Etiket: hormon

  • Menopoz Göbeği: Nedenleri ve Tedavileri

    Menopoz Göbeği: Nedenleri ve Tedavileri

    Menopoz, birçok kadının hormonal değişimlerle dolu zorlayıcı bir dönemidir. Bu dönemde kilo alma ve özellikle karın bölgesinde yağlanma menopoz göbeği yaygın bir sorundur. Bu yazıda, bu kilo alımının nedenlerini, şişkinlik ile ilişkisini ve etkili tedavi yöntemlerini inceleyeceğiz. Kişiselleştirilmiş bir yaklaşımla menopoz döneminde de sağlıklı bir kiloyu korumak mümkündür.

    Menopoz Göbeği: Nedenleri ve Tedavileri

    Menopoz dönemi, birçok kadının karşılaştığı fizyolojik değişikliklerle doludur. Bu dönemde birçok kadın, özellikle orta bölgede kilo alımıyla mücadele eder. Bu yazıda, menopoz göbeğinin nedenleri, şişkinlikle ilişkisi ve etkili tedavi yöntemleri hakkında detaylı bilgi verilecektir.

    Menopoz Göbeği
    Menopoz Göbeği

    Menopozun Ortaya Çıkardığı Değişiklikler

    Menopoz, hormonal dengenin değişmesiyle birlikte kadın vücudunda çeşitli belirtilere neden olur. Özellikle östrojen hormonunun azalması, vücutta yağ depolanmasını artırabilir. Bu durum, genellikle orta bölgede birikerek “menopoz göbeği” olarak adlandırılan yağlanmaya yol açar. Bununla birlikte, menopoz döneminde yaşanan hormonal dalgalanmaların da şişkinlik sorununa katkısı olabilir.

    Şişkinlik ve Menopoz Arasındaki İlişki

    Menopoz öncesinde ve sırasında hormonal dalgalanmalar, vücutta sıvı tutulmasına neden olabilir. Bu durum, karın bölgesinde şişkinlik hissine yol açabilir. Menopoz dönemindeki kadınlar, genellikle bu şişkinlikten şikayet ederler. Ancak, dikkat edilmesi gereken nokta, menopozun tek başına şişkinliğe değil, genellikle yaşam tarzı faktörlerine de bağlı olarak ortaya çıkabilen bir durum olduğudur.

    Forum: Menopoza girdim.Şişkinlik sorunum var. Çözüm önerisi olan var mı?

    Menopoz Göbeği ve Tedavileri

    Menopoz göbeği kalıcı olmak zorunda değildir. Ancak, bu durumu düzeltmek için bazı çabalar gerekebilir. İşte menopoz göbeği ile mücadelede etkili olabilecek bazı yöntemler:

    1. Egzersiz: Yaş ilerledikçe fiziksel aktivite önemi daha da artar. Haftada en az 150 dakika aerobik, güç ve denge egzersizlerini rutininize eklemek, kilo kontrolü ve genel sağlık için önemlidir.

    2. Beslenme: Menopoz döneminde sağlıklı beslenme alışkanlıkları edinmek önemlidir. Dengeli bir diyetle, karbonhidrat alımını azaltmak, lifli gıdalar tüketmek ve sağlıklı yağları tercih etmek, kilo kontrolüne yardımcı olabilir.

    3. Uyku ve Stres Yönetimi: Kaliteli bir uyku düzeni kurmak ve stres yönetimi tekniklerini uygulamak, hem kilo kontrolü hem de genel sağlık açısından önemlidir. Meditasyon, nefes egzersizleri ve terapi gibi yöntemler, stresi azaltmaya yardımcı olabilir.

    4. Sağlık Profesyonelleri ile İşbirliği: Menopoz döneminde kilo kontrolü ve sağlıklı yaşam için bir sağlık profesyoneliyle işbirliği yapmak önemlidir. Uzmanlar, bireysel ihtiyaçlara ve sağlık durumuna uygun tedavi planları oluşturabilirler.

    Menopoz göbeği, kadınların karşılaştığı yaygın bir sorundur ancak etkili tedavi ve yaşam tarzı değişiklikleriyle kontrol altına alınabilir. Kişiselleştirilmiş bir yaklaşım benimseyerek, menopoz döneminde sağlıklı bir kilo yönetimi mümkündür.

  • Oksitosin Hormonu Nedir? Ne İşe Yarar? Oksitosin Artırmanın Yolları Nelerdir?

    Oksitosin Hormonu Nedir? Ne İşe Yarar? Oksitosin Artırmanın Yolları Nelerdir?

    Oksitosin nedir, ne işe yarar? Terapist önerileriyle Oksitosin Artırmanın Yolları: Güven, sosyal etkileşim, sevgi dolu temas ve müzikle bağ kurun.

    Oksitosin, duygusal bağları güçlendiren ve sosyal etkileşimleri dengeleyen bir neuropeptid ve hormondur. Sosyal bağları artırmak için güven, sevgi dolu temas, müzik ve sosyal etkileşim gibi terapist önerileriyle oksitosin seviyeleri artırılabilir. Oksitosin, stresi azaltma, sosyal anksiyeteyi düşürme, doğum ve emzirme süreçlerinde rol alma gibi önemli işlevlere sahiptir. Terapistler, müşterilere müzik dinleme, masaj, aileyle yemek pişirme ve uzun sarılmalar gibi aktiviteleri önererek oksitosin artışını teşvik edebilirler. Oksitosini artırmanın diğer yolları arasında meditasyon da bulunabilir.

