Etiket: gebelik

  • Hamile kalmanızı kolaylaştıracak 7 muhteşem yiyecek

    Hamile kalmanızı kolaylaştıracak 7 muhteşem yiyecek

    Hamile kaldığınızda neler yemeniz veya neler yememeniz konusunda pek çok kural olduğunu elbet biliyorsunuz. Peki ya gebe kalmaya çalışırken ne yapmalı? Gerçekten yediğiniz yiyecekler bebek yapma yeteneğinizi arttırabilir mi? Elbette .

    Hamile kalmanızı kolaylaştıracak 7 muhteşem yiyecek

    Sorunuzun cevabını verecek 7 doğurganlığı arttıran yiyeceği günlük diyet listenize eklemeniz yeterli.

    FASÜLYE

    Evet, fasülye doğurganlığı arttıran sihirli bir yiyecektir. Harvard School of Public Health’de hamile kalmaya çalışan 19.000 kadın üzerine yapılan araştırmaya göre yüksek oranda hayvansal protein tüketen kadınların %39’unda infertilite (kısırlık) yaşandığını göstermiştir. Ancak daha çok bitkisel protein tüketen kadınlarda bu sorun daha az gözlenmiştir. Fasülye sevmiyorsanız nohut, mercimek ve fındık yemeniz halinde de yüksek oranda bitkisel protein almış olursunuz.

    DONDURMA

    Yaşasın! Evet doğru duydunuz! Öyle düşük kalorili veya buzlu dondurmadan bahsetmiyoruz! The Nurses Health Study’e göre günde 1 veya 2 porsiyon süt ve süt içeren yiyeceği (örneğin dondurma!) tüketmeniz yumurtlama kapasitenizi koruyacaktır. Harvard School of Public Health, MD, assistant professor Jorge E. Chavarro’nun araştırmasına göre sütten yağı kaldırırsanız sex hormonlarının dengesini ve dolayısıyla yumurtlama döngüsünü de olumsuz etkilersiniz. Bu nedenle yağsız veya az yağlı süt tüketmenizi tavsiye etmemektedir.

    YAPRAKLI YEŞİLLİKLER

    Ispanak, marul, roka, brokoli ve diğer koyu yapraklı yeşillikler yüksek miktarda folat içermektedir. Folat B grubu bir vitamindir ve yapılan çalışmalar yumurtlamayı arttırıcı etkisi olduğunu göstermiştir. Salatanızı eşinizle de paylaşın, çünkü erkeklerin de yüksek miktarda folat alması spermlerin daha sağlıklı olmasını sağlar ve doğacak bebeğinizin genetik problemli veya düşük riskli olmasını önler. University of California Berkeley’s Public School of Health’de 97 sigara içmeyen erkek üzerinde yapılan çalışma yüksek miktarda vitamin alımının anormal sperm sayısını %20 azalttığını göstermiştir.

    Hamile kalmanızı kolaylaştıracak 7 muhteşem yiyecek | 1

    KABAK ÇEKİRDEĞİ

    Kabak çekirdeği yüksek oranda demir içerir ve yapılan bir çalışmada düzenli olarak demir alan kadınların demir almayanlara göre gebe kalmakta %40 daha az oranda sorun yaşadığını göstermiştir. İşte kabak çekirdeği çıtlatmak için güzel bir sebep!

    TAM BUĞDAY EKMEĞİ

    Kompleks karbonhidratlar kandaki şekeri ve insülin seviyesini stabil tutmakta rafine edilmiş (işlenmiş) karbonhidratlara göre daha uzun etkilidir. Peki bunlar gebe kalma konusunda neden gereklidir? Artmış insülin seviyeleri üreme hormonlarını bozabilir. Hollanda ‘da gebe kalmaya çalışan 165 çift üzerinde yapılan 6 aylık bir çalışmaya göre , kan şekeri yüksek seviyelerde olan kadınların yarısının çalışma süresince gebe kalamadığını göstermiştir. Hamile kalmak istiyorsanız her zaman beyaz ekmek yerine esmer ekmeği, beyaz pirinç yerine kepekli pirinci ve kepekli makarnayı tercih ediniz.

    ZEYTİN YAĞI

    Zeytin yağı doğmamış yağ içerir ve bu da insülin duyarlılığını arttırmanın yanısıra ovulasyon (yumurtlama), döllenme ve embrionun erken dönemde gelişimini olumsuz etkileyen bazı faktörleri azaltır. Salatalarınıza zeytinyağı ile birlikte balsamik sirke de ekleyin veya yemeklerinizi yaparken zeytinyağı kullanın.

    Hamile kalmak için nerede, nasıl ve ne zaman? Tıklayın!

    SOMON BALIĞI

    Bu omega-3 yağ asidi açısından zengin soğuk su balığı, üreme hormonlarınızın düzenli salınımına yardımcı olur ve üreme organlarınızdaki kan akışını arttırır. Somon aynı zamanda diğer yağlı balıklardan daha az civa içerir. United States Environmental Protection Agency’e göre gebe kalmaya çalışıyorsanız köpek balığı, kılıçbalığı, kral uskumru veya tilefish (bir çeşit levrek) uzak durmalısınız.

    TRANS YAĞLAR

    Eğer gebe kalmaya çalışıyorsanız işlenmiş, fırınlanmış veya kızartılmış olan pek çok gıdanın içinde yer alan trans yağlardan uzak durun. Çünkü bu yağlar vücudun insüline karşı duyarlılığını azaltır ve düzensiz yumurtlamaya yatkın hale getirebilir.

    Jin.Op.Dr.Yeşim Yerçok

    Kadın Hastalıkları Doğum ve Tüp Bebek Uzmanı

  • 20-30 yaş arası kadınlar dikkat

    20-30 yaş arası kadınlar dikkat

    Kadın Hastalıkları, Doğum ve Tüp Bebek Uzmanı Op. Dr. İsmet Yıldırım, özellikle 20-30 yaş arası kadınlar risk altında bulunduğu ‘polikistik over sendromu’ hakkında önemli bilgiler verdi…

    Polikistik over sendromunun kadınların yumurtalıklarında meydana gelen hormonal bozukluktan kaynaklanan kist oluşması durumu olduğunu ifade eden Op. Dr. İsmet Yıldırım,

    “Adet döngüsünde yaşanan sorunlarla daha çok ortaya çıkan yumurtlama problemleri ile tanı konulur. Stein-Leventhal sendromu olarak da adlandırılan bu rahatsızlık, kadınların ilk adet görmeleri ile birlikte girdikleri üreme çağında en sık olarak karşılaştıkları hastalıklardan bir tanesidir, hatta belki de en önemlisidir” diye konuştu.

    Yıldırım konuşmasına şöyle devam etti:
    “Polikistik over sendromu, kadınların yumurtalıklarından yumurtlama aşamasında atılamayan yumurtaların bulundukları yerde kalıp ufak kistler şeklinde etraflarında kese oluşturmalarıyla başlar.

    Adet kanaması yeni başlayan genç kızlarda ender olsa da 20 ile 30 yaş arasındaki genç kadınlarda yaygın olarak görülmektedir.”

