Etiket: görme bozukluğu

  • Kataraktın Belirtileri Nelerdir, Nasıl Anlaşılır? Tedavisi

    Kataraktın Belirtileri Nelerdir, Nasıl Anlaşılır? Tedavisi

    Katarakt sebebiyle ortaya çıkan belirtiler, önceden fark edildiğinde gözlerde meydana gelecek daha ağır hasarların önlenmesine yardımcı olmakta ve hastalığın erken teşhisine imkan sağlamaktadır. Genellikle ilerleyen yaşlarda göz merceğinde kalınlaşma ve sertleşme olarak ortaya çıkan Katarakt görme netliğinin azalmasına ve renklerde soluklaşmalara neden olmaktadır.

    Her yaşta görülebilen bir göz rahatsızlığı olan Katarakt belirtileri hastalığın ilerlemeden tedavi edilmesine ve gözlerin eskisi gibi görmesine olanak sağlamaktadır. Bebeklerden yaşlılara kadar her insanın gözleri Katarakt oluşumuna müsaittir. Katarakt tedavisi ilaç, gözlük gibi yöntemlerle tedavi edilemediğinden Katarakt teşhisi konmuş hastalar mutlaka ameliyat olmalıdır.

    Katarakt Neden Olur?

    Gözlerde meydana gelen bozukluklar farklı hastalıklara işaret etmektedir. Göz merceği şeffaf bir biçimde dışarıdan gelen ışık ve cisimleri beyne iletmekte ve görme işlemi gerçekleşmektedir. Zaman içinde göz bebeğinin arkasında yer alan lensin şeffaflığını kaybetmesi ve göz merceğinin kalınlaşarak matlaşması sonucunda Katarakt hastalığı ortaya çıkmaktadır. Katarakt başlangıcı özellikle yaşlılarda daha sık görülmekle birlikte doğuştan bebeklerde ve bazı gençlerde de bu hastalığa rastlanmaktadır.

    Kataraktın Belirtileri Nelerdir, Nasıl Anlaşılır? Tedavisi | 1

    Kataraktın en önemli nedeni göz yapısında bulunan su ve protein dengesinin zaman içinde yapısında meydana gelen değişikliklere bağlı olarak gerçekleşmektedir. Proteinlerde meydana gelen azalma göz yapısındaki merceğin kalınlaşıp sertleşmesine neden olduğundan gözlerde bulanıklaşma ve netlik sorunu ortaya çıkmaktadır. Ayrıca;

    • Diyabet,
    • Hipertansiyon,
    • Obezite,
    • Kortizon ilaçları,
    • Göz merceğine alınan darbeler,
    • Güneş ışını gibi zararlı ışınlara yoğun olarak maruz kalma

    Gibi sebeplerde Katarakta neden olan en önemli etkenlerdendir.

    Gözlerde Meydana Gelen Bozuklukların Katarakt Olduğu Nasıl Anlaşılır?

    Her görme bozukluğu Katarakt değildir. Yaşanılan belirtiler ve uzman doktor muayenesi sonucunda ortaya çıkan test sonuçları Katarakt tanı ve tetkikleri için yol gösterici olacaktır. Yaygın olarak görülen Katarakt belirtileri;

    • Görme netliğinin azalması ve görüntüde bulanıklaşma,
    • Yazıları okuma güçlüğü,
    • Çift görme,
    • Renklerin soluklaşarak grileşmesi,
    • Gece ışıktan etkilenme ve gözlerde yanma ve ağrılar,
    • Araba kullanırken güçlük çekme ve ışığın dağılması,

    Şeklinde ortaya çıkmışsa mutlaka doktor kontrolüne gitmek gerekir. Biyomikroskop yardımıyla göz doktoru tarafından yapılacak testler sonucunda gözlerde meydana gelen rahatsızlığın Katarakt olup olmadığı kolayca anlaşılmaktadır. Katarakt ameliyatları gelişen teknoloji ile birlikte lazerli sistemler başta olmak üzere hızlı bir şekilde sonuçlandırıldığından Katarakt ameliyatları başarılı sonuçlar vermektedir.

    Kataraktın Belirtileri Nelerdir, Nasıl Anlaşılır? Tedavisi | 2

    Bebeklerde Katarakt Belirtileri Nelerdir?

