Etiket: fazla kilo

  • Bayram sonrası diyet

    Bayram sonrası diyet

    Kurban Bayramı boyunca alınan fazla kiloların diyetle verilmesi için uzmanlar uyarılarda bulunuyor.

    Özel Medicana Konya Hastanesi Beslenme ve Diyet Uzmanı Mine Bilge, sağlıklı beslenme düzenine geri dönüp fazla yormadan olabildiğince çok enerji harcayarak vücudumuzu yenileyebileceğimize dikkat çekti. Bilge, “Tatil dönüşü sebze ve yoğurt ağırlıklı beslenme sizi hemen dengeler.

    Öğle ve akşam yemeklerinizi bir kaç gün sebze, yoğurt, bol salata ve tam buğday ekmeği olarak tüketmeye çalışın. Yemekleri lezzetlendirmek için fazla miktarda yağ kullanmak zorunda değilsiniz, lezzet ajanlarınızı değiştirmeye çalışın. Kimyon, kişniş, kırmızı biber, tarhun, fesleğen gibi baharatlar yemeklerinize lezzet verirken sizin de canlanmanızı sağlayacaktır. Hareket hayattır, her zaman her yerde olabilecek maksimum düzeyde hareket etmeye çalışın.

    Günde yarım saat veya haftada 3 gün 1’er saat yürüyüş yapmayı ihmal etmeyin. Adım sayarlar bu konuda size destek olabilir, 10 bin adım sizi formda tutacaktır. Yedikçe daha da fazla yemenize neden olan tatlıyla aranızda olan bağınızı kesin, bayramda ikramlara reddedemediyseniz artık tam sırası. Hayır demeyi öğrenmelisiniz. Tatlı yerine meyve tüketin. Mevsim meyvelerini tercih ederken aynı zamanda çeşitlendirerek her türlü mineral ve vitaminlerden faydalanmaya çalışın. Posa alımınızı artırmak için meyveleri kabukları ile tüketirseniz ve aynı zamanda toz tarçın ve biraz zencefil serperseniz meyvelerin sizi daha tok tutacağını fark edeceksiniz. Her gün en az 8-10 bardak su için. Günde 2 bardak tarçınlı, karanfilli metabolizmanızı hızlandıran yeşil çay tüketmeyi unutmayın” dedi.

    Tüketim sıklığı artan kırmızı etin lif içeriğinin düşük olması nedeniyle kabızlık sorunu yaşanabileceğini kaydeden Bilge, “Posa içeriği yüksek olan yeşilliklerin tüketimini artırın, tam tahıllı ürünler tercih etmeye çalışın. Probiyotik tüketiminizi artırın. Sindirime ve bağırsak hareketlerine yardımcı olan yararlı bakteriler içeren probiyotikler ile zenginleştirilmiş yoğurt ve doğal probiyotik kaynağı kefir veya saşe formdaki probiyotikleri kendiniz ekleyerek hazırladığını süt veya yoğurdu tüketmeye çalışın” diye konuştu.

    Özel Medicana Konya Hastanesi Beslenme ve Diyet Uzmanı Mine Bilge, 2 günlük yenilenme diyetini şu şekilde açıkladı; sabah kalkınca 1 bardak sıcak su, 1 dilim elma, 2 dilim limon, 1 adet çubuk tarçın. Kahvaltı, 1 adet yumurta ve 2 yemek kaşığı lor peyniri ile hazırlanmış domatesli maydanozlu omlet, 1 dilim tam buğday ekmeği, 2 adet kuru kayısı, dilediğiniz kadar domates, salatalık, yeşillikler, 1 bardak yenileyici kür. 2 saat sonra 1 yemek kaşığı kuru yaban mersini, 4-5 parça ceviz. Öğle, 1 kase sebze çorbası, 120gr ızgara tavuk veya balık eti, közlenmiş patlıcan-biber salatası (1 tatlı kaşığı keten tohumu eklenmiş), 1 bardak yenileyici kür. 3 saat sonra, 2 kaşık yulaf ezmesi, 1 adet probiyotik yoğurt, 2 adet kuru kayısı, 1 bardak yenileyici kür. Akşam, 1 yemek kaşığı yağ ilave edilerek hazırlanmış 1 küçük boy patates, nane, maydanoz, sarımsak ve bol soğanlı zeytinyağlı kereviz yemeği, 1 adet probiyotik yoğurt, bol yeşillikli salata (elma sirkesi eklenmiş), 1 bardak yenileyici kür. 2 saat sonra, 1 orta boy toz tarçınlı elma, 1 çay bardağı kefir. Yenileyici kür, 2 adet yeşil elma, 2 parça karanfil, 2 adet çubuk tarçın, 4-5 top karabiber, 1 tatlı kaşığı rooibos, bir tutam adaçayı. Hazırlanışı, bir litre suya, iki elma, dört karanfil, iki parça zencefil, iki çubuk tarçın ve dört top karabiberle beş dakika kaynatılır. Ateşi kapatıp bir tatlı kaşığı rooibos ve bir tutam adaçayı ile dört dakika demlenir ve süzüp soğutularak içilir.

  • Sağlıklı diyet için

    Sağlıklı diyet için

    Hepimiz, pardon çoğumuz, fazla kilolarımızdan ve yağlarımızdan şikayetçiyiz. Elimizden geleni yapıyor, yine de istediğimiz sonuca ulaşamıyoruz…

    Bunun anlamı belli: Demek ki kurallara sadık kalmıyoruz. Uzman Diyetisyen Serkan Tutar’dan sağlıklı diyetin sırlarını öğrendik…

    1 Light ürün diye sınırsız tüketmeyin: Light ürünler de kalorisiz değildir. Bu ürünleri normalden fazla tüketmek kilo vermek yerine daha da şişmanlamaya neden olabilir.

    2 Beyaz ekmek yerine tam tahıl ekmeği tüketin: Tam tahıl ekmeğinin kalori miktarı, beyaz ekmeğinkinden çok da farklı değil aslında. Ama sağladığı tokluk süresi daha uzun.

