Etiket: gebelik

  • Hamileler tatile ne zaman çıkmalı?

    Hamileler tatile ne zaman çıkmalı?

    Tatil planı yapılırken özellikle seçilen mekanlar hava sıcaklıkları ve nemin çok yoğun olmadığı, tam teşekküllü sağlık kuruluşlarına kolay ulaşılabilecek şekilde seçilmeli.

    Gebelikte tatil eğer uygun ortam ve koşullar sağlanırsa çok rahat geçebilir. Gebeler de fazla güneşin olmadığı saatlerde yüzebilirler. Deniz tercih etmeleri veya çok yoğun olmayan havuzları kullanmaları uygundur. Ayrıca yine sabah erken ve akşam saatlerinde çok yorucu olmayacak şekilde uzun yürüyüşler yapılabilir. Aletlerle yapılan su sporları gebeler için tehlikeli olacaktır.

    Tatilde beslenme için dikkat edilmesi gereken çok yoğun ve karbonhidrat ağırlıklı besinlerden uzak durulması gerekir. Hayvansal ve bitkisel proteinler ve sebze, meyva ağırlıklı beslenmeye dikkat edilmelidir. Açık büfe olan programlar seçilmesi çok uygun olmayabilir. Ayrıca sık sık ve az beslenmeli, günlük sıvı alımı 3-4 lt’ye kadar arttırılmalıdır.

    Güneşte uzun süre kalmak gebeler için sakıncalı. Sıvı kaybına ve sıcaklığın etkisine bağlı ani tansiyon düşmeleri anne ve bebek için riskli olabilir. Cilt gebelikte hormonların etkisiyle daha fazla leke oluşturmaya meyillidir. Bu sebeple direk güneş ışınlarına uzun süre maruz kalınmamalı, yüksek koruma faktörlü güneş koruyucular mutlaka kullanılmalı.

    Son olarak tatile çıkmadan ve tatil dönüşünde yapılması gereken gebelikle ilgili değerlendirme ve tetkiklerin de aksatılmaması gerekir.

    Gün gün Hamilelik takvimi için tıklayın !

  • Troid hastaları hamile kalabilir mi?

    Troid hastaları hamile kalabilir mi?

    Kadınlarda daha fazla görülen ve üreme sağlığını ciddi anlamda etkileyen Haşimato hastalığını İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Halil Kutlu Erol anlattı.

    Üreme çağında olan kadınlarda daha fazla görülen ve çocuk sahibi olmalarında önlerine bir engel olarak çıkan Haşimoto hastalığının 20-30 yaş aralığında ortaya çıktığına dikkat çeken Uzm. Dr. Erol “Özellikle kişi gebelik sürecindeyse tiroid hormonu ihtiyacı artar, metabolizma hızlanır ve sınırda olan tiroid fonksiyonları alarm vermeye başlar. Bu nedenle günümüzde kadın doğum uzmanlarının sağlıklı bir hamilelik süreci için yaptırdıkları testler arasında tiroid hormonu testleri de yer almaya başladı. Yapılan testler sonucunda ortaya çıkan tiroid hastalıklarının tedavisiyle kişi yaşadığı sorunlardan kurtulabiliyor.

    Bu hastalıkta bağışıklık sistemi tiroid bezini yabancı bir doku olarak tanımlayıp reddeder. Vücudun tiroid bezini reddi, doku nakillerinde olduğu gibi ani gelişen bir reaksiyon değildir. Çünkü vücut, tiroid bezinin bütün bileşenlerine karşı değildir. Bu hastalık, yıllarca düşük profille belirti vermeden ilerler. Belli bileşenlerine karşı bağışıklık sistemi bazı antikorlar oluşturarak o bileşenleri yavaş yavaş tahrip eder. ” diye konuştu

    BU BELİRTİLER VARSA
    • Adet düzensizliğiniz varsa,
    • Yediklerinize dikkat ettiğiniz halde kilo veremiyorsanız,
    • Kronik yorgunsanız,
    • Saçlarınızdaki dökülme giderek artıyorsa,
    • Son dönemlerde cildinizde döküntüler arttıysa,
    • Soğuğa karşı giderek daha tahammülsüz olduysanız,
    • Guatr oluştuysa bir an önce hekiminize başvurun.

  • Polikistik Over PKO

    Polikistik Over PKO

    Polikistik Over (PKO) defalarca belirtildiği gibi, belirtiler veren, yani sinsi olmayan bir durumdur. Öncelikle bu nedenle PKO, yani yarattığı belirtilerin kadına verdiği rahatsızlıklar (adet düzensizliği, tüylenme, gebe kalamama gibi) nedeniyle kadını çoğu durumda tedavi arayışına iten bir durumdur.

    Yine de günlük yaşamı olumsuz etkileyen bir belirti veya bulgu olmasa veya kadın PKO’nun kendisinde yarattığı değişikliklerden rahatsız olmasa dahi, vücutta yarattığı olumsuz metabolizma ortamı nedeniyle PKO, basit bir yumurtlama bozukluğu olmaktan çok, kısa veya uzun vadede ciddi sorunlar yaratabilen bir durumdur.

    Polikistik over tedavisinden sonuç alan var mı? Yorumları için tıklayın !

    PKO’nun kadın yaşamı üzerinde uzun vadede yaratabileceği muhtemel olumsuzluklar aşağıdaki şekilde özetlenebilir:

    Diyabet (Şeker Hastalığı) Gelişme Riski

    PKO, ileri yaşlarda Tip II, yani insüline bağımlı olmayan (tedavide ağızdan alınan ilaçların kullanılabildiği) diyabet gelişme olasılığının arttığı bir durumdur. Özellikle kilolu olanlarda bu risk daha da yüksek olmakla beraber 40 yaşın üzerinde olan PKO’lu kadınların yaklaşık %40’ında diyabet gelişmektedir.

    Diyabet gelişiminin altında yatan temel neden muhtemelen PKO gelişimine de zemin hazırlamaktadır. Yani PKO kendi başına diyabet gelişimine neden olmamakta, ancak bazı kadınlarda PKO geliştiren temel mekanizma (insülin direnci), ileri yaşlarda diyabet gelişme riskini de artırmaktadır.

    PKO’nun bu özelliğinin bilinmesi PKO tanısı almış olan kadının belli aralıklarla insülin direnci ve diyabet açısından takip edilmesini ve diyabet tanısı konduğunda tedavinin erken başlamasını sağlamaktadır. Diyabet erken tanındığında ve etkili bir şekilde tedavi edildiğinde yaşam süresini kısaltan bir hastalık olma özelliğini büyük oranda kaybeder.

    Yapılan çalışmalara göre son zamanlarda gündemde olan Metformin ve diğer insülin duyarlılığını artırıcı ilaçlar etkili bir şekilde kullanıldıklarında, ileride diyabet gelişme riskini ertelemekte ve hatta ortadan kaldırmaktadırlar.

    PKO ve Gebelik Şekeri

    PKO’nun şeker hastalığıyla olan yakın ilgisinin bilinmesi PKO’su olan kadının gebeliğinin doktor tarafından ele alınmasında da bazı farklılıklar getirir. Gebelik, artan hormonların etkisiyle genel olarak zaten insülin direnci gelişme eğiliminin yüksek olduğu bir dönemdir ve duyarlı kişilerde gestasyonel diyabet (gebelik şekeri) durumunun gelişmesine neden olabilir.

    Gestasyonel diyabet gebeliğin belli dönemlerinde yapılan tarama testleriyle ortaya çıkarılabilen ve bebek ve anne adayı zarar görmeden kontrol altına alınabilen bir durumdur. PKO’lu anne adayları gestasyonel diyabet gelişimi açısından daha yüksek risk altında olduklarından gebelik döneminde çok daha sıkı takip altında tutulurlar.

    Kalp ve Damar Sorunları

    PKO, kanda androjen (erkeklik) hormonların yüksek olduğu bir durumdur ve bu denli yüksek seviyeler kan yağları (lipitler) üzerine olumsuz etkiler yaratırlar.

    Yine PKO, ileri yaşlarda hipertansiyon gelişme riskini artıran bir durumdur.

    PKO’lu kadınların kilolu olmaya eğilimli olmaları, şeker hastalığı geliştirmeye olan eğilimleri ve yukarıda bahsedilen iki olumsuz durum birleştiğinde ortaya artmış bir damarlarda sertleşme (ateroskleroz) riski çıkar. Bu da inme (felç), kalp krizi gibi ciddi damarsal sorunları beraberinde getirir.