    Polikistik over sendromunun nedenleri hakkında bilgi veren Yıldırım, “Nedenleri çok net bilinmemekle birlikte direkt olarak genetik olarak gelen bir rahatsızlık olarak suçlanmaktadır.

    Ancak bunun yanı sıra kötü beslenme alışkanlıkları ve egzersiz yapmama ile kilo alımı gibi dış faktörler de tetikleyici durumdadır.

    Kısaca sağlıklı yaşama ve sağlıklı beslenme kurallarına da uyulması gerekmektedir” şeklinde konuştu.

    Polikistik over sendromunu belirtileri nelerdir?
    Polikistik over sendromu belirtilerinin her kadına göre farklı şekillerde ortaya çıkabildiğine dikkat çeken Yıldırım, bu nedenle kadınların adet görmeme, düzensiz adet döngüsü, adet döneminde az kanama ya da çok fazla miktarda kanama olması, kısırlık sorunu, hormonlarda düzensizlik, metabolik sorunlar (insülin direnci, tiroid bozuklukları), özellikle yüz ve göğüs bölgesinde aşırı tüylenme, kıllanma, ciltte akne ve sivilce sorunları yaşanması gibi belirtilere dikkat etmesi gerektiğini söyledi.

    Yıldırım, “Polikistik over sendromunun teşhis edilebilmesi için öncelikle bu saydığımız belirtilerden hangisi ya da hangileri ile hastanın doktora başvurduğu önem taşır.

    Doktora başvurulduğu zaman yapılacak görüşmede hastanın tıbbi geçmişi dinlenmeli ve polikistik over sendromu ile ilişkilendirilebilecek durumlar not edilmelidir.

    Daha sonra gerekli kan tahlilleri ve hormonal testler istenecek, genç kızlar için ultrasonografik görüntüleme, evli kadınlar için vajinal ultrasonografik görüntüleme yapılacaktır.

    Teşhis konulması açısından en önemli testler, hormon seviyelerinin incelendiği kan tahlilleridir. Bu kan tahlillerinde hastanın östrojen, testosteron, progesteron hormon seviyeleri ile glikoz (kanda şeker), lipidler, prolaktin ve tiroid hormonlarına bakılır. Bunlar önemli sonuçlardır” dedi.

    Polikistik over sendromu nasıl tedavi edilir?
    Hastalığın tedavi süreci hakkında bilgi veren Yıldırım, “Gerekli testler ve tahliller yapıldıktan sonra eğer polikistik over sendromu teşhisi hastaya net olarak konulmuşsa hiç vakit kaybetmeden hemen en uygun tedaviye başlanması gerekir.

    Polikistik over sendromu tedavisi konusunda genellikle ağız yoluyla alınan haplar tercih edilmektedir.

    Bu haplar adetleri de düzenlemeye yarayan doğum kontrol hapları ve bunların adet düzenleyici olarak kullanılan farklı türevleridir.

    Hastada bulunan androjen üretimi bu ilaçlarla kontrol altına alınıp, adet döngüsünün tekrar düzene oturmasını sağlarlar. Doktorun tavsiye edeceği süre boyunca önerilen ilaçlar, düzenli olarak ve atlama yapılmadan kullanılmalıdır.

    Aynı zamanda bu tedavi sürecinde düzenli ve sağlıklı beslenmeye de dikkat edilmelidir. Egzersiz yapılmalıdır” ifadelerini kullandı.

    “Bazı polikistik over sendromu durumlarında yumurtalıklarda yer eden kistler, düzenli olarak kullanılan etkili ilaçlara rağmen, ortadan kalkmayacak kadar inatçı bir yapıda olabilir.

    Bu tip bir durumda yine doktor onayı ile cerrahi bir operasyon önerilir. Bu cerrahi operasyonda yumurtalıklara yapışmış olan kistler bulundukları yerlerden temizlenir.

    Oldukça basit bir cerrahi operasyondur. Yumurtalıkların kendilerini yenileme durumu söz konusu olduğu için ileride yumurtalık fonksiyonlarda herhangi bir sorun yaşanmaz. Ameliyat sonrasında da ilaçlarla takviye tedaviye devam edilir.”

    “Tedavide çok hızlı hareket edilmelidir”
    Polikistik over sendromunun doktor tarafından teşhis edilmesiyle birlikte hemen uygun ve etkili olacak tedavi yöntemlerinin belirlenmesi gerektiğini vurgulayan Yıldırım,

    “Biliyoruz ki hormon dengeleri kadınların vücudunda çok önemli roller üstlenmektedir. Bu hormonal dengelerin bozulması, birçok başka hastalığa neden olabilir.

    Bağışıklık sistemini dengesizleştirebilir. Bu nedenle yapılacak teşhisin ardından çok hızlı hareket edilmesi ve kesin tedavi önerileri ile hemen uygulamaya geçilmesi gerekir.

    Özellikle üreme çağındaki genç kızlar bu hastalığa en yatkın olan kişiler oldukları için bu konuya çok daha fazla özen göstermeliler.

    Adet konusunda yaşayacakları en ufak bozuklukta hemen konusunda uzman olan bir jinekoloğa başvurulmalıdır.

    Daha ileriki yaşlarda da kadınlarda maalesef en belirgin sonucu olan kısırlık ile karşımıza çıkmaktadır. Bu nedenle düzenli doktor kontrolleri ve doktorun tavsiye ve önerileri kesinlikle atlanmadan yerine getirilmelidir” diye konuştu.

    İHA

  • Kış hamileleri bunlara dikkat etmeli

    Kış hamileleri bunlara dikkat etmeli

    Hamilelik süreci kış aylarına denk gelen anne adayları, bulaşıcı hastalık riski ile daha çok karşı karşıya kalıyor. Peki bu dönemde bağışıklık sisteminin güçlenmesi için nasıl önlemler alınmalı?

    Kadın Hastalıkları ve Doğum Bölümü’nden Op. Dr. Fırat Tülek, anne adaylarının kış sezonunu rahat geçirebilmesi için önerilerde bulundu. İşte o öneriler…

    Yeterli miktarda mandalina, ananas ve hurma tüketin

    Bol vitamin ve mineral içeren kış meyve ve sebzeleri, annenin ve dolayısıyla bebeğin sağlıklı beslenmesi ile gelişiminde büyük rol oynamaktadır. Kış aylarında günlük vitamin, protein, mineral ve karbonhidrat ihtiyacını karşılamak için her besin grubundan yeterli ve düzenli miktarda tüketilmesi gerekir. Bağışıklık sistemini destekleyerek bulaşıcı hastalıklara karşı savunma gücünü artıran özellikle mandalina, ananas, ahududu, hurma, kivi, limon, domates, avokado, üzüm gibi sebze ve meyveler ara öğünlerde tercih edilmelidir.

