Etiket: gebelik

  • Hamile kalmak için doğum kontrol hapı ne zaman bırakılmalı?

    Hamile kalmak için doğum kontrol hapı ne zaman bırakılmalı?

    Anne olmak için can atıyor ama doğum kontrol haplarını ne zaman kullanmayı bırakmanız gerektiği konusunda en ufak bir fikriniz yoksa şimdi her şeyi öğreneceksiniz! İşte hamile kalmak isteyenler için doğum kontrol hapını bırakma kılavuzu…

    Dünya çapında en çok tercih edilen doğum kontrol yöntemlerinden biri, doğum kontrol hapı kullanmaktır.

    Aile kurmayı planladığınızda, aklınızda tutmanız gereken bazı gerçekler vardır. Eğer eşinizle birlikte bebek sahibi olmaya karar verdiyseniz ve doğum kontrol hapı kullanıyorsanız, artık bırakmalısınız.

    Hamile kalmayı planladıktan sonra, doğum kontrol hapını bırakırken bilmeniz gereken bazı şeyler vardır:

    1. DOĞUM KONTROL HAPI NE ZAMAN BIRAKILMALI?

    Geçmişte, doktorlar hamile kalmayı denemeden en az 2 ila 3 hafta önce doğum kontrol hapının bırakılması gerektiği görüşündeydiler. Ancak, günümüzde doktorlar doğum kontrol hapını bıraktıktan sonra beklemek için bir neden olmadığını düşünmekteler.

    • Doğum kontrol hapını kullanmayı bıraktıktan sonra gebe kalmayı deneyebilirsiniz. Ancak, bazı sağlık sorunlarının farkında olmalısınız.
    • Doğum kontrol hapını bırakma konusunda dikkatli olmalısınız. Eğer adet kanaması devam ediyorsa veya adet tahrişini önlemek için, elinizdeki paketi tamamlamanız gerekir.
    • Hamile kalmaya çalışmadan önce sağlığınız hakkında doktorunuza danışmalısınız.
    • Bazen, hamile kalmayı denemeden önce adet döngüsünü beklemek daha iyidir.

    Hamile kalmak için doğum kontrol hapı ne zaman bırakılmalı? | 1

    2. DOĞUM KONTROL HAPINI BIRAKTIKTAN NE KADAR SÜRE SONRA HAMİLE KALIRIM?

    Hamile kalmanız için gereken süre doğum kontrol hapı tarafından değil, doğurganlığınız tarafından belirlenir. Doğum kontrol hapını kullanmayı bıraktıktan hemen sonra gebe kalabilirsiniz. Ya da, yumurtlama başlamadan önce birkaç ay beklemek zorunda kalabilirsiniz. Gebe kalma süresi, bir kadının sağlık durumuna göre değişir.

    Hamile kalmak için doğum kontrol hapı ne zaman bırakılmalı? | 2

    3. YUMURTLAMAYI TAKİP EDİN:

    Eşinizle birlikte ailenize yeni bir üye katmayı planladığınızda, muhtemelen hamile kalmak için sabırsızlanıyor olabilirsiniz. Ancak, biyoloji aceleye gelmez. Bazı kadınlar doğum kontrol hapını bıraktıktan sonra hamile kalmaları birkaç ay sürebilir. Hapı bıraktıktan sonra, yumurtlama döngünüzü takip ederek, hamile kalma şansınızın en yüksek olduğu zamanları öğrenebilirsiniz.

    Kaynak: Posta.com.tr

  • Hamilelik reflüsüne karşı pratik önlemler!

    Hamilelik reflüsüne karşı pratik önlemler!

