Etiket: gebelik şekeri

  • Gebelik şekeri bebeği vuruyor

    Gebelik şekeri bebeği vuruyor

    Hamilelik şekeri, anne karnındaki bebeğin de hayatını karartıyor.

    Takvim’de yer alan habere göre Prof. Dr. Faruk Buyru, “Kontrol edilmemiş yuksek şeker, bebeğin kalbine zarar vererek olumune neden olabilir. Bunun dışında iri bebek, buna bağlı doğum travmalarında artış, daha sonra kalıcı sakatlıkla sonuclanabilecek omuz takılmaları, bebeğin suyunun fazla olması, sezaryen ve mudahaleli doğum riskinde artış, gebelik ve doğum surecinde karşılaşılabilecek sorunlardandır” uyarısı yapıyor.

    Prof. Dr. Buyru, “Gebelikte anne karnında bebek olumlerinin en onemli nedeninin, kontrol edilmemiş şeker olduğu akıldan cıkarılmamalıdır. Gebelikte diyete dikkat etmek ve kilo almamak şeker hastalığı riskini azaltacaktır” diyor.

  • Tüp bebek tedavisinden önce yapılması gerekenler

    Tüp bebek tedavisinden önce yapılması gerekenler

    Çocuk sahibi olmakta zorlanan çiftlerin büyük bir kısmı en kısa sürede tedavi olup bebeklerine kavuşmak isterler. Hatta bazıları neden çocuk sahibi olamadıklarını öğrenmeden hemen tüp bebek yaptırmaya çalışırlar. Bahçeci Sağlık Grubu Umut Tüp Bebek Merkezi Kadın Hastalıkları Uzmanı Doç.Dr. Ulun Uluğ tüp bebek tedavisinden önce yapılması gerekenleri açıkladı.

    Maalesef toplumdaki genel kanı; tüp bebek tedavisinin %100 başarılı olduğu yönündedir. Bahçeci Sağlık Grubu Umut Tüp Bebek Merkezi Kadın Hastalıkları Uzmanı Doç.Dr. Ulun Uluğ tüp bebek tedavisinden önce yapılması gerekenleri ve başarı oranlarını açıkladı…

    Defalarca tüp bebek tedavisi deneyip kendiliğinden gebe kalan birçok kişiye tanık olunur. En son teknolojik gelişmeleri kullanılsa bile tüp bebek kesin bir yöntem değildir.

    Amerikan Üremeye Yardımcı Tedavi Edenler Derneği’ne göre tüp bebek de başarı oranı %40 ancak ulaşmaktadır.

    Tüp Bebek Tedavisinden Önce

    Tüp bebek tedavisine başlamadan veya karar vermeden önce daha basit yöntemler ile gebe kalınıp kalınmayacağı araştırılmalıdır. Ciddi erkeğe bağlı sperm problemi yoksa yumurtlama fonksiyonları normal olan genç çiftlerde denemeye gerek yoktur. Yumurtlamayı artırıcı yöntemler veya aşılama tedavisi ile daha basit daha hesaplı bir şekilde netice alınabilir.

    Yumurtlamayı artırıcı tedavi kadınlarda normalde 1 tane gelişen yumurta sayısını daha fazlalaştırmaktır. Bunun için hap benzer bazen de iğne benzeri ilaçlar kullanılır ve daha fazla sayıda yumurta büyümesi sağlanır.

