Etiket: ilaç

  • Ruhunuza Kışı Yaşatmayın

    Ruhunuza Kışı Yaşatmayın

    Ruhu ısıtan ve insana pozitif enerji yükleyerek yüzünü güldüren güneş ışınlarının yokluğu nedeniyle, insanlar da mevsimsel depresiflik belirmeye başladı bile. Kış mevsiminde günlerin kısalması, güneş ışınlarının azalması ve insanların zorunlu olarak kapalı ortamlarda kalması insan psikolojisi üzerinde negatif etki bırakıyor. Özellikle kadınları etkisi altına alan kış depresyonu sonucu dinlenemeyen, uykusunu alamayan, kendini karamsar hisseden kadınların cinsel isteği zamanla azalabiliyor.

    DEPRESYON VE CİNSEL İSTEKSİZLİK BİRBİRİNİ TETİKLİYOR…

    Kış depresyonu ile birlikte gelişen cinsel istek azalması uyarılma ve orgazm sorunlarını da beraberinde getirebiliyor. Kadın partneriyle cinsel birleşme yaşasa bile zevk alamamaktan şikâyet edebiliyor. Bu durumda kadın, kendi yetersizliğinden kaynaklanan bir problem olduğu düşüncesiyle daha çok depresyona giriyor. Dolayısıyla, depresyon cinsel sorunlara yol açabilirken, cinsel sorunlarda kadının içinde bulunduğu depresif hali ağırlaştırabiliyor. Kış ayının verdiği karamsarlık nedeniyle mutsuz olan kadın, daha önce var olmayan cinsel sorunların ortaya çıkması nedeniyle cinsel hayatının sona erdiğini düşünerek depresyonu çok daha ağır derecede geçirebiliyor. Bu tür vakalarda cinsel isteksizlik nedeniyle başaramama korkusu yani performans anksiyetesi yaşayan kadın, depresyon tedavi edilmesine rağmen cinsel işlev bozukluğu yaşamaya devam edebiliyor.

    KIŞ DEPRESYONU BULAŞICIDIR!

    Yapılan araştırmalar sonucunda, özellikle ailelerde ve birlikte yaşayan çiftlerde depresyonun bulaşıcı olma olasılığının çok daha fazla olduğu tespit edildi. Eşlerden birinin kış depresyonuna yakalanması gerek iletişim yönünden gerekse cinsel yaşamda gelişen aksaklıklardan dolayı tüm aileyi etkileyebiliyor. Bu durumda partnerin sabırlı, anlayışlı ve yönlendirici olması gerekiyor. Eşine yardım eden erkek ona verdiği cesaretle partnerini ciddi sonuçlar oluşturabilecek bir durumdan kurtarabilir.

    BÜYÜK YANLIŞ: İLAÇ KULLANIMI

    Kış depresyonuna yakalanan kişinin, özellikle kadın partnerin, duygusal olarak aileden ve cinsellikten uzaklaşmasını engelleyebilmek için erkeğe büyük bir görevler düşüyor. Erkek partnerine ne kadar ilgili, alakalı ve anlayışlı davranırsa kış depresyonu illeti o kadar kolay bitiyor. Bunun dışında olabildiğince güneşe çıkılmalı, kişi yüzünü ve sırtını sıcağa ve güneşe vermeli, rahatlamak için doğal yağlarla vücuduna masaj yapmalı, bol bol temiz hava almalı, spor yapılmalı, arkadaşlarıyla ya da partneriyle moral verici aktiviteler yapmalı, hafif müzik dinlenmeli, bol bol gülmeli, protein ve omega-3 içerikli besinler alınmalıdır. Kış depresyonu ile baş edebilmek adına alınan ilaçlar duygusal etkileşimin ve cinsel yaşamın bir numaralı düşmanıdır. Bu nedenle hekim tavsiyesi olmadan depresyon ilaçları kullanılmamalıdır. Ayrıca günümüzde depresyon tedavisinde kullanılan ilaçların pek çoğu yan etki olarak cinsel isteksizliğe ve cinsel fonksiyon bozukluklarına yol açmaktadır. Erkeklerde sertleşme probleminin en başında gelen depresyon ilaçları erkek ve kadında cinsel istekte azalma, orgazm yoğunluğunda düşme ve duygusal çakışmalara neden olmaktadır. Size önerdiklerimizin haricinde depresyonla başa çıkmanın en hızlı ve kolay yolu bir terapistten yardım almaktır.

  • Zayıflayamıyorum

    Zayıflayamıyorum

    “Bugüne kadar iki gün dikkat etsem zayıflayabilirdim ve kilomu bu şekilde kontrol ederdim’ diyenler, “En son diyet yaptığımda çok rahat zayıflamıştım şimdi neden gitmiyor” diyenler, “Metabolizmam artık durdu galiba çalışmıyor, diyenler. “Asla zayıflayamayacağım” diye üzülenler…

    Neden kilo alıyor ve neden veremiyoruz. Neden bazılarımız çok başarılı, bazılarımız da sürekli kilo alıp veriyor. İşte cevapları burada. Karşınızdaki engeli bilirseniz daha kolay atlatırsınız. Takılanlar ve kilo veremeyenler hangi hatalaları yapıyor? Bu sorunları çözün, kaldığınız yerden devam edin.

    HAFTADA BİR İKİ KAÇAMAK YAPIYORUM
    NEREDEYSE adım zorla kaçamak yaptıran diyetisyene çıktı! Haftada 1 kaçamak yapın diye yazıyorum ve anlatıyorum sürekli. Bunu neden yapıyorum? Çünkü diyet yapmak 2-3 günlük bir iş değil, bir süre hatta bazen uzun bir süre en sevdiğin yiyecekleri yeme, onu alma, buna dokunma diye yaşamak zor iş. Bunun farkındayım ve bu sebeple psikolojik olarak da ayıntıları hesap edersek, bu dönemi mutlu bir şekilde geçirebilmek için arada bir kendimizi rahatlatmamız gerekiyor. Bu sebeple tatlı seven birinin haftada 1 defa tatlı yemesinde sorun yok aslında. Ama ben her şeyde olduğu gibi dozuna dikkat edin diyorum. Yani bu kaçamak hakkını, diyetini düzgün yapan, eksik bırakmayan, sporunu yapan çalışkan öğrencilere öneriyorum. Tabii ki sürekli kaçamak yapan, dediklerimin daha yüzde 50’sini bile yapamamış kişilere bir de üzerine kaçamak yap, demiyorum.

    DİYET LİSTEMDEN DAHA AZ YİYORUM
    YENİ diyete başlayan kişilere beslenme programını hazırlarken en sık karşılaştığım sorun şu, ben bu kadar yemek yiyemem ki, diyerek eksik kalan listeler. Diyetisyenin size verdiği listede ne varsa yiyin. Amacımız sizi aç bırakarak zayıflatmak değil, doğru beslenme ile kilo kaybı sağlamak. O zaman sizin ihtiyaçlarınıza göre hazırlanan listedeki besinleri eksiksiz yemelisiniz. Eksik bırakanlar daha zor zayıflıyor ve bir süre sonra da takılıyor.

    UYKU DÜZENİM ÇOK DEĞİŞİYOR
    ARAŞTIRMALARA göre düzenli uyku uyuyanlar daha kolay zayıflıyor. Takip ettiğim kişilerden oyuncular, reklamcılar, doktorlar veya hemşireler gibi gece gündüz çalışanlar, nöbet tutanlar bazen zorlanabiliyor. Böyle yaşayanlar uyku saatlerini düzene koyduklarında zayıflama hızlanıyor. Daha düzenli yaşayanlar daha rahat zayıflıyor. Eğer hayatınız böyle geçiyorsa, bu moralinizi bozmasın. Kalan kısımlarda bir sorun yok ise en fazla haftada 1 kg. yerine 800 gr. verirsiniz. Kendinize mutlaka vakit ayırın ve hatta takıldığınızda hayatınıza spor katın.

    YETERİ KADAR SU İÇMİYORUM
    SU içmeyenler daha sık acıkabiliyor, daha çok yiyebiliyor, daha sık ödem şikâyeti yaşayabiliyor ve bunların hepsi de tartıya yansıyor. Kişiye göre su tüketme miktarı değişir ama kadınlarda genelde 1-1.5-2 lt., erkeklerde de 2-3 lt. civarında su gerekiyor. İlave bitki çayı, çay, kahve bile içiyor olsanız, tükettiğiniz suyu azaltmayın.

    DİYETTE YAZANLAR YETMİYOR
    PORSİYON kontrolü yapamıyorsanız kilo vermeniz zorlaşır. Bu sonuç normal ama çözümü asla diyeti bozmak değil. Neden bozduğunuzu araştırın. Miktar size çok az geliyor ve porsiyon kontrolünde zorlanıyorsanız diyetin kalorisini artırmanız gerekiyor demektir. Bununla birlikte kaç kalori yakabiliyorsunuz ölçtürün ve öğrenin. Ama şunu da unutmayın ki, sonuçta diyet yapmak yediklerinizin miktarını azaltmak, biraz da acıkmak demek. Ama çok değil! Sizi zorlamayacak kadar aç kalabilirsiniz.

