Etiket: iktidarsızlık

  • Bedeni Boşalıp Ruhu Aç Kalanlar Var!

    Bedeni Boşalıp Ruhu Aç Kalanlar Var!

    CİSED ONURSAL BAŞKANI DR. A. CEM KEÇE: “BOŞALMA KONTROLÜNÜ ÖĞRENMEK ARABA KULLANMAYI ÖĞRENMEK GİBİDİR…”

    Ülkemizde cinsel yaşamı aktif olan her on erkekten yedisinde görülen erken boşalma sorunu sinsice yaklaşan bir tehdit olarak yatak odalarını vuruyor. Çünkü Cinsel Sağlık Enstitüsü Derneği (CİSED) cinsel terapistlerinegöre, bir cinsel uyum bozukluğu olarak bilinen erken boşalma zamanla cinsel isteksizliğe ve partner ilişkisinde telafisi imkansız sorunlara yol açabiliyor.

    BEDENİ BOŞALIP RUHU AÇ KALANLAR VAR!

    Cinsel Sağlık Enstitüsü Derneği (CİSED) Genel Başkanı Dr. Cem Keçe’ye göre “Bedenim boşalsa bile ruhum hala aç, boşalsam bile seks ihtiyacımı gideremiyorum, tam tatmin olamıyorum ve cinsel doyuma ulaşamıyorum. Tekrar seks yapmak istiyorum ama partnerim bunu her zaman kabul etmiyor ya da her zaman ikinciyi yapamıyorum ve partnerimle sorunlar yaşıyorum…” diyen erkeklerin sayısı her geçen gün artıyor. Erken boşalmanın, en kolay ve en başarılı çözülebilen cinsel bir uyum bozukluğu olduğunu ifade eden Dr. Keçe; “Her insanın içinde her problemi çözecek yetenek, bilgi ve güç vardır. İstemek, doğru ve gerekli egzersizleri yapmak, cinselliğin evrensel kurallarına uymakla her problem çözülebilir.” diyor.

    BOŞALMA KONTROLÜNÜ ÖĞRENMEK ARABA KULLANMAYI ÖĞRENMEK GİBİDİR…

    Bir kişinin yaşaması için nefes almaktan sonra en önemli şeyinin yemek yemek olduğunu ve yemek yemenin bir süreliğine kontrol edilebildiğini veya geciktirilebildiğini söyleyen Dr. Keçe; “Seks yapmayı ve boşalma kontrolünü doğuştan bildiğimizi sanırız. Hatta zamanı geldiğinde çok iyi seks yapacağımızı zannederiz. Oysaki nasıl okuma, yazma okulda öğreniliyorsa, seks de boşalma kontrolü de tecrübe kazandıkça sonradan öğrenilir. Öğrenme sürecinde deneyim çok önemlidir. Nasıl acemi bir şoför ilk başlarda zorluk çekerse, insanlar da boşalma kontrolünü öğrenme sürecinde benzer sıkıntılar çekerler. Kişi yemek hazır olmadığında bekleyebilmekte, misafir veya müşteri geldiğinde veya toplantı gerektiğinde çok aç olduğu halde yemek yemeği erteleyebilmekte veya başlamış olduğu yemeği yarım bırakabilmektedir. Demek ki insanoğlu daha zorunu yapabiliyorsa daha kolayını daha basitçe yapabilir. Erken boşalma tedavisi sol elle yemek yemeyi öğrenmiş birine sağ elle yemek yemeyi öğretmek gibidir. Bu süreci araba kullanmayı öğrenmeye de benzetebiliriz. Araba kullananlar bilirler ki, kırmızı ışık yandığında yaya geçidinin önünde durmak gerekir. ‘Çok süratliydim duramadım veya yerler kaygandı, yorgundum veya fren balatalarım zayıftı, bu yüzden duramadım’ diye bir açıklama veya mazeret olamaz, çünkü kullanıcı koşullara göre arabasını yönetmek zorundadır. Kişi durması gerektiği yerde duramıyorsa yani erken boşalıyorsa; ya arabayı durdurmayı bilmiyordur ya olumsuz alışkanlıkları ağır basıyordur ya da yaşadığı olaya farklı anlamlar yüklüyordur.” diyor.

    ÇİFTE ÖZEL EĞLENCELİ AŞK OYUNLARI SİZLERİ BEKLİYOR…

    Erken boşalmanın üstesinden gelmek için ilk önce kişinin kendi yolunu bulması gerektiğini söyleyen CİSED Genel Başkanı Doç. Dr. Cebrail Kısa; “Kişi cinselliği partnerle tecrübe edilen bir paylaşım olarak yaşamayı öğrenmelidir. Boşalmayı kontrol etmeyi öğrenmek için çeşitli yollar denenir; seks yaparken başka şeyleri düşünmek, geciktirici kremler, prezervatifler gibi. Bunlarla başarı elde edilemediğinde ilaçlar kullanılır. İlaçlarla çözüm alamayanlar ise bir karar vermek zorunda kalırlar. Yani ya bu sorunla yaşamayı seçeceklerdir ya da cinsel terapi alarak bu sorundan kalıcı olarak kurtulacaklardır. Çünkü boşalma denetiminin öğretildiği ve cinsellik konularında bilişsel yeniden yapılandırmanın yapıldığı cinsel terapi, erken boşalmanın kesin çözüm yoludur. Cinsel terapi hatalı cinsel davranışların ve alışkanlıkların değiştirildiği, boşalma kontrolünün sağlanmasına yönelik bilgilendirmelerin yapıldığı, aşk oyunları adı altında kişiye veya çifte özel eğlenceli egzersizlerin planlandığı hoş bir süreçtir. Bu süreçte önerilen aşk oyunlarıyla erkekler partnerlerinin de yardımıyla boşalma kontrolünü öğrenirler, daha kaliteli ve sağlıklı bir cinsellik yaşamaya başlarlar ve kalıcı olarak iyileşirler. Bu iyileşme zamanla araba kullanmayı veya yüzmeyi öğrenmek gibi kalıcı bir hale gelir.” diyor.

    PEKİ AMA NASIL?

    Boşalma kontrolünü öğrenmenin bir süreç işi olduğunu ifade eden CİSED Genel Sekreteri Psikolog Serap Güngör; “Boşalma kontrolü aniden öğrenilen bir durum değildir. Boşalma kontrolünü isteme, boşalma kontrolünü öğrenme ve boşalma kontrolünün devam ettirilmesi birbirini izleyen süreçlerdir. Sağlıklı ve mutlu bir cinselliğin püf noktaları ise bunların ardından gelmektedir. Boşalma kontrolünü öğrenmenin başında olan erkekler öncelikle kendi kendilerine daha sonra da partnerleriyle boşalma kontrol alıştırmalarına başlamalıdırlar. Bu çok önemlidir. Çünkü bayan partner erkeğe öğrenme sürecinde çok yardımcı olur. Ayrıca zor durumlarda vereceği talimatlarla öğrenme aşamasındaki erkeğe hayati destek sağlar. Boşalma kontrolü öncelikle penisin duyumlarına odaklanma, partnere ve dokunuşlarına alışma dönemini gerektirir. Bu alışma sürecinde öncelikle tamamen rahat ve gevşemiş bir halde mastürbasyon ile denemeler yapılmalıdır. Denemelere yeni başlayan erkel mastürbasyon ile hem durup-başlamayı hem de bedensel duyumlarına odaklanma alıştırmalarını sıkça yapmalıdır ki yatakta partneriyle bu konularda rahat davranabilsin ve paniğe kapılmasın. Birkaç hafta böyle bu şekilde alıştırma yapan erkek daha sonra partneriyle denemeler yapmalıdır. Partnerinin yardımıyla boşalma kontrolünü öğrenmeye çalışan erkek hem yüksek uyarılma düzeylerinde kendini kontrol etmeyi hem de bu süreci keyifli hale getirmeyi başaracaktır. İyi bir seks partneri olmanın püf noktalarından biri partnerle uyumlu sevişebilmektir. Ayrıca erkek sevişmenin ve dokunmanın hazzına odaklandığı kadar partnerinin de ihtiyaçlarını kontrol etmelidir.” diyor.

  • Aldatan Erkeklerin Cinsel Hayatı Nasıl?

    Aldatan Erkeklerin Cinsel Hayatı Nasıl?

    CİSED ONURSAL BAŞKANI DR. CEM KEÇE: “STRES, ERKEN BOŞALMA VE GEÇİCİ İKTİDARSIZLIK YAPABİLİR!”

    Uzun süren evliliklerde yaşanan ilişkisel sorunlar ve zamanla monotonlaşan bir cinsel hayat, uzun ömürlü birlikteliklerin baş düşmanı. Böyle bir sürece giren erkekler, çok yanlış bir şekilde, toplumun da hoş görmesiyle eşlerini aldatabiliyorlar. İtalyan bilim insanlarının yaptığı son çalışmalarda eşlerini aldatan erkeklerin kalp krizi geçirme riskinin aldatmayanlara göre daha fazla olduğu ortaya çıkmış. Peki, aldatan erkeklerin cinsel hayatı nasıl?” İşte bu soruya yanıt Cinsel Sağlık Enstitüsü Derneği (CİSED) cinsel terapistlerinden geldi…

    ALDATAN ERKEKLER CİNSEL SORUN YAŞIYOR!