    Doktorunuzun belirleyeceği bir zamanda da eşinizle beraber olarak doğal yollardan hamile kalma şansı artırılmış olur. Aşılama dediğimiz ‘İntrauterin inseminasyon‘da ise eşden alınan spermler laboratuar koşullarında daha yoğun ve daha hareketli hale getirilerek kadının rahminin içine enjekte edilir. Burada hem zamanlama hem de rahmin içersine daha fazla sayıda sperm bırakıldığı için gebelik şansı artmaktadır. Aynı zamanda yumurtlamayı artırıcı tedavi de uygulandığı için başarı şansı daha fazlada artmaktadır. Tüp bebek tedavilerine göre daha zahmetsiz ve basit tedaviler olduğu için öncelik tanımak gerekir. Sayılara yani başarı oranlarına gelecek olursak yumurtlama tedavisinde her bir seferinde % 6 iken aşılamada bu oran%18’dir. Bu oranlara bakarak biraz umutsuzluğa kapılabilir ancak basit yöntemler olduğu için ve her koşulda rahatlıkla uygulanabildiğini düşündüğümüzde tedavi algoritmasında ilk planda olmaları gerekir. Yukarıdaki bahsettiğim yöntemlerde başarının en önemli kuralı sabırlı olmaktır. Unutulmaması gereken nokta; bazı hastalarda tüp bebek tedavisine gerek kalmadan birçok çiftin bu yöntemlerle bebek sahibi olduğudur.

  • Troid hastaları hamile kalabilir mi?

    Troid hastaları hamile kalabilir mi?

    Kadınlarda daha fazla görülen ve üreme sağlığını ciddi anlamda etkileyen Haşimato hastalığını İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Halil Kutlu Erol anlattı.

    Üreme çağında olan kadınlarda daha fazla görülen ve çocuk sahibi olmalarında önlerine bir engel olarak çıkan Haşimoto hastalığının 20-30 yaş aralığında ortaya çıktığına dikkat çeken Uzm. Dr. Erol “Özellikle kişi gebelik sürecindeyse tiroid hormonu ihtiyacı artar, metabolizma hızlanır ve sınırda olan tiroid fonksiyonları alarm vermeye başlar. Bu nedenle günümüzde kadın doğum uzmanlarının sağlıklı bir hamilelik süreci için yaptırdıkları testler arasında tiroid hormonu testleri de yer almaya başladı. Yapılan testler sonucunda ortaya çıkan tiroid hastalıklarının tedavisiyle kişi yaşadığı sorunlardan kurtulabiliyor.

    Bu hastalıkta bağışıklık sistemi tiroid bezini yabancı bir doku olarak tanımlayıp reddeder. Vücudun tiroid bezini reddi, doku nakillerinde olduğu gibi ani gelişen bir reaksiyon değildir. Çünkü vücut, tiroid bezinin bütün bileşenlerine karşı değildir. Bu hastalık, yıllarca düşük profille belirti vermeden ilerler. Belli bileşenlerine karşı bağışıklık sistemi bazı antikorlar oluşturarak o bileşenleri yavaş yavaş tahrip eder. ” diye konuştu

    BU BELİRTİLER VARSA
    • Adet düzensizliğiniz varsa,
    • Yediklerinize dikkat ettiğiniz halde kilo veremiyorsanız,
    • Kronik yorgunsanız,
    • Saçlarınızdaki dökülme giderek artıyorsa,
    • Son dönemlerde cildinizde döküntüler arttıysa,
    • Soğuğa karşı giderek daha tahammülsüz olduysanız,
    • Guatr oluştuysa bir an önce hekiminize başvurun.

  • Tüp Bebek Başarısı Nasıl Artar?

    Tüp Bebek Başarısı Nasıl Artar?

    Tüp bebek normal şartlar altında bebek sahibi olmayan çiftlerin başvurmuş olduğu, uzun soluklu ve sabır isteyen, bazı zaman başarıya ulaşılan bazı zamanda başarısızlıkla sonuçlanan bir metottur. Hem kadının hem de erkeğin bir takım hususlar neticesinde tüp bebek tedavisi ile anne ve baba olma isteğinin gerçekleşmesinde tüp bebek yönteminin başarılı geçmesi oldukça mühimdir. Peki hem kadın hem de erkek tüp bebek başarısını arttırmak için nelere dikkat etmeli, hangi hususlar tüp bebek başarısını arttırmaya yararlıdır, buyurun yazımızdan öğrenelim…

    Tüp bebek başarısının artmasında ki en önemli husus, kadının yaşıdır. Kadının yaşı ne kadar genç olursa tüp bebek tedavisinin başarılı geçme olasılığı da o kadar yüksek olur. Yaş hususunun yanı sıra kadının yumurta sayısı, erkeğin sperm kalitesi ve miktarı da tüp bebek şansını arttırmada rol oynar.

