Etiket: hamile

  • Kök hücre ile çocuk yapabilme 2013

    Kök hücre ile çocuk yapabilme 2013

    Kök hücre ile sperm üretme sayesinde kanser tedavisi gören veya zayıf sperme sahip olan erkekleri baba olma hayallerine kavuşturacak

    Testislerden alınan doku örneklerini laboratuvar ortamında geliştiren uzmanlar, döllenmeye imkan veren sperm üretmeyi başardı.

    Dünya ‘kök hücre’ araştırmalarını büyük bir heyecanla takip ediyor. Henüz deney aşamasındaki çalışmaları yürüten araştırma merkezleri, tedavi amaçlı uygulamalara da imza atıyor. Bunların bazılarında elde edilen başarılı sonuçlar, bilim adamlarını daha da umutlandırıyor. Ancak bu münferit sonuçlara bakarak kök hücre ile kanser, alzheimer, parkinson, felç ve benzeri çaresiz hastalıklar yenilmek üzere” demek için henüz çok erken.

    Erkek kısırlığını yakın gelecekte bitirecek gelişme

    Kök hücre araştırmaları Türkiye’de de yapılıyor. Yağ dokusu kaynaklı yetişkin kök hücre çalışmaları yapılmakta, “Kök hücre çalışmalarının en önemli amacı günümüzde tedavi imkanı olmayan kronik hastalıkları, kanseri, yaşam kalitesini düşüren alzheimer ve parkinson gibi nörodejeneratif hastalıkları tedavi etmek ve organ yetmezliğinden kaynaklanan problemleri gidermektir. Hedeflenen amaç bugün tam anlamıyla gerçekleşmemiş olmasına karşın elde edilen gelişmeler bu ölümcül hastalıkların yakın gelecekte kök hücreler kullanılarak tedavi edilebileceğini göstermektedir

    Kök hücre çalışmalarının tek amacı uygun şartlarda uygun kişilere hücre nakli yaparak hastalıkların tedavi edilmesi değil. Tedavi edici ilaçların geliştirilmesi ve hastalıkların daha iyi tanınması da hedefler arasında.

    -Kök hücre çalışmalarında neler hedefleniyor ?

    Kök hücreyi yapabilmeyi yardımcı üreme teknikleri sağlıyor. Kaynak embriyo ya da embriyo dışı dokular. Embriyodan elde edilen kök hücrelere inanarak bu işe başladık. Bilimde ileriyi hayal edebilmek ve görebilmek önemlidir. Ama hayal bilgiler doğrultusunda oluşmalıdır.

    Hedef, bugün için tedavisi imkansız hastalıkların tedavisini sağlamak. En önemlisi, kısırlıktan önce, hayatı tehdit eden ve bugün için net bir tedavisi olmayan hastalıkları tedavi etmek. Çevremizde çok fazla kanserli var. Önemli bir kısmı yemek borusu kanseri. Tedavisi yok. Acaba kanser tedavisinde kullanılabilecek bir yöntem olabilir mi ?

    Ayrıca ilerleyici romatizmal hastalıklar, alzheimer ve parkinson gibi ilerleyici beyin hastalıkları var. Bunlar kanserden daha ağır. Kanserde en azından, kişi belli süre acı çekip sonra kaybediliyor. Ama ilerleyici beyin hastalıkları, bütün yaşam boyunca devam ediyor. Stefan Hawkinks, inanılmaz bir beyin ama ALS hastası. Suna Kıraç da öyle. ALS’li çok hasta var Türkiye’de. Bunların yanında çocuklarda sık görülen lösemi gibi kanser tipleri. Acaba hücre ve doku nakli kanser tedevisi için bir alternatif olabilir mi ?

    Bugün için şeker hastalığı çok önemli. İnsanı kısa sürede öldürmüyor, ama yaşam kalitesini çok azaltıyor. Yaşam kalitesini azaltan başka hastalıklarda da aynı şekilde kullanılabilecek mi diye düşünerek yola çıktık.

    Bugünkü ileri teknolojiye rağmen tedavi edilemeyen iki grup hasta var. Biri hiç sperm üretimi olmayan erkekler. Testislerden biyopsi alınsa dahi, hiç sperm gelişimi olmayan erkekler var. Bunlarda büyük ihtimalle genetik faktörler, spermi oluşurken belli bir noktada durduruyor. Bloke ediyor. Bu blokajın ötesine geçirebilir miyiz? Daha ileri hücreler elde edebilir miyiz ? Bugün için cevap hayır. Bir sürü şey denendi ama hiçbiri bu tür erkeklerin tedavisine imkan vermiyor.

    Sperm üretimi olmayan erkeklerde, kök hücreden sperm hücrelerini elde edebilmeyi hedefleniyor. Bu birden hareket eden sperm hücrelerini elde etmek anlamında değil. Dölleyebilecek özellikte olan, daha ilkel de olsa sperme giden o ara hücreleri elde edebilmek ve bunları kullanarak döllenmeyi sağlamak.

    Kadınlarda da, yaşlanmış, yumurta sayısı azalmış ya da bitmiş olanları tedavi edilememektedir. Acaba bu kadınlarda da olgun bir yumurtayı değil ama, olgun yumurtanın önceki hücrelerini kök hücreden elde edip sonra bunları olgunlaştırarak kullanabilir miyiz diye düşünülmektedir. Fakat bu uzak bir hedeftir.

    -Hükümetin bu çalışmalara bakışı ?

