Etiket: ıhlamur

  • Ihlamurda mikrobiyolojik kirlenmeye dikkat

    Ihlamurda mikrobiyolojik kirlenmeye dikkat

    Ihlamurun, Avrupa İlaç Kurumu tarafından da soğuk algınlığı ve stres üzerindeki hafifletici etkisi kabul edildiğini belirten Fitoterapi Derneği Başkanı Prof. Sezik, Türkiye’deki ıhlamurların uygun şartlarda kurutulup saklanmadığını bu nedenle de kolaylıkla mikroorganizma üremesi yaşandığını söyledi.

    Türkiye’deki ıhlamurlarda kurutulma ve saklanma koşulları nedeniyle mikroorganizma ürediğini aktaran Fitoterapi Derneği Başkanı Prof. Dr. Ekrem Sezik, aktar gibi dükkanlardan satın alınan ıhlamurlarda mikrobiyolojik kirlenme olabileceğinin göz ardı edilmemesi gerektiğini vurguladı.

    Prof. Dr. Sezik, yaptığı yazılı açıklamada, havaların soğumasıyla tüketicilerin en çok başvurduğu çaylardan biri olan ıhlamur hakkında bilgi verdi.

    Avrupa İlaç Kurumu tarafından da soğuk algınlığı ve stres üzerindeki hafifletici etkisi kabul edilen ıhlamurun, soğuk algınlığı dışında keyif için de içilmesini tavsiye eden Sezik, soğuk algınlığı geçirenlerin aklına ilk gelenin, ıhlamur çiçekleri olduğunu ifade etti.

    “ÜLKEMİZDE 3 IHLAMUR TÜRÜ VAR”

    Marmara ve Karadeniz ormanlarında genellikle dağınık olarak yetişen 3 ıhlamur türü bulunduğunu belirten Sezik, şunları kaydetti:

    “Piyasada bu türlerin çiçekleri genellikle aktar ve baharatçılarda karışık olarak satılmaktadır. Bu dükkanlarda, çuval veya kutuların içinde, çiçek ıhlamur, ıhlamur, yaprak ıhlamur olarak isimlendirilen çeşitleri satılmaktadır. Çiçek ıhlamurda sadece çiçekler, ıhlamurda çiçek ve çiçek yaprağı, yaprak ıhlamurda ise fazla miktarda ağacın yaprakları, az miktarda çiçek ve çiçek yaprağı bulunur. Türkiye’de yetişen türlerden elde edilen çiçeklerin kimyasal yapısı çok ayrıntılı olarak incelenmemiştir. Ama bugüne kadar elde edilen bulgular, tıbbi olanlara benzer olabileceğini göstermektedir. Dolayısıyla gıda olarak kullanılmasında herhangi bir mahzur bulunmamaktadır.”

    “GÜNDE 2 VEYA 4 KEZ KULLANILABİLİR”

    Ekrem Sezik, ıhlamurun kullanımı ile ilgili de şu bilgileri verdi:

    “Ihlamur çiçekleri artık daha çok gıda olarak değerlendiriliyor diye düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. Ihlamur çok eskiden beri soğuk algınlığında ter verici, göğüs yumuşatıcı olarak kullanılan bir çiçektir ve bu kullanım hala devam etmektedir. Avrupa İlaç Kurumu Tıbbi Bitkisel Ürünler Komitesi tarafından yayınlanan bilimsel raporda, ıhlamurun kullanımı ve bu kullanım ile ilgili bilimsel bilgiler bulunmakta. Şöyle ki Avrupa İlaç Kurumu, ıhlamurun uzun süre geleneksel kullanıma sahip olmasından dolayı, soğuk algınlığının ve stresin belirtilerini hafifletici olarak kullanılabileceğini kabul etmektedir. Bu amaçlarla genellikle çay halinde günde 2-4 defa kullanmak yeterli olmaktadır.

