Etiket: evlilik

  • Cinsel ilişki aşamaları

    Cinsel ilişki aşamaları

    Cinsel ilişki dört aşamadan oluşuyor:

    İstek, uyarılma, orgazm ve çözülme dönemleri. Bunlara bağlı ortaya çıkan problemler farklı farklı olabiliyor.

    İstek bozuklukları, uyarılma bozuklukları, orgazm ve cinsel ağrı bozuklukları yaşanabiliyor.

    Kadında da, erkekte de bu bozukluklar var. Bugünden itibaren cinsel sağlıkta yaşanan sorunları ele alacağız.

    Cinsel sorunların psikiyatri içindeki yeri nedir?

    Bazen psikiyatrik sorunla uzmana gidiliyor ama altından bir cinsel sorun çıkıyor. Bazen de direkt cinsel sorunla gidiliyor uzmana ancak bunların yanında tabii ki, cinsel sorunlara zemin olan psikolojik sorunlar var.

    Cinselliği olumsuz etkileyen hastalıklar

    Depresyon, anksiyete, kaygı cinselliği olumsuz etkiliyor. Obsesif kompülsif bozukluklar, takıntılar ya da birtakım dini takıntılar da öyle. Örneğin; günah işlemeye yönelik endişeler oluşuyor ve bunlar insanı cinsellikten uzaklaştırıyor.

    Ayrıca eşler arasındaki ilişki sorunları nedeniyle de cinsel yaşam çok fazla bozulabiliyor, örneğin alkol bağımlılığında, hem eşler arasında sorun oluyor ve cinsellik evlilik bu soruna bağlı olarak etkileniyor ya da alkol direkt olarak damar yapısını bozduğu için cinsel sorun yaşanıyor.

    Tabii ki, kaygı bozukluklarında, sıkıntı, stres, kişinin yaşam güçlükleri, iş stresi, uyku sorunları varsa bunlar da kişinin cinsel isteğini azaltıyor ya da yok ediyor.

    Cinsel istek bozukluğu neden olur?

    Cinsel istek bozuklukları hipo aktif cinsel istek bozukluğu ve cinsel tiksinme bozukluğu olarak ikiye ayrılıyor.

    Bozukluk, cinsel isteğin olması ya da hiç olmamasıdır

    İsteksizliğin düzeyi önemlidir. Birincil ya da ikincil olarak ayrılır cinsel istek sorunu. Yaşamı boyunca hiç haz almamış olanlar ya da duymuş ama sonradan istemeyenler olarak sınıflandırılır.

    Cinsel istek sıklığını ilişki ile sınırlandırmıyoruz kesinlikle. İsteğin olması durumunu mastürbasyon, eşine istek duymak, fantezilerin olması ile değerlendiriyoruz. İsteksizlik, sadece bir partnere yönelik mi, yoksa genelde mi isteksizlik var buna bakıyoruz.

    Cinsel istek bozukluğu demek için mesela insanın hiç istemiyor olması lazım yoksa sadece eşine yönelik bir isteksizliği olabilir kişinin. Çünkü onunla ilişkisinde sorunlar vardır. O ise durumsal isteksizliktir.

  • Bekarlığın avantajları

    Bekarlığın avantajları

    Evlenmeli mi yoksa hayatınıza bekar olarak devam mı etmeli?

    – Evli arkadaşlarınızdan çok daha fazla davet alırsınız. Evlilerin eğlenmeye fazla zaman ayıramayacakları düşünülür.

    – Her yerde dilediğiniz gibi davranabilirsiniz. Başkalarının kurallarına uymak zorunda olmazsınız. Üstelik sizi garip davranışlarınızdan dolayı ikaz edecek kimse de olmaz.

    – Her akşam iş dönüşü kan ter içinde mutfağa girmek zorunda kalmazsınız. Canınız istiyorsa yemek yapar, istemiyorsa da yapmazsınız.

    – Hiç tanımadığınız kişileri annenizle babanızın yerine koyup, onlara saygı göstermek zorunda değilsiniz. Kayınvalide sorununuzun olmaması sizi rahatlatmalı.

    – Her hafta alışveriş listesini alıp, markete koşturmak zorunda kalmazsınız.

    – Kazandığınız parayı dilediğiniz gibi sadece kendiniz için harcayabilirsiniz.

    – Tatil dönemlerinde istediğiniz yere, istediğiniz arkadaşınızla gidebilirsiniz.

    – Televizyonun ve hayatın kumandası hep sizin elinizde olur.

    – Evinizde canınızın istediğini yapabilir, sadece kendi istediğiniz yemeği pişirebilirsiniz. Düzenli yaşamanız gerekmez.