    Oksitosin, insanların duygusal bağlarını güçlendiren ve sosyal etkileşimlerini dengeleyen önemli bir neuropeptid ve hormondur. Bu makalede, oksitosinin nedir, nasıl çalışır ve hangi işlevlere sahiptir gibi temel konuları keşfedeceğiz. Ayrıca, oksitosinin artırılmasına yönelik terapist ipuçlarına da odaklanarak, bu hormonun sağlık ve mutluluk üzerindeki etkilerini anlamaya çalışacağız.

    Oksitosin Nedir?

    Hipofiz bezinde üretilen bir hormon ve sinir sistemini etkileyen bir neuropeptiddir. İnsan vücudunda doğal olarak üretilir ve çeşitli biyolojik süreçleri düzenler.

    Oksitosin Nedir? Ne İşe Yarar?
    “Aşk” ve “bağ kurma” hormonu olarak bilinir. Sosyal etkileşim, güven ve bağlılık ile ilişkilidir. Oksitosin artırmanın yolları arasında güven duygusu, sosyal etkileşim, masaj, sevgi dolu temas, güzel müzik dinleme ve sosyal bağlantılar kurma yer alabilir. Terapistler, müşterilere bu etkileşimleri teşvik etmeyi ve olumlu sosyal bağlantıları artırmayı önerebilirler.

    Oksitosin, özellikle sosyal etkileşimler, sevgi, bağlılık ve annelik gibi duygusal deneyimlerle ilişkilidir. Genellikle “aşk hormonu” veya “bağ kurma hormonu” olarak adlandırılır. Oksitosin, beyindeki oksitosin reseptörlerine bağlanarak çeşitli etkileri tetikler.

    Sosyal Bağları Güçlendirir Oksitosin, insanlar arasındaki sosyal bağları güçlendirdiği bilinen bir hormondur. Özellikle anne ve çocuk arasındaki bağlantıyı destekler ve partnerler arasındaki duygusal bağları güçlendirir.

    Stresi Azaltır Oksitosin, stresle başa çıkmaya yardımcı olan bir hormon olarak da bilinir. Stresli durumlarda salgılanan kortizol seviyelerini düşürerek rahatlama sağlar.

    Doğum ve Emzirme Süreçlerinde Rolü Oksitosin, doğum sırasında rahmin kasılmalarını tetikler ve emzirme sırasında süt salgısını artırır. Bu nedenle, doğal doğum ve emzirme süreçlerinde önemli bir rol oynar.

    Sosyal Anksiyeteyi Azaltır Oksitosin, sosyal etkileşimlerde daha rahat hissetmeye yardımcı olarak sosyal anksiyete ile mücadelede etkili olabilir.

    Aşk hormonu Orgazm sonrasında dinlenme isteği yaratan hormonlardan bir tanesi, aşk hormonu olarak da adlandırılan oxytocin hormonu. Cinsel ilişki sırasında artan bu hormon, orgazm olmayı tetikliyor. Hem kadın hem de erkeğin salgıladığı oxytocin, anne sütünün içerisinde de bulunuyor. Sütü emen bebeğinizin kolayca uykuya dalması bu yüzdendir. Kaynak

    Oksitosin hormonu, insan vücudundaki pek çok önemli süreci düzenleyen bir hormon ve neuropeptid olarak karşımıza çıkar. Sosyal bağları güçlendirme, stresle başa çıkma ve doğal süreçleri düzenleme gibi çeşitli işlevlere sahiptir. Bu nedenle, oksitosinin önemi, sağlık ve mutluluk üzerindeki etkilerini anlamak, insanların daha bilinçli bir şekilde duygusal ve sosyal bağlarını yönetmelerine yardımcı olabilir.

    Oksitosin Artırmanın Yolları: Terapistin İpuçları

    Oksitosin, aşk hormonu olarak bilinir ve hayatta mutlu, yenilenmiş ve motive hissetmemize yardımcı olur. Terapist doktor, “Bu hormon genellikle doğum, emzirme ve seks/orgazm ile ilişkilendirilir, ancak yukarıda özetlediğim gibi oksitosinin faydalarından daha fazla yararlanmamıza yardımcı olabilecek birçok başka yol da vardır” diyor. İşte oksitosini artırmanın birkaç yolu:

    1. Sevdiğimiz Müziği Dinlemek veya Müzikle İlgilenmek: Sevdiğimiz müziği dinlemek veya müzikle ilgileniyorsak, arkadaşlarımızla doğaçlama yapmak mutluluğumuza katkı sağlayabilir.
    2. Masaj: Sevdiğimiz birine masaj yapmak veya güvende hissettiğimiz birinden masaj almak, oksitosin salgılanmasına yardımcı olabilir.
    3. Aileyle Birlikte Yemek Pişirmek: Aile üyeleriyle birlikte yemek pişirmek ve ardından sevdiklerimizle doyurucu bir öğün paylaşmak, bağlantı hissimizi artırabilir.
    4. Uzun Sarılmalar: Birine on saniye veya daha uzun süre sarılmak, oksitosin salgılanmasını artırarak kendimizi mutlu hissetmemize yardımcı olabilir.
    5. Meditasyon: Büyük veya stresli bir olaydan önce meditasyon yapmak, vücudun oksitosin salgılamasını sağlayarak sakin ve rahat hissetmemizi destekleyebilir.

    Bu basit adımlar, oksitosin seviyelerini artırarak genel iyi hissimizi güçlendirebilir. Unutmayın, küçük değişiklikler büyük farklar yaratabilir.

  • Zayıflamaya yardımcı hormonları düzenleme

    Zayıflamaya yardımcı hormonları düzenleme

    Hormonlar zayıflama üzerinde doğrudan etkilidir. Yapmanız gereken ise zayıflamaya yardımcı hormonları düzenleme olmalıdır. Zayıflama hormonları nelerdir ve ne gibi etkileri vardır?