    2 kat kalsiyum ihtiyacı için balık tüketilmeli

    Gebelik süresince anneden bebeğe geçtiği için kalsiyum ihtiyacı, normalin iki katına çıkmaktadır. Bunun için balık yönünden oldukça zengin olan kış mevsiminde bol bol balık tüketilmesi önerilir.
    Gebelik süresince haftada en az 1 kez balık tüketimi uygundur. Balıktaki omega 3 yağ asitleri bebeğin beyin ve sinir sistemi gelişimi açısından önemlidir. Balıklar doğal olarak D vitamini içerir. Fazla miktarda ağır metal içerdiği için midye ve kılıçbalığı gibi derin su ürünlerinin tüketiminden uzak durulmalıdır. Gebelik döneminde tüketilebilecek en güvenli deniz ürünleri; hamsi, uskumru, istavrit, palamut gibi yüzeyde yaşayan balıklarıdır. Gebelik döneminde çiğ balık ve katkılı konservelerin tüketilmemesi önerilir. Balıkların kızartmadan çok buğulama veya ızgara da pişirilerek yenmesi önerilir.

    Süt ve şekersiz komposto ile sıvı alımını destekleyin

    Anne adayları bu dönemde bol sıvı almalı ve tuz tüketimini azaltmalıdır. Kış mevsiminde, susama hissi pek olmayabilir; ancak soğuk havalarda da vücut suyunu dengede tutabilmek için günde ortalama 2 litre su içilmesi gerekir. Sıvı alımını destelemek amacıyla süt, taze sıkılmış meyve suları ve komposto da içilebilir. Komposto içerisinde şeker oranı mümkün olduğunca azaltılmalıdır. Aksi takdirde kilo alımı hızlanabilir.

    Kirli hava bebeğe zarar verir

    Gribal enfeksiyonların arttığı kış aylarında, soğuk hava ve kapalı mekanlar da hastalığa davetiye çıkarmaktadır. Havalandırması yetersiz kapalı alanlar ve kalabalık ortamlar hem bulaşıcı hastalıkların daha kolay yayılmasına zemin hazırlayabilir hem de hava kirliliği yaratması açısından bebeğe zarar verebilir. Evlerin de sık sık havalandırılması gerekir. Yine evlerde kaloriferlerin kuruttuğu havanın nemlendirilmesi için tedbirler alınması faydalı olacaktır. Ayrıca anne adayları sigara içilen ortamlardan kesinlikle uzak durulmalıdır.

    Mantarı önlemek için pamuklu kıyafetler tercih edin

    ış mevsiminde anne adayları tek parça kalın kıyafetler yerine, kat kat pamuklu ve yumuşak yünlü giysiler tercih etmelidir. Aşırı terleme ve buna bağlı oluşabilecek mantar enfeksiyonlarını engellemek için sentetik giysiler giyilmemelidir. Özellikle hava geçirme özelliği olan giysiler tercih edilerek aşırı terlemekten kaçınılmalıdır. Ayakkabı seçimi de anne adayları için önemli bir konudur. Kar ve buz gibi kaygan zeminlere göre uygun ayakkabılar giyilmelidir. Topuklu ayakkabılar yerine; duruşu destekleyen düz, lastik tabanlı ve derin tırtıklı ayakkabılar tercih edilmelidir.

    Çatlayan cilt, enfeksiyonlara yol açabilir

    Hamilelik süresince cilt, daha hassas olduğu için daha çok bakıma ihtiyaç duyar. Soğuk havalarda yüz ve eller başta olmak üzere, cilt kuruyup çatlar ve bu çatlaklar da enfeksiyon riskini artırabilir. Bu nedenle, el ve yüz yıkamada soğuk su yerine, ılık su tercih edilmeli ve bol nemlendirici kullanılmalıdır. Her gün nemlendirici sürmeye özen gösterilmelidir.

    Öpüşme ve tokalaşmadan mümkün olduğunca uzak durun

    Kış aylarında grip, nezle, soğuk algınlıkları ve üst solunum yolu enfeksiyonları gibi bulaşıcı hastalıklar artış gösterir. Bunun için anne adayları aile bireyleri olsa dahi tokalaşmak ve öpüşmekten mümkün olduğunca kaçınmalıdır. Çünkü bu tür hastalıklar en çok tokalaşma, öpüşme, sarılma gibi yakın temas ile bulaşmaktadır. Anne adayları hamilelik süresi boyunca bu konuda kendisine her zamankinden daha fazla özen göstermelidir. Tokalaşmanın bir zarar vermeyeceği düşünülmemelidir. Enfeksiyonlar tokalaşma teması ile ellerine geçebilir. Ellerin mümkün olduğunca sık sık bol su ve sabun ile yıkanması gerekir.

    Her gün 1 saat açık havada yürüyün

    Anne adayları soğuk havayı bahane ederek kendisini eve kapatmamalıdır. Havanın soğumasıyla sürekli evin içinde hareketsiz kalmak kilo artışı ve dolaşım problemlerine neden olabilir. Kış aylarında güneşten daha az yararlanmakla birlikte, her gün bir saat açık hava yürüyüşü hem bedensel hem de psikolojik olarak anne adaylarının kendilerini daha iyi hissetmesini sağlayacaktır.

    Op. Dr. Fırat Tülek

  • Sabah bulantısına ne iyi gelir?

    Sabah bulantısına ne iyi gelir?

    Birçok kadın hamileliğin ilk haftalarında sabah bulantısını yaşıyor ve bu da tüm gün yorgunluğa sebep oluyor. Sabah bulantısının bütün gününüzü etkilemesini istemiyorsanız bilmeniz gerekenler…

    Sabah bulantısına ne iyi gelir?

    Yatağınızın yanında hafif yiyecek bulundurun
    Tam tahıllı krakerler gibi hafif atıştırmalıkları yatağınızın yanında bulundurun. Uyanır uyanmaz ufak bir parça yiyerek mide bulantısını bir süreliğine erteleyebilirsiniz.
    Su için
    Kustuktan sonra vücudunuz sıvı kaybedecektir. Bu yüzden gün içinde yeteri kadar su içmeyi ihmal etmeyin. Bu sizi daha iyi hissettirecek, cildiniz susuz kalmayacaktır.
    Sıcak yemeklerden kaçının
    Sabah bulantısı olduğunda, soğuk veya oda sıcaklığındaki yiyecekleri tüketmeniz önerilir. Sıcak yiyeceklerin soğuk yiyeceklere göre daha ağır kokusu olduğundan mide bulantısını tetikler.
    Tetikleyen şeylerden uzak durun
    Sabah bulantısında, bazı belli kokular sizi yemekten daha kötü hissettirir. Bunun farkında olun ve en çok mide bulandıran şeyi tespit edin. Bu çok sevdiğiniz parfümünüz de olabilir, patlamış mısır gibi bir yiyeceğin kokusu da…
    Sabah bulantısına ne iyi gelir?
    Sabah bulantısına ne iyi gelir?
    Zencefil tüketin
    Zencefilin mide yatıştırıcı güçlü bir etkisi vardır. Hastayken mutlaka mutfakta olması gereken zencefilin, sabah bulantısına da iyi geldiği görülmüştür.
    Sıcak bir su veya çaya, bir dilim zencefil ekleyin ve bir yudum almayı deneyin.
    Az ve sık yiyin
    Bir oturuşta çok fazla yemek sindirim sisteminizi zorlayacaktır. Bu yüzden büyük öğünler yemek yerine bunları gün içine yayın. Az az ama sık sık yiyerek vücudunuzun daha iyi hissetmesini sağlayın.
    İçinize kapanmayın
    Nasıl hissettiğiniz hakkında açık olun. Sabah bulantınızın bütün gününüzü berbat etmesine izin vermeyin, gerekirse o gün işe gitmeyin.

