Etiket: huzursuzluk

  • Vajiinismus hastası olduğumu nasıl anlarım?

    Vajiinismus hastası olduğumu nasıl anlarım?

    Sempatik sinir sistemi ve pelvik taban kasları arasındaki yakın ilişkinin daha iyi anlaşılması, kadınlarda Vajinanın Beş Duhulü olarak adlandırdığımız olayın gerçekleşmesine olanak sağlamaktadır. Bizim düşüncemize göre her kadın, aşağıdaki temel vajinal duhulleri gerçekleştirebilmeli ve istediklerini yaşamında kullanabilmelidir.

    Parmak sokma
    Tampon yerleştirme
    Aplikatör ile vajinaya ilaç verilmesi
    Jinekolojik muayene olma
    Cinsel birleşme

    Her kadın vajinismustan aynı şekilde etkilenmediğine göre yukarıda bahsettiğimiz maddeleri gerçekleştirebilme şekilleri de farklılık gösterecektir Vajinismus danışanlarında vücuduna yabancılaşma durumu söz konusudur. Bu algı genelde bilgi eksikliği, kızgınlık ve “vücudumun bu parçası bana ihanet ediyor” düşüncesi sonucu gerçekleşir.

    Tipik SSS tepkilerini ortaya çıkar: terleme, titreme, idrar gelmesi hissi, huzursuzluk, bulantı, karın ağrısı, bacakları kapama, vücudu kasma, gaz kaçırma, nefes tutma, vokal tepkiler (ağlama, durmak için yalvarma, çığlık atma vb.), karşısındakini itme, döküntü oluşması gibi…

    Elbette her kadın aynı şekilde cevap vermez ancak en azından yukarıdaki tepkilerin bir ya da birkaçını görebiliriz. Sonuçta duygusal stres rahatsızlık hissinden ağır endişe ve panik ataklara kadar farklılık gösterebilir.

    Vajinismus Nedir? Tecrübe ve deneyimlerimiz için tıklayın !

  • Kafein bağımlısı mısınız?

    Kafein bağımlısı mısınız?

    Uzmanların araştırmalarına göre, kafein bırakıldığında iş düzeni aksıyor, sosyal fonksiyonlar engelleniyor ve grip olmuş hissi yaşanıyor.

    National Geographic Dergisi’nin ‘Kafein’ isimli makalede, kafein bağımlılarının kahve, alkolsüz içki, enerji içeceği veya çay içmeyince kendilerini neden uyuşuk ve kötü hissettiklerine açıklık getirildi.

    Johns Hopkins Tıp Fakültesi’nden davranışsal biyoloji ve nöroloji profesörü Roland Griffiths, vücutta kafeinin azalmasının yol açtığı bu etkilerin, kesinlikle psikolojik bir rahatsızlık olduğunu iddia ediyor.

    Semptomların tetikçileri

    Ayrıntılı bir ‘kafein azalması’ çalışması yapan Prof. Griffiths’e göre, yapılan araştırmalar, günde sadece yarım fincan kahveye denk 100 miligram kafein tüketen kişilerin, kafein azalmasını tetikleyecek fiziksel bir bağımlılık kazandıklarını kanıtlıyor. Düzenli kafein kullanıcıları kafeinin iyi huylu (hafif) bir uyarıcı olduğunu bilseler de, çoğu kafein kullanımına ani bir ara vermenin bazen rahatsız edici belirtiler vereceğinden habersizler.

    Araştırmaların sonucuna göre, kafein azalması semptomları 5 gruba ayrılıyor:

    – Baş ağrısı
    – Aşırı yorgunluk veya uyuklama
    – Depresyon veya aşırı alınganlık
    – Konsantrasyon bozukluğu
    – Mide bulantısı, kas ağrısı ve tutukluğu da içeren grip benzeri belirtiler.

    Grip olmuş hissi yaşanıyor

    Prof. Griffiths, düzenli kafein kullanıcılarının en azından yarısının, kafein kullanımını bırakma veya ara verme halinde bu belirtilerle karşılaşacaklarını söylüyor ve ne tip bir kafein ürünü kullanılırsa kullanılsın, semptomların ortaya çıkacağını sözlerine ekliyor. Kafein bırakıldığında bırakanların yüzde 13′ünde önemli klinik sıkıntılar ortaya çıkıyor. İş düzeni aksıyor, sosyal fonksiyonlar engelleniyor ve yatağa giderken grip olmuş hissi yaşanıyor.

  • Menopoz Kadınlığın Bitişi mi?

