Etiket: hamilelik
-
Hamilelikte cilt bakımı
Gebelik süresince bedende meydana gelen değişikliklerin aynı zamanda hoş olmayan görüntülere, lekelere, kırıklara, çatlaklara ve diğer istenmeyen etkilere sebep olduğunu belirten Uzman Estetisyen Neslim Güngen, hamilelik döneminde cilt bakımına dikkat edilmesi gerektiğini söyledi.Profesyonel Kalıcı Makyaj Uzmanı Ve Uzman Estetisyen Neslim Güngen, “Elbette bunu önlemek ve gebeliğin ardından karşılaşabilecek bakım sorunlarının önüne geçebilmek için hamilelik sırasında da cilt bakimi yapılmalıdır. Ancak gebelikte nasıl cilt bakimi yapılacağı konusunda bilginiz olursa bebeğinize herhangi bir zarar vermeden güzelliğinizi kolayca koruyabilir ve moralinizi yüksek tutabilirsiniz” dedi.Hem gebelik sırasında hem de doğumdan sonra meydana gelen sivilcelerin kişide rahatsızlık uyandırdığını kaydeden Güngen, “Ancak özellikle ilaçlarla gerçekleştirilen sivilce tedavilerinden uzak durmalı ve cildinizin yağ düzeyini kontrol edecek sabun ve kremler kullanmalısınız. Düzenli olarak cildinizi temiz tutmanız ve gözeneklerinizin nefes almasını sağlamanız hamilelikte pek çok sivilce sorununun çaresi olacaktır” ifadelerini kaydetti.Kaynak: gazetevatan.com -
Tiroid rahatsızlığı gebeliğe engel olabilir
Sıklıkla karşılaşılan hastalıklardan biri olan ve kadınlarda daha çok rastlanan tiroid fonksiyon bozukluğuna ilişkin bilgi veren Dâhiliye Bölümü’nden Uzm. Dr. Doğan Çimen, düşük yapmak, gebe kalamamak, adet düzensizliği gibi çeşitli sorunların ortaya çıkabilme riskine karşı mutlaka test yaptırılması gerektiğini söyledi.Her bireyde bulunarak, insan vücudunda yaşamsal bir işlev üstlenen tiroid bezinde, doğumdan itibaren her yaşta ortaya çıkabilen ve birtakım çevresel, kalıtım, radyasyon, iyot eksikliği, yaşlanma gibi faktörlere bağlı olarak bozulmalar meydana gelebildiğini ifade eden uzmanlar, sıklıkla karşılaşılan hastalığın kadınlarda daha yüksek oranda karşılaşıldığını söyledi. Düşük yapmak, gebe kalamamak, adet düzensizliği gibi çeşitli sorunlar ortaya çıkaran tiroid fonksiyon bozukluğuna ilişkin bilgi veren Özel Dâhiliye Bölümü’nden Uzm. Dr. Doğan Çimen, kalp çarpıntısı, kilo artışı, çabuk yorulma ve aşırı sinirlilik gibi belirtiler gösteren tiroid hastalıklarının, ileri yaşlarda ciddi sorunlar ortaya çıkarabildiği söyledi. Özellikle gebelik planlayan kadınların tiroid fonksiyonlarını belirlemek için mutlaka test yaptırmaları gerektiğinin altını çizen Çimen, “Tiroid bezinin normalden az ya da fazla çalışması durumunda, vücutta birtakım rahatsızlıklar ortaya çıkarabilir. bu durum hipotiroid olarak adlandırılır. Hipotiroid görülen bireylerde çabuk yorulma, halsizlik, soğuğa dayanıksızlık, ciltte kalınlaşma, kuruluk, dikkat dağınıklığı, saç ve kaşlarda dökülme, seste kalınlaşma, kalp hızının yavaşlaması, tansiyon yükselmesi, kabızlık, yüz ve göz kapaklarında şişkinlik, adet düzensizlikleri ortaya çıkmaktadır. Yaşlılarda daha sık olmak üzere kalp yetersizliği gelişebilir. Kadınlarda kısırlık, düşük yapmak, adet düzensizliği ve gebe kalamamak gibi sorunlar olabilir. Ağır hipotiroidi en çok çocukluk döneminde zarar verir. Eğer bu dönemde çocuklar tedavi edilmediği takdirde, büyüme ve gelişmede geri kalma ile zekâ geriliği de meydana gelebilir. Hipertiroidizm aynı miktarda vücuda zarar verir” diye konuştu.Dr. Çimen; ”Ailelerinde tiroid hastalığı olan bireylerde, tiroid hastalıkları görülme ihtimali daha da artıyor. Gebe kalamayan, düşük yapan, adet düzensizliği olan veya adet olamayan kadınların, mutlaka hekime gözükmesi gerekiyor. Çünkü bu durumun altında yatan sebepler arasında, tiroid hastalığının yaygın olduğunun bilinmesi gerekiyor. Günümüzde, gebelik öncesi, basit bir kan testi yöntemiyle tiroid fonksiyonu değerlendirilebilmektedir. Özellikle gebelik planlayan kadınların tiroid fonksiyonlarının bilinmesi ve normal değilse, gebelik öncesi mutlaka normal hale getirilmesi gerekiyor. Çünkü tiroid fonksiyonlarındaki bozukluk gebeliği engelleyebileceği gibi erken doğuma veya bebekte zihinsel ve nörolojik gelişim problemlerine de yol açabilir” dedi.Uzm. Dr. Doğan Çimen, “Ayrıca, ağızdan alınan birtakım ilaçlarla, eksik hormon varsa yerine konulup, fazla çalışıyorsa da yine ilaçlarla, tiroid hormonlarının etkilerinin yok edilebilir. Radyoaktif iyot (atom) tedavisi sayesinde, fazla çalışan tiroid dokusu harap edilip, salgılanan hormon miktarında azalma sağlanabiliyor. Ek olarak, yapılacak operasyonun ardından, tiroid bezinin tamamının veya tamamına yakın kısmının çıkartılması da mümkün” şeklinde konuştu. -
Hamileyken Yapılabilecek Sportif Aktiviteler
Kadınların hayatlarının en önemli ve değerli dönemlerinden biri olan hamilelik, çoğu zaman dinlenerek geçirilmesi gereken bir dönem gibi algılanıyor. Ancak uzmanlar hamilelikte hareketsizliği pek de önermiyor. Peki, hem bebeğin hem de annenin konforu için ne gibi sporlar yapılabilir ya da hamileliğin hangi dönemlerine kadar fiziksel aktivite önerilir? Her şeyden önce doktorunuza danışmanız koşulu ile sizin için birkaç tavsiyemiz var.