    Eşinize karşı dürüst olun ve size destek olmasına izin verin.

    Mide bulantısı boyunca sessiz kalmanız, sizi daha kötü hissettirecektir. Bu yüzden içinize kapanmayın, derdinizi anlatın, konuşun.
    Kaynak: Milliyet.com.tr / Pembenar
  • Gebelikte röntgen

    Gebelikte röntgen

    Anne adaylarının gebelik sırasında X-ray ışınlarına maruz kalması, gebeliği riske atabiliyor. Özellikle tanısal amaçlı çekilen röntgen filmleri, bebeğin gelişim sürecini olumsuz yönde etkileyebiliyor

    Röntgen veya tomografi filmlerine her ne kadar olumsuz bakılsa da bazı sağlık durumlarında ihtiyaç duyulabiliyor. Ancak X-ray ışınları kullanılarak çekilen bu filmler, bir yandan vücutta gelişen hastalıkların teşhis ve tedavisine katkı sağlarken diğer yandan da ciddi şekilde radyasyon yayımına yol açıyor. Normal şartlarda dahi bireylere zarar veren radyasyon, gebelik sürecinde ise hem annenin hem de bebeğin sağlığı açısından bir hayli risk oluşturabiliyor.

    Central Hospital’dan Radyoloji Uzmanı Uzm. Dr. Çetin Öner, gebelikte röntgen çekimi hakkında önemli uyarılarda bulundu:

    “BEBEKTE GELİŞİM GERİLİĞİNE YOL AÇIYOR”

    Gebelik süresince radyasyona ya da X-ray ışınlarına aşırı maruz kalmak anne adayında doku hasarları, bebekte ise gelişim geriliği yaşanmasına yol açabiliyor. Ayrıca bebekte, anne karnında birtakım anomalilerin ve nörolojik rahatsızlıkların yanı sıra bebek kaybına kadar birçok problemin ortaya çıkmasına zemin hazırlayabiliyor. Ancak bu sonuçlar, anne ve bebeğin aldığı radyasyonun dozuna ve maruz kalınan radyasyonun gebeliğin hangi dönemine denk geldiğine göre de değişiklikler gösterebiliyor. Anne adayları hamile kaldığını fark etmeden röntgen filmi çekimine girebiliyor. Böyle problemler ise çoğunlukla bu hamile gruplarında görülüyor. Bu konuda yapılan çalışmalar, 5 rad ve altındaki ışın miktarını almış olan gebeliklerde fetusun zarar görme olasılığının çok düşük olduğunu ortaya koyuyor.

    “RADYASYON ORANI 15 RAD’I GEÇMEMELİ”

    Eğer röntgen işlemi, 2. ile 8. hafta arasında ve 1 defaya mahsus yapılmışsa bebeğe bir zarar vermez. Röntgen nedeniyle alınan radyasyon oranı 15 rad’dan az ise bebek için herhangi bir risk oluşmaz. Ancak radyasyon oranı 15 rad’dan fazla ise gebeliğin sonlandırılması gerekebilir. Ayrıca teşhis ya da tedavi sırasında birden fazla röntgen çekimi gerekiyorsa ve anne adayı gebeliğinden bu görüntüleme işlemlerinden sonra haberdar oluyorsa, dozun hesaplanması için mutlaka bir radyoloji uzmanına başvurmalıdır.

    “DİŞ, AKCİĞER, KOL VE BACAK RÖNTGENİ ÇEKİLEBİLİR”

    Gebelik süresi içinde röntgen çekimine ihtiyaç duyuluyorsa bazı önemli noktalara dikkat edilmesi gerekiyor. Örneğin; diş, akciğer, baş, kol ve bacak gibi bölgeler için röntgen çekimlerinde, radyasyon direkt alt karnı hedef almayacağından yaydığı enerji de düşük olacaktır. Bu nedenle de bebek için herhangi bir gelişim geriliği ya da doğumsal sakatlık riski oluşmayacaktır. Ancak üreme organlarının ve karın bölgesinin direkt olarak radyasyona maruz kalması bebeğin hızla gelişmekte olan hücrelerinde birtakım değişimlere sebep olabilir. Hatta bu durum, bebeğin ileriki dönemlerde kansere yakalanma riskini de tetikleyebilir.

    “MR VE ULTRASON ZARARLI DEĞİL”

    Gebelik süreci ile ilgili merak oluşturan bir diğer konu ise, MR ve ultrason işlemlerinin anne ve bebek sağlığı açısından sakınca oluşturup oluşturmadığıdır. Bilinmesi gerekir ki gebelik sürecinde MR çekimi, anne ve bebek için herhangi bir zarara yol açmaz. Eğer gebelikte MR yöntemiyle bir tanı belirlenmesi gerekiyorsa bu işlemin kullanılmasında bir sorun yoktur. Yine tanı amaçlı ultrason yöntemine ihtiyaç duyuluyorsa ses dalgalarının 1,0 olması gerekir. Anne ve bebeğe verilen dalgalar düşük derecede olduğu müddetçe herhangi bir risk oluşmaz.”

  • Anne adayları dikkat

    Anne adayları dikkat

    Anne adayları dikkat ! Minik yavrusunu sağlıkla kucağına almak pek çok kadının en büyük arzusu şüphesiz. Hal böyle olunca ‘ya anne olamazsam’ endişesinden, ‘hamileliğimde ya bebeğime zarar verecek yanlış bir davranışta bulunursam’ tedirginliğine dek pek çok olumsuz düşünce akla takılabiliyor. Hatta kulağa çalınan hurafeler keyifleri kaçırabiliyor. Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Prof. Dr. Tansu Küçük hamile kalmayı planlayanlar ve anne adayları için kulak asılmaması gereken 10 hurafeyi anlattı; önemli uyarılar ve önerilerde bulundu.

    Anne adayları dikkat

    Anne adayları dikkat | 2

    HAMİLELİK SÜRECİNDE…

    Çift canlıyım, 2 kişilik yemem lazım! YANLIŞ

    Gebelik boyunca büyüyen fetus tüm ihtiyaçlarını anneden alıyor. Bu nedenle folik asit, kalsiyum ve demir gibi ilave vitamin ve minerallere ihtiyaç oluyor. Ancak enerji ihtiyacı sanıldığı kadar çok değil. Gebeliğin ilk 3 ayında kalori artışına gerek yok. İkinci üç ay için günlük 350 kalori, son üç ay için günlük 450 kalori artış yeterli. Daha fazla kalori obezite, diyabet ve hipertansiyona da zemin hazırlıyor.

