Etiket: fotoğraf

  • Harika fotoğraflar çekmenizi sağlayacak 5 önemli ipucu

    Harika fotoğraflar çekmenizi sağlayacak 5 önemli ipucu

    Günümüzde sosyal medya kullanımının artmasıyla birlikte fotoğrafa olan ilgi de büyük ölçüde artmış durumda. Artık neredeyse yazışmak yerine birbirimize fotoğraf göndererek ya da sosyal medya hesaplarımıza fotoğraf ekleyerek iletişim kuruyoruz. Profesyonel fotoğraf makinelerinin yanı sıra akıllı telefonların her yeni modeli de bu değişimi desteklercesine çok daha gelişmiş kamera özellikleriyle üretiliyor. Bize ise harika fotoğraflar çekmek kalıyor. Peki, profesyonel kalitede fotoğraflar çekmek için nelere dikkat etmeniz gerekiyor? Sizin için araştırdık…

    Çektiğiniz karelerin sizi yansıttığını unutmayın

    Herkesin bir hikayesi ve hayata dair anlatmak istedikleri vardır. Fotoğraf, kişinin iç dünyasını yansıtabilmesi için seçebileceği en keyifli seçeneklerden biridir. Doğa fotoğrafçılığından portre fotoğrafçılığına, sokak fotoğrafçılığından detay fotoğrafçılığına kadar çok farklı kurgularda fotoğraf çekimi yapmak mümkün. Olabildiğince hepsini deneyip kendi tarzınızı belirleyin ve çektiğiniz her karede sizden izler oluşmasını sağlayın.

    Harika fotoğraflar çekmenizi sağlayacak 5 önemli ipucu | 1

    Işığı iyi ayarlayın

    Eski Yunanca’da ışıkla resim çizmek anlamına gelen fotoğraf kelimesi, aslında tam olarak yapılan eylemi özetliyor. Çünkü başarılı bir fotoğraf karesinde, her şeyden önce ışığın doğru ayarlanmış olması gerekiyor. Gündoğumu ve günbatımı gibi ışık açısının en iyi olduğu saatlerde çekilen fotoğrafları beğenmemiz de bundan kaynaklanıyor. Bu nedenle eğer açık alanda fotoğraf çekecekseniz güneş ışığının mümkün olduğunca eğik geldiği saatleri tercih edin. Kapalı alanlarda ise eğer bir ışık kaynağınız yoksa çekeceğiniz objeyi ışık alan bir yerde konumlandırmanın sonucu oldukça etkileyeceğini unutmayın.

    Harika fotoğraflar çekmenizi sağlayacak 5 önemli ipucu | 2

    Kadrajı iyi ayarlayın

    Fotoğrafı, anları sığdırdığınız küçük kareler olarak düşünün ve iyi bir fotoğraf için o karede yer alacak ögelerin estetik bir şekilde durmasını önemseyin. Çok daha doğal ve dengeli bir kompozisyon için 1/3 kuralı dediğimiz altın oran kuralından yararlanın. Bunun için kadrajı zihninizde yatay ve dikey olmak üzere 3’er eşit kareye bölün ve objenizi bu karelerin kesişim çizgilerinde konumlandırmaya özen gösterin. Bol bol pratik yaparak kuralı benimseyin. Böylelikle zamanla çektiğiniz fotoğraflardaki gelişime kendiniz bile inanamayacaksınız.

    Harika fotoğraflar çekmenizi sağlayacak 5 önemli ipucu | 3

    Kameranızı yakınlaştırmayın

    Uzaktaki bir objeyi çekmek için kameranızın zoom, yani yakınlaştırma özelliğini seçtiğinizde fotoğrafınızın kalitesinden ödün verirsiniz ve piksel piksel olmuş bir fotoğraf elde edersiniz. Kimi kameralarda kaliteyi düşürmemek için optik zoom özelliği bulunur. Eğer kameranızda optik zoom özelliği yoksa kamerayı objektife yakınlaştırmak yerine siz objeye yaklaşın.

    Harika fotoğraflar çekmenizi sağlayacak 5 önemli ipucu | 4

    Çektiğinizle yetinmeyin

    Günümüzde profesyonel fotoğrafçılar da dahil birçok kişi fotoğraf düzenleme uygulamalarını kullanıyor. Söz konusu uygulamalarla fotoğrafın tamamına efektler verilebileceği gibi kısmi olarak renklendirme, ışık ve netleme gibi daha teknik değişiklikler de yapılabiliyor. En güzel kareye ulaşmak için bu uygulamalardan faydalanın ve çekim teknikleri kadar bu uygulara hakim olmaya çalışın.

    Harika fotoğraflar çekmenizi sağlayacak 5 önemli ipucu | 5

    Yeni Sesu Tüy Dökücü Krem Serisi ile sadece 5 dakikada arının, geri kalan zamanı kendinize ayırın!

    Kömürlü, killi ve himalaya tuzlu tüy dökücü krem seçenekleriyle hem pürüzsüz hem de arınmış bir cilde sahip olmanı sağlayan Sesu, #SaklamaKendini diyor ve seni harika fotoğraflar çekmeye davet ediyor.

    Sipariş vermek için tıklayın!

    Harika fotoğraflar çekmenizi sağlayacak 5 önemli ipucu | 6
  • Şipşak makina ile fotoğraf çekil Anı yakala

    Şipşak makina ile fotoğraf çekil Anı yakala

    Aslında şipşak makina yada poloraid makina kullananlar olarak bilinen ve en mutlu anlarımızı kolayca yakalayabiliyoruz. Şipşak makina ile fotoğraf çekil! anı yakala gelelim bu makina ile ilgili güzelliklere ve ayrıntılara.

