Etiket: hastalık

  • Dil Renginden Hastalık Analizi

    Dil Renginden Hastalık Analizi

    Dil renginden hastalık belirleme yapılabildiğini biliyor muydunuz? Dil renginden hastalık analizi nasıl yapılır öğrenmek için okumaya devam edin.

    Dil Renginden Hastalık Analizi

    Hastalıklar sadece iç organlarda da değil dışarıdan da belirti verir. Vücudunuzu dikkatli incelediğinizde bazı hastalıkları erken farkedebilirsiniz. Gözden hastalık belirtileri alınabildiği gibi dilde de bazı hastalıkların belirtilerini fark edebilirsiniz.
    Dilden hastalık rengi, dilinize yapay değil doğal ışık altında bakmanız gerekiyor. Yiyecekler, içecekler ve sigaranın dilinizin renginde değişikliklere neden olabileceğini unutmayın. Bu analizi dişlerinizi fırçaladıktan bir saat sonra yapabilirsiniz.

    Dilinizin Rengine Göre Hastalık Analizi

    Dil Renginden Hastalık Analizi | 1

    Açık Pembe : Sağlıklı olduğunuza işarettir.

    Dil Renginden Hastalık Analizi | 2

    Kırmızı : Bulaşıcı hastalık belirtileri ve iltihap

    Dil Renginden Hastalık Analizi | 3

    Parlak Kırmızı : Kalp rahatsızlıkları ve tansiyon

    Dil Renginden Hastalık Analizi | 4

    Sarı : Mide ve karaciğer hastalıkları

    Dil Renginden Hastalık Analizi | 5

    Mor : Akciğer ve kalp hastalıkları

    Dil Renginden Hastalık Analizi | 6

    Mavi : Böbrek hastalıkları

    Dil Renginden Hastalık Analizi | 7

    Beyaz : Mantar hastalıkları ve grip

    Dil Renginden Hastalık Analizi | 8

     

    Gri : Sindirim hastalıkları

     

    Dil Dokusuna Göre Hastalık Analizi

    Dil Renginden Hastalık Analizi | 9

    Kalın ve Beyaz Doku : İltihaplanmış dokuları işaret eder

    Dil Renginden Hastalık Analizi | 10

    Kahverengi Doku : Akciğer hastalıklarının belirtisi sayılır

    Dil Renginden Hastalık Analizi | 11

    Sarı Doku : Sindirim sistemi sorunları

    Dil Renginden Hastalık Analizi | 12

    Gri Doku : Gastrit ve mide ülseri sorunları

    Bu analizlerin sadece belirti olabileceğini unutmayın. Bu belirtileri fark ettiyseniz yapmanız gereken doktora başvurmak ve doğru bilgiyi ondan almaktır.

     

    Kaynak

  • Çocuklarınızı karda dışarı çıkarın!

    Çocuklarınızı karda dışarı çıkarın!

    Birçok insan grip, bronşit, zatürre gibi kışın daha çok görülen hastalıkların sebebi olarak soğuk havayı hatta karı suçlar. İstanbul Florence Nightingale Hastanesi’nden Çocuk Hastalıkları Uzmanı Dr. Başak Namdar Çelikkan, bu klasik düşüncenin son 15 yıldır bilim adamları tarafından yapılan birçok çalışma sonucunda değiştiğine dikkat çekti:

    “Çoğu Avrupa ülkesinde karda, soğuk havada çocuklarını sıkıca giydirip mutlaka dışarı çıkarırlar. Antartika’da gönüllü bir grup insan üzerinde yapılan çalışmalar, soğuk havanın grip, bronşit gibi solunum sistemi hastalıklarına sebep olmadığını göstermiştir. Hatta kar yağışının havada bulunan mikropları kırdığı için dezenfektan görevini de üstlenir.

    SOĞUK HAVA DOĞAL BİR SAVUNMA SİSTEMİ OLUŞTURUYOR

    Soğuk havanın solunum sistemi üzerindeki etkilerinden de bahsetmek gerek. Solunum sisteminin girişinde ince bir mukus örtüsü olup kapı görevi görür. Çeşitli mikropların akciğerlere ulaşmasını engeller. Soğuk hava da mukus üretimini artırır, böylece mukus örtüsü daha kalın bir hal alır ve mikroplar için bariyer görevi görür. Ayrıca soğuk havada nefes aldığınızda, burun çeperindeki kan dolaşımı artarak burun dokusu şişer ve böylece mikropların içeri girmesi zorlaşır. Bu sebeple soğuk hava doğal bir savunma sistemi oluşturur.”