    Menopoz Kadınlığın Bitişi mi?

    Menopoz Kadınlığın Bitişi mi? 

    “Adetten kesilme”, “ateş basması ve gece terlemeleri”, “sinirlilik, huzursuzluk ve hiç bitmeyecekmiş gibi gelen bir süreç”…Kadınların tanımlamasıyla tüm bunlar menopoz sürecinin belirtileri beraberinde bir soruyu da getirir. Menopoz kadınlığın bitişi mi yoksa bir dönemin bitip yeni dönemin başladığı nokta mı? Bahçeci Sağlık Grubu Fulya Tüp Bebek Merkezi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op. Dr. Aytun Aktan menopozla ilgili merak edilen noktaları açıkladı.

    Menopoz kadının hayatındaki doğal bir geçiş dönemi aslında. Yumurtalıkların görevlerini tamamlayıp, yeterli hormon üretememesi, bunun doğal sonucu olarak adetten kesilme süreci menopoz olarak tanımlanmaktadır. Bahçeci Sağlık Grubu Fulya Tüp Bebek Merkezi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op. Dr. Aytun Aktan kimi kadınların kabusu olan menopozla ilgili merak edilen noktaları açıkladı.

    Düzenli adetlerin görülebilmesi için gerekli olan yumurtlama ve hormon salınımı yaş ilerledikçe bozulmakta ve menopozal değişiklikler de böylece yaşanmaya başlamaktadır. Ortalama menopoz yaşı 50 yaş civarlarıdır. Elbette istisnalar hayatın her yerinde olduğu gibi burada da olacak ve kadınlar bu süreci 30’lu yaşlarda erkenden yaşayabilecekleri gibi 60’lı yaşlarda da yaşayabilecektir.

    Adet görememe ne zaman menopoz olarak adlandırılır?

    Eğer gebe değilseniz, birbirini takip eden 12 ay süresince hiç adet görmediyseniz menopoza girmişsiniz demektir.

    Belirtiler ve bulgular:

    Hayatın yeni bir dönemidir menopoz. Ergenliğe geçişte yaşanılan fiziksel değişim ve ruhsal sıkıntılar nasıl yoğun yaşandıysa menopoz sürecinde de bazı zorluklar yaşanır. Bu hormonal değişimlerin kadınlara oynadığı bir oyundur aslında. Menopoz belirti ve bulguları kişiden kişiye farklılık gösterir. Kadını bu süreçte neler bekler?

    Kanama düzensizlikleri:

    Perimenopozal dönemde -ki bu süreç menopozun kendini hissettirtmeye başlamasıdır- adet miktarında azalma ve iki adet arasındaki sürede artış gözlenebilmektedir. Uzun süreli adet görememenin ardından aşırı miktarda kanama da olabilir. Adet dönemlerinizde gözlemlediğiniz bu değişiklikler yaklaşmakta olan menopozun habercisi olabilir. Tüm bu değişikliklerin nedeni yumurtalık fonksiyonlarındaki azalmadır.

    Üreme kabiliyetinde azalma

    Yumurtalıklardaki anneden kız çocuğuna aktarılan doğumsal miras ilerleyen yaşla beraber azalır ve bunun sonucunda gebe kalabilme olasılığı giderek zayıflar. Bu süreç menopozdan yıllar önce başlar. Ortalama 43 yaşından sonra kendiliğinden gebe kalma ihtimali oldukça zayıflar.

    Ateş basması, gece terlemeleri

    Bu kâbusun başkahramanı östrojensizliktir. Östrojen seviyesindeki düşüşle birlikte kan damarlarında ani genişleme ve sonucunda da ateş basmaları olmaktadır. Bu menopoz dönemini “ağır” geçirenlerin başlıca şikâyetidir. Ateş basması göğüsten başlayarak, omuzlara, boyna ve yüze yayılır. Bu sırada terlenebilinir, terleme sonucunda titreme, üşüme ve yorgunluk hissedilebilir. Ateş basmalarının şiddeti, süresi bireysel olarak farklılıklar gösterebilir. Menopoz sonrasında tüm kadınların %80’inde görülürken, 5 yıl sonra %20 civarında sebat eder. Bu şikâyetler sıklıkla 30 saniye ile birkaç dakika arasında sürmektedir. Menopoz sürecinde hiç ateş basması yaşanmayabileceği gibi her saat, gece ve gündüz bu şikâyetler olabilir. Sıklıkla bir yıl içersinde şiddeti azalarak geçen bu şikâyet, kadınların %20 sinde beş yıl ve daha fazla sürebilir.

