Etiket: evlilik

  • Mutlu Evliliğin Sırları

    Mutlu Evliliğin Sırları

    El ele tutuşmanın faydaları !

    Siz de eşinizle önerilerimize kulak verebilir, mutluluk için aslında minik adımların yeterli olabildiğini görebilirsiniz.

    1. Tebessüm edin
    Evliliklerde en çok yaşanan sıkıntıların başında eşlerin birbirlerine karşı asık suratlı ve somurtkan bir tavır sergilemeleridir. Asık bir surat, baskılanmış öfke ve sıkıntıların su yüzüne çıkmasına yardımcı olur. Asık bir surat negatif enerji yayar. Evinizi soğuk bir ortama çevirir. Halbuki güleryüz ve tebessüm, muhabbetin kaynağıdır. Muhabbet, bizi mutlu edecek yegâne ilaçtır. Eşinize karşı tebessüm göstermek zor olmasa gerek?

    2. Eşinizin ellerinden tutun
    El ele tutuşmanın stresi azalttığını biliyor muydunuz? ABD’de evli çiftler üzerinde yapılan bir araştırmada eşlerin birbirlerinin ellerini tutmasının sinirlerin fark edilir bir şekilde gevşemesine sebep olduğu görülmüş. Siz de eşinizin elini tutun. Duygularınızın daha rahat ortaya çıktığını göreceksiniz.

    3. Sevdiğinizi sözle ifade edin
    Sevgiyi ifade etmek kadınlara oranla erkekler için çok daha zordur. Erkekler sevdiklerini söylemezler. Hanımlar da genelde bundan şikayet eder. Müslümanlara söylememiz gereken sözleri eşimizden niye esirgeyelim ki? Sevdiğinizi söylemek erkeklere bir şey kaybettirmez?

    4. Birlikte dua edin
    Eşinizle oturun ve ellerinizi açın, birbiriniz için sesli dua edin. İçinizden geldiği gibi sözcükleri sıralayın. Dua etmek istediğinizden emin değil misiniz? O zaman bunun yerine sahip olduğunuz nimetleri saymayı deneyin. Her gün başınıza gelen üç iyi (büyük ya da küçük) şeyi yazın ve bu iyi şey neden gerçekleşti diye sorun. Araştırmalar bunu yapanların üç ay sonra ciddi derecede daha mutlu hale geldiklerini gösteriyor. 30 yıl boyunca duanın gücünü araştıran Harvard?lı bilim adamı Dr. Herbert Benson, bütün dua etme biçimlerinin stresi yatıştırdığını, bedeni sakinleştirdiğini ve şifalı bir gevşeme tepkisi uyandırdığını söylüyor. (Ömrünüzü Uzatın, Sally Brown Optimist)

    5. Eve gelir gelmez pijamalarınızı giymeyin
    İnsanlar, işe ya da bir gezmeye giderken güzel giyiniyor ve süsleniyor. Ama eve gelince hemen rahatlamayı düşünüyor, pijamalarını giyip öyle oturuyor. Bazı eşler neredeyse uzun süre birbirlerini iyi giyimli görmüyor. Eşler, işleri, dostları için giyindikleri, süslendikleri kadar eşleri için giyinip-süslenmiyor. Erkekler, eve gelir-gelmez pijamalarınızı giymeyin. Hanımlar, eşinizin geleceği saatte siz de neden güzel giyinmiyorsunuz?

    6. Kadınların önemli günlerini unutmayın
    Hanımlar, evlilik yıldönümü, doğum günü gibi özel günlerde çok hassastır. Hatta ilk tanıştığınız günü, nişan gününü, evlilik kararını aldığınız günü bile sorabilir. Erkekler genelde özel günleri unutmaya meyillidir. Siz en azından doğum ve evlilik yıldönümünü unutmayın.

    7. Sevgi mesajları bırakın
    Eşinizin görebileceği yerlere sevgi notları bırakın. Evde minik kâğıtlara minik sözler yazıp kimsenin ulaşamayacağı (size özel yerler olursa iyi olur) yerlere bu mesajları bırakın. Sevginizi ifade etmek, bu duygunun beslenmesine vesile olacaktır.

    8. Eşiniz için de güzel giyinin
    Eşlerin iyi giyinmesi, süslenmesi ve birbirlerine değer verdiklerini hissettirmeleri çok önemlidir. Ama bugün bu ters işliyor. İş ve arkadaşlar için iyi giyinilirken, eşler birbirlerine bu yönde değer vermezler. Siz de haftada bir gün güzelce giyinin; ama dışarı çıkmayın, evde baş başa vakit geçirin.

    9. Rica kipiyle konuşun
    Emretmek, bütün konuşmalarda emredici bir üslup kullanmak hitap ettiğimiz kişiyi rencide eder. Bu, eşimizse daha da üzücü olur. Emir kipiyle konuşmak yerine, rica etmeyi denemek size ağır gelmemeli. Bu bizden bir şeyleri alıp götürmez. Bilakis bize daha da saygınlık kazandırır. Üstelik eşimizin bizim gerçekten hayat ortağımız olduğunu göstermiş oluruz.

    10. Kahvaltıları beraber yapın
    Evlilik hayatında eşler arasına iş ve çocuklar girdiğinde karı-kocanın görüşmeleri bile neredeyse asgariye iner. Siz bunun için ailenizin birlikte olduğu zaman dilimlerini iyi değerlendirin. Bu zaman dilimlerinden biri de sabah kahvaltılarıdır. Uyku mahmurluğunu yenip, eşinizle biraz da erken kalkıp kahvaltıda muhabbet etme fırsatı bulabilirsiniz.

    11. Dışarıda baş başa yemek yiyin
    Aynısı evde daha az maliyetli olur? diye düşünmeyin. Özellikle çocuk sahibi olan çiftlerin en önemli sorunlarından biri, kendilerine vakit ayıramamalarıdır. Bütün gün çocukla işle uğraşmak anne ve babayı yorar. Bir saat de olsa çocukları bir yakınınıza emanet edip, eşinizle dışarıda yemek yemek size güç katacaktır. Aslında ihtiyacınız olan, dışarıda yemek yemek değildir. Ama bu size farklı bir ortamda, yalnız konuşabilme, birbirinize vakit ayırma fırsatı verecektir.

    12. Birbirinizi iyi niyet dilekleriyle uğurlayın
    Özellikle ev hanımları sabah erken kalkmada zorluk yaşıyor ve eşlerini göndermeyi bir vazife addetmiyorsa, bunu bir daha düşünmeliler. Eşinizi kapıdan uğurlamak onun kalbinin bir yarısını evde bırakmasına vesile olur.

    13. Eşinizin ailesine sevgiyle yaklaşın
    Eşlerin birbirlerinin aile yakınlarına söyledikleri hoş olmayan sözler, eşlerin duygularını da etkiler. Sizin hanımınızın amcasına ya da hanımınızın sizin ablanıza ima yollu da olsa söyleyeceği sözler, eşlerin kalplerindeki muhabbeti sarsar. Siz sevginize, başkaları yüzünden zarar vermeyin. Eşinizin ailesine gösterdiğiniz muhabbet, eşinizin size göstereceği muhabbeti de artıracaktır.

    14. Hitap ederken güzel sözler kullanın
    Eşlerin birbirleri hakkında ima edici, itham edici, yargılayıcı, denetleyici sözler sarf etmesi ve bunun davranışlarla da yapılması hep olumsuz sonuçlar doğurur. Eşlerin birbirine güvenini silip atar. Evlilikte güven kalktığı zaman da huzursuzluk başlar. Bu tavırlar sevgiyi öldürür.

  • Neden anlaşamıyoruz?

    Neden anlaşamıyoruz?

    İlişkinizin içinde dönüp dolaşıp aynı konular hakkında tartışırken içinizden bir his “Aslında beni rahatsız eden başka bir şeyler var ama adını koyamıyorum” diyorsa, kendinizi fark etmeye çok yaklaştınız demektir. Çünkü aslında her ilişki bizim farkında olmadığımız bilinçaltı kayıtlarımızdan etkileniyor.

