, onun size aşık olmaması durumunda daha az üzülürsünüz.

    Diğer ilişkilerini izleyin. Sevgilileriyle ilişkileri kısa süreli mi oluyor? Belki de en iyi arkadaşınız, sizin istediğiniz gibi uzun süreli bir ilişkiye hazır değildir. Unutmayın, yürümeyen ilişkiler hakkında bilgi sahibi olmak, böyle bir ilişkiye girmekten daha iyidir.

    Eğer arkadaşınıza onu sevdiğinizi söylemeye karar verdiyseniz, arkadaşlığınızı kumar masasına yatırmış olduğunuzu unutmayın. Ya arkadaşlığınıza zarar vereceksiniz ya da çok iyi tanıdığınız bir sevgiliye sahip olacaksınız! Kendinize şu soruyu sorun: Hangisinden daha çok pişman olacaksınız?
    Arkadaşlığınızı kaybetmekten mi, onunla daha da yakın olabileceğinizi hiçbir zaman öğrenememekten mi?

  • Evliliğin 10 Düşmanı

    Evliliğin 10 Düşmanı

    Herkesin hayalinde mutlu ve sağlıklı bir ilişki yaşamak vardır fakat pek çok kişi birlikteliklerde zaman zaman sorunlar yaşar, yaşadığı sorunların sebeplerini bulamaz ve çıkmaza girebilir. Bu durum hem çifti umutsuzluğa düşürür hem de ilişkilerini sekteye uğratır. Çiftler yorulur ve farkında olmadan birbirlerine ve ilişkilerine gereksiz yere zarar verebilir. Hal böyle olunca, her ilişkide yaşanabilen fakat kaçınılması gereken, evliliğin 10 düşmanını tartışmaya açtım, işte çarpıcı başlıklar:

    1-KAYINVALİDE SENDROMUNA DİKKAT!

    Evliliği olumsuz yönde etkileyen nedenlerin başında gelin-kaynana sorunu geliyor ve bu sorun çiftin evlilik hayatını zannettiklerinden çok daha fazla etkiliyor. Bunun en büyük nedeni ön yargılı olunması. Ülkemizde depresyona girip terapiste giden kadınların %70’i kayınvalide-gelin çatışmasından dolayı şikâyetçi oluyor. Bu konuda kadınların yaptığı en büyük yanlışların başında kayınvalide ile sözlü münakaşaya girmek, düşman olmak, irtibatı azaltmak ve eşe bu konuda baskı yapmakgeliyor. Fakat bunların hiç biri çözüm olmuyor, aksine, kayınvalideyi tanıyıp doğru adımlar atmak, çiftin sağlığından olmaması, birbirlerinden nefret etmemesi ve evliliklerini bitme noktasına kadar getirmemesi için yapılması gereken en doğru davranış gibi görünüyor.

    2-YATAĞINIZI AYIRMAYIN, SEKSİNİZİ CEZALANDIRMAYA KURBAN ETMEYİN…

    Haz ve mutluluk kaynağı olan seksin cezalandırmaya kurban edilmemesi gerekiyor. Duygusal, fiziksel ya da cinsel anlamda kırılan kadınların öçlerini almak için eşlerine uyguladıkları bir numaralı cezalardan biri olan yatakta soğuk davranma, evliliği bitiren nedenlerin arasında ikinci sırada yer alıyor. Birçok kadın bu kısıtlamayı yatağını ayırmadan yaparken birçoğu da dozajı artırarak ayrı odalarda yatma cezası verebiliyor. Kadın bu kısıtlamayı getirirken, kendini de cezalandırdığını unutuyor. Doğası gereği her insan kızgınlıktan kaynaklanan aksamalar yaşandığı zaman, partnerinin artık kendisini istemediğini düşünebilir.Bu da olası tartışmaların habercisidir. Çünkü cezalandırmak için bir kereye mahsus yapılan cinsel kısıtlama eylemi, zamanla alışkanlık haline gelebiliyor. Bu nedenle çiftin cinsel kısıtlamanın evliliklerin kaçınılmaz sona gelmesi için ortam hazırladığını unutmaması gerekiyor. Ayrıca erkeklerin içlerindeki sevgiyle ve kadınsı yönle bağlantıya geçme ve bunu partnerlerine ifade etme yollarından biri sekstir. Kadınların bundan yakınmak yerine, bu farkı algılayıp erkeklerin kalplerinin kilidini seksle açmalarında fayda var. Çünkü ‘sevmek’ belki bir şeydir ama ‘sevildiğini bilmek ve hissetmek’ çok şeydir, büyük bir zenginliktir.