    Katarakt çoğunlukla yaşlılarda ortaya çıksa da kalıtsal etkenler ve hamilelikte anne karnında yaşanılan enfeksiyonlar bebeklerde katarakta sebep olabiliyor. Çocuklarının doğuştan görme bozukluğu yaşadığı şüphesi taşıyan anne babalar bazı belirtileri gözlemledikleri takdirde mutlaka çocuklarını doktor kontrolüne götürmelidirler. Bebeklerde katarakt belirtileri;

    • Göz bebeğinin beyaz kısmının çok daha fazla olması,
    • Bebeğin ışığa hassasiyet duyması,
    • Bebeğin bazı hareketlere duyarsız kalması,
    • 2 yaşından sonra çocukların sürekli bir yere çarpma ve düşme şeklinde gözlemlenen davranışlar

    Şeklinde ortaya çıkan davranışlar mutlaka uzman doktor muayenesi gerektiren belirtilerdendir.

    Katarakt ameliyatı hakkında sık sorulan sorular Tıklayın !

  • Doç. Dr. Bozkurt Şener, yeniden Dünyagöz’de!

    Doç. Dr. Bozkurt Şener, yeniden Dünyagöz’de!

     Dünyagöz Hastanesi, uzman kadrosuna önemli isimleri eklemeye devam ediyor. Türkiye’ye lazer miyop ameliyatlarını getiren Doç. Dr. Bozkurt Şener,  2003 yılında ayrıldığı Dünyagöz Etiler’de tekrar göreve başladı.

    Türkiye’de excimer lazerin ilk uygulayıcılarından olan, gerçekleştirdiği operasyonlarve 150’ye yakın bilimsel yayınıyla adından sıkça söz ettiren Doç. Dr. Bozkurt Şener, Dünyagöz Etiler’de göreve başladı. Dr. Şener, smile tekniği, yakın görme bozukluğunda lazer tedavisi ve lazerle katarakt ameliyatlarında uzman yaklaşımı ve son teknoloji cihazlarla hastalarını tedavi edecek.

    Doç. Dr. Bozkurt Şener özgeçmişi için tıklayın: Doç. Dr. BOZKURT ŞENER

     

    DOÇ. DR. BOZKURT ŞENER KİMDİR?

    icerik-resmi21975 yılında İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde tıp eğitimine başlayan Doç. Dr. Bozkurt Şener, 1981 yılında tıp doktoru oldu ve aynı yıl Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Göz Kliniği’nde ihtisasa başladı. İhtisas döneminin bir bölümünde ABD Dallas’ta Vitreoretinal Cerrahi Eğitimi aldı. 1984’te Göz hastalıkları uzmanı ve 1991 yılında Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nde Doçent oldu.1991,1999 yılları arasında Cerrahpaşa Göz Ana Bilim Dalı ve Araştırma Merkezi’nde öğretim üyesi olarak görev yaptı.1992 yılında Türkiye ye Lazer Miyop ameliyatlarını getirdi. Bu sistemin son gelişmiş hali ilk kez Türkiye’de uygulanmaya başlanmış oldu. O zaman aldığı Technolas 116 isimli dünyadaki ilk alet halen Türkiye’de bulunmaktadır. Lazere başladığı 1992 yılından beri dünyadaki tüm kongre ve kurslarda eğitim verdi ve bu teknolojinin gelişmesinde katkıları oldu. 1992 den bu yana yaklaşık 50.000 den fazla lazer tedavisi uyguladı. 1981’den bu yana Türk Oftalmoloji Derneği (TOD) üyesi.Türk Oftalmoloji Derneği yanısıra Amerıcan Academy of Ophthalmology, Internatıonal Society of Refractive Surgery, European Society of Cataract and Refractive Surgery ve American Society of Cataract and Refractive Surgery üyesidir.