    PEKİ HASTALIKTAN KORUNMAK İÇİN NELER YAPMALIYIZ?

    Korkmayın soğuk havayı soluyun: Mutlaka soğuk havayı içinize çekin. Bol bol nefes alın.

    Her şeyin başı su: Bol sıvı tüketin.

    Hijyene dikkat: Sık sık ellerinizi yıkayın. Böylece mikropların ağız ve burun kanalıyla vücuda girmesini önleyebilirsiniz.

    Kapalı ortamlardan uzak durun: Hasta kişilerle teması en aza indirin.

    Kıyafet seçimi önemli: Mevsime uygun giyinin.

  • Sağlıklı Kış Çayları

    Sağlıklı Kış Çayları

    Havaların soğumasıyla birlikte içinizi ısıtacak olan kış çaylarına ne dersiniz?

    Kış aylarının vazgeçilmezi olan kış çayları yine içinizi ısıtacak. Hem sağlığı koruması hem de müthiş tatlarıyla bu kış size iyi gelecek.

    İşte kış aylarına daha bir anlam katan kış çaylarını okumaya ne dersiniz?

    İşte sağlıklı kış çayları listesi:

    Keçiboynuzlu Sıcak Çikolata

    Kış aylarının ayrı bir keyfi olan sıcak çikolatayı bir de böyle deneyin. Bir bardak sıcak sütün içine biraz bitter çikolata ve keçiboynuzu tozu ekleyerek muhteşem damak tadını yakalayabilirsiniz. Kullanacağınız çikolata özellikle bitter olsun. Çünkü bitter çikolata kanama önleyici etkisi sayesinde kan basıncını dengeliyor.

    saglikli-kis-caylari-1

    Gül Yapraklı Rezene Çayı

    Kendinize özel bir çay yapmak istiyorsanız işte o gül yapraklı rezene çayıdır. Rezene yaprakları bağırsak hareketlerinizi düzenler ve sizi sakinleştirir.

    Portakallı zencefil çayı

    Kış aylarının en sağlıklı kış çayları arasında yer alan zencefilli çayın faydaları saymakla bitmiyor. En önemli etkisi bağışıklığı düzenlemesidir. Bunların dışında gaz sorunlarına karşı etkili ve mide bulantısını da gideriyor. Zencefille suyu kaynatın ve içine portakal sıkın. İşte çayınız hazır!

    Elma Çayı

    Kış aylarının en sağlıklı meyvelerinden biri olan elma çayı bağışıklığınızı güçlendirecek ve öksürüğünüze iyi gelecek. Bir elmayı kabuklarıyla birlikte kaynayan suya dilimleyin. İçine karabiber, karanfil ve tarçını atın.

  • Aşırı Yorgunluğun 6 Nedeni!

    Aşırı Yorgunluğun 6 Nedeni!

    Çoğu zaman kendinizi aşırı yorgun ve halsiz mi hissediyorsunuz? Nedeni psikiyatrik olabilir.
    Eğer günlük aktivitelerinizin yarısını yapamıyor durumdaysanız ve kendinizi kuvvetsiz hissediyorsanız vücudunuz acil durum sinyalleri veriyor demektir.
    Yaptığınızın en basit hareket bile size büyük efor kaybı hissettiriyorsa ciddi sorunlarınız var ve uzmana görünmeniz gerekiyor.

    Tired woman in front of laptop computer

    İşte aşırı yorgunluk yapabilen Endokrinolojik hastalıklar:

