Etiket: evlilik

  • Aşkı yaşatmanın 11 yolu

    Aşkı yaşatmanın 11 yolu

    Aşkı yaşatmanın 11 yolu ve Mutlu evliliğin püf noktaları size özel tüyolar… Modası hiç geçmeyen kurum; evlilik… Ancak aynı zamanda sorunları hiç bitmeyen de o…. Bekarlar evlenmek, evlenenler de boşanmak istiyor. Peki yanlışlık nerede? Her şeyin suçlusu evlilik mi yoksa bir yerlerde hata yapan biz miyiz? 

    Uzman Psikolog Bülent Budak, evliliği tanımlamasını istediğimizde, “İnsanların birbirine hissettiği cinsel isteklerin, sevgi, şefkat ve ilgi ihtiyacının giderilmesinin yanı sıra daha düzenli, huzurlu ve sağlıklı bir yaşam için asırlar önce oluşturulmuş bir düzenden bahsediyoruz “diyor. Bu sosyal yapılanmanın doğada var olmadığını belirten Budak, “İnsanların yerleşik yaşama geçmeye ve sosyal hayata başlamalarıyla birlikte, farklı örf ve adetler içerisinde böyle bir kurum yapılandırıldı. İnsanlar kendilerini yaşadıkları toplumun örf ve adetlerine uymak zorunda hissettikleri için evlenmek istiyorlar. Bir de çocuk faktörü var. Çünkü insan, en temel korkularından biri olan ölüm korkusunu rahatlatabilmek için ardında bir eser bırakmak istiyor ve çocuk sahibi oluyor. Evlilik dışı bir çocuğun dışlanması ihtimali insanları evlenmeye yönlendiriyor. Son yıllarda bilimsel değil ama sosyal olarak 30 yaşını geçen kadınlarda evlenme sendromu oluştu” diyor.

    Aşkı yaşatmanın 11 yolu
    Aşkı yaşatmanın 11 yolu

     Yıldönümlerinden korkmayın

    Uzman Psikolog Bülent Budak, evliliğin belli yıllarının daha zorlu geçtiği şeklindeki söylemlerin bilimsel temeli olmadığını belirtiyor. Bazı kişilerin adeta “kendini gerçekleştiren bir kehanet gibi” inandıkları bu durumun zararlarını yaşadıklarını, sorun yaşama beklentisi nedeniyle 1., 3. ya da 7. yıllarda sorunlar yaşadığını da ekliyor. Oysa doğru olan evliliği yıllara değil, dönemlere ayırmak. Çünkü her dönem evliliğin taraflarına ve çevresel faktörlere göre uzayıp kısalabiliyor.

     Sanal dönem

    İnsanların kendilerini gizledikleri, sorunları görmezden geldikleri, her şeye evet dedikleri ve kendi gerçeklerini göstermedikleri bir dönemden bahsediyoruz. Evliliğin başlangıcını oluşturan bu dönemde tarafların isteği; kavga çıkmamasını, romantizmin sürmesini sağlamak ve dışarıdan bakılınca mutlu bir evlilik tablosu oluşturmak. Çiftler bu dönemde birbirlerine kendilerini tam olarak göstermedikleri gibi, aile ve arkadaşlar konusundaki olumsuz fikirlerini de kendilerine saklıyorlar. Evlenmeden önce birlikte bir evi paylaşan çiftler bu dönemi çok kısa yaşayabiliyor. Bazı çiftlerin ise bu dönemi yıllarca yaşamaları da mümkün.

     Gerçekçi dönem

    Çiftler bu dönemde yavaş yavaş “ben” demeye başlıyor; “Ben böyle düşünüyorum, böyle istiyorum” gibi… Böylece bu dönem fikir ayrılıklarının, duyguların ve beklentilerin ortaya çıktığı yılları anlatıyor. Uzman Psikolog Bülent Budak, bu dönemin çok riskli olduğunun da altını çiziyor. Çatışmaların başladığı bu dönemin süresi de çeşitli faktörlere göre değişiyor. Bu dönemin başarıyla atlatılması mümkün, ancak tartışma kültürümüzün eksikliği, karşı tarafı olduğu gibi kabul etmekten kaçınmamız ve değiştirmeye çalışmamız bu dönemden başarıyla çıkmayı da zorlaştıran faktörler. Yine bu dönemde, çiftler birbirlerinin aile fertleri ya da arkadaşları hakkında olumsuz görüşlerini de açıkça dile getirmeye başlıyorlar. “Evlenince değişti” söylemini dillendirdiğimiz bu dönemde yanıldığımız nokta ise şu; değişen kimse yok. Aslında sanal dönemde gösterilmeyenler ya da görmek istemediklerimiz bu dönemde ortaya dökülüveriyor.

    Suskunluk dönemi

    Öncelikle şunu belirtelim ki, “Gerçekçi Dönem”i başarıyla atlatıp uzmanlık dönemine giren çiftler azınlıkta kalıyor. Çoğu çift kendini suskunluk döneminde buluveriyor. Suskunluk döneminde, önceki dönemden gelen konular bir süre bir kenara bırakılıyor, sessizlik dönemi başlıyor ve bir gün daha şiddetli olarak yeniden tartışılmaya başlıyor. Her patlama, bir öncekinden daha şiddetli oluyor. Artık birbirlerine güvenlerini kaybetmeye başlayan çiftler, “Eşimle bu konu konuşulmaz” diye düşünerek iletişimden kaçınmaya başlıyorlar. İşte bu sessizlikte bazen duyulan tek şey boşanmanın ayak sesleri oluyor. İki taraf da ekonomik olarak tek başına ayakta durabilecek durumdaysa boşanma gerçekleşiyor. Eğer çocuk varsa, boşanma ertelenebiliyor. Aldatmaların en çok yaşandığı dönem de suskunluk dönemleri… Çiftler duygusal arayışlara giriyor ve bu açlığını başkaları ile gidermeye başlıyor. Bu kişiler iş çevresinden, arkadaş çevresinden ya da sanal dünyadan olabiliyor. Son zamanlarda sosyal ağlarda eski sevgililerini bulanların sayısı da oldukça fazla…

     Uzmanlık dönemi

    İşte az rastlanan ideal dönem! Tabii ki pembe bir dünyadan bahsetmiyoruz. Hayat devam ettikçe çiftlerin önüne engeller, sorunlar çıkıyor. Uzmanlığa erişen çiftler, kriz yönetimini ustalıkla gerçekleştiriyor. Ufak tefek hatalar olsa da patlamalar; küsmelere, suskunluğa gitmeden hallediliyor. Duygusal ve mantıksal olarak gelişmiş bir ilişkide, çiftler önlerine gelen her engeli başarıyla aşıyorlar.