1. Hamile Pilatesi
Hamilelikte en büyük sıkıntılardan bazıları, omurganın güçsüz olmasından kaynaklanıyor. Pek çoğumuzun iş gereği duruş bozukluğu olduğunu düşünecek olursak hamileler için tasarlanmış pilates hareketleri, hem daha güçlü bir omurga sağlamak hem de duruş bozukluğunu önlemek için ideal. Kendinizi çok yormadan pilates yaparak hamilelikte sırt ve belde sıklıkla rastlanan ağrıları da en aza indirebilirsiniz.
2. Yüzme
Hamileler için en sık önerilen sporlardan biri yüzmedir. Yorucu olmadığı gibi rahatlatıcı bir spor olarak da görülen yüzme, vücudunuzdaki tüm kas gruplarını çalıştırarak sizi dinç tutar.
3. Hamile Yogası
Son derece rahatlatıcı ve meditatif bir aktivite olan yoga, hamilelere özel olarak yapıldığında doğumu da kolaylaştıracak etkiye sahiptir. Kasların uzayıp esnemesini sağlayan yoga ile sırt ve bel ağrısı şikayetlerinden de kurtulabilirsiniz.
4. Yürüyüş
Genç, yaşlı, gebe fark etmeksizin hemen herkese önerilen aktivitelerden biri de yürüyüş. Önerimiz yürüyüşe uygun ayakkabı ve kıyafetler giyerek tempoyu biraz daha arttırmanız.
5. Aerobik
Hayli hareketli olan aerobik derslerinde önemli olan darbe almamak ve düşmemek. Onun haricinde ne kadar çok hareket ederseniz o kadar faydalı olacaktır. Eğlenceli bir cardio aktivitesi olan aerobik, mutlu ve sağlıklı bir hamilelik için önerilen egzersizler arasında.
6. Koşu
Fotoğraf: cdn.womensrunning.competitor.com
“Nasıl yani?” diyor olabilirsiniz. Ancak eğer hamilelik öncesinde aktif olarak koşuyorsanız hamilelik döneminde de koşmaya devam edebilirsiniz. Sıfırdan başlamak, bilek burkulması ya da düşme gibi sıkıntılara sebep olabileceğinden pek önerilmese de hafif tempolu bir koşu, doktorunuza danışmayı ihmal etmemek kaydıyla denenebilir.
*Bunlara Dikkat!
Eğer hamilelik öncesinde uğraştığınız bir spor varsa işiniz biraz daha kolay. Dikkatli olmak koşuluyla devam edebilirsiniz. Ancak burada hangi sporu yaptığınız çok önemli. Kickbox, voleybol gibi darbe alma ya da düşme ihtimali barındıran sportif aktiviteler tabii ki hamilelikte önerilmiyor.
Dikkat edilmesi gereken bir diğer ayrıntı ise spora ne zaman başlayacağınız. İlk 3 ayı atlattıktan sonrası spor için en uygun zaman. Ancak ne zaman, hangi sporu yapıyor olursanız olun, doktorunuzdan gerekli izni almadan devam etmemeniz gerekiyor!
Kaynak: blog.gittigidiyor.com
-
Stresten uzak durup birbirine destek olan çiftler kısırlığı yenebilir
Sağlık problemi olmadığı halde 100 çiftten 20’si gebelik elde edemiyor. Adet günü hesabı, ilişki zamanlaması, yumurtlama takibi ve adet gecikmesi beklentisi içinde olan kadınlar stresle çok daha fazla karşı karşıya kalıyor. Eşinden yeteri kadar destek görmeyen kadınların gebelik şansı düştükçe, stres de katlanarak çoğalıyor. Hâlbuki çiftler, stresten uzak durup birbirlerine destek olursa bebek olma ihtimali artıyor.
Çocuk sahibi olma isteği ile doktora başvuran çiftlerin yarıdan fazlası açıklanamayan kısırlığa (infertilite) sahiptir. Anne adayının yumurtalıklarının düzenli çalıştığı, tüplerin açık, rahmin sağlıklı ve baba adayının sperm değerleri normal olduğu durumlarda korunmasız geçen bir yıl sonunda gebelik elde edilememesi; açıklanamayan kısırlık olarak değerlendirilir. Güncel teknolojiler ile teşhis edemediğimiz açıklanamayan kısırlık yaşayan çiftlerin önemli bir kısmı, hiçbir yardım almadan kendiliğinden gebelik elde edebilmektedir. Bu çiftler için daha önceki başarısızlıkları ve zaman içinde elde edilen gebeliği açıklamak mümkün değildir.
GEBELİK ŞANSI YÜZDE 5’E DÜŞER
Sağlık problemi olmayan 100 çiftten 20’si bilinmeyen sebeplerle gebe kalamamaktadır. Üreme sisteminde bir sıkıntı var ise gebelik engellenmektedir. Problemsiz çiftlerin her ay yüzde 15-20 civarında olan gebelik şansı açıklanamayan kısırlık gruplarında yüzde 3-5’ler seviyesine inmektedir. Yani bu çiftlerde de hâlâ spontan gebelik ihtimali devam etmektedir. Açıklanamayan kısırlıkta; üreme sisteminde geçici veya kalıcı, basit ya da karmaşık bir problem olduğu kabul edilir. Bazen farklı basamaklarda ve mekanizmalarda çok sayıda problem olabilir.