    Eşlerini aldatan erkeklerin çoğunlukla erken boşalma ve geçici iktidarsızlık gibi cinsel sorunlar yaşama riskinin daha fazla olduğu belirten CİSED cinsel terapistleri; meslek hayatları boyunca evlilik ve çift terapilerinde kendilerine en çok sorulan “Aldatan erkeklerin cinsel hayatı nasıl?” sorunun yanıtını masaya yatırdılar. “Evlilik dışı ilişki ve erkeklerde sadakatsizlik” gibi konuları içeren daha önce yapılmış birçok araştırmayı inceleyen CİSED cinsel terapistleri, eşlerini aldatmanın erkeklerde heyecansuçluluk ve kabahatlilik hissine, strese ve performans anksiyetesi adı verilen başaramama korkusuna yol açabileceğini söylediler.
    STRES, ERKEN BOŞALMA VE GEÇİCİ İKTİDARSIZLIK YAPABİLİR…

    Evlilik dışı ilişki yaşayan erkeklerin çoğunlukla erken boşalarak başarısız cinsel ilişkiler yaşadığını ifade edenCİSED Onursal Başkanı Dr. A. Cem Keçe; “Evlilik dışı ilişkilerde bayan partner genellikle erkeğin eşinden daha gençtir ve cinsel ilişki genellikle aşırı alkol ya da yiyecek tüketildikten sonra yaşanır. Aldatan erkek yeni partnerine kendini ispatlama zorlantısı nedeniyle stresli ve gergin olur. Gizli ilişki vücutta artan bir adrenalin salgılanmasına neden olur. Adrenalin makat, yumurtalıklar ve kasıkları çevreleyen aşk kaslarında istemsiz kasılmalara yol açar. Aşk kaslarının istemsiz kasılmasına bağlı olarak da erken boşalma veya geçici iktidarsızlık gibi cinsel sorunlar yaşanabilir. Başaramama korkusu, suçluluk ve kabahatlilik hissinin yaratacağı psikolojik durum, hem cinsel sorunların ortaya çıkma riskini hem de kalp damar hastalıkları riskini artırır. Çünkü artan adrenalin salgısı tansiyonun yükselmesine ve kalp atışlarının hızlanmasına neden olur. CİSED olarak yaptığımız araştırmalarda, her 10 erkekten 7 sinin erken boşaldığını, her 10 çiftten 3 nün eşini aldattığını tespit ettik. Bu çok acı ve vahim bir tablodur. Çünkü tarihin hiçbir döneminde erken boşalma ve eşlerin birbirini aldatması, modern dünyadaki kadar yaygın olmamıştı. Aldatmanın bu kadar yaygın olması, elbette boşanma oranlarına da yansıyor.” dedi.

    ERKEN BOŞALIYORLAR VE ORGAZM OLAMIYORLAR…

    Erkeğin eşini aldatmasının Türk aile kurumu için önemli bir sorun olduğunu vurgulayan CİSED Genel Başkanı Psikiyatri Uzmanı Doç. Dr. Cebrail Kısa; “Yasak aşkların verdiği heyecan ve suçluluk duygusu erkeğin boşalmasını kontrol etmesini güçleştirir. Çapkın erkekler veya aldatan erkekler bu nedenle genellikle erken boşalırlar. Cinsel yaşamdan payına düşeni alamayan ve erken boşalan erkekler, kişiliklerini başka yönlerde yüceltmeye çalışırlar. Örneğin, eşlerini daha çok aldatabilirler, daha çok çapkın olduklarını göstermeye çalışabilirler, işlerine çok düşkün olabilirler, geçimsiz veya karamsar olabilirler. Çünkü boşalma ile orgazm olma aynı şey değildir. Boşalma bedensel bir rahatlamadır, orgazm ise bedensel rahatlamaya ruhsal rahatlamanın da eklendiği daha yoğun bir duygudur. Bir başka deyişle; orgazm çeşitli cinsel uyaranlarla beynin uyarılması ile başlayan ve uyaranların etkisiyle kişide hem bedensel hem de ruhsal olarak algılanan, çok kısa bir süre ve geçici olarak bilinç bulanıklığı yapan, cinsel yanıtın son aşamasındaki çok hoş bir histir. Erken boşalan erkek orgazm olamaz. Orgazm olmayan ve erken boşalan erkek; cinsel doyumsuzluğa bağlı ruhsal alanda yıkım yaşar, gerginleşir, işyerlerinde, sosyal ilişkilerinde, aile çevrelerinde rahat olamaz ve iş verimleri düşebilir.” dedi.

    GERÇEK DIŞI HİKÂYELER ANLATIYORLAR…

    Aldatmanın bir evlilikte tamiri en zor sorunlardan birisi olduğuna dikkat çeken CİSED Genel Sekreteri Psikolog Serap Güngör; “Aslında erken boşalan, geçici iktidarsızlık yaşayan ve gururu zedelenen bir erkeğin aldatmak için çok önemli bir nedene de ihtiyacı yoktur. Maksat heyecan olsun, skor olsun! Çünkü çok sayıda kadınla ilişkiye girmek arkadaş çevresinde bir takdir göstergesi olarak algılanmaktadır. Artı puan toplamak uğruna çapkın görünmeye çalışan veya bu konuda gerçek dışı hikâyeler anlatan erkeklerin sayısı az da değildir. Ayrıca yaşadığı cinsel birlikteliklerde ezilen erkek, aldatarak eşinden ve hayattan intikam alıyor da olabilir. Hatta kendilerinden yaşça küçük genç kadınlarla birlikte olarak hala güçlü ve karizmatik bir erkek olduklarını kendilerine ve çevrelerine kanıtlamaya çalışabilirler.” dedi.

  • Vajinismus hastalarının %85′i ilk geceden korkuyor

    Vajinismus hastalarının %85′i ilk geceden korkuyor

    Cinsel açıdan kendilerini yeterince tanımayan kadınların çok sık olduğu ülkemizde, evli olduğu halde yıllarca Cinsel ilişkiye giremeyen kadınlarımız da var. Cinsel ilişkiye girememe korkusu olarak tanımlanan, bir erteleme ve kaçınma hastalığı olan vajinismus ile ilgili Cinsel Sağlık Enstitüsü 4500 kişi üzerinde bir anket çalışması yaptı. İşte açıklamalarıyla Türkiye’de gündem yaratan Cinsel Sağlık Enstitüsü’nün Vajinismus Bilgi Anketi’nden çarpıcı başlıklar ve merak edilenler:

    Vajinismus hastalarının %85′i ilk geceden korkuyor
    Cinsel ilişkiye girememe şikayeti ile başvuran ve vajinismus tanısı ile Cinsel terapi sürecine alınan hastaların ortak davranış özelliklerinin saptanması ve zamanla kendilerini başka insanlarla karşılaştırırken olumsuz yönlerini görmeleri hipotezi ile hazırlanan Vajinismus Bilgi Anketi ile yaptıkları çalışma ile vajinismuslu kadınların ortak özelliklerini belirlediklerini söyleyen CİSED Genel Başkanı Dr. Cem Keçe; ‘Cinsel Sağlık Enstitüsü olarak 4500 kişi üzerinde yaptığımız anket çalışması ile, vajinismusu olan kadınların %55′nin cinsel konularda bilgi düzeylerinin düşük olduğunu, %85′nin ilk geceden çok korktuklarını, %40′nın görücü usulüyle evlendiklerini, %45′nin kendi bedenlerini beğenmediklerini, %40′nın ailesine bağlı olduğunu ve %40′nın da eşinin kendisini terk edeceğini düşündüğünü ortaya çıkarttık. Vajinismus hastalarının %45′inde cinsel isteksizlik, %25′inde orgazm olamama, %20′inde cinsel tiksinti bozukluğu, %20′inde sosyal fobi, %15′inde panik atak, %35′inde anksiyete, %20′inde depresyon ve %15′inde yükseklik korkusu olduğunu tespit ettik. Ankete katılanların %45′i 1’2 yıldır, %30′u ise 3’4 yıldır bu hastalığı yaşadıklarını ifade ettiler’ dedi.

    Vajinismus hastaları hocalara ve medyumlara başvuruyor
    Yaptıkları çalışmada vajinismus hastaları için cinselliğin ayıp, günah, yasak olarak değerlendirildiğini ifade eden CİSED Genel Başkanı Dr. Cem Keçe; ‘Ayrıca ankete katılanların %45′nin tedavi için hocalara ve medyumlara başvurması da çok çarpıcı bir gerçeği ortaya çıkarmaktadır. Bu da hala nereye ve kime başvuracağını bilmeyen binlerce vajinismuslu hastamızın var olduğudur’ dedi.

    Kadınların korkulu rüyası
    Vajinismusun; henüz ülkemizde fazlaca bilinmeyen ama sık görülen ve sayısı her geçen gün artan, yatak odalarında her gece hayatlarının en büyük korkusunu yaşayan ve cinsellikleri bir kâbusa dönüşen kadınların hastalığı olduğunu söyleyen CİSED Genel Başkanı Dr. Cem Keçe; ‘Çöp kutusuna bir arada atılmış çeşitli hastalıklardan oluşan vajinismus; tıpkı deprem gibidir, onu anlamalı ve felsefesine saygı duyulmalıdır. Kişinin kendisinin umutsuz olduğuna yürekten inanması durumu olan vajinismus; tıpkı aşk gibidir, tam olarak tanımlanamasa da çaresizlikle yaşanır. Vajinismusu olanlar iki yönden talihsizdir. Sadece fiziksel bir hastalığa sahip olmakla kalmayıp, bu konuda aşırı kaygı, saplantı ve kötümserlik içine de gömülmüşlerdir. Bu açıdan bakıldığında kadınların korkulu rüyasıdır’ dedi.

    Vajinismus nedir?
    Yurt dışındaki cinsel terapi ve seksoloji kitapları incelendiğinde; vajinanın girişindeki kasların istem dışı kasılarak cinsel birleşmenin acılı veya imkânsız olarak algılanmasına vajinismus denildiğinin altını çizen CİSED Genel Başkanı Dr. Cem Keçe; ’13 yıllık hekimlik hayatımda gördüğüm yüzlerce vajinismus hastası bana bu tanımın çok doğru olmadığını gösterdi. Çünkü vajinismusta başta vajina etrafında olmak üzere tüm vücutta bir kasılma, endişe, korku, tiksinme ve panik hali olur, hasta bacaklarını açılmalarını engelleyecek boyutlarda sıkıca kapatır ve elleriyle eşini iter. Kızlık zarlarının çok kalın ya da vajinalarının çok dar olduğunu düşünebilen bu kadınlar oluşan acı beklentisi sonucunda kendilerini savunma ve koruma çabaları içine girerler. İşte buna vajinismus denir. Doğru olan bu tanının konması için bozukluğun sürekli ya da yineleyici bir biçimde görülmesi gerekir’ dedi.

    Bir korku refleksi
    ‘Ya acırsa’ diye korkan kadınların cinsel ilişkinin gerçekleşmesine izin vermediğinin altını çizen CİSED Genel Başkanı Dr. Cem Keçe; ‘İstemsiz bir şekilde yani kadının kontrolü dışındaki kasılmalar bilinçdışından köken alan vajinal bir refleks olduğu kadar, ilkel ve bedensel bir korku refleksidir. Bu refleks penisin veya başka bir cismin, tampon, doktor parmağı, hatta hastanın kendi parmağının bile vajinaya yaklaşması veya eşin cinsel ilişki için pozisyon alması sonucu tetiklenebilmektedir’ dedi.