    Şipşak makina ile fotoğraf çekil! Anı yakala

    Poloraid makinalar çocukken bizi lunaparkta fotoğraf çeken gezici fotoğrafçılara çok benziyor. Hala evimizde duran ve üstünden yıllar geçmesine rağmen baktıkça gülümsediğimiz anı donduran bu makinalar artık herkesin evinde olabiliyor.

    Şipşak makina ile fotoğraf çekil Anı yakala | 7

    Ortalama 200 lira civarından başlayan bu ürünler özelliklere göre fiyatı arttırabiliyor. Bu makinaların bize sağladığı en büyük avantaj ise kaydedip bir türlü çıkarmaya fırsat bulamadığımız fotoğraflar anında elimizde olmuş oluyor.

    Yaz gelip tatil sezonu açılırken böyle bir  makina edinebilirsiniz. Küçük ve kullanışlı oldukları için istediğiniz yere kolaylıkla götürebilirsiniz. İstersenizde bayramlarda ailenizin yanına giderken alıp uzun zamandır görüşmediğiniz aile bireylerini aynı karede ölümsüzleştirebilirsiniz.

    Fotojenik ve seksi fotoğraf çekilmenin yolları için Tıklayın!

    Bu makinaların en büyük dezavantajı ise içindeki baskı kağıtlarının pahalı olmasıdır. Bu makinaları alırken yanında fazla kağıt olup olmadığını mutlaka kontrol edin. Gün ışığında nasıl fotoğraf çektiğini mutlaka araştırın. Sürekli yanınızda olmasını istiyorsanız mutlaka küçük bir makina alın.

    https://www.youtube.com/watch?v=G8aEErCaaDI&feature=youtu.be

  • Fotojenik ve seksi fotoğraf çekilmenin yolları

    Fotojenik ve seksi fotoğraf çekilmenin yolları

    Fotoğraf çekilme taktikleri nelerdir ? Nasıl fotojenik olunur diye hepimiz merak ediyoruz. Baz kadınlar fotoğraf çekilmeyi sanat haline getirmeyi başardı. Fotojenik ve seksi fotoğraf çekilmenin yolları nedir? Fotoğrafta güzel çıkmak için neler yapılır?

    Fotojenik ve seksi fotoğraf çekilmenin yolları

    Güzel ve çekici fotoğraflar çekilmeyi çok iyi başaran kadınlar var. Unutmamanız gereken ise bu tesadüf değil doğru duruşlar ile gerçekleşiyor. Sizin için güzel fotoğraf çekilme sırlarını hazırladık.

    Fotoğraf çekilme taktikleri

    Eller belde pozu bazen sizi sinirli ve kavgacı gösterirken doğru hareket ile iddialı bir görünüme kavuşabilirsiniz.

    Fotojenik ve seksi fotoğraf çekilmenin yolları | 8

    Fotoğraf çekilirken belinizi sıkmayın. Bu sizi sıkılgan bir görünüme sokar. Doğrusu ise şöyledir.

    Fotojenik ve seksi fotoğraf çekilmenin yolları | 9

    Fotoğraflarda en güzeli her zaman doğallıktır. Doğal yakalanmış pozlar imajını şu şekilde verebilirsiniz. Kameraya direk bakan dirsekler sizde sinirli bir görünüm sağlamış olur.

    Fotojenik ve seksi fotoğraf çekilmenin yolları | 10

    Ellerinizi yanaklarınıza getirdiğinizde yanaklarınızda çukurlar oluşturarak yüzünüzün güzelliğini bozmayın. Bu poz için hafifçe yanaklarınıza değdirmeniz yeterlidir. Aksi takdirde dişiniz acıyormuş gibi bir görüntü oluşacaktır.

    Fotojenik ve seksi fotoğraf çekilmenin yolları | 11

    Düz bir poz verirken bir elinizi hafifçe belinize alarak daha kadınsı bir poz yakalayabilisiniz.

    Fotojenik ve seksi fotoğraf çekilmenin yolları | 12

    Gözlerinizi büyültmeye çalışmayın doğal haliniz nasılsa öyle kalsın.

    Fotojenik ve seksi fotoğraf çekilmenin yolları | 13

    Yüzünüzü ellerinizle saklamayın. Bu sizde özgüvensiz bir tavır yaratır ve hoş durmaz. Yüzünüz olabildiğince açık olmalıdır.

    Fotojenik ve seksi fotoğraf çekilmenin yolları | 14

    Ellerinizi nereye koyacağınızı bilemeyeceğiniz pozlar vermeyin. El ve kollar olabildiğince zarif durmalıdır.

    Fotojenik ve seksi fotoğraf çekilmenin yolları | 15

    Başınızın çok eğik olduğu pozlar sizi seksi göstermez askine komik gösterir.

    Fotojenik ve seksi fotoğraf çekilmenin yolları | 16

    Başınızı çok aşağıda göstermediğiniz gibi afrika kabile kadınları gibi çok yukarıda da tutmanıza gerek yoktur. Yukarıya değil objektife odaklanın.

    Fotojenik ve seksi fotoğraf çekilmenin yolları | 17

    Elleriniz her zaman rahat olmalıdır. Böylece daha doğal ve abartısız pozlar yakalamış olursunuz.

    Fotojenik ve seksi fotoğraf çekilmenin yolları | 18

    Yanınızda kim olursa olsun fotoğraf çekilirken dizlerinizi kırmayın.

    Fotojenik ve seksi fotoğraf çekilmenin yolları | 19

     

    Boydan fotoğraf çektirirken hafif “S” şekilnde pozlar verebilirsiniz. Bu pozla çenenizi biraz daha yükseltebilirsiniz. Böylece çok daha şık bir görünüm kazanmış olursunuz.