    3 Düzenli uyuyun: Belirli saatte uyumak ve uyanmak, vücut saatini düzenli çalıştırır. Bu da metabolizma hızının düşme tehlikesini önler. Ve gün içinde uyumayın. Hele de tok karnınaysanız. Çünkü bu şekilde metabolizma hızınızda ciddi düşüşler olabilir.

    4 Kahvaltıyı atlamayın: Kahvaltısız başlayan gün, kaybedilmiştir. Uyandıktan sonraki bir saat içinde kahvaltı yapın ki metabolizmanız düzenli çalışsın.

    5 Kahvaltıda doğru seçimler yapın: Kahvaltı günün en önemli öğünü olduğu için tüketilen besinlerin içeriğine dikkat etmek gerek. Peynir, ekmek, domates, salatalık, yeşillik, 4-5 zeytin ve yumurta en sağlıklı kahvaltı öğünü. Reçel, krema, bal ve kaymak gibi besinlerden uzak durmalı. Çünkü bunlar hem fazla enerji verir hem zayıflamayı zorlaştırır.

    6 Atıştırmalıkları unutmayın: Zayıflamak için atıştırmalıklar şart. Önemli olan doğru zamanda doğru atıştırmalığı seçmek: Şekerli besinler, kek, pasta, çikolata yerine kuruyemiş, kuru meyve, ekmek, peynir, yoğurt, ayran ve meyve tercih edin.

    7 Öğle yemeğinde protein alın: Kırmızı et ve beyaz eti öğle yemeğinde tercih edin ki gün boyunca tok kalın. Lif içeriğinin fazla olması ve midede uzun süre kalması nedeniyle et ve türevlerini akşam yemeğinde mümkün olduğunca tüketmeyin.

    8 Bağırsak hızlandıran besinleri tüketin: Kilo kaybının düzenli olması için bağırsakların iyi çalışması lazım. Bağırsak sisteminde oluşabilecek hasarlar kilo vermeyi anında durdurur. En iyisi, bağırsak hızlandıran günkurusu, kuru siyah üzüm, kuru incir ve yaban mersini yemek.

    9 Egzersizi yaşam biçimi haline getirin: Sağlıklı beslenme gibi egzersiz de belirli bir süreç gibi görülmemeli, hayatın her alanında olmalı. Egzersize zamanınız yoksa en mantıklı seçim daha fazla yürümektir. Dünya Sağlık Örgütü’ne göre günde 10.000 adım atmalıyız.

    10 Etiket bilgisi edinin: Hazır besin tüketimi her geçen gün artmakta. Bu kadar çok çeşit arasından kendiniz için doğru olan ürünü seçebilmek için, etiket okuyun. Ürünlerin üzerinde yer alan light, yarım yağlı, yağsız, şekersiz gibi ibarelerin ne anlama geldiğini bilmeli, besinlerin içeriğindeki yağ, protein, karbonhidrat, şeker miktarını incelemelisiniz.

    11 Tok karnına alışverişe çıkın: Uzun süre aç kaldığınızda tüketeceğiniz besinin miktarı ve içeriği artar. Aç karnına alışverişe gittiğinizde de özellikle şekerli besinlere daha fazla yönelirsiniz. Bu yüzden alışverişe tok mideyle çıkın.

    12 Öğünde protein kaynağı bulundurun: Özellikle ana öğünlerde herhangi bir protein kaynağı olsun ki kilo verme hızınız artsın. Sebze yemeklerinin yanında yoğurt, ayran veya cacık tüketin. Ana öğünde sadece salata yiyecekseniz içine peynir, tavuk veya balık ekleyin.

    13 Posalı besinleri tercih edin: Posa içeriği yüksek olan besinleri tüketirseniz hem daha az yersiniz hem uzun süre tok kalırsınız. Sebze, kurubaklagil, salata, tam tahıllı ekmek ve meyve tüketimine özen gösterin.

    14 Tek gıda almaktan kaçının: Tek besinle zayıflamaya çalışmak diyette başarısızlığa yol açmakla kalmaz, vitamin ve mineral yetersizliği de doğurur. Üstelik kısa süre sonra diyet, sizin için işkence haline gelebilir.

    15  Buzdolabınızı light yapın: Zayıflamak için önce buzdolabınızı zayıflatın. Tam yağlı ürünler yerine, light ürünleri seçerseniz günlük 200 kalori daha az alırsınız.

    16 Yemekten önce su için: Yemeklerden önce su içmek, mide hacmini doldurur ve daha az yemeyi sağlar. Öğün öncesi içilen 1-2 bardak su, yemekte 100-150 kalori daha az almanız demektir.

    17 Her gün tartılmayın: Diyette başarı, uzun vade gerektirir. Her gün tartıya çıkıp kilo vermeyi beklemek hayal kırıklığına neden olabilir. Haftanın belirli bir günü, aç karnına ve aynı kıyafetle tartılmak daha doğru.

    18 Tarçın ile tatlı isteğini bastırın: Tarçın tüketmek, tatlı isteğini bastırmanın en kolay yolu. Kan şekerini dengeleyen tarçını çay, yoğurt veya salataya ekleyebilirsiniz.

    19 Ekmeksiz diyet yapmayın: Ekmeğin içindeki maya, sinir sistemini rahatlatır, böylece daha rahat diyet yapmanızı sağlar. Ekmek tüketmediğinizde, sinir sisteminiz bundan olumsuz etkilenecektir. Bu yüzden ekmeksiz diyet, genelde başarısızlıkla sonlanır.

    20 Yumurtanın tokluk verdiğini unutmayın: Herhangi bir sağlık probleminiz yoksa mümkün olduğunca sabah kahvaltılarında yumurta tüketin. Yumurta hem en kaliteli protein kaynağıdır hem de tok tutarak kolay kilo vermeyi sağlar.

    Kaynak : Posta

  • Fazla Kilolar Kemik Erimesine Neden Oluyor!

    Fazla Kilolar Kemik Erimesine Neden Oluyor!

    Vücutta pek çok sistemi olumsuz etkileyen obezite, kemiklerde de önemli hasarlara neden olabiliyor.

    Aşırı kilolu insanların kemiklerinde yağ hücreleri oluşuyor ve bu durum kemikleri daha kırılgan hale getiriyor. Ortopedi ve Travmatoloji Bölümü’nden Op. Dr. Arda Çınar, obezite ve kemik sağlığı ilişkisi hakkında bilgi verdi.