     Kötü giden evliliği bir bebek kurtaramaz

    Uzman Psikolog Bülent Budak, çocuk sahibi olmanın bir evliliğe büyük etkileri olduğunu söylüyor. Ancak burada sadece olumlu etkilerden söz etmiyor. Öncelikle çocuk yetiştirmenin de tıpkı evlilik gibi süreçleri olduğunu, yani kolay bir şey olmadığını unutmamak gerekiyor. Bir çocuğun aileye yapacağı olumlu katkılar çocukla ilgili değil, çiftlerin bu duruma bakış açısıyla ilgili oluyor. Örneğin bir babanın, çocuk bakımının sadece annenin görevi olduğunu düşünmesi ve kadını bu işte yalnız bırakması, çiftin arasında daha önce olmayan sorunların doğmasına bile neden olabiliyor. Bu nedenle çocuğun, ilişkide hiçbir şeyin başlangıç noktası olarak görülmemesi, öncelikle tarafların bakış açılarını değiştirmeleri gerekiyor.

     Sanal alemdeki tehlike!

    Artık canımız her sıkıldığında kendimizi oyalayacak bir şey bulabiliyoruz. Televizyonun yanı sıra artık elimizin altında uçsuz bucaksız bir internet alemi var. Ancak sanal ortama ne kadar çok zaman harcarsanız, o tarafınızı geliştirmiş oluyorsunuz ve ilgilenmediğiniz ilişkiniz zayıflıyor. Bunun önüne geçmek için fiziksel tedbirler alın. Bilgisayarı salonunuzdan ve yatak odanızdan çıkarın. Haftada iki gün televizyonsuz ve bilgisayarsız geceler yapın.

     Düzenli ve sağlıklı yaşamak için evleniyoruz

    Evlilik insan doğasına aykırı mı?” diye sorduğumuzda ise Uzman Psikolog Bülent Budak, bu fikrin insanların sorumluluktan kurtulmak için ürettikleri bir mazeret olduğunu belirtiyor: “Doğaya bakınca hayvanların tek eşli olmadığını görüyoruz. Bu açıdan bakınca evliliğin bu doğaya aykırı olduğu söylenebilir. Ancak yaşadığımız binalar da, bindiğimiz arabalar da doğaya aykırı. Doğaya uyumlu yaşamak için ata binip mağaralarda yaşıyor olmamız gerekiyordu. Hayatımızı iyileştirmek için ürettiğimiz bu yapılanmalar gibi, düzenli ve sağlıklı bir yaşam için de evlilik kurumunu ürettik.
    Yani evlilik bir gereklilik olarak ortaya çıktı.”

    Mutlu evliliğin püf noktaları

    1. Acele etmeyin: Özellikle aile büyüklerinin “Yaşın kaç oldu, yaşıtların hep evlendi, ben de torun istiyorum” türünden dayatmalarına kulaklarınızı tıkayın. Çünkü acele ile yapılan evliliklerde ilişkinin bedeni ve ruhu oturmuyor. Tek başına aşk da, tek başına para da bir evliliğin uzun ömürlü olmasına yetmiyor.

    2. Kendinizi iyi tanıyın: Kendi ruhunuzu ve düşünce yapınızı iyi tanıyın. Bu özelliklerinize göre bir arayış içine girin. Kendinizi tanımadan karşı tarafı sırf güzel, yakışıklı ya da zengin olduğu için seçmeyin. Özellikle üçüncü kişilerin tavsiyeleri ile başlayan evlilikler kaybetmeye baştan mahkum oluyor.

    3. Gerçekçi olun: “Nikahta keramet vardır, evlendikten sonra düzelir” şeklindeki sözlere inanmayın. Gerçek düşüncelerinizi evlenmeden önce ortaya koyun. Karşı taraftan da aynısını bekleyin. Örneğin çocuk sahibi olmak istemeyen nişanlınızın, evlendikten sonra fikrini değiştireceği hayaline tutunmayın. Ya da evlendikten sonra başka bir şehirde oturmak istemiyorsanız ancak böyle bir ihtimal varsa tavrınızı baştan konuşun.

    Aşkı yaşatmanın 11 yolu ve Mutlu evliliğin püf noktaları size özel tüyolar...
    Aşkı yaşatmanın 11 yolu ve Mutlu evliliğin püf noktaları size özel tüyolar…

    Aşkı yaşatmanın 11 yolu

    1. Ona saygı duyun.

    2. Onu dinliyor gözükmeyin, gerçekten dinleyin.

    3. Onu olduğu gibi kabul edin, eleştirmeyin.

    4. Doğru tartışmayı öğrenin.

    5. Ona zaman ayırın.

    6. Onu düşünün ve düşündüğünüzü, onu mutlu edeceğini bildiğiniz şeyleri yaparak gösterin.

    7. Ona sizin için farklı olduğunu hissettirin.

    8. Maddi boyutunu esas almadan, onu mutlu edecek ufak sürprizler hazırlayın, özel zamanlar yaratın.

    9. Karşı taraftan beklemeyin, önce siz yapın ki karşılığını alın.

    10. İlişkiyi güncelleyin; eski günlerde gittiğiniz yerlere ziyaretler yapın, ilk günlerinizi hatırlayın.