    Kızlık zarı delinmez ve patlamaz
    Gerçekte cinsel ilişki sırasında vajinanın esnemesinin ve genişleyebilmesinin büyük bir öneme sahip olduğunu ifade eden CİSED Genel Başkanı Dr. Cem Keçe; ‘Vajina yani kadın cinsel organı, ilişki sırasında erkeğin penisinin büyüklüğü ya da küçüklüğüne göre kendini hazırlar. Cinsel birleşmenin durumuna bağlı olarak genelde dışa en yakın kısmı oldukça gevşeyebilir. Bu sağlıklı ve normal bir durumdur. Vajina esneyebilen, genişleyebilen ve uzayabilen bir organdır yani vajinismus, genital organların anormalliğinden dolayı değildir. Bazı kadınlar, vajinalarının penisin giremeyeceği kadar dar olduğunu hatta böyle bir deliğin olmadığını bile düşünürler. Vajina kasları kasıldığında ve vajina deliğinin içine hiçbir şeyi alamayacak bir görüntü verdiği durumlarda hasta için cinsel birleşme çok zor bir hal alır. Yani genital bölge tamamen normalken bu endişeler tamamıyla yanlıştır. Çünkü anatomik olarak normal olan bir kızlık zarı kanamaz, delinmez, patlamaz, yırtılmaz ve normal şartlar altında cinsel ilişki ağrı yapmaz, acı yapmaz. Sadece zarda açılma olur. Ağzımızın içini döşeyen epitel doku vajinanın içiyle aynıdır. Nasıl ki kuru bir ekmeği çiğnemeden, tükürüğümüzle ıslatmadan yutmaya çalıştığımızda boğazımız kanarsa, acırsa, vajinanın içine de kuru kuruya penis sokulmaya çalışılırsa, ağrı acı ve kanama olur. Yani kadın rahatsa, kendini kasmaz ise, sulanması tam olmuş ise ilk gecede yüzüncü gece de ağrı, acı ve kanama olmaz. Çünkü vajinanın görevi penisi içine almak ve neslin devamını sağlamaktır. Vajina bu görevini yaparken neden sorun yaşansın? Gözümüzde görme işlemi sırasında ağrı, acı veya kanama oluyor mu? Ama gözümüze toz girse ve biz ovuştursak ağrı, acı ve kanama olabilir. Bu normal dışı bir durumdur’ dedi.

    Erkek evliliğini bitirmeye zorlanabiliyor
    Ailelerin vajinismus durumunu bilmelerinin işi içinden çıkılmaz bir hale getirebileceğinin altını çizen CİSED Genel Başkanı Dr. Cem Keçe; ‘Ailelerin ilk geceye ait deliller istemeleri, ya da -hala çocuğunuz olmuyor mu?- şeklindeki soruları çiftin durumu zora sokar. Ailelerinden sürekli baskı ve aşağılanma görebilirler, genellikle kadın suçlanır ve erkek evliliğini bitirmeye zorlanabilir’ dedi.

    Neden çoğunlukla psikolojik kaygılar
    Vajinismusun nedenleri arasında psikolojik kaygıların ağırlık kazandığının altını çizen CİSED Genel Başkanı Dr. Cem Keçe; ‘Kız çocuklarına öğretilen veya irademizin bilinçdışımıza kodladığı -cinsellik kötüdür-, -kızlık zarı çok değerli ve korunması gereken bir şeydir- düşünceleri bu problemin ortaya çıkmasında önemli bir yer tutar. Bazen neden cinsel bilgi eksikliği, basit bir utanma ve cinsel duygulardaki baskılanma olabilir. Bazen de altta yatan neden özellikle çocukluk dönemindeki travmatik bir yaşantıdır. Bu durumda geçmiş de yaşanmış taciz gibi travmatik olayların bilinçdışına itilen bugünkü izdüşümleri ve etkileri gibi daha karmaşık içsel çatışmalar, yanlış kalıplar ya da zorlamalar beden-zihin bütünlüğünü bozup vajinismusa neden olabilir. M. Ericsson’un dediği gibi defolu bir öğrenme ve kabullenme vardır.

    Sağdıçlık kurumunun yerine yeni kurumlar inşa edemedik
    Ülkemizde kadınlardaki cinsel problemlere adanmış basılı materyalleri ve bireyin kendi başına kullanabileceği yazılı materyalleri bulmanın oldukça zor olduğunu söyleyen CİSED Genel Başkanı Dr. Cem Keçe; ‘Bu nedenle bu sahada yapılacak cinsel eğitim ve sosyal hareket serbestîsine hiç olmadığı kadar fazla ihtiyacımız vardır. Çünkü sağdıçlık kurumunun içini boşalttığımızdan beri; penis girişine katlanamama veya özel zorluklar yaşama anlamına gelen vajinismustan şikâyetçi olan kadınların sayısında hızlı bir artış söz konusudur. Bu nedenle Evlilik Öncesi Cinsel Danışman ve Rehberlik hizmetleri yasal düzenlemelerle zorunluluk haline getirilmelidir. Ayrıca yarınlarımızın geleceği gençlerimiz içinde anaokulundan başlayan bir Cinsel Eğitim ve Ergenlik Öncesi Cinsel Danışma ve Rehberlik hizmetleri de yasal olarak düzenlenmelidir. Son olarak Anne-Baba ve Eş Eğitimleri de ülkemizin yapı taşı olan ailelerimizin sağlıklı ve mutlu olması için mutlaka verilmelidir. Ülkemizde bu hizmetleri verecek kurumlar vardır’ dedi.

    Her 10 kadından biri vajinismus yaşıyor
    Vajinismusun görülme sıklığı ilgili rakamların büyük farklılık göstermesine rağmen, söylenenden daha sık ortaya çıkıyor olmasının muhtemel olduğunun altını çizen CİSED Genel Başkanı Dr. Cem Keçe; ‘Yurtdışı yayınlarda cinsel terapi kliniklerine başvuran kadınlardaki vajinismus oranlarının %12 ve %17 arasında değiştiği rapor edilmiştir. Kanada ve İrlanda’da yürütülen çalışmalarda daha yüksek oranlardan bahsedilmiştir. Rasgele örnekleme ve yapılandırılmış görüşme metotlarının kullanıldığı Cinsel Tıp Enstitüsü Vajinismus Bilgi Anketi, Türkiye’de her 10 kadından birinin vajinismus sorunu yaşamakta olduğunu göstermiştir. Bu durum vajinismusun ülkemizde cinsel terapi merkezlerine başvuran kadınlar arasında en sık rastlanan şikâyetlerden biri olduğunun bir kanıtıdır. Yani başvuranların %60′nı vajinismus oluşturmaktadır. Tanı kriterlerine ve kadınların jinekolojik muayene veya cinsel terapi alma istekliliğine bağlı olarak vajinismus görülme sıklığı değişebilir. Tedavi arayışı olmaksızın kısmi ya da durumsal vajinusmus yaşayan kadınların sayısı bilinmemektedir ve bu sayı kanaatimce klinik örneklere nazaran genel nüfusta daha yüksek olabilir. Çünkü vajinismusun yaygınlığı düzgün bir şekilde belgelenememektedir. Ölçümler, kullanılan tanımlamalara, örneklemedeki kişilerin yaşına, raporlama çeşitlerine göre oldukça değişkenlik gösterebilmektedir. Buna ek olarak, kadınların yardım isteme davranışını ortadan kaldıran, ayıp, yasak, günah, utanç verici ve durumun mahremiyetine ilişkin düşünceler de oldukça yaygındır. Türk kültüründeki cinsel değerler, cinselliğin anlamı, cinsel ilişkinin tanımı, cinsel işlev bozukluğunun algılanması gibi bazı özelliklerde bu yüksek görülme sıklığında rol oynar’ dedi.

    Vajinismus Nedir? Tecrübe ve deneyimlerimizle Vajinismusu yenelim

  • Ebeveynler Farkında Olmadan Kızlarının Vajinismus Olmasına Neden Olabiliyor!

    Ebeveynler Farkında Olmadan Kızlarının Vajinismus Olmasına Neden Olabiliyor!

    CİSED GENEL BAŞKAN YARDIMCISI UZ. DR. YASEMİN YILDIZ: “CİNSELLİK VE EVLİLİK; TAMAMLANMA, BÜTÜNLEŞME, BİR VE TAM OLMA HALİDİR!”

    Yaz geldi. Yeni evlenen çiftlerin sayısı her geçen gün artıyor. Bu nedenle “ilk gece korkusu” ve “vajinismus” yeniden gündeme geliyor. Çünkü toplumumuzda ebeveynler kızlarına hep aynı şeyleri öğütlüyor: “Evleneceğin güne kadar erkeklere dikkat et.” “Erkeklerden uzak dur, kendini koru.” “Erkekler sana zarar verebilir.” “Cinsellikle aranda hep bir mesafe olsun.” Daha sonra bu öğütleri tutmayanların başlarına gelen korkunç hikâyeleri ve örnekleri kızlarına anlatarak inandırıcılıklarını arttırmaya çalışıyorlar. Peki, ebeveynler farkında olmadan ileride kızlarının vajinismus olmasına yol açabilirler mi? İşte bu soruya yanıt Cinsel Sağlık Enstitüsü Derneği (CİSED) cinsel terapistlerinden geldi…

    CİNSELLİKLE SEVGİYİ BİR ARAYA GETİREMİYORLAR!

    Esas olarak 0–7 yaş ve daha sonra devam eden süreçte kız çocuklarının bilmedikleri ama merak ettikleri cinsellikle ilgili tüm kayıtları, tepkileri ve tutumları büyüdükleri aile ortamında ve özellikle annelerini model alarak oluşturduklarını ifade eden CİSED Onursal Başkanı Dr. Cem Keçe; “Çocukluk çağlarında çoğu kız çocuğu anlayamadıkları bir şekilde ‘Aman bisiklete binmeyin!’ veya ‘Aman çitlerin üstünden atlamayın!’ gibi uyarıları duyuyorlar. Oyun oynarken düşüp genital bölgesiyle ilgili bir travmada annesinin paniğine şahit oluyorlar, sürekli bacaklarının arasında korunması gereken bir şey olduğunu hissediyorlar. Böylece kız çocukları içinde yetiştikleri ortamın görüşlerini ve değer yargılarını küçük yaşlardan itibaren direk ya da dolaylı yollardan öğreniyorlar. Örneğin bazı evlerde cinsellikten hiç bahsedilmiyor, hatta gazete ya da televizyonda bu konudaki haberler bile hemen sayfa ya da kanal değiştirilerek engelleniyor. Ayrıca cinsellik içeren konular ya da cinsellik içermese bile kız-erkek ilişkileri ile ilgili konular ayıplanarak veya olumsuz imalarla dile getirilerek, kız çocuklarının bu mevzulardan uzak kalması sağlanıyor. Hatta evde anne ve babalar asla çocuklarının yanında birbirinin elini tutmuyorlar, yan yana sarılarak oturamıyorlar veya birbirini öpmüyorlar. Böylece çocuklar anne ve babalarının bir cinsel hayatı yokmuş gibi algılarla büyüyorlar. Bu nedenle cinsellikle sevgiyi bir araya getiremiyorlar.” dedi.