    Hifofiz bez yetersizliği: Hifofiz bez yetersizliği kişide aşırı yorgunluğa neden olur ve kişi hiç iş yapmasa da kendini tükenmiş hisseder. Hastalığın tanısı basit ölçümler sonucunda belirleniyor.
    Böbreküstü bezinin aşırı salgılanması: Bir diğer yorgunluk nedeni de böbrek üstü bezinin aşırı derece hormon salgı salgılamasıdır. Kandaki kortizolun aşırı arttığı bir hastalıktır ve kişiyi sürekli, yorgun bırakır. Hastalığın ilerleyen seviyelerinde kaslarda erime bile meydana gelebilir.
    Böbreküstü bez yetersizliği: Bu hastalığın en bariz belirtisi kişide aşırı yorgunluk hissidir. Bu yorgunluk hissiyle beraber şeker düşmeleri meydana gelebilir. Hastalığın tanısı kan kortizol değerleri ve hormon uyarı testleriyle öğrenilebilir.
    Hipotiroidi: Bu hastalarda yorgunluktan dolayı aşırı uyuma isteği baş gösterir. Eğer normalden fazla yorgunluk hissi varsa mutlaka tiroid testi yaptırın.
    Hipertiroidi: Bu hastalığı yoğun şekilde yaşayanlarda alırı yorgunlukla birlikte zayıflama ve kas ağrıları etkilidir. Hatta kas erimeleri de ortaya çıkar. Tedaviye başlandığında hasta eski sağlığına kavuşabilir.
    Diyabetes Mellitus: Tip 1 diyabet hastalarında bu rahatsızlık görülür ve kişide aşırı yorgunluğa neden oldur. Diyabet ölçümleri sırasında bile bu hissedilebilir.

  • Meme kanseri olabilirsiniz dikkat!

    Meme kanseri olabilirsiniz dikkat!

    Her kadının kabusu olan meme kanserinin belirtileri nelerdir? Meme kanserinin belirtileri nelerdir ve nasıl oluşur? Tüm merak edilenler Kadınlar Kulübü’nde.

    Öncelikle yazımıza meme kanserinin tanımıyla başlayalım ve tedavi sürecine varan bilgilerimizi paylaşalım.
    Meme kanseri,meme dokusundaki hücrelerden gelişen kanser türü olup kadınlarda görülür. Kadınlarda en sık görülen kanser türlerinin başında gelmektedir.
    Meme kanseri meme dokusunun herhangi bir yerinden kaynaklanabilir. Oluşumunda genetik faktörler çok etkilidir.

    MEME KANSERİNİN RİSK FAKTÖRLERİ NELERDİR?

    Meme kanserinin en önemli oluşum nedeni cinsiyet ve yaşlanmadır. Genetik yapıda çeşitli faktörlerin ve normal yaşlanmanın etkisiyle ortaya çıkan bozukluklar kansere neden olur.

    Ancak meme kanserlerinin sadece %7-9’luk bir kısmı ailesel geçişlidir. Özellikle anne tarafında genç yaşta meme kanseri ve erkek meme kanseri görülmesi ailesel bir geçişe işaret edebilir.

    Meme kanserinin yaygın bir şekilde yayılma oluşturduğu bölgeler ise kalça ve omurga kemikleri ile akciğer ve karaciğer olarak tanımlanır.

    Meme kanserine neden olan risk faktörlerine bakacak olursak;

    İlk doğum yaşı:

    30 yaşından sonra ilk doğumunu yapanlarda risk artmaktadır.

    İlk adet yaşı:

    İlk adetini erken yaşlarda görenler, yaşam boyu daha uzun süre östrojen hormonuna maruz kalacaklarından dolayı risk artmaktadır.

    Menopoz yaşı:

    Menopoz kadının adetten kesildiği, doğurganlığının sona erdiği dönemdir. İleri yaşta, 55’ten sonra menopoza girme meme kanseri riskini arttırmaktadır. Burada da etken uzun süre östrojen hormonuna maruz kalmadır.

    Emzirme:

    En az bir yıl süreyle emzirmenin koruyucu etkisinin olduğunu gösteren verilerin yanı sıra herhangi bir etkisinin olmadığını iddia eden çalışmalar da mevcuttur.

    Doğum kontrol hapları:

    Doğum kontrol haplarının uzun süre kullanımı meme kanseri gelişim riskini arttırmaktadır. Bunun yanı sıra en az beş yıl süreyle bu ilaçların kullanılmasının kalın bağırsak, rahim ve over (yumurtalık) kanseri riskini azalttığı gösterilmiştir. 10 yıldan daha uzun süre kullanımlarda ve özellikle genç yaşta (20 yaş öncesinde) kullanmaya başlamakla meme kanseri, kalp krizi ve inme riski artmaktadır. Burada özellikle belirtilmesi gereken nokta, doğum kontrol hapıyla birlikte sigara içiminin ciddi sorunlara yol açabileceğidir. İkisi birlikte kalp hastalıkları ve inme riskini belirgin arttırmaktadır.

