Etiket: evlilikte mutluluk

  • Evlilik neden bu kadar zor?

    Evlilik neden bu kadar zor?

    Prof. Dr. Mehmet Sungur, aşk, evlilik, cinsellik, seks, ilişkiler, aldatma gibi hepimizin merak ettiği konularda bizi aydınlatıyor.

    Evlilik ve seks terapisti olarak sizi yakalamışken sorayım: Kadınlar ne ister, erkekler ne ister?

    – İlişkilerinde bir sorun olduğunda erkek, seks terapisi ister, kadın ise evlilik terapisi. Sorarsınız “Sorununuz nedir?” diye, erkek “Cinsellik” der, kadınsa “Hayır, bizim sorunumuz cinsellik değil, evlilikle ilgili” der. Aslı şudur: Yumurta mı tavuktan çıkar, tavuk mu yumurtadan? Her ikisi de sorunun kaynağı olabilir. Kavramamız gereken kadın ve erkek farklıdır ve olayları farklı algılar.

    Nasıl yani?

    – Mesela şöyle: Bir kadının bütün erkekleri anlaması için, bir erkeği iyi tanımış olması yeterli. Oysa, bir erkeğin bütün kadınları tanıması, bir kadını anlamasına yetmiyor! Hatta ben şu espriyi çok sık yaparım: “Biz poligam falan değiliz, sadece kadınları anlamaya çalışıyoruz” diye. Çünkü erkekler poligamsa, kadınlar da seri- monogam!

    Peki kadın erkek farklılığının göze batmadığı zaman yok mu?

    – Var tabii. Aşık oldukları zaman. O zaman iki taraf da farklılık marklılık görmüyor. İki taraf da birbirlerine sadece duymak istediklerini söylüyor. Ben aşkı şöyle tanımlıyorum: “Bir görme kusuru.” Partnerini nasıl görmek istiyorsan öyle görüyorsun. “Sen mükemmelsin. Sen benim tam aradığım gibisin. Arzularımın gerçekleşmiş halisin. Anlamsız varoluşuma anlam verensin. Birbirimiz için yaratılmışız. Sen benim ruh ikizimsin…” En son bu noktaya geldik artık. Amaaa evliliğe gelindiği zaman, işler değişiyor.

    Siz evliliği nasıl tanımlıyorsunuz?

    – Görme kusurunun tedavi edilmesi! Şaka bir yana… Evlilik, oluşturduğu bütün felaket sonuçlara rağmen, dünyanın en büyük gönüllü organizasyonu. Amerika’da iki evlilikten biri sınıfta kalıyor, İngiltere’de de, eski adıyla Rusya’da da öyle. Bu ne demek? Evliliği yürütme şansın, sadece yüzde 50 demek. İş adamı olsan, kazanma şansı yüzde 50 olan bir işe yatırım yapar mısın? Yapmazsın. Ama yeryüzünde hâlâ insanların yüzde 98’i, yürüme şansı yüzde 50 olan evlilik işine kalkışıyorlar. Sonra da karşıma geçip, “Karımın istedikleri son derece mantıksız” diyorlar. Ben de onlara “Anlamadım” diyorum, “Siz evliliğinizi mantık temeli üzerinde kurmadınız ki…”

    Boşanma oranı Türkiye’de nasıl…
    – E valla biz de yüzde 50’leri yakalamaya doğru hızla ilerliyoruz.

    Pek boşanınca ne oluyor, daha mı iyi oluyor?

    – İstatistiklere göre boşanmışların ölüm yaşı düşüyor. Daha erken ölüyorlar. Ölüm oranı üç kat artıyor.

    Neden?

    – Daha riskli yaşıyorlar, kendilerine özen göstermiyorlar, kendileriyle ilgili kızgınlıkları artıyor, alkol vesaire… Gördüğünüz gibi faydalı bir şey evlilik.

    Ama eskiye göre daha kolay boşanılıyor değil mi?

