Etiket: evlilik

  • Sağlıklı bir evlilik için doğru eş seçme süreci

    Sağlıklı bir evlilik için doğru eş seçme süreci

    Evlenmeye karar verildiğinde evi geçindirmek, çocuk sahibi olmak, cinsellik, birbirine destek olmak, hayal kırıklıklarını hazmetmek, başarıları kutlamak yani kısacası bir güç birliği oluşturmak için bireylerin birbirlerine verdikleri sözdür. Evlilik kurumsallaşmış bir yol, bir ilişkiler sistemi, bir kadınla bir erkeği birbirine bağlayan, doğacak çocuklara toplumda bir yer edinmeyi sağlayan, toplumsal yönden devletin kontrol, hak ve yetkisi bulunan yasal bir kurumdur.

    Ayrıca toplumlarda farklılıklar gösterebilen, aile kurmayı ve soyun devamını sağlayan iki insanın kalıcı bir evlilik için birlikte oluşturdukları, birbirlerine ve çocuklarına karşı ortak sorumluluklarını yerine getirmeye söz verdikleri, birbirine bağlı sistemlerden oluşan bir kurumdur.

    Özetlemek istersek eğer evlilik, birbirini seven iki bireyin duygularını içsel dünyalarından çıkarıp sosyal bir gerçeklik haline getirmek için yaptıkları bir seçimdir.
    Peki hayatımızın yarısından fazlasının söz konusu olduğu bu kararı kiminle birlikte vermeliyiz?

    Hangi eş özellikleri ile sağlıklı bir ilişki yaşayabiliriz?

    Partnerimizde olmasını istediğimiz özellikler nelerdir?

    Tüm bu sorulara bir detsek sağlaması ve aydınlatması amacı ile eş seçiminin önemi ve eş seçimi ile ilgili birtakım bilgiler bu yazıda sunulacaktır.

    Eş seçimi insan hayatındaki en önemli kararlardan birisidir. Birey geri kalan hayatındaki vereceği bu kararla birlikte birçok yönden olumlu veya olumsuz yönde etkilenmektedir.
    Evlilik hayatı bireyin ömrünün yarısından fazlasını, hatta bazen üçte ikisinden fazlasını kapsayabilmektedir. Bu sebeple eş seçimi önemli bir karar, zor ve karmaşık bir dönemdir.

    Eş seçiminin başarılı olabilmesi için kişinin evlilikteki beklentilerinin gerçekçi olup olmadığını belirlemesi gerekmektedir. Ortak yönleri çok olan kişilerin evliliklerinde başarı şanslarının yüksek , fakat birbirine tam olarak uyum sağlayan iki kişi bulmak ve bunların her yönüyle olumlu ilişkiler içinde yaşamalarını beklemek pek gerçekçi değildir.

    Toplumumuzda eş seçimi sürecinde düşünülmesi gereken bazı önemli faktörleri şu şekilde sıralanabilir:

    Evlenilecek kişiye yönelik hissedilenler ve düşünülenler

    Evlenilecek kişinin fiziksel özellikleri

    Evlenilecek kişinin kişilik özellikleri

    Evlenilecek kişinin eğitim durumu

    Evlenilecek kişinin maddi durumu

    Evlenilecek kişinin yetiştiği yer

    Evlenilecek kişinin aile yapısı

    Evlenilecek kişinin çocuk isteyip istememesi

    Evlilik öncesi eş seçiminizi yaparken bu gibi konuların üzerinde durarak her noktanın ayrı ayrı düşünülmesi gerekir.
    Bu süreçte kararınızı vermekte zorlanıyorsanız veya sorularınızı cevaplamakta güçlük çekiyorsanız bir uzmandan danışmanlık alabilirsiniz.

    Uzm.Psk.Damla KANKAYA

    Kaynaklar:

    Yılmazçoban, A.M. (2010) Evlilikte Çiftleri Etkileyen Unsurlar ve Arkadaşlık İlkeleri. Yalova Sosyal Bilimler Dergisi
    Sarıoğlu, M., Yazıcı, K., Tuncel, E. ve Keskinoğlu, M.Ş. (2012-2013) Mutlu Aile Proje Kitabı-3.
    Anar B. (2011) Evli Ve Çalışan Yetişkinlerin Toplumsal Cinsiyet Rolleri İle Evlilik Doyumu Ve İş Doyumu İlişkisinin İncelenmesi
    Çelik, M. (2006) Evlilik Doyum Ölçeği Geliştirme Çalışması

    Uzm. Psk. Damla KANKAYA tarafından yazılmıştır.

  • Mutsuz evlilikler

    Mutsuz evlilikler

    Mutsuz evlilikler… Evliliğinizin mutlu mu mutsuz mu olduğunu her düşündüğünüzde kendinize bazı sorular sorun ve bu soruları cevapsız bırakmayın. Sizce mutlu evlilik var mı? Size mutlu görünen evliliklerde dört duvar arasında, kimsenin bilmediği neler yaşanıyor olabilir? Peki her şeye rağmen örnek gördüğünüz kişiler, evliliklerini nasıl mutlu yürütüyor olabilirler? Eğer kendi sorularınıza yanıtlar bulmakta zorlanıyorsanız “görmemek”, “duymamak” ve “çok düşünmemek” üzerine biraz kafa yorabilirsiniz.

    mutsuz_evlilik

    Görmemek veya görüp unutmak

    Varsın sigarayı tabakta söndürsün, klozetin kapağını kaldırıp öyle unutsun, az yıkansın, burnunu karıştırsın. Bunlar küçük hatalardır ve muhtemelen sinir olduğunuz bu davranışlar sonradan zuhur etmedi, ilişkinizin başında da vardı ama siz sonradan görmeye başladınız. İnsan isterse her şeyi görür, ama isterse sadece bazı şeyleri görür. Nasıl ki her gün hayatta karşınıza çıkan birçok kötülüğü, acıyı görmüyorsunuz, gazete ve televizyon haberlerini unutuyorsunuz, eşinizin bazı davranışlarını da görün ve unutun!