    ANTİDEPRESAN KULLANIYORUM

    BU ilaçların etkileri kişiye göre değişebilir. Bazı kişilerin iştahı azalırken, büyük bir grubun da iştahı artıyor, halsizlik uyuşukluk yapabildiği için hareketsizlik de artıyor ve kilo artışı görülebiliyor. Kullandığınız antidepresan size kilo aldırıyor ise psikiyatrınıza haber verin. Size uygun olan değişikliği yapacaktır.

    ÇOK HAREKETSİZİM
    HER geçen gün daha kolay kilo almamızı sağlayan ana neden bu aslında! Hareketsizlik! Keşke bu sorunu çözebilsek ve gün içinde daha çok hareket etsek. Ev koşulları, çalışma saatleri, çoluk çocuk derken hareketin ne kadar azaldığını hepimiz biliyoruz. Eğer keyifli bir diyet yapmak istiyorsanız, arada bir kaçamak yapsanız da zayıflamaya devam etmek istiyorsanız mutlaka ama mutlaka hareketi arttırmak zorundasınız. Buna bir çözüm bulun ve 10 dakika bile olsa yürüyün!

    SPORA BAŞLAYIP ARA VERİYORUM
    DİYET yapıp bırakmak ve spora başlayıp bırakmak, zaten sürekli baştan başlamak demek. Sürekli yapabileceğiniz ne var? Sokakta yürümek mi? Havuzda yüzmek mi? Evde jimnastik yapmak mı? Hangisi her zaman olabilecek ise onu yapın. Arada bir hem yürüdüğünüz hem de pilatese gittiğiniz olur. Hatta yazın belki de yüzersiniz ama bu durumlara göre yemeğinizi de artırıyor ve azaltıyor olmalısınız.

    İLAÇLARIMI DÜZENLİ ALMIYORUM
    EĞER kilo almanızın nedeni metabolik sorunlar ise, tiroit, ensülin gibi hormonal sorunlar yaşıyorsanız, hekiminiz size yazdığı ilacı düzenli almanız gerekiyor. Biz düzenli hekime kontrole gitmiyor ve verdiği ilaçları bir süre kullanıp sonra bırakıyoruz. Unutmayın, bu ilaçlar ağrı kesici değil! Tedavinizi yarıda kesmeyin ve düzenli kontrole gitmeyi de unutmayın.

    BESİN DESTEKLERİNE DİKKAT

    DİYET yaparken bazı durumlarda besin desteklerinden faydalanabilirsiniz. Size önerilen destekleri kısa süre kullanıp bırakmak işe yaramıyor. Besin desteklerini ne kadar kullanmanız gerekiyor ve ne zaman bırakmanız gerekiyor öğrenin. Hiçbir besin desteğini hayat boyu kullanmayın.

    ÇOK SAYIDA DİYET YAPTIM

    Tecrübeli bir vücut ilk kez diyet yapan birine göre daha zor zayıflar. Çünkü ne kadar aç kalacağını, kalabileceğini veya ne kadar çok yemekyediğinizi, özetle, kapasitenizi biliyordur. Denediğiniz her yöntem hafızaya kazınır. Sonuç ne olursa olsun tekrar baştan başlamanız gerektiğinde aynı cevabı vermemeye başlar. Hatta bu konuda araştırmalar, sürekli diyet yaparak kilo alıp verenlere göre, aynı kiloda sabit kalanların daha sağlıklı olduğunu söylüyor. Yani, her çıkan yöntemi deneyip metabolizmanız ile oynamayın. Vücudunuz sizin ortalama kaç kalori alacağınızı, hangi saatlerde ne yiyeceğini ve ne kadar hareket edeceğinizi bilirse daha kolay zayıflar. Sık diyet yapanlar, vücudunuzun size tekrar güvenmesini sağlayın. Bu biraz uzun sürebilir ama başarırsanız bir daha başa dönmezsiniz.

    AÇ KALARAK ZAYIFLADIM

    AÇ kalarak zayıflamak en sık kullanılan zayıflama tekniklerinden biri. İlk denediğinizde yani aç kaldığınızda cevap verdi vücudunuz, sonra yine kilo problemi yaşadınız, verdiğiniz kilolar geri geldi. Çünkü zaten bu şekilde giden yağ kitlesi değildi. Tekrar aç kalarak zayıflamayı denediniz ve belki yine başardım sandınız. Ama o kadar kolay değil! O kadar akıllı bir vücudumuz var ki sizin bu tehlikeli denemelerinize karşı kendini korumak zorunda olduğu için bir sonrakine hazırlanıyor. Aç kaldığınızda ne yapacağını, nasıl yağlarını koruyacağını biliyor ve metabolizmayı yavaşlatarak az enerji geliyorsa ben de az enerji harcarım diyor, korumaya geçiyor. Bu hatayı yapmayın! Sadece bugünü değil, yarını da düşünün!

    HEP MUTSUZUM ZAYIFLAYACAĞIMA İNANMIYORUM

    BU konu ile ilgili sorunu 19 Nisan’daki köşe yazımda uzun uzun anlatmıştım. Mutlu olanların daha kolay zayıfladığını söylemiştim. Hatta başarılı olan insanlar ne yapıyor da başarıyor diye yazmıştım. İsterseniz arşivden tekrar o yazıya bir göz atın. Bu yazıdan sonra iyi de nasıl mutlu olayım ben diye mail’ler geldi. Haklısınız ama kendinizi rahatlatacak birşeyler bulmanız gerekiyor. Bir arkadaşınız ile dertleşmek bile sizi iyi gelebilir. Mutluluk hedeflerinizi biraz kendinize yakın tutun ve gerçekçi olun. Dünyanın en mutlu insanı olmaya değil, “Son dönemlerin en mutlu seni’ni bulmaya çalışın.

    AZ DA OLSA ALKOL ALMAYA DEVAM EDİYORUM

    ALKOL alışkanlığı olanlar veya sosyal olarak hafta sonu akşam yemekte birkaç kadeh alkol alanların işi daha zor gibi görünüyor. Alkol, kalorisinin yüksek olması ve akşam saatlerinde tüketilmesi nedeni ile kilo almayı kolaylaştırıyor. Ama bu da işin keyif kısmı, bazen de onsuz olmuyor. Porsiyon kontrolü, miktar ve alkol alacağınız gün yanında tüketilecekleri iyice öğrenirseniz bu size engel olmaz.

    DİYET İTİRAFI

    Eşim çok kilolu olduğum için benimle dalga geçiyordu. Şimdi gizli gizli diyet yapıyorum. Ben zayıflarken ona da yemeğin yağlı kısımlarını veriyorum.

    TURUNCU GERÇEK

    Krem peynirinin yağ oranı çok yüksektir. Yağ oranı en düşük olan lor peyniridir.

    Habertürk

  • Evlilik Kalbe İyi Geliyor!

    Evlilik Kalbe İyi Geliyor!

    Bir taraf evliliğin hayata olumsuz etkilerinden bahsetse de araştırmalar aslında evliliğin hayat kurtardığını ortaya koyuyor. Evliliğin hem kalp sağlığı yönünden, hem de kalp krizine bağlı ölümleri azaltması açısından kalbe iyi geldiği söyleyen Liv Hospital Kalp Sağlığı Kliniği’nden Kardiyoloji Uzmanı Doç. Dr. Alp Burak Çatakoğlu, 14 Şubat Sevgililer Günü öncesi evliliğin yararlarından bahsetti.

    Evlilik hem kadında hem de erkeklerde kalp krizi riskini azaltıyor. Daha önce yayınlanmış bazı çalışmalarda, evliliğin kalp hastalıkları yönünden riski azaltıcı etkisi gösterilmişti ama bunlar daha çok erkek hastalar üzerine yoğunlaşmıştı. ‘Europan Journal of Preventive Cardiology’ de yayınlanan yeni araştırmaya göre hem kadın hem de erkeğin akut koroner olaya bağlı bir kalp krizi ve ölüm olasılığının belirli oranda azaldığı ortaya çıktı.

