İlişki içerisindeyken denge kurabilmek çok önemlidir. Bazı şeyleri aşırı ya da hiç olarak adlandırmanız yerine her şeyi dozunda ayarladığınızda, ilişkinizin ne kadar da sağlıklı olduğunu göreceksiniz.
Eleştirmeyin!
Yapmamanız gereken şeylerin başında; eleştirmek, alay etmek, küçümsemek…
Masum gibi gözüken bu tarz sözler, karşınızdaki insanı tahmin etmeyeceğiniz kadar kırabilir. Özellikle üçüncü şahısların yanında bu tarz hareketlerden kaçınmalısınız. İlişkinizde de mutlaka insan içinde konuşulacaklar, aile içinde konuşulacaklar ve ikiniz baş başayken konuşulacaklar dengesini kurmak gerekir. Arkadaşlarınızın yanında, aslında ikinizin arasında kalması gereken konuları asla paylaşmayın. Eleştireceğiniz bir konu varsa bunu evde baş başayken yapın. Evde konuştuğunuz konular her zaman evde kalsın!
Konuşun!
Tüm kızgınlıkların içe atıldığı, hiçbir tartışmanın yaşanmadığı bir ilişki; sürekli kavga edilen ilişkiler kadar sağlıksızdır. Çünkü içe atılan tüm sıkıntılar ilişkinin ileri safhalarında çok daha büyük zedelenmelere yol açabilir. Sürekli kavganın da sağlıksız bir ilişkinin en büyük göstergesi olduğunu hepimiz biliyoruz zaten. Dolayısıyla burada dengeyi kurarak; gerektiğinde tartışabilmeyi, tartışmanın dozunu ayarlayabilmeyi ve uzlaşarak sona erdirebilmeyi iki tarafın da uygulaması yararlı olacaktır.
Sevdiğinizi Söyleyin!
Kimi insan karşısındakine sevgisini aşırı şekilde göstermekten hoşlanır. Sürekli onu sevdiğini söyler, sürekli onu öpmek ister ve kendisini tamamen ikinci plana atarak tüm planlarını ona adayarak yaşamaya başlamak onları çok mutlu eder. Bazıları da çok sevmesine rağmen karşısındakine sevgisini bir türlü gösteremez; dile getiremez, sarılıp öpemez, ilgisini gösteremez. Bu her iki durum da ilişki için oldukça sağlıksızdır.
Etiket: iletişim
-
İlişkide denge nasıl sağlanır?
-
Boşandınız.. Peki ya sonra?
Boşanmayı isteyen taraf olsanız da olmasanız da , bu süreci sağlıklı bir şekilde geçirmek çok kolay olmayabilir.
Yaşam biçiminiz, evlilik kararı aldığınız zaman nasıl hızla değiştiyse bitirme kararı verildiğinde de hızla değişmeye başlar. Bu değişime duygusal olarak uyum sağlamak , boşanmayı , artık hayatların ayrı devam edeceğini , birlikte birşeyler paylaşılamayacağını bilmek içinizde bir boşluk veya acı hissi yaşamanıza neden olabilir.
Bu zorlu duygular içerisindeyken boşanma aşamasında çok güçlü olmak ve herşeyin mükemmelce üstesinden gelmek gibi yorucu bir davranış süreci içerinde olmaya çalışmamalı, kendinize ve zarar görmüş olan duygularınıza biraz daha zaman ayırmalısınız.
Psikolog Eda Gökduman
Zaman ilerledikçe güçlü olmanız gerektiğini , kendiniz için , daha iyi hissetmek için yeni şeyler planlamanız gerektiğini düşünmelisiniz tabi ki ama bu düşünce sürecine geçene kadar biraz dinlenmeniz gerektiğinin farkında olmalısınız . Sonuçta olumlu duygularla başladığınız bir şey sonlanıyor ve yaşadıklarınız sizi bir süre etkisi altına aldı.
Bir işe girseniz, bir süre orada çalışsanız , zamanla o tempoya alıştıktan sonra işten çıkarılsanız veya kendi isteğinizle ayrılsanız duygusal olarak az da olsa etkilenmenizi , beklenilen bir tepki olarak değerlendirirken evlilik gibi yaşamda daha büyük anlamlar ve paylaşımlar içeren bir sürecin sonlanmasında duygusal olarak etkilenmeniz normal bir süreç olarak değerlendirilir.
Duygusal etkilenme dereceniz , ilk zamanlarda biraz yüksekken zamanın iyileştirici gücü, kabullenme süreçleri ve ufak ufak oluşturulan yeni yaşam planlarıyla yavaş yavaş azalmaya başlayacaktır. Paylaşılan iyi ve kötü anılara, geçmişte yaşananların derecesine , evliliğinizin süresine ve kişilik yapınıza bağlı olarak bu süre değişkenlik gösterebilir.
Boşanma sonrası çok uzun süren üzüntüler ve yaşamın doğal akışından uzaklaşmalar ruh sağlığıaçısından tehlikeli olarak algılanabilir. Bu durumlarda bir uzman desteğine başvurmanız süreci daha sağlıklı atlatmanızda size yardımcı olacaktır.
Hukuki olarak ilerleyen süreçlerde duygusal olarak zorlandığınız durumlarda avukatınızdan da destek isteyebilir, bu süreci daha zor atlatmanıza neden olacak çatışmalardan uzak durmaya çalışmalısınız.
Çevrenizdeki kişilerin size bu süreçte vereceği duygusal destek de önemlidir. Yaşadığınız duyguları onlarla paylaşabilir, paylaşmanın verdiği rahatlıkla , yalnız olmadığınızı ve şimdi yanınızda olmalarının size verdiği güvenle kendinizi biraz daha iyi hissedebilirsiniz.
Fakat bu paylaşımların sıklıkla yaşanması ve kafanızı karıştıracak bir nitelikte olmaya başlaması sizi duygusal olarak olumsuz etkileyebilir. Sizi seven veya yakından tanıdığını düşünen kişiler size karşı hissettiği yakın duygularla farkında olmadan süreci ve duygularınızı olumsuz etkileyebilir.
Evliliğiniz boşanma ile sonuçlansa da çevrenizdeki kişiler yaşadıklarınızı tam olarak bilemeyebileceği için sizi yanlış yönlendirebilir.
Eger bir çocuk sahibiyseniz eski eşinizle ilgili olarak sizin veya çevrenizdeki kişilerin yapacağı olumsuz yorumlara tanık olmamasını sağlamanız çocuğunuzun psikolojisi açısından çok önemli. Bu dönemde çok güçlü olamayacağınızı bilsek de güçlü olamadığınız zamanlara çok fazla tanık olmamasını sağlamayı başarmalısınız.
Üzüldüğünüzü veya eski eşinizin sizi üzdüğünü görmesi ebeveynleri ile hayat boyu kuracağı duygusal ilişkiye zarar verebilir. Kişilik gelişimini olumsuz etkileyebilir.
Tanık olacağı üzüntüleriniz , mutsuzluklarınız çocuğunuzda yaşı kaç olursa olsun sizi koruma duygusunu ortaya çıkarabilir. Bu duyguya sahip olan birçok çocuk yaşamına daha yorgun veya duygusal olarak zarar görmüş bir şekilde başlayabilir.