    Mutlaka sol yanıma yatmalıyım! YANLIŞ

    Hamilelik sürecinde eşini nöbetçi gibi görevlendirip sol yanına yatmasını gözetletenler bile olabiliyor. Oysa böyle bir şeye hiç gerek yok. Rahat uyku uyuyabildiğiniz her pozisyonda yatabilirsiniz. Prof. Tansu Küçük “Bebek büyüdükçe ağırlığı artan rahim bebeğe kan taşıyan ana damarlara basınç yapabilir. Aynı damarlar anne kalbine ve beynine de kan tedarik eder. Eğer damarlar kan taşıyamayacak kadar baskı altında kalırsa anne uyanıp yatış pozisyonunu değiştirecek, bebek de etkilenmeyecektir” diyor.

    Hamilelik sırasında köy yumurtası tüketmeliyim! YANLIŞ

    Yanlış olan bir başka inanış da, gebelik sırasında zehirli maddelerden kaçınmak için köylerden süt, peynir ve et alınması, balık tüketmekten kaçınılması gerektiği düşüncesi. Prof. Dr. Tansu Küçük “Kontrolsuz tavuk eti ve köy yumurtası da tehlikeli olabilir, tüberküloz bile bulaşabilir. Pastörize edilmemiş süt ve ürünlerinden brusella, tifo gibi çok tehlikeli hastalıklar kapılabilir. Yeni sağılmış sütü sadece kaynatmak da yeterli olmayacağından hamilelikte günlük şişe süt tüketilmelidir” diyor. Kontrol edilmemiş büyük ve küçük baş hayvanların etlerinden toksoplazma, şarbon, tifo bulaşma ihtimali yüksek. Köpek balığı, kiremit balığı, uskumru ve ton balığının da civa oranı yüksek olduğundan tüketilmemesi gerekiyor. Kirli sulardan toplanan midye bakteriyel enfeksiyonlar taşıyabildiğinden uzak durulmalı. Suşi gibi çiğ balık içeren yiyecekler de riskli.

    Tüp bebek yaptırırsam genelde ikiz-üçüz bebeğim olur! YANLIŞ

    Ülkemizde uygulamada olan Yardımcı Üreme Teknikleri Yönetmeliği’ne göre 2 taneden fazla embriyo transfer edilmesi yasak. Tek embriyo verildiğinde ikiz gebelik olma şansı (tek yumurta ikizliği) oldukça az. 2 embriyo verildiğinde ise ikiz gebelik (çift yumurta ikizliği) yaklaşık üçte bir oranında. Çok nadiren 2 embriyo verildiği halde 3 hatta 4 bebek oluşabiliyor; verilen embriyolardan birisi, bazen de ikisi birden bölünerek tek yumurta ikizliğine dönüşebiliyor. Çoğul gebelik sevimli gibi görünse de riskli sayıldığından transfer edilecek embriyo sayısına doktor ve hastanın birlikte karar vermesi gerekiyor. Transfer edilmeyen embriyolar dondurularak 5 yıl saklanabiliyor.

    yaptırdım, mutlaka sezaryen doğum yaptırmalıyım ! YANLIŞ

    “Tüp bebek gebelikleri risklidir ve mutlaka sezaryen ile doğmalıdır” düşüncesi yanlış. Riskli gebelikler anne ya da bebeğe bağlı çeşitli nedenlerle; örneğin annenin hipertansiyon, diyabet gibi sistemik hastalıkları, ileri anne yaşı (40 ve üstü), erken doğum ya da çoğul gebelikten olabiliyor. Normal giden ve tek bir bebek olan gebelik sadece tüp bebek ile oluştu diye yüksek riskli olmuyor. Diğer tüm gebeler gibi uygun hallerde ve istenirse normal doğum yapılabiliyor.

    Anne adayları dikkat | 3

    HAMİLELİK ÖNCESİNDE…

     İlk 3 ay hamile kalınamazsa ciddi sorun vardır! YANLIŞ

    Çalışmalar yeni evlenen ve hamilelikten korunmayan bir çiftin 12 ayda gebelik şansının yüzde 85 olduğunu ortaya koyuyor. En yüksek gebelik şansı ilk 5-6 ayda olsa da, sonraki 6 ayda da önemli oranda gebelik oluyor. Bir yıl geçmesine rağmen gebelik yoksa o zaman araştırmaya başlamak gerekiyor. Kadının yaşının 35’ten büyük olduğu durumlarda bir yıl yerine 6 ay beklemek yeterli. 35 yaşından sonra azalan yumurta rezervi nedeniyle araştırmaya ve gerekli ise tedaviye başlanıyor. Bazı hallerde ise gebelik için hiç beklenmeden araştırma yapmak gerekebiliyor. Bunlar; kadın birden fazla yumurtalık ameliyatları geçirmişse (çikolata kisti gibi), çocukluk çağında kanser tedavisi almışsa (kan kanseri gibi), komplike karın içi ameliyatı geçirmişse (apandisit delinmesi gibi), birkaç defa kürtaj olmuşsa, ailede erken menopoz öyküsü varsa. Erkek tarafında ise çocukluk çağı kanser tedavisi almış olması, geç yaşta yapılan inmemiş testis ameliyatı, iki taraflı kasık fıtığı ameliyatı, kabakulak geçirilmesi gibi durumlarda hiç beklemeden araştırma yapılıyor. Bu nedenlerle başvuran çift ve doktor arasında detaylı bir sohbet olması, açık iletişim kurulması ve hiçbirşey saklanmaması önemli.

    Çocuğunun olmasını isteyen erkekler cinsel perhiz yapmalı! YANLIŞ

    “Hamilelik olması için erkek bir süre cinsel perhiz yapmalı ve sperm biriktirmelidir; cinsel ilişki doğru günde tek bir kez yapılmalıdır” inanışı da yanlış. Testislerde sperm üretimi sürekli olup sperm yapımı yaklaşık 90 gün sürüyor. Her gün 90 gün önce üretilmeye başlanan spermler döllemeye hazır hale geliyor, sıralar halinde geçit yapan askerler gibi her gün yeni sperm hücreleri olgunlaşıyor. Sperm kanallarında 3 defa boşalmaya yetecek kadar sperm depolanıyor. Sperm kanallarında bekleyen ve uzun süre boşaltılmayan spermler hem hareket açısından yavaşlamaya hem de DNA açısından hasarlanmaya başlıyor. Spermlerin kanallarda 7 günden fazla beklememesi gerekiyor. Sperm boşaltıldıktan sonra kadın rahminde 2 gün canlı kalabiliyor. Yumurta ise 2 gün döllenmeyi bekleyebiliyor. Bu nedenlerle yumurtlama günü civarında (+, – iki gün) sık cinsel ilişki hamilelik şansını artırıyor.