    Bekarlık sultanlık değilmiş

    Finlandiya’da yapılan bu araştırmaya göre her iki cinsiyette ve tüm yaş gruplarında, evli olanlarda akut koroner olaya bağlı bir kalp krizi ve ölüm olasılığının belirgin olarak azaldığı vurgulanıyor. Özellikle orta yaşlı evli ve birlikte yaşayan çiftlerde akut olaydan sonraki süreç çok daha olumlu seyrediyor. Araştırmada 1993 ile 2002 arasında kalp krizi geçirmiş 15.300 hasta incelendi. Bu hastalardan 7.700’ü ilk 28 gün içinde hayatını kaybetti. Bekar olan erkeklerde kalp krizi gelişme ihtimali evli olanlara göre yüzde 58-66 daha yüksek bulundu. Kadınlarda da bu oran yüzde 60-65 daha yüksek saptandı. Kalp krizine bağlı ölüm oranlarının ise bekar olanlarda çok daha yüksek olduğu gözlendi. Bekar erkeklerde kalbe bağlı ölüm oranı evli erkeklere göre yüzde 60-68 daha yüksek saptanırken bekar kadınlarda bu oran yüzde 71 daha fazlaydı. Bekarlığın sultanlık olmadığını bu çalışmayı referans göstererek vurgulamak yanlış olmaz. Sağlıklı bir kalp için önce kalbi sevgi ve aşkla dolduracak bir eş bulmak önemli.

    İşte nedenler

    Yalnız yaşayan insanın yemek alışkanlıkları ve hayat düzeni sağlıklı olmaz. Ayrıca günün getirdiği zorlukları da paylaşacağı bir eşi olmaması nedeniyle hayatın yükünü tek başına omuzlar.

    Birlikte yaşayan çiftler birbirlerine özen gösteriyorlarsa, hem yemek alışkanlıkları daha sağlıklı olur, hem de bir hastalık ile karşı karşıya kaldıklarında daha titiz bir bakım sağlanır.

    Çiftler el ele yürüyüşlere de çıkıyor, günlük egzersizlerini yapabiliyorlarsa sonuçlar kalp sağlığı yönünden daha da başarılı olur. Sağlıklı bir kalp için mutlu ve sevgi dolu bir evlilik artık reçetelerimize yazılabilir.

    Bekar insanların sosyo-ekonomik düzeyi daha düşük olabilir.

    Evli insanların ekonomik düzeyi daha iyi, daha sağlıklı yaşıyorlar, sosyal çevreleri var ve destek alma ihtimalleri daha yüksek.

    Evli çiftlerin ambulans çağırmaları daha kolay oluyor. Evli insanların hem hastane hem de eve çıktıktan sonraki süreçlerinde bakım ve tedavileri daha başarılı oluyor. Bekar veya yalnız yaşayanların sağlıkları ile takipleri yetersiz kalabiliyor. Günlük ilaç takibi, kolesterol düşürücü veya tansiyon ilaçların düzenli alımı aksayabiliyor.

  • Boşalma ve Orgazm Sorunlarının Tedavisi

    Boşalma ve Orgazm Sorunlarının Tedavisi

    CİSED ONURSAL BAŞKANI DR. CEM KEÇE: “ÇİFTE ÖZEL BİR TEDAVİ PROGRAMI UYGULANMALI!”

    Boşalma ve orgazm, tıptaki son gelişmelere rağmen hala bilinmezliklerle dolu iki ayrı terimdir. Dolayısıyla, Orgazm olmakla boşalmak aynı şey değildir. Tarif edilmesi zor olan bu geri bildirimlerden boşalma bedensel bir rahatlamayken, orgazm bu bedensel rahatlamaya ruhun da eşlik ettiği çok yüksek haz veren bir durumdur. Boşalma sorunları kadınlarda anksiyeteye ve bunun sonucunda oluşabilecek depresyona, kendine güvensizliğe ve kişinin kendisine olan saygısını yitirmesine yol açabilmektedir. Boşalamayan veya orgazm olamayan kadın beyninde bunu takıntıya dönüştürmekte, boşalma bozukluklarına neden olmaktadır. Kadınlardaki cinsel işlev bozuklukları üzerinde araştırma yapan Cinsel Sağlık Enstitü Derneği (CİSED) cinsel terapistleri, boşalma ve orgazm sorunlarının kadınlarda en sık görülen cinsel işlev bozukluklarının başında geldiğinin altını çizerek, tedavi yollarına dikkat çekti…

    EN ETKİLİ YÖNTEM: CİNSEL TERAPİ PROGRAMI!

    Tedavinin ilk aşamasının, cinsel terapistin kişiyle veya çiftle ilk görüşme yapması olduğuna değinenCİSED Onursal Başkanı Dr. Cem Keçe; “İlk görüşmenin sonunda cinsel terapist kişiye veya çiftecinsel eğitim videoları ve kitaplarıverir yani bibliyoterapi yapar. Daha sonra cinsel terapist kişiyi veya çifti değerlendirme görüşmelerine alır. Bu süreçte cinsel öykü alınır, çeşitli testler ve ölçekler kullanmanın yanında gerektiğinde jinekolojik muayene de önerebilir. Böylece yaşanan sorunun nedeni keşfedilir ve olası çözüm yolları kişiye veya çifte sunulur. Çift kendilerine özel olarak hazırlanan tedavi planını kabul ettiğinde cinsel terapi süreçleri başlatılır. Cinsel terapi aşamasında kadının veya çiftin yaşantısı, geçmişi, geçmişteki birliktelikleri, genel olarak cinsel hayatı, partneri ile uyumu gibi boşalma ve orgazm olamama sorununa neden olabilecek alt başlıklar saptanmaya çalışılır.” dedi.

    EN BÜYÜK NEDEN CİNSEL BİLGİSİZLİK!

    Cinsel terapi süreçlerinin önemine değinen CİSED Genel Psikiyatri Uzmanı Yrd. Başkanı. Dr. Cebrail Kısa;“Yapılan tıbbi araştırmalar sonucu elde edilen verilere göre, boşalma ve orgazm sorunlarının en sık görülen nedeni cinsel bilgisizlik olduğu için cinsel terapi evresinde kişiye ve çifte cinsel ilişki, cinsellik ve cinsel organlarla ilgili bilgi verilir ve cinsel eğitim videoları eşliğinde bilişsel yeniden yapılandırma yapılır. İlişkideki mevcut iletişim sorunları çözümlenir ve çiftin ilişkisi flört havasına sokulur. Ardından kadının boşalmasını veya orgazm olmasını engelleyenduygularıyla bağlantıya geçmesi ve onları söze koyması sağlanır. Daha sonra ise kişinin önce bireysel olarak kendi vücudunu tanımasına sonra çiftin birbirinin vücudunu tanımasına yönelik aşk oyunları adında çalışmalar yapılır. Buradaki amaç, cinsellikle ilgili önceden gelen yanlış ve eksik bilgilerin temizlenmesi ve yerine doğru bilgilerin getirilmesidir.” dedi.

    İLAÇ KULLANIMI VE KLİTORİS BÜYÜTME ÇÖZÜM DEĞİL!

    İlaç kullanımı ve klitoris büyütme gibi tedavi yöntemlerinin boşalma ve orgazm sorunlarını önleyici birer tedavi şekli olduğu söylense de, cinsel terapistlerce kullanımının önerilmediğine dikkat çeken CİSED Genel Sekreteri Psikolog Serap Güngör; “İlaçlar sorununu kökünden halletmeyecektir. İlaç kullanımı geçici boşalmalara neden olacağından, sonrasında ciddi cinsel sorunlara ve depresyona neden olabilir. Klitoris büyütme operasyonu ise klitoral uyarma yani mastürbasyon eylemine kadını daha duyarlı hale getirecek ama cinsel birliktelik (penetrasyon) sonucu oluşacak olan vajinal boşalmaya ve vajinal orgazma çok faydası olmayacaktır.” dedi.

    CİNSEL TERAPİDE AMAÇ KESİN SONUÇ ALMAKTIR!

    Aşk kaslarını kullanmayı öğrenmenin boşalma ve orgazmı kolaylaştırdığını ifade eden CİSED Yönetim Kurulu Üyesi Psikolog Kemal Özcan; “Kesin sonuçlu tedavide, kadının erojen bölgeleri yani duyarlı bölgelerine (meme uçları, klitoral bölge, kulak ve boyun çevresi, kasık bölgeleri, bacak iç kısımları, vb.) yoğunlaşma tekniklerine yönelten cinsel terapi programına ihtiyaç vardır. Ancak bu teknik, klitoral uyarı ile boşalan ama cinsel ilişki sırasında boşalamayan kadınlarda genellikle etkisizdir. Böyle durumlarda aşk kaslarını çalıştırma egzersizleri yani Kegel egzersizleri ile duyarlılığını arttırmak mümkündür.” dedi.

  • huzursuz bacak sendromu tedavisi…

    huzursuz bacak sendromu tedavisi…

    HBS Tedavisi, Huzursuz Bacak Sendromu Bitkisel Tedavisi… HBS tedavisinde yaklaşım nasıl olmalıdır? HBS’nin tipine göre karar vermek uygun olur…

    1. Ara sıra çıkan (intermitan) tipte, devamlı tedavi ge­rekmez. Belirtilerin çıktığı gün ve günlerde ilaçsız (non-farmakolojik) yaklaşımlar yeterli olabilir.