    Çok gelişmiş olduğunu iddia eden birçok ülkede uygulanmayan ama insanlığın faydası için olan uygulamalar bugün Türkiye’de uygulanabiliyor. Türkiye’de başkasına ait sperm ve yumurta kullanılmıyor. Bu, birçok yönüyle tartışılabilir. Ama Türkiye’de embriyoda genetik tanı yapmaya müsade ediliyor. Bu çok önemli. Bu tıbba aydın bir bakış açısıyla yaklaşıldığını gösteriyor. Şu anda Sağlık Bakanlığı’nın insan klonlamasına karşı tamamen negatif baktığı kesin. Cinsiyet tayinini yasakladığı kesin. Ama bunun dışında şarlatanca olmayan ama insanlığın hayrına olabilecek çalışmaları kesinlikle destekleyeceğini düşünülmektedir. Burada embriyolardan elde edilen kök hücreler ne kadar etiktir diye bir tartışma konusu olabilir. Bakanlığımızın ve diğer ilgili mercilerin, araştırma ve insan sağlığını tedavi etme amaçlı ise buna sıcak bakacağını biliyorum. Kullanılamaz diye bir karar çıkmaz.

    KÖK HÜCRE NEDİR ?

    Kök hücreler, ‘yetişkin’ ve ‘embriyonik’ olmak üzere ikiye ayrılıyor. Yardımcı üreme tekniklerinde arta kalan ya da kullanılamayacak durumda olan embriyolar, çiftlerden izin alınarak kök hücre çalışmalarında değerlendirilebiliyor.

    Hücre, bir canlının en küçük hayati parçası. Canlının sağlığı, hücrelerin yeterince kendini yenilemesine, özelliklerini kaybetmemesine ve hastalık yapıcı her türlü unsura karşı dirençli olabilmesine bağlı. Kök hücreyi insan sağlığı için son derece önemli kılan sebep, sınırsız çoğalma özelliğine sahip olması. Uygun ortamı bulduğunda organ ve dokuyu oluşturan hücre tiplerine dönüşebiliyor. Kök hücre, gereken organlarda hücre yenilenmesine ve bazı hasarlı dokuların iyileşmesine imkan tanıyor. Kök hücreyle ilgili çalışmalar aslında 50 yıl öncesine dayanıyor. Kemik iliğindeki yetişkin hematopoetik kök hücrelerin kan hücrelerine dönüştüğünün keşfi, kan kanserinde dönem noktası oluyor. Günümüzde kemik iliğindeki kök hücrelerin kan haricinde kas, kemik ve damar hücrelerine dönüşebildiği görüldü. Ayrıca yetişkin tip kök hücrelerin, sadece kemik iliğinde değil; sinir, kas, karaciğer, göz ve deri gibi organ ve dokularda bulunduğu da artık biliniyor. Arayışlar sonucunda 1998’de insan embriyosundan kök hücre elde edildi. Bu bir çığırdı. Çünkü, embriyonik kök hücreler, yetişkin kök hücrelerdeki sınırlılığın aksine, insan vücudundaki tüm hücre türlerine dönüşebilme özelliğine sahipti. Emriyonik kök hücreler, yetişkin kök hücrelerden daha elverişli olmasına rağmen, kanser oluşma riski, doku uyumu problemi ve etik kaygılarla kliniklerde test amaçlı kullanılmaya başlanmadı. Son zamanlarda yapılan araştırmalarda yağ dokusunda da yetişkin tip kök hücreler olduğu belirlendi.

    Testis dokusu alındı
    Nature Dergisi’nde yayınlanan araştırmaya göre, Takehiko Ogawa başkanlığındaki ekip, testisten alınan dokulara gerekli protein ve diğer besinleri vererek sperm oluşmasını sağladı. Buluşun özellikte kanser tedavisi gören erkeklere yeniden çocuk sahibi olma imkanı vereceği söyledi. Ayrıca dokudan elde edilen spermin, dünya çapındaki milyonlarca kısırlık tedavisi gören erkek için de umut ışığı olduğu belirtildi.
    Buna göre tamamen kısır veya döllenmeyi sağlayamayan zayıf sperme sahip olan erkeklerin spermleri laboratuvar ortamında geliştirilecek. Böylece erkeklerin kısırlığı tamamen tarih olacak ve başka birisinden sperm almalarına gerek kalmayacak. Tekniğin ayrıca donmuş testisler üzerinde bile işe yaradığı belirtildi. Ogawa, “Bir sonraki hedefimiz kadın için laboratuvar ortamında yumurta üretmek” diye konuştu.

    Henüz çok az hastada denenen ve bir kısmında olumlu neticeler alınan uygulamaların hala araştırma aşamasında ve gelişmeler umut verici. Ergenliğe girmeden önce kanser tedavisi geçirmek zorunda olan erkek çocukları için ileride çocuk sahibi olabilmeleri amacıyla, ‘Kök hücreden sperm hücrelerinin üretilmesi yolunun açıldığına’ dikkati çeken aratırmacılar, “Bu yöntemle, kanser tedavisi öncesi testis dokusu dondurularak, tedavi sonrasında sperm hücresi üretebilen kök hücreleri geri nakletmek mümkün oldu” diye konuştu.

    Kök hücreden sperm üreten hücre!

    İnsan embriyonik kök hücresinden, sperm ve yumurta hücresinin üretimini sağlayan germ hücreleri elde edildi.

    Bu buluş sayesinde, erkek sperm ve dişi yumurta hücrelerinin üretimi ile başlayan insan gelişiminin, şimdiye kadar sır olarak kalmış bir çok noktası aydınlatılabilecek. Bu sayede genetik hastalıkların çocuğa geçiş süreci daha iyi anlaşılabilecek ve önleminin alınmasının farklı yolları bulunabilecek.

    Yumurta ve sperm hücrelerinin üretilimin sağlayan germ hücrelerinin bunu nasıl yaptıklarının, bunun yapılması sırasında hangi genlerin ve yolların kullanıldığının bilinmediğini, genetik yapıların farklı olmasından ötürü, bu gelişimi hayvan germ hücrelerinden anlamanın da mümkün olmadığı bir gerçektir.