    Gebelik döneminde ortaya çıkan göğüste yanma, midede ekşime ve ağıza acı su gelme hissinin reflüye işaret ettiğini belirten Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op. Dr. Nilgün Avşar Benzer’den açıklamalar…

    Yeni Asır’da yer alan habere göre gebelik döneminde ortaya çıkan göğüste yanma, midede ekşime ve ağıza acı su gelme hissinin reflüye işaret ettiğini belirten Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op. Dr. Nilgün Avşar Benzer, “Hamilelik ve reflü arasında çok yakın bir ilişki bulunmaktadır. Tüm gebeliklerin yüzde 30-80’inde görülen ağıza acı su gelmesi reflünün ilk belirtileri arasındadır. Genellikle hamilelikle görülmeye başlayan reflü, gebeliğin sonuçlanmasıyla çoğu zaman kendiliğinden ortadan kalkmaktadır. Kadınlarda rastlanan ilk reflü atağı, hamilelik döneminde başlayabilmektedir. Reflüsü bulunan kadınlarda da hamilelikle birlikte şikayetler ağırlaşabilmektedir” dedi.

    Hamilelik reflüsüne karşı pratik önlemler!

    ÖNLEMEK İÇİN

    Reflüyü artırma ihtimali çok az olan ve tavsiye edilen yiyecek ve besinlerin arasında ise elma, muz, fırında pişmiş patates, brokoli, lahana, havuç, taze fasulye, bezelye, biftek, tavuğun göğüs eti, yumurta akı, balık, beyaz peynir, keçi peyniri, kepek, yulaf, mısır ekmeği, pirinç, maden suyu, yağsız salata geliyor.

    Hamilelik reflüsüne karşı pratik önlemler! | 3

    Uyurken başın altına omuzları da alacak şekilde yastık konulması reflünün etkisini azaltacaktır.

    Sağ tarafa yatıldığında mide yemek borusundan daha yukarıda konumlanacağından reflüyü artıracaktır.

    Vücudu sıkmayan rahat kıyafetler giyilmelidir.

    Yemekler yavaş yenilmeli ve iyi çiğnenmeli.

    Yemekte sıvı alımından kaçınılmalı.

    Sık aralıklarla az miktarda yemek yenilmeli ve yatmadan en az 2 saat önce besin tüketilmemeli.

    Mümkün olduğunca fazla kilo almamak için uygun bir diyet programı seçilmeli.

    Çikolata, nane, baharatlı gıdalar, kızartmalardan uzak durulmalı.

    Kafeinli içecekler (kahve, çay, asitli içecekler) içilmemeli. Domates ve turunçgiller mümkün olduğunca az tüketilmeli…

  • Folik Asit Anneleri

    Folik Asit Anneleri

    Son 10 yılın çocukları için özet olabilecek yorum; “Folik asit çocukları” bence… Bizim nesilden farklılar sanki, daha sorgulayan, daha itiraz eden, daha fikrine sahip çocuklar.

    Folik Asit Anneleri

    Bu durum, hamileliklerimizde kullandığımız, folik asit içeren vitaminlerden midir, biz mi fazla bilinçlenip daha özgür ve fikrini beyan edebilen çocuklar yetiştiriyoruz bilmem ama şu bir gerçek ki, çocuklar ile birlikte “Annelik” ve “Anne olmak” kavramı da evrildi, şekil değiştirdi.

    Biz de “Folik Asit Anneleri” olduk böylece…

    Şimdi bizden önceki nesle, annelerimize sorsak; “Bizim zamanımızda böyle miydi?” diye başlayan cümleler silsilesi başlar ve saatler sürer. Anneannelerimizin, annelerimizin zamanında, çocuk büyütürken, çalışan anneler hariç, pek çoğu “anne” olduktan sonra hayat ile pek bir yol almış, ununu elemiş, eleğini duvara asmış sayılıyordu. İşte tam bu noktada bizim nesil doğru bilinen, kabul görmüş, “anne dediğin sadece çocuğuyla ilgilenir, kendi hayatını ve öncelik sıralamasında kendini, ikinci ve hatta üçüncü sıraya konumlandırır” felsefesi tamamen egale edildi.