    ŞİŞMAN İNSANLARDA KEMİK KIRIĞI RİSKİ ARTIYOR

    Obezite ve osteoporoz (kemik erimesi) günümüzde gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin en önemli sağlık sorunları arasında yer almaktadır. Obezite, genel olarak bedenin yağ kütlesinin yağsız kütleye oranının aşırı artması sonucu boy uzunluğuna göre vücut ağırlığının istenilen düzeyin üstüne çıkmasıdır.

    Osteoporoz ise kemik kütlesinde azalma ve kemik dokunun mikro-mimarisinde bozulma sonucu kemik kırılganlığının ve kırık riskinin artması ile karakterize sistemik bir iskelet hastalığıdır. Birkaç sene öncesine kadar obezitenin kemik mineral yoğunluğu üzerinde olumlu bir etki oluşturduğu kabul edilse de, yapılan son araştırmalarla bunun doğru olmadığı görülmektedir.

    KEMİKLERİN İÇİNE YAĞ GİZLENİYOR

    Obezitenin iskelet yapısı üzerindeki olumsuz etkisi kemik oluşumundan sorumlu olan kemik iliği hücrelerinin yerini yağ hücreleri geçmesi ve kemiğin gücünü kaybetmesi olarak özetlenebilir. Aşırı kilolu ve osteoporozu olan kişilerde kemik iliği yağ oranı normalin çok üzerinde çıkması bu durumla açıklanmaktadır. Bu durum kalça kemiği ve omurga kemiklerinde yapılan radyolojik taramalarda kemik yoğunluk değerlerinin düşmesi ile sonuçlanmaktadır. Bu da kemikte güç kaybına, kırık oluşma riskinin artmasına yol açmaktadır.

    Kemik erimesini önleyen besinler

    KADINLARDA DAHA FAZLA GÖRÜLÜYOR

    Menopozdan sonra görülebilen postmenopozal kemik erimesinde, obezitenin kemik mineral yoğunluğuna etkisi araştırılmaktadır. Ancak günümüzde yapılan bilimsel çalışmalarda aşırı kilolu kişilerde yüksek oranda yaşa göre kemik yoğunluğu azalması olduğu görülmektedir.

    Ayrıca hareketsiz yaşam şekli bulunan kadınlarda kemik mineral yoğunluğu kayıpları için risk taşımaktadır. Özellikle aşırı kilolu olanlarda fiziksel aktivenin azlığı kemikler üzerinde büyüme hormon düzeyinde azalışa neden olarak kemik mineral yoğunluğunun devamını engellemektedir.

    Bununla birlikte obezite, oluşan yeni kemiklerin dokusunda daha fazla yağ hücrelerinin bulunmasına ve daha kırılgan bir yapıya sahip olmasına neden olmaktadır. Bu şaşırtıcı sonuç için çesitli mekanizmalar suçlanmaktaysa da sonuç olarak kemiğin osteoklastik ( kemiği eriten) aktivitenin artışı oluşan yağ dokusunun kemik iliğinde daha fazla yer aldığı hipotezini ortaya koymuştur.

    TEDAVİ İÇİN ÖNCELİKLE OBEZİTE KONTROL ALTINA ALINMALIDIR

    Dünya Sağlık Örgütü tarafından osteoporoz için altın standart olarak kabul edilen yöntem DEXA (kemik ölçümü) ve kırık varlığı/yokluğunun birlikte değerlendirilmesidir. DEXA ile kemik mineral yoğunluğu (KMY) ölçülür. Bu sayede osteoporozun tanısal kriterleri sağlanır.

    Obezite tanısı, kabaca vücut kitle indeksi denilen ve kişinin kilosu ile boyunun ölçümü ile yapılan değerlendirme sonrası konulmaktadır. Tedavide öncelikle obezitenin kontrolü gerekmektedir. Sonrasında da kemik ölçümü değerleri tedavi sınırının altında ise ilaç tedavisi uygulanır. 40 yaş üzeri sırt kaslarını değerlendirme ve sırt kaslarını güçlendirici egzersizler, dik duruş egzersizleri ve bel kemiği ile ilgili destek kullanımı yararlı olabilmektedir.

  • Fazla meyve kilo aldırıyor

    Fazla meyve kilo aldırıyor

    Yaz mevsiminde vücudun su ihtiyacını karşılaması ve şeker dengesini düzenlemesi için meyveyi tavsiye ettiklerini ancak aşırı tüketimin kiloya neden olduğunu ifade eden Kütük, şöyle devam etti:

    MEYVEYİ YEMEKTEN SONRA YİYİN

    “Yazın öğünlerin sadece meyve ile geçiştirilmesi oldukça yanlıştır. Meyvenin ana yemek yerine, yemekten sonra yenmesi gerekir. Mesela sadece karpuz ile öğün geçiştirmek yanlıştır, fazla meyve yemek kilo artışına neden olmaktadır.

    Karbonhidrat ve şeker açısından zengin olan meyveler hareketsiz kalınması sonrasında vücutta yağa dönüşmektedir. Bu da aşırı kiloları beraberinde getiriyor. Aynı şekilde yazın geç saatlerde yemek yenmesi de kilo alınmasını etkiliyor. Yatmadan en az iki saat önce kalorisi düşük gıdalar tüketilmeli. Yemek sonrasında çay içilecekse beraberinde herhangi bir gıda tüketilmemelidir.”

    Hava sıcaklığının artmasıyla bol sıvı alınmasına da dikkat edilmesi gerektiğini belirten Kütük, sıvı alınan kaynakların önemli olduğunu ifade etti. Sıcaklarda terlemeyle sıvı ihtiyacının arttığına dikkati çeken Kütük, “Sıvı aldığımız ana kaynak çözücü, saf, doğal ve katkısız su olmalıdır. Günlük 2,5 litre su tüketilmesi gerekiyor. Bunun yanında ayran, kefir, taze sıkılmış meyve suları gibi sağlıklı tercihler yapmamız gerekir. Yaz aylarında artan meyve ve sebze seçenekleri de sıvı ihtiyacını sağlamaya yardımcı olur” diye konuştu.