  • En kötü evlenme nedenleri

    En kötü evlenme nedenleri

    Aşk evliliği birlikteliklerin en güzelidir diye düşünülür. Kendimizi kandırmayalım, insanlar günbegün aşk dışında nedenlerle de dünya evine giriyor. Aşağıda saydıklarımıza göz gezdirdikten sonra, hâlâ fırsatınız varken tekrar düşünün. Düğün davetiyelerini bastırmış olsanız bile. Yıllarca sürecek mutsuzluk ağır bir bedeldir.

    Ebeveynleri mutlu etmek
    Yanında birisinin olduğunu, artık düzenli bir hayat sürdüğünü bilmeleri annenle babanı rahatlatacaktır elbette. Gerçekçi ol; onların asıl düşündüğü torun sahibi olmak.

    Eşcinsel olmadığını kanıtlamak
    Cinsel tercihini ister kendine ister başkalarına kanıtlamak amacıyla olsun, bu yüzden evlenmek büyük bir hatadır.

    Hamileyim
    Hamile kaldığını öğrenmek ürkütücüdür. Tek başınayken hamile olmak daha da ürkütücüdür. Ama bu durumdayken alelacele adım atılan evlilikler hemen her zaman kötü sonuçlanmıştır.

    Analı babalı büyüsün
    Çocuğunun sevgi dolu iki ebeveynli bir ailede yetişmesini istemek doğal bir istektir. Lakin karşına doğru partner çıkana kadar beklemek en doğrusu.

    Çok uzun süredir birliktesin
    Biriyle çıkıyorsun ve ilişkiniz fena gitmiyor. Seni sevdiğini de söylüyor. Peki bu adamla evlenip onunla birlikte yeni bir düzen kurmak kötü bir fikir mi? Eğer bunu tüm kalbinle istemiyorsan, muhtemelen öyledir.

    Borçtan kurtulmak
    Birikmiş kredi kartı borçları, sonu gelmeyen taksitler, icra memurlarının kapıya dayanacak olması… Paralı bir erkekle evlenmek, bataktan kurtulmanın en kısa yolu gibi görünebilir. Ama mutluluğun parayla satın alınamadığı gerçeği günümüzde hâlâ geçerli.

    Baba ocağından kurtulmak
    Evlilik, ebeveyn baskısından ve ev hapishanesinden çıkış bileti değildir. Eğer anne babanla yaşamaya daha fazla katlanamıyorsan, ortaklaşa bir eve çıkabileceğin birilerini bul.

    Yapman gereken buymuş
    Genç kızlar eninde sonunda evlenmeleri gerektiği bilgisiyle yetiştirilir. Boşver bunları. Yetişkin bir kadınsın, ne istiyorsan onu yap.

    Kariyer desteği
    Evli olmak bazı meslek kariyerlerinde aranan bir özelliktir. Yine de, imzayı atmadan önce tekrar düşün: Boşanmak durumunda kaldığında, acaba söz konusu kariyerin nasıl etkilenecek.

    Herkes evleniyor
    Tüm arkadaşların dünya evine girdi, geriye stepne gibi bir tek sen kaldın. Baskıya diren ve kendi yolundan git. Doğru zamanı geldiğinde aşk karşına çıkacaktır.

    Masallardaki düğün
    Şaşaalı bir düğünün merkezinde olmak, gelinlik giymek kuşkusuz çekici bir düşünce. Ama arkasından ömür boyu aşk ve mutluluk gelmeyecekse, neye yarar? Kim Kardashian’a bir sor istersen.

    Bebek yapmak
    Geleneksel sıralamayı izleyecek olursak, önce aşk gelir. Sonra evlilik, ardından da bebek. Belki de sen geleneksel türden bir insan değilsindir.

    Habertürk

  • Bitki çayları kilo vermede yardımcı

    Bitki çayları kilo vermede yardımcı

    Dr. Yasemin Bradley, zayıflamaya yardımcı en önemli bitkisel takviyenin bitki çayları olduğunu söylerek bitki çaylarının kullanımı konusunda önemli bilgiler verdi

    Dr. Yasemin Bradley, “Birçok nedene bağlı olarak gelişebilecek şişmanlığı besleyen kişisel etkenlerin başında yeme düzeni bozukluğu ve hareketsizlik geliyor. Şu ana kadar şişmanlığı önleyecek bir ilaç ya da aşı henüz geliştirilemedi. Piyasada ise zayıflattığı söylenen birçok zararlı kimyasal içeren kapsüller bulunuyor. Bu kapsüllerin içerikleri net olmadığı gibi kullanımı ölümcül sonuçlar doğuruyor. Bu ilaçların içeriklerinin tamamen bitkisel olduğu söyleniyor ancak incelendiğinde sonucun bu yönde olmadığı görülüyor. Bu noktada zayıflama ve kilo kontrolünü destekleyici olarak bitki çaylarının kullanımını öneriyoruz. Uzman firmalar tarafından üretilmiş, içeriği belli bitki çayları, günlük hayatımızda sağladığı kullanım kolaylığı ile beslenme programlarının vazgeçilmezi olarak yerini alıyor. İçerikleri ile vücutta yağ birikiminin engellenmesini, vücuttaki ödemin atılabilmesini, şeker metabolizmasının düzenlenmesini, bağırsaklarda besinlerin kalış süresinin kısaltılmasını sağlayan çaylar kilo kontrolüne yönelik uygulamalarda daha hızlı ve kalıcı sonuçlar alınmasına yardımcı oluyor.” dedi.

    Hangi bitki çayı zayıflatır Tıklayın !!!