    – Arkadaşlarınızla dilediğiniz gibi telefon sohbeti yapabilirsiniz. Saatlerce konuşmanızda bir sakınca olmaz.

    – Hafta sonlarını dilediğiniz gibi geçirebilirsiniz. İsterseniz, gün boyu yataktan çıkmayarak, tembelliğin tadına varırsınız.

    – Evinizde dilediğiniz dekorasyon değişikliğini yapabilirsiniz. Kimse size karşı çıkmaz.

    – Çevrenizde her zaman bir hayran grubu oluşur. Bekâr olmanız, erkeklerin ilgisini çekmenizi sağlar. Kısmetiniz hep açık olur.

  • İlişkinizin ömrü ne kadar?

    İlişkinizin ömrü ne kadar?

    Duygusal birlikteliklerde bazen ilişki sandığınızdan çok daha kısa sürebilir, bazen de tam ayrılık eşiğindeyken beklenmedik bir şekilde birbirinize daha da bağlanabilirsiniz.

    Bazen bu durumu kestirmek zor olabilir. İlişkinizin ne kadar ömrü olduğunu en başta bilemeseniz de karşınızdaki insanı tanıdığınız zaman bunun hesabını az çok kafanızda yapabilirsiniz.

    İşte ilişkinizin ömrünü ölçmenin belki de en sağlıklı yöntemler…

    Sevgiliniz 30′unda siz 20′nizde… 30 yaşına gelmiş bir erkek hayattan ne istediğini bilen erkektir. Gelecek planları bellidir ve hayatını yoluna koymuştur. Aradığı tek şey düzgün bir ilişkidir. Eğer böyle bir sevgiliniz varsa bu ilişkinin uzun soluklu olması hatta evliliğe gitmesi ihtimal.

    Sevgilinizin ekonomik durumu sizden daha iyiyse… Ekonomik güç özellikle erkekleri psikolojik olarak daha güçlü olduğuna inandırır. Saçma sapan komplekslere girmezler bunun için ilişkiniz uzun soluklu olabilir.

    Sizin ekonomik durumunuz sevgilinizden daha iyiyse… Böyle ihtimallerde siz ne kadar özverili olursanız olun karşı taraf huzursuz olacak ve size psikolojik olarak baskı uygulayacaktır. Sizin daha güçlü olduğunuzu bildiği halde bu durumun üstesinden gelmek için elinden geleni yapacaktır. Erkekler bu konuda çok fazla egolarına düşkün olduklarından bu ilişkinin uzun soluklu olmasını beklemek neredeyse imkansızdır.

  • Evlilikte cinselliğin rolü

    Evlilikte cinselliğin rolü

    Cinsel çekim iki insanın bir araya gelmesinde ve ilişkinin uzun dönem sürmesinde büyük rol oynuyor. Bu çekimi bir ömür boyu sürmesi beklenen evlilik süresince korumak ise çiftlere düşüyor. Cinsel uyumu korumanın püf noktalarını ve sağlıklı bir evlilikte cinsel yaşamın rolünü Uzman Psikolog Aslıhan Tokgöz anlattı.