    Bizim nesil yani şu an 30‘larını yaşayan anneler, zaten çalışan, üreten, kariyer sahibi kadınlarken, evlenip çocuk sahibi olduktan sonra da iş hayatından kopmanın yersiz olduğunu kanıtlayan nesil oldu.

    Hamilelikte çalışan, doğum sonrası izinleri ucu ucuna toplayan ve sonrasında sütünü iş yerinde sağıp akşam bebeğine ulaştıran, çocuğu ek gıdaya geçtiğinde akşam ertesi gün için yemeğini hazırlayan, sabah toplantısına, öğlen arkadaşları ile sohbetine, eşine, kendine zaman ayıran yeni nesil anneler, kendilerini “Öz Saygı” adına hep zinde hep sağlıklı ve bakımlı tutmanın lüks değil gereklilik olduğunu benimsemiş durumda.

    Kendine zaman ayıran, serviste işten eve dönerken de olsa kitabını okuyan, kişisel bakımını aksatmayan, spor yapan, sağlıklı ve zinde olmak ile ilgili tüm gelişmeleri yakından takip eden, sosyal hayattan kopmama gayretindeki yeni nesil “folik asit “ anneleri olarak bir nesil veya iki nesil öncesinden farkımız kendimizi daha çok sevmemiz ve öz saygımızın daha çok gelişmiş olması mı, yoksa gelişen çağa ayak uyduruyor olmamız mı tartışılır ama ben yeni nesil “folik asit anneler” durumunu fazlasıyla seviyorum.

    Çalışan, evden üreten, girişimci, kendine, sosyal hayatına, zaman ayırabilen, daha doğrusu o zamanı başka zevklerinden kısarak da olsa yaratabilen her kadın, aslında bu davranış ile hem kendine olan saygısını yükseltiyor hem de çocuğu için doğru model oluyor.

    Belkide en çok bu bilince varmamıza sebep olan, geçmiş nesillere teşekkür etmeliyiz çünkü gelişen dünyada yerimizde saymak yerine ilerlememiz, önce kadın olarak pek çok iş dalında, hayatın tam ortasında aktif rol almamızı sağlayan aslında yine onlar.

    Bizim de, çocuklarımızın bugün bizim olduğumuz noktadan birkaç basamak üstünde olmalarını sağlamak için yapmamız gereken, onları daha çok okumaya, öğrenmeye açık olmaya, farklı düşünce ve inanışlara saygılı olmaya, “bir doğru olsa da pek çok farklı yol ile doğruya ulaşılabildiğini çocuklarımıza göstermeye”, vizyon sahibi gelecek nesillere ihtiyacımız var.

    O halde, sevgili “Folik Asit Anneleri” durmak yok, yarınımız bugünümüzden daha güzel olsun istiyorsak; kendimizi sevmeye ve geliştirmeye devam.

  • Tüp bebek tedavisinden sonra hamile kalıyorlar

    Tüp bebek tedavisinden sonra hamile kalıyorlar

    Bilim dünyasında kendiliğinden gebelik oluşması konusunda yapılan son araştırmalarda ümit verici sonuçlara ulaşıldı.

    Dünyada nerdeyse her yedi çiftten biri kısırlık sorunuyla karşı karşıya ve bu nedenle tüp bebek tedavisi görüyor. Bu tedavi hem finansal hem de duygusal olarak yıpratıcı olmanın yanında ne yazık ki her zaman gebelikle sonuçlanmıyor.

    Tüp bebek tedavisi gören kadınların yüzde 29’u tedaviyi takip eden 6 yıl içinde doğal yollardan gebe kalıyor.

    Kadın Hastalıkları Doğum ve Tüp Bebek Uzmanı Op. Dr. Betül Görgen, İngiltere’de yapılan araştırmanın detayları hakkında şu bilgileri verdi:

    “Tüp bebek tedavisi gören 403 çiftin, 96’sı tedavi esnasında gebe kalamayıp, tedaviyi takip eden süreçte bunlardan 34’ü kendiliğinden gebe kalmıştır. Tedaviler sırasında gebe kalan 307 çiftin 84’ü de tedavi sonrası tekrar kendiliğinden gebe kalmışlardır.