    Bradley bitki çayları konusunda uyarıda bulunarak “Ancak bitki çaylarında da önemle altı çizilmesi gereken bir konu var. Güvenilir şekilde el değmeden paketlenmiş ürünleri tercih etmek, sağlımızı korumak adına atacağımız “bitki çayı kullanımı adımlarının” başında gelmeli. Açık olarak satılan ve kaynatılarak kullanıma sunulan bitkilerin üzerlerindeki küf, bakteri, ilaç kalıntısı ve fiziksel kirlilikler gibi tehlikeler asla göz ardı edilmemeli.Bir diğer önemli nokta ise hangi çayın, hangi bitkinin hangi etkiye karşı kullanılması gerektiğini bilmekten geçiyor. Burada ise biz hekimlerin, uzmanların ve bitki çayı üreten markaların tavsiyelerini dinleyerek ilerlemek gerekiyor.İçeriği tam olarak bilinmeyen, kuvvetli biyolojik sonuçlara yol açabilecek bitkileri kullanmadan önce yeterince araştırma yapmak şart. Yanı sıra bitki çayını kullanacak kişinin yaş grubu, ergenlik, hamilelik gibi özel durumları da göz önünde bulundurmak gerekiyor. Örneğin; hamileler için kafein içermeyen beyaz çay gibi ürünler tavsiye edilirken, ergenlik çağındaki bireylere ise vitamin ve mineral içerikli çaylar önerilmelidir” dedi

    Hangi çaylar zayıflamaya yardımcı?
    • Yeşil ve beyaz çay; Yağ yakıcı etkileri bilimsel olarak kanıtlanmış bu çaylar, zengin kateşin içeriği ile zayıflama sürecinin vazgeçilmezleri arasında yer alıyor.
    • Mate, kekik, biberiye içerikli çaylar; yağ yakıcı etkilerini yoğun olan bu bitkiler, değişik lezzetler ile harmanlanmış olarak kullanıma sunuluyor.
    • Barut ağacı, bağırsakların hzılı boşaltılamasına yardımcı olurken, kiraz sapı, funda yaprağı da vücuttaki ödemin atılmasına yardımcı oluyor.
    • Dut yaprağı ve tarçın kabuğu; şeker metabolizmasının düzenlenmesi ve insülin direncinin kontrol altında tutulması konusunda etkileri ortaya konulmuş bitkiler olarak diyetlerimizde yerini alabiliyor.

  • Hamilelik varisi

    Hamilelik varisi

    Hamilelik sürecinde kadın vücudu sürekli şekil değiştiriyor. Bu değişikliklerin bazıları geçici, bazıları kalıcı oluyor. Kalıcı değişikliklerin başını da varis çekiyor

    Alternatif tıp ve geleneksel tedavi yöntemlerinin kesin sonuç vermediğini, sadece vücutta kısa süreli rahatlama sağladığını kaydeden Dr. Emrullah Hayta, “Hekim kontrolünde yapılmayan bu gibi yöntemler, bilinçsiz uygulamalar sonucunda ciddi rahatsızlıklara neden olur hatta felç gibi ağır sonuçlar doğurabilir” diye konuştu.

    Hayta, kullanılan yöntemlerin, coğrafi koşullar, etnik köken, eğitim ve sosyo-ekonomik faktörler, dini inanışlar, yaşam şekilleri ve kültürlere göre farklılıklar gösterdiğini söyledi.

    “Romatizmal Hastalıklarda Alternatif Tıp ve Tamamlayıcı Tedavi Yöntemleri” konulu tez çalışması kapsamında bir grup arkadaşıyla yaptığı araştırmanın sonuçlarını paylaşan Hayta, araştırmaya katılan bin kişinin yüzde 50’den fazlasının bitkisel tedavi, dua ve masajı en az iki kez kullandığının belirlendiğini söyledi.

    ÖZELLİKLE HANGİ SEBEPLERDEN DOLAYI BU YÖNTEME BAŞVURULUYOR?
    Katılımcıların en fazla kas iskelet sistemiyle ilgili hastalıklar ve psikolojik sorunlarda alternatif tıp ve tamamlayıcı tedavi yöntemlerine başvurduğunu dile getiren Hayta, hem hastaneye gidip hem de bu yöntemlere başvuran kişilerin yüzde 25’inin bunu doktoruna hiç açıklamadığını aktardı.

    AĞRIYAN BÖLGEYE SÜLÜK YAPIŞTIRILIYOR
    Sivas’ta, kas iskelet sistemi ve romatizmal hastalıklarda vatandaşların tedavi amaçlı çeşitli yöntemleri kullandığını belirten Hayta, “Ağrıyan bölgeye ince ip bağlama veya kirli yün sarma, bal sürülmesi, bazı bitkilerin (ısırgan otu, mayıs çiçeği, arpa, limon kabuğu, madımak otu) ezilip ağrıyan yere sürülmesi veya kaynatılarak içilmesi, ağrılı ve şiş bölgeyi ovalama, sülük yapıştırılması, türbe ziyaretleri, bel fıtığında sırta alabalık sarılması sıkça kullanılan yöntemlerdir” diye konuştu.

    Hayta, ekonomik problemler, medya ve çevrenin etkisi, alternatif tıbbın iyi geleceği düşüncesi, tıbbi tedaviden korkma, ilaçların yan etkilerinden kaçınma gibi çeşitli nedenlerle insanların geleneksel tedavi yöntemlerine yöneldiğini söyledi.

    AA

  • Kadınlarda akıntının nedeni ne?

    Kadınlarda akıntının nedeni ne?