    Uzun ve Sağlıklı Bir Evlilikte Cinsel Yaşamın Rolü Nedir?
    Sağlıklı bir evlilik için beklentilerinizin gerçekçi olması gerekir. Genellikle, hepsi olmasa bile, evliliklerden mitsel düzeyde beklentiler vardır. Eğer evlilik içindeki gerçeklikler bu mitlerle uyuşmaz ise eşlerden biri veya her ikisi birden çok büyük hata yaptıklarını düşünebilirler.
    İyi Bir Evlilik Romantik mi Olmalıdır?
    Bütün ilişkilerin inişleri ve çıkışları vardır. Bazen evlilikteki zorluklar romantik duyguların üzerini örtebilir. Bütün çiftlerin aşkı hissettikleri ve yine bütün çiftlerin hissetmedikleri zaman vardır. Ama bu sadece duygularda aşkı hissetmemek aşkın orada olmadığı anlamına gelmez. Evlenilen kişinin bir başkasını mutlu etmek için ne gücü ne de yeterli yeteneği vardır. Mutluluk kişinin kendi içinden gelir. Evlilik ilişkisinin, kişinin mutluluğu ve kendisini iyi hissetmesi için yardımcı ya da destekleyici rolü vardır ancak mutluluğun esas kaynağı değildir.
    Sadece Sevgi Bütün Sorunların Üstesinden Gelebilir mi?
    Evliliğin daima ilgiye ihtiyacı vardır. Evlilik ince örülen bir oya işi gibidir. Bir gecelik bir iş değildir. İnce detayları vardır ve hassas olmak gerekir. Eşler tutarlı ve sürekli bir şekilde birbirlerinin ihtiyaçlarına ve beklentilerine hassas bir şekilde yaklaşırlarsa ve ilişki içerisindeki değişikliklere adapte olabilirlerse işte o zaman aşk ve sevgi süreklilik kazanır ve sorunlar daha kolay aşılır. Daha sağlıklı bir cinsel birliktelikte o zaman ortaya çıkar.
    Bir eş ne kadar zeki olursa olsun veya ne kadar güçlü kişisel özellikleri olursa olsun eşinin beyninden geçenleri okuyabilmek gibi bir yeteneği olamaz. Duygusal, fiziksel, sosyal ve finanssal ihtiyaç ve beklentiler açık bir şekilde sözel olarak iletilmelidir. Eşin gerçekçi bir şekilde o ihtiyacı veya beklentiyi karşılayabilme gücü varsa bunu gerçekleştirebilmek için önce böyle bir ihtiyacın ve beklentinin varlığından haberdar olması gerekir.
    Evlilikteki Çatışmalar Sevginin Az Olduğunu mu Gösterir?
    Evlilikte çatışmalar ve kargaşalar kaçınılmazdır ancak bu çatışmalar evliliğe zarar vermek zorunda değildir. Eşlerin geçmişlerine, büyüdükleri ortamlara ve yaşadıkları olaylara bağlı olarak farklı görüş açıları ve farklı duyguları vardır. Bu farklılıklar bir eşin doğru diğerinin yanlış olduğu anlamına gelmez; sadece eşlerin birbirlerinden farklı düşünce ve duygulara sahip oldukları anlamına gelir. Çatışmalar, eğer uygun bir şekilde çözülürse, ilişki için sağlıklı bile olabilir. Çünkü eşler birbirlerinden yeni fikirler ve yeni bakış açıları öğrenmiş olacaklar. Önemli olan iki farklı insanın uyum içinde birlikte yaşayabilmesidir.
    Bu bilgiler ışığında eğer eşler kendilerini iyi bir ilişkinin dinamikleri hakkında eğitmek için yeterince çaba ve zaman harcarlarsa ve ilişkilerinde etkili ve doğru iletişim tekniklerini kullanırlarsa yıllarca sürecek sağlıklı ve doyurucu bir ilişki yaşama olasılıklarını ve şanslarını yükseltmiş olacaklardır.

  • Kariyer, evlilik engelli mi?

    Kariyer, evlilik engelli mi?

    “Erkeklerin ve kadınların kariyer merakı, evlilik hayallerini erteliyor. İdeal yaşı geçince de fazla seçici davrandıkları için eş bulmakta zorlanıyorlar” diyen Psikolog Ceyda Subaşı, geleceğinizi şekillendirmenin biraz da sizin elinizde olduğunu belirterek önerilerde bulundu.
    Çocuk sahibi olma, maddi ve manevi güvence gibi nedenlere bağlı olarak gerekli görülen evliliğe bakış günümüzde değişti.

    Ekonomik ve eğitim düzeyinin yükselmesinin yanı sıra kadınların çalışma hayatına girerek yaşamsal güvenceye kavuşması, erkeklerin de kariyer sahibi olmaları, evliliği ertelemeye yönlendiriyor. Özellikle çalışma yaşamındaki kadınlarda evliliğe karar verme yaşı artıyor.

    ”Armudun sapı, üzümün çöpü” demeyin!
    İlerleyen yaşlarda hem kadınlar hem de erkekler daha seçici davranıyorlar. Kişi artık ten, saç ve göz renginden fiziksel görüntüsüne, karakteri, aile yapısı ve çevresine kadar birçok konuyu dikkate alıyor. Bu da evlilik zamanının geçmesine neden oluyor.
    Kafalarında oluşturdukları eş hayalini gerçek yaşamda bulamayanlar arayışı sürdürmekte ısrar edince geç kaldığının farkına varmıyor. Ayrıca, ideal evlilik yaşı geçtiğinde, kişinin doğacak çocuklarıyla kuşak çatışması daha yoğun oluyor ve iletişim zorlaşıyor.
    Yaş ilerledikçe daha kalıplaşmış bir yaşam ve düşünce şekli karşımıza çıkıyor. Yeni bir insanı tanımak, ona güvenmek daha çok zorlaşıyor. Kişinin de buna gücü ve isteği kalmıyor.

    Evlilik konusunda ne aceleci ne de fazla karamsar olmalıyız. Duygusal ve fiziksel etkileşimin de mutlaka olması gerekiyor. İyi bir ilişki insanın yaşamını güzelleştirirken, yanlış evlilik ise tam tersi etki yapabilir.