    Ürogenital sistemdeki değişiklikler

    Azalan östrojenin size yaptıkları bu kadarla kalmaz diğer belirgin değişiklikleri vajen ve idrar yollarında hissedilir. Vajen dokusunda incelme, kuruluk ve sonucunda bakteriyel enfeksiyonlarda artış, yanma hissi ve ilişkiye girmekte güçlük başlıca şikâyetlerdir. Benzer şekilde idrar torbasının kapasitesi azalır, sık idrara çıkma isteği veya idrar kaçırma şikâyeti ortaya çıkabilir. Bu dönemde idrar yolu enfeksiyonlarında da artış izlenir.

    Fiziksel değişiklikler

    Perimenopozal dönemde tüm kadınlar 2,5–3 kg kadar kilo alabilirler. Menopoz sonrasında vücuttaki yağ dağılımı değişir. Kalçadaki yağ oranı azalır, göbek ve belde yağlanma başlar. Göğüsler dolgunluğunu kaybeder, saçlar incelir ve seyrekleşir, ciltteki kırışıklıklar belirginleşmeye başlar. Çene, dudak üstü, göğüs ve karında istenmeyen tüylenmeler oluşabilir. Östrojen ve progesteronun kaybı iskelet sisteminde de osteoporoza ve uzun dönemde de kırık riskinde artış ve boyda kısalmaya yol açabilir.

    Duygudurumu ve algılama değişiklikleri

    Deneyim ve kariyerin en üst noktaya ulaştığı yaşlarda menopozal bulgular üretkenliği engelleyebilir. Ateş basmaları, gece terlemeleri ve uykusuzluk; gün içinde dikkat eksikliğine, huzursuzluğa ve duygusal dalgalanmalara yerini bırakabilir. Çalışma yaşamında ise ateş basmaları ve uykusuzluk sonucunda dikkat ve algılama eksikliği iş verimini düşürebilir.

    Menopozal şikâyetler özellikle bazı kadınlarda daha belirgin olabilmektedir. Yumurtalıkları herhangi bir nedene ameliyatla çıkartılmış olan kadınlarda perimenopozal geçiş dönemi olmadığı ve hormon kaybı ani olduğu için ateş basması, gece terlemesi gibi şikâyetler kısa sürede başlar ve daha şiddetli olabilir. Yine kanser nedeniyle kemoterapi ya da radyoterapi almış olan kadınlarda, yumurtalık fonksiyonlarını bozuyorsa tedavi süresince geçici olarak bu şikayetler olabilir.

    Doktora ne zaman başvurmalıyım?

    Üreme çağında kanamalarla ilgili problemler (aşırı kanama, düzensiz kanama, adet görmeme) yaşanıyorsa,

    Adet miktarında azalma varsa,

    Adet görmenize rağmen menopozal şikâyetleriniz varsa

    Yaşam stilinizden memnun değilseniz ve menopozal geçiş sırsında ortaya çıkacak problemleri en aza indirmek istiyorsanız, mutlaka doktorunuza başvurmalısınız.

  • Cilde Folik Asit Desteği

    Cilde Folik Asit Desteği

    Hamilelik döneminde anne adaylarına önemle tavsiye edilen folik asidin faydası şimdilerde cilt güzelliği ve hücre yenilenmesi konusunda da keşfedildi…

    Bir tür B vitamini olan folik asit, biz kadınların hayatında çok önemli. Avrupa ve Amerika’da keklerin, kurabiyelerin bile içinde mutlaka bulundurulan folik asit kullanımına, Türkiye’de ancak hamilelik döneminde önem veriliyor. Eksikliği kansızlığa sebep olan folik asidin cilt için de çok önemli olduğu Hamburg’da Beiersdorf tarafından düzenlenen bir toplantıda açıklandı. Konu hakkında bilgisine başvurduğum dermatalog Dr. Betül Şengör, folik asidin hücrelerimizin en önemli yapıtaşı ve adeta bilgi merkezi görevi yapan DNA molekülünün sentezinde çok önemli rol oynadığını anlattı.