    3-HEYECANIN BİTMESİNE MÜSAADE ETMEYİN…

    Çiftlerin evlilik ilişkisinde heyecanın bitmemesi için ellerinden geleni yapmaları gerekiyor. Çok büyük aşk yaşanarak başlayan ilişkinin monotonlaşması ve cinsel arzunun yerini cinsel isteksizliğin alması evliliğin bitmesine yol açan nedenlerden üçüncüsü olarak karşımıza çıkıyor. Bu durumda çiftlerin yaptığı en büyük yanlış durumu kabullenmek oluyor. Bunun yerine çiftin ilişkideki huzuru kaybetmemek için çaba sarf etmesi, küçük sürprizlerle evliliğe hareket getirmesi ve birbirlerine daha çok zaman ayırması için ortak sosyal faaliyetlerde bulunması gerekiyor. Şaşırtmak ise bu süreçte yapılması gereken en önemli davranış gibi görünüyor. Ayrıca sevginin bir ateş olduğunu, ateşin sönmemesi için sürekli beslenmesi yani ilgilenilmesi gerektiğini, aksi takdirde ateşin külleneceğini ve küllenen ateşin alevlenmesinin çok zor olduğunu hiç unutmamak gerekiyor.

    4-ŞİDDET OLDUĞUNDA TERAPİ ALMAK ŞART…

    Şiddet sözün bitti yerdir ve insan hakları ihlalidir. Kadının kendisine ve kişiliğine karşı yapılan saldırı boşanma nedenleri arasında dördüncü sırada yer alıyor. Direk boşanma sebebi olan şiddetti önleyebilmek için çiftin bir evlilik terapistine giderek yardım alması tavsiye edilmektedir.

    5-AYRILMA VE BOŞANMA KELİMELERİNİ AĞIZA SAKIZ YAPMAMAK GEREKİYOR…

    Ayrılma ve boşanma kelimelerinin ağza sakız yapılmaması gerekiyor. Evliliklerin sonlandırılmasının bir diğer nedeni de ‘Bitti!’, ‘Ayrılalım!’, ‘Boşanalım!’ gibi kelimelerinin ağızdan hiç düşürülmemesidir. Nasıl ki bir şeyin 40 defa söylenince gerçekleşeceğine inanılıyorsa, devamlı ayrılık laflarını kullanmak da ayrılık getirebiliyor. Her tartışmanın sonuna ayrılık cümlelerini eklemek, çiftin bilinçdışında yer ederek kendilerini ayrılığa odaklamalarına yol açabilir. Bu nedenle çiftin enerjisini ilişkiyi bitirmek yerine sorunun üstesinden gelebilmek adına kullanmalarında fayda var.

    6-İLETİŞİM SANATI ZAMANLA ÖĞRENİLEBİLİYOR…

    İletişim bir sanattır ve bu sanat zamanla öğrenilebiliyor. Hemen hemen her çift konuşamamaktan yakınır ve evliliği bitiren sebeplerin başında iletişim sorunları gelir. Oysa iletişim hayatı devam ettirebilmek için su içme kadar gerekli olan bir eylemdir. Çünkü iletişim ilişkinin sağlam temellerini oluşturmaya yarayan en büyük etmendir. Evliliklerde yaşanan iletişim sorunları çiftin birbirini ve ilişkisini çevresindekilerle kıyaslaması, birbirinin sözünü kesmesi ya da yüksek sesle partnerini bastırmaya çalışması ve genelleme yapmasıdır. Son zamanların en çok kullanılan cümlelerinden biri olan ‘Konuşacak bir şey bulamıyorum!’ cümlesi bu açıdan çok manidardır. Çift aklına gelebilecek her şeyi birbiriyle paylaşmalıdır, böylece aralarındaki bağ güçlenecektir. Unutmayın ki, paylaşmak güzeldir!

    7-SORUMLULUKTAN KAÇMAK YERİNE SORUMLULUK ALMAK GEREKİYOR…

    Evlilik ilişkisinde sorumluluktan kaçmak yerine sorumluluk almak gerekiyor. Özellikle çalışan çiftlerin karşılaştıkları zorluklardan biri de evlilik yükünün tek tarafa yüklenmesidir. Ev işleri, çocuk bakımı, alışveriş ya da fatura ödemelerinin tek tarafa yüklenmesi kişiyi aşırı strese sokuyor ve öfkelendiriyor. Bu da evliliğe yansıyor ve evlilik bağının kopmasına neden olabiliyor. Burada yapılması gereken, kadın erkek ayrımı yapmaksızın yapılacak işleri ortaklaşa yapmak olmalıdır.