    Erken yaşta yapılan evliliklerin avantajları ve dezavantajları
    Bireylerin kişilik gelişiminin benzer dönemlerden geçmesi böylelikle birbirine uymada daha esnek, karşılıklı beklentileri yerine getirirken daha toleranslı ve uyumlu olabilmelerini sağlar. Genç yaşta anne-baba olma, çocuklarıyla fazla kuşak farkı olmadan daha rahat iletişim kurmalarını sağlar, zamanın değişimini daha iyi yakalamalarını ve çocuklarının dünyalarını daha yakından takip etmelerini kolaylaştırır.
    Erken evlenmenin dezavantajları konusuna gelince…

    Çiftlerin kişiliklerinin tam oturmamış olması çatışmaların, birbirinden farklı taleplerin sayısını artırır. Bu daha sık tartışmalara, bireylerin yıpranmasına yol açar. Böylelikle bireysel gelişim çabaları yarım kalmakta, iş hayatı, kariyer yapma gibi konularda bireyler yaşıtlarından daha geri kalabilirler. Kişi kendini ve eşini tam anlamıyla tanıyamadan geçim, çocuk bakımı, evliliğin getirdiği sistemin zorlukları arasında sıkışıp kalır.

  • Düğün öncesi aile ilişki önerileri

    Düğün öncesi aile ilişki önerileri

    Düğün öncesi ayrılıklar kırgınlıklar olabiliyor.Düğün sezonu açıldı ve çiftler hazırlıklarını yaparken bazı tatsızlıklar yaşayabiliyor. Bu dönemde tatsızlığa en aza indirmek için yapabilecekleriniz… İstatistiklere göre düğün öncesi ayrılıklar olabiliyor.

    Düğün öncesi öneriler…

    Kayınvalidenize karşı ılımlı olun: Hem gelin hem de damat adayları için anneleri değerlidir. Onlara sıcak yaklaştığınızda geri dönüşleri de aynı şekilde alabilirsiniz. Söylediği en negatif sözleri bile alttan alarak, iyi niyetinizi ona da hissettirin.
    Kendi annenize anlayışlı davranın: Bu dönemlerde annenizin gereksiz alınganlıkları veya istekleri olabilir. Ona anlayışlı yaklaşın ve size çok düşkün olduğu için böyle davrandığını unutmayın.
    Onlara jestler yapın: Düğün süreci sadece sizin için değil, tüm aile için gergin bir dönem. İçerideki bu stresli ortamı dağıtmak için aile bireylerine küçük sürprizler yapabilirsiniz. Örneğin; kayınvalidenize en sevdiği pastayı almak veya kayınpederinize en hoşlandığı yemeği yapmak, onların keyfini yerine getirecektir.
    Fikirlerini sorun: Aile büyüklerinin en çok yakındıkları nokta, gelin ve damat adaylarının hazırlıkları onlara danışmadan sürdürmesidir. Bu yüzden “uygulamayacak olsanız bile” onlara ne düşündüklerini sorun. Böylece size de onların tecrübelerinden yararlanma fırsatı da doğar.
    Değerli olduklarını hissettirin: Elbette ailenizdeki herkes sizin için paha biçilmez. Ama düğün sürecinde bunu biraz daha hissetmeye ihtiyaçları var. Düğün hazırlıkları için görev paylaşımı yaparak bu sorunu da hafifletebilirsiniz. Bu, hem aile içi dengeleri sağlayarak kendilerini değerli hissetmelerini sağlar, hem de sizin yükünüzü hafifletir. Unutmayın, asıl sorun değersiz hissedince çıkar.
    Kararlarınızı ailenize doğru bir şekilde anlatın: Düğün stresinin yarattığı gerginlikle hareket etmeyin. Çift olarak birlikte aldığınız kararları, anlaşılabilir bir şekilde tüm ailenize anlatın. Böylece onlar da sizin artık bir aile olmaya başladığınızı kavrayarak, size daha farklı bir gözle bakmaya başlayacaktır.
    Size sormadan aldıkları eşyaları beğenmediğinizi belli etmeyin: Herkesin zevki farklıdır. Annenizin ya da kayınvalidenizin çeyiziniz için aldıkları da mutlaka kendi beğenilerine göre olacaktır. Bu nedenle, siz beğenmeseniz bile bunu belli etmeyin. Sadece onlara hissettirmeden paketin içinde değiştirme kartı olup olmadığına bakın, yeter.