    SAVAŞ YA DA KAÇ!

    Kız çocuklarının daha çok küçük yaşlardan itibaren “Kapat eteğini bacağın görünecek!” gibi laflarla, güvendikleri ve inandıkları aile büyüklerinin uyarılarıyla kendilerini kapatmayı öğrendiklerini ifade eden CİSED Genel Başkanı Psikiyatri Uzmanı Doç. Dr. Cebrail Kısa; “Cinsellikle ilgili masumca bir soru sorduklarında kız çocukları azarlanabiliyor, sadece eteklerini değil kendi bedenlerine olan ilgilerini ve meraklarını da kapatabiliyorlar. Kendi mahremlerini büyük bir gizlilikle koruyarak büyüyen bu kızlar, bilmedikleri ve hiçbir zaman öğretilmeyen cinsel hayatla ve onlar için adeta birer öcü gibi gösterilen erkek bedeniyle karşılaştıklarında, ilk gece yani gerdek gecesi büyük bir panik ve kargaşa yaşıyorlar. Çocukluktan itibaren aşılanan cinsellikle ve özellikle kızlık zarıyla ilgili olumsuz telkinler, genç kızlık döneminde sosyal ortamlarda arkadaşlardan veya yeni evlenen kişilerden duyulan korkunç ilk gece hikâyeleriyle iyice kuvvetleniyor. Hatta ilk gecenin çok acılı ağrılı olacağı, oluk oluk kanların akacağı, canının çok yanacağı ama dişini sıkması gerektiği, içinde bombalar patlayacağı, kızlık zarının yırtılacağı, delineceği, patlayacağı, çok kanama olursa hastaneye kaldırabileceği gibi olumsuz telkinler kızların kafasına yerleşiyor ve cinsel ilişkiyi gözlerinde çok büyütmelerine neden olabiliyor. ‘Canım yanacak, çok ağrıyacak, bu kocaman penis o küçücük deliğe nasıl girecek!’ gibi düşünceleri kafalarından atamayabiliyorlar. Korku ve panik içinde ilk geceye hazırlanıyorlar. Ama bir taraftan da, ‘Ya kanamazsa!’ diye de garip bir korku içine girebiliyorlar. Çünkü bazı hikâyelerde, kızın kanaması olmamıştır, yeni evli kadın doktora götürülmüştür ya da doktora götürülmeden orada dövülerek aşağılanmıştır. Bu tabloda vajinismus bozukluğu ile karşılaşmak çok doğal bir sonuç oluyor. Çünkü vajinismus aslında kadının kendini korumak amaçlı tehlikelere karşısı verdiği ‘Savaş ya da kaç!’ tepkisidir. Bu karmaşık duygular içinde ki bir kadının fiziksel anlamda kendini savunmasına yani istemsiz bir şekilde bacaklarını kapatarak eşini itmesine ve cinsel ilişkiye izin vermemesine vajinismus diyoruz.” dedi.

    CİNSELLİK VE EVLİLİK; TAMAMLANMA, BÜTÜNLEŞME, BİR VE TAM OLMA HALİDİR!

    Vajinismuslu kadınların ilk gece yıllardır korudukları en değerli hazineleri olan iyi kız ruhlarını, namuslarını veya bekâretlerini kaybetmemek için mücadele ettiklerini ifade eden CİSED Genel Başkan Yardımcısı Uz. Dr. Yasemin Yıldız; “Vajinismuslu kadınlar kendilerini ve eşlerini üzen ve yaralayan tarifsiz, acı dolu hayata başlıyorlar. Cinselliği evlenene kadar kaçınılması veya uzak durulması gereken bir konu veya bedenlerini korumak için verilmesi gereken bir mücadele olarak görmek, vajinismuslu kadınların sayısını her geçen gün arttırıyor. Bu nedenle anne ve babalara çok iş düşüyor. Anne ve babaların çocuklarına, doğru zamanda ve doğru kişiyle yaşanacak cinselliğin, suçlanılacak veya utanılacak bir yaşantı değil, aksine kişileri birbirine yaklaştıran, duygusal paylaşımı arttıran ve ilişkileri zenginleştiren bir eylem olduğunu söylemeleri gerekiyor. Çünkü cinsellik ve evlilik; tamamlanma, bütünleşme, bir ve tam olma halidir, sevginin, ruhun ve bedenin paylaşılmasıdır. Ayrıca cinsellik sadece üreme amaçlı değil duygusal yakınlık ve haz içinde yapılmalıdır. İşte o zaman vajinismus ve daha birçok cinsel problem konusunda toplum olarak çok yol alınacaktır. Anne ve babaların en önemli sorumluluklarından biri; önce araştırarak ve öğrenerek, nesilden nesile aktarılan yanlış bilgilerden kendilerini kurtarmaları ve çocuklarına doğru kılavuz olabilmeleridir. Unutulmamalıdır ki, bilgi korkunun panzehiridir. Ayrıca bir erteleme ve kaçınma hastalığı olan vajinismusun %100 tedavisi vardır ve cinsel terapidir.” dedi.

    Vajinismus Nedir? Tecrübe ve deneyimlerimizle Vajinismusu yenelim

  • İlk gece fiyaskosunun nedenleri

    İlk gece fiyaskosunun nedenleri

    Gerdek gecesi yaşana cinsel sorunların artışıyla ilgili bir açıklama yapan CİSED, bu sorunun psikolojik olduğunu bildirdi.

    Gerdek gecesi ile ilgili kaygıların sanıldığı gibi sadece kızlara özgü olmadığını, erkeklerde de görülebilen bir durum olduğunu ifade eden CİSED Genel Başkanı Dr. Cem Keçe; “İlk kez cinsel ilişki yaşanacağı varsayımıyla toplumumuzda “gerdek gecesi” olarak isimlendirilen ilk gece hem evlenen kadın ve erkek için hem de onların aileleri için değişik beklentilerin söz konusu olduğu bir olaydır. Bu beklentilerin en büyüğü gelinin bakire çıkması,damadın ise bekareti ortadan kaldıracak bir cinsel performans göstermesidir. Erkekler, özellikle ilk cinsel ilişkilerini gerdek gecesi yaşayacaklarsa, tıpkı kızların yaşadığı gibi, birbaşarılı olup olmama kaygısı taşıyabilirler. Bu kaygı “ya penisim kalmazsa”, “ya vajinaya girmeden penisim inerse” veya “ya erken boşalırsam ve eşimi tatmin edemezsem” şeklinde değişik şekillerde karşımıza çıkabilir ve o güne kadar hiçbir sertleşme sorunu olmayan bir erkeğin ilk kez gerdek gecesinde sertleşme zorluğu yaşamasına neden olabilir. Biz bu duruma “balayı empotansı” yani “ilk gece fiyaskosu” adını veriyoruz. Balayı empotansı, “erektil disfonksiyon” adını verdiğimiz ve halk arasında “iktidarsızlık” olarak bilinen sertleşme bozukluğundan farklı bir durumdur.

    İktidarsızlık; erkekte cinsel istek olduğu halde üç ay boyunca ereksiyonun sağlanmasında ve/veya sağlanan ereksiyonunun cinsel ilişki boyunca sürdürülmesinde problem yaşanması anlamına gelmektedir. Balayı empotansında da aynı belirtiler vardır, ancak bu iki sorunu birbirinden ayıran en önemli şey, balayı empotansının sadece psikolojik faktörlere dayanmasıdır. Balayı empotansının bir kez yaşanması bile sonraki cinsel ilişkilerin stresli bir hale gelmesine neden olabilir. Gerdek gecesinde kendisinden beklenenleri yerine getiremediği duygusuna kapılan bir erkek, eşinin ya da bu durumundan haberdar olan yakın çevresinin olumsuz tutumlarının da etkisiyle cinsel özgüvenini yitirebilir.

    Yitirilen özgüven her başarısız denemede biraz daha pekişir ve kısa sürede negatif bir kısır döngü ortaya çıkar. Bu kısır döngü, erkeğin aylar boyu sertleşme sağlayamamasına sebep olabilir. Erkeklerin yaşadığı ilk gece korkusunda kadınların da rolü bulunmaktadır. Kadının ilk gece hakkındaki kanama korkusu, ağrı ve acı korkusu gibi abartılı ve yanlış düşünceleri erkekte bu korkuların oluşmasına yol açabilir. Bazı kadınların eşlerinden aşırı performans beklediklerini farkında olmadan da olsa belli etmeleri de olumsuz bir faktördür. Ereksiyon istek ve uyarılmanın ardından oluştuğundan, bu dönemde oluşacak herhangi bir negatif durum kişide dikkat dağınıklığı ve sertleşme kaybına yol açabilir. Daha sonraki denemelerde ise kişi “ereksiyonum oluşacak mı?” beklentisi içinde ilişkiyi tekrar denediğinde, istekli olmasına ve ön sevişmede sertleşme olmasına rağmen sertliğinin aniden kaybolduğunu görebilir. Psikolojik faktörler böylelikle kişinin hayatını olumsuz yönde etkiler ve erkek bir süre sonra ön sevişmeden kaçar hale gelebilir.” dedi.