    – Evet. Eskiden evlilik, sonsuza kadar demekti. “Sorumluluk” diye bir kavram vardı. Şimdi komik bir kavram oldu, onun yerine “haklar” var. “Evlenmek hakkımsa, boşanmak da hakkım…” “Yürümezse boşanırım, olur biter.” Dolayısıyla ya bu uçtayız, ya öbür uçta. Yani ya tamamen mutlu evlilik, ya da “Yürümezse boşanırım.”
    Yasalar boşanmayı kolaylaştırıyor, böyle olmasın demiyorum, ama yürüme ihtimali olan evliliklerde dengeyi kurabilecek mekanizmalara da ihtiyaç var… 43 yaşındaki bir erkek hastama üçüncü karısından da neden boşandığımı sorduğumda, “Karşıma daha iyisi çıktı” dedi. Daha önce iki kere ayrılmış bir hastam da, üçüncü evliliği için “Bunda sorunlarım daha az” dedi.

    Peki sizce bu açıklamalarda doğruluk payı var mı?

    – Hayır. Eşler genellikle yanlış partnerle evlendikleri için sorun çıktığını düşünürler. Zannederler ki, mesele daha iyi bir partner bulmaktadır. Oysa, mutlu evlilikle mutsuz evlilik arasındaki fark, ne sorunların sayısı ne da doğru partner. Sorunu eşlerden birinde aramayacaksın. Bir olacaksın, takım olacaksın, ele ele verip birlikte hareket edeceksin. Ben, sen kutuplaşması yerine “Aynı tarafız!” diyeceksin. Böyle yaparsan evliliğin ayakta kalabilir. Sorunlara mizahi yaklaşabilmek de önemli tabii…

    Evlilik terapisi, evliliği kurtaran bir mekanizma mı?

    – Her zaman değil. Ayrıca bu “kurtarma” sözcüğüne de karşıyıyım. Evliliğin bir sürü sebebi olabilir ama netice olarak beraberliğin yalnızlığa zaferidir. O yüzden amaç, evliliği kurtarmak değil, şimdi olduğundan daha iyi hale getirmek. Yürümüyorsa da şapkayı çıkarıp gerçeği görmek…

    Aşıkken birbiriyle cırcır konuşan insanlar, evlenince ne oluyor da konuşamaz hale geliyorlar…

    – Ben bu durumu şöyle tanımlıyorum: Bir çift, aynı trende, aynı vagonda karşı karşıya oturuyor. Eşlerden biri geleni görüyor, biri gideni. Biri geçmişi, diğeri geleceği. Dolayısıyla aynı resmi görmüyorlar. Ve bir zamanlar harika olan o aşık olduğun kadın, şimdi her türlü olumsuzluğun nedeni.

    Şöyle düşünün: İki çocuk var, biri oyuncağın bir ucundan, diğeri de öbür ucundan çekiyor. Soruyorsunuz: “Oğlum, oyuncağını neden vermiyorsun arkadaşına?” “O vermiyor, ben de vermiyorum.” Ama hiç tanımadığı çocuklara oyuncağını getirip paylaşanlar da vardır. “Al, bunu sana getirdim.” Evlilik dediğin şeyde de bu iki oyundan biri oynarsın, “O vermiyor, ben de vermiyorum” oyunu ya da “Ben vereyim ki, o da versin” oyunu. Aslında verdiğimizi karşımızdakine değil, evliliğimize veriyoruz. İşte bu yüzden aynı tarafta olmak gerekiyor…

    HER ALDATMA BOŞANMA İLE SONUÇLANMAMALI

    Sadakatsizlik söz konusu olduğunda boşanmak gerekmiyor. “Boşanın” demeyi doğru da bulmuyorum sağlıklı da. Bunun kararını sadece ve sadece o çift verebilir. Kimseye laf düşmez. Ben onlara sadece şunu söylüyorum: “Bir sistemi yeniden kurmanın en iyi zamanı, yıkıldığı zamandır.” Bir çok çift sadakatsizliğe rağmen bir arada olabiliyor. Ve bu çiftlerin evlilikleri eskisine göre çok daha sağlam yürüyebiliyor. Ama Türkiye’de insanlar, genellikle başkalarının onlar hakkındaki yargılarına göre davranıyor.