    Bunlar;
    a) içiyorsa, sigara, kahve ve alkolü kesme,
    b) başka nedenlerle kullandığı ilaçları gözden geçirmey­le başlar.

    Şöyle ki; depresyona karşı (antidepresif), nöroleptik ilaçlar, methoclopamid tipi bulantı-kusmaya karşı kullanı­lanlar sedatif veya kalsiyum kanal blokeri gibi kalp-tansi-yon ilaçları, sara tedavisinde kullanılan Fenitoin, kan yağ­larını düşüren ilaç varsa hekimine sorularak azaltılmalı ve­ya gerektiğinde kesilmelidir.
    c) Kendini uyanık tutma -mental aktiviteyi artırma- vi­deo oyunları, bilmece çözme vb.
    d) Kan serumu ferritin düzeyi düşükse demir ve gereki­yorsa B12 vitamini tedavisine başlama,
    e) Uyku hijyeni kurallarına uymak.

    Yukarıdaki önlemler yetersiz kalırsa, belirtilerin her gün geldiği hastalardaki gibi ilaç tedavileri de denenebilir.

    2. Her gün gelen tip: İlaçsız tedavilere ek olarak, L-do-pa + Benserazide veya Carbidopa-Levodopa 125 mg. ile başlanır. Gerekirse bunların uzun etkili olanları kullanıla­bileceği gibi dopamin agonistleri (Pramipexole, Ropinero-le vb.) veya gerekirse opioidler (morfin cinsi ilaçlar) da de­nenebilir.

    İlaçlar gece yatmadan bir saat önce tek başına alınma­lı, en düşük dozla başlamalı, o doz yetersiz kalırsa miktar yavaş yavaş artırılmalıdır. Dozdaki değişmeler üç-yedi gün aralarla denenebilir. Sakinleştirici etkisi varsa, o ilacın do­zu azaltılmalıdır.

    3. Tedaviye yanıt vermeyen dirençli tipler: Bunlar, kul­lanılan dopaminerjik ilacın dozu yeterli olduğu halde ve doz artırılırsa, ilaca bağlı yan etki çıkan olgulardır. Yapıla­cak şey, kullanılan dopaminerjik ilacın dozunu azaltıp ya­nına yeni bir dopamin agonisti ilaç ekleme denemesidir.

    Huzursuz Bacak Sendromu Tedavisi İçin Tavsiyeler için tıklayınız!

    Değişik ilaç kombinasyonları L-dopa + Gabapentin ve­ya ikincisi yerine Opioid veya Benzodiyazepin birlikte ve­rilebilir.

    HBS’de ilaçsız tedavilerden neyi anlıyoruz? HBS’li hastaların çoğu yaşlı olduğundan ilaçların yan etkileri göz önüne alındığında arasıra gelen veya hafif şid­detteki hastalarda ilaçsız (non-farmakolojik) yaklaşımları denemek uygun olur. Şiddetli HBS olgularında ilaçsız te­daviler yarar sağlamaz.

    1. Yatmadan önce kol ve bacakları germe ve fizik akti-vite faydalı olabilir. Hafif veya orta derecede egzersiz belir­tileri hafifletir. Ağır egzersizler ise semptomları artırır.

    2. Bacaklara masaj yapmak denenebilir.

    3. Yatmadan önce ılık veya sıcak banyo yararlı olabilir.

    4. Mental aktiviteyi artırma, video oyunları oynamak, kompütür programlama, resim, örgü-nakış yapma ve aktif tartışmalara katılma faydalı olabilir. Bunların etkisi kişiyi uyanık tutma yoluyladır.

    5. Dondurma ve unlu gıdaları mümkünse yememe (ilaçların etkisini azaltabilir).

    6. Sedanter hayattan (uzun süreli oturma, hareketsiz kalmaya dayalı yaşam) sakınmak. Seyahatleri sabah saat­lerine denk getirmek uygundur. Menstürasyon dönemle­rinde hareketsiz kalmaktan sakınmalıdır.

    7. Cinsel ilişki ve orgazmın uyku sağlama açısından iyi geldiğine dair bireysel hikayeler mevcuttur.

    8. EEG alfa aktivitesi eğitimi (alpha training), hasta eğitimle (telkin) kendi alfa aktivitesini, semptomlarını dü­zeltecek, şiddetlenmesini önleyecek frekans, amplitüd ve miktar yönünden ayarlamayı öğrenebilir. Kendine uygun alfa aktivitesine ulaşmayı içten isterse varabilir. Bu eğiti­min amacı, kişinin iç inhibisyonunu kendi gayretiyle geliş­tirmeyi öğrenmesidir. Yoga, meditasyon ve hipnozda da amaç aynıdır. İç inhibisyonu (kendi kontrol mekanizması­nı geliştirmek) o kişi için bir yetenektir. Zihinsel aktiviteyi artırarak uyanık halde kalmanın altında yatan ana fikir bu olup, uygun EEG alfa ritmini yakalamaktır. Kişi bu eğitimde işe yarayacak uyaranlara kendini bırakıp, yara­mayacak olanlara kapılarını kapatmasını öğrenir. Kronik ve şiddetli HBS olgularda bu yöntem etkili olmayabilir.

    9. Bacaklara dışarıdan karşı pulsasyon uygulamak. En-henced External Counter Pulsation (EECP) tedavisi: Bu tedavi, koroner şikâyetleri olup, ameliyat edilemeyen kalp hastalarında, bacaklara kalçaları da içine alan bir manşon (tansiyon aleti manşona benzer) aracılığıyla kalp ritmiyle uyumlu pulsasyonların (basınç) uygulanmasıdır. Yaşlı ko­roner hastaları içinde tesadüfen HBS’si de olanlar bu tedaviden ortalama otuz bir gün sonra belirtilerinde düzelme göstermişlerdir. HBS’nin “damarsal tedavisi” adı da veri­len bu yöntemde iyi etki geç çıkmaktadır. Muhtemel etki mekanizmasının bacaklar yoluyla gönderilen pulsasyonların, bacak damarlarının kaslarına otonom sempatik sinir sistemi akışında HBS’deki muhtemel artmayı frenleme yo­luyla olması düşünülebilir.

    Huzursuz Bacak Sendromu İçin Bitkisel Çözüm-Sarı Hardal Tohumu İbrahim Saraçoğlu

    https://www.youtube.com/watch?v=DF2z7fT2PSg

    Huzursuz bacak sendromu yorumları için tıklayın !

  • Cinsel yaşam

    Cinsel yaşam

    Cinsellik insan doğasının bir parçası. Kadın, erkek hepimizin kendine özgü bir cinsel yaşamı var. Her ne kadar doğamızın bir parçası olsa da cinsellikle ilgili tabular günümüzde de var. Maalesef cinsel sorunlar konuşulmuyor. Konuşulmayan cinsel sorunlar birbiri üzerine ekleniyor. 4 günlük dizimizde cinsel sorunlar, genel olarak kadın ve erkeğin cinselliğe bakış açısı, cinsel hastalıklar, cinsel yolla bulaşan hastalıklar ve çocuklarda cinselliğin gelişimi gibi konulara yer vereceğiz.

    Çözümü eşinizle birlikte arayın
    Araştırmaların sonucuna göre evli olan çiftlerin yüzde 75′inden fazlası cinsel sorunlarını eşleriyle konuşmaktan kaçınıyor ve doktora başvurmak için yıllarca bekliyorlar

    Cinsellik hepimizin yaşamının önemli bir parçası. Her birimiz cinsellik sonucu dünyaya gelmiş olsak da cinsellikle ilgili pek çok konu hala tabu. Bu nedenle ilk bilgilerimizi kulaktan dolma ediniyoruz. Herhangi bir sorun yaşadığımızda da doktora gitmek en son aklımıza gelen şey.

    Yapılan araştırmalar bireylerin cinselikle ilgili sorunlarını eşleri ile paylaşmadıklarını ortaya koyuyor.
    Kadınlarda en sık görülen sorun vaginusmus iken, erkekler daha çok sertleşme problemi yaşıyor.
    Araştırmaların sonucuna göre evli olan çiftlerin yüzde 75′inden fazlası cinsel sorunları eşleriyle konuşmaktan kaçınıyor ve doktora başvurmak için yıllarca bekliyorlar. Cinsel sorunlar, evliliklerin ve birlikteliklerin sağlıklı bir biçimde sürdürülmesini engelleyen en önemli etkenlerden biri.