    Folik asit, hücrelerin çoğalmaları, yenilenmeleri ve tamir edilmeleri sırasında kilit role sahiptir. Özellikle sinir sisteminin ve omurliğin gelişiminde bebekler için önemi tartışılmaz. Eksikliğinde vitamin B 12 emilimi de etkilenebileceğinden kansızlığa yol açabilmektedir. Ayrıca huzursuzluk, yorgunluk, dilde hassasiyet, ciltte solukluk, saç dökülmesi ve birçok değişik belirtileri vardır’ diye devam etti Şengör. Ayrıca folik asidin özellikle saç ve tırnaktaki etkilerinin çok iyi bilindiğini, ancak yüz bakımında böyle bir çalışmayı ilk kez duyduğunu söyledi. Jinekolog Dr. Tayfun Osmanağaoğlu ise folik asidin, vücutta yeni kan hücresi yapımında ve aminoasit yapımında önemli görevi olduğunu söylüyor ve folik asidi doğal yoldan almanın da mümkün olduğunu ekliyor.

    Bebek yapmadan önce FOLİK ASİT

    Jinekolog Dr. Tayfun Osmanağaoğlu folik asidin hamilelik dönemindeki önemini şöyle anlattı:

    Bir yetişkin için folik asidin önemi nedir? Yeterli miktarı nedir?

    Özellikle folik asit eksikliğinde kansızlık görülür. Yapısal olarak normalden daha iri ancak işlevleri iyi olmayan alyuvarlar meydana gelir.
    Doğal yoldan almak mümkün müdür? Hangi besinlerde bulunur?
    Doğal yoldan almak mümkündür. Doğal folik asit kaynakları tahıllar, portakal ,baklagiller, fasulye, koyu yeşil yapraklı sebzelerdir.
    Bebek sahibi olmak isteyenler niye/ ne zaman/ ne kadar folik asit almalı?
    Bebek sahibi olmak isteyenler gebelik kararı aldıklarında, 2-3 ay öncesinde folik asite başlamalılar. Günde 400 mikrogram folik asit alınmalı. Bu miktarda folik asidi ilaç olarak öneriyoruz. Özellikle folik asit eksikliğinde nöral tüp defekti (omurgada açıklık, beyin dokusunun gelişmemesi) dediğimiz anomaliler oluşabilir.
    Hamilelik dışında kullanımı nasıl olmalı?
    Folik asit eksikliğine bağlı kansızlık bulgusu yoksa gıdalardan alınan yeterlidir. Ekstra kullanılması gerekmez.
    Folik asit eksikliği nelere yol açar?
    Folik asit eksikliği kansızlığa ve gebeliklerde santral sinir sisteminde bazı anormalliklere yol açar.
    Folik asitte doz aşımı gibi bir risk var mı acaba? Yani aşırı kullanım gibi bir durum olur mu yoksa vücuttan C vitamini gibi kolayca atılır mı?
    Folik asit mide barsak sisteminden emilir, karaciğerde biyotransformasyona uğrar ve idrar yolu ile atılır. Yani ihtiyaç fazlası idrar ile atılır. Zehirlenme bulguları olmaz.
  • Kıl Kurdu Hastalığının Nedenleri ve Tedavisi

    Kıl Kurdu Hastalığının Nedenleri ve Tedavisi

    Kıl Kurdu Hastalığının Nedenleri ve Kıl Kurdu Hastalığının Tedavisi

    Kıl kurdu hastalığı, özellikle çocuklarda rastlanan bir parazit türüdür. Dişileri 10, erkekleri 3 mm boyunda olan ve Enterobius vermicularis adı verilen bağırsak parazitlerinin nematotlar sınıfından olan parazit, insanda kör bağırsak, apandisit ve diğer kalın bağırsak kısımlarının içyüzüne başlarıyla tutunarak yaşar…

    Hamile dişiler geceleri makat civarına doğru hareket edip, bu bölgedeki deriye ortalama 10.000 yumurta bırakır ve ölürler. Her yumurta bir embriyon ihtiva eder ve birkaç saat içinde larva haline geçer.

    Yumurtaların makattan alınıp ağza götürülmesiyle bağırsaklara tekrar yüzlerce yumurta gelir ve bunlardan hemen larvalar çıkar ve birkaç ay geçmeden bu yeni larvalar da yumurtlayacak hale gelirler ve aşağıya hareket edip makat derisi civarına yumurtalarını bırakırlar.

    Kıl kurdu hastalığı bulaşıcıdır

    Çamaşır ve yataklara da dökülen yumurtalar dış ortamda da canlılıklarını koruduklarından ailenin bir üyesinde kıl kurdu bulunması bütün fertlerde de bulunduğu manasını taşır. Bu yüzden tedavi bütün aileye yapılır.

    Kıl kurdu hastalığının belirtileri

    Kıl kurdu hastalığının belirtileri arasında en dikkat çekici olanı özellikle geceleri olan makat kaşınmasıdır. Bunun sebebi yumurtalarını bırakmak için olgun dişi parazitlerin aşağılara doğru hareket etmeleridir.