    Boşanma oranları hızla artsa da kadın ve erkek yine de en güzel düğünlerle, en mutlu yuvanın hayallerini kurarak evlenmeye devam ediyor. Herkes kendisinin bu işi başaracağını düşünerek, hayat arkadaşını koluna takıp yola çıkıyor ancak işler her zaman hayallerdeki gibi yürümüyor. Görünen nedenler kayınvalide, kayınpeder, çocuğun davranışı ya da geçim sıkıntısı olsa da aslında bunların altında fark edilmeyen bambaşka nedenler yatıyor. Farklı ailelerden, farklı çocukluklardan gelen iki insan aslında kendilerinin dahi farkında olmadıkları bilinçaltı kayıtları nedeniyle birbirlerini yıpratabiliyor. Uzman Psikolojik Danışman Seçil Özbeklik’e evliliklerdeki sorunların görünmeyen nedenlerini sorduk. Uzm. Psk. Özbeklik, görünür nedenler üzerinden tartışmanın ve söylenenlere karşılık vermenin daha kolay olduğunu belirterek, “Ancak çoğu zaman yeterince sevildiğini, değer gördüğünü, anlaşılabildiğini hissetmemek, ihmal edildiğini düşünmek gibi sorunlar yaşanıyor. Bu duyguları ifade etmek de kolay olmuyor çünkü bunları söylediğinizde ilişkide çırılçıplak kalıyorsunuz. Hele bir de karşı tarafa güvenmekle ilgili bir sorununuz varsa ‘Ben senin beni sevdiğine inanmıyorum’ demek zor. Söylendiğinde ise karşı taraftan genellikle şöyle bir yanıt geliyor; ‘Ne alakası var? Bu senin paranoyan…’ Bu sefer de dinlenmediğinizi düşünmeye başlıyorsunuz. İşte tüm bu nedenlerle ilişkilerde sorunlar hep görünen nedenler üzerinden halledilmeye çalışılıyor” diyor.

    İlişki; adeta üçüncü bir kişi
    İlişki dinamiği deyince birçok faktörün bir arada yer aldığını belirten Uzm. Psk. Özbeklik, iki insanın farklı kişilik yapıları, çocukluk dönemleri, kadın-erkek oluşları, geldikleri ailede gördükleri evlilik, kadınlık, erkeklik modelleri ve bir ilişkiden beklentileri gibi farklılıkları olduğunu belirtiyor. “İki kişi böyle bir yerde ilişkiye başlıyor ve o anda bir üçüncü meydana geliyor” diyen Uzm. Psk. Özbeklik, sözlerini şöyle sürdürüyor: “Yani ortaya her ikisinden de izler taşıyan ama her ikisinden de bağımsız bir çocuk çıkıyor. İşte bir sorun başladığı anda, insanlar bu sorunu çözebilme becerisine sahip değilse ilişkiyi bozmaya başlıyor. Biri bir sorunu ortaya getirdiğinde, diğeri uygun şekilde cevap verebiliyorsa ilişki problemi orada çözülebiliyor. Ancak çoğunlukla diğeri de ilişkiye başka bir problemle gelmiş olduğu için verdiği karşılık, o problemi çözebilen değil, daha çok tetikleyen ya da zorlaştıran bir şey haline dönüşüyor. Ve ikisi bir arada problemi büyütmeye başlıyorlar” diyor.

    Mutsuz evlilik hastalıkları getiriyor
    Evlilik problemi ile fiziksel sağlık problemleri paralel ilerliyor. Kalp hastalıkları, mide bağırsak sorunları ya da kronik hastalıkların yanı sıra ruhsal sıkıntılar ve iş hayatındaki problemler de evlilikten etkileniyor. Yüksek lisans tezinde bu konuyu inceleyen Uzman Psikolojik Danışman Seçil Özbeklik, iş yerinde ya da trafikteki kazaların da evlilik problemlerine bağlı gelişen dikkat dağınıklığı ile yakından ilgili olduğunu söylüyor. Hangi sorunun diğerini tetiklediğini söylemenin yanlış olabileceğini belirten Uzm. Psk. Özbeklik, “Ancak evlilik probleminin diğer problemleri düzeltebileceğini ya da kötüleştirebileceğini bilmek gerekiyor. Bu nedenle evlilikte bir problem varsa ve bu çözülemiyorsa kişilerin mutlaka kendilerine dönüp bakması gerekiyor. ‘Ben acaba nerede yanlış yapıyorum?’ demeye başlayıp bunu paylaşabildikleri andan itibaren karşı taraf da yumuşuyor ve konuşulabilir hale geliyor. Ancak bu da olmuyorsa o evliliğin içinde çok uzun süre durulmamasını tavsiye ediyorum. Bu mutlaka boşanmak olmayabilir. Bazen evliliğin dışına çıkıp uzun süredir arzu edilen şeyleri yapmaya başlamak da bir çözüm olabilir. Herkesin kendine uygun olan yolu bulup o yolda ilerlemesini tavsiye ediyorum” diyor.

    Farklılıkları kabul edin
    Kromozom özelliklerinden yetiştiriliş tarzlarına kadar birbirinden çok farklı olan kadın ve erkeklerin, eşlerini kendilerine benzetmeye çalışmamaları gerektiğini belirten Seçil Özbeklik, “Farklılıklar olacak ki ilişki zenginleşecek. Eğer erkeğin kadın gibi düşünmesini bekliyorsanız bir kadınla birlikte olmanız gerekiyor. Bir erkeğe sürekli futbol izlemesini neden istemediğinizi doğru anlatmayı becerebilirseniz, sizin tarafınızda neler yaşandığını tahmin edebilir ama hiçbir durumda sizin arzu ettiğiniz cevabı veremeyecektir. Bu diğer konularda da böyle olacaktır. Bunu baştan kabul etmek gerekiyor” diyor.

    Bu örnek size tanıdık gelecek
    Daha anlaşılır olması için bir örnek vermesini istediğimizde Uzm. Psk. Seçil Özbeklik, özellikle 80’li yıllar sonrası birçok çiftin deneyimlemiş olduğu bir örneği şöyle anlatıyor: “Erkek, annenin çalışmadığı, sadece çocukları ile ilgilendiği bir aileden geliyor ve annenin müdahaleci olmasından rahatsız, beklenti olarak zihninde şunu canlandırıyor; benim eşim çalışıyor olmalı, biz hayatı birlikte paylaşıyor olmalıyız. Kadın ise şöyle bir beklenti içinde; annem çok yoruldu, bunaldı, saçını süpürge etti, babam tarafından hırpalandı, ben böyle olmayacağım, çalışacağım, eşim de bu anlamda bana yardımcı olacak. Bu iki insan karşılaştığında muhteşem bir ilişkinin ortaya çıkacağı düşünülüyor. Oysa diğer taraftan bu iki insanın da bilinçaltlarındaki kadın modeli şu; kadın evde oturur, her şeyi yapar, çocuklarla ilgilenir, erkeğine de çok iyi bakar. Her şey çok güzel olacak diye beklenirken, zihinlerindeki modeller birbiri ile uyumlu iken evliliğin içinde eski modeller devreye giriyor. İşte bilinç dışının tam da ortaya çıktığı yer burası…. Erkek bir süre sonra ‘Beni yeterince seviyor olsaydı gömleğimi ütülerdi, akşam ne yiyeceğimizi planlardı. Ama yapamıyor. Dağınık da…’ diye düşünmeye başlıyor. Başlangıçtaki çalışan kadın arzusunu hatırlamıyor. Kadın da aynı şekilde bir taraftan çalışan kadın olmak istiyor, diğer taraftan da ‘Annem kadar iyi değilim, evim de dağınık, eşim de mutlu değil’ diye düşünüyor. Her işe yetişmesi, ütü de, market alışverişi de yapması gerekiyor ve sonunda beziyor, hassaslaşıyor. Böyle bir yerde erkek yeterince sevilmediği hissi ile “Ütüleri yapmadın” dediğinde, kadın depresif bir modla karşılık veriyor. Kadın zaten yetersizlik hissi içinde ve kızgınlık, içerleme, başka bir yerden saldırıya geçme şeklinde karşılık veriyor.”