    Zayıflamaya yardımcı hormonları düzenleme

    Zayıflama sorunu olan ve diyet ve spor yaptığı halde kilo veremeyen kişilerin ilk bakması gereken yer hormon seviyeleri olmaldır. Doktorunuzdan bu konuda yardım alabilirsiniz. Hormonlarınız düzenlendiğinde çok daha hızlı zayıflama sağlamış olabilirsiniz.

    Estrojen

    Bu hormon doğrudan yumurtalıklar ile ilgilidir.Adet kanamalarından önceki fazla yemek yeme yada tatlı krizlerinin sorumlusudur. Yumurtalık kisti gibi bir çok kadının yaşadığı sağlık sıkıntısı ile doğrudan bağlantılıdır.

    Düzenlemek için bolca lifli gıda tüketmeniz gerekmektedir. Taze sebze ve meyveler lif açısından zengindir. Tükettiğiniz meyvelerin organik olmasına ve kullanılan ziraat ilaçlarından arınması için çok iyi yıkamalısınız.

    Girelin

    Mide ile bağlantılı hormondur. Midenizin uzun süre aç kaldığı zamanlarda koruma amaçlı sizi büyük bir açlığa sürükler ve yemek yemenizi sağlar. Yağ hücrelerinin yakımını azaltır.

    Düzenlemek için sık sık ara öğün tüketmelisiniz. Düşük kalorili ara öğünler tercih edebilirsiniz. Uyumadan en az 3 saat önce yemeği kesmelisiniz. Böylece mideniz dinlenme poziynonuna geçmiş olur.

    Zayıflamaya yardımcı hormonları düzenleme | 1

    Kortizol

    Böbrekler ile bağlantılı olan bu hormon tıpkı adrenalin gibi stres durumlarında artışa geçer. Vücudu korumaya almak için enerjiye ihtiyaç duyar ve bu durum sizde yemek yeme isteği uyandırır. Özellikle bel ve göbek bölgesinden kilo alan kişiler kortizol hormon tahlili yaptırmalıdır.

    Düzenlemek için uyarıcı etkiye sahip kafein içeren kola, kahve yada fazla miktarda yeşilçay tüketimini azaltmalısınız ve olabildiğince sakin kalmalısınız.

    Zayıflama hormonları
    Zayıflama hormonları

    Leptin

    Kilo almamızla direk bağlantılı olan yağ hücreleri ile bağlantılıdır. Normal şartlarda mideye doyduğuna dair sinyaller verir. Kilo vermeye başlandığında leptin hormonunda düşüş olur. Leptin hormonu düştükçe mideye sinyal gelmesi zorlaşır.

    Düzenlemek için şok diyetlerden ve aniden çok kilo vermeden kaçınmalısınız. Kilo verdikten sonra ani kilo alımlarından sorumludur. Düşen leptin hormonu sizi daha fazla yemeye sevk eder ve doygunluk hissinizi olumsuz etkilemiş olursunuz. Diyet yaparken leptin hormonunun düşmemesi için çinko açısından zengin gıdalar ile beslenin.

  • Erken menopoz en erken kaç yaşında yaşanabilir?

    Erken menopoz en erken kaç yaşında yaşanabilir?

    Erken menopoz, kadının adetlerinin 35 yaşından önce kesilmesini ifade etmektedir. Ülkemizde menopoz çağı genellikle 45-50 yaş arasındadır. Ancak 35 yaşından sonra görülen menopozların, erken menopoz olarak ifade edilmesi pek doğru değildir. Erken menopoz, günümüzde yaygın olarak görülen bir sorun olarak algılansa da durum böyle değildir. Kadınların çocuk yapma yaşını ertelemeleri ve çoğunlukla 35 yaşından sonraya bırakmaları, çocuk sahibi olmayı zorlaştırmakta, bu sebeple de erken menopoz olgusu ortaya çıkmaktadır.

    Erken menopoz en erken kaç yaşında yaşanabilir?

    Menopoz olgusundna bahsedilmek için adetlerin başlamış ve bitmiş olması gerekmektedir. Bir kız çocuğunun adetlerinin başlama yaşı ortalama olarak 13’tür. Çeşitli durumlarda 18 yaşında dahi menopoz vakalarına rastlanmaktadır.

    Erken menopoz yaygınlaşan bir sorun mu?

    Erken menopoz durumunun en dezavantajlı yönü, kadının kendi yumurtaları ile gebe kalma şansının ortadan kalkmasıdır. Günümüzde ekonomik şartlar, kadının çocuk sahibi olma yaşını ertelemesine ve yaşınının ilerlemesine yol açmaktadır. Bu sebeple de kadının çocuk sahibi olma şansı gittikçe düşmektedir. Bu gibi durumlarda kadın erken menopoza girdiğini düşünmekte ve bir uzmana başvurmaktadır. Ancak durum, yaşın ilerlemesi ile çocuk sahibi olma şansının düşmesidir. Adetler kesilmeden menopoz söz konusu olmamaktadır. Erken menopoz tanımı; 35 yaşından önce adetlerin kesilmesidir. 35 yaşından sonraki menopozlar, erken menopoz olarak adlandırılmazlar.

    Erken menopoza yol açan faktörler nelerdir?

    • Erken menopoza yol açan yaygın sebepler
    • Otoimmun hastalıklar
    • Yumurtalıkların erken tükenmesi ve menopoz durumunun görülmesi
    • Cerrahi girişimle yumurtalıkların alınması
    • Kanser tedavileri
    • Kanser tedavisi için radyoterapi (ışın tedavisi) veya kemoterapi
    • Genetik
    • Kromozom bozuklukları
    • Frajil X Sendromu,
    • Turner Sendromu
    • Hayat tarzı
    • Sigara kullanımı
    • Aşırı stres

    Erken menopoz belirtileri nelerdir?

