Etiket: gebelik

  • Bebek İsteyenlerin Dikkat Etmesi Gerekenler

    Bebek İsteyenlerin Dikkat Etmesi Gerekenler

    Artık bir bebek istediğinize karar verdiniz! Demek ki planlı bir hamilelik süreci sizi bekliyor…

    Peki bu süreçte ne yapmalısınız ? Doğrular ve yanlışlar nelerdir ?

    Bebek İsteyenlerin Dikkat Etmesi Gerekenler

    * Sağlıklı, sorunsuz bir gebelik dönemi geçirmek ve sağlıklı bir bebek sahibi olabilmek için gebe kalmadan önce bir Kadın Hastalıkları ve Doğum uzmanı ile görüşüp muayene olmak önemlidir.

    * Gebelik öncesi yapılan bu ilk görüşmede ayrıntılı öykü ve muayene ile gebelik esnasında sorun yaratabilecek bazı durumların erken tanısı mümkün olabilmektedir. Tedavi edilmemiş şeker hastalığı (diabet) ve guatr erken gebelik kayıplarına (düşük) yol açabileceği için gebelik öncesi açlık kan şekeri ve tiroid fonksiyon testlerine (TSH, T3, T4) bakılması önemlidir.

    * Gebelikte geçirilmesi durumunda anne karnındaki bebekte yapısal anomalilere neden olabilecek bazı enfeksiyon hastalıkları (Kızamıkçık-Rubella, CMV, Toksoplazma enfeksiyonu) için testler yapılır.

    * Ülkemizdeki beslenme alışkanlıkları nedeniyle pekçok kadında demir eksikliği anemisi (kansızlık) görülebilmektedir. Gebelik öncesi dönemde fazla belirti vermese de gebelikle birlikte derin anemilere yol açabilen bu durum nedeni ile gebelik öncesi kan sayımı ve gerekirse demir preparatları takviyesi önemlidir.

    * Gebelik öncesi muayenede rahim ağzı kanseri taraması amacı ile smear alınması gerekmektedir.

    * Annenin gebelik öncesi kilosu bebek gelişimi ile doğrudan ilişkili olduğu için anne adaylarının öncelikle ideal vücut ağırlıklarına inmeleri- ya da çıkmaları uygun olacaktır.

    * Sigara bebeğin gelişimini ve doğum ağırlığını etkileyeceği için, mümkünse gebelik öncesi bırakılması uygundur. Benzer şekilde özellikle kronik olarak alınan alkol doğumsal anomalilere neden olabileceğinden gebelik planlandığı dönemde alkol alımının kesilmesi gerekmektedir.

    * Gebelikten önceki 3 aylık dönemde günde 400µg folik asit alınması nöral tüp bozukluklarının oluşmasını engellemektedir. Doğal besinlerle alınan folik asidin yanında, folik asit tabletleri ya da multivitaminlerle günlük 400mcg folik asit takviyesi önemlidir.

    * Gebelik öncesi bilinen herhangi bir hastalığı olan anne adaylarının mevcut hastalıklarını takip eden hekimlere de gebelik planladıklarını söylemeleri ve tedavilerini buna göre düzenlemeleri önemlidir.

    * Epilepsi (sara) hastalarının ilaçları ve dozları gebelik öncesinde ayarlanmalıdır.

    * Diabet (Şeker hastalığı) gebelikte pekçok soruna neden olabilir. Düşükler, gebelik zehirlenmesi (gebeliğin ikinci yarısında tansiyon yüksekliği – preeklampsi) ve bebekle ilgili doğumsal anormallikler bu sorunlardan bazılarıdır. Şeker hastalığı tanısı almış bayanların gebe kalmadan önceki dönemde kan şekeri seviyelerinin normal seyretmesi ve HbA1c değerleri normal seviyelere indikten sonra gebe kalmaları bebekte doğumsal anomali riskini azaltacaktır.

  • Kısırlık (infertilite) tedavisinde akupunktur / nöral terapinin yeri var mı ?

    Kısırlık (infertilite) tedavisinde akupunktur / nöral terapinin yeri var mı ?

    Kısırlık (İnfertilite) tedavisi, aynı anda birçok mesele ile uğraşmayı gerektiren bir tedavi sürecidir.Fiziksel ve ruhsal sağlıklılık, eşle ilişki, aile büyükleri ile ilişkiler, arkadaşlarla olan ilişkiler ve tedavinin getirdiği maddi kaygılar gibi.Eğer çalışan bir kadınsa, iş hayatının tedaviden etkilenip etkilenmemesi de yaşanabilecek streslerden birisi.

    Bilimsel çalışmalar, stresin infertiliteye neden olabileceğini; infertilitenin ve bu süreçte yaşananların da depresyona ve anksiyeteye neden olduğunu göstermektedir.

    Bu aslında tıpkı yumurta – tavuk hikayesi gibi stres bir yandan gebe kalma ve sürdürme olasılığını azaltırken, öbür taraftan da çocuk sahibi olamamak da stresi artırabilmektedir. Yapılan çalışmalarda, çocuk sahibi olamayan “çifler” ile kanser ve AIDS hastaları karşılaştırıldığında benzer oranda kaygı ve depresyon görülmüştür.

    Uzun bir süredir kısırlık tedavisi ve getirdiklerinin stresi altında olan beden ve ruh, normal düzenine geri dönmekte zorlanmaktadır. Böylece bazı kronik ağrılar (migren, sırt, boyun ağrıları gibi) oluşabilmektedir. Bağışıklık sistemi zayıflamakta ve anne adayımız hastalıklara daha açık hale gelmektedir.Uyku problemleri, kronik yorgunluk, sinirlilik, özgüven kaybı- kendini beğenmemek ve cinsel isteksizlik ve cinsellikten zevk almamak gibi sorunlar da ortaya çıkmaktadır.

    Transfer döneminde uygulanan Akupunktur, anne adayının kaygılarını, korkularını ve stresini azaltarak daha huzurlu, rahat ve gevşemiş halde transfer sürecini geçirmesine anlamlı katkı sağlamaktadır. Ayrıca akupunktur/nöral terapi ile Rahme giden kan akımı artmakta ve böylece rahmin kasılmasının azaltılması hedeflenmektedir. Ayrıca bağışıklık sisteminin güçlendirmesi ile hem kadın daha sağlıklı olmakta hem de embriyonun rahme tutunması için uygun ortam oluşturulmaktadır.

    Aslında bu aşamadan önce anne adayları, genel sağlıklarının iyileştirilmesi ve hazırlık için tedaviye alınmalıdır. Özellikle birkaç kez başarısız denemeleri olan adaylarda, “Bozucu alan” tedavi yaklaşımı ile 4 haftalık bir ön hazırlık son derece faydalı olacaktır.

    Bununla beraber, bazı yurtdışı merkezlerde olduğu gibi “Tüp Bebek Merkez” ziyaretleri ve tahlil sürecinde 3.-7. günlerde ilk seansın başlaması, follikül gelişimi ve endometrium kalınlığını artırmak ve anne adayının stresini azaltmak için de uygulanabilir.

    İkinci seans, yumurta toplanmasından hemen sonra post-op stresin azaltılması, bulantı-kusma ve nekahat döneminin huzurlu geçmesi ve karının rahatlaması için uygulanabilir. Üçüncü seans, genellikle Embriyo transferinden önce uygulanır.

    Dördüncü seans, transferden sonra 3.-7. günlerde (embriyonun uterusa doğal olarak yapışıp tutunması-implantasyon-için) uygulandığında gebelik oranlarını artırdığını biliyoruz.

    Biz transfer sonrasında da (11-14 günlük; STRESiN PİK YAPTIĞI bekleme döneminde ) hastaya AKUPUNKTUR/NÖRAL TERAPİ ile destek olmanın faydalı olduğunu görüyoruz.

    Tüp bebek sürecinde kime, nasıl bir tedavi yaklaşımında bulunmanın daha etkili-faydalı olduğu konusunda ise “uzman hekim” ile görüşerek yol alınmasının önemini de vurgulamak isteriz.