    Fotojenik ve seksi fotoğraf çekilmenin yolları | 20

     

    Kaynak:

  • Selfie çılgınlığından en çok burunlar etkilendi

    Selfie çılgınlığından en çok burunlar etkilendi

    Özçekim çılgınlığı estetiğe ilgiyi iyice arttırdı. Yakın plan yüz çekimlerinde ise en çok burunlar göze batıyor. Papağan gagası, pinokyo burun, semer burun gibi burun kusurları ile uzmanlara başvuranların sayısı da günden güne artıyor.

    Yakın plan yüz çekimlerinde en çok burunla ilgili şikayetlerin oluştuğunu belirten Estetik ve Plastik Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Ahmet Karacalar, “Hiç burun ameliyatı olmamış kişilerden ziyade burun ameliyatı olup mutsuz olan kişiler daha fazla. Revizyon burun ameliyatları ile ilgili kişileri mümkün olduğunca detaylı bilgilendirmekte fayda var. Çünkü onlar ameliyatlardan sonra büyük hayal kırıklığı yaşamış oldukları için, ne yapmaları gerektiği konusunda da destek arayışındalar. Öncelikle şunu bilmemeleri gerekir. Revizyon burun ameliyatı ilk kez yapılacak bir burun işleminden farklıdır. Genellikle dokuda planlarını bulmak zorlaşır. Doku kalitesi bozulmuştur. Bu nedenle ileri teknikler gerektirir” dedi.

    Kişilerin aynaya baktıklarında memnun oldukları görüntüden fotoğrafta memnun olmadıklarını belirten Karacalar, ”Profesyonel ellerden çekilen fotoğraflardan bahsetmiyoruz. Özellikle son zamanlarda akım haline gelen selfie çekimler yüzü çok yakın planda gösteriyor. Buna ters ışık ya da flaş da eklendiğinde yüzde ilk olarak burun ortaya çıkıyor. Burundaki en ufak bir kusur bile çok büyük bir kusur olarak görünebiliyor kişinin gözünde. Özellikle burun ameliyatı olmuş kişilerin bunu daha çok sorun haline getirdiğini gördük” şeklinde konuştu.

    Burun Estetiği Hakkında Herşey İçin Tıklayınız!

    Revizyon burun ameliyatlarında bir plastik cerrahın deneyimine gereksinim vardır. Revizyon ameliyatları öncesi çok ayrıntılı değerlendirme yapılmalması gerektiğinin altını çizen Prof. Dr. Ahmet Karacalar, ”Girişim hasarlı bir burunda yapılacağından çok daha özenli ve hassas olunmalıdır. Sorunlu burun ameliyatları sonrası oluşan bazı özellikli burun tipleri şunlardır. Burnun kıkırdak bölümünde az, kemik bölümünden çok alındığı zaman papağan gagası deformitesi oluşur. Kemik ve kıkırdak iskeletinden çok fazla alınması sonucu ise semer burun deformitesi. Burun sırtının fazlaca alınıp burun ucunun yukarı doğru dönmesi sonucu da Miss Piggy deformitesi. Burun sırtının yeterince alınmasına rağmen burun projeksiyonunun azaltılmaması ile Pinokyo burnu deformitesi denir. Burun ucunun kıkırdakları çok fazla alınırsa mandalla sıkıştırılmış burun deformitesi olarak adlandırılır. Bunlar dışında asimetri, düzensizlik, eğrilik, burun ucu düşmesi, yüze büyük kalması, yüze küçük kalması yüz ile uyumsuzluk gibi durumlarda da revizyon söz konusu olabilir. Zaman zaman da burun düzgün olsa dahi kişinin zihnindeki modele uymaması?ya da sorunun minimal olmasına rağmen aşırı mükemmeliyetçi kişiliklerde görünen büyüteç etkisi nedeniyle sorunun fazla hissedilmesi durumuyla da karşılaşılabilir” dedi.

    Bazı durumlarda ameliyatsız sorunu da gidermenin mümkün olduğunu ifade eden Ahmet Karacalar, ”Bunun için jel dolgular ya da hücre enjeksiyonları kullanılır. Düzensizlikler, eğrilikler, burun sırtı çökmelerini bu şekilde gidermek mümkün. Burun ucu düşmeleri ise genellikle basit bir burun ucu askı ile çözülebilecek sorunlardır. Ciddi sorunlarda ise genellikle kıkırdak greftleri ya da fasya greftleri gerekir. Kıkırdak greftleri için her zaman en ideal kaynak kişinin kendi yapısıdır. Kulak arkası ya da büyük miktarlarda kıkırdak gerektiğinde kaburgalar ideal verici alanlardır. Kıkırdak verici alanlar yeterli değil ya da kişi bunu istemez ise medpor gibi sentetik malzemeler kullanılabilir” dedi.

  • Evininizi baştan dekore edin

    Evininizi baştan dekore edin

    Eviniz size keyif vermiyorsa bir şeyler yanlış ya da eksik demektir. Önemsiz gibi görünen detaylar, küçük, zahmetsiz dokunuşlar ve sizi siz yapan değerler, evinizi bir mutluluk mabedine çevirebilir. O kapıdan her girişinizde “dünyanın en güzel yeri benim evim!” demeniz gerek, bunu unutmayın!

    1- Evinizde sanat eserlerine yer verin

    Sanat, üzerine vakit harcadıkça bilgilenebileceğiniz bir konu. Bir resme ya da bir heykele bakıp hemen karar vermeyin. Sanatçısını tanımak, yıllar içindeki değişimini takip etmek, ne anlattığını öğrenmek, kendini ona yakın hissetmek, hatta mümkünse onunla konuşmak ve bir bağ kurmak gerek. Evinizde mutlaka çok sevdiğiniz bir sanatçıya ait bir sanat eseri olmalı. Hatta bir kural koyabilirsiniz kendiniz için: “Her yıl bütçemi ayarlayıp, evime bir sanat eseri, bir resim ya da heykel alacağım” sözünü bugün verin.