    Bazen kadınlarda akıntı sorunu ciddi boyutlarda olabiliyor..
    Kadınlarda vajinal akıntı olması anormal bir durum değildir ve bir hastalık olarak tedavi edilmeye çalışılmamalıdır. Bununla birlikte bu akıntının renksiz veya beyaz olduğu ve belirgin bir koku içermediği durumlar için geçerlidir. Bunun dışında farklı görünen akıntı büyük ihtimalle tıbbi bir sağlık durumunun belirtisidir. Bazen akıntı sorunu ciddi boyutlarda olmayabilir; bununla birlikte bazı kadınlarda renkli ve kokulu akıntılar ciddi sağlık sorunlarının habercisidir. Anormal bir akıntı ile karşılaştığınızda yapmanız gereken bir doktora görünerek tedaviye ihtiyacınız olup olmadığını öğrenmektedir.

    AKINTI RENGİ TAKİP EDİLMELİ

    Vajinal akıntının renk değiştirerek sarı, yeşil veya kanlı olması vücudunuzda bu değişikliği tetikleyen bir şeyler olduğunu göstermektedir. Bu her zaman iyi ve nötr bir değişiklik olmayabilir; bu nedenle bu renkli akıntılara neden olan etmenlerin araştırılması sizin için faydalı olacaktır. Sarı akıntı ciddi tıbbi durumlara bağlı olarak ortaya çıkabilir. Akıntının nedenine bağlı olarak tedavi seçenekleri de değişiklik gösterebilir. Bazı zamanlarda vajinal akıntı stres, vücuttaki toksinler ve sağlıksız yaşam şekline bağlı olarak anormal olabilir. Bu gibi durumlarda kendinizi şanslı olarak görebilirsiniz; çünkü stresi yaşamınızdan çıkardığınızda ve sağlıklı bir yaşam tarzını yakaladığınızda vajinal akıntı problemi kendiliğinden çözüme kavuşacaktır. Bununla birlikte çoğu vakada sarı vajinal akıntı belirli ölçüde tedavi gerektirir. Doktorunuz gözlemlendiğiniz belirtilere bağlı olarak akıntının nedenini saptayacaktır ve sizin için en iyi tedavi yöntemini belirleyecektir.

    Vajinal Akıntı İçin Soğan Suyu tarifi için tıklayın !

    CİNSEL YOLLA BULAŞAN HASTALIKLARA DİKKAT

    Sarı vajinal akıntının en yaygın nedenlerinden birisi de cinsel yolla bulaşan hastalıklardır. Cinsel yolla bulaşan rahatsızlıklar güvenli seks yaşamı olmayan kadınları etkileyebilir. Klamidya, bel soğukluğu, vulvovajinit ve servisit güvenli seks yaşamı olmayan kişilerde görülen cinsel yolla bulaşan hastalıklardan bazılarıdır. Cinsel yolla bulaşan bu sağlık sorunları kadınlarda sarı vajinal akıntılara neden olabilir. Oldukça nadir durumlarda vajinal kanser de sarı vajinal akıntının nedenleri arasında olabilir. Cervisit rahim ağzının iltihaplanmasına verilen addır. Servisit problemi bulunan kadınlarda sarı vajinal akıntının yanı sıra anormal kanamalar, doğurganlık problemleri ve ağrı da gözlemlenebilir. Vulvovajinit de iltihaplı cinsel yolla bulaşan bir rahatsızlıktır. Bu rahatsızlık kadınlar da vulva ve vajina bölgesini etkiler. Vulvovajinit sarı akıntıya veya kahverengi akıntıya neden olabilir. Diğer belirtileri arasında vajinada kuruluk, idrar ve cinsel ilişki esnasında ağrı yer alır.

    Klamidya bakteriyal bir enfeksiyondur ve cinsel ilişki yolu ile bulaşır. Klamidya sarı vajinal akıntının yanı sıra anal akıntı ve göz beyazında sarılaşma gibi nedenlere de yol açar. Bel soğukluğu da cinsel yolla bulaşan bir rahatsızlıktır. Bel soğukluğu sarı akıntının yanı sıra hastalarda ağız lezyonlarına, yanma hissine ve pelvik bölgesi ağrısına da neden olur. Bununla birlikte bu gibi belirtiler ile karşı karşıya kalındığında bir doktora gidilerek doğru teşhisin konuşması en etkili ve doğru yöntemdir. Birçok durumda kadınlar da bu rahatsızlıkların iyileştirilmesi için antibiyotik tedavisi gerekir. Diğer bazı durumlar için ise doğal tedavi yöntemleri işe yarayabilir.

  • Gebelikte cinsel yaşam

    Gebelikte cinsel yaşam

    Dr. Özalp, anne adayının geçirdiği fiziksel değişimler nedeniyle psikolojik sorunlarla karşı karşıya kalırken, baba adaylarının da bu süreçte eşlerine nasıl destek verecekleri konusunda sorun yaşadıklarını kaydetti.

    Gebeliğin, kadının ruh ve beden sağlığını etkileyen önemli bir süreç olduğunu belirten Op. Dr. Pınar Özalp, “Gebelik hormonlarının etkisiyle; kalp damar, solunum, sindirim, kas-iskelet, genital ve tüm diğer sistemlerde bazı değişiklikler ortaya çıkar. Anne adayı bu değişimleri aşama aşama hisseder ve yaşar. Bu süreçte, yeni duruma adaptasyonda güçlükler, bebeğiyle doğum ve doğum sonrası ile ilgili kaygı ve korkular, vücut şeklindeki değişiklik nedeniyle beğenilmeme düşüncesi, gebelik döneminde yaşanan en önemli sorunlardır” dedi.