    11. İşinize mesai harcamazsanız iflas edeceğini bildiğiniz gibi, evliliğinize mesai harcamazsanız onu kaybedebileceğinizi unutmayın.

     Terapi ne zaman?

    Uzman Psikolog Bülent Budak, terapiyi özellikle nişanlı çiftlere öneriyor. Ancak her şeyin toz pembe yaşandığı nişanlılık döneminde terapiye gitmek pek de akıllara gelmiyor. Bir diğer ideal zaman ise “Gerçekçi Dönem”… Budak, suskun döneminde gelen çiftlerin artık umutsuz ve güvensiz olması, hatta gizli ikinci hayatlar kurmaları nedeniyle terapi yoluyla bir ilişkiyi tedavi etmenin çok zor olduğunu belirtiyor. Ancak ne yazık ki çiftler, en çok da
    suskunluk döneminde terapiye geliyor.

    Formsanté Dergisi

  • Aşkı öldüren evlilik mi?

    Aşkı öldüren evlilik mi?

    Aşkı öldüren evlilik mi? Sevgi dolu, mutlu bir evlilik için elinizden geleni yapıyorsunuz! Ancak içinde bulunduğunuz zaman ve olaylar, istemeyerek yaşananlar, iş yerinde ki sorunlar, evde ki küçük sorunlar ve tabi ki evliliğin ağır sorumluluğu.. Sizi eşinize karşı beslediğiniz sevgiden uzaklaştıracaktır. Evliliğinizin monotonlaştığını ve artık yıpranma evresine girdiğini görmek ya da hissetmek sizi ve eşinizi üzecek, gereksiz bunalıma ve strese girmenize sebep olacaktır.
    Kadın ya da erkek evlendikten sonra değişiyor mu gerçekten?

    Evlendikten sonra kimse değişmiyor. Şayet akıl hastalığı, kişilik bozukluğu veya madde bağımlılığı yoksa! Değişen beklentiler. Kadınlarda daha çok oluyor bu durum. Sevgiyi benim gibi düşünsün, benim gibi hissetsin beklentisi var.

    Öyle hissetmiyor mu erkekler?

    Erkek flört ya da aşk evresinde daha romantik olsa da, evlilikte mantığı ve gerçekçiliği öne çıkıyor. Flört sırasında erkek, beklentileri yerine getirebilmek için büyük bir çaba sarf ediyor. Sıkıntı da buradan başlıyor. Evlendikten sonra bu tutum tamamıyla değişiyor çünkü. İşi, sosyal yaşamı, her şeyi farklılaşıyor. Evlilikten önce ve sonra diye bakıyor ilişkiye. Oysa bu bakış açısını değiştirmesi lazım erkeklerin. Kadının ruhu beslenmediğinde hırçınlık baş gösteriyor.

    Aşkı öldüren evlilik mi?
    Aşkı öldüren evlilik mi?

    Evlilik De Aşkı Yaşatmak İçin ne yapmalıyız?

    Eşinizin Egosunu İhmal Etmeyin: Her birey iç güdüsel olarak saygı görmek takdir edilmek ister ki bu duygu bebeklik döneminden itibaren vardır. Sizde eşinize değerli olduğunu gösterin ve asla takdir etmekten onu gururlandırmak dan vazgeçmeyin.

    Hayata İlgi Gösterin: Yeni Konular, Yeni Uğraşlar Edinin ve Bunlardan Bahsedin: Evlilik de monotonluğu yok etmek için sosyal hayatınızı daha aktif hale getirin ve bunu mümkün olduğunca eşiniz ile birlik de yapın. Sosyal faaliyetlerinizi artırın.

    Tartışmayın! Konuşmayı Deneyin: İşte bu büyük bir meziyettir, sadece evlilik de değil ikili ilişkilerin hepsinde tartışmak yerine konuşmayı deneyin, hem daha mutlu olacaksınız hemde mutlu edeceksiniz.

    Eşinizin Kurallarına da Saygı Gösterin ve Önemseyin, Sorun Değil, Çözüm Üretin!

    Empati Kurun: İkili ilişkilerde uygulanması gereken en önemli kuralların ve önerilerin başında gelir empati kurmak. Aslında empati kurulduğunda Tartışmayın, Konuşun ! kuralını da aynı anda yerine getirmiş olacaksınız.

  • Evliliği kurtarmanın yolları

    Evliliği kurtarmanın yolları

    Evliliği kurtarmanın yolları..! Beğeni, aşk, sevgi ve bağlılıkla başlayan ilişkiler yaşamın doğal bir döngüsü olarak evlilik müessesesine dönüşür. Bu süreçte her iki tarafında kendi ailesinden ayrışarak yeni bir aile olma yolunda mücadeleler başlamıştır. Anne babadan ayrılığa hazır olmak, bireysel olarak hem duygusal, hem de maddi sorumluluğu alabilmek gerekir. Bireyin ailesinden ayrılabilmesi ülkemizde çok zorlu bir süreçtir. Evlilik hazırlıklarından başlayarak her aşamada çiftler üçüncü şahısların etkisi altındadır. Kıyafet seçiminden mobilyaya, düğünün nerde ve nasıl olması gerektiğine kadar bir çok kararın iki kişi arasında alınması mümkün değildir. Çiftler daha hazırlık aşamasından başlayarak sürekli zorlanmaya, tercihlerinin etkilenmesine, hatta çocuklarının eğitimine kadar bir çok konuda tek başlarına söz sahibi değillerdir. Sürekli birilerinin müdahaleleri çiftler arasında gerginliğe, ciddi kavgalara sebep olmaktadır.