    1. Aşılama nasıl bir üremeye yardımcı tedavi tekniğidir?
    2. Tüp bebek tedavisinde embriyo seçimi neye göre yapılır?
    3. Tüp bebek tedavisinde transfer edilen embriyoların gelişimi nasıl takip edilir?
    4. Tüp bebek ile yaşanan hamileliklerde düşük riski daha mı fazla?
    5. Tüp bebek tedavisinde genetik tanı testi kimlere önerilir?
    6. Tüp bebek tedavisinde akupunktur ve nöral terapiden nasıl yararlanılır?

  • Transfer edilecek Embriyo Sayısı

    Transfer edilecek Embriyo Sayısı

    Doç.Dr. Ulun Uluğ ile Tüp Bebek Tedavilerinde Transfer Edilen Embriyo Sayısını Tartıştık

    Tüp bebek tedavilerinde embriyo sayısını belirlemede ki gelişmeleri anlatır mısınız
    Tüp bebek tedavilerinde verimliliğin az olduğu dönemde fazla sayıda embriyo transferi yapılmaktaydı. Burada daha çok 2. gün embriyo transferleri yapıldığı için embriyo seleksiyon uygulaması fazla yoktu. Daha sonraları hem daha fazla sayıda ICSI’nin tercih edilmesi hem de laboratuar koşullarının gelişmesine bağlı olarak ki en önemli aşama medyum kalitelerinde artış olması ve ardışık sistemlerin kullanılabilir hale gelmesidir, embriyo seçim kriterleri önem kazanmış, 3. gün hatta 5. gün embriyo transferleri yapılmaya başlanmıştır.

    Embriyo değerlendirmede nasıl bir gelişim sağlanmıştır.

    Doğal olarak in-vitro koşullarda morfolojik gelişmenin izlenebilmesi, embriyoları derecelendirme açısından başarılı olmuştur. Bu bağlamda merkezden merkeze farklılıklar olmakla beraber, 3. gün embriyoları için klasik olarak Steer ve 5. gün blastokistler için Gardner klasifikasyonları kullanılmıştır. Tüm bunlara rağmen implantasyon potansiyeli en yüksek olan embriyoyu seçmek kolay olmamakta ve sadece morfolojik gelişimsel sınıflama, gebelik oranlarını arzu edilen seviyelere çıkartmamaktadır. Bunların yanı sıra, bazı ülkelerdeki etik ve dinsel kaygılardan dolayı, transfer edilmeyecek embriyoların invitro kültür edilmesi yasaklanma yoluna gidilmiştir.

    Sonuçta ileri evre embriyoların derecelendirilmesinden çok henüz fertilizasyon aşamasında embriyo seçim kriterleri öne çıkmış, erken klevaj, pronuklear morfoloji gibi kıstaslar dikkate alınarak implantasyon potansiyeli en yüksek olan embriyo seçilmeye çalışılmıştır. Daha da ileriye gidilerek gelişen embriyoların genetik olarak kompetan olmalarını anlayabilmek için preimplantasyon genetik tarama (PGT) ister floresan insitu hibridizasyon (FISH) veya komperatif genomik hibridizasyon (CGH) yöntemleri uygulanmıştır. Ayrıca son zamanlarda implantasyon potansiyeli yüksek olan embriyoyu seçebilmek için metabolik aktivitesini (metabolomics) ölçen uygulamalarda klinik uygulanıma girmiştir.

    %100 gelişen embriyo geliştirmek mümkün mü?

    Tüm bu gelişen komplike teknolojik imkanlara rağmen implantasyon potansiyeli %100 olan bir embriyo geliştirmek veya seçmek mümkün olmamaktadır. İmplantasyonun diğer bir tarafının da uterus yani alıcı olduğunu düşünürsek %100 verimli çalışan bir IVF siklusu yaratmak temenniden öteye geçememektedir.

    IVF tedavisi hem hekim hem de tedavinin uygulandığı hasta için ciddi sorumluluklar getirmektedir. Burada belki de en önemli konular tedavinin kesin başarılı olmayacağının bilinmesi ve finansal yüktür. Özellikle üçüncü partilerin başka bir değişle devletin veya özel sigorta şirketlerinin ciddi subvansiyon yapmadığı infertilite tedavilerinde, kar maliyet açısından bakılarak fazla sayıda embriyo transferi yapılabileceği akla gelmektedir. Ayrıca toplumların sosyo-kültürel farklılıkları da özellikle çoğul gebeliğe bakış açısından farklılıklar doğurabilir. IVF uygulanacak kadınların çoğul gebelik özellikle ikiz gebe kalma tercihleri bazı çalışmalara konu olmuş ve anlamlı bir hasta popülasyonun ikiz gebeliğe öncelik tanıdığı da ortaya çıkmıştır

    Sonuçta fazla embriyo transferi gebe kalma olasılığını artırırken, aynı zamanda çoğul gebelik riskini artırarak hem gebelik komplikasyon sayısını fazlalaştırmakta hem de yeni doğan problemlerini ortaya çıkartmaktadır. Bu resme nerden bakarsanız bakın çoğul gebelik bireyler için problemli olduğu gibi toplum üzerinde de ekonomik bir yük oluşturmaktadır.

    Netice itibariyle IVF uygulayan hekimler paradoksal bir ortam ile karşılaşmıştır. Bir yandan gebelik oranlarını optimize edebilmek bir yandan da çoğul gebeliği ortadan kaldırmak. Biz hekimlerin maruz kaldığı bu problem her ne kadar kanun koyucular ile ortadan kaldırılmışsa (herkese tek embriyo transferi gibi) da vicdani ve kişisel ihtirasların önüne geçilememiştir.

    Burada önemli olan nokta çoğul gebelikleri tanımlama olabilir. Yukarıda bahsedilen tüm kaygılar herhangi bir üçüz ve üstü gebelik için doğrudur. Ancak ikiz gebeliği diğer çoğul gebelikler ile aynı tartıya koymanın doğru olup olmadığı tartışılmış ve tartışılmaktadır. Kelime anlamı olarak ikiz gebeliğin çoğul gebelik olduğunu vurgulamakta fayda vardır.

    Transfer edilecek Embriyo Sayısı | 1Genel olarak baktığımızda hasta başına embriyo transferinin kısıtlanması 2 şekilde olabilir. 1- elektif dediğimiz, yani embriyo kohortu içinden biri veya bazıları seçilebilir, 2- zorunlu, yani hastadan toplanan oosit ve fertilizasyon oranı yüzünden veya embriyo kalitesi yüzünden kısıtlı sayıda bir veya 2 embriyo kalması. Bu noktadan geldiğimizde embriyo transferi ile yapılan çalışmalarda single embriyo transferi (SET) ile elektif single embriyo transferini (eSET) aynı teraziye koymamak gerekir. Diğer bir önemli detay ise transferin yapıldığı gün, takdir edersiniz ki 2.-3. veya 5. gün yapılacak tek embriyo transferlerinde başarı oranları farklı olabilir.

    Sizce Tüp bebek tedavilerinde kaç embriyo vermek uygundur?

    Transfer edilecek embriyo sayısında sorulacak ilk sorun 3 ve üzerinde embriyo transfer etmenin 2 embriyo transferine olan üstünlüğü. Prenatal ve neonatal komplikasyonları bir kenara iterek sadece gebelik oranları üzerinde karar verecek olduğumuzda literatür ilginç bir şekilde bu konuda fazla bilgi vermiyor. İki embriyo ile 3 veya 4embriyo karşılaştırması yapan geniş serili randomize kontrollü perspektif yeterli çalışma yoktur. Çok ufak bir çalışmada ardışık taze 2 embriyo transferi ile 3 ve 4 embriyo transferi karşılaştırılmış ve gebelik oranlarında fark bulunmamıştır.

    Gözlemsel çalışmalarda ise elektif 2 embriyo transferinde, 3 ve daha fazla embriyo transferine göre canlı doğum oranlarında fark olmadığı kaydedilmiştir. Buradan yola çıkarak hem çoğul embriyo transferinin gebelik oranlarını artırmaması ve çoğul gebeliklerin gerçekleşmesi etik ve bilimsel açıdan 3 ve daha üzeri embriyo transferinin düşünülmemesi gerektirmektedir.

