Etiket: evlilik

  • Erkekler Neden Evlenmek İster?

    Erkekler Neden Evlenmek İster?

    Evlilik benken bir olmak, 2. bir yaşama adım atmaktır. Peki erkekler neden evlenmek ister? işte cevapları

    Çocuk sahibi olma, babalık hissini yaşama istekleri ve bunu meşrulaştırmanın yolunun evlilikten geçmesi
    Yalnızlık yaradana mahsus ve ömrünü yalnız olarak geçirmek istemedikleri için.
    Sevdiği kişiyi uyurken seyretmek istemeleri

    Hayatının aşkını her an yanında görmek ve onla hayatı paylaşma arzuları.
    Cinsellik ihtiyaçlarını karşılayan bir partner ihtiyaçları
    Toplumsal statü kazanmak için, toplumumuzda evli erkeklere bekarlara nazaran daha saygıyla yaklaşıldığı bir gerçekerkekler_neden_evlenmek_ister

    Mahalle baskısı, aile baskısı…
    Herkes evleniyor, bir de ben evleneyim nasıl bir şeymiş, bunu yaşamak için.

    Hayat tek başına çekilmeyecek kadar ağır ve mesuliyet gerektirdiğinden bunu paylaşacak birine ihtiyaç duymaları.
    Sevdiği kişiyle uyuyup, onla uyanmak, beraber yemek yemek, film izlemek ve her an onla olmak için

    Dini hassasiyetleri olan biriyse harama düşmemek, zina etmemek için
    Çoğu erkeğin evlenmek için en önemli nedeni arkalarını toplayacak, yemeklerini yapacak, hayat yüklerini alacak birini yanında görmek istemeleridir.

  • 15 Yıllık Evli Olan 100 Ailenin Mutluluk Sırları

    15 Yıllık Evli Olan 100 Ailenin Mutluluk Sırları

    Üsküdar Üniversitesi Rektörü Psikiyatri Uzmanı Prof. Dr. Nevzat Tarhan 15 yıllık evli olan 100 ailenin mutluluk sırlarını şu şekilde bildirdi;

    *Ailelerimizin rızasını aldık, çünkü biz yetişkin bireyler olarak şunu çok iyi biliyoruz ki, bizim evlenmemiz, bir nevi ailelerinde evlililiğdir, onların gönül rızasını almamak eninde sonunda bize problem olarak geri döner.

    *Güzel yüze 40 günde doyulur fakat, güzel huya 40 yılda doyulmaz sözünden hareketle birbirimizin dış görüntüsünden ziyade ahlakına önem verdik ve eş seçimimizi buna göre yaptık.

    *Dini ve dünyevi görüşlerimizin örtüştüğü biriyle evlenmeyi seçtik.

    *Her ne kadar çevremizde saydığımız, sevdiğimiz kişilerle istişare etsek de evlililk kararını hür irademizle verdik.

    *Ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol, ilkesinden yola çıkarak kendimizi hiç bir zaman olmadığımız kişi gibi tanıtmaya kalkmadık, doğal halimizleydik her zaman.

    *Alkol, uyuşturucu, kumar gibi kötü alışkanlığının olmaması karşımızdaki kişide aradığımız en mühim kriterlerdendi.

    *Yaşça, psikolojik ve ekonomik olarak kendimizi hazır hissetiğimiz zamanda evlendik.

    *Bilgi, görüş, anlayış, kültür, maddiyat gibi durumlarda küfvümüz olmasına dikkat ettik.

  • Evliliğe Hazır Olduğunuzu Gösteren İşaretler

    Evliliğe Hazır Olduğunuzu Gösteren İşaretler

    Karşılıklı olarak sevdiğimiz kişiyle bir ömür geçirmek, çoğumuzun en tatlı hayallerindendir. Evliliğe hazır olduğunuzu gösteren işaretler makalemizde evlilik olgunluğuna ulaştığınızı gösteren emarelere yer verdik.

    Bir erkek olarak evi geçindirecek, nafakanızı temin edecek kadar kazanmanız, evliliğe hazır olduğunuzu gösteren ilk emaredir, eşiniz çalışmasa da, maaşınız evin kirasını, elektriğini, suyunu, mutfak masraflarını ödeyebilecek kadar ise, evliliğe ekonomik olur hazırsınız demektir.

    Evlilik karşılıklı sabır, hoşgörü ve tahammül gerektiren bir kurumdur, kendinizi sorgulayın, bir kavga anında soğuk kanlılığınızı muhafaza edebiliyor musunuz, yoksa agresif bir yapınız var ve hemen parlayan biri misiniz, şayet zor bir kişiyseniz size önerimiz evlenipte elin kızının, oğlunun başını yakmayın!evlilige_hazir_oldugunuzu_gosteren_isaretler (1)

    Evliliğin olmazsa olmazı çocuklardır, biyolojik saatiniz geldi mi?, bir insan yetiştirmek, topluma hayırlı bir birey kazandırmak için hazır mısınız?, bu sorunun cevabı evet ise çok iyi, çünkü her insan gibi evleneceğiniz kişi de kendi yavrusunu kucağına almak isteyecektir.

    Sevgi, aşk, sağlıklı bir evliliğin en önemli temellerindendir, evleneceğiniz kişiyi koşulsuz şartsız tüm kalbinizle seviyor ve bundan sonraki ömrünüzü onla geçirmek için doğru kişi olduğunu düşünüyor musunuz, yoksa herkes evleniyor, bir de ben evleneyim derdinde misiniz? evlenmek için evlenenler grubundansanız şunu bilin ki o evlilikten hayır gelmez, en ufak bir rüzgarda yıkılabilir.evlilige_hazir_oldugunuzu_gosteren_isaretler (2)

    Evlilik yalnız iki kişinin hayatını birleştirmesi değil, ailelerinde evliliğe iştiraki demektir, kayınvalide, kayınpeder adayınızla aranız nasıl? sizi benimsediler mi? günümüzde pek çok evlilik maalesef ailelerin müdahalesiyle son bulabiliyor.