    İlişki sonrası yataktan kalkmamak şansı artırır! YANLIŞ

    Prof. Küçük, “İlişki sonrası yataktan kalkmamak, kalça altına yastık koyarak beklemek hamilelik şansını artırır” düşüncesinin de doğru olmadığını söylüyor. Hareketli sperm hücreleri vajinaya boşaldığında daha ilk anda kuyruk hareketleri ile yüzerek rahim ağzından içeri giriyor. Spermlerin bazıları hemen rahim ve tüplere doğru yüzerken, bazıları da rahim boynundaki girintilerde dinleniyor, enerji topluyor, daha sonra hızla yukarı gidiyor. Küçük, “Kadın ayağa kalktığında akan sıvı prostat ve seminal bez salgılarıdır; bu sıvının geri gelmesi hamile kalmayı engellemez. Bazı kadınlar sperm geri aktığı için hamile kalamadıklarını iddia etseler de doğru değildir” diyor. Diğer yandan, bazı kadınlar ilişkiden sonra yıkanarak hamilelikten korunmaya çalışır. Bu da işe yarayan bir yöntem değil. Çünkü yıkayarak vajinadan alınabilen kısım, sadece prostat sıvıları olup, sperm hücreleri çoktan rahim kanalına gitmiş oluyor.

    Bebeğimin cinsiyetini belirleyebilirim! YANLIŞ

    Belirli bir diyet, ilişki günü ve pozisyonu ile bebeğin cinsiyetini ayarlamak mümkün değil. Yüzyıllardır tutulan doğum kayıtlarından çıkarılan istatistiklere göre her 100 kız bebeğe karşın 10 erkek bebek doğuyor.

    Başka bir deyişle, bir bebeğin erkek olma olasılığı yüzde 50,5, kız olma olasılığı yüzde 49,5. Bebeğin cinsiyetini erkekten gelen sperm belirliyor. Erkek genetik yapısı 46 XY şeklinde olduğu için spermlerin yarısı X, diğer yarısı Y kromozomu taşıyor. Bu bilimsel bir gerçek ve herhangi bir diyet vs ile değiştirilemiyor. Yani ekşi yenerek “Ayşe”, tatlı yenerek “atlı” olması söz konusu değil.

    Kanser tedavisi görenler çocuk sahibi olamazlar! YANLIŞ

    Kanser tedavisi genellikle üç şekilde yapılıyor; cerrahi, kemoterapi, radyoterapi. Kemoterapi ve radyoterapi erkekte testislere, kadında rahim ve yumurtalıklara etki ederek kısırlığa sebep olabiliyor. Ergenliğe erişmiş bir erkek kanser tedavisi başlamadan önce sperm dondurarak ileride çocuk sahibi olabiliyor. Ergenlikten önce ise henüz sperm üretimi olmadığından; bu durumda testisten biopsi yapılarak alınan doku saklanıyor. Kadınlarda ise yumurta dondurma ya da döllenmiş yumurta (embriyo) dondurma seçenekleri var. Ergenlik çağına ulaşmamış kız çocuklarında da yumurtalık dokusu dondurmak onları gelecekte anne yapmaya ve menopozu geciktirmeyi mümkün kılıyor.

  • Bebek sahibi olmak istiyorsanız, bunlardan uzak durun!

    Bebek sahibi olmak istiyorsanız, bunlardan uzak durun!

    Kadın Hastalıkları ve Tüp Bebek Uzmanı Doç. Dr. Hakan Çoksüer, hazır gıdalardaki kısırlık tehlikesini anlattı:

    Salam, sosis, sucuk gibi işlenmiş gıdalar ya da raf ömrü uzun olan bisküvi gibi hazır gıdaların tüketimi kısırlığı tetikleyen önemli faktörler arasında.

    Bu maddeler hem kadınlarda hem erkeklerde hormon düzensizliğine yol açıyor; bu da kısırlığa neden oluyor.

    Sigara ve alkol tüketimi, kirli hava ve plastik şişelerde muhafaza edilen sular da ciddi tehlike…

    Hazır gıdalar, erkeklik hormonlarında düzensizlik yaparak sperm kalitesini ve sayısını azaltıyor. Kadınlarda ise hem yumurtaların kalitesini bozuyor hem de embriyonun rahime tutunmasını zorlaştırıyor.

    Hazır gıda tüketimini mümkün olduğunca hayatımızdan çıkarmamız gerekiyor.

  • Gebe kalmak için neler yapılmalı?

    Gebe kalmak için neler yapılmalı?

    Gebe kalmak için neler yapılmalı? İstemelerine rağmen gebelik elde edemeyen çiftlerden bazılarında altta yatan problem uygun zamanda ve yeterli sıklıkta ilişkinin olmaması, ya da uygulanan yanlış yöntemler gibi çok basit nedenler olabilir.

    Gebe kalmak için neler yapılmalı?

    Kadınların herhangi bir ayda gebe kalma olasılıkları %20-25 arasındadır. Çiftler bilgi eksikliği nedeni ile yaptıkları bazı davranışlar yoluyla bu olasılığı azaltabilirler. Kısır olduklarını düşünen bazı çiftlerde alınacak basit tedbirler ve uygulanacak çok kolay yöntemler ile hiçbir tedaviye gerek kalmadan gebelik elde edilebilir.

    Uygun zaman
    Gebelik isteyen çiftler için cevaplandırılması gereken ilk soru en uygun zamanın ne olduğudur. Düzenli adet gören kadınlarda yumurtlama genelde adet siklusunun 14. gününe denk gelir. (adet kanamasının başladığı günden itibaren 14. gün). Ancak yumurtlama tarihinde sapmalar olabileceği, ve sperm ile yumurta hücresinin kadın vücudu içinde yaşama potansiyeli göz önüne alındığında 9 ile 15. günler arasında gün aşırı cinsel ilişki olması gebelik şansını yükseltir.
    İlişkinin her gün önerilmemesinin sebebi erkeğin sperm kalitesini düşürmemektir. Her ilişkiden önce erkeğin en az 48 saat süreyle boşalmaması özellikle sperm sayısı düşük ya da sınırda olan erkekler için yararlıdır. Alınabilecek başka bir önlem de ilişkinin sabah olmasıdır. Boşalmanın olmadığı geceyi takip eden sabah erkeğin sperm düzeyleri en yüksek sayıdadır. Ancak bu ilişkiler yaşanırken “bugün mutlaka ilişkide bulunmamız gerekir” şeklinde stres yaratmak gebelik açısından olumsuz etki gösterir. Bu stresi gidermek için olayı kendi haline bırakmak veya egzersiz, yürüyüş gibi stres giderici faaliyetlerde bulunmak gereklidir. Unutulmamalıdır ki üreme sistemini yöneten bütün hormonlar hem fiziksel hem de ruhsal strese karşı hassasdır.

    Uygun Şekil
    Gebelik için uygun dönem saptandıktan sonra ikinci aşama cinsel birleşmenin şeklidir. Pek çok pozisyon gebelik için uygun ortam yaratmaz. Normal bir ilişki sonrası gebelik oluşabilmesi için spermlerin vajinaya uygun şekilde bırakılması ve vajinanın spermlerin rahim içine doğru ilerleyebilmesi için uygun pozisyonda durması gerekir. Bu şartları sağlayan pozisyonlar erkeğin üstte olduğu, kadın ve erkeğin yana doğru dönük olduğu pozisyonlar ile kadının diz-dirsek pozisyonunda olduğu şekillerdir. Erkeğin üstte olduğu durumda kadının kalçaları altına bir yastık yerleştirerek pelvisini yükseltmesi spermlerin doğru yönde ilerlemelerine yardımcı olur. Diz-dirsek pozisyonu ise özellikle sperm sayısı düşük olan durumlarda ek fayda sağlar. Oturur pozisyonda, kadının üstte olduğu veya ayakta olan cinsel ilişkiler gebelik elde etmek için uygun değildir.