    SÜTLÜ VE MEYVELİ TATLILAR ÖNERİLİYOR

    Kütük, enerjisinin yüksek olması sebebiyle kızartılmış şerbetli tatlılardan uzak durulması uyarısında bulunarak, sütlü tatlılarla hem kan şekerinin daha rahat kontrol altında tutulmasının sağlanacağını hem de yüksek enerji alınmasının önüne geçileceğini belirtti.

    Yazın mümkün olduğu kadar tatlı tüketimini en aza indirmek gerektiğini ifade eden Kütük, “Yenildiği taktirde tüketim sıklığına ve miktarına dikkat etmek, lokma ve tulumba gibi ağır tatlılar yerine sütlü ve meyveli tatlıları tercih etmek daha sağlıklı olacaktır” dedi.

  • Diyet Yapmanın Doğurganlığa Etkisi

    Diyet Yapmanın Doğurganlığa Etkisi

    Fazla kilo veya yanlış beslenmeden kaynaklanan aşırı kilo kayıplarının yumurtlamayı olumsuz etkileyeceği gerçeği göz ardı edilmemeli…

    Tek tip diyetler; hormonal dengeyi bozarak, yumurtlamayı durdurabilir. Uzmanların önerilerine kula verirsek; yumurtlamanın sağlıklı olabilmesi için en ideali 36-38 beden olmak.

    Beslenme tarzı doğurganlığa nasıl etki eder?

    Hamile kalma süreci bazılarımız için sancılı bir dönem olabiliyor. Özellikle son yıllarda çoğu kadın hamile kalmakta zorlanıyor ve mikro enjeksiyon sistemi ile hamile kalmaya çalışıyor. Bunun nedeni; hormonal dengesizliğin yanında yoğun ve stresli bir iş ya da aile hayatının içinde bulunmak. Aşırı stres maalesef ki hormon salınımını direkt etkiliyor. Bunun yanında; hızlı hayat koşullarına ayak uydurmaya çalışırken yeterli ve dengeli beslenememek de doğurganlığı etkileyen çok önemli bir faktör. Ayak üstü ya da fast foodlarla geçiştirilen beslenme tarzı nedeniyle, vücut birçok besinden mahrum kalıyor. Yeterli vitamin, mineral ve kaliteli protein alamamak; hormonların düzenli ve yeterli çalışmasını engelliyor.

  • Diyete Ara Vermek Daha Fazla Kilo Aldırıyor!

    Diyete Ara Vermek Daha Fazla Kilo Aldırıyor!

    Fazla kilolarından kurtulmak için diyet yapan birçok kişi bazen bu durumun diyete etkisinin olmayacağı düşüncesiyle diyetini bozuyor. Oysa uzmanlar bu durumun kilo vermekten çok kilo alma nedeni olduğu uyarısında bulunuyor…

    Özel Konya Farabi Hastanesi beslenme ve diyet uzmanı Hilal Acar, diyete ara verip tekrar başlamanın zayıflamak yerine daha çok kilo alınmasına sebep olacağını vurguluyor.

    Acar’a göre, zayıflamak için yapılan yanlışların telafisi zahmetli bir süreci kapsadığı gibi psikolojik olarak da kişileri yıpratıyor. Diyete ara vererek hızla verilen kiloları aynı hızla geri almak yerine kilo vermeyi uzun bir sürece yaymak daha sağlıklı ve kalıcı bir yöntem.

    Kısa sürede kilo kaybı sağlayan sağlıksız zayıflama yöntemlerine aldanmamak gerektiğini belirten Hilal Acar “Uygulanan zayıflama diyetleriyle vücudumuzda yağ kaybının yanında kas kayıpları da gerçekleşir.

    Bu da metabolizma hızımızın yavaşlamasına neden olur. Yavaşlayan metabolizma hızıyla birlikte diyeti bıraktığımızda vücut hızlı bir şekilde yağ depolamaya başlar ve ani kilo artışları olur.

    Vücudumuzdaki kilo alıp verme döngüsü hem metabolizmamızı hem de psikolojimizi olumsuz etkileyecektir.” diyor. Fazla kilolardan kurtulmak için ne şok diyetlere, ne zayıflama haplarına ne de aşırı egzersizlere ihtiyaç olduğunu ifade eden Hilal Acar şunları tavsiye ediyor:

    Diyete başlarken kararlı olun. Amacınız sadece kilo vermek olmamalı. Hızlı verilen kiloların hızla geri alındığını aklınızdan çıkarmayın. Bu yüzden haftada 1 kilodan daha fazla kilo kaybetmeye çalışmayın.

    Sağlıklı kiloyu korumak, kilo vermekten daha önemlidir. Anlık yeme isteklerine “dur” diyerek yaşam tarzınızda ve beslenme alışkanlıklarınızda yavaş ve kalıcı değişiklikler yapmak, sağlıklı kilonun korunması için gereklidir.”

    Kilo Kontrolü İçin Öneriler

    Az ve sık beslenin. Günde en az 5 öğün yemek tüketin. Düzenli egzersiz yapın. Tek çeşit beslenme düzeni yerine gün içerisinde 4 besin grubundan (tahıl, sebze-meyve, et, süt) almaya özen gösterin

    Bol su içmek metabolizma hızını arttırır. Bu nedenle günde 10-12 bardak su için. Sebze-meyveler ve kuru baklagiller gibi posalı besinler metabolizma hızını arttırır, aynı zamanda tokluk hissi verir. Açlık duygusunu yenmek için gün içerisinde mutlaka tüketilmeli.

    Bir öğünde fazla miktarda kaçırdıysanız diğer öğün hafif şeyler yiyerek telafi edin. Yemekleri sağlıklı yöntemlerle (haşlama, ızgara, fırında pişirme vb.) pişirin. Kızartma ve kavurmalardan uzak durun.

    Kadınlar Alışverişte Ortalama 385 Kalori Yakıyor

    İngiltere’de yapılan bir araştırmaya göre, kadınlar alışveriş yaparken 385 kalori yakıyor ve haftada ortalama 2,5 saatlerini bu iş için harcıyor. Debenhams mağazaları tarafından yaptırılan ve 2 bin deneğin katıldığı araştırmaya göre, alışverişte yılda toplam 250 kilometreye yakın yol kat eden kadınların çoğu alışveriş gününün sonunda kendilerini spor salonunda egzersiz yapmaktan daha yorgun hissettiklerini belirtiyor.