Anne ve babası ayrılmış5 yaşlarında bir çocuğun annesi ile birlikteyken acaba babam şimdi ne yiyordur , çamaşırlarını nasıl yıkıyordur diye uykuya dalarken düşünmesinin duygusal olarak onu ne kadar yorduğunu tahmin edebilirsiniz. Bu durumlara sıklıkla raslayabiliyoruz.
Çocuğunuzun sağlıklı gelişimi ve psikolojisi açısından eski eşinizle belli dönemlerde iletişim kurmanız gerekecek. Bu onun gereksinimleri ve ileride içinde bulunacağı sosyal çevredeki benlik algısı açısından çok önemli.
Her ne kadar ayrılmışolsanız da anne baba olma rolünü kabullenerek yaşamınıza devam etmelisiniz. Bunu başarabilen aileler var. Siz de başarabilirsiniz….
Boşanma gerçekleştikten sonra ruhunuzu ve bedeninizi dinlendirdiniz. Zamanla hayatınıza duygusal olarak sizi yeniden heyecanlandırabilecek , güven duyabileceğiniz bir kişi girebilir. Bu kişinin çocuğunuzla gerekli iletişimi kurabilecek bir olgunluğa sahip olması çok önemlidir.
Çocuğunuzun hayatında nasıl bir yerde olmalı, onunla nasıl bir iletişim kurmalı, nerelerde durmalı bilebilmelidir. Bu dengenin nasıl kurulabileceği ile ilgili bir uzman desteğini 2. evliliğiniz gerçekleşmeden , hatta çocuğunuzla henüz tanıştırmadan önce almanız daha sağlıklı olacaktır.
Eski eşinizin hayatına duygusal olarak bir kişinin girdiğinin haberini alırsanız çocuğunuzu duygusal olarak korumaya devam etmek için , yanında olumsuz yorumlardan kaçınmalı, bu yeni konu ile ilgili eski eşinizle çocuğunuz için dengeli bir iletişim kurmanız gerekirse gerekli olgunluğu göstermeye çalışmalısınız.
-
Yuvayı Dişi Kuş mu Yapar?
“Yuvayı dişi kuş yapar” söylemi, evliliklerdeki kadınların rollerine gönderme yapan anlamlı bir söz. Bir evlilikte kadın mutlu değilse o evliliğin mutlu olmasının zor olduğunu vurgulayan uzmanlar, erkeklerin duygusal davranış ve olaylara verdikleri tepkileri dahi kadınların şekillendirdiğini ifade ediyor. Yani sağlıklı ve huzurlu bir evlilikte kadına çok önemli görevler düşüyor.”
Evliliğin anahtarının kadınlarda olduğunu, mutluluğu yakalamanın yine kadınların elinde olduğunu hatırlatan Üsküdar Üniversitesi Feneryolu Polikliniği’nden Uzm. Psk. Seliyha Alten, erkeğin her davranış ve tepkisinin altında kadınların olduğunu vurguluyor. Alten;
“Kadınların öncelikle erkeklerin tüm duygusal davranışları ve olaylara verdikleri tepkilerinin kendilerine bağlı olarak değiştiğini bilmeleri gerekmektedir. Bu gerçek evliliklerin anahtarıdır ve bunun bilincinde olup buna yönelik doğru davranışlar sergileyen kadınlar evliliklerinde mutluluğu yakalayabilmektedir.”
Bir erkeğin eşinden en çok beklediği şeylerin başında çok fazla dile gelmese de takdir edilmek, onaylanmak ve şefkat olduğunu ifade eden Alten, erkeklerin kadının kendisini güçlü hissettirmesine ve kendisine ihtiyacı olduğunu bilmeye ihtiyaç duyduğunu kaydediyor.
Erkeğe erkeklik hissini kadın verir!
“Yani kendini erkek gibi hissetmek için karısının desteğini görmeyi tüm benliği ile beklemektedir. Erkeklerin kendisine bu şekilde hissettiren ve şefkat gösteren kadınlara eğilimi yüzyıllardır bilinen bir gerçektir. Dolayısıyla aslında kadınlardan daha duygusal olabilen erkeklerin en büyük beklentisi bu alanda kendini göstermektedir. Kadınların eşlerine bu kalıpta yaklaşabilmeleri, aslında değişim gücünü elinde tutmalarına olanak sağlayan en önemli etkendir.”
Erkekler eleştirilmeden, suçlanmadan, akıl verilmeden dinlendiklerinde kendilerini daha rahat ifade edebilmektedir diyen Uzm. Psk. Seliyha Alten, çiftlerin birbirlerine zihin okuyarak davranmamaları gerektiği uyarısında bulunuyor.
Koşulsuz dinleyici olabilmek iletişimi sağlıklı kılıyor
“Evliliklerde çoğu iletişimin sorunlarının çiftlerin birbirlerinin zihinlerini okuyarak ona göre davranış gösterme eğiliminde olmasında kaynaklanmaktadır. Dolayısıyla suçlanacağını, eleştirileceğini düşünen erkeklerin kendilerini iletişime kapamaları ya da dürüst davranmadıklarını görmekteyiz. Sağlıklı iletişim kurulmasını sağlayacak önemli tutumda kadına düşen rol koşulsuz bir dinleyici olabilmektir.”
Uzm. Psk. Seliyha Alten modern çağla birlikte kadınların psikolojik anlamda daha fazla yıprandıklarının altını da çiziyor.
Hoşgörülü kadın beklentilerinin karşılığını görüyor
“Modern çağın getirisi olarak ev içinde ve ev dışında ciddi sorumluluklar alan kadınlar psikolojik anlamda daha fazla yıpranmakta ve evlilik içerisinde erkeğin payına düşen sorumluluklarda beklentisini yukarıda tuttuğu gibi, ihmallere karşı daha duyarlı davranmaktadır. Bu ruh halinde kadın iletişim kurarken sağlıksız tutumlar gösterme olasılığı artmakta kocasını eleştiren, sürekli şikâyet eden ve hatta onları hor gören bir yapı içerisinde davranmaktadır. Oysa evde eşlerine karşı daha hassas, düşünceli davranabilmeyi başaran kadınların eşlerinden beklentilerini görebilme anlamında daha fazla destek aldıkları görülmektedir.”
Farklı fikirlerde ortak paydada buluşabilme önemli
Çevredeki kişilerin fikirlerine ilişkin de önemli uyarılarda bulunan Uzm. Psk. Seliyha Alten evlilikte biz olma gelişimine dikkat çekiyor.
“Evliliklerde kadınlar tarafından yapılan ve en sık görülen sağlıksız tutumlardan bir tanesi de yakın çevrenin desteğini aldığı konularda etkilenme düzeylerinin fazlalığı olmaktadır. Kadınlar özellikle çatışma yaşadıkları konularda, kararsız kaldıklarında yakın çevrenin fikirlerine başvurmakta ve genellikle bu çevrenin etkisi altında kalarak kararlar vermekte ya da iletişim şeklini sürdürmektedir. Oysa evliliklerde “biz olma gelişimi” kadın ve erkeğin ortak görüş birliğine varabilme becerisi ile doğru orantılıdır. Konu ne olursa olsun farklı görüş ve fikirler olduğu zaman ortak paydada buluşabilmeyi sağlayabilmek önemlidir.”