    YÜZDE 87’Sİ İKİ YIL İÇİNDE HAMİLE KALDI

    Bu araştırma, tüp bebek tedavisinin sonucu ne olursa olsun (olumlu ya da olumsuz) takip eden 6 yıllık periyotta kendiliğinden gebe kalma şansının yüzde 30 arttığını gösteriyor.

    Bu çalışmada, tedavi sonrası oluşan gebeliklerin yüzde 87’sinin tedaviyi izleyen iki yıl içinde olduğu belirtilmiştir. Yüzde 22’si ise tedavi sonrası 6 yıl içinde oluşmuştur.

    Araştırma, hastaların tedaviden olumsuz sonuç alsalar dahi gebe kalma şanslarının olduğunu ortaya koymuştur.”

  • Hamilelikte saçlar neden dökülür?

    Hamilelikte saçlar neden dökülür?

    Hamilelik sırasında vücutta birçok değişim yaşanır. Bunlardan biri de kadınların sık sık şikayet ettikleri saç dökülmesidir.

    Aslında hamilelikte saç dökülmesi yaygın görülen bir durum. Bununla birlikte kadınların çoğu bu durumdan dolayı endişe eder.

    Saç Gurmesi Serkan Aydın hamilelikte saç dökülmesi sorunuyla ilgili tüm kadınların bilmesi gerekenleri şöyle aktardı:

    Hamilelikte saç dökülmesi neden gerçekleşir?

    Hamilelikte saç dökülmesinin ana sebeplerinden biri, hamilelik hormonlarının vücutta yaptığı olumsuz etkilerdir. Normalde saçlarımızın uzama döneminde yüzde 80 oranında saç miktarı bulunurken bu oran yüzde 70-60 civarına indiğinde dökülen saçın miktarı da gözle görülür bir şekilde artar.

    Saçlarınızı kısa kestirin, doğal yağlarla besleyin

    Hamilelikte kimyasal içeriklerden uzak durmak ve bitkisel yağlar kullanmak daha güvenlidir.  Bu yağlardan badem yağı, susam yağı, zeytinyağı ve ceviz yağı gibi besleyici etkisi bulunan yağları kullanmak fayda sağlar. Bu tip yağlarlahaftada 1 kere veya 15 günde bir banyo öncesi saç diplerine ellerimizle masaj yapıp 15-20 dakika civarı bekledikten sonra durulamak, saçlarımızın hacmini ve parlaklığını artırır.

    Yeri gelmişken hatırlatmakta fayda var; hamilelik döneminde saçlar daha fazla kırıldığı için saçları kısa tutmalıyız. Bu kısalık, saçların kırılmasını önler ve daha dolgun görünmesini sağlar.

    Hamilelikte saç dökülmesi kendiliğinden durur mu?

    Hamilelik süresince vücutta birçok besinin eksikliği kaçınılmaz olarak ortaya çıkar. Bu süreç, 10. ile 14. hafta arası net bir şekilde kendini belli eder. Maalesef doğumdan 6 hafta sonrasına kadar da devam edebilir. Farklı bir sorun yoksa bu süreç sonunda saç kaybı kendiliğinden, doğal yollarla geçecektir. Normal şartlar altında dökülmenin gerisinde bir başka sorun yoksa hamilelikte saç dökülmesi ne zaman durur sorusunun cevabı, emzirme döneminin yarısından itibaren duracağı şeklindedir. Bu evrenin sonunda, saçlarınızda belirgin bir artış olmuyorsa yapısal bir sorun kuvvetle muhtemel vardır.