    Erken menopozun en önemli belirtisi, ilk olarak adet dönemlerinin kısalmaya başlamasıdır. Bununla beraber adet dönemleri zaman geçtikçe uzamaya başlar ve en nihayetinde kesilir.

    Bu noktada dikkat edilmesi gereken, adet kanamasının azalması, erken menopoz belirti değildir. Bunun dışında normal olarak menopozda görülen ateş basması, çarpıntı, terleme gibi klasik belirtiler de erken menopozda görülmeyebilir. Bu belirtiler, her kadına göre değişmektedir.

    Erken menopozu durdurmak ya da ertelemek mümkün müdür?

    Teorik olarak erken menopozu durdurmak mümkündür ancak bu günümüzde yaklaşık olarak %1’lik bir oranda sağlanmıştır. Bu sebeple de erken menopozu durdurmak çoğu zaman mümkün olmamaktadır.

    Şayet erken menopoza yol açan durum otoimmun hastalıklar ya da farklı bir hastalık ise, tedavi sağlandığında menopoz yavaşlatılabilmektedir. Ancak çoğunlukla menopoz süreci engellenemez ve kadın menopoza girmektedir.

    Günümüzde geliştirilen çeşitli yaşlanmayı geciktirici ilaçlar ile menopoz kısmi olarak yavaşlatılabilmektedir. Ancak yaygın olarak kullanılan yöntemler değildir. Tedavi için başarı etkeni ise, kadının yaşıdır. Kadının yaşı ne kadar genç ise, başarı oranı o kadar artmaktadır.

    Annenin yaşı kadının menopoz yaşında ne kadar etkilidir?

    Kadının menopoza gireceği yaş aşağı yukarı annesi ya da kan bağı olan diğer kadın akrabaları ile aynı olmaktadır. Anne ne kadar geç menopoza girmiş ise, erken menopozu tetikleyen kanser gibi sorunlar yoksa, kadın da o yaşlarda menopoza girecektir.

    Erken menopoz kemik erimesine yol açar mı?

    Menopoz, hormonal değişimler sebebiyle kemik erimesini hızlandıran bir süreçtir. Ancak erken yaşta menopoza girmiş kadınlarda kemik erimesi süreci daha uzun olacağı için ortaya çıkan sorunlar da daha büyük olabilir. Ancak yapılan tedaviler sayesinde bu süreci yavaşlatmak mümkündür.

    Bu konuyla ilgili mutlaka gerekli önlemler alınması ve koruyucu tedavilere başlanmalıdır. Aynı şekilde erken menopoza giren kişi, hayatını buna uygun olarak düzenlemelidir.

    Sıcak basması, vajinada kuruluk, ruhsal gelgitler, gibi durumlar hormon tedavisi ile onarılmaktadır. Erken menopoza girmiş olan kadınların, yumurta hücreleri tükendiği için gebe kalma şansı söz konusu değildir. Bu gibi durumlarda yumurta hücresi bağışı ile gebelik sağlanabilir. Ancak donör oosit yani yumurta bağışı ülkemizde yasal değildir.

    Erken menopoz durdurulabilir mi?

    Erken menopoz, esasında ön görülebilen bir durumdur. Bunun için kadınların yumurtalık rezervlerine baktırması ve bir uzman görüşü alıp tahmini menopoz yaşını öğrenmesi gerekir. Şayet kadının kariyer ya da eğitim planları varsa, çocuk yapma şansını bu sebeplerle kaybediyor olabilir. Bu sebeple çocuk yapma planları 35 yaşı geçmemelidir.

    Erken menopoz ender görülen bir durumdur. Ancak çocuk sahibi olmayı erteleyen kadınların düzenli olarak senede bir doktora başvurmaları ve çeşitli hormon testleri yaptırmaları gerekir. Bu şekilde ultrason ile yumurtalıklar değerlendirerek olası bir erken menopoz durumu tahmin edilebilir.

    Kaynaklar:

    http://jinekoloji.com/erken-menopoz-belirtileri

    http://jinekoloji.com/9-maddede-erken-menopoz-ve-nedenleri

  • Düşük Östrojen Belirtileri

    Düşük Östrojen Belirtileri

    Kadınlar Kulübü editörleri olarak araştırdık düşük östrojen belirtileri resimli makalemizi hazırladık. Kadınlarda östrojen eksikliği sık rastlanılan bir rahatsızlıktır.
    Östrojen cinsel özelliklerden sorumlu olan kadın hormonudur. Büyük göğüsler, iyi şekillendirilmiş popo ve daha fazla vücutta yağ depolanması tüm bunlar östrojen seviyeleri tarafından yapılır.Hatta pürüzsüz cilt ve daha az vücut tüylenmesi, cinsiyet hormonu olan östrojenın bir sonucudur. Kadınlar ya normal ya anormal veya düşük östrojen seviyelerine sahiptir.
    Vücutta hormonal değişiklik belirtileri görülebilir.Bir kadının östrojen düzeylerinde dalgalanmayı gösteren birçok işaret vardır. Pek çok kadın düşük östrojen seviyeleri muzdariptir.
    Bu özel hormon düzeyinin düşük olması sadece menopozdaki kadınlarda görülmez, genç kadınlarda da görülebilir.