    Menopoz sonrası hormon tedavisi:

    Bu tür ilaçlar genellikle menopoza bağlı şikâyetlerin ortadan kaldırılması veya azaltılması amacıyla kullanılırlar. Bu ilaçlar vücudun üretimini kestiği östrojen ve progesteron hormonlarını içermektedir. Bu ilaçları 5 yıl ve daha uzun süre kullanan menopoz sonrası dönem kadınlarda meme kanseri ve rahim kanseri riski artar.

    Boy ve kilo:

    Uzun boylu kadınlarda meme kanseri riski artmaktadır. Bunun nedeni bilinmemektedir. Benzer şekilde bu kadınlarda kalın bağırsak kanseri riski de yüksek saptanmıştır. Menopoz öncesi dönemde aşırı zayıf kadınlarla, menopozdan sonra idealin üzerinde kilosu olan kadınlarda meme kanseri riski artmaktadır. Menopoz sonrası dönemde aşırı kilolar ve özellikle yağ dokusu fazla miktarda östrojen hormonu (meme kanserine neden olduğu bilinen hormon) yapımına neden olmaktadır.

    Beslenme: Menopoz sonrası dönemde yağ oranı yüksek gıdalarla beslenme ile meme kanseri gelişimi arasında ilişki mevcuttur. Sebze ağırlıklı beslenmenin ise koruyucu etkisi vardır.

    Alkol:

    Günde 1 bardaktan (1 bira, 1 bardak şarap, 1 duble sert içecek) daha fazla alkol tüketimi kadınlarda östrojen hormonu düzeylerini arttırdığı için kanser gelişim riskini arttırabilir.

    İyi huylu meme hastalıkları: Kist, fibroadenom ve hiperplazi gibi meme hastalıkları iyi huylu tümörlerdir. Biyopsi sonucu habis olmayan oluşumlar tespit edilmesi risk faktörüdür.

    Ailede meme kanseri öyküsü olması: Annesinde, anne tarafından akrabalarında, teyzesinde ve ve/veya kız kardeşinde meme kanseri olan kadınlarda meme kanseri gelişmesi riski normal toplumdan daha fazladır.

    Korunma:

    Bazı risk faktörleri sizin kontrolünüz altındadır. Genel sağlık durumunuzu koruma amaçlı dengeli beslenme, zayıflama veya kilonuzu koruma, sigara içmeme, alkolü sınırlandırma, düzenli egzersiz gibi faaliyetlerde bulunabilirsiniz. Ancak bunlar riskinizi tamamen yok etmez. Bu nedenle meme kanserine yakalanmışsanız bu hiçbir şekilde sizin veya başkasının suçu değildir. Kendinizi suçlu hissetmek veya yanlış olduğunu düşündüğünüz şeyleri veya kişileri suçlamanızın size bir faydası yoktur; tam aksine moralinizi yüksek tutmak tedavinizi de olumlu yönde etkileyecektir.

    Bulgular:

    Meme Kanserinin Belirtileri: Meme kanserinin en sık rastlanan belirtisi, memede ağrısız, zamanla büyüyen bir kitlenin hissedilmesidir. Ancak, hastaların çok azında ağrı da belirtilere eşlik edebilir. Daha nadir olarak memede çekintiler, deride kalınlaşma, şişlikler, deride tahriş ya da bozulmalar ve meme ucunun hassaslaşması ya da içe dönmesi de dahil olmak üzere meme ucu belirtileri yer almaktadır. Sanıldığının aksine ağrı ve kanlı akıntı ileri evrelerde ortaya çıkmaktadır.

    Tanı:

    Erken evrede meme kanserleri diğer kanser çeşitlerinde olduğu gibi ileri dönemlere gelene kadar belirgin bir belirti vermeyebilir. Erken teşhiste en önemli faktör, kişinin bu konuda bilinçlendirilmesidir. Bu nedenle, meme kanserinin erken tanısı için önerilen kontrol programlarını uygulamanız çok önemlidir. Meme kanserine erken evrede tanı konması, tedavinin başarıya ulaşma ve hayatta kalma şansını arttırır.