    Hamilelik sürecinde sağlıklı saçlar için beslenme önemli

    Hamilelik sürecinde sağlıklı saçlar için kalsiyum bakımından zengin yiyeceklerbeslenmenizde muhakkak yer almalı. Sağlıklı bir vücut ve saç için bu gerekli. Sonrasında düşük yağlı süt ürünleri, balık, pancar, ıspanak, brokoli, çemen otu yaprakları gibi yeşil yapraklı sebzeler, beslenmemiz açısından faydalı ve sürekli destekleyici yiyeceklerdir.

    Bu süreçte folik asit diyeti de tavsiyeler arasında. Folik asit, yeni saç hücrelerinin oluşumunda etkilidir. Mercimek, ıspanak, kara ve kırmızı pancar, Brüksel lahanası, lahana, brokoli, kuşkonmaz, fasulye, baklagiller ve narenciye, folik asit zengini yiyeceklerdir. Elbette tüm bunlarla birlikte demir açısından zengin gıdaları da tüketmemizde fazlasıyla fayda var.

    Hamilelikte saç dökülmesini durdurmanın bir yolu var mı?

    Hamilelikte saç dökülmesini tamamen önlemek mümkündür gibi bir söylem yanlış olur. Kadınlar bu süreçte yaradılışı gereği saç dökecektir. Önemli olan bu süreçte doğru bakımı yapıp,doğru şekilde beslenip, saç dökülme yoğunluğunu en aza indirmektir. Bu dönemin hassas bir dönem olduğunu da göz önüne alırsa  inorganik içeriklerden olabildiğince kaçınmak gerektiğini de vurgulayalım.

    Stresten uzak durun

    Tüm bu konulardan bağımsız olarak esas formül; mutluluk, huzur ve kişisel rahatlamadır. İnsan ruhu nasılsa ve bu ruh nasıl besleniyorsa saçlardan tutun da tüm uzuvlarımıza kadar bu durum yansır. Hele bir de kadın ruhunun çok hassas olduğunu düşünürsek… Bu hassasiyet içinde hamilelik dönemi stressiz bir ortamda geçmelidir.

    Sağlıklı hamilelik, sağlıklı bir ruh ile organik beslenme ve bakımla olur.

  • Hamileyken o bitkilerden uzak durun!

    Hamileyken o bitkilerden uzak durun!

    Kadın Hastalıkları, Doğum ve Tüp Bebek Uzmanı Op. Dr. Seval Taşdemir, “Sadece hamilelerin değil, hamile kalmayı düşünenlerin de bazı bitkilerden kesinlikle uzak durmaları gerekli. Hamile olanların doğal ve bitkisel denilerek önerilen her ürünü kullanmaması gerekli. Bu anneye olduğu kadar bebeğe de zarar verebilir” dedi.

    Op. Dr. Seval Taşdemir “Bitkilerin hiçbir yan etkisi yok, tamamen doğal ve masum şeklinde düşünmeyin. Özellikle de hamilelik döneminde ambalajlı, hijyeninden emin olduğunuz çayları veya bitkileri birbirleriyle karıştırmadan ve dozunu abartmadan kullanın” diyerek anne adaylarını uyardı.

    İşte Kadın Hastalıkları, Doğum ve Tüp Bebek Uzmanı Op. Dr. Seval Taşdemir, hamileler veya hamile kalmayı planlayanlar için önemli uyarılar:

    GÜNDE 1 BARDAK VE AÇIK
    “Anne adayları, açık olması şartıyla gün içinde birkaç bardak çay içebilir. Kahveyi ise özellikle ilk 12 haftada önermiyoruz. Sonrasında nadir olarak kafeinsiz şekilde içilebilir.

    Hamilelik döneminde anne adayları bitki çaylarından; nane-limon, zencefil, ıhlamur, tarçın ve elmayı tercih edebilir. Bulantıların yoğun olduğu ilk aylarda zencefil, limon, tarçın ve elma birlikte kaynatılıp içilebilir.