  • Baş ağrısında sinyalleri

    Baş ağrısında sinyalleri

    Hayatında hiç baş ağrısı çekmemiş insan bulmak oldukça zor. Kadınların yüzde 95’i erkeklerin ise yüzde 90’ı yılda en az bir kez baş ağrısı çekiyor. Toplumlarda görülme oranı değişmekle birlikte, yüzde 30-40 ile en sık gerilim tipi baş ağrısı, 2. sıklıkta ise ortalama her 4-5 kişiden birini etkileyen migren görülüyor. Duygusal stres, uzun süre stres içinde çalışmak, düzensiz beslenmek ve uykusuzluk gibi yaşam alışkanlıklarından etkilenen baş ağrıları günlük yaşamı olumsuz etkilese de tehlikeli olmuyor. Ancak bazı tip baş ağrıları var ki beyin tümörü, beyin kanaması veya anevrizma gibi yaşamı tehdit eden ciddi hastalıkların ilk, bazen de tek belirtisi olabiliyor. Nöroloji Uzmanı Dr. Beyza Çitçi Yalçınkaya, asla atlanmaması gereken 9 baş ağrısı sinyalini anlattı.

    Dr. Beyza Çiftçi Yalçınkaya, aşağıdaki baş ağrıları sinyallerinin yaşamı tehdit eden hastalıkların habercisi olabileceği için bu durumlarda zaman kaybetmeden bir nöroloji uzmanına başvurulması gerektiği uyarısında bulundu. İşte o sinyaller:

    1. Çok şiddetli ve ani başlayan baş ağrıları: Kişi hayatında ilk kez, çok şiddetli ve yaklaşık 1 dakika içinde en yüksek şiddetine ulaşan baş ağrısı tarif ediyorsa subaraknoid kanamadan şüphe ediliyor. Subaraknoid kanama, beyin damar duvarlarındaki anomaliden kaynaklanan balonlaşma şeklinde tarif edilebilecek anevrizmaların yırtılması nedeniyle oluşuyor. Baş ağrısı bazı hastalar tarafından ”başımın içinde bir şey patladı” şeklinde de ifade ediliyor. Yakınması olmayan hastada ani ve şiddetli baş ağrısı ile birlikte bilinç değişiklikleri, uyku hali, bulantı, kusma, ışık hassasiyeti, epilepsi (sara) nöbetleri gözlenebiliyor. Hastaların yaklaşık dörtte biri ilk 24 saat içinde kaybedilebiliyor. Bu nedenle hastanın acil olarak hastaneye ulaştırılması gerekiyor.

    2. Giderek şiddetlenen ve geçmeyen baş ağrısı: Baş ağrısı altta yatan tehlikeli bir hastalık olmaksızın da sık görülmesine rağmen, eğer ağrı gittikçe artıyorsa mutlaka önemsenmeli. Sigara içen ve doğum kontrol hapı kullanan genç bir kadında gittikçe şiddeti artan baş ağrısı, beyin venlerinde pıhtılaşma sonucu oluşan serebral sinüs trombozu gibi hızla tedaviye başlanması gereken bir hastalığın işareti olabiliyor.

    3. Hapşırmak, ıkınmak, cinsel aktivite veya efor ile ortaya çıkan baş ağrısı: Egzersiz, hapşırmak veya ıkınmak gibi kafa içi basıncının artması nedeniyle baş ağrısı oluşması, kafa içinde yer kaplayan bir oluşum düşündürüyor. Beyin tümörleri, anevrizmalar bu tip baş ağrısına neden olabileceği gibi, genç-orta yaş şişman kadınlarda daha sık gözlenen, beyin omurilik sıvısının basıncının artmasının neden olduğu psödotümör serebri gibi hastalıklar da buna neden olabiliyor.

    4. Kafa travması sonrası ortaya çıkan baş ağrısı: Özellikle trafik kazaları gibi şiddetli kafa travmalarından sonra kafa kemiklerinde kırıklar, beyin dokusunda ya da beyin zarları arasında kanamalar oluşabiliyor. Daha az sıklıkta beyin zarları arasında sızıntı şeklindeki kanamalar başlangıçta bulgu vermeyip travmadan günler, hatta aylar sonra baş ağrısı ve denge bozukluğu gibi bulgularla ortaya çıkabiliyor.

    5. Kol ve bacakta uyuşma, güçsüzlük, görme bozukluğu, konuşma güçlüğü gibi nörolojik semptomların eşlik ettiği baş ağrısı: Baş ağrısı ile bu nörolojik işaretlerin görülmesi beyin dokusunda sorun olduğunu bildiriyor. Yukarıdaki hastalıklara ek olarak örneğin inme hastalarının yüzde 10’unda inme öncesinde baş ağrısı görülebiliyor.