    Kadınların alışveriş sırasında ortalama 4,7 km yol kat etmelerine ve mağazaları taramak için haftada 2,5 saat harcamalarına karşın, erkekler ortalama 2,4 km yol kat ediyor ve haftada 50 dakika sarf ediyor.

    Kadınlar alışveriş sırasında doktorların tavsiye ettiği günlük 10 bin adımın 7 bin 305 adımlık kısmını yürümüş oluyor. Haftada iki kez alışveriş yapan kadınların, ayda 2 kiloya yakın kilo kaybetmelerini sağlayacak kadar egzersiz yapmış gibi olacakları hesaplanıyor.

    Araştırmacılar, 3 saatlik bir alışverişin 495 kalorilik bir hamburgeri, iki saatlik alışverişin de 283 kalorilik kremalı bir kahveyi yakabileceğini hesaplıyor.

  • Sağlıklı şişmanlık hayal mi gerçek mi?

    Sağlıklı şişmanlık hayal mi gerçek mi?

    Baştan söyleyelim: Bu haber “Şişmanlık iyidir” gibi bir iddia taşımıyor. Sadece her kilolu insanın aynı olmadığını anlatmaya çalışıyor. Üstelik son yıllarda yapılan pek çok yeni araştırma, bu görüşü destekliyor ve bilim adamlarını şaşırtıyor.

    Dünyanın obeziteyle mücadele ettiği, “Salgın” denen soruna karşı devletlerin devreye girdiği bir dönemdeyiz. Öyle ki birkaç kilo fazlayı bile tüm sorunlarımızın kaynağı gibi görmeye başladık.

    Öte yandan otoriteler tüm fazlalıklardan kurtulmak gerektiğine işaret ederken son zamanlarda cılız ama kararlı itirazlar da yükselmeye başladı. Peki ne diyor o karşıt tezler ve bilimsel araştırmalar? En başta “Tartıda görülen kilo tek başına kişinin sağlığıyla ilgili bilgi vermez” diyor.

    “Kilonuz ne olursa olsun eğer fonksiyonel olarak fit durumda iseniz daha uzun yaşarsınız” diyor. “Evre 1 obezlerde bile her nedenden ölüm oranları normal kiloda olanlarla aynı” diyor… Çıkan sonuçlara şaşırdınız mı? Biz de şaşırdık ama bu sonuçları görmezden gelmeyi seçmek yerine tercihimizi irdelemekten yana kullandık. İşte Liv Hospital Ulus Fat&Fit Programı Koordinatörü ve “İlaçsız Klinik” Direktörü, İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Metin Okucu’nun verdiği bilgiler, dünyadan bilimsel araştırma ve gözlemler ışığında şişmanlığa dair yeni bakış açısı…

    FAZLA KİLOLULAR DAHA MI UZUN YAŞIYOR?

    1. Tartıda görülen kilo tek başına kişinin sağlığıyla ilgili bilgi vermez

    Fazla kilolu olmak tek başına bir risk göstergesi değildir. Sadece rakamlara bakarak kişinin mevcut sağlık durumu, gelecekteki sağlık riskleri veya ömür süresi tayin edilemez. Her kilolu insan aynı değildir.

    2. Fazla kilolular daha uzun yaşıyor.

    2012’de ABD’de JAMA Tıp Dergisi’nde yayımlanan ve 2 milyon 880 bin kişinin takip edildiği araştırmada her nedenden ölümlere bakıldı. Fazla kilolu olanların (VKİ 2530) normal kilolu olanlara göre daha uzun yaşadığı görüldü.

    2010’da Kanada’da yapılan başka bir araştırmada da 11 bin 300 kişi üzerinde yapılan gözlem sonucunda fazla kilolu olanlarda ölüm oranı daha düşük bulundu.

    3. Evre 1 obezlerde bile (VKİ 30-35) her nedenden ölüm oranları normal kilolular ile aynı.

    Bu da JAMA Tıp Dergisi’ndeki araştırmadan…

    4. Kişisel fitness durumu, her şeyden bağımsız olarak, sağlık ve uzun yaşamın tek habercisidir.

    Amerikan National Instituts of Health tarafından geçen yıl 252 bin 900 kişinin gözlendiği bir araştırmada, kilosu ne olursa olsun haftada 5 gün 30 dakika yapılan hafif egzersizin, tüm ölümleri yüzde 27, haftada 3 gün yapılan daha yoğun egzersizin ise tüm ölümleri yüzde 32 oranında azalttığı görüldü. Yine aynı araştırmada başlangıçta fit olmayan kişi daha sonra çalışarak fit hale gelmişse, tüm nedenlerden ölümlerin yüzde 44, kalpten ölümlerinse yüzde 52 oranında azaldığı sonucuna varıldı.

    5. Kilonuz ne olursa olsun, eğer fonksiyonel kapasite olarak fit durumdaysanız, daha uzun yaşarsınız.

    2012 yılında yapılan toplam 36 araştırmanın sonuçlarına göre; kilolu fakat egzersiz kapasitesi iyi kişilerin tüm nedenler ve kalpten ölümlerine bakıldığında normal kilolu ama fit olmayanlara göre daha uzun yaşadığı görüldü.

    6. Kilonuz ne olursa olsun, eğer metabolik olarak fit iseniz daha uzun yaşarsınız.

    2012’de European Heart Journal’de yer alan, 43 bin 260 kişi üzerinde yapılan bir araştırmaya göre tüm fazla kilolu olanlar içinde yüzde 46’lık bir grubun metabolik olarak fit olduğu belirlendi. Yani tansiyon, şeker ve kan yağları iyi düzeydeydi. Bu kişiler diğer aynı kilolulardan daha uzun yaşıyor. Kanser veya kalp hastalığı riskleriyse yüzde 50 daha az. Bu yönleriyle normal kilolu ve fit olanlardan bir farkları yok.