    Duymamak veya duyup unutmak

    Her gün neleri duymazlıktan geliyorsunuz? Duyun ve unutun! Sizin yanınızda övdüğü kadınları, hep aynı askerlik anılarını anlatmasını, hep aynı fikirleri öne sürmesini duymayın. Muhtemelen onun da sizin bazı cümlelerinizi duymayaya ihtiyacı var. Her gün eleştirmenizi mesela, ondan bıktığınızı söylemenizi. İki seçeneğiniz var: Ya duyup tartışacaksınız ya da duymayıp idare edeceksiniz.

    Mutsuz evlilikler
    Mutsuz evlilikler

    Çok düşünmemek

    Olan biten üzerine çok düşünürseniz, sizi rahatsız eden durumları tekrar tekrar yaşarsınız üzerinizdeki etkileri derinleşir. Üzüntülerinizi, acılarınızı derinelştirmeye gerçekten ihtiyacınız var mı?

    Olduğu gibi kabul etmek

    Eğer görmemeyi, duymamayı ve kendi kendinize kurmamayı becerebilirseniz, eşinizi olduğu gibi kabul edeceksiniz. Ve evlilik hayatınızda hiç değişmeyeceğini düşündüğünüz bazı şeylerin yoluna girdiğini göreceksiniz.

    Kaynak: hthayat.com

  • Ufukta evlilik yoksa..!

    Ufukta evlilik yoksa..!

    İlişkiniz güzel gidiyor ama sevgiliniz bir türlü evlilikten bahsetmiyorsa, onu konuyla ilgili sıkıştırmak yerine farklı bakış açıları geliştirebilirsiniz.

    Yarın ya da öbür gün değil ama bir gün size evlenme teklifi edecek. O da biliyor evcilik oyununun sonsuza kadar sürmeyeceğini. En çok evli olanlar ve sevgilisi olmayanlar size “Ee, ne zaman evleniyorsunuz” diye sorar. Evli arkadaşlarınız ne kadar mutlu ya da sevgilisi olmayanlar ne kadar içten? Bunları gözden geçirdiğinizde ilişkinizin değerini daha da iyi anlayacaksınız. Sevgilinizle geçirdiğiniz günlerin kıymetini bilin ve “Acaba evlenecek miyiz” sorusunun ilişkinizi gölgelemesine izin vermeyin.

  • Evleneceğiniz kişiye sormanız gereken 10 soru

    Evleneceğiniz kişiye sormanız gereken 10 soru

    Yanlış bir evlilik gerçekten can yakıcı olabilir… O yüzden aşağıdaki maddelere göz atmalısınız…

    Evlenmek üzere ya da karar arifesindeyseniz kendinize karşı dürüst olun ve aşağıdaki maddelere bir göz atın.

    Aile kavgalarınız nasıl son bulurdu?

    The Couples Institute (Çiftler Enstitüsü) kurucularından Peter Pearson’a göre bir ilişkinin ne kadar mükemmel olduğu, problemlerin nasıl çözüldüğüyle alakalı. Bu sorunun cevabı, aile kavgalarında gizli. Sakince oturulup konuşulur muydu yoksa tabaklar havada mı uçuşurdu? Eşinizin ilişkinizdeki problemlere nasıl yaklaşacağı konusunda aile kavgaları size fikir verebilir.

    Çocuk istiyor muyuz?

    Ya da bebeğin altını kim değiştirecek? Boşanma ve ilişki koçu Debbie Martinez’e göre çocuk konusunda eşinizin duymak istedikleri yerine ne istediğinizi söylemeniz önemli. Evlenmeden önce çiftler mutlaka çocuk sahibi olmak isteyip istemediklerini dürüstçe konuşmalı. Eğer isteniyorsa kaç çocuk ve evliliğin hangi noktasında isteniyor? Seks ve evlilik terapisti Marty Klein ise doğum kontrol planlamasının da en az hamilelik planlaması kadar önemli olduğu kanısında.

    evleceginiz_kisi

    Eski sevgililer

    Virginia Üniversitesi’nde yürütülen National Marriage Project (Ulusal Evlilik Projesi) yöneticisi Bradford Wilcox, “Birçok ciddi ilişki tecrübesi, daha yüksek boşanma riski ve daha sorunlu bir evlilik anlamına gelebilir” diyor. Bunun nedeni ise çok sayıda büyük ayrılık yaşamış birinin, eşini eski sevgilileriyle kıyaslama potansiyeli olabilir. Dr. Klein’a göre insanlar geçmiş tecrübelerinden bahsetmekten çekinir, üstelik bu durum kıskançlığa ve yargılayıcı tavırlara yol açabilir. Bu sorunun üstesinden gelmenin en sağlıklı yolu, partnerinizin sizden önce de bir yaşama sahip olduğu gerçeğiyle barışık olmak ve buna saygı duymaktır.