    Şimdiye kadar ki hayatınızın muhasebesini yapın, yalnızdınız, hayat yoluna artık 2 kişi devam edeceksiniz, ben bu kadınla, adamla bir yastıkta kocayacağım, onla yaşlanmak istiyorum diyebiliyor musunuz?

  • Alyans Neden Sol Yüzük Parmağına Takılır?

    Alyans Neden Sol Yüzük Parmağına Takılır?

    Hepimizin arzusu mutlu bir yuva kurmak, sevdiğimizle bir ömür geçirmektir. Peki evlilik yüzüğü neden sol ele takılır? hiç merak ettiniz mi?
    Alyansın sol elin 4. parmağına takılmasının hikayesi eski Roma ve Yunan medeniyetlerine kadar gidiyor. Romalılar doğrudan kalbe giden tek damarın evlilik yüzüğünü taktığımız parmak olduğuna inanıyorlardı. Bu inançlarından dolayı, sol elin parmağındaki damarı “vena Amoris” yani aşk damarı olarak adlandırıyorlardı. Böylece buraya takılan yüzükler, evli çiftlerin kalben bağlılığını simgeliyordu.
    Alyans kişinin evli olduğunu, kalbinde biri olduğunu gösteren bir semboldür.
    Yüzüğün yuvarlak oluşu ise sonsuz sevgiyi ifade eder.

    Evlilik Yüzüğü Neden Sol Ele Takılır?
    Evlilik Yüzüğü Neden Sol Ele Takılır?

    Beş parmağımız farklı anlamlar taşır. Baş parmak anne babamızı, işaret parmağı kardeşleri orta parmak kendimiz, yüzük parmağımız eşimiz, en küçük parmağımız ise çocuklarımızdır.
    Şimdi hep beraber şöyle bir test yapalım, iki elinizi avuç içleri birleşecek şekilde, parmakları birbirbirine geçirerek kenetleyelim, daha sonra tek tek parmakları ayıralım
    baş parmakları ayırabiliyoruz, çünkü gün gelecek anne babamız hayatımızda olmayacak, işaret parmağı da ayırabiliyoruz, kardeşlerimizden de ayrıldığımız zaman gelecek, serçe parmak da ayrılabiliyor, bir gün çocuklar evlenecek yuvadan uçacak, tek ayıramadığımız parmak ise yüzük parmağımızdır çünkü bu parmak eşimizi temsil eder ve biz onla sonsuza kadar birlikteyiz…

    İlgili Konular

    Evli Erkekler Neden Alyans Takmaz? Tıklayınız

     

  • Aldatıldıysanız suçu kendinizde aramayın

    Aldatıldıysanız suçu kendinizde aramayın

    Ömrünüzü adadığınız, bir yastığa baş koyup, birlikte yaşlanma hayalleri kurduğunuz partnerinizin sizi aldattığını hissetseniz ya da bir adım ileri gidip, öğrendiğinizi düşünsenize! İnsan psikolojisinde büyük bir yıkıma yol açan bu duruma, günümüzde çok sık rastlanıyor. Neden aldatıyoruz? Suç kimde? Ailelerin bunda etkisi var mı? Sosyal medya aldatmaya zemin hazırlıyor mu? Tarihi, evliliklerin geçmişi kadar eski olan aldatma konusunda sorularımızı Psikoloji Elika Danışmanlık Merkezi’nden Çift ve Aile Terapisti Meryem Gül Eren yanıtladı.

    BİR KİŞİ EŞİNİ/PARTNERİNİ NEDEN ALDATIR?
    Aldatmayı tek bir nedene bağlamak mümkün değil. Genelde insanlar aldatmayı ilişkideki partnerin yetersizliğine bağlama eğilimindedir. Buna çok inanılıyor. Aldatılan kişi “Benim neyim eksik, bende neyi bulamadı, ben neyi karşılayamadım” gibi düşüncelere kapılıyor. Oysa aldatmanın ne eksiklik, ne yetersizlik, ne değersizlik, ne de güzel ya da çirkin olmakla doğrudan bir ilişkisi yok. Bu konuda çok fazla değişken var. Örneğin aldatan tarafın kişilik özellikleri önemli bir etken. İlişkide her şey yerli yerindeyken, kaliteli bir ilişki varken ve ihtiyaçlar karşılanırken de kişinin içsel dinamiklerle baş etme tarzı gereği aldatma eylemi gerçekleşebiliyor.
    Diğer bir etken de ilişkideki bakılma, sevilme, korunma, önemli hissetme, duygusal, fiziksel ve düşünsel ihtiyaçlar ile birtakım özlemlerin ön plana çıkması. Özlemler, ihtiyaçlar karşılanmadığında, eksiklik olduğunda da aldatma eylemi ortaya çıkıyor. Söz gelimi eşler arasında kaliteli bir iletişim yoksa birbirlerini anlayıp, ihtiyaçlarını karşılayamıyorlarsa bu durumda bir kopma ortaya çıkıyor. İnternetin ve sosyal medyanın sık kullanımı da bu boşluğu doldurmaya hizmet ediyor. Arkadaşlık siteleri, facebook, twitter gibi mecralar anında bir talep yaratıyor ve kişiler bunu tatmine yönelebiliyor.
    ALDATAN KİŞİ, ALDATILAN EŞE GERİ DÖNÜYOR
    Yapılan araştırmalar, aldatma vakalarında aldatılan kişiyle sonradan evlenme oranlarının çok düşük olduğunu gösteriyor. Var olan ilişkide bir düzen, sosyal statü oluyor. Özellikle de erkeğin ihtiyaçları karşılanıyor. Erkek aldatma olayı ortaya çıktığında bunları kaybetmeyle karşı karşıya kalıyor. Onu heyecanlandıran, kaygılandıran da bu duygu. Basit bir gönül macerası için tüm bunları kaybetmeye değmeyeceğini düşünüyor.
    Aldatma genç yaşlarda yaşanılırsa bununla baş etmek kolayken, ileri yaşlarda daha zor oluyor. Çünkü yeni bir ilişki kurmak, kendine partner yaratmak için zaman azalıyor.