    2- Klasiklerden en az birine sahip olun

    Onlar tasarım terimini yaratanlar… Onlar bugün okullarda okutulan tasarım kurallarını belirleyenler, kitaplarını yazanlar. Onlar kahraman! Charles-Ray Eames, Le Corbusier, Arne Jacobsen, Frank O. Cehry, Frank Wroyd Wright, George Nelson, Verner Panton… Yaşadıkları tarihlerde tasarım dünyasında çığırlar açan, çizgileriyle başkaldıran, yeni patikalar yaratan, protestolarını yaşam biçimlerine taşıyan bu dahilerin orijinal çizgilerini takip edin! Evinize en az birini misafir edin!

    3- Aileden kalma eşyalara, objelere yer verin

    İdeal bir evin geçmişi vardır. Modern kent hayatının ritmi, çarpık bir ekonomik sistemle birleşince bir süre sonra insan bırakın baba/dede evinde yaşamayı, dede topraklarını neresi olduğunu dahi bilme/hatırlama ihtiyacı duymuyor. Ancak “memleket neresi kardeşim” sorusuna verilen cevaptan öte bir şeydir memleket. Belki işe bir aile ağacı yaratmakla başlamalısın. Burada bulacağın kendi hikayendir! Geçmişini simgeleyen objeler ve eşyalara sahip olup, onlarla yaşamak, geçmişe saygının da bir göstergesi. Unutmayın ki siz de “geçmiş”olduğunuzda sizi de yaşatacak eşyalar onlar olacak…

    4- Modern markalardan birini edinin

    Her ne kadar hızlı tüketim çağı, trendleri çok çabuk tüketse de ve firmalar üç ayda bir yeni koleksiyonlarını çıkardıkları halde, vitrine taşır taşımaz ertesi gün kopyaları çıksa bile ve sizin tarzınız her yeni gelen trendle biraz değişse bile, günümüz tasarımcıları, bugünün güçlü markaları bir şeyleri doğru yapıyor emin olun! Philippe Starck ve Karim Rashid için iyi reklam yapıyor diyenleriniz, Ross Lovegrove’un organik çizgilerinden sıkılanlarınız olabilir. Ama onlar “Herkesin 5 dakika bile olsa ünlü olduğu” günümüz yaşamına karşı aradan sıyrılarak yıllardır tercih edilir ve başarılı kalmayı başardı. Vitra, B&B Italy, Molteni, Minotti, Maxalto, Moooi, Moroso, Cappelini ve daha nicesi… Bu modern markaların tümü ülkemizde de satılıyor. Teknolojik, ergonomik ve en yeni tasarıma evinizde yer açın! Onu koruyun çünkü o, geleceğin klasiği olacak.

    5- Evinizi hatırlatan bir melodi var mı?

    Önce iyi bir müzik sistemi gerek. Eve geldiğinizde “Play” tuşuna basacak ve dışarıdan gelen koma seslerini, sirenleri, kargaşayı bastıracak güzel notalar dökülecek hoparlörlerden. Belki evin her yerine yayılacak, hatta banyoya bile… Gelen misafirler sizin tarzınızı bilecek, daha zili çalmadan duyacaklar sizi. Çünkü belki siz de avaz avaz o şarkıyı söylüyor olacaksınız saç fırçasını mikrofon yapıp. Hayatın keyfini çıkarıyor diyecekler. Ve siz gittiğiniz her yere o melodileri taşıyacaksınız. Müzik sizden ve eviniz müzikten hiç ayrılmamalı.

    6- Seyahatlerinizden hatıraları sergileyin

    Farklı kültürlerin izlerini peşinize takın, onları evinizde yaşatmaya devam edin. Etnik eşyalar, dinsel objeler, şans getiren heykeller ya da o romantik kentin en sevdiğiniz binasının küçük bir maketi. Sizin seçimlerinizle, sizin hikayelerinizle ve anılarınızla daha da önem kazanan bu objeler, evinizi diğerlerinden farklı kılacak. Bu esrarengiz rotalar ilham kaynağınız, enerjiniz, renginiz olacak.

    7- Fotoğraflara yer açın

    İster atalarınıza, aile büyüklerine ait eski fotoğraflar olsun, ister bugünün dostları, eşleri, çocukları, teyzeleri olsun, evinizde fotoğraflarınız için köşeler yaratın. Eski fotoğraflar çocuklarınızın ve sizin geçmişinize ışık tutar, aidiyet duygunuzu geliştirir. Hatta bir aile ağacı yapmak da hiç fena bir fikir olmaz bu durumda. Duvarlarınız ve çerçeveleriniz için fotoğraf seçerken hep mutlu anların, keyifli birlikteliklerin fotoğraflarını koyarsanız çevrenizde pozitif bir enerji yaratmış olursunuz. Dostlarınızın eğlenceli fotoğraflarını komik magnetlerle buzdolabınıza asın. Antreler de bu tip fotoğraf köşeleri için ideal olur.

    8- Evinde taze çiçekler olsun

    Kendine çiçeklerle bir dünya yaratmış olan tekstil tasarımcısı Tricia Cuild bakın ne diyor: “Çiçekler hem renk, hem grafik olarak hep etrafımdadır benim. Tazesini bulamazsam yapmasıyla yetinir, o da yoksa derginin birinden kestiğim fotoğrafını tam karşıma yapıştırırım. Birkaç dal zambak bile enerjimi değiştirmeye yeter.”