    Benim borcum senin borcun mu?

    Gerektiğinde bana kefil olur musun? Boşanma avukatı Frederick Hertz’e göre partnerler, finansal yeterlilik ve gelir kaynaklarını ayrı tutma konusundaki düşüncelerini birbirlerine açmalı. Yine tarafların birbirlerine borçlarından söz etmeleri de önemli. Eğer gelirler arasında ciddi bir farklılık varsa, Dr. Scuka gelir oranlarına göre temel bir aile bütçesi oluşturmayı öneriyor.

    Sensiz de bir şeyler yapabilir miyim?

    PAIRS (Practical Application of Intimate Relationship Skills) Başkanı Seth Eisenberg’e göre birçok kişi eşiyle kurduğu ortak yaşamın yanı sıra belli konularda münferit olmak ister. Yani hobilerinizi ya da arkadaşlarınızı paylaşmak istemeyebilirsiniz ve bu durum konuşulmadığı takdirde karşı tarafta kıskançlığa ya da dışlanmışlık hissine sebep olabilir. Dr. Klein’a göre ilişkide tarafların farklı mahremiyet anlayışları olabilir. Dr. Wilcox, çiftlerin birbirlerine yalnızlığa ihtiyaç duydukları anlar konusunda dürüst olmalarını öneriyor.

    Annemi seviyor musun?

    Dr. Scuka’ya göre eşler ne kadar uyum içinde olursa olsun büyüklerle olan ilişkiler sorun yaratabilir ama partnerlerin ebeveynleriyle ilgili sorunları çözmeye yanaşmamaları, sağlıklı ve uzun bir ilişki için pek hayra alamet olmayabilir. Ayrıca, Dr. Pearson’a göre ebeveynlerin güçlü ve zayıf yönlerini bilmek, insanların kendi ilişkilerindeki sorunları çözmesine de yardımcı olacaktır.

    Seks ne kadar önemli?

    Eisenberg’e göre çiftler partnerlerinin çekici olmalarını bekler. Dr. Klein’a göre ise sağlıklı bir ilişki için partnerlerin seksten ne anlamda zevk aldıklarını ve ne sıklıkla seks yapmak istediklerini bilmeleri önemlidir. Partnerinizle seksten ne beklediğini konuşmanız iki tarafın da tatmin olması için şart.

    Farklı yollardan ‘Seni seviyorum’

    Gary Chapman “The 5 Love Languages” (Aşkın Beş Dili) adlı kitabında, evliliği güçlendirmek için aşkı ifade etmenin farklı yollarını kategorize ediyor. Martinez ise müşterilerine evlilik öncesi aşkı ifade etmenin beş farklı yolunu liste şeklinde sunuyor: Açıkça söylemek, beraber vakit geçirmek, hediye alışverişi, eşine hizmet etme ve fiziksel dokunuşlar. Martinez bu tür davranışların önceden belirlenmesini ve partnerlerinin bu davranışları hakkında görüş bildirmesini öneriyor. Eisenberg ise çiftlerin ilişkiyi kendilerine has yöntemlerle beslemeleri gerektiğini düşünüyor.

    Neyime hayransın? Seni neler kızdırır?

    Zorluklar, karşı tarafa duyduğunuz hayranlıktan üstün mü? Anne Klaeysen’e göre çiftler, nadiren ikinci soru üzerinde dururlar. Evlilik, birlikte yaşamaktan daha fazlası olmalıdır, ömürlük bir sözleşmedir.

    On yıl sonra neredeyiz?

    Eisenberg’e göre bu sorunun cevabını aklımızın bir köşesinde tutmak, hedeflere ulaşmaya çalışırken karşılaşılan zorluklarla baş ederken son derece faydalı. Dr. Wilcox’a göre bu soru, partnerlerden birinin aklında boşanma ihtimalinin olup olmadığını ortaya çıkarmak konusunda da işe yarar olabilir.

    HT Hayat

  • Evlenilecek adam nasıl anlarsın?

    Evlenilecek adam nasıl anlarsın?

    Evlenilecek adam nasıl anlarsın? İlişkiniz gittikçe ciddileşiyor, birbirinizi de çok seviyorsunuz. Ancak aklınızda soru işaretleri olabilir ve bu da çok doğal. Sonuçta evlilik, ömür boyu beraberlik için ilk adım ve siz de yanlış bir karar vermek istemiyorsunuz.

    Bazı detaylara dikkat ederseniz, daha doğru bir karar vermeniz hiç de zor olmayacak.

    Genelde ciddi bir hali vardır, ne zaman ne yapacağı bellidir ve dengelidir. Bu hiç eğlenceden anlamıyor demek değil elbette, sadece nerede nasıl davranılacağını iyi bilir.

    Hem işinde hem ailesinde sorumluluktan kaçmayan ve aldığı işi en iyi şekilde yapmaya çalışan biridir.

    Genelde planlı hareket eder. Neredeyse ne zaman tuvalete gideceği bile bellidir ancak sürprizlere de hazırlıklıdır ve ihtimal dışı olaylar olduğunda durumu idare etmeyi bilir.