    8-İNATLAŞMA KONUSUNDA İNAT OLMAMAK GEREKİYOR…

    İnatlaşma konusunda inat olmamak gerekiyor. Kişinin kendi hâkimiyetini kabul ettirebilmek için inatlaşma adı altında karşı tarafa baskı kurması sık karşılaşılan bir durumdur. Bu da çiftin birbirinden soğumasına neden olan ve ilgisizliğin ortaya çıkmasına yol açan bir harekettir. Bu durum evin içerisinde savaş çıkmasına neden olacağı gibi evliliğin sekizinci önemli düşmanıdır. Oysaki evliliklerde zaman zaman kadının zaman zaman ise erkeğin sözü geçmelidir.

    9-KISKANÇLIK BAHARAT GİBİDİR, AZI KARAR, ÇOĞU ZARARDIR…

    Kıskançlık baharat gibidir, azı karar, çoğu zarardır. Sahip olduğunu kaybetme korkusuyla açığa çıkan kıskançlık duygusu patolojik olabiliyor, evlilikleri ve çiftin ruh sağlığını olumsuz yönde etkileyebiliyor. Kıskançlık kişinin içinde barındırdığı bir duyguyla ortaya çıkabildiği gibi, eşin düşüncesizce yaptığı eylem sonucu da gelişebiliyor. Patolojik kıskançlık nedeniyle kişi, kuşkucu davranarak eşini evden ve kendisinden soğutabiliyor, savunmaya geçen eşle ciddi tartışmalara girebiliyor ve evliliğini bitme noktasına getirebiliyor. Bu durumda yapılması gereken şey sakin, sabırlı, açık ve net olmak gibi görünüyor. Oysa kıskançlık bir baharat gibidir, nasıl ki baharatın azı yemeğe tat verir, fazlası yemeği yenemez hale getirirse, kıskançlıkta dozunda ilişkiyi sıcak tutar, dozu aşılınca soğutur.

    10-ALDATMA BİR YOL KAZASIDIR…

    Bir yol kazası olan aldatma evliliği bitiren sebeplerin başında geliyor. Aldatma meydana geldiğinde misilleme yapmak, duyguları bastırmak, yüze vurmak ve ayrıntılara dalmak yerine ‘Aldatılmak bana neyi öğretti?’ diye sorabilmek ve bir evlilik terapistinden yardım almak en bilgece yaklaşım olacaktır.

  • İlişkinizdeki Sorunları Nasıl Çözersiniz?

    İlişkinizdeki Sorunları Nasıl Çözersiniz?

    Mümkün olduğunca sorunlardan uzak durmaya, ilişkinizde tartışma çıkarmamaya özen gösterin. Sizin dışınızda gelişen olaylar için ise, çözüme yönelik davranın.

    Sorunu çözmek için ihtiyacınız olan gücü, karşınızdakini suçlayarak, farklı teoriler geliştirerek harcamayın. Çözüme yönelik düşünün, var olan sorunu büyütmeyin. Doğru hedefi belirleyin ve oraya yürüyün.

    Pişman olacağınız hareketleri yapmaktan kaçının
    Ani tepkiler vermek, ön yargılı yaklaşmak ve düşüncesiz davranarak sürekli hata yapmak, karşınızdakinin yeter artık demesine sebep olur. Sabrı zorlamayın.

    İnatlaşmayın
    Sevdiğiniz kişiye ders olsun diye düşünerek, gereksiz davranışlarda bulunmayın. Bu sizin de ilişkiniz, onu cezalandırırken, aslında kendinizi de cezalandırdığınızı unutmayın.

    Affetmeyi öğrenin
    Önemsiz hataları büyüterek sevdiğiniz insanın kalbini kırmayın. Sizden özür diliyorsa affedin ancak elbette bunu bir yaşam şekli haline getirmesine de izin vermeyin.