    Bütün kabahat anne-babamızda mı?
    Çocukluk hayatı içinde herkesin mutlaka yara aldığını belirten Uzman Psikolojik Danışman Özbeklik, her şeyi en iyi şekilde yapmaya çalışsalar bile çocuğun sürekli değişen isteklerine adapte olamamak nedeniyle her anne-babanın hata yapma ihtimali olduğunu belirtiyor. Dolayısıyla çocuğun bir yerde mutlaka örselendiğini belirten Uzm. Psk. Özbeklik, “Aile hayatında iflaslar, kayıplar, ayrılıklar gibi beklenmedik olaylar da oluyor. Tüm bunlar devredeyken yeterince iyi anne-baba olunamıyor. İşte tüm bu nedenlerle hepimiz bir miktar örseleniyor ve ilişkilere dair yanlış yargılar içerisinde oluyoruz. Ama bu sosyal ilişkilerimizi, kişilik yapılarımızı etkilemeyebiliyor. İyi işlerimiz, iyi arkadaşlıklarımız olabiliyor. Ne zaman ki iş yakın ilişkilere geliyor, o andan itibaren eski yaralar devreye giriyor” diyor.

    Bilinçaltı bunu niye yapıyor?
    Bilinçaltı zaten yara almışken aynı yarayı neden tekrar canlandırıyor. Seçil Özbeklik bunun yanıtını da şöyle veriyor; “Bilinçaltı şöyle çalışıyor; bir yaram varsa onu halletmek istiyorum. Aynı duruma tekrar gireceğim, aynı sahneyi tekrar yaşayacağım ve oradan sağlıklı bir şekilde çıkacağım. Aslında bu bir iyileşme yöntemi. Her iki taraf da aynı şekilde yaralanmış oluyor ve tıpkı bir yap-boz gibi birbirlerini tamamlıyorlar. Birleştikleri nokta aslında tüm yaraları çözmek adına çok önemli bir yer, bir şans. Eğer bunu değerlendirebilirse çok şanslı olarak yaşamlarına devam ediyorlar. Yaraları iyileştirmek için bir diğer şans ise çocuk sahibi olmak…”

    Yaraları nasıl iyileştireceğiz?
    Her evliliğin kendi içinde yaşam evreleri bulunuyor. Başlangıçta her iki tarafın isteklerinin dengeye oturması zaman alıyor. Üçüncü senede çocuk sahibi olsak mı olmasak mı diye düşünmeye başlayan çiftler çocuk sahibi olduklarında ise ne yapacaklarını şaşırmış halde oluyor. Bu aşamada ilk anne-baba modelleri devreye giriyor, farkında olmadan kendi bebekliklerini, çocukluklarını hatırlıyorlar. Yeterince iyi bir ilişki varsa sorunlar halledilebiliyor. Aksi durumda ise ilişki yürümüyor, ya bitiyor ya da iki ayrı insan gibi yaşıyorlar. Aynı evi paylaşıp ayrı dünyalara gömülüyorlar. Ama bu da çok uzun sürmüyor. Birinden biri dışarıda başka bir şey bulmaya kalkıyor, aldatma başlıyor. Aldatmayı sadece bir başka insanla ilişki kurmak olarak düşünmemek gerektiğini belirten Seçil Özbeklik, “İlk aldatma kadının çocuğu, ev işleri, giyim kuşam ya da alışverişle olabiliyor. Erkek de önce işle aldatmaya başlıyor, eve gelmek istemediği için geç saatlere kadar çalışıyor. Ya da futbol ya da konsol oyunları ile aldatıyor” diyor.

    Kabahat kimde?
    “Dışarıdan nasıl görünürse görünsün, ilişki içinde problem varsa minimum yüzde 50-50 oranında iki tarafın da katkısı oluyor” diyen Uzm. Psk. Özbeklik, “Bu bazen problemi çıkartarak, bazen de devamına katkıda bulunarak oluyor. Son noktada boşanma kararı alsanız dahi, bu ilişkiye siz ne kattınız, bu ilişkide ne hata yaptınız bunu mutlaka bulun. Aksi takdirde yeni umutlarla başka bir ilişkiye girdiğinizde yine aynı tarz insanları seçip yine aynı tarz davranıyorsunuz. Sonunda da ya ‘Bütün erkekler (ya da kadınlar) aynı diye düşünüyor ya da sevilmeye layık olmadığınıza inanıyorsunuz. Oysa değişmeyen siz oluyorsunuz” diyor.

    Her şey aniden mi değişti gerçekten?
    Aslında evlilik içinde hiçbir şey aniden gelişmiyor. Örneğin eşinin kendisini birkaç yıldır aldattığını öğrenip şoke olduğunu söyleyen kadının aslında aldatma başlamadan önce dahi ilişkinin içinde bir problem olduğunu kabul etmesi gerekiyor. Çünkü hiçbir ilişki aniden bitmediği gibi, aniden de başlamıyor. Bu örnekte kadının aldatma meydana gelene kadar ilişkideki problemlerle ilgili hiçbir şey yapmadığı, diğer tarafın da sıkıntılarını dile getirmeyi başaramadığını düşünmek mümkün.

    Çocuklarınız için kendinizi fark edin
    İlişkilerinde sorun yaşayan çiftlerin yeni bir şey üretmeyi becerebilmeleri gerektiğini belirten Uzman Psikolojik Danışman Seçil Özbeklik, “Bir beklenti ile evliliğin içine giriliyor. Bazı durumlarda birinin istekleri, bazen de diğerininki ön planda oluyor. Bazen ise ikisinin isteği ile yeni ve zengin başka bir şey ortaya çıkıyor. İşte buna müsaade etmek, karşı tarafın başka şekilde düşünebileceğini kabul etmek ve yeni şeylere açık olmak gerekiyor. Evliliklerde çalışırken çoğu zaman insanlara, ‘Sizin insan olarak mutlu olmanız, evliliğin içerisinde mutlu olmanız ya da düzgün bir şekilde ayrılıp kendi yollarınıza devam edebilmeniz benim için önemli. Ama sizden daha çok doğmuş ya da doğmamış çocuklarınız için çalışıyorum’ diyorum. Çünkü sizin kurduğunuz evlilik modeli çocuklarınızın nasıl bir ortam içinde yetişeceğini belirleyecek. Evliliğinizde mutsuzsanız, çocuğa ihtiyaç duyduğu şeyi çok isteseniz de veremiyorsunuz. Çocuğunuz, kadın ve erkeğin ilişki içinde mutlu olamayacağı düşüncesi ile büyüyor. İleride kendi ilişkilerinde de bu korku ile yaşıyor ve mutsuzluk nerede başlayacak diye araştırmaya başlıyor. Bir şeyi çok fazla ararsanız bulursunuz; o da o anki ilişkisi ile ilgili olmasa da bir sebep mutlaka buluyor.” Gerçekten samimi dostlukları olan çiftlerin konuşarak sorunlarını çözebildiklerini, bazılarının son noktada aslında ayrılmak istemediklerini anlayıp kendilerinin farkına vardıklarını belirten Seçil Özbeklik, “Neresinden bakarsanız bakın bir problem varsa, çözülemiyorsa, insanlar problemin nereden kaynaklandığını bilemiyor olabilirler ama bir problem varsa ve bütün hayatlarını etkiliyorsa oranın halledilmesi gerekiyor” diyor.

    Formsanté Dergisi

  • Kadında Cinsel İsteksizlik

    Kadında Cinsel İsteksizlik

    * Anksiyete ve depresyon gibi psikiyatrik sorunlar cinsel isteksizlik yaratıyor ve bu rahatsızlıklar en çok kadınları pençesine alıyor.

    * Türkiye’de cinsel isteksizlik yaşayan kadınların yaş ortalaması 30-40 civarında seyrediyor.

    * Duygusal sorunların dışında, diyabet , MS, tansiyon, kalp ve damar hastalıkları da cinsel performansı etkiliyor.