    İlişkisini tehlikeye atacak kaçamaklarla işi olmaz. Sevdiği kadın onun için her zaman en değerlidir ve tek gecelik ilişkilerle onu üzmek aklının ucundan bile geçmez.

    mahmure.com

  • Evliliği koruma

    Evliliği koruma

    Aşk ve heyecanla başlayan iki kişilik evlilikhikâyesine özen gösterilmesi gerektiğini kaydeden Yrd.Doç.Dr.Rıdvan Üney, “Korunmayan evlilikler ya boşanmayla sonuçlanır ya da içi boş sözde bir evlilik kurumu olarak kalır. Çoğu zaman, evlilik öncesi dikkat ve özen kaybolur. Kişiler birbirlerinden yavaş yavaş uzaklaşır ve birbirlerine yabancılaşır. Sonrasında çoğu zaman “Ne oldu bize? Yabancılaştık. Artık seni tanıyamıyorum” sözleri hâkim olur. Bir kısım çift boşanırken, boşanmayan ama birbirinden uzaklaşan çift keyifsiz ve isteksiz olarak evliliğe devam eder. Oysa hayaller böyle değildir” diye konuştu.

    “Evlilik yaşayan bir canlıdır. Nasıl ki her canlının ihtiyaçları varsa evliliğin de ihtiyaçları vardır” diyen Yrd.Doç.Dr.Rıdvan Üney, “Bunları görmezden gelmek ya da önemsememek mutsuzluğa zemin hazırlar” dedi.

    evliligi_koruma_yollari

    Yrd.Doç.Dr.Rıdvan Üney, evliliği devam ettirmenin ve korumanın 10 yolunu ise şöyle sıraladı:

    “Sevginizi ifade edin: Eşinizle ilgili olumlu duyguları ona ifade etmekten kaçınmayın. İlişkide iki tarafı da iyi hissettiren bir yoldur.

    Evi bir cazibe merkezi haline getirin: Evi sadece yemek yenilen ve eşofmanlarla koltukta televizyon seyretme mekânı olmaktan çıkarın. İki taraf için de eve gelmek heyecan yaratsın.

    Sohbet edin: konuşmak bir sorunu ifade etmek, sorunları masaya yatırmak anlamına gelir. Ancak sohbet etmek kişileri içtenleştirir ve yakınlaştırır.

    Birbirinize zaman ayırın: yorgun da olsanız, yoğun da olsanız, çocuklar ya da yemekle uğraşsanız da her gün mutlaka birbirinize zaman ayırın.

    Ben diliyle duygularınızı ifade edin: Karşı tarafın tutum ya da davranışından rahatsız olduğunuzda, sinirlenmek veya surat asmak yerine üzüntü duyduğunuzu ifade edin.

    Beraber dışarıda zaman geçirin: Zaman zaman herhangi bir amacınız olmadan (çocukların ihtiyaçları, alışveriş, yemek) sadece dolaşın belki bir bankta oturun ve sohbet etme ortamı yaratın.

    Cinsel yaşantınıza özen gösterin, birbirinizle konuşun: Cinsel olarak birbirinizden uzaklaştığınızda bu sorunu konuşun. Kişilerin cinsellik tutumları farklı olabilir. Cinsellikle ilgili isteklerinizi mutlaka dile getirin.

    Bir derdim var Diyorsanız Tıklayın!!

    Eleştirirken ölçülü olun: Karşınızdakinin yaptığı bir davranıştan dolayı genelleme yapmayın. Sadece o davranışa odaklanın ve o sorunu çözmeye çalışın. Sen hep’le başlayan cümleler hiçbir şeyi çözmez.

    Geçmişteki olumsuz olayları sürekli dile getirmeyin: geçmişi değiştirme şansımız yoktur. Dolayısıyla bugüne ve yarına odaklanın.

    Başkalarına yakınmayın: Evlilik iki kişilik bir durumdur. Aileye katılacak çocuklar dışında başkalarını ilişkiye katmak, eşinden dert yanmak, şikâyet etmek, akrabaları ve ana-babayı sorunların içine çekmek çözümü daha fazla zorlaştırır.”

    KAYNAK : İHA – haber7.com/aile
  • Evliliğinizi sürdürmek için, bir mühendis ile evlenin

    Evliliğinizi sürdürmek için, bir mühendis ile evlenin

    Evliliğinizi sürdürmek için, bir mühendis ile evlenin

    Hürriyette mühendis ve evlilik ile ilgili ilginç bir makale yayımlanmış. Araştırma yapmışlar ve boşanma oranının en düşük olduğu mesleği mühendislik olarak bulmuşlar. İşte o makale:

    Acaba mesleğinizle boşanma riskiniz arasında bir ilişki olabilir mi? İngiltere’de yapılan bir araştırma, boşanma olasılığı en yüksek meslekleri ortaya çıkardı.

    Eşiniz doktorsa boşanma olasılığınız yüksek. Gözlükçü veya mühendis iseniz, sizin boşanmayı talep etme olasılığınız düşük. İngiliz The Telegraph gazetesinin desteklediği bir araştırmadan çıkan sonuç bu. Uzmanlar 449 mesleğin evliliklere etkilerini incelemişler.

    İş psikoloğu ve British Psychological Society üyesi Dai Williams “Son derece heyecan verici bir araştırma alanı; ne gibi sürprizlerle karşılaşacağınızı asla bilemezsiniz” diyor.