    Dört yaşına kadar olan çocuklarda da aynı şekilde kullanılabilmektedir. Daha küçük çocuklarda yeterli bilimsel kayıt bulunmadığı için, kullanılması tavsiye edilmemektedir. Ama ülkemizde, halk arasında bebeklere bile, çok düşük miktarlarda verilmektedir. Diğer taraftan, ıhlamurun fazla miktarda kullanılmasından doğabilecek yan etkilere ait herhangi bir yayın bulunmamaktadır. Dolayısıyla çok da çekinmeyi gerektiren bir husus yok. Eski kitaplarda veya internette, ıhlamur için yukarıda belirttiklerimizin dışında çok sayıda kullanılış verilmektedir; migrene karşı, histeride, damar sertliği ve tansiyona karşı gibi… Yukarıda belirttiğim kullanılışlar, geleneksel bilimsel kullanılışlar olarak kabul edilmektedir, diğerlerine itibar edilmemelidir. İlaç olarak kullanılacak ıhlamur çiçeklerinin kalitesini belirleyen özellikler ve deneyler de Avrupa Farmakopesi, yani Avrupa ilaç standartları kitabında bulunmaktadır.”

    “AÇIKTA SATILAN IHLAMURA DİKKAT”

    Tüketicileri açıkta satılan ürünlerle ilgili uyaran Sezik, “Ülkemizde ıhlamur elde edilirken istenen şekilde kurutulamadığı, daha sonra uygun şartlarda saklanmadığı için kolaylıkla mikroorganizma üremesi olmakta ve aflatoksinler meydana gelmektedir. Dolayısıyla, aktar gibi dükkanlardan satın alınan ıhlamurlarda mikrobiyolojik kirlenme olabileceği hususu göz ardı edilmemelidir. Mikroorganizma bulaşmamış, analizi yapılmış ıhlamuru nereden bulacağız derseniz, her zamanki cevabı vereceğim; bitkisel çaylar eczanelerde satışa sunuluncaya kadar, bilinen firmaların gıda kalitesindeki poşet çaylarını alınız. Ağır metal, pestisit artıkları ve mikroorganizma taşımayan ıhlamurun içilmesi önemli. Poşet ıhlamuru bu yüzden tavsiye ediyorum. Gönül rahatlığı ile ıhlamurun keyfini çıkarın” değerlendirmesinde bulundu.

  • Cildiniz için ıhlamur maskesi

    Cildiniz için ıhlamur maskesi

    Ihlamur cilde çok faydalı bir bitkidir. Cildinizi yenilemek için ıhlamur maskesi çok faydalı olacaktır. Ihlamur maskesi cildin yaşlanmasını geciktirir cilde hafiflik ve rahatlama hissi verir. Cildi gerginleştirerek bakım yapar.

    Malzemeler:

    * 2 tutam ıhlamur,

    * 1 kahve fincanı sıcak süt.

    Hazırlanışı ve Uygulanışı:

    Cildimizi temizleyelim ve maskemizi hazırlamaya başlıyalım. Sütümüzü ısıtalım sıcak süt olması gerekiyor. Sonra sıcak sütün içerisine 2 tutam ıhlamuru atalım ve 15 dakika demlenmeye bırakalım. Daha sonra süzüp yüzümüze masaj yaparak sürelim. 15-20 dakika kadar bekletip yüzümüzü ılık su ile yıkayalım. Bu maskeyi haftada 2-3 kez uygulayabilirsiniz. Cildinizin sıkılaştığını ve güzelleştiğini göreceksiniz.

  • H3N2 virüsünü bitki çayları ile yenin…

    H3N2 virüsünü bitki çayları ile yenin…

    “H3N2 virüsü olarak belirlenen grip hastalığını yenmek için bitki çaylarından faydalanın”

    Çok sayıda insanı yataklara düşürüp ateş ve halsizliğe neden olan H3N2 virüsü mevsimsel grip hastalığı olarak biliniyor. Virüs, girdiği vücudu mikroplara karşı savunmasız halde bırakıyor. Yeditepe Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Farmakognozi ve Fitoterapi Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Erdem Yeşilada, antibiyotik kullanmadan H3N2 virüsünü yenmek için adaçayı, ıhlamur, zencefil, karabiber ve karanfil çaylarının tüketilmesinin yararlı olacağını belirtiyor.

    Hastanelerin dolup taşmasına neden olan H3N2 virüsüne karşı bitkilerin gücünden faydalanılması gerektiğini belirten Prof. Dr. Erdem Yeşilada, “Doğal 5 savaşçı yardımıyla H3N2 virüsünü yenebilirsiniz. ” diyor.