    Yaşayan hiçbir şey kendi başına sadece kendisi için yaşamaz.”
    (William Blake)

    Düğün sonrası birlikte yaşamaya başlayan çiftlerin hayatlarındaki en zorlu dönem başlamıştır. Bu dönemde birlikte bir yaşam inşa edecekler, birbirlerine destek olacaklar, uyum sağlayacaklar, gelişimlerini sürdürecekler, birbirlerine bağlı kalarak birlikteliklerini devam ettireceklerdir. Bu dönemde birbirlerini çok yargılarlar, sürekli doğru kişiyle mi evlendim acaba? gibi kendi içlerinde sorgularlar. Boşanmaların en sık olduğu dönemdir ilk yıllar. Bu dönemde her iki tarafında ciddi çabalar göstermesi gerekir. Yeni bir düzen, sistem kurduklarının bilincinde olup ona göre adımlar atmalı, birbirleriyle olan iletişimlerinde yapıcı olmalıdırlar. Evlilik öncesi hayatlarını sürdüremeyecekleri gerçeğini kabul etmeli, artık ben değil biz olabilmelidirler. Bu ilk zamanlarda yaşanan en önemli sorunlardan biride cinsellik ve fiziksel şiddetle ilgili sorunlardır. Basit olarak değerlendirilen çözüm için adım atılmayan bu sorunlar zamanla ilişkide çok ciddi hasarlar meydana getirmektedir.

    Evliliğin ilk birkaç yılından sonra meydana gelen çocuk yepyeni güzellik ve duyguların yanında ciddi sorumluluk gerektirdiğinden yeni sorunları da beraberinde getirmektedir. Karı-koca sistemini oluşturmadan anne-baba evresine geçilmemelidir. Genellikle de yolunda gitmeyen evliliklerde çocuğu kurtarıcı unsur olarak görüp çiftlerin hazır olmadan çocuk yapmaları durumuna sık rastlanmaktadır. Unutulmamalıdır ki aileye katılan yeni bir bireyin sorumluluğunu da üstlenmek, onun bakımıyla, eğitimiyle ilgilenmek, ona karşı davranışlarda tutarlı olmak, kurallar koyup uygulamak ciddi bir iştir.

    Evliliği kurtarmanın yolları
    Evliliği kurtarmanın yolları

    Çocuğun büyüyüp ergenlik çağına geldiği dönemde aile çocuğunun bir takım tutumları karşısında şaşkın, ne yapacağını bilemez konumdadır. Artık kuralların esnetilmesi gerekmektedir. Çünkü her istediklerini yapan, elinden tutup her yöne çektikleri çocuk yoktur artık. Kendi bireyselleşme mücadelesini veren bir ergenle karşı karşıyadırlar. Artık çocuğa endeksli bir hayat bitmekte çiftlerin baş başa kalabildiği, birbirlerini ve birlikteliklerini sorguladıkları bir dönem başlamaktadır.

    Kendi kariyerlerini sorgulayan çiftler, işlerinde yaşadıkları sorunlardan dolayı birbirlerini, hatta çocuklarını suçlayabilirler. Hayatımda sen olmasaydın şu an farklı bir yerde olurdum, kariyerimden vazgeçip kendimi sana ve çocuğa adadım, şu an kaybettiğim o kadar çok şey var ki tarzında yaklaşımlar sergilenebilir. Bir taraftan da bu dönemde çiftlerin kendi anne babalarıyla ilgili sağlık sorunları ortaya çıkmaya başlar ve onlarla ilgilenmek durumunda kalabilirler.

    Çocukların ergenlikten yetişkinliğe geçtikleri dönemde yuvadan uçup kendi hayatlarını kurdukları, evlilik, öğrenim yada iş nedeniyle ayrıldıkları zaman geldiğinde çocuktan kopamama ayrışamama, çocuğun artık yetişkin bir birey olduğunu kabullenememe, kendileri olmadan yapamayacağını düşünmeleri gibi sorunlar baş göstermeye başlar. Artık baş başa kalan karı-koca geçmiş hayatı sorgularlar, senin yaptıkların, benim fedakarlıklarım şeklinde başlayan tartışmalar sürer gider.

    Zaman su gibi akmış çiftler artık yaşlanmış emeklilik dönemi gelmiş, sağlık sorunları, fizyolojik sorunlar artmıştır. Bu dönemde deneyimlerini kendilerinden sonrakilere aktarmaya çalışan çiftler, ölüme hazırlanması gerekir. Geriye kalan zaman sınırlıdır ve kaliteli yaşanması gerekmektedir. Bu dönemde ortaya çıkacak sorunların çözümü daha da güçtür.

    Aile sisteminin oluşumundan başlayarak devam eden süreçte bir çok problemle karşılaşılması olağandır. Ailenin işlevi çocuk dünyaya getirmek, neslin devamını sağlamaktır. Bunu gerçekleştirirken de o süreçteki gerekli niteliklere sahip olmak elzemdir.

    Sağlıklı ve mutlu bir ailede olması gereken özellikler;

    -İletişim becerilerinin olması,
    -Problem çözme becerilerinin olması,
    -Zamanla oluşturulan uygun otoritenin olması,
    -Zamanla oluşturulan ve uyulan kuralların olması,
    -Çocuk yetiştirme konusunda bilgi ve deneyimin olması,
    -Ailece ve bireysel hedeflerin olması,
    -Aile bireylerinin tutarlı ve destekleyici olması,
    -Esneklik ve uyum becerilerinin olması.

    Aile bireylerin rollerini gerektiği gibi yerine getirmeleri, rol karmaşasının olmaması gerekir. Mutlaka bir düzen, hiyerarşi olmalıdır.
    Sağlıksız aile tipleri Fisher şu şekilde sıralamıştır;

    1.Sınırlanmış/sıkıştırılmış aile tipi: Bu tip aileler bastırıcı, negatif, mükemmeliyetçilik anlayışına sahiptir.
    2.İçe dönük aile tipi: Dış dünyadan kopmuş kendi içlerinde yaşayan aileler.
    3.Obje odaklı aile tipi: Çocuk odaklı, birey odaklıdır. Ya da obje yerine geçebilecek başka bir şey.
    4.Fevri-dürtüsel aile tipi: Antisosyal özellikler taşıyan ailelerdir.
    5.Çocuksu aile tipi: Kendi anne-babalarına bağlı ailelerdir. Yetersiz, bağımlı, gelişmemiş ailelerdir. Sürekli başkalarından bir şeyler talep ederler.
    6.Kaotik aile tipi: Hiçbir düzen kural olmayan ailelerdir.