    Dansçılar, koreograflar, barmenler ve kineziterapistlerin eşlerinden boşanma olasılığı yüzde 40 imiş. Hastabakıcılar, sanatçılar ve profesyonel sporcuların boşanma olasılığı yüzde 30’a yakın.
    Buna karşılık ‘evliliklerinin devam etmesi açısından en sağlam meslek’ ise makine mühendisliği: Boşanma riskleri sadece yüzde 2.

    Diğer ilginç bir bulgu: İş yoğunluğunun, mesai saatlerinin ve fazla mesainin boşanmalar üzerinde bir etkisi yokmuş.

    evliliginizi_surdurmek_icin_muhendisle_Evlenin

    İşte huzur arayan evde de arar

    Danışman ve koç Hamid Aguini “Genellikle işinde denge ve huzur arayanlar, aile hayatında da aynı şeyi istiyor” diyor. Uzmana göre, çok insanla temas ve çok seyahat gerektiren meslekler, doğal olarak, boşanma riski yüksek olanlar.

    Aynı şekilde “kişisel gelişim ve kendi hakkında düşünmek gerektiren (oyunculuk gibi) meslekler de, insanların kendilerini, iş ve özel hayatlarını ve ilişkilerini sorgulamalarına sebep oluyor. Bu da riski artırıyor” diyor.

    Genelde, insanlar evinde nasıl bir ortam istiyorsa, işinde de aynı ortamı hedefliyor. Bu açından mühendislerin ‘boşanma riski en düşük’ kategori olmaları normal, diyor uzmanlar; çünkü mühendisler rasyonal insanlardır ve işte de evde de stabilite isterler.

    Ayrıca, Aguini “İki zıt insanın dengeli ve kalıcı bir evlilik yapması güç” diyor; “Yüksek riskli bir gruptan bir kadın veya erkeğin daha rutin ve stabilite eğilimli gruptan biriyle evliliğini sürdürmesi zor.”

  • Romantizmin ömrü tam 937,5 gün

    Romantizmin ömrü tam 937,5 gün

    Romantizmin ömrü tam 937,5 gün … İngiltere’de aşk ve beyin fonksiyonlarının incelendiği bilimsel bir çalışma, aşk halinde romantizmin süresinin 937,5 gün sürdüğünü ortaya koydu.

    Medicana International Ankara Hastanesi Nöroloji Uzmanı Prof. Dr. Zülküf Önal, aşk ve nefretin çok yoğun duygular olduğunu ve bu duyguların beyin hareketliliği ve dışa vurum açısından benzer özellikler gösterdiğini söyledi.

    Aşk ve nefret arasındaki en büyük farkın, muhakeme ve aklıselimin merkezi olan beyin korteksinin büyük bir bölümünün aşk esnasında etkisiz hale gelmesinden kaynaklandığının altını çizen Önal, “Nefret eden kişinin korteksi çalışıyorken, aşık olan kişilerde kortekste ışık gözlenmiyor” dedi.

    ‘AŞIK OLUNCA BEYİN KENDİSİNİ KAPATIYOR’
    Önal, Prof. Dr. Semir Zeki liderliğinde İngiltere’de yürütülen ve Manyetik Rezonans (MR) görüntüleme tekniğinden yararlanılarak gerçekleştirilen çalışmada, aşk gerçekleştiğinde, beyinde meydana gelen değişikliklerin incelendiğini anlattı.

    Önal, romantizmin süresinin de araştırmalarda “937,5 gün” olarak saptandığını ifade ederek, “Katılımcı çiftlerin yüzde 83’ü, evliliklerinin ilk aylarında el ele tutuştuğunu belirtirken, 937,5 gün sonra bu oran yüzde 38’e iniyor. Evliliğin üçüncü yılında ise çiftlerin yüzde 83’ü yıl dönümlerini kutlamak için uğraşmıyor” dedi.

    ‘KADIN VE ERKEK AŞKI FARKLI YAŞIYOR’
    Önal, erkek beyninin nörolojik aşk devrelerinin kadınlarınkinden farklı olduğunu, bu durumun “ilk görüşte aşk” ve “tek gecelik ilişki”nin nedeni olarak gösterildiğini dile getirdi.

    Aşık olan kadınlarda beyin taramalarıyla yapılan çalışmalarda, aşık kadınların beyninde birçok alanın hareketlendiğinin tespit edildiğini anlatan Önal, “Özellikle içgüdülerle ilgili alanların, dikkat ve hafıza devreleri hareketleniyor. Erkeklerdeyse görselliğin işlendiği alanlarda hareketlenme yaşanıyor. Görsel verilerin işlendiği bölgelerdeki hareketlilikteki bu artış, aynı zamanda erkeklerin neden kadınlardan daha kolay ‘ilk görüşte aşık’ olduklarını açıklıyor. Kadın ise tecrübelerine önem veriyor. Bu nedenle tek gecelik ilişkiyi daha çok erkek yaşıyor” açıklamasında bulundu.

    REEM Nöropsikiyatri Merkezi’nden Nöroloji Uzmanı Dr. Mehmet Yavuz da duygusal yönelimlerin hoşlanma, aşk, sevda ve kara sevda gibi hafiften şiddetliye doğru farklı şekillerde insan hayatındaki yerini aldığını belirterek, aşk gerçekleştiğinde kişinin çevresiyle olan ilişkilerinin bozulmayacağını ve sosyal hayatın devam edeceğini ifade ederek, bu durumda iş hayatının da olumsuz etkilenmediğini söyledi. Kara sevda halinde ise kişinin kontrolünü kaybedebildiğine dikkati çeken Yavuz, “Kara sevdada kişi kendisini sosyal hayattan soyutlar, tamamen sevdasına odaklanır. Kara sevdada kişi bulunduğu andadır, duygu çıkmazına girebilir’” bilgisini verdi.