ÇİFTLER PANİĞE KAPILMAMALI
Gebe kalma süresinin uzaması, çiftler için stres kaynağı olabilir. Erkekler genellikle sorunları inkar etme ya da eşine yansıtma yollarını kullanarak stresle baş ederler. Ayrıca problemin önemsiz olduğuna inanırlar. Kadınlar ise; adet günü hesabı, ilişki zamanlaması, yumurtlama takibi ve adet gecikmesi beklentisi içinde oldukları için çok daha fazla stresle baş ederler. Her ay adet kanamasını beklemek zor bir durumdur. Eşinden yeteri kadar destek görmeyen kadınların gebelik şansı düşük ise stres katlanarak artmaktadır.
Bazı toplumlarda çocuk sahibi olamamak mutlak kadına ait bir problem gibi görülmektedir. Bu faktörler, gebelik elde etme şansını gitgide azaltır. Genelde uzun zaman açıklanamayan kısırlık sebebiyle çocuk sahibi olamayan çiftler; tedavi sonrasında gebelik elde ettikten ve doğum olduktan sonra spontan gebelikler başlayabilmektedir. Bu durum da stresin etkisini ortaya koymaktadır. Açıklanamayan kısırlıkta çiftlerin paniğe kapılmaması gerekiyor çünkü bu durumdaki çiftlerin gebelik şansları azalsa da hiçbir zaman sıfır değildir. Tedavi sürecinde bazı çiftler, kendiliğinden gebelik elde edebilir. Bu çiftlere; kendiliğinden gebelik için adet günleri ve şanslarının yüksek olduğu dönemler anlatılmalı veya basit yumurta geliştirme ve takibi yapılarak zamanlı ilişki önerilmelidir.
EVLİLİK KÖTÜ ETKİLENEBİLİR
Bu arada ilişkinin zamanlı olması ve bir görev algısı yaratması, bir zorunluluk haline dönüşmesine yol açabilir. Bu da ilişkiyi kötü yönde etkileyip evlilik problemlerine neden olabilir. Bir yıl süre ile gebelik elde edemeyen bir çift için gerekli tetkikler yapılıp açıklanamayan kısırlıkta teşhisi konduktan sonra olası tedavilere yönlendirilmelidir.
TEDAVİDE KISIRLIK SÜRESİ VE YAŞ ÖNEMLİ
Kısırlık süresi dört yıldan az, anne adayının yaşı da 35’in altında ise tercih aşılama tedavisi olmalıdır. Anne yaşı 35’in üzerinde ise yine aşılama yapılabilir ama aşılamaların sayısı artırılmadan tüp bebek tedavisine geçilmelidir. Tüp bebek, çiftler için her zaman elde edilebilir bir tedavi yöntemidir. Ancak öncelikle kolay tedaviler denenmeli. Bu yöntemlerle başarıya ulaşamayan çiftlere, daha sonra tüp bebek tedavisi uygulanmalı.” Ferti-Jin Kadın Sağlığı ve Tüp Bebek Merkezi Klinik Direktörü, Kadın Hastalıkları, Doğum ve Tüp Bebek Uzmanı Op. Dr. Seval Taşdemir; “Kısırlık süresi dört yıldan uzun ve anne adayının yaşı 40 ve üzerinde ise direkt tüp bebek tedavisi yöntemi denenmeli” diyerek aileleri zaman kaybetmemeleri konusunda da uyarıyor. Doktor, çift ile alternatifleri tartışarak tedavi programı yapmalı ve başarısızlık söz konusu olduğunda bir araya gelerek yeniden değerlendirme yapılmalıdır.
AŞILAMA TEDAVİSİ
Aşılama tedavisinde spermin doğru zamanda yumurta ile bir araya gelmesi sağlanmaktadır. Yumurta geliştirici ilaçlar hap veya iğneler yolu ile bir veya iki tane yumurtanın gelişmesi sağlanır. Yumurta belirli bir çapa ulaştığında çatlatma iğneleri yardımıyla yumurtlama gerçekleştirilir. Bu dönem, gebelik şansının en yüksek olduğu zaman dilimidir. Yumurtlama, çatlatma iğnesinden sonra yaklaşık 36 saat sonra gerçekleşir. Bu zamana yakın bir saatte spermler alınarak laboratuvarda hazırlık ve yıkama işlemi yapılır. Ardından, aralarından en hızlı ve sağlıklı olanlar toplanarak rahim içerisine yumuşak bir kateter yardımı ile verilir. Açıklanamayan kısırlık grubunda aşılama ile gebelik şansı yüzde15 civarındadır. Üç aşılama uygulaması sonrasında çiftlerin yüzde 35-40 kadarı bebek sahibi olabilir.
TÜP BEBEK TEDAVİSİ
Tüp bebek tedavisinde; aşılamaya oranla daha fazla ilaç kullanılır ve takipler daha sıktır. Folikül çapları belirli bir büyüklüğe ulaştığı zaman, aşılama tedavisinde olduğu gibi çatlatma iğnesinden 36 sonra sonra ince bir iğne ile vajinal ultrasonografi kullanılarak yumurtalar alınır. Laboratuvar ortamında mikroskop altında her bir yumurta, çevresindeki hücrelerden temizlenip değerlendirilir ve mikroenjeksiyon yöntemi ile olgun her bir yumurtaya bir sperm enjekte edilir. Döllenme sonrası gelişen embriyolar inkübatörler içerisinde takip edilerek, seçilen embriyolar anne rahmine transfer edilir. Tüp bebek ile açıklanamayan kısırlık grubunda yüzde 55-60 oranında gebelik elde edilebilmektedir. Anne adayının yaşı genç ise gebelik şansı artar.
Op. Dr. Seval TAŞDEMİR tarafından yazılmıştır.
-
Hamilelikte cinsel ilişkinin sakıncalı olduğu durumlar
Hamilelikte cinsel ilişkiye doktora danışılarak devam edilebilir. Ancak bazı durumlarda hamilelikte cinsel ilişki sakıncalıdır.
Hamilelikte cinsel ilişkinin sakıncalı olduğu durumlar:
Düşük tehlikesi varsa
Erken doğum tehlikesi varsa
Partnerin cinsel ilişkiyle bulaşan hastalığı varsa
Genital siğil veya HPV lezyonları söz konusuysa
Sebebi açıklanamayan vajinal kanama söz konusuysa
Gebelik kesesinin erkek açıldığı ve suyun erken geldiği durumlarda
Plasenta previa varsa
Çoğul gebeliklerde son 3 ayda
Tekil gebeliklerde son 1 ay cinsel ilişki sakıncalıdır.