    Ailelerin sağlıklı olup olmadığını anlamak için sınırlara, kurallara, rollere, bireyselliklerine, bütünlüklerine, iletişimlerine bakılır.
    Aile terapisi alacak ailenin bir probleminin olması gerekir ve bu problemi kendi başlarına çözemeyecekleri bilincinde olmalıdırlar. Terapide öncelikli olarak çiftlerin beklentileri konuşulur ve iletişimle ilgili sorunlar irdelenir. Terapi için gelen çiftlerin bir çoğunda iletişim kazalarının fazla yer aldığını gözlemliyoruz. Bireysel ve cinsel farklılıklardan, içinde bulunulan andaki stres yoğunlu, kültürel farklılıklar, sosyal farklılıklar, hatta mesleki farklılıklar gibi çiftlerin ellerinde olmayan bir takım nedenler istem dışı çatışmalara, yanlış anlamalara, sorunlara yol açmaktadır. Bir çok çift birlikte yaşadığı, hayatını paylaştığı insanı anlamakta zorluk çekmekte, yada yanlış anlamaktadır. Terapi sürecinde çiftlerin iletişim dilleri, çatışma çözme yöntemleri, empati yetileri konuşularak birbirlerini anlamaları sağlanır ve ilerde doğabilecek sorunlarla mücadele becerileri geliştirilir.

    Evliliği kurtarmanın yolları
    Evliliği kurtarmanın yolları

    Evlilikten beklentiler bir çok insan için değişiklik gösterse de ömür boyu sevdiği kişinin şu anki gibi kalması, değişmemesidir. Oysa her şey gibi gerek bireysel hayatta gerekse ilişkide değişim kaçınılmazdır. Zamanla ortaya çıkacak kariyerle ilgili sorunlar, ekonomik sorunlar, fiziksel değişimler, cinsel sorunlar, değişen sosyal çevreyle etkileşim v.b. bir çok nedenden dolayı çiftler evlendikleri zamanlardaki gibi kalmayacak zamanla farklılaşacaklardır. Bu farklılaşma çiftlerde bazen hayal kırıklığı yaratacak, “benim tanıdığım evlendiğim insan sen değilsin, çok değiştin” gibi sözler sıkça tekrarlanmaya başlayacaktır. Oysa sorun çoğu kez değişen karşıdaki eşte değil, değişimi kabullenemeyen, eşine ayak uyduramayandadır.

    Evlilik kusursuz işlemeli anlayışı, beklentisi de çiftlerin hayal kırıklıklarına neden olmaktadır. Her deniz dalgalıdır, coşkundur ve çoğu zamanda durgundur. Evliliğinde zor günleri olacaktır, olmalıdır da. Zorluklara karşı birlikte hareket edebilen, birlikte mücadele eden çiftler bir takım olabilir ve birbirlerine daha sıkı bağlanabilir. Küçük bir sıkıntıda takımına küsen, oynamak istemeyen bir oyuncunun asla başarılı olamayacağı gibi sorunları birlikte göğüsleyip çözmek için mücadele etmeyen çiftlerde evliliği yürütemezler. Elbette kavgalar, anlaşmazlıklar olacaktır. Bunları güç mücadelesine çevirmeyip yerine göre müsamahalı davranma, biri öfkelendiğinde diğerinin yatıştırıcı olması, istek ve düşüncelerin kızgınlıkla değil sakin bir şekilde anlatılması kalıcı yaralar açılmasını önleyecektir.

    Evliliği kurtarmanın yolları
    Evliliği kurtarmanın yolları

    Çiftler bir birlerine karşı kin tutmamalı, affetmesini bilmeli, geçmişteki olumsuz hatıralar yerine yaşanmış güzel anıları hatırlamalıdırlar.
    Keyifli, mutlu bir ilişki; geleceğe dönük ortak hedeflerin olması, çiftlerin birbirlerinin duygularını, isteklerini, ihtiyaçlarını önemsemeleri, kendilerini rahat bir şekilde ifade etmeleri, birbirlerini desteklemeleri ve motive etmeleri, en önemlisi sorunlardan kaçmak yerine onlarla yüzleşmeleriyle mümkündür.

    Çiftler terapide kendilerini daha rahat ve güvende hissetmekte ve duygularını çok daha iyi ifade edebilmektedirler. Birlikteyken konuşulmaya cesaret edilemeyen çoğu şey gün yüzüne çıkmakta, ilişkiyi kötü gösteren tozlar alınmakta, çözümsüz gibi görünen sorunlar terapistin farklı bakış açısı ve yaklaşımıyla çözülmektedir. Ülkemizde eş, dost, akraba tarafından halledilmeye alışılmış olan evlilikteki problemler, terapiste gitme konusunda çiftleri engellemektedir. Oysa kalıcı çözüm üretmeyen bu yöntem bazen de problemi daha da kronikleştirmektedir. Eşlerden birinin isteksizliği de terapi sürecini olumsuz etkilemektedir. Eşim terapiste gitmek istemiyor diye mutsuz bir hayata katlanmamalı, eş yada terapist tarafından ikna edilerek çiftler terapi sürecine birlikte alınmalıdır.

    Mutluluk bir hedef değil yolculuktur. Bugün için yaşa, buna benzer başka bir yaşamın olmayacak. Yaşam kaliten yaşama yaptığın katkıyla belirlenir. Yaşam kaliteni iyileştirmek için önüne çıkan sorunları temizlemen gerekir.