    Tüp bebek tedavisinin başarısının artmasında tedavi boyunca uygulanan bir takım tekniklerinde rolü bulunur. Seçilen tüp bebek merkezinin labarotuvarının yeterli donanımda olması ve yeterli tekniklerin kullanılması başarıoranını arttırır. Burada en önemli faktör ise, kişiye özel tedavi seçeneğinin uygulanmasına dikkat edilmesidir. Bu sebeple tercih ettiğiniz tüp bebek merkezlerinin tam teşekkürlü olmasına dikkat edin.

    Tüp bebek tedavisinin başarısını arttırmak istiyorsanız tedavi boyunca hem anne hem de baba kesinlikle alkol ve sigara kullanmamalı, sağlıklı ve düzenli beslenmeye dikkat etmeli, hekimlerinin önerilerine kulak vererek üzerlerine düşen görevleri layıkıyla yerine getirmelidirler.

  • Hamilelik Şekeri Hakkında Herşey

    Hamilelik Şekeri Hakkında Herşey

    Hamilelik şekeri, hamilelik döneminde başlayan bir çeşit diabet hastalığıdır. Bunun anlamı vücudunuzun şekeri kullanması gerektiği gibi kullanamamasından dolayı kan şekeri değerlerinizin normalin üstüne çıkmasıdır. Hamilelik şekeri yaklaşık olarak %4 oranında hamileyi etkiler. Genelde hamileliğin beşinci veya altıncı aylarında ortaya çıkar (24-28 haftalar). Genellikle de doğumdan sonra ortadan kaybolur.

    Hamilelik Şekeri Bebeğimi Nasıl Etkiler?
    Yüksek şeker oranları hem sizin hem de bebeğiniz için sağlıksızdır. Eğer yüksek şeker seviyeleri kontrol altına alınmazsa doğumda problem yaşama riski artar. Bebeğin no
    rmalden fazla büyümesi gibi etkilerle doğumu sizin için ve bebeğiniz için zorlaştırabilir. Ayrıca bebeğin ileriki yaşamında şeker hastalığı riski taşımasına sebep olur.

    Hamilelik Şekerim Varsa Ne Yapabilirim?
    Doktorunuzun ve diyetisyeninizin önerileri doğrultusunda beslenmenizi düzenlemeniz, düzenli egzersiz yapmanız ve kan şekeri seviyelerinizi düzenli olarak kontrol etmeniz gerekir.

    Beslenmemde Ne Gibi Değişiklikler Yapmam Gerekir?
    Doktorunuz bu değişiklileri bir diyetisyen yardımıyla yapmanızı isteyebilir. Bunun yanında bazı gıdaların beslenmenizden çıkarılması istenebilir. Özellikle dondurma, şerbetli tatlılar, kurabiyeler, çikolata gibi şekerden zengin gıdalardan uzak durulması bunlar yerine doğal şeker içeren meyveler tercih edilmesi gerekebilir.

    Öğün aralarında acıktığınızda kuru üzüm, havuç, meyve gibi sizin için sağlıklı olan seçenekleri tercih edebilirsiniz. Beyaz undan yapılan makarna veya beyaz pirinç yerine sizin ve bebeğiniz için daha yararlı olan bulgur, kepekli makarna veya esmer (kepekli-kabuklu) pirinç tercih edebilirsiniz.
    Dengeli ve çeşitli beslenmenizde sizin ve bebeğiniz için çok önemlidir. Hamilelik döneminde ne kadar kilo aldığınıza bağlı olarak öğünlerde daha az yemeniz gerekebilir. Bununla ilgili olarak doktorunuz veya diyetisyeninizle konuşabilirsiniz.