    Anne adaylarının, gebelik sürecinde özellikle eşi ve yakın çevresinden yeterli desteği görmediğinde, bu sürecin getirdiği doğal değişimleri bir sorun olarak algılayabildiğine dikkat çeken Op. Dr. Pınar Özalp, şunları söyledi:

    “Eşler arasındaki ilişkinin en önemli boyutu olan cinsellik de; bu dönemden ve yanlış inanışlar yüzünden olumsuz etkilenebilir. Çünkü eşler, cinsel yaşamlarındaki olumsuz gelişmeyi çoğu zaman bir problem olarak değil, gebelikte yaşanması zorunlu bir süreç olarak kabullenir. Problem olarak görse bile doktorları ya da çevreleriyle paylaşmaktan çekinir. Zaten konuşulması bile tabu olan cinsellik konusu, konuşulmamak üzere gündeme getirilmez. Oysa ki, cinsellik gebelikten önce nasıl evlilik yaşamının önemli bir parçasıysa, gebelikte de yaşanması gereken durumdur. Çünkü gebelikte düzenli cinsel ilişki, anne adayının psikolojik durumuna ve gebelik sürecine olumlu etkiye sahiptir.”

    CİNSEL İLİŞKİYE ENGEL SORUNLAR ÖNEMSENMELİ
    Sağlıklı bir gebeliğin; düşük, bebekte sakatlık ve erken doğum gibi sorunlara yol açmadığını, gebelik takibi süresince herhangi bir problem yaşanmamışsa, doğuma bir ay öncesine kadar cinsel ilişkiye girilebileceğini belirten Özalp, “Ancak bu dönemde eşler arasında destek ve anlayış çok önemlidir. Gebelikte; düşük ve erken doğum tehlikesi, bazı plasental hastalıklar, bazı enfeksiyonlar ve rahim ağzı yetmezliği gibi sorunlar varsa, gebelik döneminde cinsel ilişki kısıtlaması getirilebilir” diye konuştu.

    DOKTORUNUZLA KONUŞMAKTAN ÇEKİNMEYİN
    Anne adaylarının eşleriyle birlikte, cinsellik hakkındaki endişe ve ön yargılarını mutlaka doktoru ile paylaşması gerektiğini de sözlerine ekleyen Op. Dr. Pınar Özalp, “Sorunların çözümüyle ilgili ilk adım, bu şekilde atılmış olacaktır. Doktoruyla gerekli şekilde konuşarak, gebelikte yaşayacağı tüm değişiklikleri önceden öğrenen anne adayları, normal ve normal olmayan süreçlerle ilgili bilgi sahibi olacak ve cinsel yaşamına adapte olması kolaylaşacaktır” ifadelerini kullandı.

    İHA

  • Gebelik reflüsü

    Gebelik reflüsü

    Gebelik sırasında yaşanan reflü semptomlarının zamanında ve doğru tedavisi yapılmazsa yaşam konforu bozulabilir, süreç keyifsiz bir deneyim haline gelebilir.

    Gebelik döneminde en çok şikayet edilen yakınmalardan biri de reflü. Peki yaşanan bu şikayetin kaynağı ne, kalıcı mı ve nasıl tedavi edilir? Bu soruların yanıtlarını Anadolu sağlık Merkezi’nden iç hastalıkları ve gastroenteroloji uzmanı Prof. Dr. Melih Özel verdi.

    Gebelik reflüsünün belirti ve bulguları neler?
    yemek borusunda, göğüs kemiğinin hemen arkasında mideden boğaza kadar uzanan bölümde yanma, ağıza acı-ekşi tatta bir sıvının gelmesi tipik belirtileri. Bunların dışında inatçı öksürük ve nefes alıp verirken hışırtılı solunumun varlığı gibi tipik olmayan bulgular da gözlenebilir. Gebelerin yüzde 50-80’inde yeni başlayan reflü semptomları veya var olan reflü belirtilerinin şiddetlendiği görülür.

    Hangi anne adayları risk altında ?
    Çok sayıda gebelik öyküsü olan kadınlarda ve ileri yaşta gebeliklerde daha sık ortaya çıkar. Reflünün oluşma mekanizması; özofagus adalesinin hareket fonksiyonları, yemek borusu alt ucunda bulunan ve kapak görevi gören adalenin kasılma gücü ve midenin boşalma işlevleriyle yakından ilişkili. Genişleyen rahim hacminin yarattığı karın içi basınç artışı ve mideye yarattığı baskı da unutulmamalı.

    Tanı için özel bir tetkike ihtiyaç var mı?
    Hastalığın tanısında kullanılan endoskopik tetkik, son derece nadir durumlarda gerekir. Reflü tanısında kullanılan diğer bir yöntem de yemekborusu içinden yapılan pH takibi. yemek borusunun ilaçlı filminin çekilmesi radyasyon etkisi nedeniyle kullanılmaz. Dolayısyla gebe bir kadında reflünün değerlendirilmesi hekimin klinik deneyimlerine dayanır.

    Reflü belirtileri ortaya çıktığında gebe ne yapmalı?
    Hafif reflü belirtileri ve bulguları hastanın diyetini, yaşam tarzını gözden geçirmesiyle kontrol altına alınabilir. Bulantıyı ve kusmayı tetikleyebilecek, kötü kokulu, rahatsız edici gıdalardan uzak kalmak, acı, baharatlı, ekşi gıdaları sınırlamak; soğan- sarımsak ve baharatlı sebzelerden kaçınmak, çay ve kahve tüketimini azaltmak, gazlı ve karbonatlı içeceklerden, meyve sularından uzak durmak, alınabilecek diyetönlemleri.

    Anne adaylarına neler tavsiye edersiniz?
    Akıldan hiç çıkarılmaması gereken önemli unsurlardan biri, hastalar arasında çok önemli farklılıklar olabileceği. Bir gebe kadına çok dokunan yiyecek bir başkasını rahatsız etmeyebilir. Dolayısıyla reflü semptomları olanların kendilerine dokunan yiyecek ve içeceklerle ilgili gözlemde bulunması, not tutması, saptadıkları gıdaları doktoruyla paylaşarak tavsiye istemesinde büyük yarar var.