    * Hormonal dengesizlikler ise cinsel isteksizlikte başrolü oynuyor.

    * Sevişmek istemeyen kadınların çoğunun eşlerinde, ya erken boşalma ya da ereksiyon sorunu olduğu ortaya çıkıyor.

    Türk insanının cinsellikle ilgili sorunları, beklentileri, konuya genel olarak yaklaşımı son yıllarda artan bir şekilde araştırmalara konu oluyor. Yapılan araştırmaların sonuçları gösteriyor ki, Türk insanının cinselliğe yaklaşımı Avrupa ülkelerinden çok ama çok geride. Türkiye’de cinsel mitler hala insanların yaşamlarını karartıyor.

    Özellikle Avrupalı kadınlarla Türk kadınlarının cinselliğe bakışlarının çok farklı olduğu bu araştırmaların sonuçlarından çıkan en önemli göstergelerden biri.

    Acıbadem Hastanesi Cinsel İşlev Bozuklukları Merkezi Psikiyatrı Cem İncesu’nun yaptığı açıklamaya göre; Türk kadını tüm yaşamı ve genç kızlığı boyunca öylesine baskı altında tutuluyor ve cinsel ilişkiden öylesine uzaklaştırılıyor ki, evlilik yaşamı içinde de cinselliği sadece eşinin beklentileri doğrultusunda yaşayıp bir süre sonra da hiç önemsemiyor. Çünkü cinsellik onun kendisi için yaşamadığı bir eylem olarak hayatından çıkıyor ve dolayısıyla cinsel isteksizlik problemleri ile sıkça karşılaşıyor.

    Bakırköy Prof. Dr. Mahzar Osman Ruh Sağlığı ve Sinir Hastalıkları Eğitimi ve Araştırma Hastanesi Psikiyatrlarından Dr. Armağan Samancı ise uzun zamandır evlilik terapisi yapıyor ve bu terapilerden çıkan sonuçların yorumunu yaparken şunları söylüyor. “Evlilik yaşamı ev hayatında sorunları olan kadınların cinsel istek azlığı yaşadıkları bir gerçek. Ve en önemlisi eşlerinden yeteri kadar ilgi göremeyen kadınlar da sıklıkla bu sorunu yaşıyor.

    Benim kadın hastalarımdan gözlemlediğim kadarıyla, Türk kadını, sevgiliyken cinselliği yaşayabiliyor ve isteksiz değil ancak elendikten sonra hızla anne, arkadaş, iş kadını, ev kadını gibi rolleri üstleniyor. Evlilik bunları beraberinde getiriyor ve bu roller Türkiye’de daha çok kadını eziyor. Evlenen kadının toplumsal rollerinin ağırlığı arttığı için sevgili rolü daha gerilere kayıyor. Aslında herhangi bir insan bunun testini kolaylıkla kendine uygulayabilir.

    Mesela, eve ayrılan zaman, işe ayrılan zaman, akrabalara ayrılan zaman, bir de ilişkisine ayrılan zaman değerlendirilirse ve ilişkisine diğerlerine göre çok küçük zaman ayırıyorsa sorunlar çıkıyor. Yani sevgililik rolüne verilen zaman azalıyor ve cinsellik sürekli geriye düşüyor. Türk kadınının cinselliğinden ve cinsel sorunlarından bahsedilince en çok rastlanan problem bu ve oranı yüzde 40’larda seyrediyor”

    Gelenekler ve cinsellik

    Cinsellik araştırmaları yapan, psikiyatrlar, ürologlar, sosyologlar Türkiye’de diğer toplumlara göre farklı bir tabloyla karşılaşmalarını toplumun gelenek ve göreneklere bağlı oluşuyla açıklıyorlar.

    Daha çok kırsal kesimde karşılaşılan geleneklerin baskısı aslında kimi zaman da kentlerde yaşayan kadınları baskısı altına alabiliyor. Ancak en vahim durum kırsal kesimde yaşanıyor çünkü bu baskılar nedeniyle, bastırılmış bir cinsellik ve cinselliğe hiç yaklaşımı olmayan insanlar görülüyor sıklıkla.

    Bunların yanı sıra yine araştırmalar ve sorunlarıyla doktorlara gidenlerin anlatımları gösteriyor ki, Türk erkeği kadının duygusallığını iyi tanımıyor ve kadının cinselliği ise duygusallığından geçiyor.

    İyi bir duygusal ortam yaratıldığında cinsel olarak uyarılabilir olan kadın bu durumda uyarılamıyor ve Türk erkeği bunu bilmediği için artı üzerine baskılar da eklenince ciddi problemler yaşanıyor. Kadın, karşısında monoton, heyecan vermeyen erkek modeli görünce bu cinselliği yaşamak için çok tetikleyici olmuyor. Kadının cinsel isteksizliğinde bu çok önemli bir unsur olarak kabul ediliyor.

    Psikiyatrlara göre, cinsel isteksizlik probleminin çözümü gerçekten zor çünkü sorun ilişkinin temelinden kaynaklanabiliyor. İlişkideki problemler çözülmeden onun çözülmesi de pek mümkün olmuyor. Ve kadınlar genel olarak etraflarındaki problemlerden etkileniyorlar. Eğer sorun hormonlardan kaynaklanıyorsa, ilaç tedavisi problemi çözebiliyor. Yani hormonal tedaviler ve bazı anti depresanlar önemli derecede sorunu gideriyor. Ancak bununla birlikte özellikle antidepresanların bilinçsizce alınmaması gerekli çünkü bunlar yardımcı tedaviler ve bazıları cinsel isteksizlik yaratıyor.

    Sadece sevişmek için yakınlaşmak istemiyorlar

    Hattat Hastanesi Psikoloğu Meliha Karayay ise cinsel isteksizlik problemi yaşayan kadınların belirli bir yaş ve eğitim skalası içinde değerlendirilemeyeceğini ve her yaştan kadının bu problemlerle karşılaştığına dikkat çekiyor.

    Karayay, “İş kadını, ev kadını olmaları fark etmiyor. Ancak cinsel isteksizlik sorunuyla gelen kadınların ortak özellikleri; evlilikleri ve özel yaşamlarıyla ilgili sorunlarının olması. Bu bayanlar, yoğun cinsel isteksizlik problemi ile bize geliyorlar ama partnerlerini de seviyorlar. Yani eşinden soğuma gibi bir problemleri yok.

    Sadece sevişmeyi istemiyorlar. Eşini seven ama onunla sevişmek istemeyen kadınların çoğunun eşlerinde ya erken boşalma ya da ereksiyon sorunu olduğu ortaya çıkıyor. İşte bu gerçek sorunlar kadınlarda ciddi oranda cinsel isteksizlik yaratıyor.

    Bir de eşinin sadece sevişmek isteği zaman kendisine yaklaştığını düşünen kadınlarda da cinsel istek problemi meydana geliyor. Bu konuda bir örnek vermek gerekirse, cinsel isteksizlik sorunu yaşana bir kadın bana şunları anlattı. “Sadece cinsel ilişki kurmak istediği zaman bana yaklaşıyor.

    Ben de bu nedenle uzak duruyorum, çünkü bu bir oyun gibi, hep belirli şeyleri yapıp sonra benimle sevişmek istiyor. Benden ne istediğini biliyorum ve bunu istemiyorum.” Ancak bu ve bu tür sorunları anlatarak bize gelen bayanlar cinsel anlamda daha canlı, uyanık olmak, cinsel istek duymak istiyorlar ve kendilerinde bu yönde bir eksiklik varsa bunun tedavisini isteyerek geliyorlar.

    Dolayısıyla erkekte oluşan şikayetin, kadında isteksizlik yaratması durumu da var. Kadının olayı nasıl ele aldığı da önemli. Kişisel faktörler, kişinin olayı ele alış biçimi sonucu değiştiriyor tabii ki” diyor.