    Kadınlarda Östrojen Nasıl Yükseltilir? tıklayınız

    Östrojen hormonu vücutta düşük olduğunu bildiren birçok belirti vardır. Yorgunluk, daha az cinsel uyarılma, düzensiz veya gecikmiş adet, unutkanlık, uykusuzluk, sıcak basması ve gece terlemeleri bir kadının düşük östrojen seviyesine sahip olduğunun belirtileridir. Hatta manik depresif ruh hali de kadınlarda düşük östrojen hormonu ortak bir işaretidir. Gebe olmaya çalışıyor fakat olamıyorsanız bunun nedeni de kadınlık hormonu eksikliği olabilir.

    YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan yorum yazıları veya haberlerin tüm hakları Kadınlar Kulübü’ne aittir. Kaynak gösterilse dahi hiçbiri özel izin alınmadan kullanılamaz. Bu haber veya yazılar sadece Kadınlar Kulübü tarafından sağlanan RSS verileri kullanılarak alıntılanabilir.

    Kadınlar Düşük Östrojen Belirtileri

    Erken Menopoz
    Bu durum bir kadının vücudundaki düşük östrojen düzeylerinin belirtilerinden biridir.
    Erken menopoza, sıcak basması, artmış kalp çarpıntısı, soğuk titreme ve gece terlemeleri de eşlik eder.

    Gündüz Yorgunluk
    Gün içinde kendinizi yorgun ve tükenmiş hissediyor musunuz? Peki o zaman,
    bu durumda düşük östrojen hormonunun bir işareti olabilir.

    Uyku Bozukluğu
    Uykusuzluk, uyku sorunları,kadınlarda düşük östrojen hormonunun bir başka belirtisidir.
    Bu durum, genellikle manik depresif ruh hali ve gündüz yorgunlukla birlikte seyreder.

    Kilo Kaybı
    Düşük östrojene sahip kadınlarda ani kilo vermeler görülebilir.
    Bu bedeninizdeki yağ kaybı değil, su kaybıdır.

    Sekste Sorun
    Östrojen kadınlarda cinsellikten sorumlu olan bir hormondur.
    Şayet cinsel istek eksikliği ve ilişki sırasında ağrı hissederseniz,
    neden hormonal dengesizlik olabilir.

    Kuruluk
    Düşük östrojen hormonu ciltte, vajina ve gözlerde kuruluğa neden olabilir.
    Bunun nedeni hormon salgılanmasını düşük olmasıdır.

    Eklem Ağrıları
    Düşük östrojen muzdarip kadınlarda eklem ağrıları,
    kemiklerde kalsiyum eksikliği gibi durumlar meydana gelebilir

    kadınlarda östrojen eksikliği
    kadınlarda östrojen eksikliği

    Düzensiz Adet Görme
    Östrojen düzeyleri düşmeye başladığında veya çok düşükse, kadınlarda adet döngülerinde dalgalanma görülebilir.

    Vajinal Enfeksiyonlar
    Mesane ve vajinal enfeksiyonlar, düşük östrojen muzdarip kadınlar arasında daha yaygın hale gelir.

    Depresyon
    Değişken ruh hali östrojeni düşük kadınlar arasında çok yaygındır.
    Anksiyete, stres ve sinirlilik de bu kadınların sık maruz kaldığı sıkıntılardandır.

  • Göz kuruluğu deyip geçmeyin

    Göz kuruluğu deyip geçmeyin

    Dünya genelinde milyonlarca insanı etkileyen göz kuruluğu, yaklaşık yüzde 35 oranında gözleniyor. 40 yaşın üstündeki kadınlarda daha sık rastlanan göz kuruluğu, hava kirliliğinin yüksek olduğu büyük şehirlerde daha yüksek oranlarda görülüyor. Uzun süre bilgisayar veya televizyon başında ekrana bakmak, yaşın ilerlemesi, çevresel faktörler, menopoz, klimalı ortamlar, kontakt lens kullanımı, göz ameliyatları, sigara kullanılan ortamlarda bulunmak da göz kuruluğunun artmasına neden olabiliyor.

    Göz kuruluğu, özellikle akşam geç saatlerde bulanıklık veya gözlerde yorgunluk ya da sabah uyanınca gözü açmada zorlanma, gözlerde yanma batma şeklinde kendini gösteriyor.

    Gözyaşı salgısı, erkek ve kadınlarda ilerleyen yaşla birlikte azalıyor. Oysa insan ömrünün uzamasıyla ileri yaşlarda da net görmeye ihtiyaç duyuyoruz. Teknolojinin gelişmesiyle insanların günlük faaliyetleri değişiyor. Eskiden görme ihtiyacı uzağı veya ince ayrıntıları fazla gerektirmezken, günümüz yaşantısında bilgisayar, televizyon, HD yayın, 3D yayın gibi giderek artan sayıda ortamda net görmeye ihtiyacımız var.

    kurugozEstetikle gençleştirilemeyen tek şey
    Estetik boyutuna şöyle vurgu yapıyor: “Estetikle her şeyi gençleştirebilirsiniz, bir tek göz hariç. Çünkü iki göz kapağı arası sürekli havayla temas ettiği için seneler içinde giderek sararıyor. ‘Gözlerimin parlaklığı azaldı’ sık kullanılan bir deyimdir. Gözyaşı yapısı sağlıklı olanlarda bu parlaklık azalması daha geç oluşuyor. Vücudumuzda havayla temas eden iki önemli yer var. Ağzımız ve göz kapağı aralığımız. Sağlıklı ve yeterli gözyaşınız yoksa enfeksiyonlara da daha açık hale geliyorsunuz. Konjonktivit, alerji, kirpik dibi iltihabı gibi birçok hastalığa daha yatkın oluyorsunuz.”