    Neden Egzersiz Önemli?
    Doktorunuz sizin ve bebeğiniz için güvenli olan egzersizi düzenli olarak yapmanızı önerecektir. Egzersiz kan şekeri seviyenizi normal düzeyde tutmanıza ve kendinizi iyi hissetmenize yardımcı olacaktır.
    Yürüyüş hamileler için genellikle en kolay egzersiz şeklidir. Yüzme veya diğer egzersiz çeşitleri de güvenli olan seviyelerde yapılabilir. Hangi egzersizlerin sizin için güvenli olduğunu doktorunuza danışabilirsiniz.
    Eğer genelde yürüyüş alışkanlığınız yoksa günlük 5-10 dakikalık yürüyüşlerle başlayabilirsiniz. Güçlendikçe yürüyüş zamanını 30 dakikaya kadar çıkartabilirsiniz. Egzersizi ne kadar sık yaparsanız o kadar kolay kan şekeri seviyenizi kontrol altına alabilirsiniz.
    Egzersiz yaparken dikkatli olmanız da şart. Egzersiz yaparken kendinizi çok zorlamamanız, çok terlememeniz ve nefes nefese kalmamanız gerekir.

    Eğer egzersiz yaparken başınız dönerse, sırt ve bel bölgenizde şiddetli ağrı hissederseniz veya başka bölgelerde ağrı hissederseniz egzersizi hemen bırakıp doktorunuz arayınız.

    Hamilelik Döneminde Hangi Testleri Yaptırmam Gerekir?
    Doktorunuz sizden rutinde yapılan kan tahlillerini isteyecektir. Bunun yanında sizin de düzenli olarak kan şekeri seviyenizi ölçtürmenizi isteyebilir. Bu testler doktorunuza beslenmenizin ve egzersizin kan şekeri seviyesini istenilen seviyede tutup tutmadığı konusunda bilgi verecektir. Eğer değerler istenilen düzeylerde değilse doktorunuz sizden kan şekeri seviyenizi düşürmek için insülin kullanmanızı isteyebilir. Doktorunuz bu konuda sizden bir uzmanla görüşmenizi isteyebilir.

    Bebeğim Doğduktan Sonra Kan Şekeri Değerlerim Düzene Girer mi?
    Bebeğiniz doğduktan sonra hastanede bulunduğunuz zaman içerisinde kan şekeri düzeylerine baktırmanıza gerek yoktur. Hamilelik şekerinin kontrolü loğusalık döneminde, doğumdan 6–8 hafta sonra yapılmalıdır. Hamilelik döneminde gebeliğe bağlı şeker yükselmesi yaşayan anne adaylarının yaşamları boyunca diğer annelere göre şeker hastalığına yakalanma riskinin biraz daha yüksek olduğunu biliyoruz.

    Bu yüzden sağlıklı ve dengeli beslenmeye devam edip, düzenli egzersizlerinizi yapmak ve doktorunuzun önerdiği peryodları da şeker kontrolünüzü yapmanız sizin için çok önemlidir.

     

    Diyabetli hamileler nasıl beslenmeli?

    Gebelik şekerinde de normal diyabetteki gibi en önemli besin öğesi karbonhidratlı (şekerli) besinler. Karbonhidratlı besinler kan şekerini yükseltir diye diyetten çıkartılmaz. Yapılan çalışmalar da göstermiş ki; gebelikte yeterli protein ve yağ alınsa dahi eksik karbonhidrat bebeğin beyin gelişimi üzerinde olumsuz etkiler oluşturur.