    6. Tedaviye rağmen düzelmeyen baş ağrıları: Kafa içinde yer kaplayan lezyonlar, tümör, kafa içi basınç artışı, merkezi sinir sistemi enfeksiyonları gibi beyinde yapısal olarak değişiklik, iritasyon yapan pek çok hastalık dirençli baş ağrısı şeklinde görülebiliyor.

    7. Baş ağrısının hep aynı bölgede olması: O bölgede yer kaplayan lezyon sonucu ortaya çıkabiliyor.

    8. Yüksek ateş, uyku hali, kafa karışıklığı veya vücut döküntüsünün eşlik etmesi: Menenjit beyni çevreleyen zarların, ensefalit ise beyin dokusunun enfeksiyon etkenleri ile oluşan iltihabi hastalığıdır. Bu hastaların hemen tamamında giderek şiddeti artan baş ağrısı görülüyor. Baş ağrısı ile birlikte yüksek ateş, halsizlik, uyku hali olması mutlaka beynin enfeksiyondan etkilendiğini akla getirmeli. Merkezi sinir sistemi enfeksiyonları da ölümcül olabilen ya da sakatlığa yol açabilen hastalıkları oluşturuyor.

    9. İleri yaşta yeni başlayan baş ağrıları: Temporal arterit, 50 yaş üstü bireyleri etkileyen tehlikeli bir hastalık. Orta veya şiddetli, gittikçe artan baş ağrısına, halsizlik, eklem ağrıları, görmede azalma, çiğnerken yorulma gibi semptomlar eşlik edebiliyor. Erken tedavi edilmemesi kalıcı görme kaybına ve beyin hasarına yol açabiliyor. Yine ileri yaşlarda ortaya çıkan baş ağrıları beyin damar hastalıkları ve beyin tümörlerini akla getirmeli.

    GELİŞİGÜZEL ALINAN İLAÇLAR HASTALIĞI ŞİDDETLENDİREBİLİR

    Tehlikeli hastalıkların ortaya çıkardığı baş ağrıları, ağrı kesicilere pek fazla yanıt vermiyor. Yine de bazı ağrılarda geçici düzelme ya da ağrı şiddetinde azalma sağlayarak kişinin doktora başvurmasını, dolayısıyla tanı ve tedavisini bir miktar geciktirebiliyor. Bir diğer önemli tehlike ise beyin kanamalarında, örneğin bazı kanı sulandırıcı etkiye sahip ilaçların kanamayı şiddetlendirmesi. Dolayısıyla bu tür baş ağrılarında kişilerin kendilerince çözüm arayışına girmek yerine bir an önce doktora başvurmaları gerekiyor. Günümüzdeki modern teknolojik cihazlar sayesinde baş ağrısına yol açan nedenler kolaylıkla tespit edilebiliyor.

  • Bu kadının herşeyi ters

    Bu kadının herşeyi ters

    Bu genç kadının öyle bir hastalığı var ki duyanlar hayrete düşüyor. Bojana Danilovic adlı kadın, Sırbistan’ın Uzice adlı kasabasında yaşıyor. Daniloviç‘in yaşadığı görme bozukluğu tıp dünyasında şaşkınlıkla karşılandı.

    Genç kadının gözleri her normal insan gibi dünyayı düz bir şekilde beynine aktarsa da, beyni gördüğü her şeyi ters çeviriyor.

    Uzaysal oryantasyon fenomeni’ denilen bu durumla yaşamaya çalışan genç kadın, yazıları tersten yazıyor, gazeteyi tersten okuyor.

    Hatta kendine özel bilgisayar ekranı ve klavyesi olan kadın, cep telefonu gibi birçok aleti tersten kullanıyor.

    “İnsanları kafaları üzerinde duruyormuş gibi değil normal ayakları üzerinde görüyorum. Asıl problem mekansal hareketliliklerde. Ehliyet almam konusuna pek sıcak bakılmadı. Okulda da sorunlar yaşadım. İstediğim eğitimi alamadım.”

    Hataya atılmaktan geri durmayan Daniloviç çalıştığı iş yerinde özel ekran kullanarak aktif hayatını sürdürüyor.

    Göz Sağlığı İçin Yenilmesi Gereken Besinler Listesi için tıklayın !

    Bu kadının herşeyi ters
    Bu kadının herşeyi ters
  • Görme bulanıklığı tümör belirtisi!

    Görme bulanıklığı tümör belirtisi!