    EN ÇOK ERKEKLER ALDATIYOR DEMEK DOĞRU MU? YOKSA BU DA TOPLUMSAL BİR ÖNYARGI MI?
    Hayır, burada geleneksel rollerimiz çok önemli. Toplumsal cinsiyet rolü erkeğe aldatma rolünü, hakkını veriyor. Hatta erkekler arasında “Sen hiç aldatmadın mı? Bir çiçekle yaz-kış geçer mi?” şeklinde konuşmalar da geçiyor. Erkek aldatmaları yaygın. Özellikle muhafazakar, geleneksel yapıdaki, otoriter, hiyerarşinin hakim olduğu ailelerde bu durum yadırganmıyor da. Kadınlar tarafından da kabul ediliyor. Kuma, imam nikahlı eş ya da başka bir ev açma şeklindeki ilişkilere göz yumulabiliyor.
    KADINLAR/ERKEKLER NEDEN ALDATIYOR? BUNUN TEMELİNDE NE YATIYOR?
    Kadın aldatmasına toplumsal hoşgörü yok. Bu tür durumlarda evliliğin yeniden toparlanması, iyileştirilmesi çok da mümkün olmuyor. O noktada hem yasalar hem de Türkiye’de erkek egemen toplumun baskın olmasından kaynaklı olarak ek baskılar devreye giriyor. Kadın aldatmalarında psikoterapistlerin şöyle bir görüşü var, kadınların yüzde 25’i aldatıyor ama onlar bunu çok daha gizli yapıyor. Çünkü kadın bu durumu en yakın arkadaşıyla paylaştığında dahi dışlanıyor, reddediliyor, toplumsal önyargılara maruz kalıyor. Kadının eşini aldatması arkadaşları, yakın çevresi açısından da bir tehdit oluşturuyor. Dolayısıyla kadınlar elbirliği ile aldatan kadını dışlama eğilimine giriyor. Ancak aldatma denilince yalnızca cinsellik düşünülmemeli. Bunun içinde fiziksel, cinsel, duygusal, düşünsel boyut da var. Erkeklere gelirsek, yaklaşık yüzde 50’si aldatıyor diyebiliriz. Duygusal, düşünsel yakınlıkları da katarsanız bu oran yüzde 70’e kadar çıkabiliyor. Erkek aldatmalarının tek bir sebebi yok. Evlilikte her şey yolunda giderken bazen macera, heyecan arayabiliyorlar. Ya da antisosyal, narsistik, borderline kişilik özelliklerine sahip olup, dürtüsel kontrolü sağlayamamak, arayış içinde olmak ve bunu ilişkide tatmin edememek, bir maceraya sürüklenmek, kendilik değerini yükseltmek isteyebiliyorlar. O noktada “erkek olma” (erkek adam yapar) olgusu, arkadaşlarının aldatıyor olması ve “Senin neyin eksik?” şeklindeki zorlamalar da birer faktör olabiliyor.

    GEÇMİŞ DENEYİMLER BUNDA ETKİLİ Mİ?
    Eğer erkeğin/kadının yetiştiği köken ailede aldatma olgusu varsa, ki genelde bizim gördüğümüz kuşakları takip eden bir aldatma olgusu var, örneğin baba anneyi aldatmışsa aynı şey çocuklarda da görülebiliyor. Sonraki kuşakta da bu devam edebiliyor. Tabii sadece bununla sınırlamamak gerekiyor. Bildiğiniz gibi hem kadınların hem de erkeklerin yaşam döngüsünde önemli bazı değişimler yaşadıkları süreçler var. Kadınlar menopoza, erkekler de andropoza girdiği dönemde yeni bir ilişki arayışına girilebiliyor. Bu daha çok erkeklerde görülüyor. Çünkü o dönemde yaşlanmaya bağlı bedensel, hormonal ve cinsel güçteki değişiklikler erkeği kaygılandırabiliyor. Gücünü kaybetme kaygısıyla yeniden bir ilişkiye yönelebiliyor. Özellikle uzun süreli evliliklerde bir de bakıyorsunuz ki erkek kendine çok genç bir partner bulmuş.

    BU TÜR İLİŞKİLERE DAİR GENELLEMELER VAR MI?
    Elbette, örneğin iş ortamı! Ancak unutulmaması gerekiyor ki kişiler “ben eşimi aldatayım, onu sevmiyorum, bir başkası olsun” diyerek başlamıyor ilişkilerine. Düşünün çalışma arkadaşlarınızla yaklaşık sekiz saat aynı ortamı paylaşıyorsunuz. İş arkadaşlarınızı eşinizden daha çok görüyor, daha çok şey paylaşıyor, birtakım sıkıntılara aynı anda maruz kalıyor, sevinçleri paylaşıyor, adeta dert ortağı oluyorsunuz. O kişi her an yanı başınızda, yemekte de, çay-kahve içerken de birliktesiniz… Bu ilişki orada bir duygudaşlık, arkadaşlık, dostluk olarak başlıyor. İlk zamanlar değil ama bir süre sonra iki taraf da duygusal bağ geliştirdiklerini fark ediyor. Kadın danışanlarımın çoğu iş yerindeki arkadaşına ilgi duyduğunu, bunu bir tehlike olarak gördüğünü söyleyerek geliyor. Kadınlar çoğu zaman fiziki aldatma boyutuna gelmeden, bu fikri, isteği fark ettiğinde dahi bize başvurabiliyor. Çünkü bir de bakıyorlar ki iş yerindeki adamı ya da kadını daha çok özlüyor, pazartesileri işe hevesle gidiyorlar. Eğer mevcut ilişkide duygusal, cinsel, iletişimsel eksiklikler de varsa iş yerindeki bu yakınlaşmalar çabucak üçüncü kişi ilişkisine yani aldatmaya dönüyor.