    2013 Gelin Adayları için tıklayın !

  • Evlenmeden önce tüm bunları konuşmalısınız

    Evlenmeden önce tüm bunları konuşmalısınız

     Her evlilik yeni bir başlangıç. Bu tozpembe başlangıcın ileride kabusa dönüşmemesi için önceden konuşulması gerekenleri hatırlamakta fayda var.

    Uzmanlar, çiftler evlendikten sonra artık ortak bir bütçeleri olacağını, ancak para harcama alışkanlıklarının birbirininkine uymayabileceğini belirtiyor. Bu yüzden dikkat edilmesi gereken noktaları uzmanlar şöyle anlatıyor: “Eğer çalışmayacaksanız, eşiniz size günlük ev harcamalarının dışında da para bırakmalıdır. İleriki planlarınız için, örneğin ev almak, taksit ödemek gibi, sizin de paranızın ne durumda olduğundan haberdar olmanız gerekir. Eğer siz de çalışacaksanız, her ikiniz de kazandığınız parayı ortak bir hesaba yatırabilirsiniz. Ancak kendiniz için para biriktirmek gibi bir niyetiniz varsa, her ikiniz için özel bir hesap açtırıp, her ay buraya belli bir miktarda para yatırabilir ve kalanı, ortak hesaba aktarabilirsiniz. Ortak hesaptan yapacağınız harcamalarıysa birbirinize haber vermenizde fayda vardır.”

    İş bölümü: Bütün erkeklerin, ev işlerinde annelerine ne kadar yardımcı olduklarını, her zaman kendi işlerini üstlendiklerini söylediklerini hatırlatan uzmanlar, ancak iş gerçeğe döküldüğünde, durumun sanıldığı gibi olmadığının görülebileceğini bildiriyor. Uzmanlar, bu konunun önceden konuşulması gereğine dikkat çekerek, “Sizin ütü yapıp, yemek hazırlamak için değil bir yuva kurmak için onunla evlendiğinizin altını çizmelisiniz. Şüphesiz çalışmayıp, ev kadını olmayı tercih ettiğiniz takdirde ev işlerinin büyük sorumluluğu sizde olacaktır. Ama bu, müstakbel eşinizin size kesinlikle yardım etmeyeceği anlamına gelmez” diyorlar.

    Çocuklar: Uzmanlar, çocuk konusunun da evlilikte önemli sorunlardan biri olduğunu vurgulayarak şunları kaydediyor: “Henüz çocuk doğurmaya hazır olmadığınızı düşünebilir, bu yüzden beklemek isteyebilirsiniz. Öte yandan eşiniz sizinle hemfikir olmayabilir. Bu durumu da önceden çözmeniz gerekir. Çocuk yapacağınız zamanı birlikte kararlaştırmalı, bu konuda size baskı yapmamasını önceden sağlamalısınız”.

    Aile: Aileler ve çevrelerin, ilişkinin yürüyüp yürümemesindeki en büyük etken olduğunu ifade eden uzmanlar, “Eğer taraflardan biri ailesine fazlasıyla bağlıysa diğeri bu durumdan rahatsız olabilir. Örneğin eşinizin annesi sürekli gelip, sizin ortak hayatınıza müdahale ediyorsa, ikilemler yaşanacaktır. Bu yüzden evlenmeden önce bu konuya değinmeli, ikinizin de hoşlanacağı bir yol bulmalısınız. Bunu önceden konuşmanız, ilerideki pürüzleri de silecektir” tavsiyesinde bulunuyor.

    Çalışmak: Uzmanlar, birçok kadının, eşi izin vermediği için istediği halde çalışamadığını da hatırlatıyor. Bu yüzden bu konunun da evlenmeden önce netleştirilmesi gerektiğini belirten uzmanlar, “Eğer çalışamıyorsanız, evlendikten ve çocuklarınız doğduktan sonra da iş hayatınızı sürdürebileceğinizi eşinize net biçimde anlatmalısınız. Çalışma hayatınız yoksa bile, ona istediğiniz takdirde çalışabileceğinizi belirtmelisiniz. Bu şartlar size önemsiz gibi gelebilir ama sonraki yaşantınızda nelerle karşılaşabileceğinizi bilmediğinizi unutmayın” diye uyarıyorlar.

  • 2013 Gelin makyajı nasıl olur?

    2013 Gelin makyajı nasıl olur?

    Her genç kızın hayalidir güzel bir düğün… Hayatının bu en önemli gününde bütün kadınlar çok güzel olmak ister. Her detay bu nedenle çok önemlidir. Düğün organizasyonundan çiçeklere, salondan müziğe kadar.