    Erken tanı için üç temel yöntem uygulanabilir. Bunlar ;

    Evde kendi kendine yapılan meme kontrolleri

    Doktor tarafından yılda bir yapılan meme muayeneleri ve

    Mamografi (meme röntgen filmi) olarak sayılabilir

    Kadınların 20 yaşından sonraki dönemde, her ay memelerini kendi kendilerine muayene etmeleri gereklidir. Menopoz öncesi dönemde adetin başlangıcından sonraki 7-10. günlerde, menopoz sonrası dönemde ise her ayın aynı gününde muayene yapmalısınız. Meme dokusu içerisinde herhangi bir şüpheli kitle ele geldiğinde vakit geçirmeden doktora başvurunuz. 20 yaşından sonra 2 yılda bir, 40 yaşından sonra yılda bir kez doktorda meme muayenesi yaptırınız. Bu şekilde takip edilen kadınlarda kanserin çok erken dönemlerde yakalanabildiği ve meme kanserine bağlı ölümlerde %30 oranında azalma sağlandığı saptanmıştır.

    Evreleme

    Meme kanseri oluşumu çok hızlı bir süreç değildir. Tümör ortalama 5-7 yılda 1 cm büyüklüğe erişir. Yayılımı öncelikle lenf kanalları yoluyla koltuk altı lenf bezlerine ve daha sonra kan yoluyla karaciğer ve kemik gibi uzak organlara olur. Tümörün yayılımını tespit etmek için evreleme yapılıp, tedaviye karar verilir. TNM sistemi adlı bir evreleme sistemi kullanılır.

    basliksiz-2

    Tedavi:

    Meme kanseri tedavisi, alanında uzmanlaşmış bir ekip tarafından yapılmalıdır. Bu ekibin temel üyeleri meme cerrahı, tıbbi onkolog ve radyasyon onkoloğudur. Meme kanserinin temel tedavisi cerrahidir. Tercih edilen cerrahi şekli meme dokusunun tamamen çıkarıldığı mastektomi ameliyatıdır. Ancak, erken evre küçük tümörlerde meme koruyucu cerrahi yapılması da uygundur.

    Kanserli dokunun memeden, çevresinde bir parça sağlıklı meme dokusu bırakılarak çıkarılmasına lumpektomi adı verilir. Ancak, lumpektomi yapılan memelere daha sonra radyoterapi verilmesi şarttır. Yapılan çalışmalar sonucunda meme koruyucu cerrahi sonuçlarının mastektomi ile benzer olduğu anlaşılmıştır. Bu yaklaşım özellikle batı ülkelerinde mastektomiye tercih edilmektedir.

    Sevindirici olarak ülkemizde de giderek daha çok uygulanmaktadır. Cerrahi sonrası gerekiyorsa tamamlayıcı olarak kemoterapi veya hormonoterapiler tıbbi onkologlar tarafından yapılır. Bazı durumlarda radyoterapi de uygulanması gerekebilir. Tedavi kararı verirken tümörün büyüklüğü, koltuk altı lenf bezlerine yayılım olup olmaması, tümörün hormon bağımlılık durumu, Her2 (c-erb-B2) adı verilen kanser geninin varlığı gibi faktörler göz önüne alınır. Tümörün büyük olduğu durumlarda tedaviye önce kemoterapi ile başlanıp tümörün küçültülüp cerrahiye uygun hale getirilmesi gerekebilir. Bu tedavilere doktorunuz karar verip sizi yönlendirecektir.

    Tarama:

    Normalde 20 yaşından sonra meme muayenesi ve yılda bir kez doktorda meme muayenesi yaptırmanız önerilir. Bu nedenle, erken dönemde hastalığın yakalanması için kadınların bilgi sahibi olması gereklidir. 50 yaşından sonra 2 yılda bir mamografi çekilmesi önerilmektedir. Ulusal kanser tarama programı önerilerine göre ülkemizde uygulanan meme kanseri tarama protokolü aşağıda yer almaktadır.
    20-40 yaş arası; Ayda bir kendi kendine meme muayenesi, iki yılda bir klinik meme muayenesi
    40-69 yaş arası; Ayda bir kendi kendine meme muayenesi, yılda bir klinik meme muayenesi, iki yılda bir mamografi çekilmesi gerekmektedir.
    Buradaki metin genel bir bilgilendirme olup, hastalıklar değişkenlik gösterebileceğinden kişisel değerlendirme için uzmanınızla görüşünüz.

     

     

  • Çocukları enfeksiyondan korumanın 6 yolu

    Çocukları enfeksiyondan korumanın 6 yolu

    Üst solunum yolu enfeksiyonları, yazdan kışa geçiş dönemi olan Eylül-Ekim aylarında daha sık görülüyor. Hava sıcaklığındaki düşüşle birlikte artan sonbahar hastalıkları herkesi ilgilendiriyor ancak bu durum, bağışıklık sistemi yetişkinler kadar güçlü olmayan çocukları daha fazla etkiliyor.