-
Kadınların mükemmel olduğunu gösteren 15 neden
Erkekler için bazen bu gerçeği kabullenmek zor olsa da, kadınlar erkeklerden çok daha fazlasını yapabilir. Ne denli harika olduklarının farkında olan kadınlar ve bu gerçeği kabul eden erkekler için, kadınların mükemmel olmasının altında yatan 15 nedeni bir araya getirdik.
1 Kadınlar daha iyi iletişim kurar
Kadınlar diğer insanlarla iletişim kurmakta, erkeklere göre daha başarılıdır. Sahip oldukları sıcaklık, anlayış ve empatiyle, etraflarındaki insanların kendilerini güvende hissetmesini sağlarlar. Ayrıca kadınlar duygu ve düşüncelerini daha kolay açabildiklerinden, kendilerini erkeklere kıyasla daha iyi ifade ederler.
2 Kadınlar güzel kokar
Kulağa yüzeysel bir görüş gibi gelebilir ama kimse bunun önemsiz olduğunu söyleyemez. Kadınlar (ya da annelerinden temel hijyen konusunda eğitim almamış veya kulak asmamış birkaç kadın hariç kadınlar diyelim) etraflarındakileri kendilerine çeken hoş ve yumuşak bir kokuya sahiptir. Hatta erkeklerin çoğu, doğal kokuları bu kadar çekici ve hoşken, kadınların parfüm ve diğer yapay kokuları kullanmasından memnun olmadıklarını itiraf edecektir.
3 Kadınlar, bebekliklerinde tuvalet bilgisini erkeklere göre daha çabuk kavrar
Kulağa komik gelebilir ama kızların, oğlanlara kıyasla tuvalet bilgisini daha erken kavramaları sandığınız kadar önemsiz değil. Elbette, kadınların tuvalet ve hijyenle ilgili hemen her şeyi erkeklerden daha önce öğrenip kavradığını da aklımızdan çıkarmamalıyız. Ayrıca klozet kapağının pozisyonuyla ilgili ezeli tartışmayı da unutmayalım.
4 Kadınlar neyin nerede olduğunu her zaman bilir
“Tatlım, geçen gün aldığımız şu kitap nerede?” Bir kadın bu sorunun cevabını kesinlikle bilecektir. Ve başka soruların da. Kadınlar her şeyin yerini kesinlikle bilir. Hatta kullanmadıkları, kendilerine ait olmayan şeylerin yerlerini bile. Ama sevgili erkekler, sakın pes etmeyin! Kadınların her şeyin yerini erkeklere göre daha iyi bilebilmesinin nedeni, beyinlerinde harita ve plan çıkarabilme konusunda daha yetenekli olmalarıdır. Bu yetenekleri sayesinde, yaşadıkları alan içerisindeki her şeyin yerini kolaylıkla akıllarında tutabilirler.
5 Kadınlar vücutlarında bir başka varlığı taşıyabilir
Kadınlar (ve bir de kangurular) vücutlarında bir başka varlığı taşıyabilen yegane yaratıklardır. Hamilelik ve doğum dünyanın en inanılmaz ve büyülü şeylerinden biridir. Erkeklerin bu süreçte çok önemli bir rol taşıdıklarını inkar edemeyecek olsak da, işin asıl kısmı halen kadınların üzerindedir.
6 Kadınların IQ’su daha yüksektir
Gerçekleştirilen son araştıtmalar, ortalama olarak, kadınların erkeklerden daha yüksek IQ’ya sahip olduğunu göstermektedir. Tamam, bu bilgi çok önem ifade etmeyebilir çünkü dünyadaki aşırı zeki insanların büyük kısmı oldukça kırılgan yapıdadır. Ama kimin daha iyi sonuçlara ulaştığı konusunda artık şüphe kalmadığını söyleyebiliriz.
7 Kadınlar süt üretebilir
Bu konuda tartışma çıkacağını sanmıyoruz. Süt verebilen ve bir bebeği hayatta tutarak büyütebilen kadınlar, bu açıdan erkeklere göre tartışmasız bir avantaja sahiptir. Bunun bir mucize olduğunu söyleyebiliriz, değil mi? Hatta, bebek emzirme, yanma ve ağrı gibi sorunlara yol açabilmesine rağmen, halen annelerin büyük kısmı bunun –bebeklerini emzirmenin– harikulade bir deneyim olduğunda hemfikirdir.
8 Kadınlar küresel kaynakları daha az harcar
Ortalama olarak, daha küçük vücutlara sahip olduklarından, kadınlar erkeklere göre daha az yemek yer ve kıyafetleri için daha az kumaş kullanılır. Ayrıca daha küçük arabalar, daha küçük mobilyalar ve daha küçük alanlara ihtiyaç duyarlar. Günümüzde birçok küresel kaynağın tükenme sınırında olduğunu düşünecek olursak, kadınları bu konuda suçlayamayacağımız ortada.
9 Kadınlar aynı anda birden çok işle ilgilenebilmelerine imkan tanıyan bir yapıya sahiptir
Aynı anda birden çok iş yapabilmek kadınların kanında vardır. Aynı şey erkekler içinse çok daha sıkıntı ifade eder. Kadınlar aynı anda yemek yapabilir, telefonda konuşabilir ve ağlayan çocuklarını teskin edebilir. Erkekler ise genellikle böyle bir durumda, ilk sorunda tıkanır kalır. Bu nedenle kadınlar evde, işte ve (beyler, hazır mısınız?) trafikte, yollarını daha iyi bulurlar.
10 Kadınlar terlemez, ışıldar
Bir erkeğin birkaç kilometre koştuğunu düşünün. Tişörtü tere bulanır, bir parça da olsa kötü bir koku yayar, ve bütün alnı terle kaplanmış olur. Bu adamı hemen duşa göndermekten başka çare yoktur. Ama aynı koşuyu bir kadın yaptığında tüm manzara farklı olacaktır. Bir kadın bu durumda tümüyle terle kaplı olmak yerine, cildi hafifçe nemlenmiş olur, o kadar. Bu da o kadına inanılmaz seksi bir ışıltı verir.
11 Kadınlar, birlikte oldukları erkekleri başarılı yapar
Her başarılı erkeğin arkasında başarılı bir kadın olduğuna dair sözü duymamış olamazsınız. Diğer bir deyişle, başarılı bir erkekle karşılaştığınızda, kutlamanız gereken asıl kişi birlikte olduğu kadındır. Tarihteki başarılı çiftlerde, erkeğin yalnızca kukla olduğu çok fazla örnek verilebilir; başarının sahibi ise kadındır.