    Gerçekten de arada renklerini seyredebileceğiniz, yanından geçtikçe hoş kokusuyla sizi gülümsetecek birkaç dal çiçek her zaman evinizde olmalı. Gösterişli aranjmanlar, ilave dal parçaları ve yapraklarla zenginleştirilmiş, süslü buketlerden de bahsetmiyorum. Aksine yalın ve basit düzenlemeler çiçeklerin formunu daha güzel ortaya çıkarır. Aynı çiçekler birbirinden farklı vazolarda farklı etkiler yaratırlar. Hangi boyda kesildikleri, düzenlemenin boyutları ve nereye yerleştirildikleri de önemlidir. Tüm bunlar neşeli, duygusal, romantik ya da huzurlu ortamlar yaratabilirler. Modern, kışkırtıcı ya da gizemli olabilirler. En kasvetli kış günlerinde bile, yaşam, umut ve coşku verebilirler.

    9- Evinizde kitaplarla dolu kütüphane olsun

    Kitaplar, dergiler, gazeteler, ansiklopediler, notlar… Okumaya dair her şey evinizde elinizin altında olmalı. Milano mobilya fuarında da gözümüze takılan devasa kitaplıklara bakılırsa, evdeki okuma köşeleri gitgide büyüyor. “En iyi dostunuzun ekip arkadaşlarına uygun köşeler yaratın! Aradığınız kitapları bulmak için hafta sonlarında kitapçılarda, sahaflarda vakit geçirin, kendi “en güzel kitaplar” listenizi oluşturun.

    10- Lezzetli sofralarınız olsun

    Beklenmedik misafirler için hızlı, lezzetli ve kesinlikle farklı atıştırmalık lezzet listesi de aklınızda olsun. Masanın üzerinde mevsim meyvelerinin tepeleme durduğu bir tabak, kuru üzüm, incir ve cevizlerle dolu bir kâse bulunsun. Çekmecenizde patlamamış mısır son çare olarak saklansın. Kendi evinizde aç kalmayın, civar pizzacılardan da uzak durun… Arada bir misafir olmasa bile, sırf kendi keyfiniz için güzel sofralar kurun, kendinize bir bardak şarap hazırlayın. Ağzınızdaki tat hem sağlığınıza, hem de yaşam tarzınıza yansır. Damakta kalan tatların akılda kalan adı olun!

  • Küçük Evlilik Büyük Sorun

    Küçük Evlilik Büyük Sorun

    Uzmanlar uyarıyor: “Erken yaşta evlilik kesinlikle ağır travmalara ve kalıcı psikolojik rahatsızlıklara neden olur”

    Türk toplumunun kanayan yaralarından biri de erken yaşta yapılan evliliklerdir. Son günlerde kamuoyunda büyük yankı alan bu olgu üzerine, konunun önde gelen uzmanları çok dikkat çekici uyarılarda bulunuyorlar.

    Uzmanlar, toplum tarafından önemli bir sorun olarak görülmeyen erken yaşta evliliklerin, hem çiftleri, hem ailelerini hem de toplumu, hem kısa vadede hem de uzun vadede büyük sorunlarla karşı karşıya bırakacağının altını çizdiler. Uzmanlara göre erken yaşta evlilik Türk toplumunun aile yapısını tehdit ediyor.

    Konuyla ilgili çok çarpıcı tespitlede bulunan Cinsel Sağlık Enstitüsü Derneği (CİSED) Genel Başkanı Dr. Cem Keçe,Türkiye’de yapılan her 4 evlilikten birinin küçük yaşlarda olduğuna dikkat çekerek, artık normalleşen meşrulaşanbu olgunun derhal ortadan kalkması gerektiğini vurguladı.

    Dr. Keçe şunları kaydetti:

    “ERKEN EVLİLİK HAYATTAN ÇALMADIR”

    “Ataerkil ve geleneksel toplum yapısı, erken yaşta evlilikleri normalleştirmiş ve meşrulaştırmıştır. Oysa erken yaşta yapılan evlilikler özellikle kız çocuklarının toplumdaki eşitsiz konumunu pekiştirmekte ve hayat tercihlerini azaltmaktadır. Ruhsal ve bedensel gelişimini henüz tamamlamamış, kendi yaşamının iplerini eline henüz alamamış, haklarını bilmeyen yüzlerce genç kız, ya kendi istekleri ile ya da ailelerinin zorlaması ile evlenmektedir. Toplumun erken yaştaki evlilikler için nedenleri veya mazeretleri her zaman mevcuttur. Bazen yoksulluktan kurtulma isteği, bazen yalnızca bir aidiyet arayışı, bazen mevcut durumda kurtulup daha iyi görülene koşma, bazen köle gibi satılma, bazen “Evde kalırsın, yaşın geçerse kimse seni almaz” gibi yüz yıl öncesinden getirilip halen terk edilemeyen baskılar, bazen bir aşk, bazen de kendini ifade etme isteği, küçük yaşta evliliklerin nedenleriarasındadır.”

    “ERGENLİĞİNİ AŞAMAYAN EVLİLER, SORUNLARLA BOĞUŞUYORLAR”

    “Ülkemizde evlilikler genellikle bir maharet, bir başarı veya bir yetişkinlik hareketi gibi algılanır ve çiftler kararlarını özgürce verirler. Ancak bazen bunun olmadığı evliliklerde olur. Bazen 13–15 yaş arasındaki genç kızlar aileleri tarafından zorla evlendirilmeye çalışılır, bazen de özentiyle genç kızlar evlenmek isterler ve aileleri evliliklerine onay vermediği için evden kaçarlar ve evlendirilmek zorunda kalırlar. Her ne sebeple olursa olsun, erken yaşta yapılan evlilikler yanlıştır. Çünkü halen genç kız olan bu bireyler biyolojik, psikolojik ve sosyal gelişimlerini tamamlamamıştır. Bununla birlikte erken yaşta yaşanan evliliklerde erken hamilelikler sıktır, daha kadın olmadan anne olan bireyler yaşam evrelerini sağlıklı geçirip, sağlıklı bir kişilik yapısı geliştiremezler ve evlilik ilişkilerinde çözümleyici yaklaşımlar gösteremezler. Kendi ergenlik sorunlarını halletmeden önce ebeveyn olan bu tip ailelerin çocukları da sorunlu kişilik yapısına sahip olabilmektedir.”