    Kuru göz belirtileri nelerdir?
    Gözlerinizde aşağıdaki belirtiler varsa göz doktorunuza başvurmalısınız.
    • Kuruluk
    • Kaşıntı
    • Yanma, batma
    • Yabancı cisim hissi
    • Işığa duyarlılık
    • Aşırı gözyaşı
    • Bulanık görme veya geceleri görmede zorluk
    • Yorgunluk

    Kimlerde kuru göz oranı daha yüksektir?
    • Yaşlanma: Gözyaşı salgısı, erkek ve kadınlarda, ilerleyen yaşla birlikte azalır. Kuru göz semptomları hormonal değişimlere bağlı olarak özellikle kadınlarda daha sık görülmektedir.

    • Çevresel faktörler: Nemi düşük, sıcak veya rüzgarlı ortamlar, radyasyon veya kimyasal maddelere maruz kalma, yüksek yerlerde bulunma kuru göze neden olabilir.

    • Menopoz: Kuru göz her yaş grubunu etkileyen bir hastalık olmakla beraber, menopoza bağlı hormonal değişimler sebebiyle genelde kadınlarda daha sık gözlenmektedir.

    • Klimalı ortamlar: Klima kullanımı ortamın kurumasına neden olarak gözyaşının buharlaşmasını hızlandırmakta ve Kuru göze yol açmaktadır.

    • Kontakt lens kullanımı: Kontakt lens kullanımı gözyaşının daha hızlı buharlaşmasına neden olacağından Kuru göze yol açmaktadır.

    • Göz ameliyatları: Operasyonlara bağlı olarak göz yüzeyi ve gözyaşı bezleri etkilenmekte ve Kuru göz belirtileri ortaya çıkabilmektedir.

    • Yoğun bilgisayar kullanımı: Gözyaşının göz yüzeyine yayılmasını sağlayan “göz kırpma” hareketinin sıklığı, yoğun bilgisayar kullanımında azalmaktadır. Daha az göz kırpma da buharlaşmayı artıracağı için kuru göze neden olmaktadır. Sadece bilgisayar değil, TV ekranı karşısında uzun saatler geçirme ya da uzun süreli okumalarda da göz kırpma sayısının azalmasına bağlı olarak kuru göz oluşabilmektedir.

    • Sigara kullanımı: Sigara dumanındaki maddeler göz yüzeyini olumsuz yönde etkilemektedir.

    • Romatizma: Bağışıklık sistemi ile ilişkili romatizmal hastalıklarda gözyaşı salgılayan bezler de etkilenmekte ve kuru göz tetiklenmektedir.

    • Hastalıklar ve tedavide kullanılan ilaçlar: Hipertansiyon, kalp hastalıkları, diyabet, tiroid (guatr), alerji ve depresyon gibi çeşitli hastalıklar ve bu hastalıklarda kullanılan ilaçlar kuru göz hastalığını tetikleyebilmektedir.

    • Göz tansiyonu: Bu rahatsızlığın tedavisinde kullanılan göz damlaları göz kuruluğuna yol açabilmektedir.

    Günlük yaşamda rahat etmek için yapılacaklar:

    • Otomobil, uçak gibi yerlerde havalandırma doğrudan gözünüze gelmesin.
    • Uyuduğunuz oda nemli olsun.
    • Güneşli ve rüzgarlı havalarda mutlaka koruyucu güneş gözlüğü takın.
    • Bilgisayara belli bir seviyede karşıdan ışık ve klima rüzgarı gelmesin.
    • Kuru göz bulgularınız varsa bol su için.
    • Özellikle bilgisayar kullanırken daha az göz kırpma buharlaşmayı artıracağı için kuru göze neden olur. Bilgisayar başındayken gözlerinizi sık sık kırpıştırmayı unutmayın ve zaman zaman uzağa bakarak gözlerinizi dinlendirin.

  • Yetişkin aknesi giderek yaygınlaşıyor…

    Yetişkin aknesi giderek yaygınlaşıyor…

    Yetişkin aknesi giderek yaygınlaşıyor. Ergenlik çağında oldukça iyi sonuç veren tedaviler genellikle erişkin aknesinde etkisizdir. Bazı kadınlar sayısız tedavi yöntemleri denemekte ve başarısız olmaktadır.Bu etki etmeme durumu, bunun gerçekten bir akne olup olmadığı sorusunu akla getirebilir. Neticede, orta ve ileri yaşlardaki yetişkinlerde akne görülür mü?

    Yetişkin Aknesinin Türleri

    Gerçek şu ki, akne 30’lu, 40’lı ve hatta 50’li yaşlara kadar devam edebilir. Dermatologlar, 20’li yaşların ortalarına kadar geçmeyen akneyi inatçı akne olarak adlandırıyor. Sıklıkla derin, yumuşak, iltihaplı sivilcelere ve bezeciklere neden olan bu akne türü kadınlarda daha yaygındır. İnatçı akne genellikle yüzün alt kısmında, özellikle ağız etrafında, çenede ve alt çene hattı boyunca oluşur.

    Yetişkinlerde ayrıca geç başlayan akne de görülür. Kadınlar bu akne türüne de daha yatkındır. Yıllardır aknesi olmayan bir insan, aniden vücudunda derin, iltihaplı akneler ve bezecikler görebilir. Hiç akne sorunu yaşamamış biri dahi “geç başlayan akne” ile tanışabilir. Bazı kadınlar için akne, menapoz sırasında bir sorun haline gelir. Yetişkinlikte başlayan akne genellikle çenede, alt çane hattında ve ağız etrafında oluşur. Göğüste ve sırtta da sivilceler görülebilir.

    Neden Yetişkinlerde Akne Oluyor?