    7. Fazla kilolu olanlar kalp krizi geçirirse, normal veya az kilolulara göre ölüm risklerii daha az.

    2012 yılında İsveç’te 64 bin 430 kişi üzerinde yapılan araştırmanın sonuçları bunu gösteriyor.

    Araştırmalarda bu tür sonuçlarda var

    Normalden biraz daha kiloluyken şeker hastalığına yakalananlar daha uzun yaşayabiliyor.

    Normalden biraz daha kilolu ve kalp yetmezliği olanlar daha uzun yaşayabiliyor.

    Normalden biraz daha kilolu ve yüksek tansiyon hastaları daha uzun yaşayabiliyor.

    Normalden biraz daha kilolu olup felç geçirenlerde beyin daha az hasar görebiliyor.

    Normalden biraz daha kilolu olup diyaliz gören hastalar daha uzun yaşayabiliyor.

    ‘Tartıda ayrımcılık bitiyor’

    İnsanları kiloları üzerinden hastalıklı ya da riskli gibi damgalamadan önce ne kadar fit olduklarını ölçmeyi hedefleyen Fat&Fit programındaysa, kişinin riskleri bu ölçümlerden sonra açıklanıyor. Riski olmayan kilolu ve fit kişilere gereksiz diyetler verilmiyor. “Fitness ölçümlerinin en önemli özelliği, çok kolay şekilde iyileştirebilir olması” diyen Dr. Okucu’ya göre ölçümlerde bir iki kademe ilerlemek bile ölüm risklerini yüzde 50 oranında azaltıyor. “Bu programla tartı kilosu üzerinden ayrımcılığa son vermek istiyoruz” diyor Okucu, “Şişmanlık iyidir demiyoruz, sağlıklı şişmanlığın mümkün olduğuna işaret ediyoruz”. Bu yazıda sözü edilenler dışında kalan, VKİ 35 ve üzeri olanlar, yani daha ileri kilolular için umut vaat eden tedavi yöntemleri de var, bunlardan biri de obezite cerrahisi. Araştırmalara göre yöntemin olumlu ve kalıcı faydaları var.

    Testte kaç kademe ilerleyebilirsiniz?

    Fit tanımının, kişinin egzersiz kapasitesiyle ilgili olduğu belirtiliyor. Bu en basit şekliyle bir efor testinde ne kadar yürüyebildiğiniz anlamına geliyor. Efor testinde kaç kademe ilerlediğiniz, ne kadar fit olduğunuzu gösteriyor. Bunun farklı yaş grupları ve cinsiyete göre belirlendiğini söyleyen Dr. Metin Okucu, 40 yaş erkek ve kadınından beklenen kademeler ile 60 yaş grubundan beklenenlerin farklı olduğuna, efor testinde 6 8 dakika gidebilmenin fit olmak için yeterli sayılabileceğine dikkat çekiyor. Bunu yapabilmek için mutlaka çok iyi bir kondisyona sahip olmak gerekmiyor.

    Normalden biraz fazla kilo kansere karşı koruyucu mu?

    ABD’de yapılan bir araştırma, kilolu olanların kanser ve kalp rahatsızlığından ölme riskinin obez ve zayıf olanlara göre daha düşük olduğunu, biraz fazla kilonun ise bazı hastalıklara karşı koruyucu olabileceğini ortaya koyuyor.

    Sıskalık daha mı tehlikeli?

    Modern toplumlarda kilo bir takıntı haline gelmiş durumda ve herkes çok zayıf olmak için can atıyor. Kilolu olmak sağlık sorunlarını beraberinde getirebilir. Ama yeni bir araştırmaya göre ortalama kilonun altında olmak obezlikten daha fazla sağlık riski oluşturabilir. University of California Davis School of Medicine’de yapılan araştırmada, görevli Prof. Dr. Anthony Jerant “Bizim araştırmalarımıza göre sadece 6 yıllık ağır obezite sonucunda ölüm riski görülüyor’’ diyor. Jerent ve ekibinin veri toplamak üzere 6 yıl boyunca her yaştan 51 bin Amerikan vatandaşını inceleyerek elde ettiği bulgular incelendiğinde, zayıf olan katılımcıların ölüm riskinin normal kilolu katılımcılara oranla 2 kat fazla olduğu görülüyor.

    DİYETLER KALICI KİLO VERDİRMİYOR

    Kilolar tek başına bir anlam taşımadığı gibi yararlı bile olabildiği sonucuna yol açan bilimsel veriler de bulunuyor. Sonuçlar her kilolu insanın aynı durumda olmadığını, tartıda görülen rakamın kişinin genel sağlık durumunu, beslenme alışkanlıklarını, yeme bozukluğu olup olmadığını peşinen göstermediğini anlatıyor. Son 50 yıldır hiçbir diyet programının kalıcı kilo verdirmeyi başaramadığını söyleyen Dr. Metin Okucu, yine son 50 yıldır hiçbir araştırmada kilo vermenin faydalarının gösterilemediğine dikkat çekiyor.

    Habertürk

  • En doğru diyet

    En doğru diyet

    En doğru diyet, En iyi diyet …

    Fazla kilodan kurtulmak herkesin hayali. Bu hayal için uğraşırken ise bilinçli olmak gerek. Çünkü ezbere yapılan diyetler bir çok yanlış içeriyor