    İkiz gebeliklerde istatistiksel olarak gebeliğe bağlı hipertansiyon, gestasyonel diabet, ante ve postpartum kanama, operatif doğum ve prematüre riski tekil gebeliklere artmıştır . Prenatal mortalite ikiz gebeliklerde 6 kat daha fazlalaşmıştır Bazı platformlarda ikiz gebeliğin IVF tedavisinin komplikasyonu gibi gösterilmeye çalışılsa bile, tedavi sonrası ikiz gebeliklerin büyük bir kısmı sağlıklı doğuma ulaşmaktadır . Artan komplikasyon istatistikleri genel toplum için anlam taşıyabilirken, kişisel olarak bakıldığında, başka bir değişle çocuk sahibi olmakta zorluk çeken bir çift için riskler anlam taşımayabilir.

    Transfer edilecek embriyo sayısı bir çok ülkede gerek devlet kanunları gerek de dernekler aracılığıyla kısıtlanmıştır. Kısıtlamalarda bazı ülkelerde yaş sınırları konularak embriyo sayısı tespit edilmiştir. Genellikle 35 yaş altında kadınlara tek embriyo transferi, önerilirken, daha yaşlı kadınlarda 2 embriyo transferi hatta bazı ülkelerde özellikle 40 yaş üstü kadınlarda 4 embriyo transferine kadar hak tanınmış veya tavsiyelerde bulunulmuştu. Ayrıca daha önceki tedavi sayılarına da bakılarak birden fazla embriyo transferi önerilmiştir (T.C. Sağlık bakanlığı, 2009)

    Kendi grubumuzun yaptığı araştırmalarda tekil gebeliklerde ilk trimesterde düşük yapma olasılığı %18 ile %20 arasında seyrederken, çoğul gebeliklerde total düşük yapma, başka bir değimle ilk trimesteri sonunda gebeliği kaybetme olasılığı % 5 olmaktadır. Bu açıdan bakıldığında tekil gebeliklerde gebeliği erken dönemde kaybetme riskinin çoğul veya ikiz gebeliklere göre yaklaşık 4-5 kat daha fazla olduğudur.

    Taze embriyo transferi ve ardından dondurulmuş embriyo transferi hem klinik hem laboratuvar hem de hastanın lojistik ekonomik maliyetini artırabilmektedir. Diğer yandan çoğul gebelikteki erken doğum maliyetleri de hesaba katıldığında, tek embriyo transferinin maliyet hesabını yapmak komplike olmaktadır. IVF masraflarının kişisel karşılandığı durumlarda 2 embriyo transferi yapmak daha az maliyetli olabilirken, 3. kurumların örneğin sigorta şirketi veya devlet sübvansiyonu olan durumlarda daha az maliyetli olabilir.

    Sonuç olarak çoğul gebelikleri engellemek için tek embriyo transferi yapmak tek çözümdür ancak paradoksal olarak gebelik oranlarının da azaldığı günümüz laboratuvar ve klinik koşullarında belirgindir. Ardışık embriyo transferi politikası uygulanmadığı müddetçe veya daha önce bahsedilen ileri laboratuvar teknikleri pratik olarak sonuç vermediği müddetçe hem hekimler hem de hastalar için transfer edilecek embriyo sayısının tartışması devam edecektir.

    Doç. Dr. Ulun Uluğ
    Bahçeci-Umut Tüp Bebek Merkezi, Istanbul

  • Tekrarlayan Tüp Bebek denemeleri…

    Tekrarlayan Tüp Bebek denemeleri…

    Tekrarlayan Tüp Bebek denemeleri... | 235 yılda tüp bebek tedavileri ile gebelik oranları yüzde 60’a çıktıö Tekrarlayan tüp bebek tedavilerinde alternatif yöntemler var…

    Tüp bebek isteyen çiftlere:
    “Denemekten vazgeçmeyin!”

    Kısırlık tedavisinde, son 15 yılda gelişen teşhis ve tedavi protokolleri ile laboratuvar teknikleri sayesinde gebelik oranları % 20’lerden, % 60’lara çıktı. Bazı çiftlerin tekrarlanan tüp bebek denemelerine rağmen gebelik elde edememesi sonucunda daha ayrıntılı incelemeler gerektiğini söyleyen Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Doç. Dr. Latif Küpelioğlu, “Rahim ile ilgili anatomik problemlerden başka bağışıklık ve pıhtılaşma sistemi ile ilgili problemler, embriyonun kendisi ile ilgili problemler de gebeliği engelliyor. Bunlar için farklı tedavi metotları uyguluyoruz” diyor.

    Günümüzde doğal yollardan gebelik elde edemeyen çiftler için uygulanan tüp bebek yöntemleri yüksek başarı oranları ile yüz güldürüyor. Dünyada tüp bebek teknikleri ile ilk gebelik elde edildiğinden günümüze, yaklaşık 35 yıl içinde gebelik oranlarının hatırı sayılır bir şekilde arttığına dikkat çekiliyor. 2000’li yılların başlarından itibaren tüp bebek yöntemleri ile gebelik oranlarının % 60’lar seviyesine ulaştığını vurgulayan Doç. Dr. Küpelioğlu, fakat bazı çiftlerin tekrarlayan denemelere rağmen gebelik elde edemediğine dikkat çekerek, bunun için uyguladıkları alternatif tedavi metotlarını anlatıyor:

    Hem hasta, hem bizim için stres!

    “Tıbbi olarak 2 ya da daha fazla sayıda tüp bebek denemesine rağmen gebelik elde edilmemesine ‘tekrarlayan tüp bebek başarısızlığı’ diyoruz. Bu durum hem hasta hem de bizim açımızdan stres oluşturuyor. Hasta kendini suçluyor ve sorular soruyor. ‘Neden gebe kalamıyorum, yanlış bir şey mi yaptım, yediklerimin ya da yaptığım hareketlerin herhangi bir zararı olmuş olabilir mi, neden vücudum bebeği reddediyor?’ gibi sorular onu daha da strese sokuyor. Bu da daha sonraki denemelerde yeni bir engeli ortaya çıkarıyor. Biz de, tedavide gözden kaçmış herhangi bir bulguyu ortaya çıkarmaya çalışıyoruz ve çiftimize alternatif tedaviler öneriyoruz. Bazı ülkelerde transfer edilen embriyo sayılarını artırarak hastanın şansı artırılmaya çalışılıyor ancak ülkemizde de olduğu gibi transfer edilen embriyo sayısının kısıtlandığı ülkelerde daha objektif hedefler ortaya koymak gerekiyor.”

    Tüplerin kapalı olması önemli değil!

    “Tekrarlayan tüp bebek başarısızlığının bilinen nedenleri arasında rahim ile ilgili problemler en kolay ortaya konanlardır” diyen Doç. Dr. Küpelioğlu, rahim içinde var olan miyom ve polipler, rahim içi yapışıklıkları, rahmin doğuştan bozuklukları (rahim ortasında perde, çift rahim vb.) gibi nedenlerin de gebelik oranlarını azalttığına dikkat çekiyor. Ultrasonografi ve histeroskopi (rahim içinin kamera ile gözlenmesi) ile bu problemlerin hem ortaya konduğunu hem de tedavi edildiğini belirten Doç. Dr. Küpelioğlu, şöyle devam ediyor:

    “ Tüplerin açık ya da kapalı olması tüp bebek tedavilerinde önemli değildir. Ancak tüplerin tıkalı olmasının yanında içinde sıvı toplanması mevcutsa bu durum gebelik şansını azaltmaktadır. Eğer daha önceki denemelerde bu durum gözden kaçmışsa tüplerin cerrahi olarak çıkarılması hastanın gebelik şansını artıracaktır. Kolaylıkla ortaya konabilen bu tür anatomik problemlerden başka bağışıklık ve pıhtılaşma sistemi ile ilgili problemler, rahimin iç tabakasının tutunmayı etkileyen özellikleri ile ilgili problemler, embriyonun kendisi ile ilgili problemler de, hem tanınmaları hem de tedavi edilmeleri anlamında daha fazla güçlük ortaya çıkarıyor. Çoğu zaman bu durumlarda tanı net olarak ortaya konmasa da, ihtimali olarak bu nedenleri düşünüyor ve alternatif tedavi metotları uyguluyoruz.”

    Pıhtılaşmaya, düşük doz aspirin!