    Ama en önemlisi herhalde gelinlik, saç ve makyajdır kadınlar için. Gelini gelin yapan en önemli son dokunuşlardır çünkü bunlar… Tüm gelin adaylarına bu nedenle güvendikleri ve işinin uzmanı kuaför salonlarını tercih etmelerini öneriyoruz bu önemli günleri için.

    Kuaför Sebahattin Karabulut, gelin adaylarının porselen görünümlü bir makyaj tercih ettiğini belirterek, “Makyajda renkten korkuyor gelin adayları. Ancak biz bu sene renkli çalışmalar da yaptık. Bu uygulamaları müşterilerimize de alternatif olarak sunuyoruz ve oldukça tercih ediliyor. Baharla birlikte gelin makyajında trend canlı renklere doğru kayıyor” diyor.

    GELİNLERİN İSTEKLERİ
    Gelin adayları bu önemli günlerinde riske girmek istemiyor. Işıltılı, aydınlık, porselen gibi bir ten istiyorlar. Göz makyajında kahverengi ve mürdüm en çok tercih edilen renkler. Gelin makyajında ya gözler ya da dudaklar öne çıkarılıyor. Gözler genellikle tercih ediliyor ve öne çıkarmak için de kirpiklere özel önem veriliyor. Gerekirse takma kirpik kullanılıyor. Gözler öne çıkarılırsa dudaklar için doğal tonlar tercih ediliyor. Gelin makyajında en önemli unsurlardan biri de dayanıklı olması… Bunu da makyajda kullanılan malzemelerin kalitesi belirliyor. Kaliteli malzemelerle yapılan makyaj akma veya uçma yapmıyor. Ayrıca sabitleyici spreyler de makyajın kalıcı olması için tercih edilen ürünler arasında yer alıyor.

    Gelin makyajında düğünün yapılacağı mekanın açık veya kapalı olmasından, gelinliğin model ve rengine kadar birçok faktör göz önünde tutuluyor. Tabii en önemlisi günün yıldızı gelinlerin tercihleri…

    2013 gelin adayları için tıklayın !

  • Çift, Çocuklar Ayaktayken Anne-Baba, Onlar Yattıktan Sonra Karı-Koca Olur

    Çift, Çocuklar Ayaktayken Anne-Baba, Onlar Yattıktan Sonra Karı-Koca Olur

    Kişinin özel alanı ve gizlilik gibi anlamlarda kullanılan mahremiyet, ‘gizli olma durumu’ demektir. Özel muhabbetlerin, yakınlaşmaların ve cinsel konuşmaların yapılması gereken “MAHREMİYET ANLARI” sağlıklı ve mutlu bir evlik ve aile hayatı için vazgeçilmezdir. Özellikle toplumumuzun mahremiyet anları uygulamasına çok ihtiyacı var. Çünkü yaşları kaç olursa olsun, çocuklar genellikle erken yatmazlar ve anne-babanın yatana kadar tepesinde olurlar. Bu da aile ve evlilik sorunlarının ortaya çıkmasına neden olabiliyor.

    MAHREMİYET ANLARI UYGULAMASI AİLE HAYATINI KORUYOR!
    Karı-koca mahremiyet anları uygulaması hem anne-babalar için hem de çocuklar için çok faydalıdır. Çocuklar hem gereksiz televizyon programlarını ve dizilerini izlemezler hem de erkenden yatıp uykularını alırlar. Anne-babalarda hem kafalarını dinlerler hem cinsellik yaşayarak birbirlerine sevgileri gösterirler ve birbirlerini rahatlatırlar hem de el ele tutuşup, göz göze bakışarak sağlıklı iletişim kurarlar.

    ÇİFT ÇOCUKLAR AYAKTAYKEN ‘ANNE-BABA’, ONLAR YATTIKTAN SONRA ‘KARI-KOCA’ OLUR!
    Özellikle çalışan ebeveynlerde sıkça rastlanılan sorunlardan biri olan iletişimsizlik ve kaliteli zaman geçirememe, beklenmedik aile sorunlarının ve parçalanmaların habercisi olabiliyor. Ev içinde ve dışında yeteri kadar birbirlerine vakit ayıramayan, ÖZEL VE KALİTELİ ZAMAN YARATAMAYAN yani mahremiyet anları uygulamasını hayatlarına sokmayan çiftler, zamanla sevgilerini ve cinsel tutkularını yitirebiliyorlar. Bunun en önemli nedenlerinden biri, gün içinde çalışan ebeveynlerin çocuklarına daha fazla vakit ayırabilmek adına, eşleriyle olan iletişimlerini azaltmaları ve ortak buluşma noktalarını çocuklar üzerine kurmalarıdır. Ana teması sevgi ve fedakârlık üzerine kurulu olan anne-baba ilgisi, zamanla çiftin birbirilerinden soğumalarına yol açabiliyor. Çünkü ebeveynlerin, özellikle de çalışan annelerin yaşadıkları en büyük duygusal kaygılardan biri, çocuklarına iyi ve yeterli bir anne olamamaktır. Bu nedenle tüm gün çocuklarından uzak kalan çiftler akşam eve geldiklerinde tüm ilgilerini ve vakitlerini çocuklarına verebiliyorlar ve birbirlerini ihmal edebiliyorlar. Ancak şunun altını özenle çizmek gerekiyor: ‘Çocuklar ayaktayken çift anne-baba, çocuklar uyuduktan sonra karı ve koca olur!’ Sağlıklı ve mutlu bir aile yaşantısı için çiftin bu iki görevi birbirine karıştırmaması, karı-koca olmayı anne-baba olmaya kurban etmemesi gerekiyor. Sağlıklı ve doğal olan, anne-baba olmayı ihmal etmeden ve çocuklara yaşlarına uygun sorumluluklar vererek karı-koca olmaktır.