    ALDATMA ANLAŞILABİLİR Mİ?
    İlişkiler iki kişiliktir ve adanmışlık vardır, bu nedenle üçüncü kişiyi kabul etmez. Bu bağlılığa bir başkası girdiğinde, otomatik olarak duygusal, zihinsel bir uzaklaşma ortaya çıkıyor. Aslında bu noktada bir kişi değil, sır devreye giriyor. Çünkü eşten gizli, saklı bir şeyler oluyor. Bu, erkeklerde çoğu zaman suçluluk duygusunu ortaya çıkarıyor. Kimi zaman, bu duyguyla kendilerine eziyet edip, pişmanlık yaşıyorlar ama diğer kadından da vazgeçemiyorlar. Bunu telafi etmek için de eşleriyle olan ilişkilerine daha çok özen göstermeye başlıyorlar. Ama öte yandan bunu hakkı olarak görenler de var. Özellikle ataerkil ve hiyerarşik ailelere mensup erkekler eşlerini suçluyor. Eve geç gelme, maddi katkıyı azaltma, agresiflik, suçlama gibi davranışlar ortaya çıkıyor.

    Erkekler aldatmaya dair daha çok ipucu verebiliyor. Bunlar her zamankinden farklı kaygı, pişmanlık, agresiflik, sinirlilik, çabuk heyecanlanma benzeri davranışlar olabiliyor. Öz bakımına, kilosuna dikkat ediyor, sigarayı bırakmaya çalışıyor, farklı kıyafetler alıyor, banyoda ya da ayna karşısında geçirdiği zaman artıyor. Genelde çok tipik olsa da çift telefon kullanımı başlıyor çünkü hayatlar ikiye bölünüyor. Kadınlar bunu daha rahat gizleyebiliyor. Erkekler duygularını kamufle etme konusunda başarısız kalıyor. Özel dedektifler de bunu söylüyor. Çünkü kadınlar daha seçici oluyor. Önce duygusal yakınlaşma, sonrasında cinsellik devreye giriyor. Dolayısıyla duygusal bağlanma evresinde, dedektifler aldatmayı ispatlamakta zorlanabiliyor.

    ALDATAN EŞ NASIL HATALAR YAPIYOR?
    Erkek aldatması telefon parolası, bilgisayar şifresi, sınırlara yönelik hassasiyet, bireyselliğe verilen önemin artması gibi işaretlerle kendini gösterebiliyor. En önemlisi de duygusal bir mesafe ortaya çıkıyor, cinsellikte azalma oluyor. Diğer kişiyle yaşanan cinsellik, eşle olanı etkiliyor. Eşi tatile, şehir dışına gönderip evden uzaklaştırma artıyor. Kadınlar bunu fark ediyor. Ama kadın aldatmasında bunun anlaşılması daha zor. Çünkü eşini aldattığının ortaya çıkması halinde kadının hayatına yönelik bir tehdit de var. Böyle durumlarda erkeğin cinayete dair argümanı “sadakatsizlik” oluyor. Bu durum mahkemede ispatlamasına dahi gerek duyulmadan hafifletici hüküm sayılıyor. Kadın boşanmak isterse ilk sorulan soru “Başka biri mi var?” oluyor. Çünkü erkek bunun asla kendinden ya da ilişkideki bir eksiklikten kaynaklanabileceğini düşünmüyor, gönül bağının kopmuş olabileceğini kabul etmek istemiyor.

    Günümüzde insanlar aldatmaların internet ve sosyal medyanın varlığı, kadınların geniş hak ve özgürlüklere sahip olması nedeniyle daha çok görüldüğünü düşünüyor. Oysa aldatma insanlık tarihinden bu yana var. Evlilik kurumunun başlamasıyla birlikte aldatma da başladı. Sadece günümüzde daha yaygın, açıktan ve görülebiliyor. Oysa Osmanlı’da da, Selçuklular’da da vardı…

    ALDATMANIN ÖĞRENİLMESİ İLİŞKİYİ NASIL ETKİLİYOR?
    Kaos yaratıyor. Çünkü ilişki güven, inanç, samimiyet, içtenlik üzerine kuruluyor. Aldatmanın ortaya çıkmasıyla birlikte ilk anda şok yaşanıyor. Kişinin iç dünyası sarsılıyor, referans kaynakları kayboluyor. Neye, kime inanacağını bilemiyor. Yaşadığı güven kaybı öyle bir savrulmaya neden oluyor ki hem kendisine, hem insanlara hem de hayata dair güveni sarsılıyor. Güven kaybı ölüm acısını andırıyor. Bu travma ruhsal dünyada ciddi bir kırılma yaratıyor. Neye güveneceğini bilememek! Güvendiğiniz, aldatmayacağını düşündüğünüz adam ya da kadın size yalan söyleyip, ihanet ediyor. Yani o adanmışlığa, bağlılığa karşı geliyor. Boşluk duygusu! Ölümler de geride bir boşluk duygusu yaratıyor.