    • Karbonhidratlarda önemli nokta; ne kadar karbonhidrat gerektiğinin iyi hesaplanması ve kişinin ihtiyaç duyduğu karbonhidratı günün hangi saatlerinde, ne kadar ve hangi besinlerle karşılayabileceğini öğrenmesidir. Kan şekerini hızlı yükselten basit şekerler yerine lif miktarı yüksek, kan şekerini daha yavaş yükselten, sağlığı geliştirmede daha etkin kompleks karbonhidratları seçmek faydalı olur.
    • Kompleks karbonhidratlar; tam tahıl taneleri, kepekli pirinç, makarna, bulgur, tam buğday ekmekleri, çavdar, yulaf ve benzerleridir. Basit şekerler ise; çay şekeri, reçel, bal ve marmelat gibi gıdalardır. Diyet programında karbonhidrat kaynaklarını öncelikli olarak ekmek ve ekmek yerine geçenler ile meyve grubu besinler oluşturur. Bu besinler diyette kesinlikle bulundurulmalı. Ancak yenilecek miktar ve zamanlama çok iyi belirlenmeli.
    • Sıkıntı her zaman kan şekerinin yükselmesi olmaz. Kan şekerinin düşmesi de yaşanır ve çok tehlikelidir. Bu nedenle doktorun ve beslenme uzmanının istediği periyotlarda kan şekeri kontrolü yapmak / yaptırmak, besin tüketim kaydı tutmak ve bu kayıtlar eşliğinde beslenme programını yenilemek gerekir. Annenin aldığı kilo, kan şekeri değerleri, yiyebildiği ve yiyemediği besinler göz önüne alınarak diyetisyen kontrolünde beslenme programı yenilenmelidir.
    • Öğün atlamayın. Kan şekerinin düşmesi oldukça sıkıntılı bir durumdur. Bunu önlemenin en güzel yolu sık aralıklarla beslenmektir. Kan şekerlerinin istenilen düzeylerde tutulabilmesi için öğün sayı ve miktarları önemlidir. Ara öğünler, öğünden 2,5 – 3 saat sonra kompleks karbonhidrat içerikli olmalıdır.
    • Kan şekerini düzenlemede yardımcı besinlerin başında posa gelir. Posa, birlikte yenilen karbonhidratın kan şekerine olan etkisini azaltır. Kan şekerinin yükselme hızını yavaşlatır. Bu nedenle de tüm öğünlerinizde kalori değeri çok az olan ama vitamin, mineral ve posadan zengin olan kaynakları, yani sebzeleri mutlaka sofranızda bulundurun. Bununla birlikte diğer karbonhidrat kaynaklarında da posadan zengin olanları tercih etmelisiniz. Yani tam buğday ekmeği, çavdar, bulgur, meyveler gibi.

     

     

    İlgili Konular ;
    Gebelik şekeri çıkanlar varmı?
    Hamilelik şekeri ve diyet
    Gebelik şekeri olanlar

  • Polikistik Over Sendromu Nedir ?

    Polikistik Over Sendromu Nedir ?

    Polikistik Over Sendromu Nedir ? | 1Polikistik Over Sendromu (PCOS); merkezi sinir sistemi, hipofiz bezi, yumurtalıklar, böbreküstü bezleri ve diğer dokular arasındaki etkileşimşerin bozulmasına bağlı olarak üretkenlik döneminin herhangi bir bölümünde ortaya çıkabilen karmaşık bir hastalıktır. Hastalar genellikle adet düzensizliği(adet gecikmesi, az adet görme veya hiç adet görememe), aşırı tüylenme, sivilcelenme ve kısırlık gibi şikayetlerle doktora başvururlar. Hastalığın oluşmasında genetik faktörlerin yanında beslenme ve egzersiz gibi çevresel faktörlerin de rolü olduğu düşünülmektedir. Özetle Polikistik Over Sendromu tanısı alan kişilerde adet düzensizliği ve buna bağlı yumurtlama bozuklukları, aşırı tüylenme ve sivilcelenme gibi kozmetik sorunlar, kısırlık problemi ile artmış rahim ve meme kanseri, diyabet ve kalp- damar hastalığı riski bulunmaktadır.

    PCOS olan kadının ailesinde de aynı risklere sahip olduğu ve bazı genlerin sorumlu olduğu sanılmaktadır. Polikistik over sendromunun kadının hayatının hangi döneminde başladığı bilinmemektedir. Bazı araştırmalarda anne karnında bazı araştırmalarda ergenlik döneminde başladığı savunulmuştur.

    Normalde adet döngüsünün ilk gününden itibaren olgunlaşmaya başlayan yumurta hücresinin gelişiminin yarıda kalması, yeterli büyüklüğe erişip çatlayamayarak her defasında yumurtalıklardan birinde milimetrik boyutlarda bir kistin oluşmasıyla sonuçlanmaktadır. Yumurtanın çatlayamaması adet görmek için gerekli hormon seviyesinin tamamlanamayarak adetin gecikmesine ve bir dizi hormonal bozukluğun oluşmasına neden olmaktadır. Hastalığın belirtilerinin ortaya çıkmasına neden olan esas olay kadınlarda hakim olması gereken östrojen hormonu yerine erkeklere özgü karakterlerin gelişmesini sağlayan androjen hormonunun fazla salgılanmasıdır.