    Depresyon da cinsel isteksizlik yaratır

    Karayay’a göre, cinsel isteksizlik tedavilerine bakınca; kadının ailevi sorunları, kişilik problemleri yoksa, ona cinsel tedavi yapmanın uygundur. Mesela kişi bir depresyon yaşıyorsa, ona cinsel tedavi yapmak zordur ki, cinsel isteksizlikle gelenlerin büyük bölümünde depresyon oluyor. Bu arada kadın ya da erkek iki cinste de testesteron hormonu, cinsel isteği etkileyen bir hormon.

    Bu nedenle testler yapılıyor ve cinsel yaşam kalitesi ölçülüyor. Kadında, süt oluşturan hormon, prolaktin de cinsel istek üzerinde etkili oluyor. Yani yüksekse isteksizlik yaratıyor. Testeron seviyesi düşükse kadın cinsel istek azlığı yaşayabiliyor.

    Bunun için hormon tedavisi yapılıyor. Eksik olan androjenin takviyesini mutlaka yapmak gerekiyor fakat yapılan çalışmalar androjen takviyesinin geriye dönüşümü olmayan negatif şeylere yol açtığını gösteriyor. Kıllanma gibi. Bunlar görülmesin diye testeronun düzenlenmesine yardımcı olarak hormon düzenleyici ilaç veriliyor.

  • Boşandınız.. Peki ya sonra?

    Boşandınız.. Peki ya sonra?

    Boşanmayı isteyen taraf olsanız da olmasanız da , bu süreci sağlıklı bir şekilde geçirmek çok kolay olmayabilir.

    Yaşam biçiminiz, evlilik kararı aldığınız zaman nasıl hızla değiştiyse bitirme kararı verildiğinde de hızla değişmeye başlar. Bu değişime duygusal olarak uyum sağlamak , boşanmayı , artık hayatların ayrı devam edeceğini , birlikte birşeyler paylaşılamayacağını bilmek içinizde bir boşluk veya acı hissi yaşamanıza neden olabilir.

    Bu zorlu duygular içerisindeyken boşanma aşamasında çok güçlü olmak ve herşeyin mükemmelce üstesinden gelmek gibi yorucu bir davranış süreci içerinde olmaya çalışmamalı, kendinize ve zarar görmüş olan duygularınıza biraz daha zaman ayırmalısınız.

    Psikolog Eda Gökduman

    Zaman ilerledikçe güçlü olmanız gerektiğini , kendiniz için , daha iyi hissetmek için yeni şeyler planlamanız gerektiğini düşünmelisiniz tabi ki ama bu düşünce sürecine geçene kadar biraz dinlenmeniz gerektiğinin farkında olmalısınız . Sonuçta olumlu duygularla başladığınız bir şey sonlanıyor ve yaşadıklarınız sizi bir süre etkisi altına aldı.

    Bir işe girseniz, bir süre orada çalışsanız , zamanla o tempoya alıştıktan sonra işten çıkarılsanız veya kendi isteğinizle ayrılsanız duygusal olarak az da olsa etkilenmenizi , beklenilen bir tepki olarak değerlendirirken evlilik gibi yaşamda daha büyük anlamlar ve paylaşımlar içeren bir sürecin sonlanmasında duygusal olarak etkilenmeniz normal bir süreç olarak değerlendirilir.

    Duygusal etkilenme dereceniz , ilk zamanlarda biraz yüksekken zamanın iyileştirici gücü, kabullenme süreçleri ve ufak ufak oluşturulan yeni yaşam planlarıyla yavaş yavaş azalmaya başlayacaktır. Paylaşılan iyi ve kötü anılara, geçmişte yaşananların derecesine , evliliğinizin süresine ve kişilik yapınıza bağlı olarak bu süre değişkenlik gösterebilir.

    Boşanma sonrası çok uzun süren üzüntüler ve yaşamın doğal akışından uzaklaşmalar ruh sağlığıaçısından tehlikeli olarak algılanabilir. Bu durumlarda bir uzman desteğine başvurmanız süreci daha sağlıklı atlatmanızda size yardımcı olacaktır.

    Hukuki olarak ilerleyen süreçlerde duygusal olarak zorlandığınız durumlarda avukatınızdan da destek isteyebilir, bu süreci daha zor atlatmanıza neden olacak çatışmalardan uzak durmaya çalışmalısınız.

    Çevrenizdeki kişilerin size bu süreçte vereceği duygusal destek de önemlidir. Yaşadığınız duyguları onlarla paylaşabilir, paylaşmanın verdiği rahatlıkla , yalnız olmadığınızı ve şimdi yanınızda olmalarının size verdiği güvenle kendinizi biraz daha iyi hissedebilirsiniz.

    Fakat bu paylaşımların sıklıkla yaşanması ve kafanızı karıştıracak bir nitelikte olmaya başlaması sizi duygusal olarak olumsuz etkileyebilir. Sizi seven veya yakından tanıdığını düşünen kişiler size karşı hissettiği yakın duygularla farkında olmadan süreci ve duygularınızı olumsuz etkileyebilir.

    Evliliğiniz boşanma ile sonuçlansa da çevrenizdeki kişiler yaşadıklarınızı tam olarak bilemeyebileceği için sizi yanlış yönlendirebilir.

    Eger bir çocuk sahibiyseniz eski eşinizle ilgili olarak sizin veya çevrenizdeki kişilerin yapacağı olumsuz yorumlara tanık olmamasını sağlamanız çocuğunuzun psikolojisi açısından çok önemli. Bu dönemde çok güçlü olamayacağınızı bilsek de güçlü olamadığınız zamanlara çok fazla tanık olmamasını sağlamayı başarmalısınız.

    Üzüldüğünüzü veya eski eşinizin sizi üzdüğünü görmesi ebeveynleri ile hayat boyu kuracağı duygusal ilişkiye zarar verebilir. Kişilik gelişimini olumsuz etkileyebilir.

    Tanık olacağı üzüntüleriniz , mutsuzluklarınız çocuğunuzda yaşı kaç olursa olsun sizi koruma duygusunu ortaya çıkarabilir. Bu duyguya sahip olan birçok çocuk yaşamına daha yorgun veya duygusal olarak zarar görmüş bir şekilde başlayabilir.

    Anne ve babası ayrılmış5 yaşlarında bir çocuğun annesi ile birlikteyken acaba babam şimdi ne yiyordur , çamaşırlarını nasıl yıkıyordur diye uykuya dalarken düşünmesinin duygusal olarak onu ne kadar yorduğunu tahmin edebilirsiniz. Bu durumlara sıklıkla raslayabiliyoruz.

    Çocuğunuzun sağlıklı gelişimi ve psikolojisi açısından eski eşinizle belli dönemlerde iletişim kurmanız gerekecek. Bu onun gereksinimleri ve ileride içinde bulunacağı sosyal çevredeki benlik algısı açısından çok önemli.

    Her ne kadar ayrılmışolsanız da anne baba olma rolünü kabullenerek yaşamınıza devam etmelisiniz. Bunu başarabilen aileler var. Siz de başarabilirsiniz….

    Boşanma gerçekleştikten sonra ruhunuzu ve bedeninizi dinlendirdiniz. Zamanla hayatınıza duygusal olarak sizi yeniden heyecanlandırabilecek , güven duyabileceğiniz bir kişi girebilir. Bu kişinin çocuğunuzla gerekli iletişimi kurabilecek bir olgunluğa sahip olması çok önemlidir.

    Çocuğunuzun hayatında nasıl bir yerde olmalı, onunla nasıl bir iletişim kurmalı, nerelerde durmalı bilebilmelidir. Bu dengenin nasıl kurulabileceği ile ilgili bir uzman desteğini 2. evliliğiniz gerçekleşmeden , hatta çocuğunuzla henüz tanıştırmadan önce almanız daha sağlıklı olacaktır.

    Eski eşinizin hayatına duygusal olarak bir kişinin girdiğinin haberini alırsanız çocuğunuzu duygusal olarak korumaya devam etmek için , yanında olumsuz yorumlardan kaçınmalı, bu yeni konu ile ilgili eski eşinizle çocuğunuz için dengeli bir iletişim kurmanız gerekirse gerekli olgunluğu göstermeye çalışmalısınız.