    Cinsellik sevgi dolu bir paylaşımdır, bir sınav ya da yarışma değildir

    Kısır bir döngü halini almış balayı empotansının evliliğin gidişatını olumsuz etkileyebileceğini ifade eden CİSED Genel Sekreteri ve CİSED Medya ve Halkla İlişkiler Koordinatörü Psikolog Serap Güngör; “İlk cinsel ilişkinin sorunsuz  geçmesi gerektiğine dair yaygın inanışlar birtakım olumsuz duyguları belirgin bir şekilde arttırabilir. Oysa cinsellik sevgi dolu bir paylaşımdır, bir sınav ya da yarışma değildir. Cinsellikte “başarısız olmak” diye bir kavram olmamalıdır, önemli olan birlikte geçirilen zamandan olabildiğince haz alabilmektir.Cinsellik sevgiyle, şefkatle, saygıyla, aşk oyunlarıyla süslenip, zenginleştirilerek sağlıklı, mutlu ve doyurucu bir cinsel yaşam sağlanabilir. Tam da bu sebeplerden dolayı ihtiyacı olan çiftlere evlenmeden önce mutlaka cinsel bilgi düzeylerini artırıcı cinsel danışmanlık ve rehberlik hizmetleri almalarını öneriyoruz. Alınan cinsel danışmanlık, onların cinsellikle ilgili kaygı ve endişelerini giderebilir, yanlış inanışlarını ortadan kaldırabilir, bedenlerinin ve haz noktalarının keşfedilmesini sağlayabilir ve çiftin sağlıklı süreçlerle cinsel yaşamlarına başlamalarına yardımcı olabilir. Balayı empotansının tedavisinde çiftlere evcilik oyunları oynamalarını veya yeniden flört etmeye devam etmelerini öneriyoruz. Böylece yeni evli çiftler cinsel ilişki olmaksızın sadece birbirlerine yakınlaşmayı başarabiliyorlar ve perfomans anksiyetesi adını verdiğimiz başaramama korkusunun üstesinden gelebiliyorlar. Zamanla birbirlerinin bedenini keşfeden çiftler ön sevişmeyi öğrenip ve baskılardan arınmış olarak sevişmenin hazzına ulaşarak birlikte olabiliyorlar.” dedi.

  • Cinsel Sözlük

    Cinsel Sözlük

    Biseksüel: Her iki cinsle de ilişkiye giren ve her iki cinse de ilgi duyan.
    Klitoris: Kadının cinsel organındaki en duyarlı nokta. Klitoris üzerine baskı uygulamak ya da klitorisi elle, penisle, dille veya herhangi bir objeyle uyarmak kadının cinsel ilişki sırasında çok büyük haz almasını sağlar.
    Anal Seks: Cinsel organının diğer eşin anüsüne temas etmesiyle yaşanılan cinsel ilişki.
    Oral Seks: Ağız yoluyla gerçekleştirilen cinsel ilişki. İlişki sırasında partnerlerden biri diğerinin cinsel organına ağzıyla öpme, emme, yalama gibi temaslarda bulunur.
    Mastürbasyon: Kişinin kendi kendini elle uyararak cinsel yönden tatmin etmesi.
    Orgazm: Cinsel ilişki anında en yüksek doyuma ve hazza ulaşılması.
    Bakire: Cinsel anlamda hiçbir deneyimi olmayan kadın.
    Bakir: Cinsel anlamda hiçbir deneyimi olmayan erkek.
    Bekâret: Cinsel deneyimi olmama durumu.
    Aseksüel: Cinsel ilişkiye girmeye ihtiyaç duymayan ve zevk almayan kişi.
    Heteroseksüel: Karşı cinse ilgi duyan ve karşı cinsle ilişkiye giren kişi.
    Homoseksüel: Kendi cinsine ilgi duyan kişi.
    Lezbiyen: Kendi cinsine ilgi duyan ve kendi cinsiyle ilişkiye giren kadın.
    Transeksüel: Karşı cinse ilgi gösteren, tıbbi müdahale ile cinsiyetini değiştiren kişi.
    Travesti: Karşı cinsin giysilerini kullanarak ve cinsel rolünü üstlenerek cinsel hazza ulaşan kişi.
    Ensest: Kanuni ya da kan yoluyla yakın olan kişilerin cinsel ilişkide bulunması.
    Sperm: Erkeğin cinsel organından çıkıp üremeyi başlatan hücre.
    Penis: Erkeğin cinsel organı.
    Vajina: Kadının cinsel organı.
    Prezervatif: Cinsel ilişki öncesinde erkeğin cinsel organına takılarak, boşalma sırasında spermin kadının genital sistemine ulaşmasını engelleyen koruma aracı.
    Spiral: Rahim içine yerleştirilen, kıvrıntılı, ince ufak plastikten yapılmış ve rahim içini tahriş etmeden gebeliği önleyen araç.
    Doğum kontrol hapı: Yüksek dozda östrojen ve progesteron hormonu içerek, kadındaki yumurtlama (ovulasyon) sürecini geçici bir süre durdurmaya yarayan haplar.
    Diyafram: Kase şeklinde olup vajina içine yerleştirilen ve spermlerin burada birikerek etkisiz hale gelmesini sağlayan yöntem.
    Acil Kontrasepsiyon: Doğum kontrol yöntemi uygulamadan ilişkiye girilmesi sonucu ya da uygulanan doğum kontrol yöntemlerine rağmen dikkatsizlik sebebiyle hamile kalınma tehlikesine karşı uygulanan acil müdahale.
    Geri Çekme: Cinsel temas sırasında, erkeğin boşalma anında penisini dışarı çekmesi ve spermini dışarı boşaltarak gebeliğin önlenmesi.
    Vazektomi: Erkekte spermatik yolunun cerrahi müdahale ile bağlanıp, cinsel temasta spermin kadına geçmemesinin sağlandığı bir operasyon.
    Tüplerin bağlanması: Yumurtlama döneminde, yumurta hücresine sperm taşıyan “fallop” adı verilen kanalcıkların tahrip edilerek, sperm iletemez duruma getirilmesi.
    Takvim tutma: Kadının adet kanamaları ve yumurtlama günleri esas alınarak, riskli günlerde cinsel ilişkiye girmeyerek uyguladığı doğum kontrol yöntemi.
    Gebelikten koruyucu iğneler: Gebelikten koruyucu iğneler, kadınlık hormonu olan östrojen ve progesteron içeren ilaçlar.
    Ereksiyon: Penis ya da klitorisin cinsel ilişki sırasında kan ile dolarak sertleşip şişmesi.
    Cinsel taciz: İstek dışı cinsel ilişkide bulunmak ya da ilişkide bulunmaya zorlamak.
    Penetrasyon: Erkeğin cinsel organın partnerinin cinsel organına ya da anüsüne girmesi.
    Erken boşalma: Psikolojik ya da fizyolojik kökenli sebeple cinsel ilişki sırasında normalden daha erken boşalmak.
    Geç boşalma: Psikolojik ya da fizyolojik kökenli sebeple cinsel ilişki sırasında normalden daha geç boşalmak.
    İktidarsızlık: Daha çok ereksiyona geçememesinden dolayı erkeğin cinsel ilişkide bulunamaması.
    Kısırlık: Kadının hamile kalamaması, erkeğin ise hamile bırakamaması.
    Nekrofili: Cesetlerle cinsel ilişkiye girme eylemi (Ölüsevicilik).
    Pedofili: Küçük çocuklarla cinsel ilişkiye girme eylemi (Sübyancılık).
    Gerantofili: Kendisinden yaşça büyük kişilerle cinsel ilişkiye girme eylemi.
    Zoofili: Hayvanlarla cinsel ilişkiye girme eylemi (Hayvansevicilik).
    Sadizm: Cinsel ilişki sırasında acı vererek ya da acı çekerek zevk almak.
    Mazoşizm: Cinsel ilişki sırasında hakaret ederek ya da hakaret edilerek zevk almak.
    Vibratör: Titreşimli suni penis.
    Dildo: Suni penis.
    Testosteron: Erkeklik hormonu.
    Östrojen: Kadınlık hormonu.

  • Anoreksiya Nervoza Hastalığı Nedir

    Anoreksiya Nervoza Hastalığı Nedir

    Anoreksiya Nervoza bir psikolojik hastalıktır. Genelde genç yaştaki ve zayıflama tutkunu bayanlardan görülen Anoreksiya Nervoza hastalığı tedavi edilmemesi durumunda ölümle sonuçlanabilir. Anoreksiya Nervoza hastalığına yakalananlar yemek yemezler, uyku sorunları vardır ve bunlara rağmen sürekli enerjik dururlar. Bu durum metabolizmanın çalışmasını tamamıyla etkileyen bir durumdur. Anoreksiya Nervoza hastalığına yakalanan bir kaşı istediği kadar zayıf ve ideal kiloda olsun mevcut kilosunu asla kabul etmez ve sürekli zayıflamak ister. Bir deri bir kemik dahi kalsa bu kilosunun hala çok olduğunu düşünür ve bu duruma kendini inandırır. Eğer sizlerinde bu tarz sorunlarınız varsa hiç vakit kaybetmeden uzman bir doktorla görüşünüz. Hepinize sağlık kokan uzun bir yaşam dileriz.

    Anoreksiya Nervoza Belirtileri Nelerdir

    Anoreksiya Nervoza hastalığına yakalananlarda görülen başlıca belirtileri siz değerli takipçilerimizle paylaşmak istiyoruz. Bu belirtileri kendinizde de gözlemliyorsanız en kısa zaman içerisinde uzman bir doktora görününüz.

    Anoreksiya Nervoza Hastalık Belirtileri ;

    – Aşırı derecede ve fiziki olarak da kendisini gösteren kilo kayıpları yaşanır.
    – Kişi içine kapanık hale gelir ve sosyal çevresinden kopar.
    – Kendisini spora verir ve hiç yorulmuyormuş gibi egzersiz yapar.
    – Şişmanlamaktan korkar ve bu bir psikolojik sorun haline gelir.
    – Kişi aşırı derecede yorgunluk çeker ama bunu belli etmemeye çalışır.
    – Kişi sürekli üşür
    – Kendisini herkül gibi güçlü zanneder fakat kaslarda güçsüzlük görülür.
    – Yemek yememek için sürekli bahane bulur ve bu bahanelere kendisini inandırır.
    – Kişi çok zayıftır fakat sürekli çok şişmanladım der.
    – Başkaları için yemek pişirir ama kendisi asla yemez.
    – Kişi yemek yediği için utanır ve kendisini suçlu hisseder.
    – Bu hastalığa yakalanan kişi bayansa düzensiz adet görür.
    – Ten rengi beyazlaşır ve soluk bir hal alır.
    Hepinize sağlık kokan uzun bir yaşam dileriz. Bu belirtiler sizde varsa en kısa zaman içerisinde uzman bir doktora görününüz.