  • Seks Şifa Verir

    Seks Şifa Verir

    Cinsellik kavramı kadın ve erkekler için farklılıklar gösteriyor. Geçmişten bugüne uzanan “erkekler ve erotizm” veya “erkekler ve seks”, “kadınlar ve romantizm” veya “kadınlar ve aşk” eşleştirilmeleri çiftlerin cinsel yaşamını ve çatışmalarının doğasını bir hayli etkiliyor. Erkeklerin sadece seks yapmak için kendileriyle ilgilendiklerini savunan ve bu nedenle onları yüzeysel olmakla suçlayan kadınların sayısı her geçen gün artıyor. Kadınların bu algılarının altında yatan nedenleri anlamaları, beklentilerin iyice arttığı günümüzde bir hayli zorlaşmış gibi görünüyor. Oysa cinsellik erkeklerin aşk ve sevgi duygularının farkına varmalarında çok önemli bir yer tutuyor. Bu nedenle erkelerin erotizm alabilmek için romantizm vermeleri, kadınlarında romantizm alabilmek için erotizmi sunmaları gerekiyor.

    ERKEKLER SEKS İLE SEVGİLERİNİ GÖSTERİRLER…

    Cinselliğin aşkı alevlendirdiği ve bağlılığı artırdığı artık kabul edilen bir gerçek oldu. Aslında bu işleyiş sanıldığı gibi kadınlara uzak bir düşünce değil. Kadınlarda aynı erkekler gibi cinsellik üzerinden duygularını açığa çıkartıyor, sevgi ve bağlılıklarını arttırıyorlar. Çünkü cinsellik, çift arasında olabilecek en üst düzeydeki yakınlaşmayı sağlayan, onların birbirlerini hem ruhsal hem de bedensel olarak tanımalarına ön ayak olan sıcak bir ilişkidir. Cinsellik; rahatlamış ve gevşemiş bir halde, sevişmenin ve dokunmanın verdiği hazza odaklanarak, haz alıp haz verebilme, ruhu ve bedeni paylaşabilme, ne olursa olsun bir şekilde boşalabilme bilim ve sanatıdır… Doğaları gereği, duygusal olan, şefkate ve aşka önem veren kadınlar hisleriyle hareket ederken, sevgi açlığı duyan erkekler cinsel içgüdüleriyle aşka yöneliyorlar. Diğer bir değişle, seks erkeğin sevgi gereksinimi duymasını, kadının ise sevildiğini ve değerli olduğunu hissetmesini sağlayan önemli bir araç. Bu nedenle, kadınların erkeklerin sadece cinselliği düşündüklerini ve bu doğrultuda harekete geçtiklerini düşünmemeleri gerekiyor. Nasıl ki, kadınlar sevgi göstermenin yöntemlerinden biri olan dokunulmaktan hoşlanıyorlarsa, erkeklerde dokunmaktan hoşlanıyorlar ve seksi sevgilerini gösterme biçimi olarak yaşıyorlar. Kadınlar, erkeklerle aşklarını tazelemek adına iletişime geçmek istiyorlarsa, konuşmak, bakışmak, öpüşmek gibi eylemlerle sevildiklerini hissediyorlarsa, erkekler de sevildiklerini seks yoluyla hissederler ve gösterirler. Yani erkeklerin içlerindeki sevgiyle ve kadınsı yönle bağlantıya geçme ve bunu partnerlerine ifade etme yollarından biri sekstir. Kadınların bundan yakınmak yerine, bu farkı algılayıp erkeklerin kalplerinin kilidini seksle açmalarında fayda var. Çünkü ‘sevmek’ belki bir şeydir ama ‘sevildiğini bilmek ve hissetmek’ çok şeydir, büyük bir zenginliktir.

    ÇİFTLERİN ÖNCELİĞİ SEKS OLMALI…

    Çiftlerin sağlıklı, mutlu ve haz dolu bir ilişkiye sahip olabilmelerinin yollarından biri ve belki de en önemlisi, cinsel ilişkilerinin kalitesi ve tutku düzeyleridir. Haz alınıp, verilen harika bir cinsel ilişki sonucunda erkekler içlerindeki sevgiyi hissedip, sevgilerini gösterirlerken, kadınlar da ihtiyaçları olan sevgiye ulaşmış oluyorlar. Çünkü erkelerin kalplerini açtıkları, sevgilerini gösterdikleri, şefkatlerini en iyi şekilde paylaştıkları ve içlerindeki kadınsı yönlerini fark ettikleri en iyi yöntemlerden biri sekstir. Aslında kadınlar da ön yargılarından arınıp, sağlıklı düşündüklerinde, seks ile yumuşadıklarını, gevşeyip, rahatladıklarını, sevildiklerini ve değerli olduklarını hissettiklerini ve daha çok partnerlerine bağlandıklarını göreceklerdir. Bu nedenle, çiftler ellerindeki en güçlü ve şifa veren silahı yani seksi daha çok kullanmalı ve hayatlarında vazgeçilmez bir yere koymalıdırlar.Böylece çiftler çok daha tutkulu bir cinsel yaşama ve hoş bir iletişime sahip olabilirler.