-
Gebelikte hangi antidepresanı kullanabilirim?
Hamilelik bir mutluluk süreci olarak görülmesine rağmen, anne adaylarının yüzde 10 ila 20’si depresyonda. Antidepresan ilaç kullanılmalı mı?
Antidepresan bebeğinizin sağlığı için riskli olabilir!
Depresyonun çoğu tipinde ilk tedavi seçeneği; antidepresanlardır. Bu grup ilaçlar belirtileri ortadan kaldırırken kendinizi daha iyi hissetmenizi sağlar. Gebelikte antidepresan kullanımı bebeğinizin sağlığı için risk oluşturabilir fakat keserseniz siz risk altında olabilirsiniz. Peki o zaman ne yapmalı? Kadın Hastalıkları Doğum ve Tüp bebek Uzmanı Op. Dr. Betül Görgen, antidepresanlar ve gebelikte kullanımıyla ilgili önemli bilgiler verdi.
Gebelik depresyonu nasıl etkiler?
“Önceleri gebelik hormonlarının kadını depresyondan koruduğu düşünülürdü. Ancak araştırmacılar bunun doğru olmadığını ortaya koydu. Üstelik, gebelik duyguları tetikleyerek depresyonla başa çıkmayı zorlaştırabilir.
Gebelik süresince depresyon tedavi edilmeli midir?
Evet, gebelik esnasında depresyon mutlakla tedavi edilmelidir. Eğer tedavi edilmemiş depresyon durumu varsa, rutin gebelik kontrolünüzü aksatabilirsiniz. Sağlıklı beslenme zorlaşır, hatta alkol ve sigaraya düşkün hale gelebilirsiniz. Tüm bu olumsuz durumlar erken ve düşük ağırlıklı bebek doğumuna sebep olabilir. Ayrıca doğum sonrasında depresyonun şiddetlenmesi olasılığı artar, sonuçta bebeğinizle de yeterince ilgilenemezsiniz.
Antidepresan ilaç kullanımı tedavide bir seçenek olabilir mi?
Gebelik sırasında antidepresan kullanımına karar verirken zarar/yarar dengesi göz önünde tutulmalıdır. Bebekte anomali veya başka problemlerle karşı karşıya gelme olasılığı çok çok düşüktür.
Gebelikte hangi antidepresanı kullanabilirim?
Gebelik esnasındaki kullanımda tercih edilebilecek antidepresanlar: SSRI (seçici seratonin geri alım inhibitörleri): Bu grubun, gebelik boyunca güvenle kullanılabilir olduğu düşünülmektedir. (Citalopram, Fluoxetin (Prozac) ve Sertraline)
SNRI: Seratonin ve Norepinefrin gerialım inhibitörleri): Bu gruptaki antidepresanlar da gebelikte bir alternatif olabilir. (Duloxetine (Cymbalta) ve Venlafaxine (Effexor XR)
Bupropion (Wellbutrin): Hem depresyon hem de sigara bağımlılığı için kullanılır. Aslında bu ilaç gebelik depresyonunda ilk seçenek olmamasına karşın, diğer gruplara yanıt vermeyen ve sigara bağımlılığı olan gebelerde kullanılabilir.
Trisiklik Antidepresanlar: Bu grup 1. ve 2. seçenek olmamakla birlikte diğerlerine yanıt olmadığında tercih edilebilecek alternatiftir. Bazı araştırmacılar, SSRI grubunun gebeliğin 2. yarısında kullanıldığında nadir fakat ciddi akciğer problemi oluşturduğunu belirtmişlerdir. Bazı çalışmalarda nadir doğum anomalileri oluştuğuna dair bildirimler varsa da total risk son derece düşüktür.
Gebelikte hangi antidepresanlardan kaçınmak gerekir?
SSRI grubundan olan Paroxetine (Paxil) kullanımı gebelikte önerilmez. Araştırmalarda, Paroxetine kullanımında, fetüste küçük kalp defektleri rastlanma sıklığında artış izlenmiştir.
Bebek için başka ne gibi riskler var?
Antidepresanları tüm gebelik boyunca ya da gebeliğin son yarısında kullanılırsa bazen bebekte doğumda geçici olarak huzursuzluk ve titreme görülebilir.Bu problemlerle karşılaşmamak için gebeliğin sonlarına doğru ilaç kesilmelidir.
İlacı değiştirmeli miyim?
Antidepresanı değiştirmek ya da kesmek size ve doktorunuza bağlıdır. İlaca bağlı potansiyel risklerin oluşturacağı endişeler, depresyonu tetikleyebilir.
Antidepresan ilaç kullanımını gebelik süresince kesersem ne olur?
Bu durumda depresyon tekrar tetiklenebilir. Özellikle SSRI grubunun ani kesilmesinde; bulantı ve kusma, titreme, halsizlik, gerginlik görülebilir.”
Mutlaka doktorunuza danışın
Op. Dr. Betül Görgen, depresyondaysanız, gebelik durumu varsa ya da gebe kalmayı düşünüyorsanız ilaç konusunda mutlaka bir uzmana danışmanızı istiyor. Op. Dr. Görgen, “Bazen hafif ve orta düzeyde depresyon psikoterapi ile düzelebilir. Orta ve şiddetli depresyon durumu varsa veya eskiden depresyon geçirmişseniz, daha şiddetli olarak tekrarlama olasılığı yüksektir” diyor. Op. Dr. Görgen, annen adaylarına gebelikte depresyonun nedenleri ve etkileri hakkında şu bilgileri verdi:
Gebelik depresyonunu tetikleyen durumlar
- Gebe kalmadan önce de depresyon hikayesi veya adet öncesi yaşanan semptomların şiddetli olması
- Çok genç yaşta gebe kalmak (daha genç gebeler daha fazla risk altında)
- Bu süreçte yalnız yaşamak veya yeterli aile desteği almamak
- Sınırlı sosyal destek olması (iş yeri sorunları ve maddi sıkıntılar)
- Sorunlu bir evlilik sürdürmek veya eşinden şiddet görmek
- Gebeliğe, ruhen ve bedenen hazır olmadan yakalanmak
Anne ve bebeğe etkileri
- Gebeliğin adeta doğasında olan stres, depresyon belirtilerini şiddetlendirir.