    Polikistik Over Sendromu Nedir ? | 2

    Polikistik Over Sendromlu hastaların %90’ında aşırı kilo, adet düzensizliği(adet gecikmesi, az adet görme veya hiç adet görememe), aşırı tüylenme, sivilcelenme gibi problemler vardır. %10 hasta ise zayıf olup yumurtalıkarı ilaçla tedavi edildiğinde aşırı uyarılmaya bağlı ‘aşırı uyarılmış yumurtalık sendromu’, çoğul gebelik veya düşük riski ile karşılaşmaktadır.

    Polikistik Over Sendromlu hastalara yaklaşırken hastalar aşağıda belirtilen 4 gruba ayrılarak incelenirler:

    1.GRUP: Adolesan (ergenlik döneminde olan) Polikistik Over Sendromlu hastalar

    Bu gruptaki hastalar çocukluktan veya ergenlik döneminden itibaren kilo almaya başlayan, adet düzensizliği, aşırı tüylenme, sivilcelenme gibi problemleri olan hastalardır. Bu hastalar tanısı konulduktan sonra uygun bir egzersiz ve diyet programına alınır. Tüylenme, saç dökülmesi, ciltte aşırı yağlanma ve sivilcelenme gibi kozmetik problemler için gerekli tıbbı tedavinin yanında lazer gibi kozmetik yöntemler birlikte uygulanmalıdır. Ayrıca hormon bozukluğu ve adet düzensizliği varsa uygun hormon tedavileri başlanabilir.

    2.GRUP: Cinsel olgunluk döneminde olup bekar veya çocuk problemi olmayan Polikistik Over Sendromlu hastalar

    Bu hastalarda ilk önce hasta aşırı kilolu ise Beden Kitle indexi (BKİ= Kilo/(Boy²)) 25 kg/m² değerine ulaşılması hedeflenerek uygun bir egzersiz ve diyet programına alınmalıdır. Tüylenme, saç dökülmesi, ciltte aşırı yağlanma ve sivilcelenme gibi kozmetik problemler için gerekli tıbbı tedavinin yanında lazer gibi kozmetik yöntemler birlikte uygulanmalıdır.
    Bu gruptaki zayıf hastalarda ise tanı aşamasında belirtilerin karışması riski olduğu için erkeklik hormonu (androjen) salgılayan tümörler ve Cushing Sendromu ve Konjenital adrenal hiperplazi gibi hastalıklar dışlanmalıdır.

    3.GRUP: Cinsel olgunluk döneminde olup çocuk sahibi olamayan Polikistik Over Sendromlu hastalar

    Bu gruptaki hastalar hekimleri tedavi konusunda en çok zorlayan hastalardır. 1yıllık korunmasız ilişkiye rağmen gebelik elde edilemeyen hastalarda öncelikle erkek faktörü değerlendirilip gerekli tedaviler yapılır. Daha sonra tüplerin açık olup olmadığını anlamak için rahim filmi çektirilir. Soruna yönelik tedavi planlanır. Eğer çiftlerde sperm testi normal, rahim filminde de tüpler açıksa birinci basamak tedavi hastanın mevcut kilosunun en az %5’inin verdirilmesidir. Bu şekilde hastaların %30-40’ı gebe kalmaktadır.

    Bu gruptaki zayıf ya da kilo verip de gebe kalamayan aşırı kilolu hastalarda ikinci basamak tedaviye geçilerek Klomifen Sitrat ya da Aromataz İnhibitörleri denilen ilaçlarla yumurtlama tedavisi yapılır. Bu yöntemlerle hastaların %60-70’inde yumurtlama oluşurken %20-30’unda tedaviye direnç gelişmektedir.