    Pıhtılaşma sistemindeki bazı anormalliklerin embriyoların rahimin iç tabakası olan endometriuma tutunmayı etkilediğine dikkat çeken Doç. Dr. Latif Küpelioğlu, “Bu gibi durumlarda tedavilerde düşük doz aspirin ya da kan sulandırıcı iğneler kullanarak gebelik oranlarını artırmaya çalışıyoruz” diyor.

    Kötü kalitede embriyo gelişiminin tedavilerde başarıyı en fazla etkileyen faktörlerin başında geldiği belirtiliyor. Bu durum, kimi zaman embriyolardaki genetik kusurlardan ya da embriyoların laboratuvar koşullarından etkilenmesi nedeniyle oluşuyor. Ancak iyi kalitede embriyo görüntüsü olmakla beraber genetik olarak kusurlu da olabiliyor. İyi kalitede embriyolar transfer edilmesine rağmen gebelik elde edilemeyen hastalarda, embriyoların transfer edilmesinden önce genetik inceleme yapılıyor; en doğru, en sağlıklı embriyolar seçiliyor. Preimplantasyon Genetik Tanı (PGT) adı verilen bu metot sayesinde tekrarlayan tüp bebek başarısızlığı olan çiftlerde daha yüksek gebelik oranları elde ediliyor.

    Anne rahmi gibi!

    Bazı hastalarda ise elde edilen embriyolarda kalite sorunu olduğunu, bu hastalarda daha düşük gebelik oranları gözlendiğini anlatan Doç. Dr. Küpelioğlu, “Tüp bebek tedavileri esnasında kadından toplanan yumurtaları, erkekten alınan spermleri ve bunlardan oluşan embriyoları, laboratuvar ortamlarında vücut sıvılarını taklit eden sıvılar içinde barındırıyoruz. Ancak, ‘Endometrial ko-kültür yöntemi’ adı verilen metotla embriyolar anne adayının rahiminin içinden alınan dokudan salgılanan sıvılar içinde daha iyi kalitede gelişim gösteriyor. Tedavi öncesindeki adetin 21. günü anne adayının rahiminin içinden alınan doku örneği embriyoloji laboratuvarında kültür edilerek çoğaltılıyor ve buradan salgılanan sıvılarda embriyolar geliştiriliyor, daha kaliteli embriyolar elde etmek mümkün oluyor. Rahim içi doku kültürü de denen bu metotla, tekrarlayan tüp bebek başarısızlığı hastalarında daha iyi gebelik oranları elde edebiliyoruz” diyor.

    Preimplantasyon Genetik Tanı ve Endometrial Ko-Kültür gibi alternatif yöntemlerin yanında embriyo tutunmasını artırabilmek için ‘embriyo kabuğuna lazer’ ile delik açılabiliyor ya da en iyi embriyoyu seçebilmek için ‘Blastokist Transferi’ gibi metotlar uygulanıyor. Tutunma ihtimali en yüksek embriyoları tanımaya çalışan tekniklerin üzerinde çalışmalar devam ediyor.

  • Dinamik Embrio İzleme – EmbryoScope

    Türkiye’nin ikinci EmbriyoScope’u yine Bahçeci’de!

    Dinamik Embrio İzleme - EmbryoScope | 3Dünya’da uygulanan Tüp Bebek Tedavileri ve yöntemlerine yepyeni bir boyut kazandırarak, adeta yeni bir çağın başlangıcına imza atan EmbryoScope™, Dinamik Embriyo İzleme Sistemi, Türkiye’de ilk kez Bahçeci Sağlık Grubu tarafından hastalarının hizmetine sunuldu.

    Tüp Bebek Tedavisi sürecinde, embriyo seçimini iyileştirmek ve embriyo değerlendirme algoritmalarını geliştirmek amacıyla kullanılan ve gördüğü ekstra talebe rağmen bugün dünyanın sadece en prestijli tüp bebek merkezlerinde çok kısa bir süre önce kullanılmaya başlanan ve EmbryoScope™ adı verilen Dinamik Embriyo İzleme Sistemi, tüm aşamaların düzenli olarak gözlemlenmesine uygun teknolojisi ile sağlıklı olan embriyoları seçme şansı sağlarken aynı zamanda kısıtlı embriyo sayılarında da başarı elde edebilme oranlarını artırmaktadır.

    Siz Uyurken Embriyolarınız Ne Yapıyor?

    Uzmanlara tüm hasta embriyolarının anında ve sürekli olarak, tüm süreçlerin hiçbir aşaması kaçırılmadan ve istenilen anda değerlendirilmesi imkanı sağlayan Dinamik Embriyo İzleme Sistemi’nin sağladığı sürekli gözlem olanağı ile elde edilen görüntülerin yeniden oynatılabilmesi, hızlandırılmış şekilde izlenmesi yada canlı görüntü kullanılarak embriyo kalitesinin değerlendirilmesi ise yine EmbryoScope™ sayesinde gerçekleşebiliyor. Kullanılan statik sistemlerde sadece belirlenen günlerde ve toplam 5 dakika süreyle cihazdan çıkartılarak kontrol edilebilen ve kimi zaman embriyoların olumsuz etkilemesinin söz konusu olduğu durumun aksine, Dinamik Embriyo İzleme Sistemi, EmbryoScope™ ile 144 saat x 60 dakika boyunca kesintisiz gözlem imkanı sağlanmaktadır.

    Günümüzde embriyo gelifliminin değerlendirilmesi, kültür şartlarında oluşan kesintileri en aza indirmek amacıyla tanımlanmış zaman noktalarında alınan enstantane bakışlarla sınırlı kalmaktadır. Son derece dinamik bir sürece sahip olan embriyo geliflimi ve embriyo gelişimi süreçlerinde yer alan zengin içeriğe sahip bilgilerden ne yazık ki tam anlamıyla yararlanmak mümkün olmamaktadır.

    Ancak EmbryoScope™, Dinamik Embriyo İzleme Sistemi ile güvenli ve kontrollü bir kültür ortamı sağlanırken tek seferde 72 adet embriyo sürekli gözlem altında tutulabilmektedir. Yapılan gözlemler 4 boyutlu belgelendirme teknikleri sayesinde uzmanlara istenilen süreç ve zamanlamayı değerlendirme imkanı sağlayarak, gelecekte yapılacak embriyo puanlamaları için benzersiz yeni parametreler geliştirme imkanı sağlamaktadır.

  • Hamilelikte süt tüketimi, preeklampsi riskini 5 kat azaltıyor

    Hamilelikte süt tüketimi, preeklampsi riskini 5 kat azaltıyor | 4Araştırmalara göre, gebelik döneminde yeterli miktarda süt tüketimi preeklampsi riskini 5 kat azaltıyor. Anne adayları ve bebekler için ciddi riskler taşıyan preeklampsi riskine karşı uzmanlar süt tüketiminin artırılmasını öneriyor.

    Sadece gebeliğe özgü bir sağlık problemi olan preeklampsiye karşı uzmanlar, anne adaylarının günde 5 porsiyon veya üstü süt ve süt ürünleri tüketmelerini öneriyor. Organlara yaşamsal maddelerin götürülüp atık maddelerin toplandığı damar bölgelerinde gelişen bir hastalık olan ve tüm vücudu etkileyebilen preeklampsi, hipertansiyonu olan gebeliklerde en çok görülen tıbbı sorunlar arasında yer alıyor. Gebeler için oldukça riskli bir durum olarak kabul edilen ve toplumlara göre görülme sıklığı yüzde 2-10 arasında olan preeklampsi, böbrek, beyin, karaciğer gibi organlarda ciddi hasarlara neden olabileceği gibi, hem annenin hem de bebeğin ölümüne de neden olabiliyor.

    Erciyes Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Beslenme ve Diyetetik Bölüm Başkanı Prof. Dr. Neriman İnanç, 20 yaşından küçük veya 35 yaşından büyük gebe kalınması, çoğul gebelik, bağ dokusu hastalıkları ve obezite gibi faktörlere bağlı oluşabilen preeklampsi riskinin azaltılmasında da kalsiyum ilavesinin hayati önem taşıdığına dikkat çekiyor. Kalsiyum ilavesinin preeklampsiyi önlemeye yeterli olmasa da hastalığın şiddetini, hastalığa bağlı anne ve bebek ölümlerini azalttığı araştırma sonuçlarıyla da görüldüğünü belirten İnanç, Dünya Sağlık Örgütü’nün farklı ülkelerde yaptığı araştırmaların sonuçlarına göre, 20’inci gebelik haftasından önce günde en az 1.5 gram kalsiyum alan kadınlarda, almayanlara oranla preeklampsi görülme oranının daha düştüğünün gözlemlendiğini belirtiyor.