    “Eğer hastalık tedavi edilmezse kansızlık, vücut sıvı ve elektrolit dengesizlikleri, saç dökülmesi, kemik erimesi, bağırsak tıkanması, kalp hastalıkları, böbrek yetmezliği ve sonuçta ölüm görülebilir. Unutmayalım ki A.N. psikiyatrinin tek ölümcül hastalığıdır. Bu hastalığa tutulan her 100 hastadan 5’i ne yazık ki kaybedilmektedir.”

  • Penil Estetik Operasyon

    Penil Estetik Operasyon

    Penis, içinde uzunlamasına süngerimsi dokular ile idrar ve meninin geçtiği kanallar bulunan bir erkeklik organıdır. Cinsel heyecan ile beyin bu organın içindeki süngerimsi dokulara kan pompalar ve penis sertleşerek cinsel birleşmeye hazır hale gelir. Penis sertleşme halindeyken boyuna ve enine büyür ve ilişkiyi sağlayacak duruma geçer.

    Penis büyüklüğü, kişiden kişiye farklılık gösterebilir. Penis boyu gerdirilmek suretiyle penis kökü ile ucu arasındaki mesafe ölçülerek değerlendirilir. Penis boyutunun değerlendirilmesinde en önemli unsur, penisin normal uyarılara cevap vererek ereksiyona ulaşması ve ereksiyonu yeterince sürdürebilmesi gibi fizyolojik özellikleri, yani işlevidir.

    Doğuştan veya sonradan olan bazı nedenlerle peniste büyüme esnasında eğrilikler oluşabilir ya da penisin anatomik yapısı normal bir cinsel ilişkiyi başlatıp sürdürmeye yeterli bulunmayabilir. Bu gibi durumlarda penis eğriliğini veya hacim yetersizliklerini düzeltmeye yönelik penis estetik operasyonları uygulanmaktadır.

    Operasyon Yaşı

    Penis büyütme operasyonları için başvurular genellikle genç yaşlarda olmaktadır. İleri yaşlarda ise sertleşme problemi olan hastalar başvurmaktadır.

    Penis büyütme operasyonları ile ilgili hastalar 4 grupta toplanabilir:

    – Gerçek küçük (mikro) penis: Doğumdan sonra tanı konulmalı ve mümkün olduğu kadar erken yaşta hormonsal tedaviye başlanmalıdır. Ergenlik çağından sonra gerekli ise cerrahi tedavi planlanabilir.
    – Burried-Hidden-Trapped penis: Çocuklar ve şişman erişkinlerde görülür. Penis uzunluğu ve çapı hafifçe azalmış ancak penis geniş çevre yağ dokusu ve fasya ile sarılmıştır. Tedavide fazla yağ dokusu çıkarılır ve fasya serbestleştirilir. Bu hastaların tedavi edilmemesi cinsel, üriner ve psikolojik sorunlar yaratır.
    – Estetik tip: Penis boyu genellikle normaldir, fakat penis boyutundan memnun olmayan hastalardır. Bu hastalara penis uzatma operasyonları yapılır.
    – Fonksiyonel tip: Hasta penis boyunun normal olduğunu düşünür ancak özellikle sertleşmiş (ereksiyondaki) penis kalınlığından memnun değildir. Bu hastalara penis derisi altına yağ, yağ-deri aşılanması operasyonu uygulanır.
    Operasyonlar

    Penis boyutları normal olduğu halde büyütmek için hekime başvuran hastaların penis büyütme işlemine geçmeden önce organik ve psikolojik yönden hekim tarafından çok iyi değerlendirilmesi gerekir. Çünkü cerrahi müdahale ne kadar başarılı olursa olsun bazen psikolojik sorunları olan hastalar yeni görünümünden mutlu olamayabilir. Hastaya yapılacak tedavinin ne verebileceği, operasyonun sonuçları ve operasyonla ilgili istenmeyen komplikasyonlar açıkça anlatılmalıdır.

    Penis büyütmeyle ilgili operasyonlarda penisin gömülü olduğu çevre dokusundan serbestleştirilirken, vücudun uygun bir bölgesinden alınan yağ dokusu ile penis çapı kalınlaştırılabilir. Operasyondan sonra dört hafta süre ile ilişki yasağı konulmaktadır.

    Penis büyütmeyle ilgili üç tip operasyon uygulanmaktadır.

    – İleri derecede küçük mikro penis denilen durumlarda: Penis hem gömülü olduğu çevre dokusundan serbestleştirilir, hem de vücudun uygun bir bölgesinden alınan deri penis derisine eklenir.
    – İkinci grupta penis uzunluğu normal olduğu halde penis kalınlığı yetersiz olan hastalarda: Vücudun uygun bölümünden alınan yağ dokusuyla penis çapı kalınlaştırılır.
    – Üçüncü grupta hem penis uzunluğu yeterli olmayan hem de kalınlığı yeterli olmayan hastalarda: Özel bir operasyonla penis bağlı bulunduğu dokulardan serbestleştirilerek uzatılır ayrıca penis derisi altına yağ, yağ deri karışımı uygulanarak kalınlaştırılır.

    Sertleşme Sorunu Yaşayan Hastalarda Uygulama

    Sertleşme problemi olan kişilerde değişik tiplerde penil protezler kullanılarak hem sertleşme problemi giderilmekte hem de mevcut penis uzunluğunu arttırmak mümkün olabilmektedir.

    Cerrahi müdahaleyle penisteki kavernöz cisimler içine, sertleşmeyi temin eden bir çift protez yerleştirme şeklinde bir tedavidir. Protez sertlik oluşmama sebebiyle cinsel birleşme yaşayamama sorununu tamamen çözecektir. Cinsel ilişki sırasında eş ile hiçbir zorluk veya sıkıntı yaratmaz, hatta partner protez olduğunu bilmiyorsa farkına dahi varmaz. Hastaların bir çoğunda protez operasyonundan sonra gerekli ilaç tedavileri de ek olarak kullanılabilmektedir.

    İlgili Konular ;
    Genital Estetik
    Cinsel Zevk’in peşinde “SEKS ve ESTETİK”
    Vajina daraltma ameliyatı
    Lazerle vajina daraltma ve yenileme

  • Kadınlarda Görülen Cinsel İşlev Bozuklukları

    Kadınlarda Görülen Cinsel İşlev Bozuklukları

    Kadınlarda görülen cinsel işlev bozukluklarını birkaç başlık altında toplayabiliriz:

    Vajinismus (Cinsel İlişkiye Girememe)
    Disparoni ( Ağrılı Cinsel İlişki)
    Cinsel İsteksizlik – Frijidite
    Orgazm Bozuklukları
    Cinsel Tiksinti Bozukluğu
    – Nemfomani (Kadında Cinsel Doyumsuzluk)

    Vajinismus:

    Vajinismus bizim ülkemizde 10 kadından birinde görülen bir cinsel işlev bozukluğudur. Kadında cinsel ilişkinin kurulduğu anatomik bölgeye ‘’ vajen’’ adı verilir. Vajenin etrafındaki kasların kasılması, tüm vücutta kasılma, endişe, korku ve panik hali, kadının bacaklarını sıkıca kapatması ve elleriyle eşini itmesine yol açan kadının bilinçdışı yan istemsiz tepkilerine vajinismus denir. Vajinismus çoğunlukla ilk gece ortaya çıkan bir sorundur. İlk gece cinsel ilişkiye giremeyen çift sorunun geçici olduğunu ve daha sonraki günlerde kendiliğinden çözüleceğini düşünür. Ancak sorun kendiliğinden çözülmez ve çift yıllarca vajinismusu yaşayabilir.

    Vajinismusun en yaygın görülen nedenleri psikolojik kaygılardır. Kız çocuklarına öğretilenveya çocukluktan itibaren bilinçdışımıza kodlanan ‘’cinsellik kötüdür’’, ‘’kızlık zarı çok değerli ve korunması gereken bir şeydir’’, ‘’ilk gece çok acılı ve ağrılı geçer’’ düşünceleri bu sorunun ortaya çıkmasında önemli rol oynar. Bazen neden cinsel bilgi eksikliği, utanma ya da cinsel duyguları baskılama olabilir. Bazen de altta yatan neden özellikle çocukluk dönemindeki travmatik bir yaşantıdır.

    Vajinismusun temel belirtileri şu şekilde ortaya çıkar: O an geldiğinde kadın panik atak benzeri bir durum yaşar. Eşini iter ve kasılır. Kontrol bilinçdışına geçer. Erkekler genellikle o an eşlerini tanıyamadıklarını söylerler.

    Vajinismusun tanısı çiftin ilk cinsel ilişki sırasında olanları anlatması ile konulur. Vajinismus tanısında bir jinekolog ve psikoloğun varlığı gerekmektedir. Vajinismusun iki türü vardır: Primer vajinismus ve sekonder vajinismus. Primer vajinismusta kişi hayatında hiç cinsel birleşme yaşamamıştır. Bunun altında yatan en önemli neden korkudur. Sekonder vajinismus ise sonradan ortaya çıkan bir sorundur. Sağlıklı bir cinsel hayatı olan bir kadın doğum, düşük, kürtaj, sert yapılan jinekolojik muayene, taciz ya da tecavüz gibi olumsuz bir yaşantıdan sonra vajinismus olabilir, ancak bu nadiren görülen bir durumdur. Ülkemizde yaygın olarak görülen primer vajinismustur.

    Vajinismus cinsel terapi ile maksimum 10 seansta çözülebilen bir cinsel işlev bozukluğudur.

    Disparoni (Ağrılı Cinsel İlişki)

    Disparoni cinsel ilişki sırasında ya da sonrasında acı duyulmasına verilen addır. Erkekte de görülebilir, ancak kadınlarda daha yaygındır. Kadınlar bu ağrıyı ‘’genital bölgede basınç’’, ‘’yırtılma’’ veya ‘’yanma hissi’’ olarak tarif ederler. Disparoni zaman zaman vajinismusla da karıştırılabilir, çünkü kadın cinsel ilişki sırasında acı duyduğu için kendini kasabilir ve bu durum da vajinismusa benzetilebilir.

    Disparoninin 4 tipi vardır:

    – Primer- Birincil Disparoni: Şikayetler ilk cinsel ilişkiden beri vardır.
    – Sekonder- İkincil Disparoni: Şikayetler sonradan ortaya çıkmıştır.
    – Yüzeyel Disparoni: Vajina girişinde ortaya çıkan ağrı vardır.
    – Derin Disparoni: Penisin girmesiyle birlikte vajinanın derinlerinde ortaya çıkan ve alt karın bölgesinde yaygın olarak hissedilen bir ağrı vardır.