  • Doğum Sırasına Göre İlişki Analizi

    Doğum Sırasına Göre İlişki Analizi

    Linda Blair’in yazdığı “doğum Sırası” isimli kitabına göre, sevgilinizin kaçıncı çocuk olduğu ilişkinizdeki karakterini belirliyor

    Ailenin kaçıncı çocuğu olduğunuzun hayatınız için ne kadar önemli olduğunu düşündünüz mü hiç? Düşünmeyenleri biraz düşündürtelim o zaman. Klinik psikologu Linda Blair’in yazdığı ‘Birth Order’ (doğum Sırası) isimli kitap, bu sıranın sadece karakteri değil aynı zamanda kariyeri ve hatta ilişkileri bile etkilediğini savunuyor.

    Henüz flört etmeye başladığınız biriyle buluştuğunuzda ortaya çıkan o fotoğrafı hayal etsenize bir kere. Karşı taraf hakkında hiçbir şey bilmiyorsunuz ama aranızdaki muhteşem çekimden dolayı ayaklarınız yerden kesiliyor, midenizde kelebekler uçuşuyor. (Vay halinize!) Her şey iyi giderse, tekrar buluşmayı neden istemeyesiniz ki? (İstersiniz, istersiniz…)

    Aylar geçtikçe onun düzenli, hırslı, kendine güvenen, kıskanç veya duygusal olup olmadığını öğreneceksiniz, kuşkusuz. Tamam filmi hızlandırıyoruz o zaman ve karşı tarafı daha çabuk tanıyabilmeniz için sizi Blair’in kitabına yönlendiriyoruz.

    Burcunun ne olduğundan veya iyi sevişip sevişmediğinden önce (!) ailenin kaçıncı çocuğu olduğunu sorun. İlk doğan çocuk mu yoksa sonuncu mu? İkinci veya üçüncü sırada da olabilir. Ya da tek çocuk! (Olabilir, korkmasanıza yahu!)

    Linda Blair, her sıranın kendine özgü bir karakteri olduğunu söylüyor. Sadece sevdiğiniz adam için değil, sizin için de geçerli yani bu. Uzun lafın kısası; ailenizde kaçıncı çocuk olduğunuz, ilişkinizdeki uyum ya da uyumsuzluğu ortaya çıkarma konusunda en belirleyici faktör. Buyurun buradan yakın!..
    Partnerinizi iyi seçmek için:

    İlk çocuk – son çocuk ilişkisi:

    Klişeler çoğu zaman doğrudur; zıt kutuplar birbirini çeker. Tıpkı ilk ve son doğan çocukların birlikteliğinde olduğu gibi. Psikoloğa göre bunun bir nedeni ailenin en büyük çocuğunun duyarlı, düşünceli ve sorumluluk sahibi olması. Ailenin en küçüğüyse diğerlerine göre çok daha bağımsız ve sorumluluklardan kaçan biri olarak tanımlanıyor. Bu farklılık, çiftlerin birbirlerini tamamlaması bakımından önemli. İlk doğan, onu gerçekten çok sevebilecek birine ihtiyaç duyarken son doğansa kendisine bakabilecek birini arar. Ailenin en küçüğü genellikle kardeşlerine göre daha canlı ve eğlencelidir. İlişkisinde de renkli taraf olması kaçınılmazdır.

    Ancak bu ilişkinin en riskli tarafı kesinlikle son doğan çocuğun isyankarlığı. Bu asi çocuk, kuralları yıkmak için elinden geleni yaparken ilişkiye de zarar verebilir. Son doğanlar, inandıkları şeylere tutkuyla bağlı olduklarından ilk doğanın üstlendiği sorumlulukları görmezden gelebilir ya da her şeyi bozabilir.

    Her iki taraf da ilk doğansa:

    En zorlu ilişki tiplerinden biri kesinlikle bu. Eğer her iki taraf da rekabet içinde olursa, çatışma, tartışma, kavga gürültü asla eksik olmayacaktır. Bu ikili, birbirlerinin isteklerine saygı gösterdikleri müddetçe uyum içinde çalışabilir. Ama mutlaka bir tarafın kararları baskın geleceğinden diğeri mutsuz olmaya meyilli olacaktır.

    İlk doğan ve tek çocuk ilişkisi:

    Kolay anlaşmaları pek mümkün görünmüyor. İlişkinin sağlıklı olabilmesi için ilk doğanın, tek çocuğun ihtiyaçlarına cevap verebilmesi, duygularını anlayabilmesi gerekiyor.