    ÇOCUKLARIN ERKENDEN YATIRILMASI ŞART!
    Çocuklarda büyüme hormonu saat 22.00 ile 02.00 arasında en fazla salgılandığından, gelişmenin daha hızlı olması için çocukların erkenden yatırılması gerekiyor. İşten eve gelindiğinde mutlu bir aile ortamı sağlayabilmek için çiftin çocuklarına ait günlük yapılması gereken işleri ve bu işlerin yapılmasına en uygun saatleri belirlemesi, hem çocukların sağlıklı gelişimlerine katkıda bulunabilmek hem de karı-koca olabilmenin mutluluğuna varabilmek için gereklidir. Bunun için ilk önce çocuklara uyku saati şartı konulmalıdır. Çocuklar kavun-karpuz gibidir ve yata yata büyürler ve olgunlaşırlar. Böylece çift günün belirli bir vaktine kadar (Örneğin 21.00’a kadar) anne-baba olarak, ebeveyn olarak çocuklarıyla vakit geçirebilir, belirlenen saatten sonra karı-koca olarak kaliteli zaman geçirebilirler. Ayrıca çocuklarla geçirilen vakti kaliteli kılmak, onlarla ne kadar çok vakit geçirildiğinden çok daha önemlidir. Yani süreden ziyade kaliteli zaman geçirmek daha önemlidir. Böylece mahremiyet anları uygulamasıyla çift birbirine daha çok vakit ayırabilir, baş başa, el ele sohbet edebilir, erotik bir şekilde birbirine dokunabilir, sevgilerini gösterebilir, özel paylaşımlarını güçlendirebilir ve cinsel hayatlarını renklendirebilir. Bu durum sağlıklı ve mutlu bir anne-baba olmanın da ön koşuludur. Huzurlu insan, sağlıklı cinsellik, mutlu bir evlilik ve aile yaşantısının temelidir.

  • Aşk varsa seks harika

    Aşk varsa seks harika

    Prof. Dr. Mehmet Sungur, romantik bir aşkın cinsel arzuları da artırdığını söylüyor.

    Aşkın cinsellikten haz almanın garantisi olduğunu belirten Sungur, ekliyor: “Aşkla yapılan seks ziyafet gibidir. Aşksız olanı ise sıradan bir yemektir.”

    Bugünlerde çok satanlar listelerinde hızla yükselen ‘Sen, Ben ve Aramızdaki Her Şey, Şeytan Üçgeni: Aşk-Evlilik, Sadakatsizlik’ adlı kitabıyla adından sıkça söz ettiren Psikiyatrist Prof. Dr. Mehmet Sungur, aşkı sıradanlığa bir başkaldırış olarak nitelendiriyor.

    Aşık olan kişi için yaşamın monotonluğunun kaybolduğunu ve sıradan olayların bile olumlu anlamlar kazandığını belirten Prof. Dr. Sungur, ekliyor: “Aşık olduğunuzda daha anlayışlı, daha sabırlı, daha cömert ve daha sevecen olduğumuzu fark ederiz. Bu haliyle aşk, çoğu insanın derinde kendisine sakladığı iyi ve sevecen yönlerini ortaya çıkaran özellikler taşır. Aşkı böylesine arzulanır kılan bir başka neden de sayısız sahteliklerin yaşandığı dünyada eşsiz bir içtenliği simgeliyor olmasıdır.”