- Depresyon durumu tıbbi uyarıları dikkate almaya engel olabilir. Sigara tüketimi artar veya yeme bozuklukları başlar.
- Artan şekilde sigara, alkol ve uyuşturucu ilaçların kullanımı hem size hem de bebeğinize zarar verecektir.
- Bazı çalışmalar gebelik depresyonunun erken doğum ve düşük doğum tartısı olasılığını artırdığını belirtmektedir. Ancak bu konu hala tartışılmaktadır.
- Depresyon, sizin ile bebeğiniz arasında duygusal bağ gelişmesine engel olabilir. Gebelik boyunca süren depresyon ise doğum sonrası depresyon olasılığını artırır.
Kendinize iyi bakın
Yeni bir bebek için hazırlanmak elbette zor bir süreç ama sizin sağlığınız ilk planda olmalıdır. Bu nedenle her şeyi bir anda yapmaya kalkışmayın. Ev işlerinden uzaklaşın ve sizi gevşeten mutlu eden şeylerle uğraşın. Kendinize iyi bakmazsanız bebeğinize de iyi bakamazsınız. Endişelerinizi eşinizle, ailenizle veya yakın arkadaşınızla paylaşın. Onlardan destek isterseniz, size yardımın bir yolunu bulacaklardır. Hala kendinizi mutsuz ve gergin hissediyorsanız bir ruh sağlığı uzmanına gitmekten çekinmeyin.
Mutlaka tedavi olun
Pek çok antidepresan ilaç gebelikte de güvenle kullanılabilir ve bebeğinize zarar vermez. Ancak doktorunuzla muhtemel riskler üzerine konuşmayı ihmal etmeyin. Doktorunuz sizin belirtilerinizi değerlendirip bir tedavi planı için ruh sağlığı doktoruna gitmenizi önerebilir. Bu konuda destek almaktan kaçınmayın.
UYARI: İlaç kullanımında mutlaka doktorunuza başvurun!
Kaynak: indigo dergisi
-
Gebelik testi ve b-hcg merak ettikleriniz…!
HCG, tıp dilinde “humon coryonik gonadotropin”, gebeliğin erken dönemlerinden itibaren kanda ve idrar da tespit edilmesi ile gebeliğin teyit edilmesinde kullanılan bir hormondur. Gebeliğin ilk zamanlarında önce kanda yükselir daha sonra idrarda yükselerek idrar testlerinin pozitif olmasını sağlar. Yapı olarak “alfa” ve “beta” olmak üzere iki alttipi vardır. Alfa alt tipi yapı olarak vücudumuzda salgılanan diğer hormonlardan TSH ve LH hormonları ile aynı yapıya sahiptir. Beta alt tipi ise tamamen kendine özgüdür. Bu nedenle gebeliksürecinde beta alt tipinin ölçümü yapılmaktadır.
Beta-HCG hormonu yumurtalıklardan atılan yumurta hücresi ile erkeğin sperm hücresinin birleşmesinden meydana gelen zigotun oluşumu ile salgılanmaya başlamaktadır. Zigot, bölünerek çoğalan hücre kitlesi şeklinde kadının tüplerinden rahim içine doğru yer değiştirir. Rahim iç duvarında yuvalandıktan sonra gebelik kesesi içerisinde daha sonra plasenta ya da eş oluşumunu sağlayan, gebelik kesesini çevreleyen “trofoblast ” olarak isimlendirilen hücreler tarafından HCG hormon salınımı olur. Bu hücreler gebeliğin ilerleyen zamanlarında “plasenta” ya da halk arasında “eş” olarak isimlendirilen yapının oluşumunu sağlar. Plasenta anne ile bebek arasındaki besin-oksijen-karbondioksit alışverişinde primer organdır. Aynı zamanda gebeliğin devamı için gerekli hormon sentezinde de görev alır.
Görevi:
Gebeliğin devamı için gerekli en önemli hormon Progesteron hormonudur. İlk üç ayda progesteron salgısı yumurtalıkta yumurtanın atılmasından sonra oluşan “korpus luteum” denilen yapıdan salgılanır. HCG hormonunun gebelikte son derece önemli bir görevi vardır; korpus luteumdan progesteron hormon salgılanmasını sağlar. Plasenta oluşumu tamamlandıktan sonra yani yaklaşık 10-12 haftalardan itibaren korpus luteum geriler ve progestereon artık bebeğin eşinden salgılanmaya başlar. Bu süreçte HCG hormon seviyeleri eskisi kadar yükselmez, bir miktar düşer ve aynı seviyelerde gebeliğin sonuna kadar kalır.
Düzeyi:
Döllenme oluştuktan 8-9 gün sonra kanda tespit edilebilen HCG hormonu gebeliğin 9-10. haftalarına kadar düzenli bir artış gösterir. İki günde bir yaklaşık iki katına ( en az %66 artış) çıkar. Daha sonraki süreçte plasenta gelişimini tamamlamış ve gerekli hormon sentezini üstlendiği için HCG seviyeleri 9-10. haftalardan itibaren bir miktar düşer ve sonrasında sabit kalır.
HCG hormonu kan seviyesi laboratuardan laboratuara farklılık göstermekle birlikte 5-10 IU/ml değerlerinin üstüne çıktığında gebelik pozitif olarak kabul edilir. Dahan önce de belirttiğimiz gibi yapı olarak benzer olduğu başka hormonlar nedeniyle 5 IU’ye kadar üretiliyormuş gibi görülebilir. Bunun yanıltıcılığı nedeniyle bazı labotaruarlar 5 U/ml en alt kabul ederken bazıları 10 IU/ml’yi sınır kabul etmektedir. Maksimum olarak 100 000 IU/ml seviyelerini görmektedir.HCG hormonu gebelikte görülen bulantı ve kusmanın nedeni olarak suçlanmaktadır. Özellikle gebeliğin erken dönemlerinde daha az görülen, HCG’nin maksimum düzeylerine çıktığında bulantı ve kusmanında artması bu olasılığı güçlendirmektedir. HCG hormon sentezinin daha fazla olduğu çoğul gebelikler ve molar gebelikte (üzüm gebeliği) bulantı ve kusmalar tekiz gebeliklere göre daha fazla olmaktadır.