    SONRASINDA GÜVEN İLİŞKİSİ YENİDEN SAĞLANABİLİYOR MU?
    Elbette! Genelde insanlar aldatmaların evliliği bitireceğini düşünüyor ama aslında bu buzdağının görünen yüzü. Biz terapide o görünen yüze bakmıyoruz. Çifti birbirine bağlayan dinamiklere, ilişkinin güçlü ve zayıf yanlarına, çiftin ilişkiyi onarabilme gücü ve arzusuna yoğunlaşıyoruz. Başlangıçta güvenmek zor olsa da, çiftler bebek adımlarıyla yeniden ve bu kez daha sağlam biçimde birbirlerine yeniden güvenmeyi öğrenebiliyor. Bu süreç bir çift terapisti eşliğinde, her şeyin konuşulabildiği bir ortamda yaşanarak aşılabiliyor.

    TEK GECELİK YA DA UZUN SÜRELİ İLİŞKİLER ARASINDA FARK VAR MI?
    Yok ama dünya çapında da kabul gören bir kanıya göre aldatmaların en zararsız olanı özellikle hayat kadınlarıyla yaşanan tek gecelik ilişkiler. Bunun istisnası eşcinsel ilişkiler. Bu durum çok yaralayıcı oluyor. Evliliği yıkan boyuta gidebiliyor ve onarılması çok zor. Örneğin bir erkeğin başka bir erkekle birlikte olması eş için kabul edilemiyor. Tek gecelik ilişkiler ise genelde affediliyor. Kadınların özelinde konuşmak gerekirse onların affedemediği duygusal bağlanmanın olduğu, uzun süreli ilişkiler. Bu durum eşler için çok yıkıcı. Gelecekte birlikte yaşlanma fikrinin kaybolmasına yol açıyor. Kadın yalnızlık, dışlanmışlık, terk edilmişlik duygularını hissediyor. Uzun soluklu olmayan, kaçamak biçimindeki aldatmalar sonucu çiftler terapiye geldiğinde gözlemlediğim ise aldatmadan iyileşmeye daha kolay geçilebildiği. Hatta aldatma öncesi ilişkiden daha tatminkar, sağlam ve keyifli bir ilişki kurulabiliyor. Sağladığımız güvenlik ortamında aldatma sorunundan onları uzaklaştırıyor ve “Sizi bu noktaya ne getirdi?” sorusunun cevabını arıyoruz. Bu durumda ilişkiler daha iyiye gidebiliyor.
    SÜREKLİ TETİKTE OLMAK İLİŞKİDEKİ SAMİMİYETİ ETKİLEMIYOR MU?
    Bu ilk zamanlarda görülüyor. Eğer birlikte devam etmeye karar verilirse ilk günlerde ilişkiyi yeniden inşa etmek için iki tarafın da ciddi olarak zaman harcaması, birbirine vakit tanıması gerekiyor. O süreçte birbirilerine karşı anlayış, sabır, açıklık, samimiyet ve hoşgörüye çok fazla ihtiyaç duyuluyor. Güven ve inancı yeniden inşa edebilmek için her iki tarafın da emek harcaması gerekiyor. İlişkiyi onarmak için doğru, açık ve dürüst davranmayı, doğru iletişimi öğrenmek zorunda kalıyorlar. Sonrasında ilişki yeniden oturmaya başlıyor. Terapistin uygun müdahaleleri ve yaratılan güvenli ortamla çiftler kendilerini gözden geçirip, ilişkileri için sorumluluk almaya başlıyor. Terapi odasında yaşananlar bir yandan da değişim ve dönüşüm için çifte fırsat sunabiliyor. Bu süreçteki yeni yaşantılar ve deneyimler sonucu, yeniden başlama ve devam etme arzusu harekete geçebiliyor.

    BİR KEZ ALDATAN BUNU TEKRARLAR MI?
    Geleneksel, dini öğelerin ağır bastığı ailelerde ya da kadının çalışmadığı durumlarda erkek aldatması örtbas ediliyor. Yaşanılan sadakatsizlik geniş aileye açıklanıyor, onlar devreye giriyor, erkek uyarılıyor ve olayın üstü kapatılıyor. Aldatmaya neden olan sebep ele alınmadığı için de bu davranış tekrarlanabiliyor. Benim ve meslektaşlarımın ortak kanısı bu yönde oluyor. Çünkü orada soruna yönelik bir çalışma yapılmıyor.

  • İlişkide başarının 5 altın kuralı

    İlişkide başarının 5 altın kuralı

    Bir ilişkiye başlamak kadar devam ettirebilmek de çok önemli. Başarılı bir ilişki sürdürebilmek içinse her iki tarafında uyması gereken kurallar var.

    Mutlu başlayan her ilişki mutlu devam edecek diye bir kural yok. Ama uygulayabilceğiniz basit bazı kurallarla mutlu ve daha sağlıklı bir ilişki geliştirip devam ettirmeniz mümkün. Başarılı bir ilişkinin 5 altın kuralını Evlilik ve Çift Danışmanı Uzman Psikolog Gamze Eser anlatıyor.

    1-Olumlu bakış açısı önemlidir

    Çiftler karşılaşacakları sorunları çözme yönünde eğilim gösterirlerse ilişkileri kolayca zenginleşip gelişir. Oysa bir tarafın olumsuz, sorun odaklı yaklaşımı hem diğer tarafı zorlayacak hem çözümsüzlükle sonuçlanacaktır. Bu nedenle hayata bakış açınızı gözden geçirmeniz ve ilişkinizde olumlu bakış açısına sahip olmanız elzemdir.

    2-Şeffaf olun

    Teknoloji çağında bireysel sırların kolayca ifşa olduğu gerçeğinden hareketle ilişki ile ilgili açık olmak, şeffaflık, sır saklamamak çok önemlidir. ”Nasıl olsa önemsemez, haberi olmasa da olur,” düşüncesi ile saklanan sırlar açığa çıktığında ilişkiyi bitirebilirler.

    Kendimiz için önemli olan bir konunun partnerimiz için önemsiz olduğu yanılgısı karşılıklı olarak sır saklamayı, gerçeği gizlemeyi beraberinde getirir. Bu nedenle her konuda şeffaf olmak çok önemlidir.