    “ERKEN EVLİLİK SAĞLIKLI TOPLUM İÇİN TEHDİTTİR”

    “Toplum olarak ilerlemiş bir ülke, iyi koşullarda yaşamını sürdüren insanlar ve mutlu çocuklar beklentimiz var, ancak erken yaşta yaşanan evlilikler bizi bu beklentilerden uzaklaştırmaktadır. Bu noktada hem devletimize hem medyamıza hem ruh sağlığı profesyonellere hem de ailelere çok fazla iş düşmektedir. Evliliğin nasıl bir düzen olduğuna, aile ortamının ne tür şartlara sahip olması gerektiğine ve diğer benzer durumlara açıklık getirilmesi gerekmektedir.

    “18 YAŞ ALTI EVLİLİK YASAKLANMALI”

    Ebeveynlerin çeşitli eğitimlerle görsel ve işitsel medya kullanılarak erken yaşta evlilik, kadın hakları, çocuk hakları, aile içi şiddet gibi önemli konularda bilinçlendirilmeleri gerekmektedir. Aile planlaması hizmetlerinin yaygınlaştırılması, aile planlaması olgusunun topluma daha açıklayıcı bir şekilde yansıtılması, din görevlilerinin günümüz koşullarında erken evliliğin sakıncalarını gerekli yerlerde gündeme getirerek vurgulaması önemli hususlardandır. 18 yaş altındaki evliliklerin yasalarla kesin bir şekilde engellenmesi, özellikle kız çocuklarının eğitime dâhil edilmesi, kadınların ekonomik anlamda özgürlüğünün sağlanması, kadınların iş kurma ve meslek edinmelerinin sağlanması, cinsel istismar, cinsiyet ayrımcılığı ve toplumsal halk sağlığı konularında toplumun bilinçlendirilmesi, ekonomik koşulların iyileştirilmesi gerekmektedir.”

    “EVLİLİK ÖNCESİ EĞİTİM ŞART”

    Evlenmeyi düşünen bireylerin ani kararlar almadan önce uzun bir süre birbirlerini tanımamaları gerekir. Unutulmamalıdır ki erken evlilikler o kişilerin çocukluğundan, gençliğinden ve yaşamından çalınan bir takım özgürlükleri akla getirir. Evlilik öncesi fiziksel tahlilleri zorunlu tutan devlet, evlilik öncesi eğitimi şart koşmalıdır. Evlenmeden önce anne-baba ve eş eğitimleriyle çiftlere sertifika verilmeli ve ancak bu sertifikaya sahip çiftler evlenebilmelidir. Annelik, babalık, karılık veya kocalık bir meslektir ve dünyanın en ucuz mesleği gibi eğitimsiz yapılmamalıdır. Ayrıca hem devletimiz, hem medyamız hem de ruh sağlığı profesyonelleri ilk üç yıl çocuk yapılmaması için kamuoyunda ortak bir bilinç yaratmalı ve çiftlerin birbirlerine alışmaları için zaman tanımalıdırlar. Aslında ne koşulda olursa olsun erken yaşta yapılan evliliklerin sonucu baştan bellidir. Bu evlilikler yeni neslin sağlıksız ve yetersiz bir şekilde gelişmesine neden olmaktadır.”

    “KÜÇÜK YAŞTA EVLİLİK TRAVMADIR”

    CİSED Genel Sekreteri Psikolog Serap Güngör ise küçük yaşta evliliğin çiftler için travmadan başka bir anlamı olmadığına dikkat çekti. Henüz gelişimini tamamlamamış gençlerin evliliğin getirdiği ağır sorumlulukları yüklenmesinin psikolojik travmaların ortaya çıkmasına neden olabileceğini belirten Güngör, çiftler için evlilikten önce yaşanması ve deneyimler kazanılması gereken birçok olgu olduğunu kaydetti.

    Psikolog Güngör şunları kaydetti:

    “Erken yaşta yapılan evliliklerde pişmanlık, öfke, özlem, hayal kırıklığı gibi duygular yoğun bir şekilde yaşanmaktadır. Erken evliliklerde ortaya çıkan sorunlar arasında en çok depresyon, kaygı bozuklukları, fobik problemler, güven problemleri, sağlık ile ilgili problemler ve intihar girişimleri bulunmaktadır. Erken yaş evlilikler erken gebelik ve doğumlara yol açabilmektedir. Fiziksel gelişimini ve ruhsal olgunlaşmasını tamamlayamamış gençler erkenden evlendiklerinde, gebelik ve doğumlarda anne veya çocuğun ölümüne, çocukların sağlıklı bir şekilde gelişimlerini tamamlayamamalarına neden olabilmektedirler. Ayrıca, erken yaş evliliklerinde aile içi sorunlar daha fazla görülmekte, çocuk bakımı ve çocuğu büyütme noktasında çift yeterli bir olgunlukta olamadığından ciddi sorunlar yaşamaktadırlar. Aile içi şiddet ve evlilikten mutlu olamamaları, kadında ve erkekte psikolojik sorunların görülmesine yol açabilmektedir. Bu tür evlilikler kadın için katlanılması gereken bir durum, erkek içinse mutluluğu dışarıda aramak için bir bahane olabilmektedir. Genç karı koca arasındaki sorunlar ailelerini de etkilemekte, aile ve eşler arasında kavgalara, kıskançlıklara, şiddete neden olmaktadır. Bu durum yıpranmış ailelere, mutsuz çiftlere, ortada kalmış ve psikolojik sorunlarla büyüyen çocuklara yol açmaktadır.”