    PKO’lu kadınların kendilerini kilo almadan korumaları, gerekli durumlarda kullanılan lipit düşürücü ilaçlar, kan şekerinin sıkı denetim altında tutulması, tansiyonun sürekli olarak denetlenmesi bu tür risklerin gerçekleşme olasılığını belirgin şekilde azaltır.

    PKO, insülin direnci mekanizması üzerinden genel olarak kan pıhtılaşmasının artma eğiliminde olduğu bir ortam oluşturur. Bu da damar tıkanıklığı gelişme riskini artıran bir durumdur. Özellikle insülin direnci olan ve kilolu olan kadınlarda, normalde PKO’da nispeten sık kullanılan ve östrojen içeriği yüksek doğum kontrol haplarından kaçınmak ve insülin direnci ve kilo sorununu düzeltici girişimlerde bulunmak bu riski belirgin olarak azaltır.

    Rahim Kanseri Gelişme Riski

    Rahim kanserinin (daha doğru deyimle rahim iç tabakası kanseri (endometrium kanseri) bilinen en önemli risk faktörleri arasında şişmanlık, şeker hastalığı, hipertansiyon ve çocuk doğurmamış olmak vardır. PKO bu sayılan tüm bu risk faktörlerinin nispeten sık görüldüğü bir durumdur.

    Rahim kanseri gelişimine zemin hazırlayan en önemli etken ise rahim iç tabakasının uzun süreli tek başına östrojen hormonu hakimiyetine maruz kalmış olmasıdır. Bu son durum yumurtlama olmaması nedeniyle progesteron hormonunun koruyucu etkilerinden maruz kalan PKO’lu kadınlarda oldukça ön plandadır.

    PKO’da yumurtlamanın düzenli olarak sağlanması veya eksik olan progesteron hormonunun ilaçlarla dışarıdan takviye edilmesi ve şişmanlık, şeker hastalığı ve hipertansiyon sorununun sıkı denetim altında tutulmasıyla PKO’lu kadınlarda rahim kanseri gelişme riskinin en aza indirilmesi tümüyle mümkündür.

  • Bitkilerle Cilt Maskeleri, Tonikler, Kremler

    Bitkilerle Cilt Maskeleri, Tonikler, Kremler

    Bitkilerle Cilt Maskeleri, Tonikler, Kremler tarifleri…

    Kuru Ciltler İçin 
    Kuru cilt için avakado maskesi önermek isterim. Bir avokado meyvesi ezilir ve yarım tatlı kaşığı bal, bir tatlı kaşığı elma sirkesi ilave edilir. Bu karışım daha sonra bir yumurta sarısı ile karılır. bir yemek kaşığı zeytinyağı ilave edilip tekrar iyice karıştırılır. Yüze maske şeklinde sürülür ve yarım saat bekledikten sonra yıkanır.

    Normal Ve Kuru Cilt İçin Maskeler
    – Kabuğu soyulan bir elma ince rendelenir ve 1 yemek kaşığı dolusu krema ile iyice karıştırılır.Yüze, boyuna ve dekolteye uygulanır ve 10 dakika etkilemeye bırakıldıktan sonra ılık suyla durulanır.
    -1 çay kaşığı glikoz, 10cl sirke, 1 yumurta sarısı iyice karıştırıldıktan sonra, 40cl ayçiçek yağı eklenerek, krem kıvamı alana kadar karıştırılır. Bir cam kaba koyularak soğukta saklanır. Kremle nemlendirilen pamukla, deri dairesel hareketlerle iyice temizlenir ve ılık suyla yıkanır.
    -100cl gülsuyu hafifçe ısıtılır, 25gr süttozu ve 1 yemek kaşığı çiçek balı eklenerek iyice karıştırıldıktan sonra, 30gr bademyağı eklenir ve yine iyice karıştırılır. Cam bir kapta, soğukta saklanır. Bu sıvı ile deri iyice ovuşturulur ve daha sonra yumuşak ıslak bir bezle veya pamukla temizlenir.
    -2 yemek kaşığı krema, 1 yemek kaşığı çiçek balı ile karıştırılır ve mayonez kıvamı alana kadar ayçiçek yağı eklenerek iyice karıştırılır. Akşamları maske olarak 10 dakika süreyle yüze uygulanır. Sonra yüz ılık suyla iyice yıkanır.
    -1 orta boy salatalık, kabuğu soyulduktan sonra robottan geçirilir ve tülbentten geçirilerek 1/2 limonun suyu, 25gr bademyağı ve 50cl havuç suyu eklenerek iyice çalkalanır. Akşamları bu sıvı ile nemlendirilen pamukla deri iyice temizlenir. Kullanımdan önce çalkalanmalıdır.
    -2 orta boy havucun suyuna, 1 yumurta sarısı ve 1 kahve kaşığı ayçiçek yağı karıştırılarak iyice çalkalanır. Deri bu sıvıyla ovuşturulur ve 15 dakika etkilenmeye bırakılır. Daha sonra ılık suyla yıkanır.

    Kuru Ve Kırışık Ciltler İçin Maske
    1 adet orta boy patates yıkanıp rendelenir ve suyu çıkarılır. kağıt mendille akşamları cilde kompres yapılır. çizgilere çok iyi gelir.

    Karma Ciltler İçin Maske 
    Havuç, limon, salatalık, su teresi, maydanoz ve elma
    Bu sebzelerin suyunu sıkıp elde edeceğiniz karışımı içebileceğiniz gibi, vücudunuza da sürebilirsiniz.
    Cildinizin bunları emmesi için durulamadan önce birkaç dakika beklemeniz gereklidir.

    Yağlı Cilt İçin Çökelek Maskesi
    4 yemek kaşığı dolusu çökelek, 10 mili litre(ml) adaçayı, destile suyu, 10 ml gülsuyu, 1 kahve fincanı ılık süt mikserde iyice karıştırılır. Yüze ve boyuna uygulanarak 30 dakika etkilemeye bırakılır.sonra yıkanır.

    Karma Ciltler İçin Maske 
    1 tatlı kaşığı mısır unu, 1 tatlı kaşığı yoğurt, 1 tatlı kaşığı bal karıştırılır, cilde uygulanır 20-25 dakika bekletildikten sonra cilt yıkanır.
    (siyah noktaları yok eder. )

    Olgun Cilt İçin Yeşil Çay Maskesi
    Bir bardak su kaynatılır ve 5 dakika bekletilir. 1 yemek kaşığı dolusu yeşil çay eklenerek, 5 dakika demlendirilir, süzülür ve soğumaya bırakılır. Bu arada, 3 yemek kaşığı bademyağı ve 1 yemek kaşığı dolusu çiçek balı iyice karıştırılır. Yeşil çay bu karışıma yavaş yavaş eklenirken karıştırmaya devam edilir. Maske, yüze, boyuna ve dekolteye uygulanır ve 20 dakika etkilemeye bırakılır sonra yıkanır.

    Siyah Noktalar İçin Maskeler

    Yulaf Unu Maskesi 
    -Bir çorba kaşığı yulaf unu biraz suda pişirilir. Koyu bir bulamaç halini alınca içine bir tatlı kaşığı badem unu katılır ve yüz bu karışımla ovuşturulur. Gerekirse bu işlem bir süre her gün uygulanabilir.

    Limon Ve Yumurta Maskesi
    -Yarım limonun süzülmüş suyuna, bir yumurtanın akı katılıp kabartılır. Bu işlem için alüminyum kabın kullanılması tavsiye edilir. Karışım koyula-şıncaya kadar hafif ateşte ısıtılır. Sonra küçük bir kavanoza aktarılıp etiketlenir. Kullanılmak üzere buzdolabında saklanır. Buzdolabına konmayacaksa, karışımın içine eczanelerde bulabileceğiniz asilbent tentürden 3- 4 damla katılmalıdır.

    Bal Maskesi
    -Bal cildi besler, temizler ve nemlendirir. Ayrıca siyah noktalardan kurtulmaya da yardımcı olur. 2- 3 çorba kaşığı bal, yüzdeki siyah noktaların üzerine yayılır. Eğer cilt çok lekeliyse, bala biraz susamyağı katılmalıdır. Karışım, yüzde 15 dakika veya daha fazla tutulduktan sonra, yüz ılık suya batırılmış bir pamuk yardımıyla yumuşak hareketlerle temizlenir. Temizlendikten sonra gözenekleri sıkıştıran bir losyon sürülür. Bal,
    yulaf unuyla da karıştırılıp kullanılabilir.