Anormal artış gösteren HCG…
HCG hormon seviyeleri normal tekiz gebeliklerde iki gün de bir iki katına ya da en az %66 artış gösterirken bazen bu artış düzenli olmamaktadır. Bu durumda seri HCG ölçümleri yapılarak gebeliğin gidişatı hakkında bilgi edineniliriz. Sık karşılaşılan durum henüz adet gecikmesi birkaç günlük iken gebeliğin tespit edilmesi ve ultrasonografi ile daha bir gebelik görülmesi söz konusu değil iken kan HCG düzeylerinin gerilemesi yani düşmesidir. “Biokimyasal gebelik ” olarakta bilinen bu durumla kadınlar çok sık karşılaşmaktadır. Gebeliklerin neredeyse %50’si bu şekilde sonlanmaktadır. Daha doğrusu cinsel aktif kadınların gecikmeli olarak gördükleri adetlerinin birçoğunda biokimyasal gebelik yaşadığı çalışmalarla gösterilmiştir.
Dış gebelik anormal artış gösteren HCG değerlerinin diğer nedenidir. Dış gebelik gebelik ürününün rahim dışında yerleşmesi ile oluşan durumdur.
Molar gebelik, diğer adı mol hidatiform ya da halk arasında üzüm gebeliği olarak bilinen gestasyonel trofoblastik hastalıkların bir türü olan bu durumda da HCG seviyeleri, normal gebeliğe göre daha fazla ve düzensiz artış ile kendini gösterir. Bu hastalık bebeği, plasenta ve zarlarını oluşturan hücrelerin anormal şekilde bölünmesine bağlı olarak meydana gelir. Kanserleşen tipleri olduğu gibi komplet mol ve parsiyel mol olmak üzere iyi huylu iki tipide bulunmaktadır. Komplet molde plasentayı oluşturan hücrelerde anormal artış ve bu hücrelerde ödem, şişlik nedeniyle üzüm benzeri şekilde ultrasonda tipik bir görüntü oluşturur. Buna kar yağdı manzarası denilmektedir. Ultrasonografik incelemede fetüs görünümü olmaz. Hastalar genellikle adet gecikmesi ve beraberinde gebelik testinin pozifleşmesi ile rutin kontrole geldiklerinde tanı alırlar ya da kanama olması üzerine yapılan küretaj işleminin patolojik incelemesi sonucunda tanı alır. İyi huylu diğer tip ise parsiyel molde kromozom yapısı bozuk fetüs ile birlikte yine şişmiş, ödemli plasenta görünümü vardır. Her iki durumda da gebelik devam ettirilemez sonlandırılması gerekir. Tedavi de vakum küretaj yöntemi kullanılır ama kanama riski nedeniyle hastane ortamında yapılması gerekli ve istenildiği takdirde kan, transfüzyon için hazır edilmelidir. Hastaların takiplerde HCG değerleri sıfır olana kadar bakılması gerekir. Üzüm gebeliği yaşayan kadınların kesinlikle 1 yıl korunması gerekmektedir. Gestasyonel trofoblastik hastalıkların diğer tipleri kanseröz gelişim göstermektedir. Tedavi bu durumda çok daha farklı olmaktadır
Yine yumurtalık kanserlerinin bazı tiplerinde ve mesane kanseri gibi kanserlerde de hasta gebe olmadığı halde gebelik testi değerleri anormal olarak pozitif olabilmektedir.
Çoğul gebelikler de plasenta hacim olarak daha fazla olduğu için salgılanan HCG düzeyi de daha fazla olmaktadır.
Gebelik testi…
Adet gecikmesi yaşayan her kadının aklına öncelikle gebelik gelmelidir ve mutlaka gebelik testi yapmalıdır. Adet gecikmesi her zaman gebelik anlamına gelmez ama eğer düzenli korunma yöntemi kullanmıyorsanız mide-bulantısı, kusma, göğüslerde hassasiyet, halsizlik, uyku hali, kasık ağrıları, karında şişlik gibi bulgularınız varsa gebe olma ihtimali oldukça yüksektir. Bu durumda mutlaka doktorunuzdan randevu alın ve muayene olun. Gebeliğin kesin bulgusu ultrason ile bebeğin gözlenmesi ve kalp atışlarının duyulmasıdır. Gebelik testi ile çok nadirende olsa yanıltıcı olabilmekte ya da yukarıda anlatıldığı gibi anormal gebelikler nedeniyle de pozitif olmaktadır.
Gebelik testleri iki türlüdür: kan testi ve idrar testi
Kan testi beklenilen adet tarihinizdeki gecikme ile birlikte pozitifleşir. Tahmini olarak beklenilen adet tarihindeki kan HCG değeri 100 IU/ml kadardır. Normal gelişen gebeliklerde iki günde bir iki kat artarak sentezine devam edilir. İdrar testleri ise kan HCG seviyeleri artıkça ortalama 1 hf sonra ancak pozitifleşmeye başlar. Eczanelerde satılan bu testler kullanım kolaylığı nedeniyle sık başvurulan testlerdir. Hastalara önerim aldıkları testleri prospektüslerini dikkatlice okumaları, son kullanma tarihine dikkat etmeleri ve doğru bir şekilde yapmaları. Gebelik beklentisi olan bayanlarda negatif sonuçlar hüsran yaratabilmektedir. Erken dönem de yapılan test ile negatif sonuçlar alınsa bile adet gecikmeniz devam ettiğ sürece doktorunuza başvurarak kan gebelik testi yaptırabilir, sonucu teyit edebilirsiniz.
Op. Dr. Sonay İSENLİK tarafından yazılmıştır.
-
Hamileler Egzersiz Yapmalı Mı?