    Ihlamur
    Grip denilince ilk olarak aklımıza gelen bitkilerden biri de “ıhlamur” dur. Yapılan çalışmalarda ıhlamur içerisindeki bileşenlerden bazılarının (flavonoit) iltihap giderici ve ağrı kesici etki gösterirken, bazı bileşenlerin (müsilaj) de boğazı yumuşatması neticesi boğazda tahrişi önlediği ve bu suretle soğuk algınlığı şikayetlerinin hafifletilmesinde tedaviye yardımcı olduğu görülmüştür.
    Adaçayı
    Ağız ve boğaz iltihaplarında etkili olduğu bilinen bir başka bitki ise “adaçayı”dır. Özellikle bitkinin içerdiği uçucu bileşenlerin ağız ve boğaz iltihaplarında (farenjit, jinjivit gibi) yararlı olduğu bilinmektedir. Dolayısıyla çay şeklinde (kesinlikle kaynatılmadan) adaçayı ile hazırlanan gargaranın bu amaçla kullanılması önerilmektedir.
    Zencefil
    Soğuk algınlığı ve gribin önlenmesi ve tedavisinde yararlı olacak bu iki bitkinin yanı sıra zencefil rizomlarının yararları, beklenen etkinin desteklenmesi bakımından önemlidir. Bilimsel çalışmalar zencefil içerisindeki bazı bileşenlerin (gingerol, şogaol) kuvvetli iltihap giderici etkisi bulunduğunu ortaya koymaktadır.
    Karanfil
    İçerisinde bulunan uçucu özellikteki öjenol, ağız ve boğaz mukozası yangılarında yangı giderici; bakteri, mikromantar veya virüslerin yol açtığı ağız ve boğaz enfeksiyonlarında antiseptik olarak ve ağrı hissini hafifletici etkisi söz konusudur. Bu nedenle, özellikle öjenol taşıyan Seylan tarçını kabuğu ile birlikte mikroorganizmalar üzerinde etkisi nedeniyle soğuk algınlığında çay olarak içilmesi ya da yoğun derişimli çayının (%5-10) gargara olarak uygulanması yararlıdır. Yapılan bilimsel çalışmalarda uçucu yağının antibiyotiklerin etkinliğini artırdığı gösterilmiştir.
    Karabiber
    Top ve toz formlarındaki karabiber meyveleri ile hazırlanan çayın gargara şeklinde boğaz enfeksiyonlarında yararlı olduğu bilinmektedir. Bilhassa boğazda soğuk algınlığı belirtilerinin ilk hissedildiği süreçte uygulanması durumunda daha etkili olabilmektedir. Ayrıca yürütülen çalışmalarda bağışıklık sistemini düzenleyici, yangıyı ve spazmları giderici, kanserleşmeyi önleyici etkileri bildirilmektedir. Karabiber meyvesinin bileşenlerinden biri olan piperinin biyolojik etkileri son yıllarda dikkat çekmektedir.

    Turşu kurun, boza ve kelle-paça çorbası için’

    H3N2 virüsü Türkiye’de son 1 ayda nüfusun %2’sini enfekte etti. Hastalık ağır seyrediyor, uzun sürüyor ve yakaladığını adeta ‘paçavraya’ çeviriyor. Peki gripten korunmak, yakalandığında bir an önce iyileşmek için neler yapılmalı? Fitoterapist Dr. Ümit Aktaş, “Kilit nokta vücut direncini güçlendirmek” diyor.

    Son günlerde, halk arasında ‘paçavra’ hastalığı olarak da bilinen grip nedeniyle hastanelerin yolunu tutanların sayısında ciddi artış var. Enfeksiyon Hastalıkları Derneği Başkanı Prof. Dr. Mehmet Ceyhan, bir ayda toplumun %2’sini etkileyen H3N2 virüsünün yeni bir virüs olmadığını, bu nedenle de bir salgın beklenmediğini açıkladı ancak herkes hastalıktan korunmanın yollarını arıyor.