  • Erken Evlenen Erkekler Daha Kibar Oluyor

    Erken Evlenen Erkekler Daha Kibar Oluyor

    Yapılan bir araştırmaya göre erken evlenen erkeklerin daha kibar olduğunu ortaya koydu…

    Michigan State Üniversitesi’nden S. Alexandra Burt’ın yürüttüğü araştırmada, 289 ikiz erkeğin 17 yaşından 29 yaşına kadar takip edildiği, bunların yarısından çoğunun tek yumurta ikizleri olduğu bildirildi.

    Araştırmada, evlenenlerin daha çok kibar erkekler olduğu ve evlendiklerinde erkeklerin daha nazik olma eğilimi gösterdikleri gözlendi.

    Hoşa gitmeyen özellikleri daha az olan erkeklerin, eninde sonunda evlenme olasılıklarının daha yüksek olduğu görülen araştırmada, evli erkekler arasında, suç işleme, yalan söyleme, saldırganlık gibi antisosyal kişilik bozukluklarıyla özleştirilen kötü davranışlar gösterenlerde, başları bağlandıktan sonra bu davranışlarının azaldığı ortaya çıktı.

    Evlilik Hazırlığı için tıklayın !

    Burt, erkeklerin, evlendiklerinde daha az antisosyal olduklarına dikkati çekti. Evlenen erkeklerin yaklaşık yüzde 60′ının 17 ila 20 yaşlarında daha az antisosyal davranışlar gösterdikleri, 29 yaşına kadar evlenmeyenlerde bu tür davranışların görülme oranının ortalama olarak yüzde 1.3, bu yaşa kadar evlenenlerde ise bu oranın yüzde 0.8 olduğu belirtildi.

    Sonuçları ‘Archives of General Psychiatry’ dergisinde yayımlanan araştırmada ayrıca, tek yumurta ikizlerinden evli olanların olmayanlara göre daha az antisosyal davranışlara sahip oldukları görüldü.

  • Genç yaşta doğru evlilik kararı alınır mı?

    Genç yaşta doğru evlilik kararı alınır mı?

    Kimileri gençken çocuk sahibi olmanın daha iyi olduğunu iddia etse de genç yaşta aile kurmamak için pek çok iyi sebep var. Herkes kendisi için doğru olan zamana kendi karar vermeli.

    1. Duygusal istikrar
    Çok genç yaşta aile kurmamak için en önemli sebeplerden biri yaşanabilecek duygusal istikrarsızlıklar. Çoğumuz çocuklarımızı beraber büyüteceğimiz doğru insanı bulmadan önce farklı ilişkiler yaşamalıyız. Üstelik ebeveyn olacak kadar yetişkin hissetmek sanıldığı kadar kolay değil.

    2. Finans
    Çocukların oyuncakları ya da giysileri için bir servete ihtiyacınız olmayabilir ama bir aile sahibi olmanın pahalıya mal olduğunu inkâr etmek de anlamsız olur. Ayrıca çocuk bakımı sadece oyuncak, giysi, yiyecek gibi ihtiyaçlardan oluşmuyor, farkındasınız değil mi?

    3. Acele etme
    Bazıları bir aile sahibi olmak için asla ‘doğru zaman’ olmadığını söyler ve eğer öyle bir anın gelmesini beklerseniz muhtemelen çok uzun süre bekleyeceğinizi… Peki, acele etmenin manası ne? En azından 20′li yaşlarınızın sonuna gelmeli ve hatta 30′larınıza girmiş olmalısınız ki kendinizden emin olun ve pişmanlık hissetmeyin.

    4. Kariyer
    Kariyer sahibi olmak iki ana sebepten dolayı önemlidir. Birincisi, çocuğunuz için gerekli finansal olgunlukta olacaksınız. İkincisi, gelecekte size yardımcı olacaktır. Önce kendi düzeninizi oturtmalısınız ki yeni bir hayata yön verebilmeye başlayın.

    5. Eğlence
    Bir aile kurmadan önce yeterince eğlenceli vakit geçirdiğinize emin olmalısınız. Genç yaşta çocuk sahibi olmak demek yaşıtlarınız, arkadaşlarınız istedikleri her şeyi yaparken sizin kendinize hâkim olmanız demektir. Çocuğunuz yokken hayat çok daha esnektir, öyleyse hala fırsatınız varken içinizden gelenleri yapmalısınız.

    6. Doğru insanı bulmak
    Eğer bir aile kurmak için gereğinden fazla hevesli iseniz, kendinizi yanlış adaylardan biriyle eşleşmiş bulabilirsiniz. Üstelik bu hatayı sadece siz değil, dünyaya getireceğiniz çocuklar da hazmetmek zorunda kalabilir. Öyleyse acele etmeyi bir kenara bırakın ve her şeyden önce sizin için doğru olacağını düşündüğünüz insanı bekleyin; sizin için doğru sevgili, çocuklarınız için doğru ebeveyn…

    7. Doğurganlıkla ilgili endişeler
    Azalan doğurganlıkla ilgili medyada oldukça fazla içerik var. Bu bazı kadınları yeterince hazır olmadıkları halde bir aile kurmaya itiyor olabilir. Elbette en iyisi denemeye başlamayı geciktirmek değil ama sırf bu yüzden de kendi ve çocuklarınız geleceği ile kumar oynamamalısınız.

    8. Baskı
    Artık toplum evlilik konusunda genç yaştaki insanlar üzerinde eskisi kadar çok baskı uygulamıyor. Yine de bazı durumlarda bu hala yaşanabiliyor, mesela yaşlı büyük anne ve babaların torun ısrarı gibi. Ama bunların hiçbirinin önemli olmadığını unutmamalısınız. Mühim olan sizin bir aile kurmaya ve çocuk sahibi olmaya hazır olup olmadığınız!

  • Cinsel bilgisizlik sorunlara neden oluyor

    Cinsel bilgisizlik sorunlara neden oluyor

    Türk toplumu yeterince cinsel bilgiye sahip olmadığından dolayı birçok cinsel sorun yaşıyor.
    Psikoterapist Selma Henrichs, toplumumuzda cinselliği konuşmanın bir tabu olmasından dolayı eksik bilgi sahibi olan kadınların vajinusmus, erkeklerin ise çok sık erken boşalma sorunu yaşadıklarını söyledi.

    Almanya’nın Köln kentinde pozitif psikoterapist ve bağımlılık uzmanı olarak çalışan Selma Henrichs, Türk toplumunun yeterince cinsel bilgiye sahip olmamasından dolayı birçok cinsel sorun yaşadıklarını ve bu sorunlarını da gizlediklerini belirtti. Vajinusmus ya da erken boşalma konularının hastalarında çok sık görüldüğünü belirten Henrichs, bu sorunların temelinde eksik ya da yanlış bilgilendirmenin yattığını söyledi.

    Konuşmakta zorlanıyorlar

    Cinsel konularda insanların konuşmakta zorlandığını hatta bir uzmana gitmeye çekindiklerini dile getiren Selma Henrichs, “Cinsellik toplumumuzda bir tabu olarak görünüyor. İnsanlarımız bu konuda ailede çok fazla eğitim almadıkları için anne babayla bu konuyu konuşamadığı için ilerde eşler arasında da bu konuda konuşmak, olabilecek bir sorunu çözmek zor oluyor. Evlilik terapisine gelen çiftlerde cinsellik evliliğin temek parçası olduğu için tabi ki bu konularda konuşuluyor, eşlerin cinsel hayattaki birtakım problemlerini de çözüme kavuşturmaya çalışıyoruz. Burada gördüğüm insanlar diğer sosyal alanlardaki sorunlarını konuşmakta zorlanmazken olabilecek herhangi bir cinsel problemlerini söylemekte çok zorlanabiliyorlar” dedi.

    Sorunların temelinde yatan sebep

    Farklı sebeplerden dolayı kendilerine gelen birçok kişinin sorunlarının temelinde cinsel sorunların yattığının ortaya çıktığını da sözlerine ekleyen Henrichs şöyle konuştu: “Geliş sebepleri bu olmadığı halde birçok çiftte vajinismus sorunu görüyorum. Birkaç yıldır evli olmalarına rağmen aralarında hiçbir ilişki geçmediğini görüyoruz.