    3-Sosyal çevreye saygı duymak önemlidir

    Özellikle evli çiftlerde eşlerin ailelerinin olumsuz tutumu boşanmayla sonuçlanabilecek etkiler yaratabilir. Eşin yanında olmak, ailesine karşı kendilerinin de bir aile kurduğunu ifade etmek tepkiye yol açsa da bir süre sonra kabullenme ile sonuçlanacaktır.

    Eşlerin ailelerinin sınırlarını bilmesi, müdahalelerinde bir yanlış varsa çift olarak aynı görüşte ve kararlılıkla tutum belirlenmesi hem ilişkiyi güçlendirir hem de dışarıdan gelecek olumsuz enerjiyi bertaraf eder.

    4-Sorumlulukları paylaşın

    Eşlerin mümkün olduğunca dengeli bir biçimde sorumlulukları paylaşması; bunu yaparken haz aldıkları işleri seçmeleri ilişkilerin sağlığı için çok önemlidir. Bir taraf sürekli sorumluluk alıyor, diğer taraf bundan kaçınıyorsa bir süre sonra sorunlar baş gösterecektir. “Her şeyi ben yapayım,”düşüncesi de ”hiçbir şeye elimi sürmeyeyim,” düşüncesi de sağlıklı değildir.

    Konuşarak, uzlaşarak sorumlulukların paylaşılması; ara sıra görev değişimi yapılması olumlu sonuçlar doğurur. Aşırı sorumluluk alan birey bir süre sonra bıkkınlık ve yorgunluk hissedeceğinden depresyona girmesi kaçınılmazdır. Yerine getirilmeyen sorumluluklar da ilişkinin bitmesine neden olur.

    5-Sadakat olmazsa olmaz

    Sadık olmanın ilk koşulu yalan söylememektir. Aldatmanın her türü ilişkiyi kopma noktasına getirebilir. Ekonomik bağımsızlığı olmayan eş zorunluluk nedeniyle aldatılmayı kabullenmiş gibi görünse de eşine karşı saygı ve sevgisi zamanla azalacak hatta yok olacaktır. Aldatan eş ise durumu gizlemeye çalışırken daha çok yalana başvuracak partnerinin güvenini kaybedecektir.

  • Evlenmek mi zor? Boşanmak mı zor?

    Evlenmek mi zor? Boşanmak mı zor?

    Uzman Hipnoterapist ve Sosyolog Gani Eser boşanma ve evlenme hakkındaki görüşlerini anlatıyor;

    ”Evlilik iki bireyin bir olma, bir arada yaşama ve birlikte çoğalma isteğinin toplumca kabul görmüş halidir. Kötü niyetli olmayan hiç kimse boşanacağını bile bile nikâh masasına oturmaz. Ancak koşullar, iç ve dış etmenler her evliliğin uzun soluklu olabilmesine imkân tanımayabilir.

    Evlilik öncesi dönem çiftlerin birbirlerini tanımaları, yaşama bakış açılarını anlayabilmeleri ve birlikte bir gelecek hayal edip edemeyeceklerinin idraki için vardır. Nişanlanmak; yani evlenmek için söz vermek, bu sürecin sosyal kabul gören halidir.

    Kadınlar ile erkekler evlilik kavramına farklı anlamlar yükler. Kadının anne olma içgüdüsü, çocukları için en uygun genetik özelliklere sahip erkeği bulduğunda harekete geçip bir yuva kurmaya programlanmışken, erkekler belli bir yaşa gelinceye kadar ilişkilere seçici olmazlar.

    Erkekler için flört etmek, nişanlanmak, evlenmek çok farklı kavramlar değildir. Anlamları üzerinde kafa yormayı gereksiz bulurlar. Sevdiği ile birlikte olabiliyorsa bunun nasıl olduğunun çok da önemi yoktur onlar için. Durumun ciddiyetini evlendikten bir süre sonra idrak edebilirler ancak.

    Aşkın, cinsel çekimin ve kontrolsüzlüğün sonunda planlanmadan dünyaya getirilen çocuklar, genç çiftlerin ebeveynleri için mutluluk kaynağı iken, birçok evliliğin de bitme nedeni olabilir. “Bu çocuğu ben istemedim,” sözü sonun başlangıcıdır çoğu zaman. Çocukların anne karnından itibaren söylenen her sözü bilinçaltlarına kaydettiklerini düşünürsek; özgüveni eksik, istenmediğini düşünen bireyler yetişmesi için bu cümleyi duymalarının yeterli olduğunu da anlayabiliriz.

    Kadınlar ile erkekler evlilik kavramına farklı anlamlar yükler. Kadının anne olma içgüdüsü, çocukları için en uygun genetik özelliklere sahip erkeği bulduğunda harekete geçip bir yuva kurmaya programlanmışken, erkekler belli bir yaşa gelinceye kadar ilişkilere seçici olmazlar.

    Erkekler için flört etmek, nişanlanmak, evlenmek çok farklı kavramlar değildir. Anlamları üzerinde kafa yormayı gereksiz bulurlar. Sevdiği ile birlikte olabiliyorsa bunun nasıl olduğunun çok da önemi yoktur onlar için. Durumun ciddiyetini evlendikten bir süre sonra idrak edebilirler ancak.

    Aşkın, cinsel çekimin ve kontrolsüzlüğün sonunda planlanmadan dünyaya getirilen çocuklar, genç çiftlerin ebeveynleri için mutluluk kaynağı iken, birçok evliliğin de bitme nedeni olabilir. “Bu çocuğu ben istemedim,” sözü sonun başlangıcıdır çoğu zaman. Çocukların anne karnından itibaren söylenen her sözü bilinçaltlarına kaydettiklerini düşünürsek; özgüveni eksik, istenmediğini düşünen bireyler yetişmesi için bu cümleyi duymalarının yeterli olduğunu da anlayabiliriz.