    Aşırı derecede halsizlik, yorgunluk ve kırgınlık yapan hastalık; ateş, öksürük, burun tıkanıklığı gibi belirtilerle seyrediyor ve uzun sürüyor. Sadece gripte değil, tüm hastalıklarda tedavilerin daha pahalı ve zahmetli olduğu göz önünde bulundurulduğunda koruyucu yöntemlerin önemi kendiliğinden ortaya çıkıyor. Fitoterapist Dr. Ümit Aktaş da bu noktaya parmak basıyor. Buradaki en önemli kuralın güçlü bağışıklık sistemi olduğunu vurgulayan Dr. Aktaş’ın söyledikleri: “Bağışıklık sistemi vücudumuzu hastalıklara karşı koruyan ve savunan ordumuz gibidir. Üstelik sanıldığı gibi sadece mikroplara karşı korumuyor, iç ve dış tüm sağlık bozucu ajanlara karşı koruyor. Her gün karşılaştığımız ve vücudumuzda meydana gelen onca hastalık etkenine rağmen hastalanmadan sağlıklı yaşamamızı bağışıklık sistemimize borçluyuz, bağışıklık sistemimiz olmasaydı, yaşamamız mümkün olmazdı.”

    Fakat bağışıklık sistemi her zaman başarılı olamıyor ve insanlar hastalanıyor. Bu hastalıklardan biri de özellikle kış aylarında artış gösteren ve salgın korkusu yaratan grip. Sadece grip salgını dönemlerinde korunmaya çalışmanın yanlış olduğunu söyleyen ve “Hayatın her döneminde bağışıklık sistemini güçlü ve dengeli tutmak gerek. Bunun için öncelikle genel tedbirleri almak önemli” diyen Dr. Aktaş, güçlü bir savunma sistemine sahip olmak için önerilerini şöyle sıralıyor:

    GÜÇLÜ BAĞIŞIKLIĞIN ALTIN KURALLARI
    1. Sigara içmeyin.
    2. Alkol kullanmayın.
    3. Günde 40 dakika egzersiz yapın. Ağır egzersiz değil, yürüyün.
    4. İşlenmiş gıdaları hayatınızdan çıkarın, doğal gıdalarla beslenin.
    5. Şekeri hayatınızdan çıkarın, bağışıklık sisteminizi zehirliyor.
    6. Hazır mayalardan uzak durun, vücudunuz hazır mayaları sindiremiyor, ekşi mayaya dönüş yapın.
    7. Probiyotiklerinizi takviye edin. Bunun için fermente gıdalarla beslenin, ev yoğurdu yapın, turşu kurun, boza için.
    8. Bunlarla birlikte bağışıklık sisteminizi güçlendiren bitki çayları içebilirsiniz.

    BAĞIŞIKLIK SİSTEMİNİ DESTEKLEYEN BİTKİ ÇAYI
    • 1 tatlı kaşığı yeşil çay,
    • 1 tatlı kaşığı ekinezya,
    • 1 tatlı kaşığı ıhlamur,
    • 250 cc. kaynar su.
    Bunları kapaklı bir porselen fincanda yaklaşık 30 dakika demleyip için.

    Grip olduktan sonra kısa sürede iyileşmek için yapılması gerekenler neler? Dr. Ümit Aktaş’ın doktorun önereceği tıbbi tedaviye ek olarak iyileşmeyi hızlandıracak ve bir an önce normal hayata dönmeyi kolaylaştıracak önerileri ise şunlar:

    “GRİPSENİZ BOL BOL KELLE-PAÇA VE İŞKEMBE ÇORBASI İÇİN”

    • Mutlaka istirahat edin.
    • Bol miktarda sıvı tüketin.
    • Bulunduğunuz mekânı sık sık havalandırın.
    • İçeceğiniz çorbalar iyileşmenizde son derece etkili olacaktır: Bol bol kelle paça, işkembe ve tarhana çorbası için. Bunlar, bağışıklığınızı destekleyen fermente gıda içeren çorbalardır.
    • Kapari turşusunu bolca tüketin. Kapari antiviraldir, virüsleri öldürür.
    Aşağıdaki çayı taze olarak hazırlayıp her gün en az 5 fincan için. Sizi rahatlattığını göreceksiniz.

    ŞİKAYETLERİ AZALTAN GRİP ÇAYI
    • Limon kabuğu,
    • 1 tatlı kaşığı adaçayı,
    • 1 tatlı kaşığı zencefil,
    • 250 cc. kaynar su,
    Dr. Ümit Aktaş, grip çayının da bitkilerin etken maddelerinden daha fazla yararlanmak için kapaklı ve porselen fincanda demlenerek içilmesini tavsiye ediyor.