    Huzursuzluk, uykusuzluk, yatağını ıslatma diğer şikâyetlerdir. Kaşınma neticesinde makat bölgesinde egzama ve iltihabi yaralar teşekkül edebilir. Sabahları ağızdan su akıp yastığı ıslatır.

    Kıl kurdunun tedavisi

    Tedavisi için bütün aile bireyleri ele alınmalıdır. Yemeklerden önce ve tuvaletten çıkınca elleri sabunla iyice yıkamalıdır.

    Çocukların makatlarını kaşıyıp, ellerini ağızlarına götürmeleri engellenmeli, tırnakları iyice kesilmelidir.

    Kıl kurdu hastalığının tedavisi

    İlaç olarak pyrantel pamoat, kilo başına 11 miligram şeklinde tek doz olarak verilir. On beş gün sonra tekrar edilir. Mebendazol (Vermox, Vermazol, Versid), pyrivinium pamoate (Pirok, piramon), piperazine citrate (Siropar, Hemicid, Pipor) müessir olan diğer ilaçlardır.

  • Çocuklarda Seröz ve Orta Kulak İltihabı

    Çocuklarda Seröz ve Orta Kulak İltihabı

    Çocuklarda burun ile kulak arasında bulunan ve kulağın havalanmasını sağlayan östaki tüpü tam gelişmemiştir.Ayrıca konum olarak da daha yatay olduğu için çocuklar yetişkinlere göre daha sık orta kulak enfeksyonu geçirirler. Östaki tüpünün çalışmadığı durumlarda ve östaki tüpünün burun arkasına açılan ağzını tıkayan geniz eti (Adenoid dokusu) gibi bir durum varsa orta kulak basıncı negatife döner. Negatif orta kulak basıncı sonunda orta kulaktaki kılcal damarlardan orta kulak içine serum çekilir. Böylece çocuğun kulağının içinde sıvı oluşur.

    Bu durum çocukların çok büyük bir çoğunluğunda gözlenir. Çocuğunuz seslendiğinizde sizi duymuyor , televizyonu yakından izliyorsa, bunu farkedip bir KBB uzmanına başvurmalısınız. Ayrıca okul çağındaki çocuklarda çocuğun öğretmeni sizleri uyaracaktır. Doktor size çocuğunuzun kulağında sıvı var derse korkmayın bu sıvı kulağa dışarıdan girmiş değildir.

    Bu durumdaki bir çocuk gerekli ilaç tedavisini almazsa kalıcı bir takım kulak problemleri gelişmesi kaçınılmazdır. Orta kulaktaki sıvı ilaç tedavisine rağmen geçmezse ki bu durumu tekrarlayan timpanogram testleri ile kolayca anlıyoruz.

    Çocuğun her iki kulağına sıvıyı oradan almak ve orta kulak basıncını normale döndürmek için kulak zarını çizerek buradan içeriye tüp uyguluyoruz. Bu müdahale için genel anestezi tercih edilir. Çocuğun eşlik eden bademcik ve veya geniz eti mevcut ise bunlarda aynı seansda çocuk uyumuşken alınabilir.

    Çocuğumun kulağına tüp takıldı ama bu tüpler ne kadar kalacak ?

    Bu tüpleri genellikle durumuna göre 6 ay ila 1 sene arasında takip ederek kulak zarında tutuyoruz. Bu süre dolmadan da çocuğun kulağındaki bu tüpler kendiliğinden de düşebilir. Ameliyat sonrası ayda bir kontrol gerekmektedir. Nispeten kolay olan bu uygulama bir çok önemli orta kulak hastalığını ve işitme kayıplarını önleme açısından çok önemlidir.

    Çocuklarda Orta Kulak İltihabı
    1. Orta kulak iltihabında kullanılan tüp tedavisi nedir?
    2. Tedavi edilmeyen orta kulak iltihabı işitme kaybına neden olur mu?
    3. Çocuklarda orta kulak iltihabı nasıl tedavi edilir?
    4. Orta kulak iltihabı sonucu işitme kaybı nasıl oluşur?
    5. Çocuklarda orta kulak iltihabının ne tür belirtileri vardır?
    6. Çocuklarda orta kulak iltihabının nedenleri nelerdir?
    7. Çocuklarda orta kulak iltihabı nedir?
    8. Çocuklarda orta kulak iltihabı için nasıl bir cerrahi yöntem uygulanır?
    9. Çocuklarda hangi orta kulak iltihabı türlerine rastlanır?