    Gece yatarken ayakların 20 cm. kadar kaldırılması, sıkı ve karın içi basıncını artırabilecek giysiler giyilmemesi, yemek yedikten hemen sonra yatılmaması gibi önlemler de önem taşır. Hastalığının diyet ve yaşam tarzı düzenlemeleriyle kontrol edilememesi durumunda hekiminiz tarafından gebelikte güvenle kullanılabilecek ilaç tavsiyesi alabilirsiniz.

  • Türkiye’de kadınlar kalbinden dertli

    Türkiye’de kadınlar kalbinden dertli

    Avrupa’da kalp ve damar hastalıkları ile koroner kalp hastalıklarından kaynaklanan ölüm oranlarında Türk kadınları ilk sırada yer alıyor

    Kocaeli Üniversitesi (KOÜ) Kardiyoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Dilek Ural, Türk kadınlarında kalp ve damar hastalıklarından ölüm oranının gelişmiş ülkelere göre çok daha yüksek olduğuna dikkati çekerek “Avrupa’da kalp ve damar hastalıkları ile koroner kalp hastalıklarından kaynaklanan ölüm oranlarında Türk kadınları ilk sırada yer alıyor. Ayrıca bu, yaşıtların ve hemcinslerinden ortalama 8-10 yıl daha erken gerçekleşiyor” dedi.

    Ural, bunun en önemli nedeninin, kalp ve damar hastalıklarına yol açan risk faktörlerinden hipertansiyon, kolesterol yüksekliği ve sigaradan ziyade özellikle kilo fazlalığı ve diyabet riskinin fazlalığına bağlı olduğunu anlattı.

    Türkiye’de diyabet sıklığının yüzde 14’leri bulduğunu, bunun da çok ciddi bir oran olduğunu vurgulayan Ural, “Özellikle Kocaeli ve bölgesinde yapılan çalışmalarda, erişkinlerin yüzde 50’sinde, ’şişmanlık’ dediğimiz derecede kilo fazlalığının olduğunu görüyoruz. Sadece yüzde 18 civarında az bir grup gerçekten normal kilolu” diye konuştu.

    Ural, buradaki en büyük sıkıntının, kadınların evlilikle beraber daha hareketsiz bir hayata girmeleri ve hamilelikte aldıkları kiloları doğumdan sonra verememelerinden kaynaklandığına dikkati çekerek, “Yine en önemli sorunlardan bir tanesi, yanlış beslenme ve egzersiz eksikliği. Bunlar arasında en zor mücadele edileni egzersiz eksikliği” ifadelerini kullandı.

    ‘EGZERSİZ YAŞAM TARZI OLMALI’

    Prof. Dr. Ural, Türk toplumunda kalp ve damar hastalıklarını önlemenin en önemli yönteminin, egzersiz ve doğru beslenme alışkanları edinmek olduğunu vurgulayarak, şunları kaydetti:

    “Erkeklerimizden farklı olarak, kadınlarımız arasında sigara alışkanlığı çok yüksek değil. Özellikle Sağlık Bakanlığı’nın sigara ile mücadelede yürüttüğü başarılı kampanyalar sonrasında gerçekten önemli ölçüde kalp ve damar hastalığı risk faktörünü çok ciddi oranda azaltmayı başarabildik. Şu anda bakanlığın da üzerinde en çok durduğu konu, obezite ve kilo fazlalığı. Bu son derece doğru bir hedef. Çünkü şu anda sağlığımızı en fazla tehdit eden durum bu.”

    AA

  • Gebelikte Cinsellik

    Gebelikte Cinsellik

    Gebelikte seksin daha heyecan verici, daha doyurucu olduğu, hatta aynı seansta birden fazla orgazm yaşandığı gebeler tarafından bildirilmektedir.

    1- Pek çok çift gebeliğin özellikle ilk üç ayı içerisinde cinsel ilişkiye girmenin düşüğe sebep olabileceğini düşünmektedir. Fakat bu dönem içerisinde gerçekleşen düşüklerin pek çoğu cinsel ilişkiyle ilgili değildir. Bu düşükler genellikle gelişmekte olan fetüsteki genetik bozukluklara bağlıdır.

    2- İlişki esnasında erkeğin penisi fiziksel olarak bebeğe temas etmez. Çünkü bebek rahim kasları ve kese sıvısı tarafından oldukça iyi korunmaktadır. Rahim kanalının girişindeki mukus tıkaç, semenin ve bakterilerin rahme geçişini engeller. Ancak; eğer derin ilişki veya zorlama, ağrıya sebep olursa bundan kaçınılmalıdır.

    3- Orgazm olmak rahmin kasılmasına sebep olabilir. Fakat yapılan araştırmaların büyük bir çoğunluğu; normal bir gebelikte, cinsel ilişki olsun veya olmasın, orgazmın, doğum eyleminin başlamasına veya erken doğuma neden olmadığını göstermektedir.

    4- Doktorlar, gebeliğin son haftalarında önlem amacıyla cinsel ilişkiden kaçınmayı tavsiye edebilirler. Gebeliğin son ayında haftada birden fazla cinsel ilişkiye girmenin, rahim içi enfeksiyon riskini arttırdığını ifade eden bir çalışma vardır. Ancak bu çalışmayı destekleyen başka araştırmalar mevcut değildir.

    5- Tüm kadınlar, cinsel yolla bulaşan hastalıklardan (CYBH) korunmak için prezervatif kullanmalıdır. CYBH geçiren tüm gebe kadınlar, bebeğe zarar verebilecek enfeksiyonlara açıktır ve erken doğum yapma ihtimalleri yüksektir.