    Karşılarına çıkan güçlükler ya çiftleri birbirine kenetler ya da pes ettirir. Birlikte yürünecek yolun uzunluğu toleransları ile doğru orantılıdır. Toplum her evliliğin devamını istese de her bünye bunu kabul etmeyebilir. Zorlamak, bir araya getirmeye çalışmak nafile çabalardır belki ama yine de denenir. Büyükleri bir şans daha vermelerini ister evliliklerine.

    Yasalar da sürmesini ister bu kutsal kurumun. Güçleştirir, zora sokar ayrılmaları. Medeni Kanun en az bir yıl bekleyin der ayrı yollara birlikte gitmeye karar verseniz bile. Fiili birliktelik biter ama hakîmin bile gücü yetmez işi resmiyete dökmeye. Bekleyin, der yasa; belki fikriniz değişir. Bir yılı tamamlamadan anlaşsanız da boşanamazsınız.

    Başka bir yol daha var aslında ama meşakkatli. Şiddetli geçimsizliğe dayanan boşanma davası bir yıl geçmeden açılabilir açılmasına da; şahit bulmak, hâkimi ikna etmek, iş yükünden dolayı sürekli ertelenen duruşmaları takip etmek kolay olmaz. Bir de üstüne avukatlara ödenecek vekâlet ücretleri eklenince; bir yılın dolmasını beklemekten başka çareleri kalmaz.

    Anlaşarak boşanmaya karar veren çift nafaka, tazminat ve velayet konularında ortak bir protokol hazırlayıp dava dilekçelerine eklerler. Yaygın kanının aksine davayı kimin açtığının bir önemi yoktur. Eşler anlaşsa da hâkim duruma müdahale edebilir. Özellikle velayet ve nafaka konusunda kadını ve çocukları koruyucu bir hüküm vermeye çalışır.

    Aslında boşanmak sanıldığı kadar olumsuz bir durum da değildir. Huzursuz bir ailede büyüyeceğine anne ya da babasının sevgisiyle huzurlu bir ortamda büyümek çocuk için daha avantajlıdır. Sürekli çekişmenin, kavganın olduğu bir birlikteliğin eşlere de çocuklara da yararı olmaz.

    Bütün medeni hukuk sistemleri evliliğin kolay, boşanmanın zor olması yönünde inşa edilmiştir. Oysa; bireylerin evlenmeden önce birbirlerine ve ailelerine toleranslarının sorgulandığı, çocuk yapmak konusunda belli yükümlülükleri yerine getirme şartının olduğu, belli bir süre birlikte yaşama koşulunu yerine getirmeyenlere evlenme izninin verilmediği; buna karşılık birlikte sürdürülemeyeceği anlaşılan evliliklerin kolayca sonlandırıldığı bir sistem daha uygun olmaz mıydı?

    Evlenmesi zor, boşanması kolay… Kulağa garip geliyor değil mi? Bence öyle olsaydı her şey çok daha güzel olurdu. Sizce?

  • Evlilikleri Uzun Süren Ünlüler

    Evlilikleri Uzun Süren Ünlüler

    Hepimizin temennisi bir kez evlenip o kişiyle bir ömür geçirmektir. Evlilikleri uzun süren ünlüler kimlerdir? konumuzda sanat camiasından bir yastıkta kocayan ünlülere yer verdik. İçlerinde kimler yok ki Demet Şener-İbrahim Kutluay , Orhan Gencebay-Sevim Emre, Mehmet Aslantuğ- Arzum Onan, liste böyle uzayıp gidiyor, işte evliliğini senelerce sürdüren ünlüler

    İlgili Konular

    Mutlu Evlilik İçin Önemli Tüyolar Tıklayınız

    Mutsuz Evliliğin Nedenleri Tıklayınız

    Başarılı Bir Beraberlik İçin Neler Yapmalı Tıklayınız

    evlilikleri_uzun_suren_unluler_kimlerdir (1)

    evlilikleri_uzun_suren_unluler_kimlerdir (2) evlilikleri_uzun_suren_unluler_kimlerdir (3) evlilikleri_uzun_suren_unluler_kimlerdir (4) evlilikleri_uzun_suren_unluler_kimlerdir (5) evlilikleri_uzun_suren_unluler_kimlerdir (6) evlilikleri_uzun_suren_unluler_kimlerdir (7) evlilikleri_uzun_suren_unluler_kimlerdir (9)evlilikleri_uzun_suren_unluler_kimlerdir (10) evlilikleri_uzun_suren_unluler_kimlerdir (11) evlilikleri_uzun_suren_unluler_kimlerdir (12) evlilikleri_uzun_suren_unluler_kimlerdir (13) evlilikleri_uzun_suren_unluler_kimlerdir (14) evlilikleri_uzun_suren_unluler_kimlerdir (15) evlilikleri_uzun_suren_unluler_kimlerdir (16)evlilikleri_uzun_suren_unluler_kimlerdir (17) evlilikleri_uzun_suren_unluler_kimlerdir (18) evlilikleri_uzun_suren_unluler_kimlerdir (19)

  • Erkeklerin Ayrılırken Söylediği Yalanlar Nelerdir?

    Erkeklerin Ayrılırken Söylediği Yalanlar Nelerdir?

    Sevdiğiniz adam artık size sevgiyle bakmıyor ve görüşmemek için bahaneler arıyorsa, ayrılık, boşanma kapıda demektir. İşte erkeklerin ayrılırken söylediği yalanlar

    Sen daha iyilerine layıksın.Yanına hiçbir zaman yakışamadım.
    Ailem seni istemiyor, ne kadar laf anlattıysam da dinlemediler, onları kaybetmeyi göze alamam.