    KARIŞIK BİTKİ ÇAYI TÜKETMEYİN!
    Form çayları gibi karışık bitki çaylarını anne adaylarına kesinlikle önermiyoruz. Karışık bitki çaylarının içinde hamilelere zarar verebilecek bitkiler olabilir.

    Hamileler fesleğen, kekik gibi mutfaklarda baharat olarak kullandığımız bitkileri çay şeklinde fazla dozlarda (1-2 tatlı kaşığı gibi) kullanmamalı.

    Aloe vera, sinameki, akdiken (geyik dikeni) ve topalak gibi bitkiler kabızlık sorunlarında kullanılan bitkilerdir. Dışkı yumuşatıcı etkiye sahip olan bu bitkiler, rahim dahil düz kasların kasılmasını uyararak düşüğe neden olabileceği için kullanılmamalı.

    RAHİM KASILMALARINA YOL AÇIYOR
    Adaçayı, meyan kökü, akdiken, Cezayir menekşesi, ökse otu, pelin otu, ravent (ışgın) ve rezene gibi bitkiler, rahimde kasılmalara yol açıyor ve kanı sulandırıp kanamaya neden olduğu için anne adaylarına kesinlikle önerilmiyor.

    Bitkilerin çayları kadar yağlarına da dikkat edilmeli. Esansiyel bitki yağlarından anne-bebek arasındaki veya anne rahmindeki ceninin fonksiyonlarını etkileyebileceği için uzak durulmalı.

    Hamilelik döneminde; rezene, adaçayı, ardıç, kekik, lavanta, biberiye, civanperçemi ve mercanköşk gibi bitkilerin yağlarının ağız yoluyla alınması da sakıncalı.”

  • Hamile kadınlar için pet şişenin tehlikeleri

    Hamile kadınlar için pet şişenin tehlikeleri

    Daily Mail’de yapılan bir araştırmaya göre pet şişe kullanan hamile kadınların çocuklarının obez olma ihtimali artıyor.

    Araştırmalara göre neredeyse dünyanın her yerinden kişiler Bifenol A kimyasalına maruz kalıyor. Plastik ürünlerde bulunan Bifenol A adlı kimyasal, vücuttaki iştah düzenleyen hormonları etkiliyor.
    Bifenol A kimyasalı farklı yemek kaplarında ve pet şişeler gibi ürünlerde de bulunuyor. Bu kimyasal Östrojen hormonunu taklit ederek iç salgı bezlerinin işleyişini etkileyebilir.
    İç salgı bezleri birçok farklı hormon üretir. Bu hormonlar etkilenince nörolojik sorunlar ortaya çıkar; otizm, IQ seviyesinde azalma ve dikkat eksikliği gibi.
    Washington’daki araştırmacılar fareler üzerinde yaptıkları deneyler sonucu Bifenol A kimyasalına maruz kalan deneklerin Leptin hormonuna verdikleri tepkilerde azalma fark etti.
    Leptin hormonu, vücudun enerjiye ihtiyacı olmadığı zamanlarda yemek yeme dürtüsünü törpüler.
    Hamile farelere düşük dozda Bifenol A kimyasalı verilmesi sonucu, doğan yavru farelerin beyinlerindeki sinir sistemleri kalıcı bir şekilde etkilenmiştir. Ve bu fareler yetişkinliğe eriştiklerinde obez olma ihtimallerinin arttığı sonucuna varılmıştır.
    Bifenol A kimyasalı insanlarda da obeziteye  neden olduğu için, bireyler ve özellikle hamileler çevresel etmenlerin obezite ve metabolizma sorunlarını etkileyebileceğinin farkına varmalı.
    Ekim 2016’da yayınlanan bir araştırmaya göre pet şişelerde bulunan kimyasallar kanser, diyabet, dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu ve otizme yol açabilir.
    Bu tehlikeye rağmen, makyajdan çocuk oyuncaklarına kadar birçok üründe bu kimyasal bulunuyor.
    Kaynak: milliyet.com.tr/saglik/
  • Gebelik şekeri bebeği vuruyor

    Gebelik şekeri bebeği vuruyor

    Hamilelik şekeri, anne karnındaki bebeğin de hayatını karartıyor.