12 Kadınların sesi melek gibidir
Tamam, erkekler de çok güzel bir sese sahip olabilir ancak melek gibi bir ses yalnızca kadınlarda bulunur. Başarılı müzisyenler günümüzde hem erkek hem de kadınların arasından çıkmaktadır; bu açıdan bakıldığında, erkeklerin sınıfta kaldığı söylenemez. Ama sizi şaşkına çeviren sesleri düşünün. Bu seslerin sahibi genellikle kadınlar, öyle değil mi?
13 Dişiler bazen erkeklerini yer
Tabiatta, dişilerin “işlerini tamamladıktan sonra” erkeklerini yedikleri durumlar olduğunu duymuşsunuzdur. Bunu yapmalarının nedeni, artık onlara ihtiyaçlarının kalmamış olmasıdır. Bazı türlerde, dişi, üremenin ardından erkeğinden kurtulur çünkü geri kalan her şeyi kendi başına yapabileceğini bilir. Aynı durum kadınlar için de geçerlidir. Tamam, kadınlar erkekleri yemeye kalkmaz ama onlar olmadan da hayatlarını eksiksiz bir şekilde sürdürebilirler. Bu açıdan bakıldığında, erkeklerle ilişki kurmaları, ihtiyaç değil, bir seçenektir yalnızca.
14 Kadınların göğüsleri vardır
Kadınların göğüsleri aşırı ölçüde kullanışlıdır. Bebek emzirebilmelerinin yanı sıra, göğüsleri büyük bir eğlence kaynağıdır da. Her erkek buna katılacaktır. Bir erkek için kadınların göğüsleri en favori oyuncak durumundadır.
15 Kadınlar daha uzun yaşar
Kadınların erkeklerden daha uzun yaşadığı uzun zamandır bilinen bir gerçek. Ve her yeni araştırma da aynı sonucu vermektedir. Bunun da bir nedeni olmalı, öyle değil mi?
-
Vajinismusa Tedavi
Evli kadınların kabusu haline gelen vajinismus sorununun çözümü için hazırlanan cinsel terapi kitabı, evliliklerinde sorun yaşayan çiftlerin de biliçlenmesini sağlayacak.
Türkiye’de cinsel hayatı olan her on kadından birinin kabusu haline gelen vajinismus sorunu tarihe karışacak. Halk arasında “Evli Bakirler” olarak da bilinen vajinismuslu kadınlar ve eşleri için yeni bir vajinismus tedavi kitabı çıktı. Vajinismusa son verebilmek için resimli cinsel terapi el kitabı olan Mühürlü Beden, Türkiye’nin en ünlü cinsel terapistlerinden biri olan Dr. Cem Keçe ve Jinekolog Dr. Yasemin Yıldız tarafından kaleme alındı. Cinsel bilgilenme ve kendi kendine yardım kitabı olan Mühürlü Beden’i kamuoyuna tanıtan ve tavsiye eden Psikoterapi ve Psikoterapistler Derneği (PSİKODER) terapistleri, vajinismus ve evli bakirelerle ilgili çiftlerin cinsel bilinçlenmesi ve farkındalığı için yararlanabilecekleri bilgileri gözden geçirdi.
Bedeninizdeki mührü söküp atın!
Vajinismus tedavilerindeki bilimsel ve farklı yaklaşımların önemine değinen PSİKODER Yönetim Kurulu Üyesi Psikoterapist Serap Güngör, “Evli olmanıza rağmen hala bakire misiniz? Evli ve mühürlü bir bedene mi sahipsiniz? Bir kaçınma ve erteleme durumu olan vajinismusla ilgili doğru bilinen yanlışları merak mı ediyorsunuz? Cinsellikle ilgili uydurmalar hayatınızı mı karartıyor? Vajinismus, ilk gece, cinsellik, evlilik ve yakın ilişkiler üzerine bilimsel gerçekleri ve önerileri ele alan bu kitabı okuduktan sonra hurafelerinizden kurtulacaksınız, partnerinizle olan iletişiminizden daha fazla keyif alacak ve bedeninizdeki mührü söküp atacaksınız. Çünkü evli bakire olmak artık kader değil” dedi.Cinsel bilgilendirme ve kendi kendine yardım kitabı niteliğinde
Kamuoyunu bilgilendirmek için daha çok vajinismus tedavi kitabının yazılmasının önemine değinen PSİKODER Genel Sekreteri Psikoterapist Kemal Özcan ise, “Vajinismusun tanısından nedenlerine, tiplerinden tedavi seçeneklerine kadar, vajinismusla ilgili merak edilen her konuda, en bilimsel ve en güncel bilgileri aktaran kitap, vajinismus için cinsel bilgilenme ve kendi kendine yardım kitabı olarak, cinsel hayatı ebeveynlerinin ve toplumun değer yargılarının etkisinde, hatta kontrolü altında olan gençlere ve yetişkinlere bekledikleri yardım elini uzatıyor” değerlendirmesini yaptı.Vajinismus Nedir? Tecrübe ve deneyimlerimizle Vajinismusu yenelim
-
İlişkinizin check-up zamanı geldi mi?
Hasta olduktan sonra ilaca sarılmak yerine önceden önlem alıp hastalıktan korunmanın daha sağlıklı olduğu gerçeği, ilişkiniz için de geçerli… Bu yazıdaki başlıkları değerlendirerek ilişkinizi sağlık kontrolünden geçirebilir, böylece önlemlerinizi erken alabilirsiniz.
Kalan ömrünüzü daha sağlıklı geçirebilmek için check-up programlarına katılıyorsunuz; kan sayımınız yapılıyor, organ fonksiyonlarınız test ediliyor, kolesterolünüz ölçülüyor, idrar analizinin yanı sıra çeşitli görüntüleme cihazlarına giriyorsunuz. Peki ya ilişkiniz yol almaya başladıkça ona ne kadar önem veriyorsunuz? Özellikle evlendikten sonra ilişkinize ihtiyacı olan gıdaları verdiniz mi? Ters giden bir şeyler var mı, belirtiler neyi gösteriyor, hangi durumda nasıl bir tedaviye ihtiyacınız var? Bu soruların yanıtını bulmak için ilişkinizi de check-up’tan geçirmenizi öneriyoruz. İlişki check-up’ı için odaklanmanız gereken yapı taşlarını Memory Center Nöropsikiyatri Merkezi’nden Uzman Psikolog Çiğdem Demirsoy’a sorduk. Şimdi tahlil ve teşhis zamanı…
SEVGİ DEPONUZ DOLU MU?
Duyan herkeste güzel hisler uyandıran bir kelime sevgi… Ancak anlamı herkes için farklı olan sevgiyi göstermenin yolları da kişiden kişiye değişiyor. Bu gerçeğe bağlı olarak kişilerin karşı taraftan beklentileri de farklı oluyor ve bu farklılık bazen sıkıntılar doğuruyor. “Beni sevseydin şunu yapmazdın” diye kurulan cümleler size de çok yabancı gelmiyor olsa gerek… Eğer ilişkinizde çatışmalı bir durum varsa taraflar kendi sevgi tanımlarına sığınıp karşı tarafın beklentilerine karşı direnç de geliştirebiliyor, “Ben böyleyim, beni böyle kabul et” tarzı cümleler sarf edilebiliyor. Sevgiye dair beklentiler karşılanmadığında yaşanan kızgınlık, üzüntü, hayal kırıklığı gibi duygular bazen yanlış ifadeler kullanılarak aktarılıyor. Ve en önemlisi eğer ilişkide bazı sorunlar çözülemiyorsa varsa sevgiden kullanılıyor ve zamanla sevgi depoları boşalmaya başlıyor.