    Havaların soğumaya başlamasıyla kapalı ortamlarda geçirilen zaman artıyor. Kapalı ortamların ısıtılmasıyla düşen nem oranı ise burun mukozasını kurutuyor.

    Bu durumun da kişinin üst solunum yolu enfeksiyonlarına neden olan virüs ve/veya bakterilere daha açık hale gelmesine yol açtığını söyleyen Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Hüseyin Güvenç, kapalı ortamlar olan okul ve kreşlerde bu tür enfeksiyonların hızla yayıldığını söylüyor.

    ÇOCUKLARA HEKİM KONTROLÜ DIŞINDA ANTİBİYOTİK VERİLMEMELİ

    Çocuklarda en çok gribal enfeksiyonlar başta olmak üzere bronşit, farenjit, sinüzit, orta kulak iltihabı ve zatürre görüldüğünü belirten Güvenç, “Üst solunum yolu enfeksiyonlarının çok büyük bir kısmı viraldir, yani antibiyotik gerektirmez, ancak çocuğun durumuna göre antibiyotik kullanımı tavsiye edilebilir. Bu karar kesinlikle bir hekim tarafından verilmeli, aile kendi insiyatifi ile antibiyotik kullanımına başlamamalıdır.” dedi.

    Fizik muayene bulguları veya laboratuvar inceleme sonuçları bakteriyel enfeksiyonu desteklerse antibiyotiğe başlanabileceğini belirten Güvenç, “Viral enfeksiyonlara ikincil enfeksiyonlar eklenebilir, bu durumda hekim tarafından uygun görülmesi halinde antibiyotik verilebilir” şeklinde konuştu.

    Çocukların enfeksiyondan korunmaları için bir takım önlemler alınabileceğini belirten Dr. Güvenç, en önemli koruyucu yöntemleri şu şekilde sıraladı:

    ÇOCUKLARI ENFEKSİYONDAN KORUMANIN 6 YOLU

    1 – Bebek ve çocuklar kalabalık ortamlardan olabildiğince uzak tutulmalı.
    2 – Çocukların hasta insanların olduğu ortamlara girmeleri engellenmeli.
    3- Eller sık sık sabunlu su ile yıkanmalı, vücut hijyenine dikkat edilmeli.
    4 – Çocuğun odası ve oynadığı eşyaların hijyenine özen gösterilmeli, çocuk odası sık sık havalandırılmalı.
    5 – C vitamini bakımından zengin olan besin ögelerine günlük beslenme programında yer verilmeli.
    6 – Çok sık üst solunum yolu enfeksiyonu geçiren çocuklara koruma aşıları yaptırılmalı.
    Evde ve kapalı ortamda sigara içilmemeli.

    Kaynak: ntv.com.tr/saglik

  • Kreşle bulaşan hastalıklar

    Kreşle bulaşan hastalıklar

    Kreşe başlayan çocuklar ve aileleri için en büyük sorun tekrarlayan hastalıklar. Uzmanlar bu durumun normal olduğunu söylüyor. Ancak hasta çocuğu, hem kendi hem de diğer çocukların sağlığı için kreşe göndermemek gerekiyor.

    Kreşle bulaşan hastalıklar

    Çocukları kreşe başlayan ailelerin en büyük endişesi hastalıklar.

    Uzmanlara göre, ilk kez kreşe giden çocuklarda hastalanma sıklığının artması normal, endişeye gerek yok.

    Çocuğun senede yaklaşık 10 kez hasta olmasını normal kabul ettiğini belirten Çocuk Hastalıkları Uzmanı Dr. İncilay Üstündağ, “Ateş olabilir, nezle grip öksürük olabilir. Bunların yüzde 80’inine yakını iyi beslenme, evde dinlenme ile kendi kendine geçecek hastalıklardır. Her hastalıkta hemen antibiyotiğe sığınmamak gerekiyor” dedi.

    Kreşle birlikte artan hastalıkların iki nedeni var. Birincisi çocukların ilk kez ev ortamından sonra uzun süreli olarak başka bir ortama girmeleri, ikincisi de çocukların hastalıkları birbirlerine bulaştırmaları.