    Takvim’de yer alan habere göre Prof. Dr. Faruk Buyru, “Kontrol edilmemiş yuksek şeker, bebeğin kalbine zarar vererek olumune neden olabilir. Bunun dışında iri bebek, buna bağlı doğum travmalarında artış, daha sonra kalıcı sakatlıkla sonuclanabilecek omuz takılmaları, bebeğin suyunun fazla olması, sezaryen ve mudahaleli doğum riskinde artış, gebelik ve doğum surecinde karşılaşılabilecek sorunlardandır” uyarısı yapıyor.

    Prof. Dr. Buyru, “Gebelikte anne karnında bebek olumlerinin en onemli nedeninin, kontrol edilmemiş şeker olduğu akıldan cıkarılmamalıdır. Gebelikte diyete dikkat etmek ve kilo almamak şeker hastalığı riskini azaltacaktır” diyor.

  • Gebelik dönemi obezitesine dikkat!..

    Gebelik dönemi obezitesine dikkat!..

    Sağlık Bakanlığı verilerine göre, her üç kişiden birinin obez olduğu ülkemizde obezite özellikle gebelik döneminde de önemsenmemekte ve ihmal edilmekte.

    Yeni Asır’da yer alan habere göre kadınların üreme çağında en sık rastlanan bu sağlık problemi çeşitli tehlikeleri de beraberinde getiriyor. “Gebelikte kilo fazlası ne kadar çoksa komplikasyon riski o kadar fazladır” diyen Kadın Hastalıkları Doğum ve Tüp Bebek Uzmanı Op. Dr. Betül Görgen, gebelik dönemi obezitesinin sekiz tehlikesine dikkati çekti…

    -Düşük: Normalde 12 haftadan önce düşük olma riski yüzde 20 iken obez gebeler için bu oran yüzde 25’tir.

    -Gestasyonel Diabet: Aşırı kilolu bir gebe normal ağırlıktakilerine göre 3 kat fazla gestasyonel diabet riski taşır.

    -Yüksek tansiyon ve preeklampsi: Fazla kilolar bu problemleri 2 kat sıklıkta yaşamanıza neden olacaktır.

    -Tüm gebeler tromboz riski taşır. Ancak kilo fazlası arttıkça varis ve pıhtı oluşumu riski yükselir.
    -Bebeğin omzunun takılması ve güç doğum daha sık olur.

    -Kan kaybı çok daha fazla olur.

    -Kilolu bebek doğurma olasılığı artar.

    -Obez gebelerde 37. gebelik haftasından önce doğum olasılığı artmıştır. Ayrıca ölü doğum ve anomalili doğum riski de artar.

    KONTROL ALTINDA TUTMAYA ÇALIŞIN

    Aşırı kilolu ve gebe kalmayı düşünüyorsanız, en iyi yol gebelik öncesi kiloları vermektir. Sağlıklı kiloya ulaşmak hem gebe kalmanızı kolaylaştırır hem de bebeğinizi kısa ve uzun dönem risklerden korur.

    Eğer aşırı kiloyla gebe kaldıysanız artık endişelenmeyi bırakıp, iyi bir bakım ve takip altına girmelisiniz.

    Öncelikle gebeyken kilo vermeye çalışmayın. Gebelikte kilo vermek, olası riskleri çok değiştirmez. Bu nedenle sağlıklı ve dengeli beslenip, fiziksel aktiviteyi de devam ettirmeniz gerekir. Yürüyüş ve yüzme tüp gebeler için uygun sporlardır. Haftada 3 kez ve 30 dakika yapmak doğru olur.