● Eğer ilişkinizde sevginin tanımına ve ifade şekline dair farklılıklar yaşıyorsanız ve bu fark tartışmalara neden oluyorsa çözüm ilişkinin bir diğer önemli yapı taşı olan iletişimde yatıyor.SAYGI SEVİYENİZ KAÇ?
İlişkide saygı, kişinin karşı tarafın sınırını kabul etmesi anlamına geliyor. Uzman Psikolog Çiğdem Demirsoy, şöyle diyor; “Biz olmak önemli ama biz olalım derken benliklerin birbirine değdiği alanlarda karşının farklı bir birey olduğunu, farklı düşünebileceğini, farklı istekleri olabileceğini kabul etmek de gerekiyor. Sağlıklı bir ilişkide iki kişinin de kişilik ihtiyaçların›n karşılanması önem taşıyor.”
● Eğer ilişkide her zaman bir tarafın istekleri yerine geliyorsa, diğer kişinin engellenme yaşadığı ve mutsuz olduğu söylenebiliyor. Oysa insanoğlu, ihtiyaçlarını anlayan ve karşılayan kişilere sevgiyle bağlanıyor. İlişkinizde bu anlamda bir s›k›nt› olduğunun farkındaysanız saygıdan da öte sevgi bağında bir sorun olduğunu düşünebilirsiniz.ÇOCUK YETİŞTİRMEK
Evliliklerde çocuğun yetiştirilmesi ile ilgili konular sıkıntılara neden olabiliyor. Çocuğun yetiştirilmesi ile ilgili kararlarda eşlerin ortak değerleri devreye giriyor. Bu konudaki farklılıkların önce eşler arasında doğru iletişim yolları kullanılarak çözülmesi ve fikir birliğine varılması gerekiyor. Aksi taktirde bu farklılıklar nedeniyle doğan çatışmalar çocuğa zarar verebiliyor. Eşlerden birinin çocukla evli gibi olması ise aile içi ilişkilerin dinamiğinde bir sorun olduğunu gösteriyor.İLETİŞİM DEĞERLERİNİZ NASIL?
İki taraf da kendi duygularını tanıyıp doğru şekilde ifade edebildiği zaman sağlıklı bir iletişimden bahsetmek mümkün olabiliyor. Uzman Psikolog Çiğdem Demirsoy, ilişkilerde çözümsüz sorun olmadığının altını çiziyor ve ekliyor: “İlişkide her konuda uzlaşma olacak diye bir şey yok. Bazı sorunlar çözülmeyebilir ancak önemli olan onları konuşabiliyor olmak, hangi konularda anlaşılamadığı konusunda bir uzlaşmaya varmaktır” diyor. İletişimde ‘ben dili’nin kullanılması, kişinin kendi benliğinin sınırlarını bilmesi ve karşı tarafı kendisinden ayrı özellikleri ile kabul etmesi gerekiyor. Kurulan diyaloğun dayatmacı değil, uzlaşmacı olması önem taşıyor.
● İlişkide taraflar sağlıklı iletişim kuramadığında ya aynı konular tekrar tekrar gündeme gelip tartışma nedeni oluyor ya da konuların üstü örtülüyor ve eşler birbirinden uzaklaşıyor, ilişki gittikçe zayıflıyor. Bu nedenle anlaşmazlıklar konusunda bu iki durumun ortasını bulabilmek ve olmuyorsa bir uzmandan destek almak gerekiyor. Çünkü huzursuz bir evlilik ortamı eşlerin değil, o evde yaşayan çocukların da fiziksel ve ruhsal sağlığını bozuyor.ŞİDDET KABUL EDİLEMEZ
Şiddetin sadece dayak anlamına gelmediğini artık biliyoruz. Kişinin kendini baskı ve güç altında hissetmesi, engellenmeler yaşaması, duygusal ihtiyaçlarının karşılanmaması da şiddetin kapsamına giriyor. İstatistikler kadınların fiziksel şiddete daha fazla maruz kaldığını gösterse de kendini baskı altında hisseden kadınlar çocuklarına şiddet uygulayabiliyor. Uzman Psikolog Çiğdem Demirsoy, bir evlilikte şiddet varsa bunu aşmak ve sağlıklı olarak sürdürmek için tüm yolların denenmesi gerektiğini belirtiyor ancak ‘evlilik her koşulda sürdürülmeli’ düşüncesinin de yanlış olduğunu vurguluyor. Şiddet sorununu aşmanın yollarından biri de terapi almak ancak bazen eşlerden biri buna direnebiliyor. Böyle bir durumda sadece istekli olan eşin terapiye gitmesinin de fayda getirebileceğini belirten Demirsoy, “Bireysel olarak terapiye katılırsanız o ilişkide kendi rolünüzü görürsünüz, kendinizi geliştirirsiniz, sınır çizmeyi, hayır demeyi öğrenirsiniz. Bunlar önemli, çünkü şiddet içeren bir ilişkide bir süre sonra benlik duygunuzu, problem çözme becerilerinizi kaybediyorsunuz. Böyle bir ilişki, o evde yaşayan çocukların kişilik gelişimi ve cinsel yönelimlerini de etkiliyor” diyor.GÜVEN&SADAKAT ÖNEMLİ
Aldatmanın anlamı kişiden kişiye ve ilişkiden ilişkiye farklılık gösterebiliyor. Kimisi için karşı cinsten biri ile internetten yazışmak aldatma sayılırken bazıları ise ‘açık evlilik’ diye adlandırılan ve tarafların özgür ilişkiler yaşadıkları evlilikleri sürdürmeyi tercih ediyor. Uzman Psikolog Çiğdem Demirsoy, “Önemli olan ilişkideki bağda bir kopukluk algılanmamasıdır” diyor ve ekliyor: “Eşler birbirinden ayrı zaman geçirebilir ancak bu süreçte bilirler ki ilişkide bir eksiklik yok ve birbirlerinin kabul edemeyeceği şeyler yaşanmıyor. Ayrı geçirilen zamanlarda da sevgi ve saygı ile güven bağından emin olunması gerekiyor.” Bazı durumlarda eşlerin aldatmanın sınırları konusunda çatışma yaşayabildiğini belirten Demirsoy, “Bir taraf eski flörtü ile telefonda konuşmayı aldatma olarak kabul etmezken, diğeri buna tepki gösterebiliyor. Önemli olan gizlilik olmamasıdır. Eğer karşı tarafın kabul etmediği bir davranış ve gizlilik söz konusu ise aldatmadan söz edilebilir” diyor.