    ÇOCUKTA YARATILAN HİJYEN ANLAYIŞI ÇOK ÖNEMLİ 

    Dr. Üstündağ, “Hasta olan çocukların mümkünse kreşe gönderilmemesine dikkat edilmesi gerekiyor. Bulaş çok önemli, aksi takdirde çok ciddi bir kısır döngü oluyor” uyarısında bulundu.

    Sınıfların havalandırılması , oyuncakların dezenfekte edilmesi ve öğrencilerin hijyenine dikkat etmesi de önlemler arasında.

    Uzmanlar, ateşin düşmemesi veya gribal enfeksiyonun uzun sürmesi durumunda mutlaka bir hekime başvurulması gerektiğinin de altını çiziyor.

  • Rüyada Hastalanmak Neye Delalet Eder?

    Rüyada Hastalanmak Neye Delalet Eder?

    Merhabalar sevgili okurlarımız ve çok saygıdeğer ziyaretçi dostlarımız! Bu makalemizde rüyada hastalanmak neye delalet eder? konusuna yer verdik. Rüyanızda hastalandığınızı gördüyseniz yazımızı muhakkak okumanızı öneririz. Rüya tabiri kişiden kişiye, mevsimlere, hatta günlere göre değişen bir kavramdır. Mesela bir hükümdarın rüyasında yılan görmesiyle, çobanın rüyada yılan görmesi aynı şekilde tabir edilmez. Fakat rüyasında hasta olduğunu görmek genelde tabirciler tarafından şöyle yorumlanır.
    1-Rüyada hasta olduğunu gören kimse düşmanını yener.
    2- Sıkıntısı, derdi, tasası olan kişi rüyasında hastalandıysa, bu durum gerçek hayattaki sıkıntılarından kurtulacağına delalet eder.
    3- Hasta olduğunu gören zengin bir kimse maddi açıdan sıkıntı ile karşı karşıya kalabilir.
    4- Rüyanızda hasta olan bir kimseyi ziyaret ediyorsanız, yakın zamanda sevineceğiniz bir müjde alabilirsiniz şeklinde yorumlanabilir.
    5-Rüyanızda hasta bir kişinin iyileştiğini gördüyseniz, işleriniz açılacak, bahtınız gülecek anlamı taşır.

    Genel olarak rüyada hastalık görmek bunlara delalet eder. Rüyanızın derinliğine göre geliştirilebilir olan bu tabirler, temel olarak bunlardan ibaret sayılabilir.
    Siz de bu makale altında rüyalarınızı paylaşıp bilen kişilere yorumlatabilirsiniz.

    İlgili Konular

    Rüya Tabiri Nedir? Uzmanlardan Rüya Yorumları Tıklayınız

     

  • Hastalıklardan Korunmanın Etkili Yolları

    Hastalıklardan Korunmanın Etkili Yolları

    Bugünkü sağlık köşemizde hastalıklardan korunmanın etkili yolları makalemizi yayınladık. Hastalıkları önlemek için neler yapmalıyız?hastalanmamak için nelere dikkat etmeliyiz? öğrenmek istiyorsanız işte cevaplar…

    hastaliklardan_korunmanin_yollari (1)
    Spor Yapın
    Basketbol, yüzme, tenis hatta yürüyüş hangi egzersiz türü olursa olsun günde en az yarım saat spor yapın.

     

    hastaliklardan_korunmanin_yollari (6)
    Sağlıklı Beslenin
    Marketlerde satılan işlenmiş gıdalardan, salam,sosis, pizza, hamburger, bisküvi, cips gibi tüm fabrikasyon yiyeceklerden uzak durun.
    Bol taze sebze ve meyve tüketin.

    hastaliklardan_korunmanin_yollari (2)
    Kötü Alışkanlıklardan Uzak Durun
    Sigara ve alkol kötülüklerin anasıdır.
    Pek çok hastalığa neden olan bu içecekleri hayatımıza sokmamalıyız.
    Kötü alışkanlık denilince yalnızca yiyecekler anlaşılmamalı geç yatıp geç kalkmak,
    hareketsiz bir yaşam bunların tümü kötü alışkanlıklara dahil edilebilir.