    6- Gebeliğin başlangıcında cinsel arzularda azalma gözlenebilir.Bu durum, çiftin cinsel hayatını etkileyebilir. Bu dönemde değişen hormon dengeleri, kilo almak ve kendini güçsüz hissetmek cinsel arzuları olumsuz yönde etkileyebilir.
    Bu isteksizlik durumu, bitkinliğin ve bulantının en yoğun olduğu ilk üç ay boyunca devam edebilir. Ancak; ikinci üç ay boyunca, cinsel dürtülerde bir takım değişiklikler meydana gelmeye başlar.Gebenin kanında dolaşan yüksek seviyedeki progesteron ve östrojen hormonları nedeniyle gebeler cinsel ilişkiye daha hassas ve duyarlı hale gelir.

    Hatta gebelerin çoğu, gebelikten önceki dönemde almadıkları kadar cinsel ilişkiden zevk aldıklarını söylemektedir. Son üç aya girildiğinde ise; cinsel arzuların tekrar azalmaya başladığı görülebilir.

    Gebe kadın, eşinden cinsel ilişki isteği olmaksızın şefkat bekleyebilir.

    Gebelikte cinsel ilişkiye yasak getirebilecek durumlar:

    1- Gebelik kesesinin erken açıldığı, suların erken geldiği durumlar

    2- Vajinal kanama olması

    3- Daha önceden yaşanmış bir düşük veya şimdiki gebelikte erken doğum tehdidi

    4- Partnerin cinsel yolla bulaşan hastalık taşıyıcısı olması

    5- Plasenta previa (çocuğun eşinin önde olması ve rahim ağzı kanalını kapattığı durumlar)

    6- Çoğul gebelikler (gebeliğin son ayları)

    7- Doğum uzmanınca cinselliğe yasak getirilen diğer durumlar

  • Hamilelikte yaşanılan bulantıyı azaltmanın yolu

    Hamilelikte yaşanılan bulantıyı azaltmanın yolu

    Anne adayları bir bebeği olacağını duydukları anda büyük bir heyecan duyarlar. Ancak bazen yaşadıkları bulantı bu heyecanı gölgeler. Uzman Diyetisyen Işın Sayın, hamilelikte yaşanılan bulantıyı azaltmanın ve anne adaylarını rahatlatmanın yollarını bizlerle paylaştı.

    Uzman Diyetisyen Işın Sayın, “Gebelerde 6. haftadan itibaren bebeğin büyüme hormonu dediğimiz Beta HcG hormonu seviyesi kanda yükselirken, beraberinde bazı şikayetler gelişmeye başlar. Bunlar, sabah şiddetli biçimde başlayan ve gün içinde de tekrarlayan bulantılar; iştahsızlık, kusma, midede yanma, reflü şeklindedir. Bu esnada hızlı kilo kaybına bağlı halsizlik, yorgunluk, mineral, vitamin yetersizlikleri gelişebilir. Bu durum genelde 12. haftaya kadar devam eder. 12. haftaya kadar kilo veriyor olmak bebeğin gelişimine zarar vermez. Genellikle 12. haftadan sonra bulantılar sona erip bebeğin sinirsel, zihinsel gelişiminin başladığı dönemde annenin beslenmesinin, iştah ve kilo artışının ideal seviyelere gelmesi beklenir’’ diyor.

    Gün gün hamilelik takvimi için tıklayın !

    İşte ilk üç ay bulantı bebeğe zarar vermese de anneyi rahatsız eden bu bulantıyı önlemenin, anne adayını rahatlatmanın çareleri:

    1. Anne adayları yediklerinizi çok iyi çiğneyin. Asla hiçbir gıdayı püre kıvamına gelmeden yutmayın.

    2. Başucunuzda sarı, az tuzlu veya tercihen tuzsuz leblebiyi eksik etmeyin.

    3. Elinizin altında içinde katkı maddesi olmayan, tercihen çavdarlı kıtırlar, çubuklar bulundurun.

    4. Ara öğünlerde ağza birer birer atılan ve yavaş yavaş çiğnen fındık uygun olabilir.

    5. Ara öğünlerde içecek olarak az tuzlu ayran için.

    6. Ara öğünlerde tercihiniz çok sıcak veya çok soğuk olmayan şekersiz süt olabilir.

    7. Şekerli içeceklerden uzak durun, bunlar bulantıyı artırabilir.

    8. Eğer yalnızca bulantınız var, midede yanma, reflü şikayetleriniz yoksa gün içinde içme suyuna limon dilimi koyup bekletin, birazını
    içine sıkarak için.

    9. Mevsimindeyseniz, yeşil mandalina da bulantı kesme özelliğine sahiptir ve aynı şekilde limon gibi suda kullanılabilir.

    10. Öğünlerde bir oturuşta tek çeşit besin tüketin. Mide kapasitesini zorlamayın.

    11. Çiğ salata tüketmeyin, eğer yiyecekseniz çok iyi çiğneyin.

    12. Bulgur da mide asidini emici özelliktedir. Çok iyi çiğnenmesi şartıyla midede bulantı ve reflüyü engellemeye yardımcıdır.

    13. Susam, keten tohumu, kepekli gıdaların kepekleri gibi minik taneli mide çeperine yapışabilecek gıdalardan uzak durun.

    14. Çorba, ayran, su gibi sıvıları ara öğünde alın ve mide kapasitesini zorlamayın.

    15. Yüksek belli, dar kıyafetler mideye baskı oluşturarak bulantı ve reflüyü tetikleyebilir. Daha bol, düşük belli giysileri tercih edin.