● Eğer ilişkinizde güvenle ilgili bir sorun varsa bu iletişim konusunda da sorunlar olduğunu gösteriyor. Eşlerin ilişkide nelerin kabul edilebilir olduğu konusunda uzlaşma sağlaması gerekiyor.CİNSELLİK EVLİLİĞİ ETKİLİYOR
Cinsel hayatın doyurucu olması için, bu özel alanda nelerin yaşanacağı, nelerin itici, nelerin kabul edilebilir olduğu konusunda eşler arasında bir uzlaşma sağlanması gerekiyor. Eğer eşler arasında sevgi, saygı ve güven bağı güçlüyse cinsellikten doğan sıkıntıların aşılması da daha kolay olabiliyor, eşler zamanla birbirini tanıyıp uyum sağlayabiliyor. “Erkekler cinselliğe her zaman hazırdır. Kadın duygularını ifade etmeye daha çok önem verir, cinselliği arka plana atar” gibi doğruluk payı olmayan toplumsal mitler kişiliklerin ve tercihlerin şekillenmesinde rol oynuyor. “Kadınlar da erkekler de cinsel hayat için gerekli olan biyolojik donanıma sahip ancak kadınlar toplum tarafından yüklenen sosyal roller nedeniyle duygularını ifade etmeye ve duygusal ilişki kurmaya şartlanıyorlar” diyen Uzman Psikolog Çiğdem Demirsoy, “Cinsel alandaki sorunlar evliliğin diğer alanlarını, günlük ilişkideki çatışmalar da cinsellik alanını olumsuz etkiliyor” diyor.
● İlişkinizde cinselliğin sağlıklı olup olmadığını anlamak için cinsel birliktelik sayısına değil, her iki tarafın da tercih ettiği, haz aldığı davranışların sergilenmesine ve ilişkinin iki taraf için de doyurucu olup olmadığına dikkat etmeniz öneriliyor. Öte yandan doyurucu cinsel hayat için iletişim kurmak ve kendi sınırlarınızı belirtmeniz gerekiyor.AFFETMEK ÖZGÜRLEŞTİRİYOR
İlişkilerde zaman zaman yaşanan çatışmalar kırgınlıklara neden olabiliyor. Ancak bir kırgınlığı yıllarca taşımak kişiye hem fiziksel hem de ruhsal açıdan zarar veriyor, affetmek ise özgürleştiriyor. Psikolog Çiğdem Demirsoy, geçmişin geçmişte bırakılması, bugüne ve geleceğe odaklanılması gerektiğini belirterek, “Eğer o ilişkiyi sürdürmek istiyorsanız sürekli geçmişte yaşananların diyetini istemek hatalı bir yaklaşım üstelik karşı taraftan çok kendinize zarar veriyorsunuz. Oysa sağlıklı bir ilişki için iki sağlıklı insan gerekiyor” diyor.PAYLAŞIMLARINIZ NE ORANDA?
Evliliklerde özellikle çocuk sahibi olan eşler, anne-baba rollerine bağlanıp diğer rollerinde eksik kalabiliyor. Oysa eşlerin arasında sevgi, sıcaklık ve duygusallık olmadığında bu ilişki çocuklara da mutluluk vermiyor. Çocuk sahibi olan eşler tabii ki ilk birkaç yıl çocuğun fiziksel bakımı nedeniyle eve bağlı kalabiliyor, birbirlerine vakit ayıramıyor, yorgunluklar yaşanıyor. Bazı anneler ise çocukla göbek bağını bir türlü koparamayabiliyor. Oysa anne-babanın ilişkisi, çocuğun ilerideki yıllarda kuracağı ilişkiler ve yapacağı evlilik için örnek teşkil ediyor.
● İlişkinizi mercek altına aldığınızda paylaşımlarınızın azaldığını fark ediyorsanız bu konuda çaba harcamaya hemen başlayabilirsiniz. Çünkü karı-koca olarak ilişkinize yapacağınız yatırım, evinizde sevginin yaşandığı sıcak bir ortam sağlanmasını ve çocuklarınızın da özgüvenli, mutlu yetişmesini sağlıyor.ORTAK DEĞERLERİ ARTIRIN
Her insanın hayata bakış açısı, düşünceleri, olaylara ve kelimelere yüklediği anlamlar farklı olabiliyor. İki eş arasında bu farklılık çok fazla ise ve bu farklılıkların varlığı kabul edilmiyorsa ilişkide sıkıntılar yaşanabiliyor. Ortak zevklerin olması, benzer şeylerden hoşlanmak, ortak bir arkadaş ve aile çevresi gibi faktörler ise ilişkinin kalitesini artırıyor.
● Farklılıkların çok fazla olduğu bir ilişki yaşıyorsanız çatışmalardan kurtulmak için önce bu farklılıkları kabul etmekle işe başlamak, ikinci aşamada ise birlikte keyif alınarak geçirilecek zamanların artırılmasına çalışmak gerekiyor.KRİZ YÖNETİMİ GÜCÜNÜZ NE KADAR?
İnsanlar aynı anda aynı istek ve ihtiyaçta olmadığı için her ilişkide çatışmalar yaşanabiliyor. Hiç tartışma yaşanmaması, bir ilişkinin sağlıklı olduğunu değil, aksine iletişimsizlik yaşandığını gösterebiliyor. Hayatın içinde yaşanan kayıplar, iflaslar, aldatmalar gibi birçok olay çatışmaların artmasına neden olabiliyor. Önemli olan ise bu kriz anlarını doğru yönetmek… Bu aşamada iletişim kurma ve çatışma çözme becerileri devreye giriyor. Farlılıklardan hep çatışmalar doğduğu düşünülse de kriz durumlarında bu farklar avantaja dönüşebiliyor. Bir tarafın göremediğini diğeri görüyor ya da biri düştüğünde diğeri onu kaldırabiliyor.
● Hayatın içinde herkesin başına gelebilecek kriz anlarında önemli olan ‘biz’ olabilmek… Uzman Psikolog Çiğdem Demirsoy, “Böyle durumlarda danışanlarıma hep şunu söylüyorum; siz aynı yolda beraber yürüyen iki kişisiniz. Önünüze bir engel çıktı, bu engeli beraber nasıl aşarız diye düşünmelisiniz. Soruna, birbirinizi dışlamadan, beraberce konuya kuş bakışı bakabilmelisiniz” diyor.
Formsante -
Mutlu olmadan cinsellik olmuyor!
Mutlu olmak hepimizin hedefi. İ.Ü İstanbul Tıp Fakültesi Psikiyatri ABD Öğretim Üyesi Konsültasyon – Liyezon Psikiyatrisi Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Sedat Özkan, kendisine yaşam hedefi koymayan insanın mutlu olamayacağını söylüyor ve “Çalışan, üreten, okuyan, araştıran insan hem daha mutlu hem daha sorumlu hem de daha sağlıklı oluyor” diyor. Merakı olan ve yeniliklere ayak uydurma becerisi bulunan insanlar daha yüksek bir mutluluk katsayısına sahip oluyorlar. Bu insanlar için hayatı keşfedip tanımak, kişinin kendisini tanıması anlamına geliyor ve kendini seven insan dünyayı da seviyor.