    İnsanlarda cinsel ilişkinin amacı büyük ölçüde haz almak olmasına rağmen biyolojik açıdan primer amacı soyun devamını sağlamak yani gebelik elde etmektir. Bu amaç dışında birleşme doğada sadece insanda ve birkaç türde daha olmaktadır. Gebelik elde etmek isteyen çiftler bu nedenle ilişki esnasında bazı etkinliklerden kaçınmalıdırlar. Bunların başında oral seks gelir. Tükrük içinde bulunan birtakım enzimler ve bakteriler spermlerin dölleme kabiliyetini azaltır, hatta spermlerin ölümüne neden olabilir. benzer şekilde anal seks de sperm aktivitesi üzerinde olumsuz etki yaratabileceğinden bu tür ilişkilerden kaçınılmalıdır. Yine benzer mekanizma ile ilişki esnasında kullanılabilen kayganlaştırıcılar da sakıncalıdır. Özellikle petrol bazlı olan vazelin, masaj yağları gibi maddeler kesinlikle kullanılmamalı, mutlaka kayganlaştırıcı kullanılması gerekiyor ise su bazlı olanlar tercih edilmelidir. Gebelik arzulayan çiftlerin su altında veya içinde ilişkide bulunmaları vajen pH’ı bozulacağından sakıncalıdır. Sıcak su da sperm sayısı ve hareketliliğini bozacağından önerilmez.

    İlişki sonrası
    Eğer ilişki sonrası kadın hemen ayağa kalkarsa fazla miktarda meni dışarıya kaçacaktır. Spermler rahim ağzına ulaşacak yeterli zaman bulamadıkları için bu durum gebelik elde edilmesi açısından önemlidir. Gebe kalmak isteyen bir kadın ilişkiden hemen sonra ayağa kalkıp idrar yapmaya ya da yıkanmaya gitmemelidir. İdeal olan kalçalarının altına bir yastık koyarak 20-30 dakika kadar yatmasıdır. Erkek de meni kaçağını azaltmak için birkaç dakika kadar kendini geri çekmemelidir.

    Vajina dışarıdan kulanılan herhangi bir maddeye gereksinim duymadan kendi kendini temizleyebilen ve uygun ortamını yaratan bir organdır. Adet kanaması ve ilişki sonrasında dahi vajina sağlıklı kalabilmek için kendi önlemini alır.(Eğer ilişkiden sonra kötü bir koku duyuluyor ise bu enfeksiyonun belirtisi olabilir ve doktor kontrolü gerekir). Sadece gebelik isteyenlerde değil hiçbir kadında vajinal duş önerilmez.İlşiki öncesi yapılan duş vajen pH’ını değiştireceğinden gebelik şansını olumsuz yönde etkiler. Spermin yaşama şansı tehlikeye girer, ilişkiden hemen sonra yapılan duş ise spermleri ortamdan uzaklaştıracağından, şansı azaltır. Ayrıca duş, bakterileri kadın üreme sistemi içinde yukarılara doğru zorlayarak enfeksiyon ve dolayısı ile infertilite şansını arttırır.

    Özet

    Gebe kalmayı planladığızda 3 ay öncesinden korunmayı bırakın
    Gebe kalmak için en uygun zamanda gün aşırı ilişkide bulunun
    Gebelik için uygun dönemdeki ilk ilişkiden önce ve iki ilişki arasında erkeğin 48 saat boşalmamasının ideal olduğunu unutmayın
    Sabah erken saatte ilişkide bulunun
    Kayganlaştırıcı kullanmayın
    Hiçbir zaman vajinal duş yapmayın
    Vajinanın doğal duruşunu sağlayan gebelik için uygun pozisyonları tercih edin
    Alternatif seks yöntemlerinden uzak durun
    Su altında ilişkide bulunmayın.

     

    Kaynak: mumcu.com

  • Gebelikte yapılan egzersiz yararlı mı?

    Gebelikte yapılan egzersiz yararlı mı?

    Gebelikte yapılan egzersiz anne hem de bebek için yararlı..! Geleneksel görüş erken doğum riskini arttırbileceği endişesiyle gebeliğin son dönemlerinde egzersizden kaçınmak şeklindeydi. Oysa son dönemlerde bu görüş yavaş yavaş terkediliyor. Konu ile ilgili yapılmış bütün çalışmaları bir arada değerlendiren yeni bir derleme gebelik sırasında yapılan egzersizin hem anne adayı hem de bebek açısından pek çok yararları olduğunu ortaya koydu.

    Kadın hastalıkları ve doğum konusundaki en prestijli dergilerden bir tanesi olan American Journal of Obstetrics & Gynecology’de yayınlanan çalışmanın yürütürcüsü, Amerika Birleşik Devletlerinin Philadelphia eyaletinde bulunan Thomas Jefferson Universitesi doktorlarından profesor Vincenzo Berghella egzersiz sırasında salgılanan norepinefrinin rahim kasılmalarını başlatabileceği ve bunun da erken doğuma yol açabileceği korkusunun aslında gerçek olmadığını i̇leri sürüyor.

    Gebelikte yapılan egzersiz yararlı mı?

    Dr. Berghella ve arkadaşları konuyla ilgili yapılmış literatürde yer alan dokuz randomize kontrollü çalışmanın sonuçlarını bir arada değerlendirilmişler.

    Çalışmaya dahil olan 2059 kadının yarısı aerobik egzersiz grubuna diğer yarısı ise kontrol grubuna ayrılmış.

    Çalışma grubundaki kadınlar 10 hafta süreyle ya da doğumlarına kadar haftada üç yada dört kez 35-90 dk sürecek şekilde egzersiz yaparken kontrol grubundaki kadınlar hiç egzersiz yapmamış.

    Sonuçlar egzersiz yapan ve yapmayan kadınlar arasında 37. haftadan önce gerçekleşen doğum yani erken doğum oranları açısından herhangi bir fark olmadığını göstermiş.

    Buna karşılık egzersiz yapan grupta vajinal doğum oranları sezeryana göre bir miktar daha fazla bulunmuş.

    Çalışmacılar aynı zamanda kontrol grubu ile karşılaştırıldığında egzersiz yapan kadınlarda gebeliğe bağlı şeker hastalığı ve gebeliğe bağlı yüksek tansiyonun da daha az görüldüğünü saptamışlar.

    Bebekler açısından bakıldığında ise araştırmacılar düşük doğum ağırlığı ya da ortalama doğum ağırlığı açısından egzersiz yapan ve yapmayan gruplar arasında herhangi bir fark saptamamışlar.