    Yavuz, aşkta duyguların genellikle karşılıklı; kara sevdada ise tek taraflı olduğunu vurgulayarak, şunları kaydetti:

    “Aşk da psikolojik belirtiler gösterir. Duygu yoğunluğu ve saplantılı sevgi hali, sosyal normların dışına çıkmaz. Halbuki kara sevdada fizyolojik unsurlar da vardır. Kişi yemeden içmeden kesilir, zayıflar ve stres hormonlarının da etkisiyle vücut savunması düşer. Çeşitli hastalıklar baş gösterebilir, kişinin saçları beyazlayabilir.

    Kara sevdada beyinde psikolojik hayata yön veren sol prefrontal korteksin fonksiyonları aksar. Ayrıca korku duyusunu kontrol eden kısımların çalışma karakteri de bozulur. Böylece kişi korkusuzca davranabilir. Prefrontal korteksin de bozulması ile kişi, sosyal normların dışında davranışlar sergileyebilir. Kişi servetini ve kariyerini bu uğurda terk etme davranışı da gösterebilir.”

    Kaynak: cosmopolitanturkiye.com

  • Ayrılık kararları en çok özel günlerde alınıyor

    Ayrılık kararları en çok özel günlerde alınıyor

    Birçok ilişki özel kabul edilen günlerde bir eşikten geçiyor. Kadınların daha çok önem verdiği bu günlerde hediye almayan ya da sürpriz yapmayan erkekler bir krizle karşı karşıya kalıyor.

    ID Coaching Kurucusu ve Eğitmeni, Profesyonel Koç Hatice Yıldıran, özel günlerde karşılanmayan beklentilerin ilişki ve aile yapısı üzerindeki etkisinin büyük sorunları beraberinde getirdiğini belirtiyor.

    Yaşanan sosyo-kültürel ve ekonomik etkenler evliliğe ve ilişkilere bakışı etkileyerek, beklentileri yükseltiyor. Modern çağın özel gün ve hediyeleşme alışkanlığıyla gelen bu beklentiler tam olarak karşılanmayınca ilişkilerde ciddi krizler yaşanıyor. Hatta ayrılma kararları en çok özel günlerde veriliyor.

    Özel günlerde hediye satın alma eylemini göstermeyen ya da hediye almak istese de alamayan kişiler, ilişki içinde olduğu kişi tarafından suçlanabiliyor ve bu durum ayrılıkla sonuçlanabiliyor. Kadınların birçoğu alınacak hediyenin evle ilgili değil, kendisini ilgilendirmesini istiyor. Kadınlar yarısından fazlası ise özel günleri eşine kırgın geçiriyor ve önemsenmediğini düşünüyor.

    ”Hediye almak sevginin göstergesi değildir”

    Sevgililer Günü, yıl dönümü, doğum günü toplum tarafından ve kişiler tarafından önemli görülen günler sosyal medyanın da etkisiyle bir gösterişe dönüşüyor. Kişilere farklı bir bakış açısı kazandırmayı amaçlayan ve bu yönde ilişki koçluğu eğitimleri veren ID Coaching’in Eğitmeni Hatice Yıldıran özel günlerde yaşanan olumsuzlukların önüne geçmek için şunları söylüyor: “Modern dünya insanı maddeye önem vererek dünyanın varoluşundan beri sahip olduğu maneviyatı kaçırabiliyor. Hediye kavramı evirilerek bugünkü haline yani sadece parayla satın alınabilen bir maddeye dönüştü. İlişkilerde hediye satın almanın bir sevgi göstergesi olmadığını kabul etmek özel olarak kabul edilen günlerde yaşanabilecek krizlerin önüne geçecektir” diyor ve önemli olanın doğru mesajlar vermek olduğunu belirtiyor.

    Toplumda kabul görme isteği sosyal medyada pekiştiriliyor
    İlişkiler, teknoloji dünyasıyla birlikte sosyal medyada da farklı bir boyuta taşınıyor. Hediye paylaşımları ile birlikte onaylanma ve kabul görme dürtüsü de sosyal mecralarla pekiştiriliyor. ID Coaching Kurucu ve Eğitmeni, Profesyonel Koç Hatice Yıldıran, “Yediklerimiz, gördüklerimiz, tatillerimiz sosyal medyada. Bu durum etkileşimi artırıyor ve farklı yaşamlara özendiriyor. İlişki iki insan arasında yaşanıyorsa bu iki insanın düşünme biçimi ve prensipleriyle sürdürülmelidir. Toplum tarafından kabul görülme ya da onaylanma isteği dolayısıyla da ilişkiyi buna göre sürdürme, ilişkinin gidişatı için sağlıklı olmayacaktır. Sevgilisi ile sosyal medyada paylaştığı fotoğrafın aldığı beğeni sayısı kişinin kafasında ilişkiyi meşrulaştırma çabasına dönmemelidir. Mümkünse özel kabul edilen günlerde sosyal medya paylaşımlarını görmezden gelin. Neden benim böyle bir hayatım yok diye, sevgilinize, eşinize kapris yapıp ilişkinize zarar vermeyin” diyor.