İNSAN SÜREKLİ MUTLU OLAMAZ
Sürekli mutlu görünme ve çevreye, “Çok mutluyum!” mesajı verme durumunun kişinin kendisiyle yüzleşememe hali olduğunu belirten Prof. Dr. Özkan, bunun savunma mekanizması olabileceğini söylüyor ve bu durumun yaşamın gerçeklerine uymadığına dikkat çekiyor. “Sorgulamaktan kaçan ve kendisiyle sürekli barışık olduğuna inanan insan gerçekten mutlu mudur?” sorusunun yanıtı, bunun genetik açıdan mümkün olamayacağı şeklinde geliyor.
KENDİNİ GELİŞTİREN KİŞİ İLİŞKİYE KATKI SAĞLAR
Prof. Dr. Sedat Özkan, mutsuz olanların mutlu olmayı bilmediklerini, mutluluk arayışına ise mutluluğu yakalamış insanlarda daha çok rastlandığını söylüyor. Bu durum mutlu insanların bu duygunun tadını almalarından kaynaklanıyor. Günümüz ilişkilerindeki istikrarsızlığa da değinen Sedat Özkan, gençlere; Kişilik, güvenilirlik ve istikrar bir bütündür. Bir insanın yaşantısındaki ilişkilerin tümüne bu pencereden bakmak gereklidir mesajı veriyor ve devam ediyor; “Kadın – erkek ilişkilerinde, duyguların en yoğun aşamasında ipuçlarına dikkat etmek ve iki çift güzel lafa kanmamak gerekir. Gençler karşılarındaki kişinin söyleminden önce kendisini tanımalı ve onun istikrarlı ve güvenilir bir insan olduğuna emin olmalı önerisinde bulunuyor. Günümüz ilişkilerinde çabuk vazgeçme ve yeni heyecanlara yelken açma konusunu da değerlendiren Özkan, “Paylaşım ve üretme potansiyeli sınırlı insanlar, hür ve çok sayıda ilişkiye yönelirler “diyor. İlişkide bir hafta sonra konuşacak bir şey kalmıyorsa o durum ilişki olmaktan çıkıyor. Halbuki kendini geliştiren kişi bu gelişim içinde ilişkiye de katkı sağlıyor. Bu durum paylaşımda ve mutluluk da artışa neden oluyor. İlişkide derinleşebilecek olan kişiler ise daha seçici ve daha uzun süreli ilişkiye giriyorlar.
GENÇLER AŞKIN BİTMESİNE DAYANAMIYOR
İkili ilişkilerde gençler daha çok aşkın bitmesini kabullenemezken yetişkinler yaşanmışlıkların sonucu olarak sevginin bitmesi üzerinde duruyor ve bunu kabul etmekte zorlanıyor. Bunun nedeni gençlerin önceliklerinin tutku ve aşk olmasıyken, olgunluk dönemindeki insanların sevgiyi daha çok huzur zemininde aramaları.
TERCİH DOĞRU TARZ YANLIŞ
“İlişkilerde iki boyut bulunuyor. Bunlardan biri tercih, ikincisi tarz boyutudur” diyen Özkan, bazen insanların doğru tercih yapmalarına karşın ilişkilerini yanlış tarzda sürdürdükleri için bu durumun ilişkinin bitmesine neden olabileceğini söylüyor. Bunu; “Kasap da kesiyor cerrah da…. Biri kesip öldürüyor, biri yaşatıyor” sözleriyle açıklayan Özkan, ilişkiyi sürdürme tarzının bazen tercihten daha fazla ön planda olduğunu söylüyor. Bazen beklenenin aksine görücü usulü evlenen insanın ilişki tarzı; sevgi, özen ve saygı içerip sağlıklı şekilde sürebilirken, çok uyumlu görünen ve fikirleri benzerlik gösterip uygun evlilik yapan kişilerinki içinden çıkılmaz hale gelebiliyor.
İLİŞKİDE YANLIŞ ARAYAN BULUR
“Bir kişiyi sürekli yanlış kişiymiş gibi irdelerseniz, sayısız yanlış bulursunuz. O kişiyi sevip doğru kişi gibi görmeniz halinde ise aramadığınız için yanlışları daha az görür veya hiç görmezsiniz” diyen Özkan, bunu yapabilen çiftlerin ilişkilerinin daha sağlıklı yürüdüğünü söylüyor.
İLİŞKİLERDE DENKLİK ÇOK ÖNEMLİ
Sedat Özkan, ilişkilerdeki denkliğin o ilişkinin yürümesinde çok etkili olduğuna dikkat çekiyor. Denklikten kastedilenin; ekonomik, sosyokültürel ve yaş denkliği olduğunu söyleyen Özkana göre çok yönlü paylaşım potansiyeli uzun süreli ilişkilerde en fazla aranan özellikler arasında bulunuyor.
CİNSEL YAŞAMI OLMAYAN ÇİFT MUTLU OLABİLİR Mİ?
Prof. Dr. Sedat Özkan, son zamanlarda kendisine başvuran çiftler arasında, aralarındaki diyalog iyi olduğu halde cinsel yaşamı olmayanların sayısının oldukça fazla olduğunu söylüyor. “Bu durumdaki çiftler de birbirlerini anlayıp diyalog kurabilirler” diyen Özkan, ikilinin farklı alanlardaki paylaşımlarının onları mutlu etmesi halinde kimsenin ilişkiye söz söyleme hakkının olmadığını belirtiyor. “Hiç kimseye ne boşan ne de boşanma demek doğru değildir” diyen Özkana göre cinselliği abartmak da önemsiz bulmak da sık yapılan yanlışlar olarak dikkat çekiyor. Yine de iletişim eksikliği çiftler arasında cinsel yoksunluktan daha önemli bulunuyor. Çünkü iletişim olmazsa cinsellik de olmuyor ve bir süre sonra ilişkide sıkıntı meydana geliyor. Sorunlar iletişimle çözüldüğü için ikili ilişkilerde bu unsur herşeyin üzerinde görülüyor.
HT
-
Ebeveynler Farkında Olmadan Kızlarının Vajinismus Olmasına Neden Olabiliyor!
CİSED GENEL BAŞKAN YARDIMCISI UZ. DR. YASEMİN YILDIZ: “CİNSELLİK VE EVLİLİK; TAMAMLANMA, BÜTÜNLEŞME, BİR VE TAM OLMA HALİDİR!”
Yaz geldi. Yeni evlenen çiftlerin sayısı her geçen gün artıyor. Bu nedenle “ilk gece korkusu” ve “vajinismus” yeniden gündeme geliyor. Çünkü toplumumuzda ebeveynler kızlarına hep aynı şeyleri öğütlüyor: “Evleneceğin güne kadar erkeklere dikkat et.” “Erkeklerden uzak dur, kendini koru.” “Erkekler sana zarar verebilir.” “Cinsellikle aranda hep bir mesafe olsun.” Daha sonra bu öğütleri tutmayanların başlarına gelen korkunç hikâyeleri ve örnekleri kızlarına anlatarak inandırıcılıklarını arttırmaya çalışıyorlar. Peki, ebeveynler farkında olmadan ileride kızlarının vajinismus olmasına yol açabilirler mi? İşte bu soruya yanıt Cinsel Sağlık Enstitüsü Derneği (CİSED) cinsel terapistlerinden geldi…
CİNSELLİKLE SEVGİYİ BİR ARAYA GETİREMİYORLAR!