    Çalışmaya dahil olan tüm hamile kadınlar tek bebek bekleyen, ikiz olmayan ve gebelik öncesinde normal kiloda olan kadınlarmış. Aynı zamanda egzersiz yapmalarının önünde tıbbi bir engel olan kadınlar çalışma harici bırakılmış.

    Prof. Berghella bu çalışmadan elde edilen sonuçların American Congress of Obstetricians and Gynecologists (ACOG), ve Centers for Disease Control and Prevention (CDC) tarafından yayınlanan ve gebelerin haftada en az 150 dk orta yoğunlukta aerobik egzersiz yapmalarını öneren rehberler ile paralellik gösterdiğini belirtiyor.

    Ancak her gebe kadının birbirinden farklı olduğu ve egzersiz toleransının değişik olabileceği gözden çıkartılmalı.

    Aerobik egzersiz ile kastedilen yüzme ve yürüyüşte olduğu şekilde kol ve bacak kasları gibi gruplarının ritmik olarak çalıştırıldığı aktivitelerdir.

    Orta şiddette egzersiz ile anlatılmak istenen ise kalp hızını yükselten ve terletecek düzeyde aktivitelerdir. Orta şiddette bir egzersiz yaparken konuşabilirsiniz ancak şarkı söyleyemezsiniz.

    Gebelik sırasında egzersiz yaparken yada egzersiz yapmaya karar verdiğinizde mutlaka gebeliğinizi takip eden doktorunuz ile görüşmeli ve onayını almalısınız.

     

    Kaynak: mumcu.com

  • Gebelik ve Grip Aşısı

    Gebelik ve Grip Aşısı

    Influenza yani grip salgınları kış aylarında sık görülen ve sadece Amerika Birleşik Devletlerinde her yıl 20.000’den fazla insanın hayatını kaybetmesine neden olan ciddi enfeksiyonlardır. Bu hastaların büyük bir kısmı 65 yaşından büyük kişilerdir. Hastalık çocuklarda daha sık görülmekle birlikte ciddi komplikasyonlar ve ölüm 65 yaş üzerinde daha fazladır.

    Gebelik ve Grip Aşısı

    Gribi ve neden olduğu ciddi koplikasyonları önlemenin tek ve en etkili yolu grip aşısıdır.

    Amerikan Bağışıklama Ugulamaları Tavsiye Komitesi grip aşısının asıl hedef kitlesini şu şekilde bildirmektedir:

    1. 65 yaşından büyükler
    2. Yaşı kaç olursa olsun kronik hastalığı olanlar (astım, diabet vb.)
    3. Yüksek risk altındaki kişiler ile temas halinde olanlar (sağlık personeli)
    4. Hamileliklerinin 2. ya da 3. trimesteri salgın dönemine denk gelen kadınlar

    Grip aşısı genelde 3 tür Influenza virüsüne karşı bağışıklık sağlar. Aşının içeriği her yıl değiştirilerek o yıl içinde salgınlara neden olması beklenilen virüslere karşı olacak şekilde üretilir.

    Tavuk yumurtasından elde edilen besi yerlerinde üretilen virüsler inaktive hale getirilerek enfeksiyone neden olma potansiyelleri ortadan kaldırılır ancak vücutta antiko üretimini uyarma özellikleri kaybolmaz.

    Etkinliği
    Aşının etkinliği genelde aşı yapılan kişinin yaşına ve o yıl enfeksiyona neden olan virüsle aşının içerdiği inaktive virüsün benzerliğine bağlıdır ve ortalama %70-90 civarındadır.

    Hamilelerde grip aşısı
    Özellikle hamileliğin son dönemlerinde gribe yakalanan kadınlarda komplikasyon görülme riski artmaktadır. 1998 yılında yapılan bir araştırmada 17 sezon boyunca yapılan incelemeler sonucu hamile kaınlarda grip nedeni ile hastaneye yatırılarak tedavi edilmeyi gerektirecek kadar şiddetli yakınmaların hamile olmayanlara göre çok daha fazla görüldüğü ortaya konmuştur. Yine 1918-19 ve 1957-58 yıllarında tüm dünyayı etkileyen salgınlar sırasında pekçok hamile kadının da hayatını kaybettiği bilinmektedir.

    Hamilelik sırasında kalp atım hızında, kalbin pompaladığı kan miktarında, oksijen tüketiminde, akciğer kapasitesinde ve bağışıklık sisteminde ortaya çıkan fizyolojik değişiklikler, gribe bağlı komplikasyonların görülme olasılığını arttırmaktadır.

    Bu bulguların ışığında Amerikan Hastalık Kontrol Merkezi (Centers for Disease Control and Prevention) grip sezonunda 2. ya da 3. trimesterda olacak olan tüm hamile kadınların grip aşısı olmalarını önermektedir. Amerikadaki diğer bilimsel dernekler de bu öneriyi desteklemektedir.

    Grip aşısı inkative virüs aşısı olduğundan yai canlı virüs içermediğinden gebelikte kullanımının herhangi bir sakıncası yoktur. İkibin hamile kadın üzerinde yapılan bir araştırmada aşının ne anne adayı ne de bebek üzerinde herhangi bir olumsuz etkisinin olmadığı gösterilmiştir. Benzer ancak daha az sayıda kadın üzerinde yapılan başka bir araştırma da aynı sonucu vermiştir.

    Grip aşısı gebeliğin her döneminde güvenli olmakla birlikte, ilk trimesterda çok gerekli olmadıkça ilaç kullanımından kaçınma geleneği nedeni ile pekçok hekim aşıyı bu dönemin sonunda yaptırmayı uygun görmektedir. Yine ilk trimesterda düşük olma olasılığı fazla olduğundan bu dönem atlatıldıktan sonra aşının yapılması daha uygundur.

    Aşı aynı zamanda emziren annelerde de güvenle yapılabilir.

    Kimlere yapılmaz?
    Grip aşısı, aşının içinde bulunan maddelere ve özellikle yumurtaya karşı alerjisi olanlara yapılamaz.

    Ne zaman yapılır?
    Grip aşısı için en uygun dönem Ekim ve Kasım aylarıdır. Ancak bu aylarda hamileliklerinin ilk trimesterını yaşayanlarda ertelenebilir. Aşı kas içi enjeksiyon olarak koldan yapılır.

    Yan etkiler
    Grip aşısı canlı virüs içermediğinde hastalığa neden olmaz. Aşı sonrası erken dönemde ortaya çıkan grip tamamen rastlantısaldır.

    En sık karşılaşılan yan etki enjeksiyon alanında görülen şişlik ile hassasyettir ve olguların %10-64’ünde görülür.

    Ateş, halsizlik, kas ağrısı gibi elirtiler özellikle ilk kez aşı olanlarda 6-12 saat sonra ortaya çıkabilir ve genelde 1-2 günde kaybolur.

    Nadiren alerjik reaksiyon ve anafilaksi gelişebilir. Yine çok nadir olarak Gullain-Barre Sendromunun ortaya çıkabileceği bildirilmiştir.

    Sonuç olarak hamilelikte grip aşısı güvenlidir ve yapılması önerilmektedir.

    Kaynak: mumcu.com