    Şehvetle başlar
    Birbirinden çok etkilenen iki insan arasında kıvılcımlanan duygularla ilgili bir sıralama yapıldığında önce şehvetin, sonra aşkın, en son sırada ise sevginin ortaya çıktığını belirten Prof. Dr. Sungur, sözlerini şöyle sürdürüyor: “Her şehvet aşka, her aşk da sevgiye dönüşmeyebiliyor. Şehvet cinsel doyum sağlamaya yönelik doğal bir aşerme halidir. Aşk ise, şehvetin belirli bir zaman diliminde idealize edilen bir partnere odaklanmasıdır. Şehvetin özel bir kişiye odaklanabilmesi için cinsel dürtülerin de o kişiye yönelik olarak artmış olması beklenir. Bu bağlamda, aşkın cinsel arzuyu artırması şaşılacak bir durum değildir.”

    Bir ziyafet gibi
    Biyokimyasal açıdan ise, aşık olma sürecinde artan dopaminin, testosteronu da artırdığını belirten Sungur, şöyle devam ediyor: “Testosteron, cinsel arzunun belirleyicisidir. Romantik aşkta salgılanan dopaminin testosteronu artırması, romantik aşkın cinsel arzuyu da artırabildiğine kanıt olarak düşünülebilir. Bu nedenle aşk, cinselliğin haz garantisidir. Aşk içeren cinsellikle, içermeyen cinsellik arasındaki fark; sıradan bir yemekle, ziyafet sofrası arasındaki gibidir.”

    Engeller ve zorluklar aşıklarda ‘Romeo-Juliet’ etkisi yaratır
    Aşkın önündeki engellerin duyguları yoğunlaştırdığına dikkat çeken Prof. Dr. Mehmet Sungur, sözlerini şöyle sürdürüyor: “Aşık olunan kişinin evli olması, okyanusun diğer tarafında yaşaması, farklı bir dil konuşması, farklı etnik gruplardan gelmesi ya da farklı dini inanışlara sahip olması romantik duyguları azaltmaz. Aşk, ayrılık ve güçlüklerle karşılaşınca daha çok beslenir. Belki de bu yüzden, anne ve babalar çocuklarının aşık olduğu kişiyi benimsemediklerinde ve engellemeye kalkıştıklarında, onları istemeden de olsa uygun görmedikleri kişilere daha da yaklaştırmış olur. Buna; ‘Romeo-Juliet etkisi’ de diyebiliriz. Bu; olumsuz koşulların duyguları kamçılaması halidir.”

    Mutlu evliliğin sırrı aşk değil
    Prof. Dr. Sungur, mutlu evliliğin sırrının kesinlikle aşk olmadığını söylüyor ve ekliyor: “Mutlu bir evlilik için aşk asla yetmez. Evliliğin sağlıklı bir biçimde devam edebilmesi, çiftlerin evliliği romantik bir rüyanın devamı olarak algılamalarını değiştirmeleri ile mümkündür. Evlilik, birbirlerinden farklı geçmişleri, beklentileri, ihtiyaçları, tepkileri ve duyarlılıkları olan iki ayrı bireyin, rutin seyreden bir ilişki içinde uyumla yaşayabilmeleri sanatıdır. Aşk bir görme kusuru, evlilik ise görme kusurunun istem dışı tedavisidir. Aşk ‘ben’leri yok etmek pahasına ‘biz’ olmak, sınırları iyi çizilmiş bir evlilik ise ‘ben’leri koruyarak ‘biz’ olmaktır. Sadakatsizlik ise; ‘biz’i yok etme riskini göze almak demektir.”

    Aşk bir görme kusurudur
    Aşkın bir görme kusuru olduğunu belirten Prof. Dr. Mehmet Sungur, ekliyor: “Çeşitli düzeylerde görme kusuru içeren aşkı yaşayan kişiler, aşık olunanda ihtiyaç duyulan her şeyin var olduğuna inanır. Aşıklar bu yüzden birbirlerine, ‘Birbirimiz için yaratılmışız’ veya ‘Sen benim ruh ikizimsin’ gibi sözler söyler. Sanki elmanın iki yarısı uzun zamandır birbirlerini aramış ve nihayet bir araya gelerek bir bütün oluşturmuştur. Hatta öyle bir beraberlikleri vardır ki; bu beraberlikte dış dünyaya duyulan ihtiyaç giderek azalır. Ne var ki ihtiyaçlardan kaynaklanan görme kusuru nedeniyle idealize edilen bu kaynaşma hali, uzun sürmez. Zamanla görme kusuru düzelmeye başlar ve her şeyi olmasını istediğimiz gibi görmekten vazgeçip, olduğu gibi görmeye başlarız. Aşk, hayal edilenle gerçek arasındaki değişiklik fark edilinceye kadar geçen zaman dilimidir.”