    Süt tüketiminin yüksek olduğu Hollanda’da gebeliği süresince preeklampsi gelişmiş 163 kadınla gerçekleştirilen araştırmanın sonuçlarına da değinen İnanç, günde 5 porsiyon ve üstü süt tüketen kadınlarda preeklampsi gelişim riskinin 5 kat daha az olduğu belirlendiğini kaydetti. Konuyla ilgili olarak 1990-2006 yılları arasında, toplam 15 bin 528 kadınla yapılan 12 çalışmada da benzer sonuçlar çıktığının altını çizen İnanç, gebelik süreci için oldukça riskli bir durum olan peeklampsinin önlenmesi için anne adaylarına süt tüketmelerini öneriyor.

  • Yeni yılda hayatı daha seksi yaşayın, Sağlıklı Cinsellik Önerileri

    Yeni yılda hayatı daha seksi yaşayın, Sağlıklı Cinsellik Önerileri | 5Kulaktan dolma yanlış bilgiler, rahatsız hissettiren korkular ve alışkanlıklar cinsel hayatı olumsuz yönde etkiliyor. Yeni yıl kararlarınıza bir yenisini daha ekleyin, cinsel hayatı sekteye uğratan doğru bilinen yanlışlardan kurtulun. Güvenli ve özgür bir cinsel hayat ile yaşamdan daha çok zevk alın.

    Kadınlar cinsellikte en üst noktaya 30’unda ulaşır ! YANLIŞ

    Kadınların vücutları ile artan uyumları ve sekste kendilerine olan güvenleri 30 yaşından sonra artmaya devam eder. Bir kadının orgazm kapasitesi yaşla birlikte azalmaz. Kendinize güvendiğiniz sürece cinsellikten keyif almaya hayat boyu devam edebilirsiniz.

    Geri çekilme, en doğal korunma yöntemidir ! YANLIŞ

    Geri çekilme yöntemi, geri kalmış ülkelerde sık kullanılmakla birlikte tüm doğum kontrol yöntemleri arasında istenmeyen gebelik riski en yüksek olanıdır ve aslında tam anlamıyla bir doğum kontrol yöntemi de değildir. Cinsel zevki önemli ölçüde azaltır. Boşalma anından önce cinsel ilişki sırasında salgılanan sıvı içinde sperm bulunması riski oldukça yüksektir. Gelişmemiş ülkelerde istenmeyen gebelik ve doğumların çok daha yüksek olmasının temel nedeni budur. Hayatınızın kontrolünü yeni yılda sakın şansa bırakmayın!

    Evlilikte heyecan zamanla azalır ! YANLIŞ

    Evliliğinize özen göstermiyorsanız evet, azalabilir. Ancak cinsellikten zevk alan bir kadının heyecanlandıramayacağı erkek yoktur. Öncelikle aklınızda dönen sorunları yatakta bir kenara bırakmalı ve kendiniz cinsellikten zevk almaya bakmalısınız. Sonrasında aranızdaki elektriğin katlanarak artacağına emin olabilirsiniz.

    Doğum kontrol hapları yalnızca gebelikten korunma amaçlı kullanılır ! YANLIŞ

    Bazı yeni nesil doğum kontrol hapları, gebeliği önlemekle birlikte ek faydalar için de doktorlar tarafından tercih edilebilir. Özellikle sivilce-akne ve aşırı yağlanma sorununun giderilmesinde ve adet öncesi sendromun (PMS) hafifletilmesinde tedavi amaçlı kullanılabilirler. Anti-androjenik etkili doğum kontrol hapları, tüylenme sorununa karşı da etkilidir.

    Seksi iç çamaşırları bana yakışmaz ! YANLIŞ

    Hemen internete girin, seksi iç çamaşırları satan sitelerden kendinize, seksi bir iç çamaşırı sipariş edin. Kadınlar genellikle beyinleriyle uyarılırken, erkekler için görsellik çok önemlidir. Ama inanın ki sizin kendinizde gördüğünüz o fazlalıkları ve kusurları erkekler asla fark etmez.

    Regl öncesi sendrom kadınların kaçınılmaz kaderidir ! YANLIŞ

    Regl döneminde belin ve sırtının alt kısımlarında hissedilen ağrıdan da kötüsü, hiç şüphesiz tüm dünyaya karşı sinirli hissetmek ve sebepsiz ağlama krizleri yaşamaktır. Bu rahatsızlıkları azaltmak için alınabilecek birçok önlem var. Yeni yılda bir kadın doğum uzmanına gitmeye ve PMS canavarından kurtulmaya ne dersiniz?

    Doğum kontrol hapları kilo artışına sebep olur ! YANLIŞ

    Cinselliği gebelik korkusu olmadan özgürce yaşamayı sağlayan bu minik haplardaki son gelişmelerin biz kadınlardan yana ilerlemesi gerçekten sevindirici… Yeni nesil doğum kontrol hapları, vücutta su tutulmasına sebep olmadığı için herhangi bir kilo artışı da yapmamakta. Hatta vücuttaki şişkinliğin atılmasına yardımcı bile olabilmekte.

  • Hamilelik testi nasıl yapılır, Hamilelik testi ne zaman yapılır ?

    Hamilelik testi nasıl yapılır, Hamilelik testi ne zaman yapılır ? | 6Hamilelik testi nasıl yapılır ?

    Hamilelik Testi Kadinlar Kulubu Forumu

    Öncelikle hamilelik testi ne zaman yapılır, hamilelik testi ne zaman yapılmalı sorularını kendinize sormanız için mutlaka adet gecikmesini yaşamanız gerekmektedir. Eğer adet gecikmeniz normal olarak 3 4 gün gecikiyorsa ve yine aynı durumu yaşıyorsanız telaşlanmamalısınız fakat adet döneminizin üzerinden 1 hafta gibi bir süre geçmişse ne zaman yapılır dememeli ve bir an önce hamilelik testini yapmalısınız.

    Hamilelik testi nasıl yapılır sorusunu soran kişiler için öncelikle bir eczaneye giderek hamilelik testi almalısınız. Hamilelik testi çubuğu öncelikle vajinanın içine yerleştirilmediğini belirtmek isterim. Hamilelik testi bir kaba idrarınızı yaparak hamilelik testi çubuğunu idrarınıza batırarak bir sonuç elde edebilirsiniz.

    Hamilelik testi sonucu ne kadar sürede sonuç verir sorusunu merak edenler için bu süre 5 dakika içinde sonuçlanarak hamile olup olmadığınızı öğrenebilirsiniz. Hamilelik testi çubuğunun üzerindeki işaretler hamilelik durumunda kalın bir çizgi olmalıdır fakat adet gecikmenizin ardından yapılan bir test ise bu çizginin ince olması da %98 oranında hamile olduğunuzun göstergesi olduğunu da unutmayınız.

    Erken hamilelik belirtileri nelerdir ?

    Henüz ilk haftadan itibaren görülen hamilelik belirtileri. Hamilelik nasıl anlaşılır? Hamilelik belirtileri nasıl başlar? Hiç test yapmadan hamile olmak anlaşılabilir mi? Hamilelik nasıl anlaşılır?