    Şimdiye kadar hep söylemeye çalıştım ama cesaret edemedim, ben bir eşcinselim.
    Kendimle bile mutlu değilim, seni nasıl mutlu edeyim, sana bu zulmü yaşatmaya hakkım yok, en iyisi ayrılmak.erkeklerin_ayrilirken_soyledigi_yalanlar (1)

    Eski kız arkadaşımı unutamıyorum, sana her baktığımda onu görüyorum.
    Evlilik bana göre değilmiş geçte olsa anladım, yalnızlık benim kaderim ( bkz ıssız adam alper tripleri)

    Zamana ihtiyacım var, bir müddet beraberliğimize ara verelim.
    Kadına doyamıyorum, tek kişiyle yetinemiyorum, bu durumum hep seni üzecek ve artık üzülmeni istemiyorum.erkeklerin_ayrilirken_soyledigi_yalanlar (2)

    İlişkimizin artık eski heyecanı kalmadı (Türkçesi senden alacağımı aldım, şimdi sıra geldi başka çiçekleri koklamaya!)

    Başkasına aşık oldum.
    Çok iyi bir insansın senin gibisini bir daha asla bulamamam, seni asla unutamam ama…

    Sorun sende değil bende.

    İlgili Konular

    Eşinizin Sizi Artık Sevmediğini Gösteren Belirtiler Tıklayınız

    Ülkemizde Boşanma Nedenleri Tıklayınız

    Erkeklerin Aldatmasının 8 Nedeni Tıklayınız

    Kocamın Beni Sevip Sevmediğini Nasıl Anlarım? Tıklayınız

    YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan yorum yazıları veya haberlerin tüm hakları Kadınlar Kulübü’ne aittir. Kaynak gösterilse dahi hiçbiri özel izin alınmadan kullanılamaz. Bu haber veya yazılar sadece Kadınlar Kulübü tarafından sağlanan RSS verileri kullanılarak alıntılanabilir.

  • Boşanma Sonrası İçin Yapılması Gerekenler

    Boşanma Sonrası İçin Yapılması Gerekenler

    Boşanma oranları her geçen gün artıyor. Boşanma sonrası için yapılması gerekenler makalemizde boşanmış kadın ve erkeklere tavsiyelerde bulunduk.

    Çocukları Koruyun
    Çocuklar boşanma olayının masum kurbanlarıdır, onların en az zarar görmesi
    adına işin ehli bir psikoloğa danışın ve bu acı hadiseyi çocuklarınızın en az zararla atlatmasını sağlayın.
    Çocuksuz olsanız bile psikolog desteği almanızı öneririz.

    Depresyona Çare
    Boşanma süreci kadın için de erkek için de zor ve yıpratıcı bir dönemdir.
    Ruhen kendimizi yorgun ve mağlup hissedebiliriz, olası depresyonları önlemek için yapmanız gerekenler
    1- Sevdiklerinizin yanında olun, sevdiğiniz insanlarla görüşmek sıkıntınızı daha kolay atlatmanızı sağlar.
    2-Kendinize hobi bulun! fotoğraf çekin, resim yapın, dikiş dikin, el sanatlarıyla uğraşın, hobiler sizi rahatlatır ve yaşadığınız sıkıntılardan sizi uzaklaştırır.
    3-Spor yapın, spor yapmak beden serotonin mutluluk hormonunun salgılanmasını tetikler ve acılarınızı unutturur.bosanma_sonrasi_icin_yapilmasi_gerekenler (1)

    Mahremiyet Önemli
    Eşiniz hakkında asla hiç kimseye tek kelime kötü söz etmeyin, soran olursa yaşandı
    ve bitti anlaşamadık diye geçiştirin, yaşadıklarınız sizin özelinizdir, mahreminizdir
    ve bunu başkalarıyla paylaşmanın size bir getirisi olmaz.
    Anlattıklarınızla dostları üzer, düşmanlarınızı sevindirirsiniz.

    Çocuğunuzu Alet Etmeyin!
    Bir çok boşanmış çiftin en sık yaptığı hatalardan biri de çocuğa postacı görevi yüklemek,
    karşı tarafa çocuk vasıtasıyla sürekli haber yollamak, laf sokmalar göndermektir.
    Bu durum çocuğunuzun küçük yüreğinde derin yaralar açar!

    Anne Babaya Mesaj!
    Boşanmış anneyseniz çocuğunuza babasını, boşanmış babaysanız annesini hiç bir zaman kötülemeyin.
    Çocuğunuzun annesinden yahut babasından soğumasına neden olursunuz.
    Çocuk için anne figürü ve baba figürü her ikisi de çok önemlidir, ve bir taraftan mahrumsa yahut onu sevmiyorsa, bu durum, ileride yanlış birliktelikler yaşamasına neden olur. Boşanmış ailelerin kızları arasında kendinden yaşça büyük biriyle evlenme isteği çok görülür, babasında görmediği sevgi ve şefkati yaşlı ellerde ararlar…

    Öç Alıcı Duygulardan Uzak Durun!
    Ben onu soyup soğana çevireyim de görsün, çocuğumu göstermeyeceğim gibi
    kin dolu tutumlar her iki tarafada zarardan başka bir şey getirmez.
    Çocuklarınızın hatırı için bazı şeyleri yutun ve önünüze bakın!

    İlgili Konular

    Boşana Sonrası Depresyon Nasıl Atlatılır? Tıklayınız

    Boşanmadan Önce Yapılması Gerekenler Tıklayınız

    Boşanmak İsteyen Erkeğin Belirtileri Tıklayınız

    YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan yorum yazıları veya haberlerin tüm hakları Kadınlar Kulübü’ne aittir. Kaynak gösterilse dahi hiçbiri özel izin alınmadan kullanılamaz. Bu haber veya yazılar sadece Kadınlar Kulübü tarafından sağlanan RSS verileri kullanılarak alıntılanabilir.