    Uzm. Psk. Feyzullah ALPMAN

  • Evliliği daha kalıcı hale getirmek için ipuçları

    Evliliği daha kalıcı hale getirmek için ipuçları

    Ülkemizde her geçen gün boşanmalar artıyor. Güzel hayallerle başlayan fakat hüzünle biten bir evlilikte geriye kalan ise ya kırık bir kalp ya da ortada kalan çocuklar oluyor. Uzmanlar, birkaç basit hareketlerle uzun yıllar geçse de evliliğin daha kalıcı hale getirilebileceğini belirterek, çiftlerin birbirlerine sevgilerinden bahsetmesinden her gün zaman ayırmalarına kadar… 10 püf nokta sıraladı.

    Psikiyatrist/Psikoterapist Yrd. Doç. Dr. Rıdvan Üney, evliliği daha kalıcı hale getirmek için bazı ipuçları verdi. Üney, “Aşk ve heyecanla başlayan iki kişilik evlilik hikâyesine özen gösterilmesi gerekir. Korunmayan evlilikler ya boşanmayla sonuçlanır ya da içi boş sözde bir evlilik kurumu olarak kalır. Çoğu zaman, evlilik öncesi dikkat ve özen kaybolur. Kişiler birbirlerinden yavaş yavaş uzaklaşır ve birbirlerine yabancılaşır. Sonrasında çoğu zaman ‘Ne oldu bize? Yabancılaştık. Artık seni tanıyamıyorum’ sözleri hâkim olur. Bir kısım çift boşanırken, boşanmayan ama birbirinden uzaklaşan çift keyifsiz ve isteksiz olarak evliliğe devam eder. Oysa hayaller böyle değildir.” dedi.

    evliligi_kalici_hale_getirmek_icin
    Evliliği daha kalıcı hale getirmek için

    “Evlilik yaşayan bir canlıdır. Nasıl ki her canlının ihtiyaçları varsa evliliğin de ihtiyaçları vardır. Bunları görmezden gelmek ya da önemsememek mutsuzluğa zemin hazırlar.” diyen Rıdvan Üney, evliliği devam ettirmenin ve korumanın 10 yolunu şöyle sırladı:

    1. Sevginizi ifade edin: Eşinizle ilgili olumlu duyguları ona ifade etmekten kaçınmayın. İlişkide iki tarafı da iyi hissettiren bir yoldur.

    2. Evi bir cazibe merkezi haline getirin: Evi sadece yemek yenilen ve eşofmanlarla koltukta televizyon seyretme mekânı olmaktan çıkarın. İki taraf için de eve gelmek heyecan yaratsın.

    3. Sohbet edin: Konuşmak bir sorunu ifade etmek, sorunları masaya yatırmak anlamına gelir. Ancak sohbet etmek kişileri içtenleştirir ve yakınlaştırır.

    4. Birbirinize zaman ayırın: Yorgun da olsanız, yoğun da olsanız, çocuklar ya da yemekle uğraşsanız da her gün mutlaka birbirinize zaman ayırın.

    5. Ben diliyle duygularınızı ifade edin: Karşı tarafın tutum ya da davranışından rahatsız olduğunuzda, sinirlenmek veya surat asmak yerine üzüntü duyduğunuzu ifade edin.

    6. Beraber dışarıda zaman geçirin: Zaman zaman herhangi bir amacınız olmadan (çocukların ihtiyaçları, alışveriş, yemek) sadece dolaşın belki bir bankta oturun ve sohbet etme ortamı yaratın.

    7. Cinsel yaşantınıza özen gösterin, birbirinizle konuşun: Cinsel olarak birbirinizden uzaklaştığınızda bu sorunu konuşun. Kişilerin cinsellik tutumları farklı olabilir. Cinsellikle ilgili isteklerinizi mutlaka dile getirin.

    8. Eleştirirken ölçülü olun: Karşınızdakinin yaptığı bir davranıştan dolayı genelleme yapmayın. Sadece o davranışa odaklanın ve o sorunu çözmeye çalışın. Sen hep’le başlayan cümleler hiçbir şeyi çözmez.

    9. Geçmişteki olumsuz olayları sürekli dile getirmeyin: Geçmişi değiştirme şansımız yoktur. Dolayısıyla bugüne ve yarına odaklanın.

    10. Başkalarına yakınmayın: Evlilik iki kişilik bir durumdur. Aileye katılacak çocuklar dışında başkalarını ilişkiye katmak, eşinden dert yanmak, şikâyet etmek, akrabaları ve ana-babayı sorunların içine çekmek çözümü daha fazla zorlaştırır.

  • Mutlu evliliğin sırrı bu soruda

    Mutlu evliliğin sırrı bu soruda

    Evlilik nedir?“sorusuna cevap verdikten sonra evlilik yolunda adım atmalısınız. Peki, bu soruya nasıl cevap vereceksiniz?

    Evlilik iki insanın hastalıkta sağlıkta, iyi günde kötü günde birbirinin yanında olacağına söz verdiği, resmî niteliği de olan beraberliktir.

    Çiftler evlenmeden önce kendilerine ve birbirlerine “Evlilik nedir?” sorusunu sormalıdır. Çünkü verecekleri cevaplar, kuracakları ortak hayatın temel taşlarını oluşturacaktır.

    “Evlilik nedir?” sorusuna çiftler aynı cevapları vermek zorunda değildir, ancak fikirleri görüşleri paralel olmalıdır. Eğer tamamen zıt fikirdeyseler onları zorlu günler bekleyecektir.

    Mutlu evliliğin sırrı “Evlilik nedir?” sorusuna verilen cevaplarda gizlidir.

    mutlu evlilik sırrı

    Çiftlerin bu kararı almanın arifesinde kendilerine bu soruyu sormasında ve istedikleri zaman yırtıp atabilecekleri bir kâğıda kendi kendilerine verdikleri cevapları yazmalarında büyük fayda vardır. Evlenmeyi düşünen bir kişinin şu soruların cevaplarını bilmesi doğru adımlar atması konusunda belirleyici olacaktır:

    -Neden evlenmek istiyorum?