    Bir kadının gebe kalışını gösteren belirtiler 3 gruba ayrılır. Bu hamilelik belirtileri şu şekildedir:

    a) Şüpheli belirtiler,
    b) Olası Belirtiler,
    c) Kesin belirtiler,

    Bize hamilelik teşhisinde yardımcı olan bu belirtilerin bir kısmı hiçbir test uygulamaksızın kadının hissettiği belirtilerdir.
    Bir kısmı, ise testler ve doktor tarafından saptanır. Şüpheli ve olası belirtiler dediğimiz belirtiler, hekime hamilelik teşhisinde Erken hamilelik belirtileri nelerdiryardımcı olur, fakat bunlar yüzde yüz güvenilir işaretler olarak değerlendirilemezler. Çünkü hamilelik dışı bazı klinik tablolar da bu belirtilerin bir veya birkaçını verebilir. Birkaç belirtiyi bir arada görmedikçe hamilelik teşhisinde kesin konuşmamak, bir süre daha beklemek daha doğru bir davranıştır. Çünkü gerçeğe dayanmayan bir teşhis çoğu zaman kadında ruhsal gerilim ve çöküntü yaratabilir. Bu nedenle kadının, son adet kanaması tarihi dâhil, verdiği bilgiler ve Kadın Doğum Uzmanı’nın muayenesi diğer testlerle beraber değerlendirilmelidir. Erken gebeliklerin tanısı karın bölgesi fazla yağlı kimselerde ve muayenede kendini” sıkmadan rahat durmayan hastalarda oldukça güçtür.

    İlk hafta hamilelik belirtileri: Gebelik nasıl anlaşılır, gebeliğin belirtileri nelerdir ?

    Bulantı ve kusma : Hamileliğin ilk haftasından itibaren görülmeye başlayan tipik hamilelik belirtisidir. Gebelerin pek çoğu, gebelik başlangıcında ilk haftalarda sabahları bulantıdan şikayetçi olurlar. Bulantının sabah hasta uyandığında görülmesi günün ilerleyen saatleri içinde azalarak kaybolması, gebeliğin tipik erken bulgularmdandır. Bazı kadınlarda bulantı dışında kusma veya kusacakmış gibi olma yakınmaları sıktır. Kusma bulantının adet kanaması gecikmesiyle beraber görüldüğü vakalar ilk önce gebeliği düşündürür.

    Vajinal akıntı artışı – Döl yolu akıntısında artış : Vajinal akıntının artması da hamilelik belirtilerinden ilk hafta görülen işaretlerden biridir. Gebeliğin oluşmasıyla beraber hormonsal değişimlere bağlı olarak döl yolu akıntısında artış olur ve bütün gebelik süresince devam eder. Bazı gebelerde, gebeliğin son aylarında bu akıntı oldukça rahatsız verici boyutlara ulaşır. Akıntı şikâyetçi olmayan doğurgan çağdaki bir kadında adet kanaması gecikmesiyle beraber, ani bir akıntı artışı da bize gebeliği düşündürür.

    Adet kanamasının gecikmesi : Eğer adet döngüsü gebe kaldığınız ilk haftaya tekabül ettiyse, bu da ilk hafta görülen hamilelik belirtisi olacaktır. 28-30 gün gibi düzgün aralıklarla adet gören genç bir kadında adet kanamasının gelmemesi bize ilk önce gebeliği düşündürür. Ancak unutmamalı ki, bazı enfeksiyon hastalıkları, kansızlık, iklim ve çevre, hatta meslek değişiklikleri, gebelik korkusu, psişik (ruhsal) gerilim ve ruh hastalıkları da çoğu zaman adet kanamasının gecikmesine neden olabilir. Bazı kadınlarda ise “üste görme” adı verilen olaya rastlanılır. Kadın gebe olduğu halde, adetlerine uyan zaman aralıklarında, aybaşı kanamasına benzer kanamalar görülebilir.

    Diğer hamilelik belirtileri

    Memelerde dolgunluk hissi : Gebeliğin oluşmasıyla birlikte değişen hormonsal denge ile bağlantılı olarak kadında memelerde dolgunluk, hassasiyet, acı hissi oluşur. Fakat birçok kadında adet öncesi, günlerde de aynı belirtilerin daha hafif olarak görüldüğü unutulmamalıdır. Gebeliğin gelişmesiyle birlikte ikinci aydan itibaren memelerde büyüme görülmesi olağandır. Meme başını çevreleyen koyu renkli bölgenin rengi daha da koyulaşır ve çapı genişler. Hamilelik öncesi pembe renkli olan meme başı da gebeliğin ilerlemesiyle koyulaşır ve çapı genişler. Gebelik öncesi pembe renkli olan meme başının da gebeliğin ilerlemesiyle renginin koyulaştığı dikkati çeker. Ayrıca meme başı çevresinde yer alan ufak tepecikler hormonsal değişim sonucu daha belirginleşirler. Gebeliğin son üç ayında memelerin daha da büyümesi sonucu memelerin derisinin gerildiğini ve üzerinde yer yer çizgilerin meydana geldiği, yüzeysel damarların deri altında daha da belirginleştiği pek çok gebede görülebilir. Meme değişiklikleri, ilk gebelikte gebelik teşhisi için önem taşıyabilir.

    Bu içerik erken hamilelik belirtileri nelerdir, erken gebelik belirtileri, en erken hamilelik belirtileri nelerdir, en erken gebelik belirtileri, gebelikte kadında görülen ilk belirtiler, ilk belirtiler, memede dolgunluk hissi, erken gebelik nasıl anlaşılır, dogum videosu gebelik belirtileri nelerdir, gebeliğin en erken belirtileri, gebelik belirtileri şunlardır, vajinada doluluk hissi, hamilelik öncesi belirtiler nelerdir, gebelıkte memeler nasıl hisse olur, hamilelikte gögüsteki belirtiler, hamilelik başlangıcındaki belirtiler, hamilelikte aybaşı, gebelık belırtılerı en erken nasıl anlasılır, gebelikte 1 hafta gebelik belirtileri nelerdir konularını barındırır.

    Hamilelik Belirtileri Gebelik Testi

    Onun bir parçanız olduğunuzu hissettiğiniz ilk an. Peki tam olarak hamileliğinizin başlangıç zamanı nedir ? Testler nelerdir ? Ayrıntılı olarak inceleyelim…

    Hamilelik mucizevi bir şey. İçinizde başka bir canlı var. “Bir ben var bende benden içeri” gibi… Sizin parçanız, canınız. Bu müjdeli haberi eşinize sevdiklerinize verirken herkes bu muhteşem yenilikten mutluluk duyar. Peki, siz hamile olduğunuzu nasıl anlayacaksınız? Tam olarak hamileliğiniz ne zaman başlar? Ya da bu mucizenin fizyolojik oluşumu nasıl? Hepsini inceleyelim ve bu mutluluğa hep birlikte tanık olalım. Hem de bir uzmanın ışığında…

    Amerikan Hastanesi Kadın Doğum Uzmanı Dr. Alper Mumcu, bizlere hamileliğin belirtileri ve gelişim sürecinden söz etti.

    Hamilelik ne zaman başlar ?
    Hamilelik, erkekten gelen spermin, kadının yumurtalıklarından atılan yumurta hücresiyle birleştiği anda başlar. Bu andan 8. haftanın sonuna kadar olan dönem embriyonik dönem olarak adlandırılır. 8. haftadan doğuma kadar olan süreye de fetal dönem denir.

    Hamilelik yaşı hesaplanırken, hamile kaldığınızı düşündüğünüz ilişkinin gerçekleştiği gün kriter olarak alınmaz! Son adet kanamasının ilk günü, hamileliğin başlangıcı olarak alınır. Hamilelik yaşı hesaplanırken ay hesabı yapılmaz. Hamilelik 280 gün sürer. Bu 40 haftaya denk gelir. Sonuç olarak, hamilelik hafta olarak tanımlanır ve başlangıcı olarak da son adet kanamasının ilk günü esas alınır.

    Bebeğinizin doğum tarihini nasıl hesaplarsınız ?

    İşte geldik en heyecanlı ana! Bebeğin beklenen doğum tarihini hesaplamanın çok basit bir yöntemi var. 7 gün ekle 3 ay çıkart! Negele yöntemi adı verilen bu sistemde son adet kanamasının ilk gününe 7 gün eklenir ve 3 ay geriye gidilir. Bir örnekle açıklayacak olursak, son adet kanamasının ilk günü 7 Temmuz olan bir anne adayını ele alalım.