    Limon suyu, Yoğurt Maskesi 
    – Bir kase yoğurda bir limonun suyunu karıştırın. Bu karışımı, gözlerinize gelmemesine dikkat ederek yüzünüze yayın ve 15 dakika bekleyin. Yüzünüzde kuruyan maskeyi ılık suyla yıkayarak çıkarın.

    Faydası: Limon suyu cildi dezenfekte eder, sivilceleri kurutur ve siyah noktaların kaybolmasına yardımcı olur. Yoğurt ise cildi besler, nemlendirir ve yağ miktarını dengeler.

    Kırışıklık İçin Cilt Maskeleri 

    Yumurta akı-bal maskesi:
    1 yumurta akı ile 2 yemek kaşığı çiçek balı iyice karıştırılır, yüze sürülür ve 20 dakika etkilenmeye bırakılır. Süre sonunda yüz ılık suyla yıkanır.

    Her gün ısırganotu çayı ile yıkanan yüz gerginleşir.

    Kaymak, Elma maskesi
    – Bu maskeyi hazırlamak için soyulmuş bir elma ve üç kaşık kaymağı mikserle bir kaç dakika karıştırmanız yeterli. Karışımı cildinize yaydıktan sonra temiz bir bezle yüzünüzü kapatın. Yaklaşık on dakika bekledikten sonra maskeyi silin ve yüzünüzü ılık suyla temizleyin.

    Faydası: Kaymak cildi yumuşatır, nemlendirir ve cilde elastikiyet kazandırır. Kırışıklara karşı da etkilidir. Elma ise cildin diri kalması için önemli bir besindir.

    Ihlamur Maskesi
    – Bir miktar ıhlamurun çiçek ve yapraklarını ezin. Daha sonra süt ve salatalık suyu ilave ederek krem kıvamına gelinceye kadar yoğurun ve gece yatmadan önce cildinize iyice sürün.Bu maskeyi haftada iki defa uygulayabilirsiniz.

    Badem Yağı
    – Aynı miktarlarda acı badem yağı, pirinç unu ve 1 yumurtanın sarısını bir kabın içinde iyice karıştırın.Daha sonra krem kıvamına gelinceye kadar süt ilave ederek yoğurun.Hazırladığınız kremi banyodan bir saat önce cildinize masaj yaparak sürün.Bu maskeyi haftada bir kez uygulayabilirsiniz.

    Cilt Lekeleri İçin Maske

    Yumurta Akı Maskesi – 1 yumurtanın akına bir limonun kabuğunu ince rendeleyin ve krem kıvamına gelinceye kadar karıştırın.Gerekli olursa biraz daha limon kabuğu rendesi koyabilirsiniz. Hazırladığınız karışımı banyodan bir saat önce cildinize masaj yaparak iyice yedirerek sürün.

    Domates Maskesi – 1 adet doğranmış domates, 1 çay kaşığı limon suyu, 1 yemek kaşığ yulaf ezmesi .Tüm malzemeleri karıştırıp, blendır’dan geçirin. Sonra yüzünüzdeki lekelerin üzerine, ince bir tabaka halinde sürün. 10 dakika beklettikten sonra ılık suyla durulayarak temizleyin.

    Sivilceler İçin Maske 
    Karnı bahar, Zeytinyağı

    Sekiz adet karnı bahar yaprağını iki kaşık zeytinyağı ile beraber mikserden geçirin. Karışımı, problemli bölgeler üzerinde daha yoğun olacak şekilde yüzünüze yayın, on dakika bekleyin ve yüzünü ılık suyla temizleyin.

    Faydası: Karnı bahar yapraklarının temizleyici fonksiyonu vardır.

    Gebelikte Yüz Maskesi

    -Sabah akşam, hatmi suyuyla ya da bu bitkinin yaprak ve çiçeği demlemesiyle yıkayın (bir fincana üç tutam)
    -Akhuş ağacı özsuyuyla emdirilecek pamuk ve benzeri şeylerle kompres yapın.
    -Geceleri ezilmiş çilekle yerel kompresler de faydalıdır.

    Doğum Sonrası Lekeleri İçin Maske
    Bir çay kaşığı tarçın, bir çay kaşığı zencefil ve bir yumurta akı temiz bir
    kapta iyice
    karıştırılır. Lekeli bölgelere her gün uygulanabilir.

    Yüz Ve Dekolte Maskesi 
    30gr süzme bal, 1 tatlı kaşığı limon suyu, 2 yumurta akı, 1/2 tatlı kaşığı tatlı badem yağı
    2 çorba kaşığı yulaf unu
    Yulaf dışında tüm malzemeleri karıştırın. Düzgün bir hal aldığında, nemli ama çok yumuşak olmayan bir macun oluşturmak üzere yeteri kadar yulaf unu ilave edin. Yüz ve dekolte bölgenize sürüp, 20 dakika bekleyin, sonra durulayın.

    Parlak Bir Cilde Sahip Olmak İçin Maske
    2 adet turpu suda iyice pişirip ezin. Elde ettiğiniz lapaya krem kıvamına gelecek kadar biraz süt, biraz bal ve biraz badem yağı ilave ederek iyice yoğurun. Bu kremi tüm vücudunuz ve cildiniz için banyodan bir saat önce kullanabilirsiniz.

    Yanık Cilt Maskesi 
    1 kase yeşil üzüm, 1 çay kaşığı bal veya 1 yumurtanın sarısı

    Yeşil üzümleri kabukları ve çekirdekleriyle beraber iyice ezin. İçine bal ya da yumurta sarısından birini ekleyin. Yüzünüze iyice sürdükten sonra, 15 dakika kadar cildinizi nemlendirmesi için bekleyin. Ilık suyla durulayın.

    Bademli Gözenek Sıkıştırıcı Maske
    120gr kabukları soyulmuş badem, 1 yumurtanın ak, 1-2 çorba kaşığı gül suyu
    Bademleri döverek iyice un haline getirin. Yumurta akını çırpmadan katın. Karışıma, yumuşak bir macun haline sokacak kadar gülsuyu ekleyin. Elde ettiğiniz maskeyi yüzünüze sürün, 10dk bekledikten sonra durulayın.

    Gözenek Küçülten Maske 
    4 bardak elma ya da nane sirkesi, 4 bardak damıtılmış su, 1 çay fincanı nane yaprağı
    Bütün malzemeyi karıştırarak kaynatın. Ateşten alarak cam bir kaba koyun. 5 gün bekletip, süzün. Bu karışım gözenekleri sıkıştırıp, küçültecektir

    Nemlendirici Maske
    Yumurta sarısı, Süt

    Bir kapta yumurta sarısı ve bir kaşık sütü karıştırın. Bu karışımı yüzünüze yayın, üzerini ince bir bezle örterek on beş dakika bekleyin. Ardından kağıt mendille silerek temizleyin. Daha sonra, sırasıyla, ılık ve soğuk suyla yüzünüzü yıkayın.

    Faydası: Maskenin içinde bulunan yumurta sarısı cildinizi beslerken, süt nemlendirecek, yumuşaklık verecek ve sıkılaştıracak.

    Onarıcı Maskeler

    Maydanoz Maskesi 
    – 2 avuç maydanoz, 1 çay fincanı damıtılmış su, 1 çorba kaşığı bal
    1 yumurta sarısı
    Maydanozu suda 15 dakika kaynatın. Süzün. Elde ettiğiniz su soğuduğu zaman buna bal ve çırpılmış yumurta sarısı ekleyin. Bir fırça yardımıyla yüzünüze sürüp 15 dakika bekletin. Suyla durulayın.

    Mayonez Maskesi
    – 1 yumurta, 1/2 tatlı kaşığı deniz suyu, 2 çorba kaşığı limon suyu
    1 çay fincanı zeytinyağı
    Zeytinyağının yarısını öbür malzemelerle birlikte karıştırın. Bu karışımı iyice koyulaşıncaya kadar çırpın. Sonra geri kalan zeytinyağını ağır ağır ekleyin. Buzdolabına koyun. Maskeyi yüzünüze sürdüğünüzde 20-25 dakika bekletmeye özen gösterin. Suyla durulayın.