    Beyin ve Sinir Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Mehmet Erkan Üstün, beyin tümörünün baş ağrısı, koku almada azalma, görme bozukluğu ve işitme kaybı gibi belirtileri olduğunu belirterek, beyin tümörünün çocukluk ve yaşlılarda sık görüldüğünü, erken teşhisin ise tedavi şansını artırdığını kaydetti.

    Beyin tümörünün baş ağrısı, görme bozukluğu, koku almada azalma, işitme kaybı gibi basit belirtileri olduğunu dile getiren Prof. Dr. Mehmet Erkan Üstün, çocukluk çağında ve yaşlılarda sık görülen beyin tümörlerinde erken teşhisin tedavi şansını da artırdığını vurguladı.

    Hastalık konusunda uyarılarda bulunan Prof. Dr. Üstün, “Beyin tümörü, beyindeki hücrelerin anormal veya kontrolsüz büyümesi olarak tanımlanır. Tümörler, iyi huylu (kanser yapıcı olmayan) veya kötü huylu (kanser yapıcı) olabilirler. Beyinde yerleştiklerinden, iyi huylu bir tümör bile tehlikeli olabilir. Neden oluştuğu tam olarak bilinmeyen beyin tümörlerinin, çevre kirliliği, kalıtım, dengesiz beslenme gibi sebeplerden meydana geldiği düşünülür” dedi.

    BEYİN TÜMÖRÜNÜN BELİRTİLERİ

    Beyin tümörlerinin basit belirtileri olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Üstün, “Bunlardan biri baş ağrısı. Beyninde tümör olan hastaların büyük çoğunluğunda şiddetli baş ağrısı görülür. Son birkaç aydır ortaya çıkan bu baş ağrısı giderek şiddetini artırır, daha önceleri yaşanan ağrılardan daha farklıdır. Baş ağrısı ile birlikte bulantı ve kusma da gözlemlenebilir. İkinci belirti ise görme bulanıklığı. Beyin tümörü belirtilerinden biri de çift görme, bulanık görme, görmenin azalması ve göz kapağının düşmesidir.

    Bir diğer beyincik tümörü belirtileri olarak görülen konuşamama, anlama güçlüğü, konuşurken yanlış kelimeleri kullanmak da bir bulgu olabilir. Bir diğeri denge kaybı ve hissizliktir. Tümör belirtilerinden bir diğeri ise; dengesizlik, ellerde güçsüzlük, vücudun sağ ya da sol yarısında görülen uyuşmalardır. Son olarak sara nöbetleri (epilepsi).

    Bilinç kaybı olarak ya da olmaksızın istem dışı kasılmalar, panik atak tarzında kendini kötü hissetmeler bir epilepsi çeşidi olabilir. Özellikle 20 yaş sonrası ortaya çıkan bu tarz nöbetlerde beyin tümörü ihtimali düşünülmeli ve gerekli tetkikler yapılmalıdır. Ayrıca beyin tümörleri; hafıza kaybı, ani duyma kaybı, yutma güçlüğü, bozulmuş koku duyusu, kontrolsüz veya işlev bozukluğu olan hareketler, el titremesi, yüz felci gibi belirtiler de verirler” diye konuştu.

    “ERKEN TEŞHİS ÖNEMLİ”

    Erken teşhisin önemine vurgu yapan Prof. Dr. Üstün, “Beyin tümörlerinin erkenden teşhis edilebilmesi çoğu kez hastanın hayatını ve yaşam kalitesini etkiler. Bunun için hastanın bedeninde olan değişiklikleri erkenden fark edebilmesi ve vakit kaybetmeden hekime başvurması gerekir” şeklinde konuştu.

    Beyin tümörünün tedavisine de değinen Prof. Dr. Üstün, “Beyin tümörünün tedavisi; tümörünün tipi, yerleşim yeri, tümörün çapı, hastanın yaşı ve genel sağlığı gibi birçok faktöre bağlı olarak değişiklik gösterir. Tedavisi cerrahi operasyon gerektiren beyin tümörlerine, tümörün yerine göre bazı durumlarda sadece ışın ve ilaç tedavisi (kemoterapi) yapılır. Bazı hastalara ise ameliyat sonrasında ışın ve ilaç tedavisi (kemoterapi) uygulanır” ifadelerini kullandı.

    İHA