    Korklu rüya
    Hem özel yaşamı, hem de sosyal yaşamı olumsuz etkileyen sorunları yaşayan kişiler toplumsal tabular nedeniyle hekime başvurmakta zorlanıyorlar.
    Araştırma sonuçlarına göre, erkeklerde en sık görülen sorunlar sertleşme bozukluğu ve erken boşalma. Erkeklerin yüzde 48′inde sertleşme bozukluğu ve yüzde 40′ında da erken boşalma sorunu gözleniyır.
    Kadınlardaki cinsel sorunlarda ise ilk sırada yüzde 65 ile vajinusmus yer alıyor. Vaginusmusu yüzde 19 ile “cinsel istek azlığı” , yüzde 9 ile “orgazm bozuklukları” izliyor. Araştırma sonucuna göre, cinsel sorunu olanların yüzde 75′i evlilerden oluşuyor. Başvuran kişilerin ortalama evlilik süresi ise yedi yılı buluyor.

    Araştırmaların en çarpıcı sonuçlarından birisi uzmana başvuran kişilerin eğitim düzeyinin Türkiye ortalamasının üzerinde olması.
    Uzmana geç başvurmanın altında da cinsel sorunların kabul edilmemesi yatıyor. Çiftler yaşadıkları işlev bozukluğunu zorlu yaşam koşulları, iş stresi, yetişme koşulları ya da eşlerinin hataları ya da anlayışsızlığı gibi kendilerinin dışındaki etkenlere bağlamaya çalışıyorlar.

    Ortada bir cinsel sorun olduğu kabullenildikten sonra da uzun süre sorunun eşler arasında bile konuşulamadığı, tedavi ya da çözüm arayışına girilememiş olduğu gözleniyor.
    Uzun süre tedavisiz kalan ve yıllar boyu sürüp giden sorunların çiftin yaşamında yeni sorunlara yol açacağı bir gerçek. Bunların başında kişinin kendisinde ya da eşinde başka cinsel işlev bozukluklarının da tabloya eklenmesi geliyor. Bu da sorunun ağırlaşması anlamına geliyor. Çiftin ilişkisinin ve iletişiminin bozulması ve çeşitli evlilik sorunlarının ortaya çıkması, giderek kişide ya da eşinde depresyon gibi çeşitli psikiyatrik hastalıkların belirmesi de yine sık görülen ek sorunlar arasında yer alıyor.

    Vakit kaybetmeyin
    Uzmanlar cinsel işlev bozukluklarının çeşitli bedensel hastalıklar, ilaç, sigara ve alkol kullanımı ile depresyon gibi çeşitli psikiyatrik hastalıklardan kaynaklanabileceğini belirtiyor. Çoğu zaman cinsel sorunlarda, birçok zaman birden fazla bedensel ve psikolojik etkenin bir arada bulunduğunu belirten uzmanlar, “Cinsel sorun yaşayan kişi ya da çiftlerin zaman yitirmeksizin hekime ya da tıbbi merkezlere başvurmaları ve çok yönlü, multidisipliner bir muayene, tetkik ve değerlendirmeden geçmeleri gerekiyor” diyor.

    Sorun yaşla birlikte artar
    Erkekte cinsel ilişki için gerekli ve yeterli sertleşmeyi sağlayamama ve/veya sürdürememe sorunu görülebilir. Yaşla bu sorun artar ancak yaşlanmanın mutlak sonucu değildir. Sosyal, psikolojik ve bedensel yaşama ciddi olumsuz etkileri olabilir. Türkiye de 40 yaş üzeri erkeklerin yüzde 69′u bu sorunu kısmen ya da tamamen yaşıyor. Genel nüfusta bu oran yüzde 10-20 civarında. Risk faktörlerinin en önemli ve sık olanları:Yaşlanma, damar sertliği, şeker hastalığı kalp, böbrek, karaciğer hastalıkları, bazı ameliyatlar Omurilik yaralanmaları, uyuşturucu, alkol, sigara ve bazı tıbbi ilaçlar ayrıca aşırı stres, depresyon, kötü bir çocukluk dönemi, cinsel bilgisizlik, geçmişte yaşanmış cinsel taciz, genelev ya da benzeri deneyimdeki başarısızlık, eş ile yaşanan uyumsuzluk olarak sıralanabilir.

    Evlilik yaşamını tehdit ediyor
    Kadınlarda en çok rastlanan sorunların başında ise vaginusmus geliyor. Toplumumuzda aslında kadınlarda cinsel istek azlığı, orgazm güçlükleri ya da cinsel doyumsuzluk gibi yakınmalar vajinismusa oranla daha sık görülüyor. Ancak vajinismusun en sık başvuru nedeni olmasının kaynağında çiftin çocuk sahibi olma arzusu yatıyor. Kadınlarda vajina girişindeki kasların psikolojik nedenlerle kasılması sonucu cinsel birleşmenin gerçekleşememesi ile karakterize “vajinismus’ evlilik yaşamını ciddi biçimde tehdit ediyor ve bu nedenle de hekime başvuruyu çabuklaştırıyor.

    Psikolojik ya da fiziksel
    Cinsel istek genellikle cinsel yanıt döngüsünün ilk evresi olarak değerlendirilir. İstek sadece psikolojik bir durum gibi görünse de sıklıkla hormonal dengesizlik ya da tedavi gibi fiziksel durumlardan etkilenmektedir.
    Cinsel isteği azaltan fiziksel faktörler yaşlanma, bazı ilaçlar, ağrı, alkolizm, böbrek yetmezliği, kronik hastalıklar, nörolojik durumlar ve hormonal dengesizliklerdir.

    Psikolojik nedenler arasındaki stres, kişilerarası ilişkilerdeki sorunlar, beden imgesiyle ilgili kaygılar, anksiyete ve depresyon isteği azaltabilir. İlişki ile ilgili sorunlar (güç çekişmesi, çatışma, düşmanlık), cinsel travma (tecavüz), önemli yaşam olayları (ailede birinin ölümü, çocuk doğumu, taşınma gibi) ve cinsel ilişki ile bazı olumsuz anıların eşleşmesi gibi durumlar da önemlidir.
    Bazen cinsel istek azalması bir ilişkideki bozulmanın işareti olabilir. Öfkeli, korkulu ya da zihni dağınık kişiler genellikle cinsel yakınlık için istek duymazlar. Cinsellikten uzun süre uzak kalmak da cinsel dürtüyü bastırabilir. Cinsel isteğin az olması kadınlarda cinsellikle ilgili en yaygın şikayetlerdendir.

    Kadınların yaklaşık yüzde 33′ünün hayatlarının bir döneminde cinsel ilgi ya da istek azalmasıyla karşı karşıya kalacağı tahmin edilmektedir. Yaş gruplarına göre sıklık değişmektedir. 18-24 yaşları arasındaki kadınların yüzde 32′si cinsel istek azlığından etkilenirken bu oran 30-34 yaş grubunda yüzde 29.5 ve 35-39 yaş grubunda %37.6′dır.

  • Japon işi tüp bebek

    Japon işi tüp bebek

    Uzakdoğu’nun doğal yaşam felsefesi ile tüp bebek tedavilerinin birleştirilerek uygulandığı “doğal tüp bebek” yöntemi hem yan etkiyi azaltıyor hem de ilaç maliyetini düşürüyor.

    Klasik tüp bebek tedavilerinde birden fazla yumurta elde ederek kısa zamanda mümkün olduğunca çok embriyoya ulaşmak amaçlanıyor. Ancak olağandan fazla yumurta elde etmek için kadına verilen hormon ilaçları, karında şişlik, ağrı, bulantı gibi yan etkiler gösterebiliyor.

    Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Dr. Hakan Özörnek, Japonya’da geliştirilerek uygulanan ve yaklaşık 2 yıldır başarılı sonuçlar veren doğal tüp bebek tedavisinde hormon ilaçlarının yerinin daha az olduğunu belirtti.

    Dr. Özörnek, doğal tüp bebek yöntemine ilişkin şu bilgileri verdi: “Normalde her kadın her adet döneminde bir yumurta üretir ve yumurtlar. Doğal Tüp Bebekte kadınların normal adet döneminde ürettikleri yumurta hücreleri kullanılır. Kadının adet döneminde oluşacak yumurtası, yani doğanın seçtiği yumurtaya tüp bebek işlemi uygulanır. Burada önemli olan nokta yumurtanın ilaç zoruyla değil, tamamen doğal olarak o ay için seçilen yumurta olmasıdır. Çok sayıda yumurta elde etmek hedeflenmediği için daha az ilaç veriliyor, anne adayı sadece hap kullanıyor. Dolayısıyla bazıları ciddi olan yan etkiler yaşanmıyor.

    NTV

    Tüp Bebek Özel Bölüm için tıklayın…

  • Soğuk Algınlığından Nasıl Korunurum?

    Soğuk Algınlığından Nasıl Korunurum?

    Kulak Burun Boğaz Hastalıkları Uzmanı Op. Dr. Tamer Haliloğlu, “Soğuk algınlığı, üst solunum yollarında virüs türü mikropların neden olduğu bulaşıcı bir enfeksiyondur.” dedi.