    Arı Sütü Maskesi
    Probee Arı Sütü Yoğun Bakım
    İçerik: Saf arısütü, polen ve bal
    Etkileri: Saf arısütü içeren yoğun bakım maskesi; sivilceli ciltlerde, güneş lekelerinde, sarkmalarda ve göz altı torbalarının yok edilmesinde kullanılır. Ayrıca yoğun B vitamini içeren malt içeceklerinin içilimi sırasında göğse yapılan masajlarla da göğüslerdeki sarkmaları engellediği ayrıca düzgün görünümlü hale getirdiği kanıtlanmıştır.
    Kullanım Şekli: Akşamları yatmadan önce, iyice temizlenmiş cildinize iki dakikalık masaj eşliğinde uygulayınız. 20 dakikalık bekleme süresi ardından gül suyu ile temizleyiniz.

    Gülsuyu Maskesi
    Bir avuç dolusu tuzsuz (ve kavrulmamış) bademi sıcak suya birakın. Sıcak su içinden alın ve zaten suda yumuşamış olan kabuklarını soyun. Bir havan içine alın ve dövün. Bir kaç damla gülsuyu da ilave edin ve merhem gibi olan kadar bu işleme devam edin. Ardından içine biraz bal koyun. (Bir tatlı kaşığı kadar) 1-2 saat bekletin ve tülbent yardımıyla süzün. İşte size cildi hem derinden temizleyen hem de güzelleştiren bir özel maske!

    Aspirinli Cilt Maskesi 
    Yumuşak cilt için 3 adet aspirini, çok az suda, pütürleri kaybolana kadar, karıştırarak eritin. Yüzünüze sürüp, 10 dakika bekleyin ve durulayın. Cildinizin yumuşacık olduğunu, sivilcelerinizin azaldığını göreceksiniz.

    Aspirinde, bir çok kozmetik ürününün içinde bulunan, salisilik asit bulunmaktadır.

    Aynı karışımın su yerine limon suyuyla uygulama şekli de var ama cilt yapısı hassas olanlar ve kuru cilde sahip olanlar açısından kullanılması sakıncalıdır.

    Risk almadan, suyla hazırlamanızı öneririm.

    Yağlı Ciltler İçin Krem

    15gr beyaz balmumu
    60gr tatlı badem yağı

    1 salatalık

    Balmumu benmari usulü eritin.Badem yağını ilave edin.Salatalığı soyduktan sonra çok ince ince doğrayın, kavonaza balmumunu örtecek şekilde salatalık koyun.Kavonozun ağzını yaldızlı kağıtla kapatın 1 saat kadar benmari usulü kaynamaya bırakın.Ateşten aldıktan sonra iyice karıştırın sonra sürerek kullanınız.

    Kuru Ciltler İçin Krem

    1 çay fincanı su
    2 çorba kaşığı toz halinde zambak kökü
    1 çorba kaşığı süzme bal
    30 gr lanolin

    1/2 tatlı kaşığı gül suyu

    Zambak kökü tozunu suda 1/2 saat kaynatın, süzün, balı ilave edin.O arada lanolini benmaride eritin.
    ateşten aldıktan sonra,önce zambak kökünü sonra gül suyunu karıştırın.

    Gece Kremi (Tüm Ciltlere Uygun )

    3 çorba kaşığı tatlı badem yağı

    3 çorba kaşığı lanolin
    2 çorba kaşığı kakao yağı
    2 tatlı kaşığı gül suyu

    1/2tatlı kaşığı süzme bal

    Bdem yağı,lanolin ve kakao yağını benmari usulü eritin.Ateşten aldıktan sonra düzgün bir krem kıvamına gelene kadar iyice çırpın.İçine gül suyu ve balı ilave edin.Soğutun iyice karışana kadar çırpınız.

    Nemlendirici Krem

    İçerik: Jojoba yağı, HBK yağı ve saf Arısütü.
    Etkileri: A, B ve E vitaminleri içeren nemlendirici krem; Kuru ciltlerde, cilt kırışıklıklarına ve göz altı kırışıklıklarına karşı kullanılır
    Kullanım Şekli: Kir ve makyajdan arındırılmış temiz cilde uygulanır. Yağlı ve karma ciltlerde uygulamadan 30 dk. Sonra yıkanmalıdır. Kuru ciltlerde yıkanmaz.

    Sivilce Geçirici Krem
    4 bardak gülsuyu
    2 elma (dilimlenmiş)
    2 çorba kaşığı kıyılmış rezene
    2 çorba kaşığı kıyılmış kereviz
    2,5 yemek kaşığı arpa unu
    3 yumurtanın akı
    1 tatlı kaşığı lanolin

    Kaynayan suya oturtulmuş bir kasenin içinde gülsuyu, elma, rezene, kereviz ve arpa ununu pişirin. Kaynayan karışım lapa bir hal alınca buna iyice çırpılmış yumurta akını ve lanolini ekleyin. Süzün. Düzgün bir karışım haline gelinceye dek çırpın. Buzdolabında saklayın. Sivilceniz olduğunda üzerine sürün.

    Çil İçin Özel Bakım Kremi
    1/4 fincan ekşimiş süt
    1/2 tatlı kaşığı rendelenmiş bayır turpu
    1 çorba kaşığı mısır ya da yulaf unu

    Bütün malzemeyi iyice karıştırarak, bir macun meydana getirin. Bunu iki gazlı bezin arasına koyarak çilli kısımlara uygulayın. Gözünüze fazla yaklaştırmamaya dikkat edin. Kremi çilli kısımların üzerinde 30 dakika bekletin.

    Selülit Kremi 
    İçindekiler: Orman sarmaşığı özü, kakao yağı, vazelin.
    Kullanım Şekli: Selülitli bölgeye sabah ve akşam olmak üzere günde iki defa masaj ile uygulanır.

    Canlandırıcı Gece Kremi 
    3 çorba kaşığı bademyağı
    3 çorba kaşığı suyu alınmış lanolin
    2 çorba kaşığı kakao yağı
    2 tatlı kaşığı gül suyu
    1/2 tatlı kaşığı süzme bal
    Cam bir kaseyi içinde su kaynayan bir kaba yerleştirin. Bademyağı, lanolin ve kako yağını bu kasede eritin, düzgün bir krem haline getirin. Ateşten alarak, gülsuyu ve balı katın. Soğutun. Sonra yine bütün malzemeler birbirine iyice karışıncaya kadar çırpın.

    Canlandırıcı Salatalık Kremi 
    15gr beyaz balmumu
    60gr tatlı bademyağı
    1 adet salatalık
    Balmumunu kaynar suya oturtulmuş cam kavanozda eritin. Sonra buna bademyağını katın. Salatalığı soyarak ince ince çentin. Kavanoza balmumunun üzerini iyice örtecek miktarda salatalık koyun. Kavanozun ağzını yaldız kağıtla kapatın, bir saat kadar kaynamaya bırakın. Ateşten alarak iyice karıştırın, sonra süzün.

    Badem Yağından Temizleme Kremi 
    120gr tatlı bademyağı
    30gr suyu alınmış lanolin
    30gr vazelin

    Yağları bir kaba koyun. Bu kabı içinde su kaynayan bir tencereye oturtarak yağları eritin. Sonra ateşten alın. Soğuyuncaya kadar çırpın.

    Kayısı Yağından Temizleme Kremi 
    4 çorba kaşığı kayısı yağı
    2 çorba kaşığı susamyağı
    2 çorba kaşığı tereyağı
    1 çorba kaşığı damıtık su
    Malzemeleri birbiriyle iyice çırpın. Çırpma sonucunda karışım düzgün bir krem haline gelmeli. Bu kremi buzdolabında saklayın.

    Bademli Unlu Temizleme Kremi
    1/2 çay fincanı tatlı bademyağı
    1/2 çay kaşığı mısır ya da yulaf unu
    1/2 çay fincanı iyi cins zeytinyağlı sabun

    Malzemeleri hiçbir sıvı katmadan, birbirine karıştırın. Sonra bir kavanoza doldurun. Kullanırken bir avuç alın, buna gerektiği kadar su katın.

    Karma Cilt İçin Tonik 
    Kuşburnu, su

    Kuşburnu çay gibi demlenip cilt silinir,cildi sıkıştırma özelliği vardır.

    Yağlı Ciltler İçin Tonik 
    1 kaşık elma sirkesi ile 8 kaşık maden suyunu karıştırıp, yağlı cilt için güzel bir tonik elde edebilirsiniz. Cildinizi temizledikten sonra, tonikle ıslatılmış bir pamuk yardımıyla silerek, sabah ve akşam cildinizi canlandırıp sıkılaştırın.