    Yaşa bağlı olmaksızın, fazla sebum (cildi doğal olarak nemlendirmek için vücudumuzun ürettiği yağ), cilt hücreleri ve bakteriler biriktiğinde akne gelişir. Araştırmacılar, aşağıdaki faktörlerin yetişkinlerde akneyi tetikleyebileceğini tespit etmiştir:

    Hormonal değişiklikler. Akne genellikle ergenlik dönemindeki hormanal değişiklikllerle ilişkili olmakla birlikte, hormonların değişiklik gösterdiği herhangi bir zamanda akne görülebilir. Çoğu kadın ayda bir defa nükseden aknelere aşinadır. Hormonal değişiklikler aynı zamanda hamilelik ve menapoz dönemlerinde de oluşarak bazı kadınlarda akneye sebep olabilir.
    Doğum kontrol haplarının bırakılması. Bazı kadınlar doğum kontrol hapı almayı bıraktığında akne çıkar. Haplar bu kişileri akneye karşı koruyor olabilir.

    Bazı ilaçların alınması. Östrojen ve progestinler içeren doğum kontrol hapları genellikle kadınlarda akneyi kontrol eder. Bir doğum kontrol hapı sadece progestinler içerdiğinde ise akneyi daha kötü hale getirebilir. Akne, diğer ilaçların da olası bir yan etkisidir. Bunlar arasında havale ilaçları, kortizon ve sakinleştirici ilaçlar sayılabilir. Akne oluştuğu veya kötüleştiği için reçeteli olarak kullandığınız bir ilacı almayı kesinlikle bırakmayın. Reçeteyi yazan doktorla konuşun. Akneyi tetiklemeyen başka bir ilaç yazıp yazamayacağını sorun. Eğer sadece bir ilaç yazabiliyorsa, akneyi kontrol etme yöntemleri hakkında bir dermatoloğa danışın. İlacı almayı bırakmayın.

    Ailenin akne geçmişi. Bir incelemede, araştırmacılar akneli yetişkinlerin %50’sinin, akne geçmişi olan bir birinci derece akrabası (ebeveyn, kardeş veya çocuk) bulunduğunu tespit etmişlerdir. Bu durum, bazı insanların akneye karşı genetik yatkınlığı olabileceğini düşündürmektedir.

    Stres. İncelemeler kadınlarda stresin akneyi tetikleyebileceğini göstermektedir. Araştırmacılar, hızlı kariyer yapan kadınlarda artan stres seviyeleri ile daha yüksek akne seviyeleri arasında bir ilişki buldular. Vücut, strese yanıt olarak daha fazla androjen (bir tür hormon) üretmektedir. Bu hormonlar, ciltteki yağ bezlerini ve kıl foliküllerini uyarmaktadır. Stresli zamanlarda aşırı uyarılma olduğunda akne tetiklenebilir.

    Saçlarda ve ciltte kullanılan ürünler. Yağlı güneş koruyucular ve saç yağları gibi bazı ürünler acne kozmetika adı verilen bir akne tipine yol açabilir. Cildinizde veya saçlarınızda kullanacağınız ürünler satın alırken etiketlerinde “non-comedogenic” (komedona neden olmaz) veya “non-acnegenic” (akneye neden olmaz) ibaresi bulunan ürünleri tercih edin. Bu, ürünün akneye yol açma olasılığının daha düşük olması demektir.
    Akne Bir Uyarı İşareti Olabilir

    Akne aynı zamanda kadınlarda altta yatan bir sağlık sorununun uyarısı olabilir. Bir kadında akneyle birlikte yüzde aşırı kıllanma, saçlarda seyrelme veya kafa derisinde bölgesel kellik ve düzensiz adet görme semptomları varsa, bu durum polikistik over sendromunun (yumurtalıklarda kist gelişmesine neden olan bir hastalık) veya adrenal hiperplazi’nin (bir grup böbreküstü bezi hastalığı) işareti olabilir. Ayrıca, kişinin böbreküstü bezinde veya bir yumurtalığında hormon salgılayan bir tümör olabilir. Bu belirti ve semptomları yaşayan kişinin bir doktora görünmesi yaşamsal öneme sahiptir. Doktor gerekli testleri yaparak sorunun nedenini tespit edebilir ve en iyi tedaviyi belirleyebilir. Sağlık sorunu tedavi edilinceye kadar akne iyileşmeyecektir.

    Tedavi Mümkün

    Altta yatan bir sağlık sorunu olmadıkça, çoğu yetişkin akne vakası akne tedavisiyle etkili şekilde kontrol edilebilmektedir. Ancak, araştırmacılar pek çok kadının tedaviyi düşünmediğini tespit etmiştir. Çoğu, tedavinin mümkün olmadığına inanmaktadır. Dermatologlar ise, yetişkin aknesinin inatçı olmasına rağmen etkili kontrolünün mümkün olduğunu kadınların bilmelerini istiyorlar.

    Akne tedavisinde salisilik asidli peelingler etkili ve güvenilir olmaları nedeniyle özellikle tercih edilen ve erişkin aknesini kontrol altına almak için dönem dönem uygulanması önerilen peeling çeşidir.

    Cilt kurutmayacak yumuşak bir ürünle günde bir ya da iki kez temizlenmelidir.

    Aşındırıcı yapıda ve cildi tahriş edici temizleyicilerden kaçınılmalıdır.

    Kapatıcı makyaj malzemelerinden, saç spreylerinin ve jölelerin cilde temasından kaçınılmalıdır.

    Orta şiddetli olgularda hekim önerisi ile kullanılacak topikal (sürülerek kullanılan) ya da ağızdan alınan antibiyotikler, düşük androjen hormon içerikli doğum kontrol hapları yararlı olabilmektedir.