    Soğuk algınlığından burun, boğaz, kulaklar, östaki tüpü, nefes borusu, ses telleri ve akciğerlerin etkilendiğine değinen Haliloğlu, “Soğuk algınlığı en çok okul çağı çocuklarında görülür ve sıklığı yaşla azalır” dedi.

    Soğuk algınlığının ilk belirtileri genellikle boğazda takılma hissi, burun akıntısı ve hapşırık.

    Çocuklarda ise boğaz ağrısı, öksürük, baş ağrısı, ateş, halsizlik, kas ağrıları ve iştahsızlık da görülebilir.

    Kulak Burun Boğaz Hastalıkları Uzmanı Op. Dr. Tamer Haliloğlu, henüz soğuk algınlığına kesin etkili bir aşı bulunamadığını anlattı:

    Soğuk algınlığına yakalanmamak için, hastalık belirtileri olan kişilerle hastalığın ilk ikinci ve dördüncü günleri arasında temas edilmemesi gerekir. Ancak, çoğu zaman bu mümkün değildir. Soğuk algınlığına yakalanan kişiler, henüz hasta olduklarını anlamadan bulaştırıcı döneme girmiş olurlar.

    Soğuk algınlığına yakalanan çocuklar, özellikle burun temizliğinden sonra olmak üzere sık sık ellerini yıkamalı, öksürürken ve hapşırırken ağız ve burunlarını kapamalıdırlar.

    Soğuk algınlığı genellikle 7 ile 14 gün arasında iyileşir. Bazen sinüzit, orta kulak iltihabı, larenjit veya bronşit gibi komplikasyonlar nedeniyle hastalığın seyri uzayabilir.

    Haliloğlu, soğuk algınlığının düzelmesinin zamana bağlı olduğunu açıkladı:

    Bu süre içinde, hastanın istirahat etmesi ve bol sıvı gıda alması (su, meyve suları gibi) gerekir. Genellikle ağrı kesici, dekonjestan ve allerji karşıtı maddeler içeren soğuk algınlığı ilaçları, hastalığı iyileştirmezler; sadece kas ağrısı, burun tıkanıklığı ve baş ağrısı gibi belirtilerin hafifletilmesine yardımcı olabilirler.

    Boğaz ağrısının şiddetlenmesi ve uzun sürmesi, öksürükle koyu balgam gelmesi veya öksürüğün 10 günden uzun sürmesi, 38 derece üzerinde ve birkaç günden uzun süren ateş olması, göğüs ağrısı, sık nefes alma, yutma güçlüğü, sıvı gıda alamama, kulak ağrısı, boyunda ağrılı şişlikler, dudak, deri veya tırnaklarında morarma belirtilerinden herhangi birinin görülmesi halinde doktora başvurulması gerekmektedir.

    Soğuk algınlığından korunmak için bunları yapın:

    Bağışıklık sisteminizi güçlendirin.

    Dengeli beslenin. Meyve sebze ağırlıklı beslenin, fazla et tüketmeyin.

    Hastalık riski yüksekse bol bol C vitamini alın. (Örneğin her gün 2 kivi, 1 greyfurt, 1 yeşil biber veya 2 kaşık lahana turşusu yemek gibi)

    Hareket edin ve soğuğa karşı vücudunuzun dayanıklı olmasını sağlayın. (Yüzmek,saunaya gitmek, soğuk duş almak, temiz havada yürüyüş yapmak, değişik spor faaliyetleri)

    Oda havasını iyileştirin. Hava nemlendiricileri kullanın veya saksı çiçeklerini temin edin. Odayı aşırı ısıtmayın, düzenli olarak havalandırın.

    Hava cereyanının oluşmamasına dikkat edin.

    Virüslerden korunun.

    Soğuk algınlığı dönemlerinden kalabalık ortamlarda, kapalı mekanlarda bulunmayın. Hasta insanlarla öpüşmeyin, 1.5 metreden fazla yaklaşmayın.

    Ellerinizi düzenli yıkayın.

    Çok kalın veya ince giysiler giymeyin. Havaya göre giyinin.

    Stres altındaki insanlar hastalanmaya daha elverişlidir. Her gün düzenli olarak dinlenin. Gevşeme egzersizleri yapın.

  • Vicks Vaporub’ın Oniki Şaşırtıcı Kullanım Şekli

    Vicks Vaporub’ın Oniki Şaşırtıcı Kullanım Şekli

     

    TIBBİ ÖZELLİKLERİ

    VICKS VapoRub, lokal konjestiyon ve soğuk algınlığının solunum yollarında neden olduğu tahrişe bağlı rahatsızlıkların haricen tedavisinde kullanılan çift etkili bir preparattır. Aktif maddeleri arasında yer alan kafur ve mentol, etkisiyle sürüldüğü bölgede kılcal damarların genişlemesini sağlayarak bu bölgeyi ısıtır ve birikmiş toksinlerin atılmasını kolaylaştırarak ağrıyı ortadan kaldırır. Aktif maddeleri arasında yer alan ökaliptol, terebentin ve mentol, solunum yoluyla akciğerlerde salgı artırıcı ve yumuşatıcı etki yapar.

    ÖNERİLEN KULLANIM YERİ

    Hapşırık, öksürük, ses kısıklığı, boğaz ve brong mukozasında hafif akıntı, nezle ile birlikte soğuk algınlığı yakınmalarında sağlık durumunun düzeltilmesine yöneliktir.

    KULLANILMAMASI GEREKEN DURUMLAR

    Mentol, kafur ya da bileşimindeki diğer maddelerden herhangi birine karşı aşırı duyarlı olduğu bilinenlerde kullanılmamalıdır. Merhem, zarar görmüş veya iltihaplanmış cilde veya açık yaraların üzerine sürülmemelidir. Bronşiyal astım veya solunum yollarında aşırı hassasiyetin eşlik ettiği solunum yolu hastalıklarında kullanılmamalıdır. Akut akciğer hastalıklarında solunarak içe çekilmemelidir.

    UYARILAR/ÖNLEMLER VICKS

    VapoRub’ı yutmayınız. Burun deliklerinin içine sürmeyiniz. Küçük çocukların burun deliklerinin içine sürüldüğünde ani kolaps yapabilir.

    Soluma durumunda: kaynar su ile uygulanmalı ve asla mikrodalga fırında ısıtılmamalıdır.

    Gebelik ve emzirme döneminde kullanım: Preparat gebelikte ve emzirme döneminde kullanılmadan önce, bir hekime danıĢılmalıdır. Emzirme döneminde, meme bölgesine uygulanmamalıdır.

    Çocuklarda uygulama: 2 yaşından küçük çocuklarda kullanılmamalıdır. 6 yaşından küçük çocuklar soluyarak içlerine çekmemelidirler.

    YAN ETKİLER/ADVERS ETKİLER

    Nadiren ciltte aşırı hassasiyet reaksiyonları veya temas alerjisi (örn. temas egzaması) görülebilir. İçinde mentol bulunan eterik yağların solunması, ender olarak öksürüğe neden olabilir.

    GÜNLÜK KULLANIM ŞEKLİ VE DOZU

    Sürerek uygulama (haricen uygulama)

    Erişkinler ve 12 yaşından büyük çocuklar: Günde 2-4 kez, 2-3 çay kaşığı kadar

    6-12 yaş arası çocuklar: Günde 2-4 kez, 1-2 çay kaşığı kadar

    2-5 yaş arası çocuklar: Günde 2-3 kez, ½-1 çay kaşığı kadar

    Soluma yoluyla uygulama: Erişkinler ve çocuklarda (6 yaşından küçüklerde uygulanmaz): Bir soluma çözeltisi oluşturmak üzere 1-2 çay kaşığı.

    Uygulama şekli ve süresi: Sadece haricen veya solumak suretiyle kullanılır.

    Haricen uygulama: Vicks VapoRub erişkinlerde ve 6 yaşından büyük çocuklarda göğse, boyna ve sırta sürülür ve 3-5 dakika süreyle hafif masaj yaparak özenle yedirilir. 2-5 yaş arası çocuklarda, sadece göğse ve sırta sürülür, burun ve yüz bölgesine sürülmemelidir. Rahat ve geniş giysiler giyilmesi, buharların solunmasını kolaylaştırır. Vicks VapoRub eterik yağları saatler boyunca açığa çıkardığından, özellikle de uykudan önce uygulanması tavsiye olunur.

    Soluma yoluyla uygulama: Çok yoğun bir rahatlık sağlamak için Vicks VapoRub soluma yoluyla da uygulanabilir.