    Sivilceli Ciltler İçin Tonik 
    Bir tutam biberiye otu, Bir tutam adaçayı, Saf alkol

    Bir tutam biberiye otu ve bir tutam adaçayı kaynamış suya atarak demleyim. 15 – 20 dk bekletin. Temiz bir kaba süzerek içerisine bir kahve fincanı saf alkol ilave edin ve karıştırın. 15 – 20 gün temiz bir pamukla yada bezle yüzünüze uygulayabilirsiniz.

    Maden Sodası İle Cilt Temizliği 
    İçindeki zengin mineraller sayesinde tüm ciltler için yararlı ve besleyici bir toniktir. Cildinizi temizledikten sonra, Doğal maden sodası ile ıslatılmış bir pamuk yardımıyla sabah ve akşam cildinizi canlandırıp sıkılaştırın.

    Salatalık- Bal Toniği 
    Soyulmuş ve doğranmış 1 orta boy salatalığı mikserde püre haline getirin. Püreyi bir kevgire boşaltın ve kevgirin altına cam bir kap yerleştirin 20 dakika kadar süzülmeye bırakın. Salatalığın suyu iyice süzüldüğünde minik bir kavanoz içine 2 kaşık bal ilave edin. Tahta bir kaşıkla salatalık suyu ve balın iyice karışmasını sağlayın.

    Salatalık Toniği
    1 ad soyulmuş salatalık, 1 tatlı kaşığı mine çiçeği yağı, 1 tatlı kaşığı gülsuyu,1 yumurta akı
    Salatalığı ezin. Mine çiçeği yağı ve gülsuyunu ekleyin. Yumurta akını başka bir kapta köpü halini alıncaya dek çırpın, sonra diğer karışıma ekleyin. Buzdolabında saklayın. Kullanacağınız zaman süzün.

    Mürver Çiçeği İle Tonik 
    1 çay fincanı mürver çiçeği (taze ya da kurutulmuş), 2 bardak kaynar su
    Kaynar suyu çiçeklerin üzerine dökün. 8 saat bekletin ve süzün.

    Gül Ve Sirke İle Tonik 
    4 çay fincanı kurutulmuş kırmızı gül, 1/2 çay fincanı gül yağı, 2 bardak sirke
    Bütün malzemeyi kapaklı, cam bir kavanoza koyun. Üç hafta bekletin. Ara ara çalkalayın. Sonra süzün. Sıvıyla aynı oranda damıtılmış su ekleyerek kullanın.

    Hasas Ciltler İçin Papatyalı Temizletici 
    1 yemek kaşığı salatalık suyu
    2 yemek kaşığı taze papatya çiçeği (ya da 1 yemek kaşığı kuru papatya)
    1 bardak saf su
    1 yemek kaşığı gliserin
    1 yemek kaşığı aloe vera jeli

    Bu mevsimde taze papatya bulabilirsiniz ama toplamaya zamanınız yoksa papatya çayı poşetlerini de kullanabilirsiniz. Özellikle hassas ciltlerde çok etkilidir. Tüm maddeleri karıştırarak temiz bir kaba koyun. Cildinize masaj yaparak sürün ve ılık suyla yıkayın. Bu sabun içermeyen hafif bir temizleyicidir… Salatalık suyu, papatya ve aloe vera jeli cildi yatıştırıcı özelliklere sahiptir. Bu temizleyiciyi günde iki kere (sabah-akşam) kullanabilirsiniz.

    Her Türlü Cilt İçin Temizleyici 
    2 tatlı kaşığı kuru lavanta
    2 tatlı kaşığı kuru gül yaprağı
    4 tatlı kaşığı yulaf
    4 tatlı kaşığı kaolin (kil)

    Sabun içermeyen bu temizleyici her türlü ciltte mükemmel sonuç verir.

    Kahve çekme makinesinde yulafı lavanta ve gül yapraklarını un haline gelene kadar çekin. Hazırladığınız bu karışıma kili karıştırın ve hava almayan bir kavanoza koyun.

    Kullanacağınız zaman 1 çay kaşığı kadar tozu biraz su ile avucunuzda ıslatın, yumuşak hamur kıvamına getirin. Cildinize masaj yaparak yayın ve daha sonra soğuk su ile yıkayın. Bu temizleyiciyi günde iki kere (sabah-akşam) kullanabilirsiniz.

    Kuru Ciltler İçin Temizleyici

    1 yemek kaşığı kadar bal

    2 yenek kaşığı gliserin

    1 çay kaşığı sıvı sabun

    Tüm maddeleri karıştırarak temiz bir şişeye koyun. Cildinize masaj yaparak sürün ve ılık suyla yıkayın. Bal cildi hem temizler hem de yumuşatır.

    Bu temizleyici özellikle kuru ciltlerde çok etkilidir. Bu temizleyiciyi günde iki kere (sabah-akşam) kullanabilirsiniz.

    Not: Tüm bu tarifleri haftada bir kez uygulamak yeterlidir.

  • Gebelikte cinsel yaşam

    Gebelikte cinsel yaşam

    Dr. Özalp, anne adayının geçirdiği fiziksel değişimler nedeniyle psikolojik sorunlarla karşı karşıya kalırken, baba adaylarının da bu süreçte eşlerine nasıl destek verecekleri konusunda sorun yaşadıklarını kaydetti.

    Gebeliğin, kadının ruh ve beden sağlığını etkileyen önemli bir süreç olduğunu belirten Op. Dr. Pınar Özalp, “Gebelik hormonlarının etkisiyle; kalp damar, solunum, sindirim, kas-iskelet, genital ve tüm diğer sistemlerde bazı değişiklikler ortaya çıkar. Anne adayı bu değişimleri aşama aşama hisseder ve yaşar. Bu süreçte, yeni duruma adaptasyonda güçlükler, bebeğiyle doğum ve doğum sonrası ile ilgili kaygı ve korkular, vücut şeklindeki değişiklik nedeniyle beğenilmeme düşüncesi, gebelik döneminde yaşanan en önemli sorunlardır” dedi.

    Anne adaylarının, gebelik sürecinde özellikle eşi ve yakın çevresinden yeterli desteği görmediğinde, bu sürecin getirdiği doğal değişimleri bir sorun olarak algılayabildiğine dikkat çeken Op. Dr. Pınar Özalp, şunları söyledi:

    “Eşler arasındaki ilişkinin en önemli boyutu olan cinsellik de; bu dönemden ve yanlış inanışlar yüzünden olumsuz etkilenebilir. Çünkü eşler, cinsel yaşamlarındaki olumsuz gelişmeyi çoğu zaman bir problem olarak değil, gebelikte yaşanması zorunlu bir süreç olarak kabullenir. Problem olarak görse bile doktorları ya da çevreleriyle paylaşmaktan çekinir. Zaten konuşulması bile tabu olan cinsellik konusu, konuşulmamak üzere gündeme getirilmez. Oysa ki, cinsellik gebelikten önce nasıl evlilik yaşamının önemli bir parçasıysa, gebelikte de yaşanması gereken durumdur. Çünkü gebelikte düzenli cinsel ilişki, anne adayının psikolojik durumuna ve gebelik sürecine olumlu etkiye sahiptir.”

    CİNSEL İLİŞKİYE ENGEL SORUNLAR ÖNEMSENMELİ
    Sağlıklı bir gebeliğin; düşük, bebekte sakatlık ve erken doğum gibi sorunlara yol açmadığını, gebelik takibi süresince herhangi bir problem yaşanmamışsa, doğuma bir ay öncesine kadar cinsel ilişkiye girilebileceğini belirten Özalp, “Ancak bu dönemde eşler arasında destek ve anlayış çok önemlidir. Gebelikte; düşük ve erken doğum tehlikesi, bazı plasental hastalıklar, bazı enfeksiyonlar ve rahim ağzı yetmezliği gibi sorunlar varsa, gebelik döneminde cinsel ilişki kısıtlaması getirilebilir” diye konuştu.

    DOKTORUNUZLA KONUŞMAKTAN ÇEKİNMEYİN
    Anne adaylarının eşleriyle birlikte, cinsellik hakkındaki endişe ve ön yargılarını mutlaka doktoru ile paylaşması gerektiğini de sözlerine ekleyen Op. Dr. Pınar Özalp, “Sorunların çözümüyle ilgili ilk adım, bu şekilde atılmış olacaktır. Doktoruyla gerekli şekilde konuşarak, gebelikte yaşayacağı tüm değişiklikleri önceden öğrenen anne adayları, normal ve normal olmayan süreçlerle ilgili bilgi sahibi olacak ve cinsel yaşamına adapte olması kolaylaşacaktır” ifadelerini kullandı.