    Ona maneviyatı hediye etmeye çalışın
    Yıldıran, son olarak çiftlere maneviyata önem vermelerini önererek şunları dile getirdi;
    “Özel günlerin bir vesile olmaktan öteye geçmeyen zamanlar olduğunu bilmek ve sevginin pek çok dili olduğunu, kendi sevgi dilimizi ve karışımızdakinin sevgi dilini öğrenmemiz gerekiyor. Eşine, sevgilisine özel bir günde gerçekten hediye vermek isteyenler emek harcadığı bir kolye, güzel bir anıyı hatırlatacak fotoğraf, bir kağıda karaladığı şiiri benim favorilerimden olan Leo Buscaglia’nın “Beş Sevgi Dili” kitabını da hediye edebilir” dedi.

    Kaynak: cosmopolitanturkiye.com

  • Evlilikte aşkı öldüren 8 neden

    Evlilikte aşkı öldüren 8 neden

    Hani denir ya “evlilik aşkı öldürüyor” diye! Pek çok kişi sırf bu nedenle, aşkın rutine yenik düşeceği endişesiyle evlenmekten çekinir. Yıllar içerisinde olası kavgaların kaçınılmaz hale gelebileceği düşüncesi de endişeyi artırır. Oysa evliliğin aşkı öldürmemesi için basit ama etkili yollar var. Evli olsun olmasın uzun süreli ilişkilerde çiftlerin kapısını en sık çalan kavgalarda nasıl bir yol izleneceği de o etkili kurallardan. Acıbadem Ankara Hastanesi’nden Psikolog Bülent Baykal, 14 Şubat Sevgililer Günü kapsamında çiftler arasında en sık yaşanan kavgaları sıraladı, çok önemli öneriler ve uyarılarda bulundu.

    Evlilikte aşkı öldüren 8 neden
    Evlilikte aşkı öldüren 8 neden

    Bir evi paylaşmak, ilişki yaşamak karşılıklı özveri ve çaba gerektiriyor. Kişilerin birbirlerinin düşüncelerine saygı göstermesi, onun düşünce ve duygularını anlaması, evlilik ve ilişkinin uzun süreli olması için olmazsa olmazların başında geliyor. Ancak her ilişkide insanların kendi kişilik özellikleri, yetiştirilişten gelen değer ve inançları, düşünce yapıları ön plana çıktığından bu da zaman zaman ilişkiyi zedeleyebiliyor. Acıbadem Ankara Hastanesi’nden Psikolog Bülent Baykal “Zedelenmiş ilişkiler insanda anksiyete ve stres yaratarak huzursuzluk verir, kendinizi huzursuz, gergin, mutsuz, düşük enerjili, üzgün, kırgın, öfkeli hissedersiniz. Hepimiz zaman zaman eşimiz-sevgilimiz ile belli konularda çatışma yaşarız. Bu son derece normal ve ilişkilerde bence olması gereken bir durumdur. Çatışma yaşamamak değil de, nasıl çözeceğini bilmek çok önemlidir” diyor. Evli olmayan kişilerin de bir süre sonra benzer kavgaların içerisinde olmasının kaçınılmaz olacağını belirten Psikolog Bülent Baykal o kavgaları çözüm yollarıyla birlikte bakın nasıl anlatıyor?

    Bugün ya da bu gece ne yapacağız!

    Değişmeyi kabul etmiyorsun!

    Patron kim?

    Parayı nasıl harcıyorsun!

    Valla bilmiyorum!

    İyi ebeveynlik yapmıyorsun

    Annene-babana tahammül edemiyorum!

    Eskisi gibi değil

    Evlilikte aşkı öldüren 8 neden
    Evlilikte aşkı öldüren 8 neden

    Basit bir şey gibi geliyor ama birçok çift eğlenmek için ne yapacağını ayarlamakta güçlük çekiyor. Siz evde oturup romantik bir film seyretmek istersiniz, eşiniz de sizi alıp dışarıya çıkıp arkadaşlarıyla eğlenmek isteyebilir. Birisi doğa yürüyüşlerinden hoşlanırken diğeri brunchta oturup sohbet etmeyi sevebilir. Bu eğlenme ve vakit geçirme yöntemlerindeki farklılık çiftler arasında hayal kırıklığı ve bazen kızgınlık, öfke yaratmaktadır. İsteklere, uzlaşma yollarını arayarak ve zaman zaman taviz vererek orta yolu bulmanız gerekmekte.

    İlişkiler başladığında her iki taraf da karşısındakinin kendisine göre iyi, olumlu ve olumsuz yönlerini bilinçli veya bilinçsiz olarak tartar. Eğer olumlu taraflar ağır basarsa, ilişki başlar ve yürür. Bazen iki tarafın da aklında olumsuz olarak gördüğü özellikleri zamanla değiştirebileceği ile ilgili bir düşünce olur. Bunu gerçekleştirmek için çaba gösterir ve bazen de ilişkiyi yıpratıcı emir ve suçlayıcı söylemler havada uçuşur. Aklınızda olsun. Hiç kimseyi değiştiremezsiniz. İlk başta iyi ve kötü yönleriyle kabul ettiğiniz bir kişiyi değiştirme çabaları, ilişkinin sona ermesine bile neden olabilir. Her insanın kişiliği esnektir. Şartlara ve o anki ruh haline göre, sabit olmayan düşünce biçimleri uzun vadede değişir. Sabredin ve kabullenmeyi, uyumlu davranmayı deneyin.