    Aldatılan kadın hâlâ evde duruyorsa onursuz addediliyor. Oysa bu doğru değil. Kalmanın onurla, gururla bir alakası yok. Bana gelen pek çok kadından, bilmem kimi kocasının aldatmasına rağmen ayrılmadığı için çok eleştirmiştim, şimdi aynı şey benim başıma geldi, ben de ayrılmak istemiyorum, şimdi onu anlıyorum, ifadesini çok duydum.

    KADINLAR EVLİ ERKEKLERLE NEDEN BİRLİKTE OLUR?

    Neden sizce, işi gücü olan, hoş ve güzel bir kadın evli bir adamla beraber olur? 3 sene, 5 sene, 8 sene hep aynı adam… Ve o kadın, o adamın asla karısından vazgeçmeyeceğini de bilir. Ama yine de ilişkisi devam eder. Bu çok rastlanan bir sendrom. Adı “Batık yatırım.” Şöyle ki, insanlar gelecekteki faydalarına göre karar vermiyorlar, geçmişteki yatırımlarına bakıyorlar. O kadınlar da, “Ben bu adama çok emek verdim” deyip, evli olmasına aldırmadan devam ediyorlar ve bir umut hep bekliyorlar. Bu, şunun gibi bir şey, biri size 1 milyon dolar veriyor, radara yakalanmayan bir uçak icat edin diye. 900 bin dolar harcıyorsunuz ama yok olmuyor. Cebinizde sadece 100 bin dolar kalıyor. O sırada bir başka bir firma o uçağı geliştiriyor, üstelik sizden daha ucuza. Siz ne yaparsınız? Geri kalan 100 bin doları hâlâ bu işe mi yatırırsınız, yoksa başka bir iş mi yaparsınız? İş adamlarının yüzde 70’i bile, yine aynı işe yatıracaklarını söylüyorlar. Vazgeçmiyorlar. Kadınlar da o evli erkeklerden vazgeçemiyor. Aynı hesap. Batık yatırım.

  • Evliliği kurtaracak 5 yol

    Evliliği kurtaracak 5 yol

    Evlilik sadece bir sözleşme değil aynı zamanda kader ortaklığıdır. Bu ortaklık zaman zaman problem yaşasa da aşmak mümkündür. Tabii ki karşılıklı çaba olmalıdır. Taraflardan sadece birinin evliliği kurtarmaya çalışması yetmez. Sorunları aşmak istiyorsanız bu yazıyı okuyun. “Bana ne” diyorsanız, kendinize bir avukat bulun…