    -Evlilikle ilgili çekincelerim neler?

    -Evlilikle ilgili en büyük korkum ne?

    -Evlendikten sonra hayatımda nelerin değişmesini istiyorum?

    -Evlendikten sonra hayatımda nelerin değişmesine katlanamam?

    Eğer negatif cevaplar çoğunluktaysa kişi evliliğe hazır değildir ve yol yakınken evlenmekten vazgeçmelidir. Ancak kendine düşünmek için fırsat vermelidir. Çünkü evlilik öncesi stres olumsuz düşünmesine sebep olabilir.

    Neticede çiftler “Evlilik nedir?” sorusunu en azından kendilerine karşı mutlaka cevaplamalıdır.

  • Geç evlenenlerde boşanma oranı daha fazla!

    Geç evlenenlerde boşanma oranı daha fazla!

    Yapılan yeni bir araştırma 32 yaşından sonra evlenenlerde boşanma oranının daha yüksek olduğunu ortaya çıkardı.

    Utah Üniversitesi’nden sosyolog Nichola Wolfinger’in yaptığı araştırmada geç evlenenlerin evliliklerinin çok uzun sürmediği ve özellikle son 20 yılda bu çiftlerde boşanma oranının hızla yükseldiği ortaya çıkarıldı. Evliliği uzun sürenlerin ise erken yaşta evlendiğini ya da 45 yaş sonrasında birbirini bulan aşıklardan çıktığını belirtti.

    Erken evlenenlerin iletişimi daha güçlü

    Erken yaşta birlikte olan çiftlerin beraber büyüdüğünü ve bu sayede iletişimlerinin daha güçlü olduğu belirten sosyolog, bu sayede her iki tarafın da birbirine daha kolay uyum sağladığını dile getirdi.

  • Evlilikten Sonra Erkeklerde Görülen Değişiklikler

    Evlilikten Sonra Erkeklerde Görülen Değişiklikler

    Evliliğin erkeklerin hayatını nasıl etkilediğini öğrenmek ister misiniz? işte evlilikten sonra erkeklerde görülen değişiklikler

    evlendikten_sonra_erkeklerde_gorulen_degisimler (1)

    Evlenipte kendini salmayan, tombalak, göbekli bir adama dönüşmeyen erkek siz hiç gördünüz mü?

    evlendikten_sonra_erkeklerde_gorulen_degisimler (2)

    Erkekler evlenene kadar cinsellik konusunda çok isteklidirler, fakat evlendikten sonra iş 180 derece değişir ve başım ağrıyor diye bahane üretmeye başlayan onlar olur. Günümüzde erkeklerde ki libido düşüklüğü had safhadadır.

    evlendikten_sonra_erkeklerde_gorulen_degisimler (4)İlgisizlik de maalesef evli erkeklerde sık görülür, atari oynamayı, sizinle vakit geçirmeye yeğlerler.

    evlendikten_sonra_erkeklerde_gorulen_degisimler (5)

    Sevgi azalması da evlilikleri çıkmaza sokabilen şeylerdendir. Size olan sevgisi azaldığından artık size dokunmak içinden gelmiyordur.

    evlendikten_sonra_erkeklerde_gorulen_degisimler (6)Sorumsuzluk da erkeklerde evliliklerde sık görülen durumlardandır. Çoğu erkek evin çöpünü atmayı, çocukları okuldan almayı ve daha nice şeyi sizden beklerler.

    evlendikten_sonra_erkeklerde_gorulen_degisimler (7)Tv bağımlılığı. Erkeklerin karnını doyurun, eline kumandayı verin ve önlerinden çekilin, deymeyin keyiflerine!

  • Düğün Gelenekleri Ve Anlamları Nelerdir?

    Düğün Gelenekleri Ve Anlamları Nelerdir?

    Evlilik dünyada her toplumda kutsal görülen bir müessesedir. Düğün adetleri ve anlamları nelerdir? makalemizde sık karşılaştığımız düğün geleneklerinin neyi simgelediği konusuna yer verdik.
    Nikah kıyılırken neden ayağa basılır?
    Nikahta gelinin damadın ayağına yahut damadın gelinin ayağına basması tüm dünya ülkelerinde görülebilen bir gelenektir. Ayak basma olayının nedeni ise kim önce ayak basarsa evlilikte onun sözünün geçeceğine inanılmasıdır.

    Gelinlikler neden beyaz olur?
    Eski Romalılardan beri kadınların gelinlik tercihi beyazdan yana. Beyazın renk olarak simgesi ise masumiyet, saflık, temizlik ve bekarettir. Tüm bunların dışında beyaz gelinliğin yakışmayacağı hemen hemen hiç bir kadın yoktur.

    Gelin buketi neden havaya atılır?
    Gelinin arkasını dönüp çiçeğini geriye doğru fırlatması, çiçeği kapan kişiye şans getireceği, en kısa zamanda onunda evleneceği inancı hakim olduğundan, bazı gelinler çiçeğini atar ve gelinin bekar arkadaşları çiçeği yakalamak için yarışa girer.Ortaya eğlenceli bir görüntü ortaya çıkar, düğüne ayrı bir renk gelir.

    Alyans neden sol elin yüzük parmağına takılır?
    Eski çağlarda kalbe giden tek damarın, sol elin yüzük parmağında olduğuna inanılırdı. Kalp ise aşkın, sevginin en önemli merkezi olan organımız kabul edildiğinden çiftler genelde yüzüklerini buraya takmayı tercih ediyorlar.