Anne adaylarının form ve sağlığı üzerine konuşacağız biraz… Hamileler spor yapmalı mı sorusunun cevabı elbette ki evet… Özel bir sağlık sorununuz olmadığı takdirde, doktorunuzun da bilgisi ve önerileri üzerine spor yapmanız hem sizin hem bebeğinizin sağlığı için oldukça olumlu. Kadınlar Kulübü olarak bizler siz sevgili anne adayları için hamilelerin yapabileceği egzersizleri derledik. Birlikte göz atalım mı?
Hamilelerin Yapabileceği Egzersizler:
- Yürüyüş : İlk sırayı tabi ki her anne adayının kendine göre belirlediği tempolu yürüyüş için ayırdık… Ortalama 25 – 30 dakikalık bir yürüyüş sağlığınız için çok yararlı olacaktır. Ancak bu sürede çok yorulmayıp, terlememeye dikkat etmenizde fayda var.
- Hamilelerin yapabileceği egzersizler arasında ikinci sırayı yüzme alıyor. Tüm kaslarınızı harekete geçiren yüzme sizin ve bebeğinizin sağlığı için oldukça faydalıdır. Ayrıca suyun dinlendirici etkisini unutmamak lazım
- Pilates! Ancak mutlaka bilir kişi eşliğinde yapılmalı… Pilates yapmak isteyen anne adayları bir uzman tarafından yönlendirilirse bu dönem için ideal egzersizlerden biri de pilatestir.
Hamilelerin Yapmaması Gereken Egzersizler:
- Bisiklet: Her ne kadar faydalı ve eğlenceli bir aktivite olsa dahi anne adaylarının olası düşme riski göz önünde bulundurulduğunda bisiklet hamileler için önerilmiyor…
- Ağırlık içeren egzersizleri akılınızdan bile geçirmediniz değil mi J
- Basketbol,voleybol gibi topun özellikle karnınıza çarpma riskinin olduğu sporlar… Her türlü ihtimali düşünüp bebeğinizin ve sizin sağlığınızı düşünmelisiniz.
- Dalış, dağcılık , dövüş gibi egzersizlerden de uzak durmalısınız…
- Binicilikte bisikletle aynı riski taşıdığı için en azından bu dönem içinde tercih edilmemeli…
Peki anne adaylarının spor ve egzersiz yapmalarının faydaları neler?
- Yorgunluğunuzu azaltır.
- Ağrılarınızı hafifletir.
- Hamilelik döneminde sık sık yaşanan kabızlık sorununu çözer.
- Diyabete iyi gelir.
- Bu dönem boyunca yapılan egzersizler doğum anında kolaylık sağlar.
- Doğum sonrası rahatlığı da unutmamak gerekir…
- Ve tabi ki hem sizin hem bebeğinizin sağlığını korur!
-
İkiz gebelik ve riskleri
Günümüzde kısırlık tedavilerini yaygın kullanılması sonucu çoğul gebelikler daha sık görülmektedir.
Bizm de kliniğimizde tedavi alıp ikiz, üçüz, dördüz hatta beşiz gebe kalan ve takip ettiğimiz çok sayıda hastamız mevcut.
En fazla ikiz gebelikleri görüyoruz. Gerek dışarıdan gelen, gerek kliniğimizden tedavi sonucu çoğul gebelik elde etmiş hastalarımıza ilk söylediğimiz artık ‘’riskli’’ gebe olduklarıdır ve takibini ona göre yaparız.
İkiz gebeliklerde, tekil gebeliklere göre tüm gebelik riskleri artmaktadır.
Düşük,
erken doğum,
erken su gelmesi,
gebeliğin yüksek tansiyonu,
plasentanın önde yerleşimi (plasenta previa),
plasentanın erken ayrılması,
bebeklerde organ sakatlıkları,
kromozom bozuklukları,
bebeklerden birinin ya da ikisinin anne karnında ölümü riskleri artıyor. Bu nedenle özel takip gerekiyor.
En fazla gördüğümüz komplikasyon ise erken doğumdur. İkizler genellikle 36-37. Haftada, üçüzler 33. Haftada, dördüzler ise 31. Haftada doğar. Bu nedenle bebeklerin doğumdan sonra bir süre yenidoğan yoğun bakıma alınması gerekir.
Bildiğiniz gibi ikiz gebelikler tek yumurta ve çift yumurta ikizlikleri olarak ayrılır. Tek yumurta ikizleri birbirine tıpatıp benzeyen kardeşlerken ve cinsiyetleri her zaman aynıyken, çift yumurta ikizleri ayrı iki batında doğmuş kardeşler kadar birbirine benzer ve cinsiyetler aynı olmak zorunda değildir.
Tek yumurta çift yumurta ayrımı gebelik takibinde çok çok önemli. Çünkü tek yumurta ikizlikleri her zaman daha riskli seyrediyor.
Bu ayırım en güzel ilk 14 hafta içinde ultrasonla yüksek doğrulukla yapabiliyoruz. 14. Haftadan sonra da ayırabiliriz, ama net ayrım yapma başarımız bu haftadan sonra biraz azalır.
Gerek ikizliğin tipinin ayrımı, gerekse organ sakatlıklarının dışlanması açısından tüm çoğul gebeleri ayrıntılı ultrason muayenesi ile değerlendiriyoruz. Lütfen ayrıntılı ultrasonu ihmal etmeyin.
Tek yumurta ikizlerinde gebelikte yukarıda saydığım olumsuz durumlara ilave olarak ikizden ikize transfüzyon sendromu, akardiyak ikizlik ve yapışık ikizlik gibi ölümcül komplikasyonlar da gelişebilmektedir. Tekrar ediyorum, ikizden ikize transfüzyon sendromu, akardia ve yapışık ikizlik sadece tek yumurta ikizlerinde gözlenir, çift yumurta ikizlerinde gözlenmez.
Tüm bu risklerden ötürü ikiz gebeliklerin takibinin riskli gebelikler konusunda uzman bir hekim gözetiminde yapılması gerekir. Ayrıca doğumun mutlaka yenidoğan yoğun bakım imkanı olan bir hastanede gerçekleştirilmesi gerekir.
Sağlıklı günler dilerim.
Doç. Dr. Yavuz ŞİMŞEK tarafından yazılmıştır.