    Bu tartışma kontrol düşünceleriyle ilgili. Bazı ilişkilerde bazen bir taraf sanki karşı tarafın “annesi” veya “babası” gibi davranmaya başlıyor. İlişkilerin iki eşit insan arasında olması gerektiği gerçeğini unutarak veya bilinçaltı süreçlerin ortaya çıkmasıyla bir taraf dominant ve hükmedici olabiliyor. Bu durum tabi ki muhatap olan tarafın gerilmesine, baskı altında hissetmesine, kızmasına, isyan etmesine, huzursuz olmasına yol açıyor. Eşinize-sevgilinize; “dur, onu giyme, üşütürsün”; “saat 8’de eve gelsen iyi olur”; “İşyeri arkadaşlarınla dışarı çıkmayacaksın” gibi emir ve kontrol cümleleriyle yaklaşırsanız baskıyı hisseden kişi karşılığını verecek ve güzel bir çatışmanız olacaktır. Ne yapmalı. Eşit insanlarız, tabi ki karşımızdaki kişinin iyiliğini ve onu korumayı istemekteyiz. Bunu, karşımızdakine, güvenerek, eşit olduğunu hatırlayarak, onun da düşünceleri ve aklı olduğunun farkına vararak yaklaşabiliriz. Böylece çatışmalar ve kırgınlıklar azalır.

    Parayı harcama ile ilgili kavga etmek normaldir. İnsanlar para ile ilişkilerinde farklı tutumlarla ve düşüncelerle yetiştirilmişlerdir. Bazı durumlarda erkek, paranın kontrolünün çoğunun kendinde olmasını isterken, eşi eşit bir harcamayı düşünebilir. Bu konuda orta yolu bulmak için oturup konuşmak ve bir anlaşmaya varmak gerekir.

    İlişkilerde her gün sürekli küçük veya büyük kararlar veriyoruz. Bazen “bu akşam nereye gidelim” veya “yemekte ne yiyelim” gibi basit ve normal karar sorularına “bilmiyorum”,”sen bilirsin” gibi cevaplar sürekli geliyorsa, basit ve kaygı yaratmayacak gibi görünse de karşı tarafta bir belirsizlik ve öfke yaratır. Kararsızlık sürekli ise hemen kavgaya yol açabilir. Kararsız taraf her zaman güvenilir olmayan ve daha büyük kararları veremeyecek zayıf bir kişi olarak etiketlenerek saygı gösterilmede azalma yaşar.

    Evliliklerde çocuk doğduktan sonra kaçınılmaz olarak kavgalar ortaya çıkar. Evdeki statüko değişmiştir. Adaptasyon için sürece ihtiyaç vardır. Çatışmalar sürer. Bazen çocuk yetiştirmeyle ilgili kavgalar çok uzun sürerek hem ilişkiyi hem de çocuğu olumsuz etkiler. Bu konuda karşılıklı konuşarak, bir ortak sistem bularak, birinin ak dediğine diğerinin kara demesini engelleyerek kavgaların sayısını ve şiddetini en aza indirgemek gerekir.

    Bu toplumuzda birçok şakaya da konu olmuş normal ve ciddi bir konudur. Bazen kayınvalidelerin bir ilişkiyi bozdukları, yıprattıkları, insanları mutsuz ettikleri, huzursuz ettikleri görülür. Tabi ki kayınvalideler bu çatışmada yalnız değildirler. Karşılarındaki kişilerin tavırları da bir o kadar kasıtlı ve acımasız olabilir. İlişkilerin ilk zamanlarında normal olan, kişilik farkından dolayı, üçüncü şahıslarla ilgili çatışmaların çıkmasını bekleriz. Uzun vadede kendi iç işlerine çok karıştırmadan, karşılıklı suçlamaya veya savunmaya geçmeden herkesi duruma adapte ederek yaklaşıldığında, bu kavgaların azaldığını görmekteyiz. Daha evvel bahsettiğim gibi burada da eşlerin düzgün, öfkesiz ve gerçekçi iletişimleri olayları yumuşatacak, sorunların büyümesini önleyecektir.

    İlişkiler ilerlediğinde karşımızdakine olan düşüncelerimiz, sevgimiz değişmese de davranışlarımız ve ilgimiz değişebilir. Kanıksarız, eskiden yaptığımız jestleri, ilgiyi göstermeyiz. Karşımızdaki kişi bunu ilişkide bir problem olduğu şeklinde yorumlarsa işler kötü demektir. Evet, bazen” sen artık eskisi gibi ilgi göstermiyorsun, sevmiyorsun” benzeri bir tepkiyle karşılaşınca, duygularımızda bir değişiklik olmadığı için haksızlığa uğradığımızı düşünür ve karşı tarafa öfkeleniriz. Kavga çıkar. Kalp kırıklığı, üzüntüler, mutsuzluklar devreye girer. Burada sakin bir şekilde durumu açıklayıp bazı şeylerin artık daha az gerçekleşmesinin sevgi ve ilgi eksikliği değil, alışkanlıkla ilgili bir durum olduğunu belirtirsek çatışmaların frekansı düşecektir.

    Kaynak: cosmopolitanturkiye.com