    hastaliklardan_korunmanin_yollari (3)
    Mekan Mühim
    Ekonomik şartlarınız elverdiği en iyi evde yaşamalısınız.
    Rutubetli, kötü koşullarda bir ev romatizma, zatüre, psikolojik sorunlar ve
    daha pek çok hastalığa davetiye çıkarır.
    Temiz ve sağlıklı koşullarda bir ev hem ruhen hem de bedenen sizi güçlü kılar.

    hastaliklardan_korunmanin_yollari (5)
    Nefes Egzersizleri
    İnsan hayatı için oksijen çok mühimdir.
    Yemek yemeden 1 ay, su içmeden 1 hafta yaşayabiliriz
    fakat oksijensiz hayatta kalabileceğimiz süre maksimum 5 – 6 dakikadır.
    Burundan nefes alıp ağızdan vermek doğru nefes yöntemidir.
    Uykunuzu İyi Alın
    Uyku hücrelerin yenilenmesi, bedenin dinlenmesi için zaruri bir ihtiyaçtır.
    Günde ortalama 8 saat uyuyun, erken yatıp erken kalkın.

    YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan yorum yazıları veya haberlerin tüm hakları Kadınlar Kulübü’ne aittir. Kaynak gösterilse dahi hiçbiri özel izin alınmadan kullanılamaz. Bu haber veya yazılar sadece Kadınlar Kulübü tarafından sağlanan RSS verileri kullanılarak alıntılanabilir.

  • Antibiyotiklerin Yan Etkileri Nelerdir?

    Antibiyotiklerin Yan Etkileri Nelerdir?

    Antibiyotiksiz enfeksiyonların, iltihapların tedavisi neredeyse imkansız. Antibiyotiklerin yan etkileri makalemizde antibiyotiklerin zararlarına yer verdik. Antibiyotiklerin iyileştirici etkileri vardır, fakat şu bir gerçek ki sağlık açısından çeşitli zararları da vardır. İşte antibiyotiğin neden olabileceği yan etkiler.

    Antibiyotiğin Zararları

    Kilo
    Antibiyotiklerin kullanımı aşırı kilo ve obezite riskini arttırır.
    Epidemiologist doktor Martin Blaser; çocukluğunda çok miktarda antibiyotik alan
    kişinin ileride yetişkin olduğunda fazla kilolu olma ihtimali arttığını bildiriyor.

    Astım
    Bu haplar bedenimizdeki yararlı yararsız pek çok bakteriyor öldürüyor bu bakterilere
    helicobacter bakterisi de dahildir.
    Helicobacter bakterisi vücudumuzun istemediği bakteri grubundandır, fakat
    bu bakterinin şaşırtıcı bazı faydaları vardır. Mesela astıma yakalanma şansını %30 düşürmesidir.

    Mide Asidi
    Antibiyotikler içeriklerinden dolayı ve helicobacter bakterisini yok ettiğinden dolayı,
    midede aside yol açar, bu durumda mide ağrıları, midenin zayıflamasıyla sonuçlanır.

    Diyabet
    Araştırmalar, çocukluğunda antibiyotik almış kişilerin, şeker hastası olma ihtimalini
    artırdığını gösteriyor.
    Antibiyotikler bağırsaklardaki yararlı mikropları öldürüyor, böylece bağışıklık sistemini bozuyorlar.
    Bunun sonucunda bağışıklığımız yanlışlıkla pankreasa saldırıyor, ve iş diyabetle sonuçlanıyor

    En Güçlü Doğal Antibiyotikler resimli makalemiz için tıklayınız

    Bağırsak Rahatsızlıkları
    Bağırsak sorunu çoğu kişinin yaşadığı midede şişkinlik, ağrı, mide sorunları
    gibi çeşitli sıkıntılara yol açan bir durumdur.
    Danimarkalı araştırmacılar bağırsak rahatsızlıklarından muzdarip kişilerin
    çocukken antibiyotik aldığını belirlemişlerdir.

    Vücut Direnci
    Sık antibiyotik kullanımı bedenin direncini düşürüyor, ve enfeksiyonlara
    vücudu açık hale getiriyor.
    Mecbur kalmadıkça, doktorunuz yazmadığı sürece antibiyotik kullanmanızı önermeyiz.

    YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan yorum yazıları veya haberlerin tüm hakları Kadınlar Kulübü’ne aittir. Kaynak gösterilse dahi hiçbiri özel izin alınmadan kullanılamaz. Bu haber veya yazılar sadece Kadınlar Kulübü tarafından sağlanan RSS verileri kullanılarak alıntılanabilir.