  • Sivilcelerden kurtulmak için

    Sivilcelerden kurtulmak için

    Sivilcelerinizden 15 gün gibi kısa bir sürede kurtulabilirsiniz hemde eski sivilce izlerinden tamamen kurtulabilirsiniz.Bu mucizevi ilaç tamamen doğaldır.Gözenek altındaki yağları sıvı yaparak kaybolmasını sağlar.Gözenekleri derinlemesine temizler.Düzenli kullanımda yüzde sivilce çıkma oranını sıfıra indirir.Derinin altındaki yıpranmış dokuları sıkıştırır ve daha hızlı yenilenmesini sağlar.

    Formülü:

    Tatlı Badem yağı 2ml, Nane yağı 0.5ml, Tarçın yağı 0.5, Çörek Otu yağı 1ml, Zencefil yağı 2ml, Keten yağı 4ml, Propolis yağı 2ml, Bal özü 2 çay kaşığı, Glisirin 2ml, Mısır Unu 2 çay kaşığı

    Krem kıvamına gelene kadar karıştırılır

    Kullanışı :

    Akşam yatmadan önce yüzünüzü sıcak su ve sabunla yıkayın , duruladıktan sonra kremi yüzünüze sürün

    Sivilceler için bal, süt ve limon formülü için tıklayın!

  • Tüp bebekte R-Spodin

    Tüp bebekte R-Spodin

    Amerikalı ve Japonya bilim adamları kadınlarda yumurta kesesinin gelişimini ve büyümesini destekleyen R-Spodin adını verilen yeni bir hormon keşfetti.

    Amerika’da Stanford ve Japonya’da Akira Üniversitesi’nde yapılan araştırmalarda kadınlarda folikül gelişimini destekleyen ve yumurtalıklarda yumurtaların büyümesini uyaran yeni bir hormon keşfedildi. Yeni hormona “R-spondin2” adı verildi.
    Yumurtaların büyümesini sağlayan yeni hormon: R-Spodin

    Acıbadem Maslak Hastanesi Tüp Bebek Merkezi uzmanlarından Op. Dr. Halit Fırat Erden konuyla ilgili şu açıklamada bulundu:
    ”R-Spodin kadınlarda doğurganlık şansını ve tüp bebek tedavilerinde başarıyı artırabilecek bir hormon. Bu hormon sayesinde geçerli doğurganlık tedavilerinin etkinliği artırılabilir veya farklı tedavi seçenekleri oluşturulabilir. Bilim adamları keşfettikleri R-Spodin hormonunu çoğaltıp farelere enjekte ederek olgun yumurta üretimi elde etti. Elde edilen yumurtalarda farelerde yumurtalık hücrelerinin büyümesini desteklemede kullanıldı. Bu yumurtalar döllendiğinde başarılı gebelik ve sağlıklı yavrular dünyaya geldi. Amerikalı ve Japon bilim adamlarının yeni keşfettiği yöntem bize neyi müjdeliyor sorunun yanıtı şudur: Bilimin keşfettiği R-Spodin hormonu, kadının doğurganlığını dolayısıyla da çocuk sahibi olma şansını artıracaktır. Over hormonu Folikül Uyarma Hormonu (FSH) ile birlikte kullanıldığında, FSH nedeniyle tek başına tedaviye iyi yanıt vermeyen kadınlar için yeni bir tedavi seçeneği olabilir.

    Kısırlık Bir Hastalıktır, Eksiklik Değil…
    Op. Dr. Halit Fırat Erden sözlerine şöyle devam etti:
    ”Günümüzde Türk toplumunda kısırlık bir eksiklik olarak görüldüğü için evli çiftler bu sorunu utanılacak bir durum olarak saklamaya çalışıyor.

    Kısırlık sorunu bir eksiklik değil hastalıktır. Kişi nasıl bir alerji hastası olduğunda tedavi oluyorsa çocuk sahibi olamadığında da tedavi olmalıdır.

    Çocuk sahibi olmaya çalışan çiftler tedavi sürecinde maddi-manevi zor süreçlerden geçtikleri için psikolojileri bozulabilir. Bilim uzun süredir infertil ailelere güzel haberler verebilmek için soluksuz çalışıyor. Tüp bebekte başarıyı artıran yeni hormon R-Spodin’de bu çalışmalardan birinin sonucu. Yeni hormonun keşfi ile tüp bebek tedavi seçeneklerinde her şeyi değişecek gözüyle bakılıyor. Ancak insanlarda etkin bir şekilde kullanması ve güvenli olduğuna karar vermek için daha fazla araştırmaya ihtiyaç var.”

    Tüp bebek özel bölüm için tıklayın !

  • Doğal viagra havuç

    Doğal viagra havuç

    Havuçtaki seks hormonlarını aktive eden bileşenler viagra etkisi gösteriyor

    Tavşanlar neden çok çoğalıyor dersiniz? Havuçtaki seks hormanlarını aktive eden bileşenler viagra etkisi gösteriyor. Kış aylarında bol miktarda bulunan havuç ve havuç suyu konusunca çok büyük önemi vardır. Vitamin ve mineral bakımından zengin olan havuç kış aylarında vücudumuzun günlük gereksinimini karşılar ve vücudumuza birçok yönden fayda sağlar. Bolca A vitamini barından ve B, C, D, E vitamini bakımından zengin olan havuç, kan yapar, vücudumuzu kuvvetlendirir, ishali keser, pekliği giderir, mide ve bağırsak rahatsızlıkların önlenmesinde vazgeçilmez bir bitkidir.