    Evliliğin en temel nedeni aşk olmalı. Bu konuda hiçbir şüphem yok. Ama evlilik aşktan öte bazı şeyler ister. Çünkü çok uzun solukludur. Bu yüzden başta duyulan heyecanlar zamanla yerini başka şeylere bırakır. Mesela alışkanlığa… Bunu olgunca kabul edenler için sorun yok. Onlar, aşktan sevgiye yumuşak bir geçiş yaparak evliliklerini bu çerçevede daha uzun yıllar sürdürebilirler. Eşlerden biri ya da her ikisi bu olgunluğa erişememişse, kendini eğitememişse ve evliliğin yanısıra başka hiçbir uğraşı yoksa o zaman aşktan sevgiye geçişi bir türlü kabullenemeyecektir. Evlilik derinden sarsılacaktır. Zaten boşanmaların yüzde 45’i bu ilk 5 yıl içinde olmaktadır. Bu geçiş süreci sancılı olmakla beraber aşılması imkansız değildir. İşte bu sorunları aşmanız için 5 yol:
    1) DİNLE
    Eşler arasındaki iletişimsizlik sorunların kaynağıdır. Bu yüzden iyi iletişimi olan çiftlerin evlilikleri daha uzun sürer. İletişim, karşındakini dinlemekten başlar. Eşinizin söylediği her şey önemlidir. Çünkü o sizin eşinizdir. Ne anlatırsa anlatsın mutlaka can kulağıyla dinlemelisiniz. Hele hele konuştuğu şey aranızdaki sorunlarla ilgiliyse çok daha dikkatli dinlemelisiniz. Sorunlara çözüm bulmanın yolu, önce o sorunu bilmekten geçer. Eşiniz size “Benim sorunum var” diyorsa evet vardır, bunu geçiştirmeyin.
    Başka zamana ertelemeyin. Elinizdeki işi bırakın ve kendinizi sadece eşinizi dinlemeye verin. Avrupa’da yapılan araştırmalar birbirlerini dinleyen çiftlerin evliliklerinin diğerlerine göre çok daha uzun sürdüğünü ortaya koyuyor. Eşinizi dinleyerek aslında ona verdiğiniz önemi, duyduğunuz saygıyı da göstereceksiniz. Söylediklerinin dinlenmediğini, dikkate alınmadığını düşünen kişiler kendilerini elbette kötü hisseder.
    2) ANLA
    Dinlemek elbette yetmez, eşinizi anlamaya da çalışmalısınız. Karşınızdaki insan ne kadar konuşursa konuşsun, siz onu anlamak için çaba göstermezseniz cümleler havada uçup kaybolur. Burada ‘empati’ çok önemlidir. Yani kendinizi eşinizin yerine koyacaksınız. Eğer bir davranışınızdan şikayetçiyse “Aynısı bana yapılsaydı, nasıl hissederdim?” diye düşüneceksiniz. Anlamakla beraber anlayışlı da olacaksınız. Söylediği şey size çok aykırı gelse bile bunu onun yüzüne vurmayacaksınız. Eşiniz böylece önemsendiğini, anlaşıldığını hissedecek, rahatlayacak ve sorunun çözümü konusunda adım atılacağına inanacak. Bu da evliliğiniz konusunda umudunu artıracak.
    3) KONUŞ
    Dinlediniz, anladınız ve konuşma sırası size geldi. Kimi insan, eşini sadece dinler, seni anlıyorum der ama kendi fikrini söylemez. İşte bu durum, eşinizi çileden çıkarır. Oysa siz de o sorun hakkında mutlaka ne düşündüğünüzü açıklamalısınız. Ya da siz eğer ortada bir sorun görüyorsanız bunu açmalısınız. “Benim seninle sorunum yok, senin benimle varsa sen konuş” demenin alemi yok. Ayrıca sadece birbiriniz hakkında ya da evliliğinizdeki sorunları değil, dünyadaki her şeyle ilgili konuşmalısınız. Eşler birbirinin en iyi arkadaşıdır da aynı zamanda. Konuşabilmeli, birlikte zaman geçirebilmeli ve eğlenebilmelidirler.
    4) SABRET