    Düğün Pastası Nasıl ortaya çıkmış?
    Düğün pastaları şansın, baht açıklığının, mutluluğun sembolü olarak görülür.
    Eski zaman düğünlerinde gelinin başında ekmek kırılır, davetliler de şans getirmesi için bu kırıntılarından alırmış, 17. yüzyılda Fransız bir aşçı bu geleneği pastaya çevirmiş ve düğünlerde pasta dağıtımı başlamış.

    Baba evinden çıkarken kızın üzerine bozuk para saçılması
    Kız baba ocağından çıkarken üzerine bozuk paralar atılması ve çocukların bunları toplamak için kapışması en yaygın görülen düğün adetlerindendir.
    Bu geleneğin nedeni gelinin maddi olarak sıkıntı çekmeden bir yuvasının olması ve çocukları sevindirerek hayırlı bir izdivaça başlama niyetidir.

    YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan yorum yazıları veya haberlerin tüm hakları Kadınlar Kulübü’ne aittir. Kaynak gösterilse dahi hiçbiri özel izin alınmadan kullanılamaz. Bu haber veya yazılar sadece Kadınlar Kulübü tarafından sağlanan RSS verileri kullanılarak alıntılanabilir.

     

  • Kadınlarda En Çok Görülen Cinsellik Sorunu

    Kadınlarda En Çok Görülen Cinsellik Sorunu

    Evlilikte yaşanan bir çok sorun var. Bunlardan bazıları da çiftlerin cinsel hayatlarıyla ilgili sorunlar.Çoğu zaman çiftlerin kendilerine bile açıklayamadıkları ya da karşılıklı konuşamadıkları bu sorunların çözülmediği her bir gün çiftleri ne yazık ki evliliğin çatırdamasına bir o kadar yaklaştırıyor.

    Cinsel sorunlar hakkında merak ettiğiniz her şeyi Aile ve Evlilik Terapisti & Cinsel Terapist Güldane Işık Kavgacı Kadınlar Kulübü TV’ye sizler için anlatıyor. Sakın kaçırmayın!

    Kadınlarda cinsellik sorunu nelerdir?

    Evlilik ve cinsel yaşam hakkında diğer merak ettikleriniz için:

    Erkeklerde cinsel sorunlar neden olur?

    Cinsel tedavi yöntemleri nelerdir? Nasıl uygulanır?

    Cinsel terapi nedir?Nasıl yapılır?

    Evlilikte cinsel yaşam

    Vajinismus nedir?

    Vajinismusun belirtileri nelerdir?

    Vajinismus olduğumuz nasıl anlaşılır?

    Vajinismus neden olur?

    Vajinismus olan çiftler ne yapmalı?

    Boşanma süreci ve boşanma sürecinde çocuk

    Evlilik terapisi ne işe yarar?

    Eşimi seçerken nelere dikkat etmeliyim?

    Aldatma sonrası ilişki nasıl düzelir?

     

  • Çiftleri Boşanmaya Götüren Sebepler Nelerdir?

    Çiftleri Boşanmaya Götüren Sebepler Nelerdir?

    Her birimiz evlenirken iyi ve güzel temennilerle yola çıkıyor, evlendiğimiz kişiyle bir ömür hayali kuruyoruz. Çiftleri boşanmaya götüren sebepler nelerdir? makalemizde
    çiftleri birbirinden soğutan, ayrılığa sebep olan etmenlere yer verdik.

    Maddiyat
    Para para para varlığı güzel, yokluğu yara şarkı sözü aslında durumu gayet güzel özetlemiş.
    Özellikle ülkemizde işsizlik, kişilerin ekonomik durumunun evi geçindirmekte yetersiz kalması gibi nedenler çiftler arası sevgi ve saygıyı bitiriyor,
    evlilikler maalesef mahkeme kapısında son buluyor.

    İhanet
    Aldatan aldanmıştır..
    Eşlerden birinin diğerine ihanet etmesi, pişmanlıkla sonuçlansa da çoğu zaman hazmedilemeyip, boşanma kararı için zemin hazırlıyor.

    Çocuk sahibi olamama
    Gün geçtikçe kısırlık oranı artıyor, çiftler ne kadar isteseler de bebek sahibi olamıyorlar. Evliliği ayakta tutan dinamitlerden biri de çocuklardır. Çocuklar evin altın topudur, günümüzde çoğu ebeveyn çocuklarının hatırına evliliğini sürdürüyor. Annelik babalık duygusunu tatmak isteyen, evlenip de çocuğu olamayan çiftler ise çocuksuz evlilik sürdürmenin gereksiz olduğunu düşünüp, çözümü ayrılık da buluyorlar.

    Ruhsal sorunlar
    Şizofreni, paronaya gibi patolojik boyutta ruhsal sorunlar da evliliği sonlandıran faktörlerdendir.

    Sorumsuzluk
    Özellikle erkekler de sıkça karşılaştığımız şeylerden biri de evliliğin verdiği görevleri üstlenmek istememeleri, tüm mesuliyeti kadınların omuzuna yüklemeleridir.
    Çoğu erkek evin çöpünü atmaya bile üşeniyor, tüm görevleri kadından bekliyor,
    bu durum da kadının yorulup, evliliğin çıkmaza girmesine sebep olabiliyor.

    Kültür Farkı
    Biz ayrı dünyaların insanıyız, bu sözü duymayanız var mıdır?
    Çiftleri ayıran bir neden de farklı çevrelerden, kültürlerden gelmiş olup,
    ortak bir noktada buluşmada zorlanmalarıdır.

    İşkoliklik
    Kadında veya erkek de işe olan tutku, kariyere odaklanma, önceliğin işteki başarı olması gibi sebepler de çiftlerin arasını açan sorunlar arasında yer alıyor.

    Cinsel problemler
    Mutlu evlilik %70 cinsellik, %20 çocuklar, %10 ıvır zıvırdan oluşan bir birliktelik olduğundan vajinusmus, erken boşalma, geç boşalma gibi cinsel sorunlar bu kurumu temelden sarsıp, çiftlerin zamanla birbirine soğumasına neden oluyor.