  • Bir kadın olarak spor fotoğrafçılığı Mine Kasapoğlu Puhrer

    Bir kadın olarak spor fotoğrafçılığı Mine Kasapoğlu Puhrer

    Olimpiyat fotoğrafçılığının bilinmeyen yanları

    Londra Olimpiyatları’nın resmi fotoğrafçısı Mine Kasapoğlu Puhrer, ‘en iyi kare’yi yakalamak için mücadele eden fotoğrafçıları anlattı. ‘Olimpik bir spor’ olarak fotoğrafçılığın ince ayrıntıları…

    Londra 2012 Olimpiyatları’nda resmi fotoğrafçıyım. Görevim Türk Milli Takımı’nı takip etmek ve olimpiyatların en heyecanlı anlarını görüntülemek. Belki de dünyanın en büyük spor organizasyonunda fotoğraf çekmeye çalışırken basın çalışanı ve fotoğrafçı olarak bizler de ister istemez bir yarış içinde oluyoruz. Zamanla, birbirimizle, trafikle, ekipmanımızla… Olimpiyatlar biz fotoğrafçılar için de bir yarış. Eğer fotoğrafçılık bir ‘olimpik spor’ olsaydı, acaba hangi dallarda madalya verilirdi? Yakalaması en zor fotoğraf, en klasik fotoğraf, fotoğraflarını basına en hızlı veren fotoğrafçı, en kısa zamanda lens/kart/pil değiştirme, en ağır ekipmanla koşu yarışı ?

    Olimpiyatların sloganı ‘Citius, Altius, Fortius’ yani ‘daha hızlı, daha yüksek, daha güçlü’. Olimpizmin en önemli uç değerleri ise arkadaşlık, mükemmellik ve saygı. Olimpiyat fotoğrafçılarına madalya yok tamam ama olimpiyat ruhu acısından fotoğrafçılığı bir ele alalım, bakalım.

    Mine Kasapoğlu Puhrer kimdir ?

    Profesyonel fotoğrafçı, milli snowboardcu ve snowboard milli takım antrenörü. Koç Özel Lisesi’nden 1995 yılında mezun oldu. 1999’da Pennsylvania’da Gettysburg College’den ve 2003’te Paris’te Speos Photographic Institute’ten mezun oldu. 2000 senesinden beri fotoğraf çekiyor. 2007’de Apple profesyonel fotoğrafçılarından biri seçildi. Uluslararası düzeyde spor fotoğrafçılığı yapıyor. 2002 Salt Lake Olimpiyatları’nda organizasyon komitesi resmi fotoğrafçısı olarak çalıştı. 2004 Atina, 2006 Torino, 2008 Beijing Olimpiyatları’na fotoğrafçı olarak katıldı.
    Vancouver 2010 Kış Olimpiyat Oyunları’nda ve ilk defa düzenlenen Singapur 2010 ve 2012 Innsbruck Kış Gençlik Olimpiyat Oyunları’nda Uluslararası Olimpiyat Komitesi’nin fotoğrafçı kadrosunda yer aldı. Spor dışında backstage ve portre de çekiyor. Türkiye ’de en çok Vogue Türkiye dergisi ile çalışıyor.
    www.minekasapoglu.com

    Bir kadın olarak spor fotoğrafçılığı Mine Kasapoğlu Puhrer | 21

    Daha hızlı: Citius

    Benim ilk Olimpiyatım olan 2002 Salt Lake’te hâlâ çoğu spor fotoğrafçısı film kullanıyordu. Çektikleri filmleri yıkamaya veriyor, saatler sonra geri alıyor ve tarayıp yolluyorlardı. 90’larda mail daha yokken posta ile gidermiş gazetelere spor fotoğrafları. Artık fotoğrafçılar fotoğrafı çekiyor, bir düğmeye basıp fotoğraf hakkında ses kaydıyla bilgi veriyorlar, kartlarını bilgisayarlarına takıyorlar, çektikleri fotoğrafların hepsi neredeyse anında bambaşka şehirde olan bir editörün bilgisayarına geliyor, editör en iyi kareleri seçiyor ve fotoğraf altlarını yazıyor ve fotoğraflar çekildikten saniyeler sonra gazetelerin ve haber ajanslarının kullanmasına hazır oluyor.

    Altius

    Daha yüksek: Altius

    En iyi spor fotoğraflarını çekebilmek için fotoğraf makinenizin teknolojinin en yüksek noktasında olması gerekir. Makinenizin saniyede çektiği kare sayısı, nemleme ayarlarının kalitesi ve düşük ışıkta verdiği performans çok önemlidir. Uzaktaki aksiyonu yakınlaştıran telefoto lensler kullanırız. Futbol maçlarında kenarda köşede bu koca lenslerle çalışan arkadaşlarımı görebilirsiniz. Ben bu sene Canon’un yeni makinesi D1X’i kullanıyorum ve şu ana kadar kullandığım bütün makinelerden çok farklı, çok kaliteli. Mesela 100 metre finalinde bu makineyi kullanacağım. Bitiş çizgisinin karsısında olacağım. Sporcular bitiş çizgisine daha gelmeden önce basacağım deklanşöre. Saniyede 12 kare çekebileceğim.