-
Hamilelik çatlaklarını önlemek için su için
Hormonal değişim, derinin gerilmesi ve kilo artışı hamilelik döneminde ciltte çatlaklara ve lekelere sebep oluyor. Ancak hamilelik döneminde çatlak oluşumu, dengeli beslenme, bol su içme ve vücudun iyi nemlendirilmesiyle önlenebiliyor
Hamilelikte hızlı ve alınması gerekenden fazla kilo alan kadınlarda, gebeliğin son 3 ayında karın, göğüs, bel ve kalça bölgelerinde çatlaklara rastlanıyor. Çatlaklar açık ten renkli, lekeler ise esmer kişilerde daha belirgin şekilde görülüyor. Lekeler gebeliğin erken dönemlerinde ortaya çıkıyor, şiddeti ise lohusalık döneminde hafifliyor. Peki hamilelik döneminde oluşan bu çatlaklar ve lekelerden kurtulmanın sırları neler?
Hamilelik döneminde çatlak oluşumu, dengeli beslenme, bol su içme ve vücudun iyi nemlendirilmesiyle önlenebiliyor. Hamilelik sonrası çatlak tedavisinde ise lazer, dermoroller ve kimyasal peeling gibi etkili yöntemler öne çıkıyor. Hamilelik dönemindeki bir başka önemli cilt sorunu olan leke tedavisinde C vitamini ve fitik asit gibi bitkisel içerikli doğal ürünlere başvuruluyor.
Leke tedavisine lohusalık döneminden sonra başlanması gerektiğini söyleyen Medical ParkBahçelievler Hastanesi Dermatoloji Uzmanı Yrd. Doç. Dr. Gökhan Okan, hamilelikte oluşan çatlak ve lekelerden kurtulma yollarını anlattı:
ÇATLAK BİR ÇEŞİT DERİ YIRTILMASI
“Çatlak, derinin aşırı gerilmesine bağlı olarak, cildin elastin ve kolajen dokularındaki tahribat sonucunda ortaya çıkan bir çeşit deri yırtılmasıdır. Çatlaklar ilk oluştuklarında pembemsi görünümdedir, zamanla bu pembe çizgiler mora, soluklaşarak beyaza dönüşür. Çatlaklar sadecerenk değişikliği şeklinde değil, aynı zamanda deride kabarık veya çukurlaşma şeklinde görüntü bozukluğuna da neden olabilir.
Hamilelik çatlakları ÇATLAKLAR AÇIK TENLİLERDE DAHA SIK GÖRÜLÜR
Çatlaklar özellikle açık tenli kişiler, gelişme çağında ani kilo alan ve hızla boyu uzayan gençler, doğum nedeniyle karnı gerilen anneler ve genetik yatkınlığı olan kişilerde sık görülür. Gebelik çatlakları gebeliğin son aylarında en belirgin halini kazanır. Uzun süreli kortizonlu krem kullananlar ve sistemik kortizon tedavisinde olan kişiler çatlak gelişmesi açısından risk grubundadır. Karın, kalça, kolların iç yüzeyleri ve göğüs uçları çatlakların sık görüldüğü bölgelerdir. Gebelik öncesinde spor yapanlarda ve sigara içmeyenlerde çatlaklar daha az görülür.
GEBELİKTE DENGELİ BESLENME, ÇATLAK OLUŞUMUNU AZALTIR
Gebelik döneminde çatlak oluşmasını tamamen önleyecek bir yöntem bulunmamaktadır. Dengeli beslenmek, hızlı kilo alıp vermekten kaçınmak, düzenli ama çok zorlayıcı olmayan egzersizler, vücudun nemlenmesine önem vermek, çatlakların oluşumunun azalmasında etkilidir. Özellikle banyo sonrası mutlaka nemlendirici krem sürülmelidir. Derinin nemini, yağını artıran, elastikiyetini koruyan genellikle lokal kullanılan bir takım ürünlerle olabildiğince az oluşması sağlanabilir. Ancak mutlaka hekim kontrolünde kremler kullanılmadır.
ÇATLAKLARA KİMYASAL PEELİNG’LE VEDA EDİN
Hamilelik sonrasında ise çatlak tedavisinde kimyasal peeling, dermoroller, lazer, çeşitli dermokozmetik kremler kullanılır. Medikal olarak tretinoin (vitamin A) ve meyve asidi içeren ürünler tedavi edicidir. Vitamin A içeren ürünler emzirme süresince kullanılmamalıdır. Tedavide cilt tipi, çatlağın evresi, genişliği, bölgesi, mevsim gibi çeşitli faktörler göz önüne alınmaktadır.
Çatlaklar üç evrede gelişir: Başlangıç evresinde taze, yani renkleri mor veya soluk kırmızıdır. Bu aşamada dokuda kan dolaşımı artmıştır. Dokuda düzensiz salgılanan kolajen ve elastin üretimi tedaviyle kontrol altına alınabilecek düzeydedir. Bu evrede yapılacak tedaviler yüz güldürücüdür. Daha sonra kırmızı görüntü kendini beyaza bırakır. Beyaz aşamada yapılan tedaviler daha zor ve uzun sürede yanıt alınabilecek tedavilerdir. Ama yine de tedaviye her safhada başlamakta fayda vardır.
LEKE TEDAVİSİNE LOHUSALIK BİTİNCE BAŞLAYIN
Hamilelik döneminde kadınların yaşadığı cilt sorunlarından biri de lekelenmelerdir. Lekeler esmerlerde daha belirgindir. Gebeliğin erken dönemlerinde başlar, lohusalık dönemlerinde şiddeti hafifler. Hormonal değişim ve genetik faktörler lekelere zemin hazırlar.
Lekeler gebelik ve lohusalık döneminde vitamin C ve fitik asit gibi bitkisel içerikli doğal ürünlerle tedavi edilir. Lohusalık bitiminde ise kimyasal içerikli renk açıcılar ve peeling yöntemiyle lekelerde belirgin şekilde azalma sağlanır. Peeling işlemiyle lekelerde açılma sağlanırken aynı zamanda cilt de parlaklık ve sağlıklı bir görünüme kavuşur.”
Kaynak: Posta.com.tr