    Tıbbi ve cinsel öykü, jinekolojik muayene, hissedilen acının genital organlara dokunmakla mı yoksa penis girişiyle mi olduğunu ayırt etmek, acının yeri, süresi ve ilişki sonrasında ne kadar sürdüğü tanı koymada önemli kriterlerdir.
    Disparoni büyük ölçüde fiziksel bir sorundan kaynaklanır, nadiren de psikolojik olabilir. Tedavide hem jinekolojik tedavi hem de cinsel terapi uygulanır.

    Cinsel İsteksizlik- Frijidite

    Cinsel isteksizlik sık görülen cinsel işlev bozukluklarından biridir. Cinsel isteksizlik, yeterli cinsel uyarı olmasına rağmen cinsel fantezilerin ve cinsel etkinlikte bulunma isteğinin az olması ya da hiç olmaması, cinsel arzu duyulmaması durumudur. Halk arasında frijidite ya da cinsel soğukluk olarak da adlandırılır. Tanı koymak için en az 6 ay süreyle tüm cinsel etkinlik sıklığının ayda iki kez ya da daha az olduğunun bildirilmesi ve buna eşlik eden herhangi bir cinsel davranışta bulunmaya yönelik öznel istek kaybının varlığına dikkat edilmelidir.

    Cinsel isteksizlik primer ve sekonder olarak ikiye ayrılır:

    – Primer Cinsel İsteksizlik: Ergenlik döneminde başlar.
    – Sekonder Cinsel İsteksizlik: Cinsel sorunu olmayan bir kadının hayatının herhangi bir evresinde cinsel açıdan isteksizleşmesidir.

    Cinsel isteksizliğin nedenleri fiziksel, hormonal, ilişkisel ya da psikolojik olabilir. Sorun ağırlıklı olarak psikolojik nedenlere bağlıdır.

    Tedavide önce sorunun nedeni tespit edilmeli ve ona uygun olarak eşler arasındaki uyum arttırılmaya çalışılmalıdır. Eşlerin cinsel istek düzeyleri arasında bir denge oluşturulmaya çalışılmalıdır. Eğer fiziksel, hormonal ya da ilaç kullanımına bağlı bir cinsel isteksizlik yoksa, sorun psikolojiktir, o zaman çifte birlikte cinsel terapiye başvurmaları önerilir.

    Orgazm Bozuklukları

    Kadınlarda sık görülen cinsel işlev bozukluklarından biri de orgazm olamamadır.

    Kadınlarda orgazm bozukluklarının 4 alt tipi vardır:

    – Anorgazmi: Hiç orgazm olamama durumudur.
    – Rastgele Anorgazmi: Zaman zaman orgazm yaşanmaması durumudur.
    – Koital Anorgazmi: Cinsel birleşme ile orgazm olamama, ancak masturbasyon, vb. ile olma durumudur.
    – Erken orgazm: Çok nadir görülür.

    Orgazm bozukluklarının birçok nedeni olabilir. Ön sevişmenin yetersiz ya da acele olması, partnerin cinsel bir sorununun olması, partnere karşı ilgi kaybı, depresyon, kullanılan bazı ilaçlar, cinsellikle ilgili olumsuz duygu ve düşünceler, sevişirken kendini rahat bırakamamak, gebe kalma korkusu, partneri tarafından cinsel ilişkiye zorlanmak, partnere güvenmeme, cinsel ilişkinin yaşandığı ortamın güvenli bir ortam olmaması, bazı fiziksel rahatsızlıklar, vb. olası nedenlerden bazılarıdır.

    Orgazm bozukluklarının nedeni de büyük ölçüde psikolojik ve partnere bağlıdır. Bu nedenle partnerle olan iletişimin yeniden gözden geçirilmesi ve eksikliklerin giderilmesi önemlidir.

    Tedavide cinsel terapi uygulanır. Amaç orgazmı cinselliğin en önemli amacı olarak görmekten vazgeçip, sevişmenin tadını çıkarmak ve çiftlerin birbirlerinin bedenlerinden zevk almayı öğrenmelerini sağlamaktır.

    Cinsel Tiksinti Bozukluğu

    Cinsel tiksinti bozukluğu, cinsel ilişkiden uzak durma ve cinselliğe karşı tiksinti duyma ile karakterizedir. Nedenleri genellikle çocuklukta ya da genç kızlıkta yaşanan travmatik cinsel yaşantılara dayanır. Çocukluk veya ergenlikte cinsel taciz ya da tecavüze uğrama, cinselliğe yönelik güçlü suçluluk ve utanç duyguları, toplumsal önyargılar, baskıcı bir aile ortamında yetişme, cinsel organların pis olduğu düşüncesi ve daha derin psikolojik sorunlar cinsel tiksinti bozukluğuna yol açabilir.

    Bu kişilere cinsel açıdan yaklaşıldığında iğrenme, korku, kaygı, utanç ortaya çıkabilir hatta bu tepkiler panik atağa, ağlama nöbetlerine kadar gidebilir.

    Cinsel tiksinti bozukluğunun tedavisi diğer cinsel işlev bozukluklarına göre biraz daha fazla zaman alabilir, ancak tedavi mümkündür. Öncelikle derinde yatan nedenin bulunması gereklidir. Ona göre bireysel psikoterapi, eş terapisi ve cinsel terapi uygulanabilir.

    Nemfomani (Kadında Cinsel Doyumsuzluk)

    Nemfomani, kadınlarda görülen ailesinin, yaşının ve psikolojisinin tam karşıtı bir davranışta bulunarak değişik erkeklerle olma isteği ve aşırı cinsel istek duyma şeklinde tanımlanabilir. Aşırı cinsel isteği olan her kadın nemfoman değildir. Nemfomani de kadın kim olduğuna, zamana, mekana, konumuna bakmadan sadece cinsel ilişki kurmuş olmak için bir erkekle beraber olur. Orgazmla birlikte gelmesi gereken rahatlama ve gevşeme olmaz ve cinsel gerilim devam eder. Bu da onu sürekli farklı erkeklerle birlikte olmaya yönlendirir.

    Çocuklukta sevgisiz ve güvensiz bir ortamda yetişmiş olmak, ruhsal bir takım sorunlar, genetik faktörler ve iç salgı bezi düzensizlikleri nemfomaniye yol açabilir. Tedavide psikoterapi ve ilaç tedavisi birlikte uygulanabilir.

    İlgili Konular ;
    Cinsel gücü Artıran besinler
    Kadınlar neden orgazm taklidi yapıyor?
    Cinsel ilişki sıklığı ne olmalı?
    Kadın Hastalıkları

  • Polikistik Over Sendromu Nedir ?

    Polikistik Over Sendromu Nedir ?

    Polikistik Over Sendromu Nedir ? | 1Polikistik Over Sendromu (PCOS); merkezi sinir sistemi, hipofiz bezi, yumurtalıklar, böbreküstü bezleri ve diğer dokular arasındaki etkileşimşerin bozulmasına bağlı olarak üretkenlik döneminin herhangi bir bölümünde ortaya çıkabilen karmaşık bir hastalıktır. Hastalar genellikle adet düzensizliği(adet gecikmesi, az adet görme veya hiç adet görememe), aşırı tüylenme, sivilcelenme ve kısırlık gibi şikayetlerle doktora başvururlar. Hastalığın oluşmasında genetik faktörlerin yanında beslenme ve egzersiz gibi çevresel faktörlerin de rolü olduğu düşünülmektedir. Özetle Polikistik Over Sendromu tanısı alan kişilerde adet düzensizliği ve buna bağlı yumurtlama bozuklukları, aşırı tüylenme ve sivilcelenme gibi kozmetik sorunlar, kısırlık problemi ile artmış rahim ve meme kanseri, diyabet ve kalp- damar hastalığı riski bulunmaktadır.

    PCOS olan kadının ailesinde de aynı risklere sahip olduğu ve bazı genlerin sorumlu olduğu sanılmaktadır. Polikistik over sendromunun kadının hayatının hangi döneminde başladığı bilinmemektedir. Bazı araştırmalarda anne karnında bazı araştırmalarda ergenlik döneminde başladığı savunulmuştur.

    Normalde adet döngüsünün ilk gününden itibaren olgunlaşmaya başlayan yumurta hücresinin gelişiminin yarıda kalması, yeterli büyüklüğe erişip çatlayamayarak her defasında yumurtalıklardan birinde milimetrik boyutlarda bir kistin oluşmasıyla sonuçlanmaktadır. Yumurtanın çatlayamaması adet görmek için gerekli hormon seviyesinin tamamlanamayarak adetin gecikmesine ve bir dizi hormonal bozukluğun oluşmasına neden olmaktadır. Hastalığın belirtilerinin ortaya çıkmasına neden olan esas olay kadınlarda hakim olması gereken östrojen hormonu yerine erkeklere özgü karakterlerin gelişmesini sağlayan androjen hormonunun fazla salgılanmasıdır.

    Polikistik Over Sendromu Nedir ? | 2

    Polikistik Over Sendromlu hastaların %90’ında aşırı kilo, adet düzensizliği(adet gecikmesi, az adet görme veya hiç adet görememe), aşırı tüylenme, sivilcelenme gibi problemler vardır. %10 hasta ise zayıf olup yumurtalıkarı ilaçla tedavi edildiğinde aşırı uyarılmaya bağlı ‘aşırı uyarılmış yumurtalık sendromu’, çoğul gebelik veya düşük riski ile karşılaşmaktadır.

    Polikistik Over Sendromlu hastalara yaklaşırken hastalar aşağıda belirtilen 4 gruba ayrılarak incelenirler:

    1.GRUP: Adolesan (ergenlik döneminde olan) Polikistik Over Sendromlu hastalar

    Bu gruptaki hastalar çocukluktan veya ergenlik döneminden itibaren kilo almaya başlayan, adet düzensizliği, aşırı tüylenme, sivilcelenme gibi problemleri olan hastalardır. Bu hastalar tanısı konulduktan sonra uygun bir egzersiz ve diyet programına alınır. Tüylenme, saç dökülmesi, ciltte aşırı yağlanma ve sivilcelenme gibi kozmetik problemler için gerekli tıbbı tedavinin yanında lazer gibi kozmetik yöntemler birlikte uygulanmalıdır. Ayrıca hormon bozukluğu ve adet düzensizliği varsa uygun hormon tedavileri başlanabilir.