  • Ihlamur çayının faydaları

    Ihlamur çayının faydaları

    Soğuk algınlığına ve öksürüğe karşı en etkili ve en yaygın olarak kullanılan doğal ilaçlardan biri olan ıhlamur, uykusuzluk, spazm ve kan dolaşımı bozukluklarında da kullanılır. Özellikle akşam saatlerinde fazla içmemeye dikkat etmek gerekir, çünkü fazla miktarda alındığında uykusuzluğa neden olabilir. Yapraklarında çok miktarda klorofil taşımasından dolayı kansızlık durumunda kullanılmasında fayda vardır. Diğer çaylarda olduğu gibi ıhlamuru da hazırladığınız zaman için ve bir daha kaynatmayın. Çünkü uzun süre kaynatılıp içilen ıhlamur size yarardan çok zarar verebilir.

    HAZIRLANIŞI:

    Ihlamur demlenerek hazırlanmalı. Tatlandırıcı olarak şeker yerine bal tercih edilmeli. İki tutam ıhlamur, 3-4 adet karanfil, bir çubuk tarçından ıhlamur hazırlanabilir.

    STRESE KARŞI IHLAMUR ÇAYI :

    İçine çok az karanfil atarsanız hem güzel bir tat elde etmiş olursunuz, hem de sizi sakinleştiren etkisini arttırırsınız.

    GRİP VE NEZLEYE IHLAMUR:

    Bu tür hastalıklarda ıhlamur sadece terlemeyi sağlayarak değil, aynı zamanda vücudun direncini de artırarak tedaviye yardımcı olur.

    GÜZELLİK İÇİN IHLAMUR:

    Göz çapaklanmalarında ıhlamuru kaynatın ve süzün. Pamuk yardımı ile gözlerinize kompres yapın. Hem çapaklanmaları önleyecektir, hem de gözünüzü dinlendirecektir. Gözlerinize kompres yaparken gözünüzü kapatmayı unutmayın.

    Ihlamuru kaynatıp elde ettiğiniz su ile ara sıra saçlarınızı yıkayarak saçlarınızın beslenip kuvvetlenmesini sağlayabilirsiniz. Bu işlemden sonra saçınızı durulamayı ihmal etmeyin.

    CİLT LEKELERİNE IHLAMUR:

    Hemen ıhlamuru suda kaynatıp sıvı sümüksü bir hal alıncaya kadar bekletin. Sonra bu sıvıyı lekelere sürün faydasını göreceksiniz. Yine aynı şekilde elde edeceğiniz ıhlamurla kırışıklıklara masaj yaparsanız iyi sonuç alacaksınız.

  • Ihlamur Maskesi

    Ihlamur Maskesi

    Ebru Şallı sabah programı “Ebruli” de cildi sıkılaştıran bir maske tarifi verdi. Cildinizi sıkılaştırıp daha dolgun ve düzgün görünmesini sağlayacak bu maske ile cildinizin gençleştiğini hissedeceksiniz. Ihlamur cilde çok faydalı bir bitkidir. Cildinizi yenilemek için ıhlamur maskesi çok faydalı olacaktır. Ihlamur maskesi cildin yaşlanmasını geciktirir cilde hafiflik ve rahatlama hissi verir. Cildi gerginleştirerek bakım yapar.

    Malzemeler:

    * 2 tutam ıhlamur,
    * 1 kahve fincanı sıcak süt.

    Hazırlanışı ve Uygulanışı:

    Cildimizi temizleyelim ve maskemizi hazırlamaya başlıyalım. Sütümüzü ısıtalım sıcak süt olması gerekiyor. Sonra sıcak sütün içerisine 2 tutam ıhlamuru atalım ve 15 dakika demlenmeye bırakalım. Daha sonra süzüp yüzümüze masaj yaparak sürelim. 15-20 dakika kadar bekletip yüzümüzü ılık su ile yıkayalım. Bu maskeyi haftada 2-3 kez uygulayabilirsiniz. Cildinizin sıkılaştığını ve güzelleştiğini göreceksiniz.

  • Soğuk Algınlığından Nasıl Korunurum?

    Soğuk Algınlığından Nasıl Korunurum?

    Kulak Burun Boğaz Hastalıkları Uzmanı Op. Dr. Tamer Haliloğlu, “Soğuk algınlığı, üst solunum yollarında virüs türü mikropların neden olduğu bulaşıcı bir enfeksiyondur.” dedi.