    İHA

  • Gebelik reflüsü

    Gebelik reflüsü

    Gebelik sırasında yaşanan reflü semptomlarının zamanında ve doğru tedavisi yapılmazsa yaşam konforu bozulabilir, süreç keyifsiz bir deneyim haline gelebilir.

    Gebelik döneminde en çok şikayet edilen yakınmalardan biri de reflü. Peki yaşanan bu şikayetin kaynağı ne, kalıcı mı ve nasıl tedavi edilir? Bu soruların yanıtlarını Anadolu sağlık Merkezi’nden iç hastalıkları ve gastroenteroloji uzmanı Prof. Dr. Melih Özel verdi.

    Gebelik reflüsünün belirti ve bulguları neler?
    yemek borusunda, göğüs kemiğinin hemen arkasında mideden boğaza kadar uzanan bölümde yanma, ağıza acı-ekşi tatta bir sıvının gelmesi tipik belirtileri. Bunların dışında inatçı öksürük ve nefes alıp verirken hışırtılı solunumun varlığı gibi tipik olmayan bulgular da gözlenebilir. Gebelerin yüzde 50-80’inde yeni başlayan reflü semptomları veya var olan reflü belirtilerinin şiddetlendiği görülür.

    Hangi anne adayları risk altında ?
    Çok sayıda gebelik öyküsü olan kadınlarda ve ileri yaşta gebeliklerde daha sık ortaya çıkar. Reflünün oluşma mekanizması; özofagus adalesinin hareket fonksiyonları, yemek borusu alt ucunda bulunan ve kapak görevi gören adalenin kasılma gücü ve midenin boşalma işlevleriyle yakından ilişkili. Genişleyen rahim hacminin yarattığı karın içi basınç artışı ve mideye yarattığı baskı da unutulmamalı.

    Tanı için özel bir tetkike ihtiyaç var mı?
    Hastalığın tanısında kullanılan endoskopik tetkik, son derece nadir durumlarda gerekir. Reflü tanısında kullanılan diğer bir yöntem de yemekborusu içinden yapılan pH takibi. yemek borusunun ilaçlı filminin çekilmesi radyasyon etkisi nedeniyle kullanılmaz. Dolayısyla gebe bir kadında reflünün değerlendirilmesi hekimin klinik deneyimlerine dayanır.

    Reflü belirtileri ortaya çıktığında gebe ne yapmalı?
    Hafif reflü belirtileri ve bulguları hastanın diyetini, yaşam tarzını gözden geçirmesiyle kontrol altına alınabilir. Bulantıyı ve kusmayı tetikleyebilecek, kötü kokulu, rahatsız edici gıdalardan uzak kalmak, acı, baharatlı, ekşi gıdaları sınırlamak; soğan- sarımsak ve baharatlı sebzelerden kaçınmak, çay ve kahve tüketimini azaltmak, gazlı ve karbonatlı içeceklerden, meyve sularından uzak durmak, alınabilecek diyetönlemleri.

    Anne adaylarına neler tavsiye edersiniz?
    Akıldan hiç çıkarılmaması gereken önemli unsurlardan biri, hastalar arasında çok önemli farklılıklar olabileceği. Bir gebe kadına çok dokunan yiyecek bir başkasını rahatsız etmeyebilir. Dolayısıyla reflü semptomları olanların kendilerine dokunan yiyecek ve içeceklerle ilgili gözlemde bulunması, not tutması, saptadıkları gıdaları doktoruyla paylaşarak tavsiye istemesinde büyük yarar var.

    Gece yatarken ayakların 20 cm. kadar kaldırılması, sıkı ve karın içi basıncını artırabilecek giysiler giyilmemesi, yemek yedikten hemen sonra yatılmaması gibi önlemler de önem taşır. Hastalığının diyet ve yaşam tarzı düzenlemeleriyle kontrol edilememesi durumunda hekiminiz tarafından gebelikte güvenle kullanılabilecek ilaç tavsiyesi alabilirsiniz.

  • Rahimiçi hasarlanması ve Gebelik

    Rahimiçi hasarlanması ve Gebelik

    Tekrarlayan tüp bebek başarısızlıklarında rahim içi dokusunun hasarlanmasının gebelik şansını artırır mı? Yapılan çalışmalar rahimiçi dokusuna hafifçe hasar verilerek gebelik için daha uygun hale getirilmesine yönelik çalışmalar; yaranın iyileşme döneminde verdiği cevabın bir sonraki dönemde embriyonun tutunma şansını arttırdığını ortaya koydu.

    Op.Dr. Güvenç Karlıkaya Bahçeci Sağlık Grubu Fulya Tüp Bebek Merkezi Kadın Hastalıkları Uzmanı

    Çocuk sahibi olamayan çiftlerde tekrarlayan başarısızlıklar hem maddi hem de moral açısından sıkıntı verici bir durum. Şimdilerde gündeme gelen yeni bir soru var: Rahimiçi hasarlanması gebelik şansını artırır mı?

    Yapılan çalışma sonuçlarına göre tekrarlayan tüp bebek başarısızlıklarında rahimiçi dokusunun hasarlanması gebelik şansını artırıyor…

    Özellikle tüp bebekte kullanılan ilaçlara iyi cevap veren yumurta kapasitesi yeterli, oluşturulan embriyoları kaliteli, rahminde belirgin bir problemi olmayan kadınlarda, tekrarlayan uygulamaların başarısızlıkla sonuçlanması hekim hasta ilişkilerini de olumsuz etkilemektedir.

    Son yıllarda yapılan çalışmalar, bu tür durumlarda gebelik oluşmamasının bir nedeni olarak da embriyonun yerleşeceği rahim içi dokusunun gebelik için yeterli olmamasını göstermektedir. Bilindiği gibi bir embriyonun rahim duvarına yerleşmesi her zaman gerçekleşmez. Bu olay adet döngüsü içerisinde belirli ve kısıtlı bir dönem içerisinde olmaktadır.

    Bilimsel araştırmalar, bu dönemde rahim içinin yapısının, başka dönemde olmadığı kadar yoğun, büyüme ve gelişmeyi sağlayan faktörlerle aktif olduğunu göstermiştir. Tekrarlayan tüp bebek başarısızlığı olan kadınların bazılarında, sorunun belki de bu olabileceği düşünülmüş ve bu durumu düzeltmeye yönelik bir takım yöntem ve tedaviler üzerinde çalışılmıştır.

    Amerika’da yayınlanan RBM online dergisinin son sayısında yayınlanan araştırma sonuçlarına göre; rahim içi hasarlama işleminin açıklanamayan tüp bebek başarısızlıkları olgularında başarı şansını ciddi biçimde arttırdığı açıklandı. Tedavi öncesi rahim içi problemleri saptamaya ve gidermeye yönelik operasyonlar, rahim-içi duvarının kan akımını arttırmaya yönelik vitamin ve ilaç takviyeleri, rahim-içi dokusunun daha normale yakın büyümesine yönelik tüp bebek tedavileri, tüp bebek tedavilerinde oluşan embriyoların dondurulup daha sonra nakledilmesi hep bu durumu iyileştirmeye yönelik girişimlerdir. Rahim-içi dokusunun gebelik için daha uygun hale getirilmesine yönelik çalışmalardan birisi de endometriumun yaralanması işlemidir.

    Genellikle tüp bebek işlemine başlanacak adet döneminden bir önce yapılan bu işlemde histeroskopi veya basitçe bir biopsi aletleri kullanılmakta ve rahim-içi dokusuna hafifçe hasar verilmektedir. Bütün vücut dokularının, yaralanmaya verdiği cevabı rahim-içi dokusuda vermekte ve hemen kendisini iyileştirmeye çalışmaktadır. İşte bu iyileştirme döneminde dokuda açığa çıkan büyüme, iyileştirme ve yapıştırma faktörlerinin, bir sonraki dönemde embriyonun tutunma şansını arttırdığı ileri sürülmektedir.

  • Rahat bir gebelik için…

    Rahat bir gebelik için…

    Gebelik sürecinde yaşadığınız şikayetlerden bebeğinizi kucağınıza alana kadar kurtulma şansınız olmayabilir; ancak bu süreci nasıl daha rahat atlatabileceğinizi merak ediyorsanız bu yazıyı okumanızda fayda var. kadın doğum Uzmanı Op. Dr. Ayşe Kara anlatıyor.