    Bu sorunu kendi aileleriyle konuşmak bile çok zor gelebiliyor. Burada sorun iki tarafında yanlış cinsel bilgilerinden dolayı kaynaklanıyor. Bizim toplumumuzda maalesef cinsel eğitim çok az, çevreden duyulan bilgiler de kişiyi yanlış yönlendirebiliyor. Kişilerde bir merak var ama bilgi yok, bazen o koruma çabaları ters tepkiler oluşturabiliyor. Örneğin genç kızlarda cinselliğe çok fazla merak oluşturup yanlış ilişkilere yönlendirebiliyor ya da aşırı derecede korku yaratıp vajinusmus gibi sorunlara yol açabiliyor, dolayısıyla tamamen cinsellikten soğuma ve frijite neden olabiliyor.

    Erken boşalma sorunu

    Erkeklerde erken boşalma sorununun çok yaygın şekilde yaşandığını da sözlerine ekleyen Selma Henrichs, şunları söyledi: “Yanlış cinsel bilgilendirmenin getirdiği sorunlar erkeklerde de farklı şekilde ortaya çıkıyor. Terapiler sonucu ne yazık ki birçok erkekte erken boşalma sorununun olduğunu görüyoruz.

    Türk erkeklerinin genelde ilk cinsel deneyimlerini bir birlikteliğin sonucu değil de duygusallıktan uzak bir şekilde rastgele dışarıda yaşamalarının sonucunda duygudan da yoksun bir birlikteliğin çok sağlıklı olmasını bekleyemeyiz. Burada kişi cinselliği doğrudan bir boşalma olarak gördüğü için bu da evliliğe kötü yönde yansıyor. Çünkü cinsellik evlilikte duygusallığın devamı niteliğindedir, dolayısıyla bu evliliği ayakta tutan temel öğelerdendir.

  • Geç evlenmek ne kadar doğru?

    Geç evlenmek ne kadar doğru?

    Eskiden aile büyükleri gençler üzerinde evlilik için baskı kurarken, bugün durum tam tersi.

    Genç evlenmenin en büyük avantajının boşandığınızda hala genç olmanız olduğu söylenir. Bugünün gençleri biraz farklı düşünüyor. Halbuki ebeveynleri bunun erken bir yaş olduğunu ve çocuklarının evlenmeden önce daha çok zaman geçirmeleri gerektiğine inanıyor. Eskiden aile büyükleri gençler üzerinde evlilik için baskı kurarken, bugün durum tam tersi.

    Dünyanın her yerinde hayranları olan Justin Bieber, bir tv programında 25′inde evlenmek istediğini söyledi. Şu an 18 yaşında olduğu için 25′ine geldiğinde yeterince yaşlı olacağını düşünüyor olmalı. Evlenmek için aceleci olmaması gerektiğini söyleyebiliriz. Bunu bir daha düşün, olmaz mı Justin. Bizce 25 çok genç. 20′li yaşların gerçekte kim olduğunu keşfetmekle geçmeli, bunu kendine borçlusun.

    Öyleyse genç evlenmenin avantaj ve dezavantajları neler? Bugünkü dijital çağda pek çok şey değişti ama doğum yapmak hala genç anne adayları için daha kolay. Bu durumda, eğer çocuk sahibi olmayı düşünüyorsanız, erken evlenmek bir avantaj. Doğurganlık her zaman geçerli olsa da, komplikasyonlar 20′li yaşlarındaki bir kadın ile 30 ya da 40 yaşında olanlar için farklı olacaktır. Elbette hayat şartlarını mümkün olduğunca düzeltip, çocuğu için iyi bir gelecek hazırlamak ve hatta eşini iyice tanıdıktan, evliliğinden emin olduktan sonra bu aşamaya gelmek isteyen kadınlar için de pek çok alternatif var.

    Bir diğer mevzu ise genç evlenerek gençliğin keşif döneminden fedakarlık etmek. Yaşıtlarınız parti yaparken, gezerken, tozarken ve sadece kendilerinden sorumlu iken, hala kendilerini tanımaya çalışıyorken siz aile kurmak gibi ciddi bir sorumluluk altına girmeye hazır mısınız? Unutmayın ki hayat yolculukları yalnızken her zaman daha kolaydır.

    Yaşam koçları bekarlığı mümkün olduğunca uzatmanız gerektiğini söylüyor. Eğer şu an aşık olduğunuzu düşünüyorsanız 3 ila 5 yıl sonrasında da aşık olmalısınız, işte o zaman evliliğe hazırsınızdır.

    Hem 25′inde iyi bir eş ve ebeveyn olacağını düşündüğünüz insan 35′nizde farklı düşünmenize sebep olabilir. Hayatınızın her anını dolu dolu yaşamalı ve hiçbir şeyi aceleye getirmemelisiniz! Çünkü geriye dönüp hatalarınızı telafi edemezsiniz…

  • Aşkı evliliğe dönüştürmek

    Aşkı evliliğe dönüştürmek

    Uzun bir aşk birlikteliğinden sonra neyin gerçek neyin hayal olduğunu ayırt etmek zor oluyor, değil mi?

    Aşk ve kadın-erkek ilişkileri üzerine yaptığı araştırmalarla tanınan Aşk Danışmanı Robin Gorman, fiziksel anlamda yan yana olunduğunda gerçekte kimin ne olduğunun kolaylıkla anlaşılabileceğini ifade ederek, “Biriyle yüz yüze görüşmek gerçekte onun kim olduğunu anlayabilmek adına en iyi yoldur.

    Örneğin; internet ortamında çok hoşlandığınız birini gördüğünüzde fiziksel olarak aynı şeyleri hissetmeyebilirsiniz. Yüz yüze gelindiğinde gerçekten uyumlu bir partner bulmak zordur. Her nerede yaşıyorsanız yaşayın ilişkinizi ayakta tutmak adına iletişimi asla aksatmayın. İletişim azlığı her iki tarafta da şüphelere, güvensizliklere ve anlaşmazlıklara neden olabilir. Bu yüzden düzenli iletişim ve birbirini dinleme iyi bir ilişkinin anahtarlarıdır. Birbirinize, birbiriniz hakkında
    ne düşündüğünüzü ve ne hissettiğinizi söylemeye teşvik edin” dedi.

    Uzun aşk birlikteliğinin evlilikle sonuçlanmasının bireylere bağlı olduğunu söyleyen Gorman, aşıklara şu önerilerde bulundu:

    “Birbirinize aranıza başka hiç kimsenin giremeyeceğinin sözünü verin. Dünyanın farklı kürelerinde dahi yaşayabilirsiniz, ancak teknoloji aşkınızı yaşatmanıza yardımcı olacaktır.
    Bir araya gelmek için bir gün tespit edin.

    Eğer gerçekten ilerde hayatınızı paylaşmayı düşünüyorsanız şimdiden ortak zaman geçirmeniz gerekir. Eğer çiftlerden hiçbiri bir diğerinin yanına taşınmayı düşünmüyorsa bunun imkansız bir aşk olduğuna inansanız iyi olur. Bazı insanlar için hislerini yüz yüzeyken dile getirmek zor olabilir. Bu yüzden sık sık mesajlar atın, mektup yazın ve e-mail gönderin. Birbirinize karşı dürüst olun. Uzaklık bir şeyleri saklayabileceğiniz anlamına gelmez.”

    Evlilik hazırlığı için tıklayın !