    Soğuk algınlığından burun, boğaz, kulaklar, östaki tüpü, nefes borusu, ses telleri ve akciğerlerin etkilendiğine değinen Haliloğlu, “Soğuk algınlığı en çok okul çağı çocuklarında görülür ve sıklığı yaşla azalır” dedi.

    Soğuk algınlığının ilk belirtileri genellikle boğazda takılma hissi, burun akıntısı ve hapşırık.

    Çocuklarda ise boğaz ağrısı, öksürük, baş ağrısı, ateş, halsizlik, kas ağrıları ve iştahsızlık da görülebilir.

    Kulak Burun Boğaz Hastalıkları Uzmanı Op. Dr. Tamer Haliloğlu, henüz soğuk algınlığına kesin etkili bir aşı bulunamadığını anlattı:

    Soğuk algınlığına yakalanmamak için, hastalık belirtileri olan kişilerle hastalığın ilk ikinci ve dördüncü günleri arasında temas edilmemesi gerekir. Ancak, çoğu zaman bu mümkün değildir. Soğuk algınlığına yakalanan kişiler, henüz hasta olduklarını anlamadan bulaştırıcı döneme girmiş olurlar.

    Soğuk algınlığına yakalanan çocuklar, özellikle burun temizliğinden sonra olmak üzere sık sık ellerini yıkamalı, öksürürken ve hapşırırken ağız ve burunlarını kapamalıdırlar.

    Soğuk algınlığı genellikle 7 ile 14 gün arasında iyileşir. Bazen sinüzit, orta kulak iltihabı, larenjit veya bronşit gibi komplikasyonlar nedeniyle hastalığın seyri uzayabilir.

    Haliloğlu, soğuk algınlığının düzelmesinin zamana bağlı olduğunu açıkladı:

    Bu süre içinde, hastanın istirahat etmesi ve bol sıvı gıda alması (su, meyve suları gibi) gerekir. Genellikle ağrı kesici, dekonjestan ve allerji karşıtı maddeler içeren soğuk algınlığı ilaçları, hastalığı iyileştirmezler; sadece kas ağrısı, burun tıkanıklığı ve baş ağrısı gibi belirtilerin hafifletilmesine yardımcı olabilirler.

    Boğaz ağrısının şiddetlenmesi ve uzun sürmesi, öksürükle koyu balgam gelmesi veya öksürüğün 10 günden uzun sürmesi, 38 derece üzerinde ve birkaç günden uzun süren ateş olması, göğüs ağrısı, sık nefes alma, yutma güçlüğü, sıvı gıda alamama, kulak ağrısı, boyunda ağrılı şişlikler, dudak, deri veya tırnaklarında morarma belirtilerinden herhangi birinin görülmesi halinde doktora başvurulması gerekmektedir.

    Soğuk algınlığından korunmak için bunları yapın:

    Bağışıklık sisteminizi güçlendirin.

    Dengeli beslenin. Meyve sebze ağırlıklı beslenin, fazla et tüketmeyin.

    Hastalık riski yüksekse bol bol C vitamini alın. (Örneğin her gün 2 kivi, 1 greyfurt, 1 yeşil biber veya 2 kaşık lahana turşusu yemek gibi)

    Hareket edin ve soğuğa karşı vücudunuzun dayanıklı olmasını sağlayın. (Yüzmek,saunaya gitmek, soğuk duş almak, temiz havada yürüyüş yapmak, değişik spor faaliyetleri)

    Oda havasını iyileştirin. Hava nemlendiricileri kullanın veya saksı çiçeklerini temin edin. Odayı aşırı ısıtmayın, düzenli olarak havalandırın.

    Hava cereyanının oluşmamasına dikkat edin.

    Virüslerden korunun.

    Soğuk algınlığı dönemlerinden kalabalık ortamlarda, kapalı mekanlarda bulunmayın. Hasta insanlarla öpüşmeyin, 1.5 metreden fazla yaklaşmayın.

    Ellerinizi düzenli yıkayın.

    Çok kalın veya ince giysiler giymeyin. Havaya göre giyinin.

    Stres altındaki insanlar hastalanmaya daha elverişlidir. Her gün düzenli olarak dinlenin. Gevşeme egzersizleri yapın.