    Ortanca çocuk ve ilk doğan ilişkisi:

    Ortada doğanlar, ilk doğanlar için iyi birer partner olabilir. Aslına bakarsanız evin ortanca çocuğu, herhangi bir doğum sırasındaki partnerle anlaşabilir. Çünkü o dengedir. Ortada ve ılıman olmayı iyi bilir. Kavgalara çözüm arayan bu tip, anlaşması ve anlaşılması kolay biridir.

    Ortanca çocuk ve son doğan ilişkisi:

    Bir başka iyi geçinen çift daha! Ortanca çocuk, uysal ve uzlaşmacı bir tavır içinde olduğu için her iki taraf da fazla tartışmaya girmeden kolay bir ilişki yaşayacaktır. Birbirleriyle rekabet etmek yerine ‘Biz’ olarak hareket etmeyi tercih ederler.

    Her iki taraf da ortanca çocuksa:

    Uyum artı bir uyum daha eşittir mutluluk! Karakter olarak farklı da olsalar, her iki taraf da birbirlerinin isteklerine öncelik tanıyacaktır. Sorumluluk sahibi olmaları ve çözümcü yapıları, ilişkilerinin tehlikeye girmesini önler.

    Ortanca ve tek çocuk ilişkisi:

    Tek çocuk, her şeyi üzerine almak isteyecektir. Kooperatifçi ortanca da buna izin verir. Tek çocukla birlikte olan ortanca, kimi zaman kendisini gölgede kalmış gibi hissedebilir. Hatta bu yüzden ortancanın ruh sağlığı bile bozulabilir. Bu tür bir ilişkide her iki tarafın da yapması gereken karşılıklı konuşmak, planları, hayalleri hakkında ortak bir karar almaktır.

    İki taraf da son doğansa:

    Her iki taraf da mantıklı planlar yapma konusunda zayıf olsa bile, birlikte yol alırlarsa her şeyi organize edebilirler. Ancak hayat bu çift için biraz kaotik geçecek gibi görünüyor.

    Son doğan ve tek çocuk ilişkisi:

    Genellikle mantıklı ve vicdanlı davranan tek çocuk, kendisine göre daha plansız davranan partnerinin sorumluğunu da üzerine alır. Son doğan çocuksa bu ilişkide yaratıcı ve maceraperest rolünü üstlenir.

    İki taraf da tek çocuksa:

    Tek çocuk için en zor ilişki, bir başka tek çocukla olmaktır. Birbirlerini yanlış anlama olasılıkları bir hayli fazla. Her ikisi de lider olmak ve ilişkiyi kendi eline almak ister. Karşı tarafın kararlarını kabul etmekte de oldukça zorlanırlar. Bu ilişkide huzursuz olmak içten bile değildir.

  • İyi Seksin Püf Noktaları

    İyi Seksin Püf Noktaları

    Özellikle uzun süreli birlikteliklerde, aşkı ve tutkuyu öldüren, monotonlaştıran cinsel hayat tarzından ziyade çiftin bakış açısıdır. Çünkü kadın ve erkek çift olmaya başladığı andan itibaren büyük tutkular ve cinsel tatminler yaşamaya başlar ve bu şehvet duygusuyla doyumsuz seksin kapıları ardına kadar açılır. Her şey güzel ve anlamlı giderken, ilerleyen zamanla birlikte çift kendi bedenlerini ve dolayısıyla istek ve arzularını da keşfetmeye başlar. Bu keşif bazen sancılı olabilir ve cinsel beklentilerden doğan anlaşmazlıklar yaşanabilir. Peki, daha iyi bir seks hayatı elde etmenin püf noktaları nelerdir?

    1-Kadının cinsel yoldan doyuma ulaşabilmesi için duygusal yönden sevildiğine, değerli olduğuna ve arzulandığına inanmasıgerekir. Bu erkeğin gözlerinde, sözlerinde, davranışların ve dokunuşlarında fark etmek ister. Erkek sevdiğini ve sevildiğini cinsel ilişkiyle fark edebilirken, kadın da cinsel ilişkiden haz alarak ve partnerine bu hazzı yaşatarak duygusal ihtiyaçlarını fark eder.