    Ayrıca gebelik diabeti açısından mutlaka kontrolden geçmeniz gerekir.

    Kilolu gebelerde doğumun komplikasyonlu ve müdahaleli geçme olasılığı yüksektir.Bu nedenle doğumun tam teşekküllü bir hastanede olması daha da önem taşır.

    MUTLAKA BAKILMALI

    FETAL ANOMALİ RİSKİ

    Bebekte rastlanabilecek pek çok anomali (hidrosefali, spina bifida, uzuv eksikliği vb) obez gebelerde daha sıktır. Bu nedenle ABD de vücut kitle indeksi 30’un üstünde olan gebelerin, rutin ultrasonografiden farklı olarak daha detaylı bir ultrasonografik incelemeye tabi tutulmaları önerilmektedir.

    ERKEN GLİKOZ TESTİ

    Obez gebelerin çoğu gebe kalmadan önce tanı konmamış şeker hastasıdır. Bu nedenle şeker yükleme testi ilk kontrolde yapılmalıdır. Bunun için normal zamanını beklemek, bebeğin gelişimi açısından riskli olacaktır.

    UYKU APNESİ SORGULAMASI

    Öncelikle bu gebelere obezitenin olası olumsuz etkilerinden bahsetmek gerekmektedir.

  • Geç evlilik doğurganlık azaltıyor!

    Geç evlilik doğurganlık azaltıyor!

    Uzmanlar, geç yapılan evliliklerin sonucunda yumurtlama potansiyelinin azaldığını ve yumurtaların kalitesinin düştüğünü belirtti.

    Kadın doğum Uzmanı Doç. Dr. Ali Utku Öz, hamile kalmak isteyen bayanlara yumurtalık miktarının çok önemli olduğunu belirtti ve şu bilgileri verdi,
    Yaş ile yumurta miktarı doğru orantılı
    Kadının yumurtalıklarında yumurtalarının fazla olması, kaliteli ve hamile kalma şansının yüksek olduğunun göstergesidir. Kişinin yumurtalığındaki yumurta miktarını yansıtan en önemli faktör kişinin yaşıdır.
    Yaş ilerledikçe özellikle de 35 yaşından sonra yumurta sayısı ve kalitesi azalırken, 40 yaşından sonra daha da hızlanır. Yumurtalık rezervi azalan kadının da kendiliğinden ya da tedaviyle gebe kalma şansı düşer, hatta gebelik olsa bile düşük riski artar.
    Genç yaştaki kadınlarda da yumurtalık yaşlanması meydana gelebilir!

    Yumurtalık yaşlanması ile ifade edilmek istenen ise yumurta sayısının azalması ile beraber geride kalan yumurtalardaki kalite azalmasıdır.

    Genç yaşlardaki kadınlarda yumurtalık yaşlanması olduğu zaman gebe kalma potansiyeli düşmektedir.

    Saç dökülmelerine dikkat!
    Yumurta miktarı azaldıkça aynı zamanda adet miktarı ve günleri kısalır. Ayrıca artan saç dökülmeleri yumurta miktarının düştüğü yönünde önemli uyarıcıdır.
    Kontrollerinizi ihmal etmeyin!
    Özellikle akıntının fazla olması ve renginin değişmesine dikkat edilmesi gerekir. Akıntının iltihaplanması ve bunun da rahim içine ve tüplere yayılması, sadece kasık ve bel ağrılarına neden olmakla kalmaz, aynı zamanda gebelik şansını azaltacak etki gösterebilir.
    Ayrıca, her adet döneminde geri kaçan bir miktar kan, enfeksiyonun daha da ilerlemesine neden olabilir.
     Bu yüzden akıntıdaki değişime ve adet miktarındaki artışa dikkat edilmelidir. Bu olumsuzlukların hepsinin kontrol edilmesi içinde muhakkak bir kadın doğum uzmanından görüş almak gerekir.