    Erişkinlerde ve çocuklarda (6 yaşından küçüklerde uygulanmaz) 1-2 çay kaşığı Vicks VapoRub bir çanağın veya büyük yüzeyli bir kabın içine konulur. ½ litre su sıcak olacak, fakat kaynamayacak şekilde ısıtılarak (hiçbir zaman mikrodalgada ısıtılmamalıdır), kaba ilave edilir. Oluşan buharlar 10-15 dakika süreyle solunur. Soluma sırasında su ısıtılmaya devam edilmemelidir; kullandıktan sonra da tekrar ısıtılmamalıdır. Soluma sırasında çocuklar yalnız bırakılmamalıdır.
    3-5 gün sonra yakınmalarda önemli bir iyileşme olmaması veya öksürüğün ısrarla devam etmesi veya daha da kötüleşmesi, ateşin çıkması veya ıslık çalar gibi öksürme durumunda, daha ciddi bir hastalık olasılığı nedeniyle bir hekime başvurulması tavsiye edilir.

    Vicks Vaporub’ın Oniki Şaşırtıcı Kullanım Şekli

    1. Göğsü Yumuşatmak İçin
    Vicks’in en yaygın kullanım şeklidir, göğüs ve boğaz bölgesindeki tıkanıklığı gidermek için. Üst göğüs bölgesine uygulandığında öksürük ve tıkanıklık semptomlarında mükemmel rahatlama sağlar.

    2. Ayak Tabanına Uygulama
    Ayak tabanına Vicks Uygulanması gece öksürüğünü kesmenizde yardımcı olur. Yatmadan önce uygun miktarda tüm ayak tabanı üzerine VapoRub sürüp iyice ovun ve çorabınızı giyin. Saniyeler içinde öksürüğünüz kesilecektir. Aynı uygulamayı çocuklarınıza da uygulayabilirsiniz.

    3. Kas Ağrılarında
    Vicks fazla çalışmış kasları rahatlatır. Bunu kan dolaşımını artırarak yapar ve neredeyse anında iyileşme sağlar. Uygun miktarda Vicks VapoRub’ı ağrıyan bölgeye sürün.

    4. Tırnak Mantarında
    Eğer ayak tırnaklarınızda bir mantardan şüpheleniyorsanız uygulayın ve zaman içinde tırnak koyu bir renk alarak Vicks’in mantarı öldürdüğüne şahit olacaksınız. Tüm kalan bakterilerin tırnaklardan temizlemek için iki haftalık bir süre için uygulamaya devam edin.

    5. Kediler Tırmalamayı Sever
    Kediler pençeleri ile her sert yüzeyi çizmeye meyillidirler ve bu konuda kötü bir üne sahiptirler. Kapıları, duvarları ve pencereleri çizmelerini önlemek için bu alanlara VapoRub az miktarda uygulayın. Kediler kokusundan nefret edecekler ve uzak duracaklardır. Vücudunuzda da çizilmesini istemediğiniz yerlere sürerek bundan kurtulabilirsiniz.

    6. Darbe Sonucu Oluşan Şişme Ve Morarma
    Özellikle yeni yürümeye başlayan çocuklar düşe kalka büyürler, özellikle baş ve ayaklarında bu nedenle şişme ve morarmalar oluşur, bunun en iyi çözümü anında darbeyi alan yere Vicks VapoRub uygulamaktır. Şişme ve morarma olmayacaktır. Ayrıca bayanlar özellikle yaz aylarına girerken ayak ve kollarındaki morluklardan şikayet ederler, küçük bir çarpma dahi morarmaya neden olur, bununda en iyi çözümü vurduğunuz yere hemen Vicks VapoRub uygulamaktır.

    7. Baş ağrısı
    Vicks VapoRub’ı küçük bir miktar alnınıza sürün baş ağrısından kurtulun. Mentollü kokusu rahatlatırken başınızdaki basıncı ortadan kaldırarak anında ağrılarınızı dindirir.

    8. Buğu
    Vicks VapoRub buğu yapılarak da kullanılabilir. Sıcak suya katarak odanızda harika bir mentol ferahlığı sağlayabilirsiniz. Soluduğunuz bu rahatlatıcı hava sayesinde rahat bir uyku çekebilirsiniz

    9. Yaralar
    Enfeksiyonu önlemek ve iyileşme süresini hızlandırmak için küçük bir miktar Vicks uygulayabilirsiniz.

    10. Keneler
    Eğer bir kene tarafından ısırıldıysanız derhal Vicks sürün. Güçlü kokusu kenenin kendisini serbest bırakmasına neden olur.

    11. Atlar ( Bu biraz sıra dışı)
    Profesyonel jokeyler yarış günü yarış atlarının burun altında VapoRub sürerler. Güçlü kokusu ile diğer taylardan gelen kokuları algılamayıp onları yarışa odaklar.

    12. Sivrisinek Kovucu
    Sivrisinekler kesinlikle sizden uzak tuacaktır. Açıkta kalan yerlerinize veya üzerinizdeki elbiselerinize bir miktar uygulayarak sizleri sivrisineklerden uzak tutmaya yardımcı olur. Eğer ısırıldıysanız ve kaşıntınız varsa o bölgeye Vicks uygulayın ve yara bandı ile kapatın kaşıntıyı hafifleterek rahatlatmaya neden olur.

     

    Vicks Vaporub kullanım şekli
    Vicks Vaporub Kullanımı
  • Kalp krizi riskinizi test edin

    Kalp krizi riskinizi test edin

    İşte kalp sağlığınıza 2 farklı açıdan yaklaşan ve bireysel durumunuzu değerlendirmenize imkan tanıyan detaylı bir test…

    Türkiye’de yılda 200 bin kişi, kalp krizi nedeniyle yaşamını yitiriyor. Yalnızca ileri yaş hastalığı olmaktan çıkan kalp sorunları, genç yaşlarda da hızla artıyor.

    Trafik kazalarını 30’a katlayan kalp krizinin en temel nedeni, sağlıksız beslenme ve hareketsiz yaşam. Kalp hastalıklarında genetik faktörlerin de etkisi büyük.
    Bunun için ailesinde ani ölüm hikayesi bulunanların daha dikkatli bir yaşam sürmesini öneriliyor. İşte kalp sağlığınıza 2 farklı başlıkla yaklaşan ve bireysel durumunuzu değerlendirmenize imkan tanıyan detaylı bir test…
    KALP KRİZİ RİSKİ TESTİ 
    Testin bu bölümü Memorial Şişli Hastanesi Kalp ve Damar Cerrahisi Bölüm Başkanı Prof. Dr. Bingür Sönmez tarafından hazırlanmıştır.
    1) Sigara içiyor musunuz?
    A- Evet
    B- Hayır
    C- Yeni bıraktım
    D- Çok önce bıraktım
    E- Ara sıra içiyorum
    Sigara içiyorsanız, ciddi bir kalp damar hastası adayısınız.

    2) Menopozda mısınız?
    A- Evet
    B- Hayır
    C- Genç yaşta girdim
    D- Hormon tedavisi kullanıyorum
    Yanıtınız evet ise ve erken yaşta menopoza girdiyseniz; kalp hastalıkları bakımından riskli bir dönemdesiniz.

    3) Doğum kontrol hapı kullanıyor musunuz?
    A- Evet
    B- Hayır
    Yanıtınız evet ise; kalp damarlarınızda pıhtılaşma meylinin artacağını unutmayın.

    4) Spor yapıyor musunuz?
    A- Evet
    B- Hayır
    C- Ayda bir
    D- Haftada bir
    E- Her gün
    Kandaki kötü kolesterolünüzün yakılması için 5 kilometreyi 45 dakikada tempolu şekilde yürüyün.

    5) Günde kaç saat çalışıyorsunuz?
    A- 15 saatten fazla
    B- 15 saat
    C- 12 saat
    D- 8 saat
    İş ve meslek konusunda hiçbir zaman beceri ve olanaklarınızı zorlamayın. Özellikle aile şirketlerinde yaşanan kalp krizi sorunları genç yaşta ölümlere neden olabileceğini unutmayın ve sınırlarınızı aşmayın.

    6) Kaç saat uyuyorsunuz?
    A-10
    B- 8
    C- 6
    D- 4
    Kalp ve damar sağlığınız için günde 6 – 8 saat uyuyun.

    7) Ailenizde kalp hastalığından erken yaşta ölüm var mı? (40 yaş altı)
    A- Evet
    B- Hayır
    Aile hikayenizde erken kalp hastalığı varsa, diyabet ve yüksek tansiyon hastası iseniz 30, değilseniz 40 yaşından sonra düzenli kontrole gidin.

    8) İyi huylu kolesterolünüz ne düzeyde? ( HDL)
    A- 40’ın altında
    B- 40-60 arası
    C- 60 üstü
    HDL yükseldikçe kalp hastalıklarına yakalanma ve kalp krizi riskiniz azalır.