    Bulantı ve Kusma: Psikolojik faktörlerin de etkisinin olabileceği bulantı ve kusmada hormon üreten sistemlerin rolü vardır. Bu durumda sık ve az miktarda kuru yiyecekler tüketin, ağır ve kokulu yiyeceklerden kaçının. Bulantı ve kusmanın devamında kilo kaybı da oluyorsa hekiminize başvurun.

    Karın Ağrısı: Ciddi bir hastalık belirtisi olabileceği gibi son 3 ayda rahmin kasılmasına bağlı olarak da görülebilir. Dinlenme ve pozisyon değiştirme ile düzelebilir. Ancak düzelmiyorsa hemen doktorunuza başvurun.

    Mide Yanması: Bağırsak hareketlerinin azalması ve gebelikte artan hormonların etkisi ile sindirim sistemi kaslarında oluşan gevşeme mide yanmasına neden olur. Antiasit ilaçlar bu dönemde sizi rahatlatacaktır.

    Hemoroid: Rahmin büyümesi toplardamarlardaki kan dönüşünü engelleyerek hemoroid oluşumuna, hemoroid varsa yakınmaların artmasına neden olur. Kabızlık bir kısır döngü yaratarak yakınmaları ağırlaştırabileceği için mutlaka önlenmelidir.

    Vajinal Akıntı: Gebelikte büyüyen rahim ağzı nedeniyle vajinal salgıda artış oluşur. Bu salgı artışı vajinal ortamın asiditesini bozarak enfeksiyona zemin hazırlar. Özellikle mantar enfeksiyonları gebelikte daha sık görülür. Yakınmalarda doktorunuza danışın.

    Sık İdrar Yapma: İdrar toplayıcı sistemlerin genişlemesi, idrar akışının azalması, hormon değişiklikleri ve büyüyen rahmin baskısı, mesane fonksiyonlarını değiştirerek iltihap için zemin oluşturur. Bu durumu engellemek için bol su için ve genital hijyeninize dikkat edin.

    Bacaklarda Kramp ve Ağrı: Serum kalsiyumunda azalma veya serum fosforunda artmaya bağlı, bacaklarda ağrılar görülebilir. Yorulduğunuzda dinlenmek şartıyla yürüyüş yapın ve sabit durarak ayakta beklemeyin. Kramp anında bacaklarınızı karnınıza doğru çekin.

    Bayılma ve Halsizlik: Hormonal değişiklikler tansiyon düşmesine neden olabilir. Bu durumlarda derin nefes alıp verin. Bacaklarınızı hareket ettirin, başınızı aşağı ayaklarınızı yukarı pozisyona getirin. Kan şekerinizin düşük olması da bayılmanıza neden olabileceği için şekerli sıvılar tüketin.

    Göğüslerde Hassasiyet ve Ağrı: Fizyolojik olarak göğüslerdeki değişiklik hassasiyete neden olabilir. Gebeliğe özel rahat sütyenleri 24 saat kullanın. Göğüslerinize buz uygulaması yararlı olabilir.

    Kabızlık: Bağırsak hareketlerinin azalması kabızlığa neden olur. Bol posalı yiyecekler, kepek ekmeği ya da tam buğday ekmeği tercih edin. Özellikle yaz mevsimindeyseniz kayısı, incir, erik gibi meyveler ve bunların kompostolarını tüketin.

    Ödem (Şişme): Gebelikte sıvı tutulmasına bağlı olarak görülür. Ödemler, gebelik zehirlenmesi belirtisi de olabilir. Bacaklarınızı yukarı kaldırarak dinlenin. Tuz alımını azaltın ve kesinlikle idrar sökücüleri kullanmayın.

    Baş Ağrısı: Duygusal ve hormonal değişiklikler veya sinüzite bağlı olarak baş ağrısı oluşabilir. Ayrıca gebelikte tansiyon yüksekliği ile seyreden gebelik zehirlenmesi, alerji ve enfeksiyon da bu duruma neden olabilir. Sık görülen ya da devam eden baş ağrılarında mutlaka doktorunuza başvurun.

    Bel Ağrısı: Duruş bozukluğu, vücut ağırlığının artışı gibi nedenler bel ağrısına yol açabilir. Duruşun düzeltilmesi bel ağrısını azaltır. Giysi ve ayakkabı seçiminde dikkatli olmalı ve uygun egzersizler yapmalısınız.

  • Gebelikte Cinsellik

    Gebelikte Cinsellik

    Gebelikte seksin daha heyecan verici, daha doyurucu olduğu, hatta aynı seansta birden fazla orgazm yaşandığı gebeler tarafından bildirilmektedir.

    1- Pek çok çift gebeliğin özellikle ilk üç ayı içerisinde cinsel ilişkiye girmenin düşüğe sebep olabileceğini düşünmektedir. Fakat bu dönem içerisinde gerçekleşen düşüklerin pek çoğu cinsel ilişkiyle ilgili değildir. Bu düşükler genellikle gelişmekte olan fetüsteki genetik bozukluklara bağlıdır.

    2- İlişki esnasında erkeğin penisi fiziksel olarak bebeğe temas etmez. Çünkü bebek rahim kasları ve kese sıvısı tarafından oldukça iyi korunmaktadır. Rahim kanalının girişindeki mukus tıkaç, semenin ve bakterilerin rahme geçişini engeller. Ancak; eğer derin ilişki veya zorlama, ağrıya sebep olursa bundan kaçınılmalıdır.

    3- Orgazm olmak rahmin kasılmasına sebep olabilir. Fakat yapılan araştırmaların büyük bir çoğunluğu; normal bir gebelikte, cinsel ilişki olsun veya olmasın, orgazmın, doğum eyleminin başlamasına veya erken doğuma neden olmadığını göstermektedir.

    4- Doktorlar, gebeliğin son haftalarında önlem amacıyla cinsel ilişkiden kaçınmayı tavsiye edebilirler. Gebeliğin son ayında haftada birden fazla cinsel ilişkiye girmenin, rahim içi enfeksiyon riskini arttırdığını ifade eden bir çalışma vardır. Ancak bu çalışmayı destekleyen başka araştırmalar mevcut değildir.

    5- Tüm kadınlar, cinsel yolla bulaşan hastalıklardan (CYBH) korunmak için prezervatif kullanmalıdır. CYBH geçiren tüm gebe kadınlar, bebeğe zarar verebilecek enfeksiyonlara açıktır ve erken doğum yapma ihtimalleri yüksektir.

    6- Gebeliğin başlangıcında cinsel arzularda azalma gözlenebilir.Bu durum, çiftin cinsel hayatını etkileyebilir. Bu dönemde değişen hormon dengeleri, kilo almak ve kendini güçsüz hissetmek cinsel arzuları olumsuz yönde etkileyebilir.
    Bu isteksizlik durumu, bitkinliğin ve bulantının en yoğun olduğu ilk üç ay boyunca devam edebilir. Ancak; ikinci üç ay boyunca, cinsel dürtülerde bir takım değişiklikler meydana gelmeye başlar.Gebenin kanında dolaşan yüksek seviyedeki progesteron ve östrojen hormonları nedeniyle gebeler cinsel ilişkiye daha hassas ve duyarlı hale gelir.

    Hatta gebelerin çoğu, gebelikten önceki dönemde almadıkları kadar cinsel ilişkiden zevk aldıklarını söylemektedir. Son üç aya girildiğinde ise; cinsel arzuların tekrar azalmaya başladığı görülebilir.

    Gebe kadın, eşinden cinsel ilişki isteği olmaksızın şefkat bekleyebilir.

    Gebelikte cinsel ilişkiye yasak getirebilecek durumlar:

    1- Gebelik kesesinin erken açıldığı, suların erken geldiği durumlar

    2- Vajinal kanama olması

    3- Daha önceden yaşanmış bir düşük veya şimdiki gebelikte erken doğum tehdidi

    4- Partnerin cinsel yolla bulaşan hastalık taşıyıcısı olması

    5- Plasenta previa (çocuğun eşinin önde olması ve rahim ağzı kanalını kapattığı durumlar)

    6- Çoğul gebelikler (gebeliğin son ayları)

    7- Doğum uzmanınca cinselliğe yasak getirilen diğer durumlar

  • Kadınlar nasıl beslenmeli ?

    Kadınlar nasıl beslenmeli ?