    Negele yöntemine bir örnek
    ♦ Son Adet Tarihi: 7 Temmuz
    ♦ 7 gün ekle: 14 Temmuz
    ♦ 3 ay çıkart: 14 Nisan
    ♦ Beklenen Doğum Tarihi: 14 Nisan

    Bu hamile için beklenen doğum tarihi 14 Nisan. Ama tabii, bebeklerin sadece yüzde 5′i bu tarihte doğar. 38. hafta ile 42. hafta arası doğan bebekler normal kabul edilirken, 38 haftadan önce doğanlar preterm, 42 haftadan sonra doğanlar postterm olarak adlandırılır. Prematürite ise bebeğin aslında yaşını değil, gelişimini anlatan bir ifade. Örneğin 36 haftalık doğan bir bebek, preterm olmasına yani erken doğmasına rağmen, eğer akciğer gelişimini tamamlamış ise prematür değildir.

    Hamilelik testleri

    Hamile olduğunuzu ne kadar erken öğrenirseniz, sizin için o kadar iyi. Bu nedenle adetiniz geciktiyse, vakit kaybetmeden hamilelik testi yaptırın. Hamileliğin oluşması ile birlikte bazı hormonlar salgılanmaya başlar. Bu hamileliğe özgü hormonlar biliyorsunuz ki, hamilelik süresince adet görmeyi engeller. Kanda ve idrarda bu hormonların tayini ile hamilelik teşhisi konabilir. Kanda bakılan hormon, henüz ortada bir adet gecikmesi olmasa bile hamileliği gösterebilir. İdrarda ise sıklıkla 7-10 günlük bir gecikmeden sonra hamilelik saptanabilir.

    Piyasada satılan ve kendi kendinize uygulayabildiğiniz testlerin güvenilirliği laboratuardakilere oranla biraz daha düşük. Kendi kendinize yaptığınız test, negatif çıkarsa, doktoru bilgilendirin ve onun tavsiyelerine uyun.

    Duygusal değişiklikleriniz

    Hamileliğin ilk üç ayında anne adayında bazı psikolojik değişiklikler meydana gelebilir. Çok neşeliyken bir anda ağlama krizlerine tutulabilir; bazı günler çok sinirliyken bazı günler sakin olabilirsiniz. Hamileliğe uyum sağladıkça, bu sorunlar da yavaş yavaş ortadan kalkar. Ancak son haftalarında tekrar bir huzursuzluk ortaya çıkabilir. Sinirli, heyecanlı olabilirsiniz. Uyku problemleri yaşayabilirsiniz. Bu tip durumlarda endişelenmeyin. Hemen hemen her hamile bu duyguları yaşıyor.

    Aynı şekilde eşinizde bazı değişiklikler yaşayabilir. Sizin durumunuz hakkında endişeler taşıyabilir ve konu hakkında bilgisi yoksa size yardım edememenin sıkıntısını yaşar. Bu nedenle, böyle bir deneyim yaşayan arkadaşlarınızla konuşarak onların tecrübelerinden yararlanabilirsiniz. Ancak unutmayın, en profesyonel yardım, konunun uzmanı olan bir doktordan alınabilir.

    Ne sıklıkta kontrol olmalısınız?

    32. haftaya kadar ayda bir kez, 32-36 haftalar arası 15 günde bir, bu tarihten doğuma kadar da doktorunuzun uygun göreceği sıklıklarda kontrol gerekli. Bu kontrollerde, bazı temel tetkikler yapılır, bebeğin ve hamilenin gelişimi kontrol edilir ve standartlara uygun olup olmadığı saptanır. Bebekte ya da hamilede bir anomali saptanırsa, buna yönelik tedaviler yapılır, bazı özel hamilelerde gereken özel tetkikler ve araştırmalar gerçekleştirilir. Bebeğinizin ve sizin sağlığınız için hamilelikte hekiminizi düzenli olarak ziyaret etmeyi ihmal etmeyin.

    Bebeğiniz kız mı olacak; erkek mi?
    Aslında bebeğin cinsiyeti, döllenme meydana geldiği anda bellidir. Burada tek belirleyici, babadan gelen spermin cinsi. Eğer bu sperm Y kromozomu taşıyorsa bebek erkek, X kromozomu taşıyor ise kız olacaktır. Ancak cinsiyetin tespiti, ancak dış cinsel organlar ultrason ile görülebilecek büyüklüğe ulaştığında mümkün olur. Tecrübeli gözler, genellikle 14-16. haftalardan itibaren bebeğin cinsiyetini saptayabilir.

    Tanı amaçlı yapılan ve bebekten doku alınarak gerçekleştirilen biyopsi sonucu, bebeğin cinsiyeti yüzde 100 doğrulukla saptanır; ancak bu işlemler sadece tıbbi bir gereklilik varsa yapılır. Sadece cinsiyet tayini için yapılmaz.

    Hareket ediyor!
    Daha önce hamilelik yaşayanlar, genelde 16. haftada bebeğin oynadığını hissederken, ilk hamileliğini yaşayanlar 19-20. haftalarda bu hisle tanışırlar. Bu duygu yaşamınız boyunca tadacağınız en özel duygu olmalı!

    Konular hakkinda detayli bilgiye kadinlar kulubu hamilelik testi nasil yapilir konusundan yorumlariniz ile katilabilirsiniz.

  • Erken Hamilelik Belirtileri Nelerdir ?

    Erken Hamilelik Belirtileri Nelerdir ? | 7Erken Hamilelik Belirtileri kişiden kişiye farklılık gösterebilir. Erken Hamilelik Testi ile en doğru sonucu alırsınız fakat sizlere suncağımız Belirtilerin de birçoğunu gösteriyorsanız Hamile olduğunuz kanısına varabilirsiniz. Hamilelik Belirtileri, bazı insanlar da çok yoğun olarak görülürken bazıların da farklı olabilir.

    Erken Hamilelik Belirtileri Nelerdir ?

    En belirgin Hamilelik Belirtileri: Bulantı, Sık İdrara Çıkma, Aşırı Uyuma İhtiyacı ve Kokulara Karşı Duyarlılıktır.

    Bu belirtilerden birçoğu sizde varsa bir an önce bir hekime başvurunuz, veya Hamilelik Testi yöntemini deneyiniz.

    Hamilelik ile vücuttaki hormonal dengeler tamamen değiştiği için bu belirtiler görülür. Bu şekilde kadının hamile olup olmadığı anlaşılır.

    Erken Hamilelik ile ilgili soru, sorun ve yorumlarınız için Erken Hamilelik Formunu kullanabilir, diğer insanlarla iletişime geçebilirsiniz..

    GEBELİĞİN TANISI

    GEBELİK (hamilelik) BELİRTİLERİ

    Aşağıdaki belirtiler erken gebelik döneminde en sık görülen belirtilerdir:

    * Beklenen adetin başlamaması

    * Memelerde dolgunluk, hassasiyet, memeucunda koyulaşma, memebaşında karıncalanma hissi

    * Karnın alt kısmında dolgunluk, şişkinlik ve bazen hassasiyet

    * Bulantı ve bazen kusma

    * Yorgunluk, uykuya eğilim, başdönmesi

    * Sık idrara çıkma

    * Vajina salgılarının artması

    Bu belirtiler gebelik oluştuğu andan itibaren vücudunuzda salgılanmaya başlanan gebelik hormonlarının ve salgılanma miktarı artan östrojen ve progesteronun etkisiyle meydana gelir. Bu fizyolojik hormonal değişikliklerin esas amacı vücudunuzun gebeliğe uyumunun sağlanması ve bebeğinizin gelişmesidir.

    Bu belirtiler muhtemel bir gebeliğin habercisidir. Kesin tanı için gebelik testi yapılmalı veya ultrasonda gebelik gözlenmelidir.

    GEBELİK (hamilelik) TESTLERİ

    Gebelik rahim içinde (dış gebelik durumunda tüplerde ya da karın boşluğu gibi bir yerde) yerleştiği andan itibaren trofoblast hücreleri tarafından HCG (Human chorionic gonadotropin) adı verilen bir hormon salgılanmaya başlanır. Normalde kanda ve idrarda eser miktarda bulunan bu hormonun arttığının çeşitli testlerle gösterilmesi (HCG salgılayan tümörlerin olduğu çok ender durumlar hariç) vücutta bir gebelik olduğunun kesin kanıtıdır.