    9) Kötü Huylu kolesterolünüz ne düzeyde? ( LDL)
    A- 100’ün altında
    B- 100-150 arası
    C- 150’nin üzerinde
    Eğer risk faktörleriniz varsa, LDL kolesterolünüzün 100 mg/dl’nin altında tutulması şarttır.

    11) Diyabetiniz var mı?
    A- Evet
    B- Hayır
    Kalp krizi nedeniyle ani ölüm şeker hastalarında 6 kat daha sık görülür.

    12) Tansiyon değerleriniz yüksek mi? (12/8)
    A- Evet
    B- Hayır
    Tansiyon değerleriniz 12/8’in üzerindeyse, kalbin çalışma yükü arttığı için kalp duvar kalınlıklarında meydana gelen artış kişiyi kalp yetmezliğine götürür.

    13) Kan yağlarınızı  ne sıklıkla ölçtürüyorsunuz?
    A- Yılda bir
    B- 5 Yılda bir
    C- Hiç ölçtürmüyorum
    Aile geçmişinizde kalp hastası  varsa, şişmansanız, diyabet veya yüksek tansiyon hastasıysanız, sigara kullanıyorsanız 30, değilseniz 40 yaşından sonra şu testleri yaptırın: Total kolesterol, HDL (iyi huylu kolesterol), LDL (kötü huylu kolesterol), tigliserid ve kan şekeri. Kan yağları dışında düzenli olarak yüksek tansiyonunuzu ölçtürün. Koroner kalp hastalığından korunmak için hekim tavsiyesiyle birinci guruptakiler 30, ikinci guruptakiler 40 yaşından sonra günde 100 mg aspirin almalıdır.
    BESLENME TESTİ 
    Testin bu bölümü Memorial Şişli Hastanesi Kilo Kontrolü Merkezi’nden Diyetisyen Yasemin Sancak tarafından hazırlanmıştır.
    1) Aşırı kilolu veya obez misiniz?
    A- EVET
    B- HAYIR
    Obezite kalp damar hastalıkları riskini iki kat artırmakta, diyabet hastalarında ölüm oranlarını % 80’e çıkarmaktadır.
    2) Bel çevreniz kadınsanız 80 ve erkekseniz 94 cm’nin üzerinde mi?
    A- EVET
    B- HAYIR
    Bel çevresinin bu değerleri geçmesi, obezitenin neden olduğu hastalıklara yakalanmak için yüksek risk oluşturur.
    3) Günde kaç çay kaşığı tuz tüketiyorsunuz?
    A- 0-1
    B- 0-2
    C- 2’nin üzeri
    Günlük tuz tüketiminiz 2 çay kaşığını aşıyorsa, kalp ve damar hastalıkları açısından risk grubundasınız demektir.
    4) Sıklıkla sakatat ve şarküteri ürünleri tüketiyor musunuz?
    A- Haftada birden fazla
    B- Haftada bir
    C- Ayda bir
    D- Daha az
    Sakatat ve şarküteri ürünleri; içerdikleri kolesterol miktarı bakımından damar tıkanıklıklarına neden olduğu için hiç tüketilmemelidir.
    5) Haftada kaç yumurta yiyorsunuz?
    A- 4’den fazla
    B- 2-3
    C- Bir ya da hiç
    Anne sütünden sonra ikinci örnek protein olan yumurta haftada 2-3 kez tüketilmelidir. Hiç tüketilmemesi, vücudun kolesterol dengesini olumsuz etkiler.
    6) Haftada ne kadar kırmızı et tüketiyorsunuz?
    A- 3’den fazla
    B- 1-3
    C- Hiç
    Kırmızı et, kolesterol hastaları için haftada 2, sağlıklı kişiler için haftada 2-3 kez tüketilmesi gereken bir besindir. Etteki yararlı kolesterol, kalp hastalıkları riskini azaltır.
    7) Şeker, pirinç ve beyaz ekmeği sıklıkla tüketiyor musunuz?
    A- EVET
    B- HAYIR
    Obezite artışına neden olan bu besinlerin tüketimi sınırlandırılmalı; tam tahıllı ekmek, kahvaltılık gevrek, esmer pirinç ve kepekli makarna tüketilmelidir.
    8) Haftada ne kadar alkol tüketiyorsunuz?
    A- 6-7 Kadehten fazla
    B- 4-5 Kadeh
    C- 2-3 Kadeh
    Haftada 7 kadehten fazla alkol tüketimi, kilo alımına neden olduğu için dolaylı olarak kalp ve damar hastalıkları üzerinde olumsuz etki yapar.
    9) Günlük meyve ve sebze tüketiminiz ne kadar?
    A- 5 Porsiyondan az
    B- 5 -7 Porsiyon
    C- 7 – 9 Porsiyon
    D- Daha fazlası
    Günde 5 porsiyonun altında sebze ve meyve tüketimi, kalp ve damar sağlığı açısından risklidir.
    10) Meyve sebzelerin kabuklarını soyarak mı yiyorsunuz?
    A- Evet
    B- Hayır
    Yanıtınız hayır ise; kalbe giden damarların sağlığı için yeterli posa alımının çok önemli olduğunu unutmamalısınız. Sebze ve mevyeleri mümkün olduğunca kabuklu tüketmelisiniz.
    11) Besinleri pişirirken kızartma ve kavurma yöntemlerini kullanıyor musunuz?
    A- Evet
    B- Hayır
    Yanıtınız evet ise; kalp hastalıkları açısından risk grubundasınız.
    12) Tereyağı ve margarin kullanıyor musunuz?
    A- Kahvaltıda
    B- Yemeklerde
    C- Hamur işlerinde
    D- Az miktarda kullanıyorum
    Hayvansal yağları az miktarda kullanmak sizi riskten kurtarmaz. Hayvansal yağ tüketiminiz haftada bir tatlı kaşığı tereyağını geçmemelidir.
    13) Günde kaç adım attığınızı biliyor musunuz?
    A- 10 bin ve fazlası
    B- 5 bin 10 bin arası
    C- 5 binden az
    D- Bilmiyorum
    Yanıtınız D ise; sağlıklı yaşam için günde 10 bin adım atılması gerektiğini önemsemelisiniz.
    14) Sürekli oturarak mı çalışıyorsunuz?
    A- 12 saaten fazla
    B- 8 saat
    C- Daha az
    Yanıtınız A ise; uzun ve hareketsiz oturmanın kan şekeri dengesi ve kalp damar sağlığı açısından risk oluşturduğunu bilmelisiniz.
    15) Kilo vermek için şok diyet yapıyor ya da mucize ilaç kullanıyor musunuz?
    A- EVET
    B- HAYIR
    Haftada 0.5-1.0 kilodan fazla ağırlık kaybetmeyi hedefleyen diyetler; kas, sıvı ve elektrolit kaybına neden olarak, bir kas olan kalbi ölümcül şekilde etkileyebilir.
    16) Ayda ne kadar kurubaklagil tüketiyorsunuz?
    A- 2’den az
    B- 2 – 4
    C- 4’den fazla
    Yanıtınız A ise kalp sağlığınız için çok önemli fitokimyasallardan uzak kalıyorsunuz demektir. Kurubaklagilleri haftada 1-2 kez tüketmeye çalışın.
    17) Günlük kuruyemiş tüketiminiz ne kadar?
    A- Bir kase
    B- Bir avuç
    C- 2 Ceviz veya fındık ya da 10 badem
    D- Hiç tüketmiyorum
    Hiç tüketmiyorsanız bunun yanlış olduğunu bilmeli ve yağlı tohumların günlük beslenmedeki önemini hatırlamalısınız.
    18) Ayda kaç kez fast food ve kızartma tüketiyorsunuz?
    A- 4’ten fazla
    B- 2-3
    C- 1 veya daha az
    Eğer yanıtınız A ise kalp hastalıkları açısından risk altındasınız demektir.
    19) Haftada ne kadar balık tüketiyorsunuz?
    A- Hiç tüketmiyorum
    B- 1-2 C. 2 ve üstü
    Eğer yanıtınız A ise; balık tüketiminin azlığının omega-3 yetersizliğine neden olduğunu bunun da kalp sağlığı için tehlike oluşturduğunu aklınızdan çıkarmayın.
    20) Hergün soğan sarımsak tüketiyor musunuz?
    A- Evet
    B- Hayır
    Yanıtınız hayır ise soğan ve sarımsak tüketiminin kalp sağlığı açısından önemini dikkate alarak, bu besinleri her gün tüketmeye özen gösterin.
    21) Günlük çay tüketiminiz ne kadar?
    A- Hiç
    B- 3 – 5
    C- 3’ten az
    D- 5’ ten fazla
    Günde 3-5 bardak açık çay içmek; içindeki kateşinler antioksidan özellik gösterdiği için kalp sağlığına olumlu etki yapar.  

    22) Bitter çikolata tüketiyor musunuz?
    A- Evet
    B- Hayır