    2-Erkeğin kadının cinsel ihtiyaçlarının farklı olabileceğini anlaması gerekir. Çünkü bir kadına haz yaşatmak ve bu haz sonunda doyuma ulaştırmak tümüyle farklı bir konudur. Sanılanın aksine, erkeği mutlu eden her şey kadını da mutlu etmeyebilir. Bu nedenle, erkeğin partnerinin bedenini tanıması ve nasıl uyarıldığını bilmesi ve zamanla keşfetmesi gerekir. Kadının da bu keşfe yardımcı olması esastır.

    3Kadının erkeğe yaptıkları, aslında kendisine yapılmasını istedikleridir, erkeğin bunu anlaması gerekir. Her kadın erojen bölgelerinin keşfedilmesine yönelik erkeği yönlendirmek istemez ya da bunu yapamaz. Çekingen olan bir kadının bunu ifade edebilme yolu %87 oranında “Yaptığımı yap!” şeklindedir. Bu nedenle erkek, seks sırasında kadının ne yaptığına odaklanarak, asıl istediği şeyin ne olduğunu keşfedebilir.

    4-Cinsel birleşme sırasında, öpüşme ve dokunuşlarda, özellikle klitoral dokunuşlarda yavaş hareket edilmesi önemli bir ayrıntıdır. Erkek haz almaya başladığı noktada daha da sertleşirler ve kadının bu sertlikten hoşlanacağını düşünür fakat bu her daim böyle değildir. Özellikle erkek klitoral dokunuşlarda yavaşladığı takdirde, kadın çok daha fazla mutlu olur. Bu nedenle, erkek yavaş hareket etmeli ve kadının bedeninin sesini dinlemelidir.

    5-Kadın cinsel arzularını ne kadar hissederse ve istekleri ne kadar karşılık bulursa cinsel ilişkiden ve partnerinden o kadar zevk alır. Erkek uyarıldıktan hemen sonra testosteron hormon seviyesini düşürmek için boşalmayı hedefler, ancak kadının hormonları ancak bu seviyede çalışmaya başlar. Kadının cinselliği erkeğe göre geç ve tahrik olunca başlar ve erkeğin tersine kadın gerginliğini doyuma ulaşabilmek adına muhafaza eder. Bu gerginliğin muhafıza edilebilmesi için uyarıların yüksek olması, klitoral uyarının sevişme ve cinsel bileşme süresinde devam ettirilmesi gerekir.

    6-Kadın cinsel arzularını daha derinden hissedebilme peşinde olur. Bu da cinsel ilişki süresinin kaliteli bir şekilde uzatılması anlamına gelir. Ön sevişme sırasında yapılması gereken dokunuşlar, öpüşmeler, mimikler ve hislerin dile gelmesi söz konusu olunca, karşılıklı olarak hissedebilme yeteneği de kendiliğinden yükselir. Aslında bu sadece kadın için değil erkek için de eşsiz bir zevk, sevgi ve huzur kaynağıdır.
    Sonuç olarak, boşalmanın verdiği hazzı birlikte yaşamak, sevgi, zevk ve huzurun daha coşkulu bir şekilde ortaya çıktığını görmek, erkek açısından erkekliğinin onaylanması ve takdir edilmesidir, kadın açısından ise sevildiğinin ve değerli olduğunun ortaya çıktığı duygusal bir paylaşımdır.

  • Erkeklerin içlerindeki sevgi…

    Erkeklerin içlerindeki sevgi…

    CİSED: “ERKEKLERİN İÇLERİNDEKİ SEVGİYLE BAĞLANTIYA GEÇME VE BUNU İFADE ETME YOLLARINDAN BİRİ SEKSTİR!”

    CİSED ONURSAL BAŞKANI DR. CEM KEÇE: “SEKS ŞİFA VERİR!”

    Cinsellik kavramı kadın ve erkekler için farklılıklar gösteriyor. Geçmişten bugüne uzanan “erkekler ve erotizm” veya “erkekler ve sekskadınlar ve romantizm” veya “kadınlar ve aşk” eşleştirilmeleri çiftlerin cinsel yaşamını ve çatışmalarının doğasını bir hayli etkiliyor. Erkeklerin sadece seks yapmak için kendileriyle ilgilendiklerini savunan ve bu nedenle onları yüzeysel olmakla suçlayan kadınların sayısı her geçen gün artıyor. Kadınların bu algılarının altında yatan nedenleri anlamaları, beklentilerin iyice arttığı günümüzde bir hayli zorlaşmış gibi görünüyor. Oysa cinsellik erkeklerin aşk ve sevgi duygularının farkına varmalarında çok önemli bir yer tutuyor. Cinsel Sağlık Enstitüsü Derneği (CİSED) cinsel terapistleri erkelerin erotizm alabilmek için romantizm vermelerinin, kadınlarında romantizm alabilmek için erotizmi sunmalarının önemine dikkat çekiyor.