    Hepimiz, doğru yeme ve formda kalma konusuna gelince birkaç sıkı kural biliyoruz:
    Bol bol meyve ve sebze yemek, fast food ve gazlı içeceği kesmek, düzenli egzersiz yapmak… Ancak, bilim dünyasında yapılan son araştırmalar ‘doğru’ olduğuna inandığınız birçok bilginin aslında yanlış olduğunu söylüyor.
    Yağ tüketmek kilo almanıza neden olmaz.
    Az miktarda yağ tüketmek aslında doygunluk sinyallerini harekete geçirerek daha çabuk tok hissetmenize yardım eder.
    Kilo vermek kadınlar için daha zor değildir. İlk başta, erkekler metabolizmaları gereği kadınlardan daha hızlı kilo veriyor gibi görünebilir ama uzun vadede durum dengelenir.
    Gece yemek yiyebilirsiniz.
    Asıl olan yatmadan 3-4 saat öncesinde yemeği kesmek. Üstelik hangi saatte yerseniz yiyin yediğinizden fazlasını yaktığınız sürece kilo verebilirsiniz.
    Yemeğe oturmadan önce su içebilirsiniz.
    Üstelik dolu mideyle sofraya oturmak daha az yemenize neden olur.
    Yağ aldırmak çözüm değil.
    Düzensiz beslenmiyorsanız yağları aldırsanız da hızlı bir şekilde tekrar alırsınız.
    Diyet kola diyet değildir:
    Diyet kola ve benzeri asitli içecekler az kalorilidir. Ama midede asit salgısını artırır ve daha fazla acıkmanıza sebep olur.
    Elma demir deposu değildir.
    Az demir içerir. Demir için et ve yeşil sebzeye yönelin.
    Kalsiyum için muz yenmez.
    Muz iyi bir kalsiyum kaynağı değil, ancak iyi bir enerji kaynağıdır. Kalsiyum kaynağı diye muz yemek sadece kilo aldırır.
    Et ile pilav da yenebilir.
    Karbonhidrat ve protein birlikte tüketilebilir. Zaten yoğurt, süt gibi ürünlerde her ikisi birden yer alır.

    Takvim

  • İdeal kilo ile hamile kalın

    İdeal kilo ile hamile kalın

    Hamile kalmaya karar vermeden önce, anne adaylarının ideal kilolarına ulaşmaları çok önemli…

    Her kadın “Hamile kaldığımda çok kilo alacak mıyım, daha sonra bu kiloları verebilecek miyim?” sorusuna odaklanır. Ancak hamile kaldıklarında ideal kilolarında olup olmadıklarını pek önemsemezler. Aslında anne adayının da doğacak bebeğin de sağlığı açısından önemli unsurlardan biridir, anne adayının ideal kilosunda olmasıdır.

    Memorial Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Bölümü’nden Op. Dr. Asena Ayar hamileliğe kilolu ya da normal kilosunun altında başlayan anne adayları ve hamilelik döneminde normalin üzerinde kilo alan annelere bazı önerilerde bulunuyor.

    Fazla Kilo, Çocuk Sahibi Olmayı Olumsuz Etkiliyor
    Fazla kilo ile yumurtlama problemleri, kıllanma ve insülin resistansı arasında yakın bir ilişki olduğu ve bunların çocuk sahibi olmayı olumsuz etkilediği ispatlanmıştır. Öyle ki, kadında adet düzensizliği ya da yumurtlama problemleri var ise, sadece kilo vererek ve egzersiz yaparak, adetler düzenlenebilir, kiloya bağlı kan metabolizması değişiklikleri geriye döndürülebilir.

    Hamilelik Öncesi Fazla Kilolarınızdan Kurtulun 
    Fazla kilolu olarak hamile kalırsanız;
    – Hamileliğiniz sırasında kronik hipertansiyona yakalanma oranınız yükselir.
    – Preeklampsiye (hamilelik zehirlenmesi) yakalanabilirsiniz.
    – Hamilelik şekeri riskiniz artabilir.
    – Kilolu bebek doğurabilirsiniz.
    – Ölü doğum gerçekleştirebilirsiniz.
    – Yüksek olasılıkla sezaryenle doğum yapmanız gerekir.
    – Doğum sonrası kanamalarınız, alt karın, idrar yolu, yara yeri enfeksiyonlarınızın olma olasılığı fazladır.
    – Bebeğinizde beyin-omur-omurilik bozuklukları, karın duvarı, kalp anormallikleri ve birçok başka anormalliklerin görülme olasılıkları artabilir.

    Bu sebeple fazla kilolu anne adaylarına, hamilelik öncesinde anne adaylarının yağdan fakir, liftten zengin diyet uygulayarak ve egzersiz yaparak kilo vermesi önerilir. Bu diyeti yaparken anne adayının doktorundan ya da bir beslenme-diyet uzmanından bilgi alması çok önemlidir. Çünkü bilinçsizce yapılan diyetler gebe kalma şansınızı azaltabilir.

    Çok Zayıf Anne Adayları da Dikkatli Olmalı
    Hamilelik döneminde kilo artışına dikkat edilmesi gerektiği gibi, hamilelikten önce de anne adayının ideal kilosunda olması oldukça önemli. Ancak sadece fazla kilolu anne adayları değil, normalin altında kiloda olan anne adayları da dikkatli olmalı. “Aşırı zayıflık da hamilelik şansını tehlikeye atıyor” bunu unutmayın! Ayrıca zayıf kadınlarda, yetersiz beslenmeye bağlı olarak vitamin ve mineral eksiklikleri sıklıkla görülür. Bu sebeple, hamile kalmaya karar vermeden 3 ay ile 1 yıl önce uygun bir beslenme programı ile ideal kilonuza ulaşın. Anne adaylarına önerimiz vücut kitle indeksleri 18,5-24,9 kg/m2 arası, yani normal kilolu olarak hamileliğe başlamalarıdır.

    Hamilelik Döneminde İki Kişilik Yemek YEME!
    Hamilelik öncesinde anne adayının ideal kilosunda olması kadar hamilelik sırasında da kontrollü yemek yemesi ve beslenmesine dikkat etmesi de çok önemlidir. Hamilelik sırasında çok ve tek taraflı beslenmekten uzak durup temel besin gruplarından gün içerisinde yeterli ve dengeli almak gerekiyor. Üstelik sanılanın aksine ‘iki kişilik’ yemek de gerekmiyor. Hamilelik sürecinde fazla kilo almayı engellemek için yapılması gereken ilk şey; hangi besinlerden ne kadar tüketeceğinizi öğrenmek.

    Hamilelik döneminde önerilen; tüm temel besin maddelerinden yeterli ve düzenli olarak alarak ideal beslenme şeklini oluşturmaktır… Proteinler, yağlar, karbonhidratlar, vitaminler ve mineraller olarak tanımlanan temel gıdalardan dengeli bir şekilde almak hamilelik sürecinden önemlidir. Besin değeri düşük gıdaları fazlaca tüketmek, gereksiz kilo almaktan başka bir işe yaramaz. Uygun beslenme planı için doktorunuzun ya da bu konuda uzman bir diyetisyenin önerilerinden yararlanmanızda fayda var.