    Kandaki ve idrardaki HCG seviyesinin bu hormona yapısal olarak çok benzeyen luteinizan hormon (LH) adlı yumurtlamadan sorumlu hormon ile karışmasını önlemek için HCG hormonunun beta fraksiyonu yani ß-HCG ölçümü yapılır.

    İdrar Testleri :

    Kanda ß-HCG belli bir eşik seviyesine ulaştığında idrara çıkmaya başlar ve gebeliğin ilerlemesiyle idrardaki seviye artar. İdrarla yapılan gebelik testlerinin esası bu ß-HCG’nin varlığının ya da yokluğunun saptanmasına dayanır. Çeşitli testlerin hassasiyeti arasındaki farklılıklar idrardaki seviyeyi tanıyıp tanıyamamalarına bağlıdır. Hassas bir test idrarda gebeliğin en erken dönemlerindeki düşük seviyedeki ß-HCG’yi tanıyabilirken, hassas olmayan testler gebelik biraz daha ilerleyip idrardaki seviye yükseldiğinde, yani daha geç bir dönemde gebeliği tanıyabilirler. İdrar testlerinde “gebelik müspet” sonucu alındığında hata oranı oldukça düşüktür. Ancak “gebelik menfi” sonucu veren testin bir süre sonra tekrarlanması uygundur.

    Eczanelerde ya da evlerde hazır test kitleri yardımıyla uygulanan idrarda gebelik testlerinin güvenilirliği üretici firma tarafından her ne kadar %99 olarak belirtilse de yapılan çalışmalar özellikle adet gecikmesinin 10 günden daha az olduğu durumlarda hata oranının %50’lerde olabileceğini göstermektedir (“Hata” genellikle testin hassasiyetinin düşük olması nedeniyle varolan bir gebeliği saptayamaması şeklinde olmaktadır. Ancak tam tersi de mümkündür).

    Laboratuvarda uygulanan idrarda gebelik testleri ise adet gecikmesinin beşinci gününden itibaren güvenilir sonuç verebilmektedir. Bu testler daha düşük hormon seviyelerini tanıyabilen ve bu yüzden de hazır test kitlerine göre daha hassas olan testlerdir.

    Kan Testi (beta HCG):

    İdrar testleri ß-HCG’nin varlığını ya da yokluğunu saptayabilirken kan testleri ß-HCG’nin kandaki seviyesini saptarlar. Böylece hormon salgısının başladığı en erken dönemlerde, henüz adet gecikmesi bile olmadan kanda ß-HCG seviyesi saptanarak gebeliğin tanısı konabilir, ya da gebelik oluşmadığı yönünde kesin karar verilebilir.

    Kanda ß-HCG testi gebelik testi olarak kullanılmasının yanında dış gebelik, mol gebeliği, düşük gibi durumların tanısında da kullanılan oldukça değerli bir tanı aracıdır.

    ULTRASONLA GEBELİK TANISI

    Adet gecikmesi birkaç günü bulduğunda geçtiğinde gebelik testi yapılmaksızın vajinal ultrasonla gebelik tanısı konabilir. Abdominal (karından bakılan) ultrasonla ise adet gecikmesi en az bir hafta olmalıdır.

    Erken gebelikte yapılan ultrasonografinin önemi:

    Gebelik testinin müspet çıkması gebelik varlığının kesin kanıtıdır, ancak gebelik tanısı konduktan sonra cevap arayan önemli sorular vardır:

    – gebelik normal mi ?

    – gebelik rahim içinde midir, yoksa bir dış gebelik mi söz konusudur ?

    – bebek canlı mıdır ?

    – mol gebeliği söz konusu olabilir mi ?

    – çoğul gebelik söz konusu olabilir mi ?

    Yukarıdaki normaldışı durumlar ileri aşamalara kadar hiç bir belirti vermeyebilir. Bu yüzden gebelik testi yapıldıktan sonra hiç bir şikayetiniz olmasa bile en erken dönemde doktor kontrolüne gitmeniz önemlidir. Yapılan basit bir ultrasonografi incelemesi, ya da gebelik çok erken dönemdeyse seri ultrasonografilerle gebeliğin yakın takibe alınması bu normaldışı durumların en erken dönemde ortaya çıkarılmasını sağlar. Erken gebelikte normaldışı durumların erken tanısı tedavi şansınızı önemli derecede yükseltir.

    Erken gebelik döneminde yapılan ultrasonografinin en büyük yararlarından biri de son adet tarihiniz ile gebelik haftanız arasındaki uyumun belirlenmesidir. Erken dönemde yapılan ultrasonun gebelik haftasını belirlemedeki hata payı ±3 gündür, buna karşın miada yakın yapılan ultrasonun hata payı ±3 hafta olabilir! Bu incelemenin yapılmış olması gebeliğinizin ilerleyen dönemlerinde, belirttiğiniz son adet tarihi ile bebek ölçüleri arasında bir uyumsuzluk olduğunda, bebeğinizin miadı konusunda şüpheler oluştuğunda çok önemli veriler sağlar.

    Dr. Kağan Kocatepe

  • Çin Takvimi Chinese Calendar göre cinsiyet belirleme

    Çin takvimi nedir ?

    Hangi ayda, kaç yaşında hamile kaldınız ?

    Bu iki sorunun yanıtıyla, Çin’de 700 yıldır uygulanan bir yöntemi kullanarak çocuğunuzun cinsiyeti konusunda doğru bir tahminde bulunabilirsiniz.

    Pek çok Asya ülkesinde bebek bekleyen çiftler, teknolojik gelişmelerle bebeklerinin cinsiyetini erkenden öğrenseler de, emin olmak için ‘Çin Takvimi‘ ve halk inanışlarına da başvuruyor. Annenin yaşı ile hamile kaldığı ayın bilinmesi durumunda yüzde 90 doğru sonuç verdiği iddia edilen ve Çinli astroloji bilginlerince hazırlanan Çin Takvimi, Çin’de 700 yıldır kullanılıyor.

    Takvime göre, annenin yaşının hamile kalınan ayla kesiştiği nokta bebeğin cinsiyetini ortaya çıkarıyor. 30 yaşındaki bir anne adayının mart ve mayısta hamile kalması durumunda bebeğinin cinsiyeti kız, diğer tüm aylarda ise erkek olurken, 21 yaşındaki anne adayının ocakta hamile kalması durumunda bebeğinin cinsiyeti erkek, diğer tüm aylarda kız oluyor.

    Sol sütun : Yaş
    Üst Sütun: Aylar

    Hamile kalınan aya ve yaşa göre cinsiyet tahmini hamile kaldığınız yaş ile hamile kaldığınız ayın kesiştiği kutucuğu bulmanız gerekmektedir.

    Çin Takvimi Chinese Calendar göre cinsiyet belirleme | 8

    Bu cinsiyet belirleme ve cinsiyet tahmini için kullanılan yöntemlerden tüm dünyada en çok bilineni eski Çin Takvimiidir. Kaynağı kesin olarak bilinmeyen bu çin takvimi 700 yıl öne dönemin çinli astroloji bilginlerinden biri tarafından çizildiği sanılmaktadır.

    Çin Takvimi ile cinsiyet tahmini ve doğacak çocuğun cinsiyetini önceden belirleme ( çin takvimi ile cinsiyet belirleme) isteği neredeyse insanlık tarihi kadar eskidir.
    Tüm cinsiyet tahmin yöntemleri gibi Çin Takviminin de maalesef bilimsel hiçbir değeri yoktur. Doğacak çocuğun cinsiyetini belirleyen babadan gelen spermin taşıdığı X ya da Y kromozomudur ve hangi kromozomu taşıyan spermin yumurtayı dölleyeceği tamamen tesadüfe bağlıdır. Cinsiyetin belirlenmesi aslında bir çeşit yazı-tura atmaya benzetilebilir.

    Fakat her ne olursa olsun doğacak bebeğinizin cinsiyetini tahmin etmeye çalışmak ve bu tahmini “çin takvimi” kullanatak yapmak son derece eğlencelidir. Bu nedenle siz de bu tabloyu , “çin Takvimi”ni eğlenmek amacıyla kullanabilirsiniz. Kimbilir belki sizin için de, “çin Takvimi”işe yarar ve çin takvimi ile kız bebek veya çin takvimi ile erkek bebek tahmininde bulunabilirsiniz.