    ERKEKLER SEKS İLE SEVGİLERİNİ GÖSTERİRLER…

    Erkeklerin seks ile sevgilerini gösterdiklerini söyleyen CİSED Onursal Başkanı Dr. Cem Keçe; “Cinselliğin aşkı alevlendirdiği ve bağlılığı artırdığı artık kabul edilen bir gerçek oldu. Aslında bu işleyiş sanıldığı gibi kadınlara uzak bir düşünce değil. Kadınlarda aynı erkekler gibi cinsellik üzerinden duygularını açığa çıkartıyor, sevgi ve bağlılıklarını arttırıyorlar. Çünkü cinsellik, çift arasında olabilecek en üst düzeydeki yakınlaşmayı sağlayan, onların birbirlerini hem ruhsal hem de bedensel olarak tanımalarına ön ayak olan sıcak bir ilişkidir. Cinsellik; rahatlamış ve gevşemiş bir halde, sevişmenin ve dokunmanın verdiği hazza odaklanarak, haz alıp haz verebilme, ruhu ve bedeni paylaşabilme, ne olursa olsun bir şekilde boşalabilme bilim ve sanatıdır… Doğaları gereği, duygusal olan, şefkate ve aşka önem veren kadınlar hisleriyle hareket ederken, sevgi açlığı duyan erkekler cinsel içgüdüleriyle aşka yöneliyorlar. Diğer bir değişle, seks erkeğin sevgi gereksinimi duymasını, kadının ise sevildiğini ve değerli olduğunu hissetmesini sağlayan önemli bir araç. Bu nedenle, kadınların erkeklerin sadece cinselliği düşündüklerini ve bu doğrultuda harekete geçtiklerini düşünmemeleri gerekiyor. Nasıl ki, kadınlar sevgi göstermenin yöntemlerinden biri olan dokunulmaktan hoşlanıyorlarsa, erkeklerde dokunmaktan hoşlanıyorlar ve seksi sevgilerini gösterme biçimi olarak yaşıyorlar. Kadınlar, erkeklerle aşklarını tazelemek adına iletişime geçmek istiyorlarsa, konuşmak, bakışmak, öpüşmek gibi eylemlerle sevildiklerini hissediyorlarsa, erkekler de sevildiklerini seks yoluyla hissederler ve gösterirler. Yani erkeklerin içlerindeki sevgiyle ve kadınsı yönle bağlantıya geçme ve bunu partnerlerine ifade etme yollarından biri sekstir. Kadınların bundan yakınmak yerine, bu farkı algılayıp erkeklerin kalplerinin kilidini seksle açmalarında fayda var. Çünkü ‘ sevmek’ belki bir şeydir ama ‘sevildiğini bilmek ve hissetmek’ çok şeydir, büyük bir zenginliktir…” dedi.

    ÇİFTLERİN ÖNCELİĞİ SEKS OLMALI…

    Çiftlerin önceliğinin seks olması gerektiğini savunan CİSED Onursal Başkanı Dr. Cem Keçe; “Çiftlerin sağlıklı, mutlu ve haz dolu bir ilişkiye sahip olabilmelerinin yollarından biri ve belki de en önemlisi, cinsel ilişkilerinin kalitesi ve tutku düzeyleridir. Haz alınıp, verilen harika bir cinsel ilişki sonucunda erkekler içlerindeki sevgiyi hissedip, sevgilerini gösterirlerken, kadınlar da ihtiyaçları olan sevgiye ulaşmış oluyorlar. Çünkü erkelerin kalplerini açtıkları, sevgilerini gösterdikleri, şefkatlerini en iyi şekilde paylaştıkları ve içlerindeki kadınsı yönlerini fark ettikleri en iyi yöntemlerden biri sekstir. Aslında kadınlar da ön yargılarından arınıp, sağlıklı düşündüklerinde, seks ile yumuşadıklarını, gevşeyip, rahatladıklarını, sevildiklerini ve değerli olduklarını hissettiklerini ve daha çok partnerlerine bağlandıklarını göreceklerdir. Bu nedenle, çiftler ellerindeki en güçlü ve şifa veren silahı yani seksi daha çok kullanmalı ve hayatlarında vazgeçilmez bir yere koymalıdırlar. Böylece çiftler çok daha tutkulu bir cinsel yaşama ve hoş bir iletişime sahip olabilirler.” dedi.