    Hamilelik döneminde kişiden kişiye değişse de normal kilo alımı oranı 10 – 12 kilo arasında değişir.Ancak bu, anne adayının hamilelik öncesi kilosu ve boyu, yaşı, daha önce sahip olunan bebek sayısı, iştahı, metabolik bir hastalığının (diyabet vs.) olup olmadığı, sosyo-ekonomik ve kültürel özellikleri, günlük fiziksel aktivitesine göre değişebilir.

    “Zayıf Hamilelik” Modasını da Takip Etmemeli
    Hamilelik döneminde bilinçsizce besin değeri düşük gıdaları, aşırı şekilde tüketerek fazla kilo almak kadar, formunu kaybetmemek için az beslenmek de zararlıdır. Son yıllarda giderek yayılan zayıflama trendi, anne adaylarını da etkisi altına almaya başladı. Hamilelik sürecinde fazla kilolardan korkan anne adayları, formlarını kaybetmemek için bilinçsiz diyetler yaparak zaman zaman bebeklerinin hayatlarını tehlikeye sokabiliyor. Bebeğin büyümesi, sağlıklı olması, ruhsal, fiziksel yönden iyi gelişmesinin anne adayını sağlığı ve beslenmesiyle doğru orantılı olduğu unutulmamalıdır.

    Ender Saraç’ın Hamilelik diyeti yazısı için tıklayın…
    Hamile Diyet 2013 Listesi için tıklayın…
    Emziren Anne Diyeti için tıklayın…

  • Eviniz için kış renk önerileri

    Eviniz için kış renk önerileri

    Karakteriniz ve yaşam tarzınız da renk seçiminizde önemli bir etken.

    Yaşamımız renklerle dolu. Hayatımızın bir parçası olan renklerin gerek fiziksel gerekse ruhsal olarak yaşamımıza etkisi büyük. Örneğin; sıcak renkler insanı canlandırırken, soğuk renkler dinginleştiriyor. Canlı ve parlak renkler kişiyi mutlu ve enerjik kılıyor; soft ve mat renkler ise sakinlik getiriyor. Giysilerden, mekân seçimimize kadar renklerin önemli bir rolü var. Bu nedenle yaşam alanlarınızı renklendirirken mekânın atmosferine uygun, kendinizi ve mekânı yansıtan seçimler yapmanız önemli. Peki, renkler aslında neler anlatıyor, mekânlarımızda kullandığımız renkler psikolojimizi nasıl etkiliyor? Bu soruların cevabını merak ediyorsanız, öneriler tam size göre.

    İşte renklerin anlattıkları:

    Dinlendirici mavi

    Evlerimizde sıkça kullandığımız mavi renk sakinleştirici, iyileştirici ve dinlendirici bir etki yaratıyor. Ünlü Renk Psikoloğu Faber Birren, Sigmund Freud’un da katıldığı gibi maviyi “okyanussal ve rahatlatıcı” diye tanımlıyor. Gergin bir yapıya sahipseniz mavinin tüm tonları size göre. Aynı zamanda mavi ve yeşilin karışımı turkuaz renginin de sakinleştirici bir etkisi bulunuyor.

    Canlılık veren kırmızı ve turuncu

    Uzmanlar ayrıca açık toprak renklerinin de huzur verici olduğuna dikkat çekiyor. Kırmızı ve turuncu tonları duyguları harekete geçirerek, neşe ve canlılık veriyor. Unutulmaması gereken önemli bir nokta ise, bu renklerin mekânın tamamında kullanılmayıp mavinin ya da yeşilin tonları ile dengelenmesi gerektiği.

    Yeşil renk arınma sağlar

    Yeşil, eğiten ve arındırıcı etkisi olan bir renk. Kırmızının yoğun olarak kullanıldığı mekânlarda, turkuaz ve yeşil ile denge yaratmak mümkün. Ayrıca uyku problemi çekenler, huzur veren ve sakinleştiren lila, leylak gibi renkleri yatak odalarında uygulayabilirler. Ancak bu tonların mekânın tüm duvarlarında kullanılması melankolik bir ruh hali yaratabileceğinden sarı ile dengelemekte fayda var.

    Fazla kilolardan şikâyet edenlere mavi

    Fazla kilolarınızdan yakınıyorsanız, mutfağınızda mavi kullanarak iştahınızı azaltabilirsiniz. Mavi insanı yiyeceklerden uzaklaştırır. Mavi renk tabaklar ile de aynı etkiyi yaratmanız mümkün. Tam aksine yemekle aranız yoksa ve biraz kilo almanın size iyi geleceğini düşünüyorsanız bu kez kırmızı ya da turuncu ile iştahınızı açabilirsiniz.

    Renkleri birbirleri ile tamamlayın

    Renkleri tamamlayıcı renkleri ile birlikte kullandığımız zaman, daha hareketli ve canlı bir etki yaratmış oluruz. Her rengin üzerimizde pozitif ve negatif etkileri var. Başlangıçta pozitif etkilerini yükleyen renk uzun süre kullanıldığında negatif etkilerini yüklemeye başlar. Bu negatif etkiler o rengin tamamlayıcısı ile birlikte kullanıldığında nötrlenir. Örneğin kırmızı, enerji veren çok güçlü bir renk olduğu için mutlaka yeşil ile tamamlanması gerekir.

    Mekânlarınızla birlikte siz de ferahlayın

    Eğer mekânlarınızda genişlik ve ferahlık duygusunu ön plana çıkarmak istiyorsanız duvarlarınızda, mobilyalarınızın rengi ve tarzına uygun olarak sarı, yeşil ve mavinin açık tonları ile beyaz ya da beyaza yakın renkler kullanmalısınız. Koyu sarı, turuncu, kırmızı ve kahverengi gibi renklerin bazı duvarlarda fon olarak kullanıldığı mekânlar çok daha samimi bir ortam izlenimi yaratıyor. Oda duvarlarının sıcak tonlarda olması, odanın normal ısısından birkaç derece fazla sıcak olduğu hissini veriyor. Evlerin kuzey cephesindeki odalarda sıcak renkler, güney cephesindeki odalarında ise soğuk renkler kullanarak ısının psikolojik dengesi sağlanabilir.