    Yumurtlama olmuşsa %40-50 gebelik gerçekleşmektedir. İşte tedaviye dirençli bu hastalara ya iğne ile yumurtlama tedavisi yapılmakta ( çoğunlukla aşılama tedavisi ile desteklenerek) ya da laparaskopik (kapalı) yöntemle yumurtalara 4-5 adet pencere açılmasıyla yapılan Laparaskopik Ovaryan Drilling yöntemi uygulanmaktadır. Burada tedaviyi belirleyen ana noktalar hastanın kilosu, erkeklik hormon düzeyleri ve kullanılan ilacın miktarıdır.

    Günümüzde bu grup hastalarda AMH (Antimüllerian Hormon) isimli hormon tedaviyi belirlemede oldukça etkin bir rol oynamaktadır. AMH hormonu 3.8 değerinin üzerinde ise bu hastalara Laparaskopik Ovaryan Drilling operasyonu yapılmalıdır. Eğer AMH 3.8’in altında ise aşılama ve tüp bebek yöntemleri bu hastalarda daha etkili olabilir.

    Bir kez daha altını çizelim ki iğneyle yapılan tedaviler aşılama ile birleştirilmezse tedaviye yanıt azalır.

    İğne ile yapılan tedavilerde düşük, çoğul gebelik ve yumurtalıkların aşırı uyarılması beklenen riskler olup, çok deneyimli endokrin bilgi ve becerisine sahip jinekologlar tarafından yapılmalıdır.

    Ayrıca klomifen sitrat tedavisine 6 aydan uzun süre devam edilirse yumurtalık kanserine başlangıç olan gelişmelerin artacağı konusunda da kuvvetli kanıtlar bulunmaktadır.

    3 defa aşılama tedavisine yanıt vermeyen çocuksuz hastalarda bundan sonraki basamak tüp bebek tedavisi olmalıdır. Tüp bebek tedavisinde yumurtalar uyarılırken çok dikkatli bir tedavi rejimi uygulanmalı, tedavi sonucu yumurtalıkların aşırı uyarılması sendromundan kaçınılmalıdır.

    Polikistik over sendromlu hastalarda tüp bebek tedavisi uygulanması gereken durumlar aşağıda sıralanmıştır:

    – Gebelik elde edilemeyen ilaç( klomifen sitrat) veya iğne(FSH) tedavileri
    – Tüplerin yapışık veya tıkalı olduğu durumlar
    – Evre 3-4 endometriozsis(Çikolata kisti)
    – Genetik tanı yapmayı gerektiren hastalık geçirme öyküsü
    – Erkek kaynaklı kısırlık
    – İleri anne yaşı

    Bu aşamada Laparaskopik Ovaryan Drilling operasyonu ve İn vitro-matürasyon (IVM) denilen ilaçsız tüp bebek tedavileri de diğer seçenekler olarak göz önünde bulundurulmalıdır. IVM, yumurta toplama işleminden sonra olgunlaşmamış yumurtaların laboratuvar ortamında olgunlaştırılarak mikroenjeksiyon uygulamasının yapılmasıdır. Olgunlaşmamış oositlerin laboratuar ortamında olgunlaştırılması işlemine in vitro matürasyon (IVM) adı verilmektedir. Bu yöntem ile hormon preparatlarının kullanımına bağlı kilo alma, karında şişlik, göğüslerde gerginlik, sinirlilik, bulantı, kusma gibi istenmeyen yan etkiler görülmemektedir. Ayrıca maliyeti çok yüksek olan hormon preparatları kullanılmadığından tedavi daha ucuza mal olmaktadır. Laparoskop ile yumurtalıklara 4-5 adet pencere açılması daha önce aşırı yumurtalık uyarılması, olgun olmayan yumurta elde edilmesi, AMH’nın 4’ün üzerinde olması durumlarında düşünülmesi gereken bir tedavi yöntemidir.