    Kendinize değer vermenin bir yolu da sağlığınıza özen göstermektir. Sağlığınıza özen göstermenin en temel adımları sağlıklı beslenme ile atılır. Kadınlar; çocukluk dönemlerinden genç kızlığa, gebelik dönemlerinden emzirme sürecine ve menopoz yolculuğunda beslenme tarzlarına özen göstererek daha sağlıklı ve mutlu bir yaşama merhaba diyebilir. Kadınlık yolculuğunda döneme özgü beslenme, kadına sağlık katar.

    ERGENLİK SÜRECİNDE;
    Vücut yağlanması ergenlik döneminde arttığından ötürü kızlar vücut yapılarının değişmesinden rahatsızlık duyabilir. Bu dönemde vücut algısının değişmesi ve zayıf olma isteğinin artması karşılaşabilecek riskler arasındadır. Anoreksia nervosa veya bulimia nervosa gibi yeme bozukluklarının ortaya çıkmaması için bedeni ile ilgili değişikliklerin sebepleri ergene açıkça anlatılmalıdır.

    Ergenlik döneminde kemik ve kas gelişimi halen sürmektedir. Bu nedenle proteinli yiyeceklerin düzenli ve yeterli tüketilmesi önemlidir. Kemik gelişimi için günde 2 su bardağı süt veya yoğurt, 1–2 dilim peynir tüketilmelidir. Kas gelişimi için her gün et, tavuk, balık grubundan bir besin beslenme programında yer almalıdır. Vejetaryen kızların veya et grubu besini sıklıkla alamayan kişilerin protein ihtiyaçlarını karşılamak için yumurta ve kuru baklagillere beslenmelerinde sıkça yer vermeleri gerekir.

    Yanlış beslenme alışkanlıkları bu dönemde değiştirilmelidir. Eğer ergenin kızartma-kavurma, fast-food tüketme alışkanlığı varsa, bu alışkanlıkları değiştirmek için kendisine destek olunmalıdır. Sağlıklı beslenmenin temel ilkelerini öğrenmesi için bu süreçte bir diyetisyenden yardım alınabilir.

    Bu dönemde zayıflama isteği ile karbonhidratlı besinlerin (ekmek, pirinç, makarna, patates gibi) tamamen beslenme düzeninden çıkartılması sık gözlenen bir durumdur. Fakat vücudun temel enerji kaynağı karbonhidratlardır. Bu nedenle her gün en az 3-4 porsiyon kadar karbonhidratlı besin tüketilmelidir. Beyaz ekmek ve rafine tahıl ürünleri yerine tam tahıl ekmeklerine ağırlık verilmelidir.

    GEBELİK DÖNEMİNDE;
    Gebelik sürecinde gereğinden fazla veya gereğinden az kilo almak bebeğin sağlığını tehlikeye atabilir. Bu nedenle yeterli ve aylara göre dengeli kilo kazanımı sağlanmalıdır.

    Gebelik döneminde, bebeğin büyüme ve gelişmesi için yeterli miktarda enerji almak gerekir. Gebeliğe normal başlayan kişiler için günlük 300 kalori, gebeliğe zayıf başlayan kişiler için günlük 500 kalori yüksek almak yeterlidir.

    Günlük protein alımının yeterli olması gerekir. Gebelerin beslenmesinde her gün et, tavuk, balık, yumurta, kuru baklagiller gibi protein içeren besinler yer almalıdır.

    Günlük alınan enerjinin %30’unun yağdan gelmesi gereklidir. Salatalara ve sebze yemeklerine katılan sıvı yağlar ve hayvansal içerikli gıdalarda yer alan doymuş ya asitleri yeterlidir. Kızartma ve kavurma tüketmek sağlık açısından zararlı olan trans yağların alınmasına neden olur.

    Günlük karbonhidrat tüketimi yeterli olmalıdır. Beyaz ekmek yerine tam tahıl ekmekleri tercih edilmelidir. Fakat demir yetersizliği durumu varsa, kepekli ekmek türlerinden kaçınılmalıdır.

    Günde 3 su bardağı kadar süt veya yoğurt tüketilmelidir.

    Çiğ et içeren yemeklerden (sushi, çiğ köfte gibi), içi çiğ kalmış etlerden uzak durulması gerekir. İyi pişmemiş veya çiğ olan etler, besin zehirlenmelerine ve zararlı bakterilerin bulaşmasına neden olabilir.

    Gebeliğin son dönemlerinde ödem sorunu oluşabilir. Ödemden korunmak için az tuzlu bir beslenme şekli benimsenmelidir. Yemeklerden ve ekmekten gelen tuz gebe için yeterlidir. Ekstra tuzluk kullanılmasına gerek yoktur. İyotlu tuz tercih edilmelidir. Tuz yemeklere ateşten alındıktan sonra ilave edilmeli ve karanlık ortamda saklanmalıdır.

    Günlük sıvı ihtiyacı karşılanmalıdır. Su, ayran, taze sıkılmış meyve suyu ve ıhlamur gibi içecekler tercih edilebilir.

    Bazı bitki çayları, rahim kasılmalarına neden olabileceği için doktora/diyetisyene sorulmadan kullanılmamalıdır.

    Asitli içeceklerden mümkün olduğunca kaçınılmalıdır. Bazı tatlandırıcı türleri plesentadan bebeğe geçebildiğinden ötürü tatlandırıcı içeren ürünler tercih edilmemelidir.

    Çay, kahve gibi kafeinli içecekler sınırlı tüketilmelidir. Gebelerde günlük güvenli kafein alma sınırı 300 mg’dır.

    Çay ve kahve gibi içecekler yemeklerden en az 45 dakika sonra fazla demli veya çok yoğun olmayacak şekilde tüketilebilir.

    Gebenin doktor kontrollerinin yanı sıra diyetisyenden de yardım alması sağlıklı bir gebelik ve bebeğin besinsel ihtiyaçlarının karşılanması açısından önemlidir.

    Gebe, kireç, toprak gibi besin olmayan cisimlere aşeriyor veya bunları tüketiyorsa en kısa zamanda doktora başvurulmalıdır.

    BEBEĞİNİZİ EMZİRİRKEN;
    Süt miktarını arttıran en önemli etmen günlük sıvı tüketimidir. Emziren bir annenin günde 3 litre kadar sıvı tüketmesi gerekir.

    Yanlış bilinenin aksine şekerli gıdaların süt üretimi arttırması söz konusu değildir. Beyaz şeker boş enerji kaynağı olduğu için mümkün olduğunca sınırlı tüketilmelidir.

    Kafein ve nikotin, süte geçerek bebeğinizin uyku sorunu yaşamasına neden olabilir. Bu nedenle kafeinli içecek tüketiminde aşırıya kaçılmaması ve sigara içilmemesi önemlidir.

    Yeterli ve dengeli beslenmek, süt kalitesini arttırır. Her gün süt ve süt ürünleri, et çeşitleri, sebze-meyveler ve tahıl ürünleri düzenli olarak ve karışım halinde tüketilmelidir.

    İlk altı ay kesinlikle zayıflama diyeti yapılmamalıdır. Altı ay sonrasında günlük enerji ihtiyacını karşılayan sağlıklı bir beslenme planı uygulanmaya başlayabilir.

    Anne Sütünü Arttıran Komposto tarifi için tıklayın !

    MENOPOZ DÖNEMİNDE;
    Kemiklerden kalsiyum çekilmeye başladığı için kalsiyumdan yeterli bir beslenme planı uygulanmalıdır. Günde 2 su bardağı kadar süt veya yoğurt tüketilmelidir.

    Bu dönemde kan kolesterolünün yükselme riski arttığından ötürü yarım yağlı veya yağsız süt ürünleri tercih edilmelidir.

    Katı yağ tüketimi mümkün olduğu kadar azaltılmalıdır. Etlerin yağlı kısımları, tavuk ve hindinin derisi, kaymak, mayonez gibi yağlı soslar, kızartma ve kavurma usulü pişirilmiş besinler tercih edilmemelidir.

    Östrojenin azalması nedeniyle bu süreçte kilo alma ve özellikle karın bölgesinde yağlanma sorunu ortaya çıkabilir. Bu nedenle sağlıklı beslenme alışkanlıklarının sürdürülmesi ve düzenli fiziksel aktivite yapılması gerekir.

    Kilo vermek amacıyla çok düşük kalorili diyetler yapılmamalıdır. Bir diyetisyenden yardım alınabilir.

    Tüm kadınların 8 Mart “Kadınlar Günü” kutlu olsun!
    Diyetisyen ve Yaşam Koçu Gizem ŞEBER