Esas olarak 0–7 yaş ve daha sonra devam eden süreçte kız çocuklarının bilmedikleri ama merak ettikleri cinsellikle ilgili tüm kayıtları, tepkileri ve tutumları büyüdükleri aile ortamında ve özellikle annelerini model alarak oluşturduklarını ifade eden CİSED Onursal Başkanı Dr. Cem Keçe; “Çocukluk çağlarında çoğu kız çocuğu anlayamadıkları bir şekilde ‘Aman bisiklete binmeyin!’ veya ‘Aman çitlerin üstünden atlamayın!’ gibi uyarıları duyuyorlar. Oyun oynarken düşüp genital bölgesiyle ilgili bir travmada annesinin paniğine şahit oluyorlar, sürekli bacaklarının arasında korunması gereken bir şey olduğunu hissediyorlar. Böylece kız çocukları içinde yetiştikleri ortamın görüşlerini ve değer yargılarını küçük yaşlardan itibaren direk ya da dolaylı yollardan öğreniyorlar. Örneğin bazı evlerde cinsellikten hiç bahsedilmiyor, hatta gazete ya da televizyonda bu konudaki haberler bile hemen sayfa ya da kanal değiştirilerek engelleniyor. Ayrıca cinsellik içeren konular ya da cinsellik içermese bile kız-erkek ilişkileri ile ilgili konular ayıplanarak veya olumsuz imalarla dile getirilerek, kız çocuklarının bu mevzulardan uzak kalması sağlanıyor. Hatta evde anne ve babalar asla çocuklarının yanında birbirinin elini tutmuyorlar, yan yana sarılarak oturamıyorlar veya birbirini öpmüyorlar. Böylece çocuklar anne ve babalarının bir cinsel hayatı yokmuş gibi algılarla büyüyorlar. Bu nedenle cinsellikle sevgiyi bir araya getiremiyorlar.” dedi.
SAVAŞ YA DA KAÇ!
Kız çocuklarının daha çok küçük yaşlardan itibaren “Kapat eteğini bacağın görünecek!” gibi laflarla, güvendikleri ve inandıkları aile büyüklerinin uyarılarıyla kendilerini kapatmayı öğrendiklerini ifade eden CİSED Genel Başkanı Psikiyatri Uzmanı Doç. Dr. Cebrail Kısa; “Cinsellikle ilgili masumca bir soru sorduklarında kız çocukları azarlanabiliyor, sadece eteklerini değil kendi bedenlerine olan ilgilerini ve meraklarını da kapatabiliyorlar. Kendi mahremlerini büyük bir gizlilikle koruyarak büyüyen bu kızlar, bilmedikleri ve hiçbir zaman öğretilmeyen cinsel hayatla ve onlar için adeta birer öcü gibi gösterilen erkek bedeniyle karşılaştıklarında, ilk gece yani gerdek gecesi büyük bir panik ve kargaşa yaşıyorlar. Çocukluktan itibaren aşılanan cinsellikle ve özellikle kızlık zarıyla ilgili olumsuz telkinler, genç kızlık döneminde sosyal ortamlarda arkadaşlardan veya yeni evlenen kişilerden duyulan korkunç ilk gece hikâyeleriyle iyice kuvvetleniyor. Hatta ilk gecenin çok acılı ağrılı olacağı, oluk oluk kanların akacağı, canının çok yanacağı ama dişini sıkması gerektiği, içinde bombalar patlayacağı, kızlık zarının yırtılacağı, delineceği, patlayacağı, çok kanama olursa hastaneye kaldırabileceği gibi olumsuz telkinler kızların kafasına yerleşiyor ve cinsel ilişkiyi gözlerinde çok büyütmelerine neden olabiliyor. ‘Canım yanacak, çok ağrıyacak, bu kocaman penis o küçücük deliğe nasıl girecek!’ gibi düşünceleri kafalarından atamayabiliyorlar. Korku ve panik içinde ilk geceye hazırlanıyorlar. Ama bir taraftan da, ‘Ya kanamazsa!’ diye de garip bir korku içine girebiliyorlar. Çünkü bazı hikâyelerde, kızın kanaması olmamıştır, yeni evli kadın doktora götürülmüştür ya da doktora götürülmeden orada dövülerek aşağılanmıştır. Bu tabloda vajinismus bozukluğu ile karşılaşmak çok doğal bir sonuç oluyor. Çünkü vajinismus aslında kadının kendini korumak amaçlı tehlikelere karşısı verdiği ‘Savaş ya da kaç!’ tepkisidir. Bu karmaşık duygular içinde ki bir kadının fiziksel anlamda kendini savunmasına yani istemsiz bir şekilde bacaklarını kapatarak eşini itmesine ve cinsel ilişkiye izin vermemesine vajinismus diyoruz.” dedi.
CİNSELLİK VE EVLİLİK; TAMAMLANMA, BÜTÜNLEŞME, BİR VE TAM OLMA HALİDİR!
Vajinismuslu kadınların ilk gece yıllardır korudukları en değerli hazineleri olan iyi kız ruhlarını, namuslarını veya bekâretlerini kaybetmemek için mücadele ettiklerini ifade eden CİSED Genel Başkan Yardımcısı Uz. Dr. Yasemin Yıldız; “Vajinismuslu kadınlar kendilerini ve eşlerini üzen ve yaralayan tarifsiz, acı dolu hayata başlıyorlar. Cinselliği evlenene kadar kaçınılması veya uzak durulması gereken bir konu veya bedenlerini korumak için verilmesi gereken bir mücadele olarak görmek, vajinismuslu kadınların sayısını her geçen gün arttırıyor. Bu nedenle anne ve babalara çok iş düşüyor. Anne ve babaların çocuklarına, doğru zamanda ve doğru kişiyle yaşanacak cinselliğin, suçlanılacak veya utanılacak bir yaşantı değil, aksine kişileri birbirine yaklaştıran, duygusal paylaşımı arttıran ve ilişkileri zenginleştiren bir eylem olduğunu söylemeleri gerekiyor. Çünkü cinsellik ve evlilik; tamamlanma, bütünleşme, bir ve tam olma halidir, sevginin, ruhun ve bedenin paylaşılmasıdır. Ayrıca cinsellik sadece üreme amaçlı değil duygusal yakınlık ve haz içinde yapılmalıdır. İşte o zaman vajinismus ve daha birçok cinsel problem konusunda toplum olarak çok yol alınacaktır. Anne ve babaların en önemli sorumluluklarından biri; önce araştırarak ve öğrenerek, nesilden nesile aktarılan yanlış bilgilerden kendilerini kurtarmaları ve çocuklarına doğru kılavuz olabilmeleridir. Unutulmamalıdır ki, bilgi korkunun panzehiridir. Ayrıca bir erteleme ve kaçınma hastalığı olan vajinismusun %100 tedavisi vardır ve cinsel terapidir.” dedi.
Vajinismus Nedir? Tecrübe ve deneyimlerimizle Vajinismusu yenelim