    4.GRUP: İleri yaştaki çocuk sahibi olmuş veya çocuk problemi olmayan Polikistik Over Sendromlu hastalar

    Bu gruptaki hastalarda karşılaşılan sorunlar aşağıdaki başlıklarda toplanmıştır:

    1. Şeker hastalığına yatkınlık (İnsülin direnci)

    Polikistik Over Sendromlu kadınlar şeker hastalığı(diyabet) gelişimi yönünden artmış risk altındadır. Yaş, beden kitle indeksi, artmış bel çevresi, bel/kalça oranı ve birinci dereceden yakınlarında diyabet öyküsü PCOS’ta diyabet risk faktörleri arasındadır. Polikistik over sendromunda insülin direnci temel rol oynamaktadır. İnsülin direnci yumurtlama fonksiyonunun bozulmasına neden olarak polikistik over sendromlu hastaların çocuk sahibi olmalarını zorlaştırmaktadır.

    İnsülin direncini hesaplamak için geliştirilmiş pek çok formül bulunmaktadır. En basit hesaplama yolu açlık kan şekerinin açlık insülinine bölünmesidir. Bu değer 4.5’in altında ise hastada insülin direnci mevcut demektir, derhal insülin duyarlılığını artıran metformin gibi ilaçlara başlanmalıdır.

    2.Yüksek tansiyon ve kalp krizi riski

    Polikistik over sendromlu kadınlarda görülen obezite, şeker hastalığı,yüksek tansiyon ve yüksek kan yağlarının olması kalp krizi riskini arttırmaktadır.

    Bunlar arasında obezite en önemli risk faktörlerinden biridir. Obezite, kalbin yapısında ve fonksiyonunda çeşitli değişikliklere yol açabilir. Obezite ve hipertansiyonun birlikte bulunması kalbin yapısı ve fonksiyonu üzerine olan etkinin çok daha şiddetli olmasına neden olur. Beden ağırlığı olması gerekenin %20 üzerinde olanlarda hipertansiyon sıklığı normal ağırlıktakilerin 2 katıdır. Özellikle bel/kalça oranı artmış hastalarda kan basıncı yüksekliği ile yakından ilişkilidir.

    PCOS’lu kadınlarda artmış insülin direnci kan yağlarının yükselmesine sebep olmaktadır. Kanda kötü kolesterolde(LDL) iyi kolesterole (HDL) oranla artış olması polikistik over sendromlu kadınlarda damarlarda sertleşme (ateroskleroz) riskini ortaya çıkarır. Bu durumda kadınlarda felç ve kalp krizi riski oluşmaktadır. Özellikle insülin direnci mekanizması genel olarak kanda pıhtılaşma eğilimi yaratmakta ve damar tıkanıklığı oluşma riskini artırmaktadır.

    3.Rahim kanseri riski

    Polikistik over sendromlu kadınlar rahim kanseri riski taşımaktadırlar. Endometrium (Rahim iç tabakası ) kanseri kadınlarda görülen kanserler arasında ikinci sıradadır. Obezite, düzenli olarak rahim iç tabakasının adet kanaması ile dökülememesi ve çocuk doğurmamak kanser riskini arttırmaktadır.

    PCOS’de rahim iç tabakasının yüksek östrojen düzeyine maruz kalınması ve yumurtlama olmadığı için progesteron hormonunun koruyucu etkisinin ortadan kalkması nedeni ile kanser riski artmaktadır. Polikistik over sendromu olan kadınların adet kanaması olması için ilaç kullanmaları bu riski azaltmaktadır. Hormon tedavisi almak istemeyen kadınlarda belirli aralıklarla endometrial kalınlık değerlendirmesi için ultrason yapılmalıdır. Endometrial kalınlığın adet sonrası azalmaması durumunda endometrial biyopsi (rahim iç zarından parça alınması) yapılmalıdır.

    SONUÇ:

    PCOS hastaları asla hastalıklı bir insan psikolojisine kapılarak hayatı kendilerine yaşanmaz hale getirmemelidirler. Görme sorunu olan bir insan gözlük takarak yaşama nasıl uyum sağlıyor ise PCOS hastaları da diyet ve egzersizle kilo kontrolü yaparak, zamanında doktora başvurup problemine çözüm üreterek istediği sayıda çocuk sahibi olup tamamen normal bir yaşam standardı yakalayabilirler

    Prof.Dr.Recai PABUÇCU