    2.GRUP: Cinsel olgunluk döneminde olup bekar veya çocuk problemi olmayan Polikistik Over Sendromlu hastalar

    Bu hastalarda ilk önce hasta aşırı kilolu ise Beden Kitle indexi (BKİ= Kilo/(Boy²)) 25 kg/m² değerine ulaşılması hedeflenerek uygun bir egzersiz ve diyet programına alınmalıdır. Tüylenme, saç dökülmesi, ciltte aşırı yağlanma ve sivilcelenme gibi kozmetik problemler için gerekli tıbbı tedavinin yanında lazer gibi kozmetik yöntemler birlikte uygulanmalıdır.
    Bu gruptaki zayıf hastalarda ise tanı aşamasında belirtilerin karışması riski olduğu için erkeklik hormonu (androjen) salgılayan tümörler ve Cushing Sendromu ve Konjenital adrenal hiperplazi gibi hastalıklar dışlanmalıdır.

    3.GRUP: Cinsel olgunluk döneminde olup çocuk sahibi olamayan Polikistik Over Sendromlu hastalar

    Bu gruptaki hastalar hekimleri tedavi konusunda en çok zorlayan hastalardır. 1yıllık korunmasız ilişkiye rağmen gebelik elde edilemeyen hastalarda öncelikle erkek faktörü değerlendirilip gerekli tedaviler yapılır. Daha sonra tüplerin açık olup olmadığını anlamak için rahim filmi çektirilir. Soruna yönelik tedavi planlanır. Eğer çiftlerde sperm testi normal, rahim filminde de tüpler açıksa birinci basamak tedavi hastanın mevcut kilosunun en az %5’inin verdirilmesidir. Bu şekilde hastaların %30-40’ı gebe kalmaktadır.

    Bu gruptaki zayıf ya da kilo verip de gebe kalamayan aşırı kilolu hastalarda ikinci basamak tedaviye geçilerek Klomifen Sitrat ya da Aromataz İnhibitörleri denilen ilaçlarla yumurtlama tedavisi yapılır. Bu yöntemlerle hastaların %60-70’inde yumurtlama oluşurken %20-30’unda tedaviye direnç gelişmektedir.

    Yumurtlama olmuşsa %40-50 gebelik gerçekleşmektedir. İşte tedaviye dirençli bu hastalara ya iğne ile yumurtlama tedavisi yapılmakta ( çoğunlukla aşılama tedavisi ile desteklenerek) ya da laparaskopik (kapalı) yöntemle yumurtalara 4-5 adet pencere açılmasıyla yapılan Laparaskopik Ovaryan Drilling yöntemi uygulanmaktadır. Burada tedaviyi belirleyen ana noktalar hastanın kilosu, erkeklik hormon düzeyleri ve kullanılan ilacın miktarıdır.

    Günümüzde bu grup hastalarda AMH (Antimüllerian Hormon) isimli hormon tedaviyi belirlemede oldukça etkin bir rol oynamaktadır. AMH hormonu 3.8 değerinin üzerinde ise bu hastalara Laparaskopik Ovaryan Drilling operasyonu yapılmalıdır. Eğer AMH 3.8’in altında ise aşılama ve tüp bebek yöntemleri bu hastalarda daha etkili olabilir.

    Bir kez daha altını çizelim ki iğneyle yapılan tedaviler aşılama ile birleştirilmezse tedaviye yanıt azalır.

    İğne ile yapılan tedavilerde düşük, çoğul gebelik ve yumurtalıkların aşırı uyarılması beklenen riskler olup, çok deneyimli endokrin bilgi ve becerisine sahip jinekologlar tarafından yapılmalıdır.

    Ayrıca klomifen sitrat tedavisine 6 aydan uzun süre devam edilirse yumurtalık kanserine başlangıç olan gelişmelerin artacağı konusunda da kuvvetli kanıtlar bulunmaktadır.

    3 defa aşılama tedavisine yanıt vermeyen çocuksuz hastalarda bundan sonraki basamak tüp bebek tedavisi olmalıdır. Tüp bebek tedavisinde yumurtalar uyarılırken çok dikkatli bir tedavi rejimi uygulanmalı, tedavi sonucu yumurtalıkların aşırı uyarılması sendromundan kaçınılmalıdır.

    Polikistik over sendromlu hastalarda tüp bebek tedavisi uygulanması gereken durumlar aşağıda sıralanmıştır:

    – Gebelik elde edilemeyen ilaç( klomifen sitrat) veya iğne(FSH) tedavileri
    – Tüplerin yapışık veya tıkalı olduğu durumlar
    – Evre 3-4 endometriozsis(Çikolata kisti)
    – Genetik tanı yapmayı gerektiren hastalık geçirme öyküsü
    – Erkek kaynaklı kısırlık
    – İleri anne yaşı

    Bu aşamada Laparaskopik Ovaryan Drilling operasyonu ve İn vitro-matürasyon (IVM) denilen ilaçsız tüp bebek tedavileri de diğer seçenekler olarak göz önünde bulundurulmalıdır. IVM, yumurta toplama işleminden sonra olgunlaşmamış yumurtaların laboratuvar ortamında olgunlaştırılarak mikroenjeksiyon uygulamasının yapılmasıdır. Olgunlaşmamış oositlerin laboratuar ortamında olgunlaştırılması işlemine in vitro matürasyon (IVM) adı verilmektedir. Bu yöntem ile hormon preparatlarının kullanımına bağlı kilo alma, karında şişlik, göğüslerde gerginlik, sinirlilik, bulantı, kusma gibi istenmeyen yan etkiler görülmemektedir. Ayrıca maliyeti çok yüksek olan hormon preparatları kullanılmadığından tedavi daha ucuza mal olmaktadır. Laparoskop ile yumurtalıklara 4-5 adet pencere açılması daha önce aşırı yumurtalık uyarılması, olgun olmayan yumurta elde edilmesi, AMH’nın 4’ün üzerinde olması durumlarında düşünülmesi gereken bir tedavi yöntemidir.

    4.GRUP: İleri yaştaki çocuk sahibi olmuş veya çocuk problemi olmayan Polikistik Over Sendromlu hastalar

    Bu gruptaki hastalarda karşılaşılan sorunlar aşağıdaki başlıklarda toplanmıştır:

    1. Şeker hastalığına yatkınlık (İnsülin direnci)

    Polikistik Over Sendromlu kadınlar şeker hastalığı(diyabet) gelişimi yönünden artmış risk altındadır. Yaş, beden kitle indeksi, artmış bel çevresi, bel/kalça oranı ve birinci dereceden yakınlarında diyabet öyküsü PCOS’ta diyabet risk faktörleri arasındadır. Polikistik over sendromunda insülin direnci temel rol oynamaktadır. İnsülin direnci yumurtlama fonksiyonunun bozulmasına neden olarak polikistik over sendromlu hastaların çocuk sahibi olmalarını zorlaştırmaktadır.

    İnsülin direncini hesaplamak için geliştirilmiş pek çok formül bulunmaktadır. En basit hesaplama yolu açlık kan şekerinin açlık insülinine bölünmesidir. Bu değer 4.5’in altında ise hastada insülin direnci mevcut demektir, derhal insülin duyarlılığını artıran metformin gibi ilaçlara başlanmalıdır.

    2.Yüksek tansiyon ve kalp krizi riski

    Polikistik over sendromlu kadınlarda görülen obezite, şeker hastalığı,yüksek tansiyon ve yüksek kan yağlarının olması kalp krizi riskini arttırmaktadır.

    Bunlar arasında obezite en önemli risk faktörlerinden biridir. Obezite, kalbin yapısında ve fonksiyonunda çeşitli değişikliklere yol açabilir. Obezite ve hipertansiyonun birlikte bulunması kalbin yapısı ve fonksiyonu üzerine olan etkinin çok daha şiddetli olmasına neden olur. Beden ağırlığı olması gerekenin %20 üzerinde olanlarda hipertansiyon sıklığı normal ağırlıktakilerin 2 katıdır. Özellikle bel/kalça oranı artmış hastalarda kan basıncı yüksekliği ile yakından ilişkilidir.

    PCOS’lu kadınlarda artmış insülin direnci kan yağlarının yükselmesine sebep olmaktadır. Kanda kötü kolesterolde(LDL) iyi kolesterole (HDL) oranla artış olması polikistik over sendromlu kadınlarda damarlarda sertleşme (ateroskleroz) riskini ortaya çıkarır. Bu durumda kadınlarda felç ve kalp krizi riski oluşmaktadır. Özellikle insülin direnci mekanizması genel olarak kanda pıhtılaşma eğilimi yaratmakta ve damar tıkanıklığı oluşma riskini artırmaktadır.

    3.Rahim kanseri riski

    Polikistik over sendromlu kadınlar rahim kanseri riski taşımaktadırlar. Endometrium (Rahim iç tabakası ) kanseri kadınlarda görülen kanserler arasında ikinci sıradadır. Obezite, düzenli olarak rahim iç tabakasının adet kanaması ile dökülememesi ve çocuk doğurmamak kanser riskini arttırmaktadır.

    PCOS’de rahim iç tabakasının yüksek östrojen düzeyine maruz kalınması ve yumurtlama olmadığı için progesteron hormonunun koruyucu etkisinin ortadan kalkması nedeni ile kanser riski artmaktadır. Polikistik over sendromu olan kadınların adet kanaması olması için ilaç kullanmaları bu riski azaltmaktadır. Hormon tedavisi almak istemeyen kadınlarda belirli aralıklarla endometrial kalınlık değerlendirmesi için ultrason yapılmalıdır. Endometrial kalınlığın adet sonrası azalmaması durumunda endometrial biyopsi (rahim iç zarından parça alınması) yapılmalıdır.

    SONUÇ:

    PCOS hastaları asla hastalıklı bir insan psikolojisine kapılarak hayatı kendilerine yaşanmaz hale getirmemelidirler. Görme sorunu olan bir insan gözlük takarak yaşama nasıl uyum sağlıyor ise PCOS hastaları da diyet ve egzersizle kilo kontrolü yaparak, zamanında doktora başvurup problemine çözüm üreterek istediği sayıda çocuk sahibi olup tamamen normal bir yaşam standardı yakalayabilirler

    Prof.Dr.Recai PABUÇCU