    İnsanların birbirine karşı tahammülü çok azaldı, bunun farkındayım. Ama evliliğin çok önemli bir unsurudur sabretmek. Kötü olaylar karşısında hemen pes etmek, çaba göstermeyi bırakmak, emek vermekten vazgeçmek doğru değil. Ama sabretmekten kastım eşlerin birbirlerine yaptıkları her şeyi sineye çekmek değil. Şiddet, ihanet gibi davranışlar tabii ki affedilecek şeyler değil. Ancak pire için yorgan yakmanın da alemi yok. Sorunları çözmek yerine daha ilk bocalayışta ayrılığı gündeme getirmek doğru bir davranış biçimi olmaz. Üstelik sürekli ayrılıktan konuşmak da evliliğin anlamını yitirmesine yol açar.
    5) DEĞİŞME VE DEĞİŞTİRME
    Eşlerin yaptıkları en büyük hata, birbirlerini değiştirmeye çalışmaktır. Evlenmeden önce herkesin kendine göre bir yaşam tarzı vardır. Çiftler birbirlerini tanıdıklarında ve eş olmaya karar verdiklerinde bu yaşam tarzını bilerek adım atar. Ne yazık ki evlendikten sonra taraflardan biri (genellikle erkekler) eşini kendi hayatını yaşamaya mahkum etmeye çalışır. Sadece kendi kurallarının geçerli olmasını ister. Bu başta, insanın hoşuna gitse de daha sonra baskı unsuru olmaya başlar.
    Baskı sonuçta mutlaka patlamaya yol açar. Bu yüzden eşler birbirinin yaşam tarzına saygı duymalıdır. Kimse kimsenin hayatını yaşamak zorunda bırakılmamalıdır. Evlilik için yaşam formülü şudur: Kimse başkasının hayatını yaşamayacak. Herkes kendi hayatını koruyacak. Çiftler, evlilik için oluşturdukları üçüncü bir hayatı ortak olarak yaşayacaklar. Ancak bu şekilde evliliğin huzurlu ve mutlu bir şekilde devamı sağlanabilir.
    ÇOCUK KURTARIR MI?
    Çocuğun evlilikler için kurtarıcı olma fikri bana göre yanlış. Ancak evliliğin başka bir boyuta geçmesini sağladığı da bir gerçek. Çocuk, mutluluk verebileceği gibi evlilik içindeki sorunları artırabilir de… Çocuk doğana kadar serbest, kaygısız bir yaşam sürmüş olan çiftler, birdenbire ağır bir sorumluluğu yüklenince derin sıkıntı duyabilir, hatta ruhsal çöküntü içine girebilirler. Kendilerini hapsedilmiş, sınırlanmış hissedebilir, bu ağır sorumluluktan kurtulmak için evden uzaklaşmak isteyebilirler.
    Çocukla birlikte gelen bir başka sorun da özellikle kadında yaşanan cinsel isteksizliktir. Kadının kendini çocuğuna adaması, eşini ihmal etmesi, evde aradığı ilgiyi bulamayan erkeğin gözünü dışarı dikmesi anlamına gelir. Bu da kaçınılmaz bir sonuç doğurur: Aldatmak… Elbette bu cinsel soğukluk sadece kadında yaşanmaz. Erkek de eşinin hamilelikten sonra bozulan vücudunu kabul etmekte zorlanabilir. Bu durumda yapılması gereken çocuk yapma kararını birlikte almak ve en iyi zamanı kollamaktır. Sonuçlarını iyice düşünüp buna eşlerin birbirini hazırlaması gerekir.
    CİNSELLİK ÇOK ÖNEMLİ
    Bir evliliğin yürümesindeki en büyük etken cinsel uyumdur. Birbirini anlayan eşler arasında cinsellik önemli bir sorun çıkarmaz. Evlilik, aynı zamanda karşılıklı cinsel eğitim süreci olarak da görülebilir. Zaman içinde erkek ve kadın birbirinin cinsel eğilim ve kapasitelerine uyum gösterir. Cinsel uyumsuzluk, çoğu zaman bir başka anlaşmazlığın sonucudur. Kadın ya da erkek cinsel birleşmeyi reddederek eşinden öç alıyordur. Şimdi tekrar başa dönelim, evlilikte 1-Dinlersen, 2-Anlarsan, 3- Konuşursan, 4- Sabredersen ve 5- Değiştirmeye çalışmazsan, cinsel hayatın da gayet mutlu gider.

    Aile, Evlilik ve Çocuklar konulu yazılar için tıklayın !

     

    Posta Karnaval