  • Aşkta bu hatalara yer yok

    Aşkta bu hatalara yer yok

    Erkeğinizi elinizden kaçırmak istemezsiniz, değil mi? Öyleyse uzmanların ortaya koyduğu 10 hatadan uzak durmalısınız…

    Erkeğinizi konuşmaya zorlamayın

    Mutlaka siz de böyle bir sahne yaşamışsınızdır. Sevgiliniz biraz suskun ve bunu bir sorun olarak algılıyorsunuz. Ne yaparsınız? Onu biraz rahat bırakmak yerine, sürekli üzerine gidip her şeyin yolunda olup olmadığını sorarsınız. Sevgiliniz iyi olduğunu söylemesine rağmen sorularınızın sonu bir türlü gelmez. Böyle davranarak aslında iyilik yapmıyorsunuz. Kabul edin erkekler kadınlar kadar çok konuşmayı sevmez. Sizin için vakit geçirmek arkadaşlarınızla oturup sohbet etmek anlamına gelebilir belki; ama erkekler tek başlarına da çok mutlu olabiliyorlar.

    Erkeğiniz suskun mu? Suskunluğunun nedenini bir düşünün. Eğer daha yeni kavga etmişseniz ve erkeğiniz sizinle konuşmuyorsa, o başka. Üstünüze alınabilirsiniz. Kalbini kırmış olabilirsiniz ve kızgınlığını konuşmayarak ifade ediyor olabilir. Eğer ortada bir tartışma yokken suskun davranıyorsa, belki de onun da biraz yalnız kalmaya ihtiyacı vardır. Onu soru bombardımanına tutmak yerine suskunluğuna saygı gösterirseniz size daha minnettar olacaktır.

    Parasız dışarı çıkmayın

    Erkekler genellikle cömert davranmayı severler belki elinizi cebinize sokmanıza bile izin vermezler. Ama bırakın içlerinden gelerek bunu yapsınlar. Eğer her zaman hesap ödeme görevini ona bırakıyorsanız, kendilerini kullanılmış gibi hissederler. İlişkide eşitlik olmalı. Eğer sürekli sevgilinizin her şeyi ödemesini bekliyorsanız, kısa sürede asıl duygularınızdan şüphelenip, ondan faydalandığınızı düşünecektir.

    Durumu kurtarmak için ağlayıp sızlanmayın

    Hiç fark ettiniz mi? Bir tartışma sonrasında erkekler hatalı olsalar da, ya hiçbir şey söylemiyorlar ya da çok doğal bir şekilde özür diliyorlar. Kadınlara gelince ise durum değişiyor. Sizden taş gibi duygusuz olmanız beklenmiyor, yeter ki tartışmalar sırasında duygularınıza hakim olup bir yetişkin gibi konuşun. Erkekler gözyaşlarından etkilenir ve hiçbir erkek bir kadını ağlatmak istemez. Ne var ki, her şeye ağlarsanız sizinle doğru dürüst konuşamayacak ve söylemek istediklerini söyleyemeyecek. Daha da fazlası, size bir suçlama getirildiğinde ağlamaya başlarsanız, sevgiliniz suçunuzu örtmek istediğinizi düşünebilir.

    Arkadaşlarınızla sevgilinizin arkasından konuşmayın

    İlişkinizin sırlarını anlatmak kadar kötü bir şey yoktur. Bir düşünün: En şık kıyafetlerinizi giyip arkadaşlarınızla birlikte bir davete gidiyorsunuz. Ne var ki aranızdaki bir olayın tüm detaylarını anlatmışsınız onlara ve şimdi sevgilinize anlamlı bakışlar atmaktan kendilerini alamıyorlar. Bu yine bir derece idare edebilir; ama sevgilinizin hatalarını anlatmak çok büyük bir gaf olur. Uzmanlara göre arkadaşlarınıza anlattığınız şeyler konusunda çok dikkatli olmanız gerekiyor.

    Siz unutabilirsiniz veya affedebilirsiniz ama arkadaşlarınız size yapılan haksızlıkları kolay unutmazlar. Anlattıklarınız olumsuz olmasa da, sevgilinizle ilgili olan bütün sırlarınızı ortaya dökmekten kaçınmalısınız. Bazı olaylar yanlız sizin aranızda kalmalı.

    ‘Bir dahaki sefere’ sözünü sürekli kullanmayın

    Bu üç kelimenin neden bu kadar can sıkıcı olduğunu biliyor musunuz? Hatırlayın: Küçükken anneniz de sizi böyle azarlardı.

    Fazla üstüne düşmeyin

    Bazı kadınlar var ki sevgililerini günde en az 10 kez ararlar. Tabi erkeğinizi düşünmek güzel bir şey ama onunda bir iş ve sorumluluk sahibi olduğunu unutmayın. Herkes çalışırken onun oturup sizinle sohbet etmesi profesyonel bir davranış sayılmaz. Saat başı sevgilinizi arayıp onu kontrol etmeniz onu oldukça sıkabilir. Eğer aramadan duramıyorsanız en azından vakti olup olmadığını sorun. Yine de aramalarınızı en aza indirmenizde fayda var. Sürekli sesinizi duymaktan sıkılabilir, ama eğer onu nadir arıyorsanız sesinizi duymak için can atacaktır.

    Kalabalık yerlerde sevgilinize fazla asılmayın

    Erkek arkadaşınıza sevginizi göstermek güzel bir şey, ama unutulmaması gereken bir nokta var: Yatak odanızda yapacağınız hareketleri herkesin gözünün önünde yapmamalısınız. Erkekler, duygularını kadınlar kadar kolay gösteremezler, yabancıların önünde ise hiç gösteremezler. Her erkeğin kendine özgü bir davranışı vardır.Fazla ileri gidip gitmediğinizi anlamak için önce bir deneyin. Elini tutun veya omuzuna elinizi koyun ve nasıl bir tepki vereceğini görün. Eğer fazla yakınlıktan rahatsızlık duymuyorsa, soruın yok. Ama hareketlerinize karşı çekingen davranıyorsa, onu fazla zorlamayın.

    Arkadaşlarına bütün sırlarını vermeyin

    Onun sevgilisi olduğunuz için hayatının birçok detayını biliyorsunuz. Bu bir ayrıcalıktır ve aynı zamanda sorumluluk ister. Size 5 yaşına kadar yatağını ıslattığını anlatmış olabilir; ama bunu herkese anlatırsanız rahatsız olabilir. Söylenecek ve söylenmeyecek şeyler var. Kaldı ki size anlattığı bütün sırları başkaları ile paylaşırsanız sizin ne ayrıcalığınız kalır? Oturun ve düşünün: Siz onun yerinde olsaydınız sizin her şeyinizi anlatmasını ister miydiniz?

    Selülit kreminizden tutun, göğüslerinizi büyük gösteren sutyenlerinize kadar her şeyinizi ortaya dökmesini ister miydiniz? Tabi ki hayır. Aynı şekilde onun da başkalarının bilmesini istemediği şeyler vardır. Kesinlikle anlatmamanız gereken bir şey daha var: Yatak odası davranışlarınız. Çıkardığı sesler ve gizli zevkleri hakkında asla konuşmayın.

    Geleceği planlamak

    Erkekler içlerinden geldiği gibi davranmayı severler, sürprizlerle dolu bir yaşam isterler. Siz cumartesi akşamlarının programını 3 hafta önceden yaparsanız, çok sevdikleri sürprizleri yaşayamazlar.
    Fazla üstlerine düşerseniz, hareketlerinin kısıtlandığını düşünürler. Uzun zamandır biriyle birlikte olan bir erkek bile özgürlüğünden kolay kolay vazgeçmez. Eğer siz de planlama huyundan vazgeçemiyorsanız, en azından havayı yumuşatın. Ona öneri yapın emir vermeyin. Böylece kendine de söz hakkı verdiğinizi düşünür ve rahatsız olmaz.

    Biz kelimesini çok erken kullanmayın

    Her ilişki sen ve ben olarak başlar ve bunların “biz”e dönüşüp dönüşmeyeceği kesin değildir. Bunun olmasını beklemekte acele etmeyin. Erkekler aceleci kadınlardan hiç hoşlanmazlar. Erkeklere her şeyden bahsedin sadece evlilikten bahsetmeyin. Evlilik kelimesini duyar duymaz bekarlık zamanlarının özlemini duymaya başlar. Gelecekle ilgili çeşitli fantezileriniz varsa onlardan fazla söz etmeyin, yoksa onu nikah masasına oturtmayı planladığınızı düşünüp sizden uzaklaşabilir.