    Daha güçlü: Fortius

    Profesyonel spor fotoğrafçılığı maalesef biraz da hamallık gerektiriyor. Lensler çok ağır ve fotoğrafçılar üzerlerinde minimum üç, dört lens bulundururlar. Lens değiştirecek vakitleri olmadığından üzerlerinde minimum iki veya üç de gövde ile dolaşırlar. Fotoğrafçı olmak için de insanın güçlü olması lazım. Neredeyse 30–40 kg ağırlıkla bütün gün koşturuyoruz. Hiçbirimizin asistanı yok. Günde defalarca kere bütün o ekipmanı güvenlikten geçiriyor, kilometrelerce de yürüyoruz. Çektiğimiz fotoğraflar için gerçekten çalışıyoruz diyebilirim.

    Spor Fotoğrafçılığının olmazsa olmazları

    SAYGI
    Fotoğrafçılar arasında yazılı olmayan çok güzel kurallar var, birbirine saygı ve dayanışma var. Kaç senedir büyük spor organizasyonlarını fotoğraflıyorum ve şu ana kadar bir lens kapağım bile kaybolmadı. Binlerce dolarlık takım öylece yerlerde durur fotoğrafçı bir yere kadar gidip gelirken ve kimse dokunmaz. Fotoğrafçılar arasında bir de hiyerarşi vardır ayrıca. Bazı seçkin haber ajanslarının fotoğrafçıları ve senelerdir bu işi yapan fotoğrafçılar saygı görürler.

    ARKADAŞLIK
    Rekabet içinde olsak da, fotoğrafçının derdinden fotoğrafçı anlar. Açılış töreninde yepyeni makinemin nemleme ayarlarında bir bozukluk oldu. Ne yapacağımı şaşırdım. Neyse ki yanımda Porto Rikolu bir fotoğrafçı durumumu fark edip bana yedek makinesini ödünç verdi. Bütün açılışı onun makinesi ile çektim. Bir şey gerektiğinde, bir sorum olduğunda hep yanımdakilere danışırım ve genellikle iyi niyetli cevaplar alırım. Olimpiyat ruhu belli ki biz fotoğrafçıları da etkiliyor.

    MÜKEMMELLİK
    Fotoğrafçılık, mükemmel bir kareye doğru giden uzun bir engeller zinciridir. O engelleri ancak istek, deneyim ve konsantrasyonla tek tek aşıp amaca ulaşabilirsiniz. Spor fotoğrafçılığı da sporun kendisine çok benzer bu açıdan. Sonunda o mükemmel kareye ulaşmak biz fotoğrafçılara birer altın madalya almışız hissini verir.

    Bir kadın olarak spor fotoğrafçılığı
    1.5 yaşında bir kızım var. O da benimle Londra’da. Singapur Gençlik Olimpiyatları’nı çekerken ona hamileydim. Innsbruck Gençlik Kış Olimpiyatları’nı çekerken 11 aylıktı. Ben fotoğraf çekerken o karlarda oynadı. Londra, ilk gerçek olimpiyatı. Ben fotoğraf çekerken bütün gün babasıyla o park senin bu müze benim Londra’yı geziyorlar. Spor fotoğrafçılarının yüzde 99’u erkek. Kadın olarak bu işi yapmanın bir dezavantajını görmedim ve bana kalırsa avantajları da var. Boyum kısa olduğundan diğer fotoğrafçı arkadaşların önüne geçebiliyorum mesela. Daha önemlisi seyirciler ve sporcular bence kadınlara daha çok duygu gösterebiliyorlar diye hissediyorum. Kadınların fotoğrafçılıktaki gücü karsısındakinin bir kadına kendinden daha çok şey gösterebilmesi, paylaşabilmesi. Bazen bir sporcu ile beraber duygulanıyorum, gözümden yaşlar gelirken çektiğim fotoğraflar oluyor. Duygu yüklü bir iş, herşeye de hazır olmak lazım. Spor tarihini belgeliyoruz sonuçta.

    Mine Kasapoğlu Puhrer

    Kaynak : Radikal

  • UçukMavi

    UçukMavi TazeGeldi…

    Bu blog’la Mavi dışarı, herkes içeri!

    NEDİR ?

    UçukMavi.com; moda, müzik, sanat, tasarım ve fotoğrafın güncel hayata karıştığı yeni bir adres. Mavi’nin “Kafana Göre” konseptiyle sergilediği duruşu, en samimi ve hızlı şekilde paylaştığı, blue jean/moda/pop kültür üzerinde düşünen, yaratan, kendisini tek bir alanla asla sınırlamayan bir moda blog’u.

    İÇİNDE NE VAR ?

    Blue Jean kültüründen ilham alan UçukMavi’de kişisel stil her zaman ön planda; bu yüzden sokaklar mercek altında. Blog, Mavi’nin iç dünyasını dışarı taşırken, bir yandan da gözünü markanın ilgiyle takip ettiği kişilere, mekanlara, olaylara çeviriyor. Yeni yüzler keşfediliyor, eski yüzler hatırlanıyor.

    NEDEN FARKLI ?

    UçukMavi modayı, özgün, samimi, deneysel bir duruşla hayata karıştırıyor. Yaratıcılığın sınır tanımadığına inanıyor, alışılmış şekillerle pek de ilgilenmiyor. Bir makyöre fotoğraf makinesini, bir ressama makyaj fırçasını uzatabiliyor. Bir kavrama, olaya ya da kelimeye bambaşka bir açıdan bakabiliyor.

    EN TAZE POSTLAR

    İzzeddin Çalışlar’ın “Blucin Açılımı” yazısı, moda editörü Esra Başıbüyük’ün kamera arkasına geçtiği “Kalbimden Çıkan Mavi” moda çekiminin yanı sıra, “Giyinmeye Nereden Başlarsın?” ve “Mavi ile İyi Gider” köşeleri blog’da görülebilir.

    www.ucukmavi.com