Etiket: evlilik

  • İlişkiyi ne bitiriyor?

    İlişkiyi ne bitiriyor?

    Birlikteliklerin noktalanmasına neden olan faktörlerin başında iş hayatındaki stres geliyor.

    Federal İstatistik Dairesi’nin verilerine göre Almanya’da her üç evlilikten biri boşanma ile sonuçlanıyor. Peki, günümüzde boşanmalardaki artışın nedeni ne? “ElitePartner” adlı partner sitesi bu konuyla ilgili bir anket yaptı. Ankette 10 bini halihazırda bir birliktelik içerisinde olan toplam 14 bin 432 kişiye ilişkilerinde yaşadıkları sorunlar ve en çok hangi konuların kendilerini zorladığı soruldu.

    Anketin ortaya koyduğu sonuçlara göre, ilişkilerde en fazla soruna yol açan faktörlerin başında yüzde 57’lik oranla ile çiftlerin birbirine az zaman ayırması geliyor. Yüzde 55 ile ikinci sırada iş stresi geliyor. Çiftlerin ekonomik sorunlar yaşamasının ilişkiye olumsuz etkisi olduğunu düşünenlerin oranı ise yüzde 53. Bunu cinsel sorunlar, çiftlerin farklı kentlerde yaşaması, partnerin sadece kendi ihtiyaçlarını dikkate alması, çocuklar nedeniyle birlikte zaman geçirememe, gündelik hayatta stres ve önceki ilişkiden sahip olunan çocuklar gibi faktörler izliyor.

    Erkekler kadınlara göre bencil

    Ankete katılan kadınların neredeyse yarısı partnerlerinin sadece kendi ihtiyaçlarına öncelik vermesinin ilişkiyi zorladığı görüşünde. Aynı şekilde gündelik hayattaki tartışmalar da ilişkileri zorlayan bir başka önemli etken. Kadınların yüzde 35’ine göre ev işleri, alışveriş ya da buna benzer sorunlar nedeniyle partnerleriyle yaptıkları tartışmalar ilişkilerin sınavdan geçmesine neden oluyor. Kadınların yüzde 46’sı ise cinsel sorunlardan dertli. Kadınlar ilişkide cinsel hayatın canlı tutulmasının büyük bir zorluk olduğu görüşünü dile getiriyor. Yine kadınlara göre ilişkide uzun vadede partnerlerin birbirine sadık kalması da bir sorun.

    Evlileri ekonomik sıkıntılar zorluyor

    Evli çiftlerde ilişkiyi zorlayan en büyük sorunların başında ekonomik sorunlar gelirken, üniversite mezunu çiftler iş yaşamındaki stresten yakınıyor. Üniversite mezunu çiftlerin yüzde 58’i iş hayatındaki stresin ilişkileri öldürdüğü görüşünü savunuyor. Üniversite eğitimi almamış çiftlerde bu oran yüzde 52.

    ElitePartner’in yaptığı anketin sonuçlarını değerlendiren psikolog Lisa Fischbach, iş hayatındaki beklentilerin yüksek olmasının, işverenin çalışanlardan daha esnek olmasını beklemesinin ya da ekonomik krizler nedeniyle hissedilen güvensizliğin, çiftlerin ilişkisini olumsuz etkilediğini söylüyor. Stres ve çiftlerin birbirine yeterince zaman ayıramamasının ilişkileri bitirdiğini söyleyen Fiscbach, “İş hayatında aşırı baskı, kariyerle ilgili istekler, çocuklarla ilgilenme ya da ekonomik kaygılar, partnerle geçirilen zamanda insanların rahat olamamasına yol açıyor. Böylesine durumlarda iletişim zarar görüyor ve ilişki gündelik ihtiyaçlarla sınırlı kalıyor” diyor.

    Fischbach’a göre, bütün bu olumsuzluklar çiftlerin cinsel hayatına da yansıyor; erkeklerin bazıları eşlerini aldatma yolunu seçebiliyor. Psikolog Lisa Fischbach çiftlerin ilişkilerinde bu olumsuzlukları erken fark etmeleri halinde, birbirlerine zaman ayırmalarını, rahatlayacakları bir ortam yaratmaları gerektiğini söylüyor.

  • Ayrılıktan sonra yapmanız ve yapmamanız gerekenler

    Ayrılıktan sonra yapmanız ve yapmamanız gerekenler

    Ayrılık ya da boşanmadan sonra toparlanmak, hele bir de yeni bir ilişkiye başlamak kolay iş değil. Ama hayat hep acılar içinde kıvranarak zaman geçirilemeyecek kadar kısa! Bir an önce kendinize gelip yeni hayatınıza başlamak için ayrılık sonrası yapmanız ve yapmamanız gerekenler…

    Telefonunu silin

    Ayrılsanız da zaman zaman yaşayabileceğiniz duygusal patlamalar neticesinde eliniz eski sevgilinizi arama isteğiyle telefona gidebilir. Bu aramalardan daha sonra pişmanlık duyabilirsiniz. “Keşke yapmasaydım” diyebileceğiniz bu adımı atmamak için iyisi mi onun telefon numarasını telefonunuzdan, e-mail adresini mail listenizden silin. Elbette zihninizde olabilir bilgiler ama gözünüzün önünde olmaması daha iyidir.

    Eşyalarını kaldırın

    Hani bir şarkı var ya Sertab Erener’in söylediği; “Önce resimleri duvardan kaldırdım / Çay içtiğin bardağı rafa sakladım / Giydiğin ne varsa bir bir katladım / Bir damla yaş düştü, çok ağlamadım.” Siz de kaldırın onu hatırlatan her şeyi. Ayrılık sonrası suçluluk duygusunu, sürekli geri dönüşler yaşamayı en aza indirmenin kestirme yoludur bu.

    Tepki olarak yeni bir flörte başlamayın

    Sırf eski sevgiliye inat olsun diye yeni bir ilişkiye başlamak yapılacak en büyük hatalardan biridir. Ayrılığın acısı sizi hızla bir başkasının kollarında teselli aramaya itebilir. Acınızı dindirmek ya da hala arzu edilen biri olduğunuzu kanıtlamak için bu yola başvurabilirsiniz. Ama gerçekten sevmediğiniz birinin kollarında aradığınız teselliyi bulmanız çok zor!

    Hazır olana kadar bekleyin

    Yeni bir ilişkiye başlamak için beklemeniz gereken ortalama bir süre veremiyoruz ne yazık ki. Bunun için hazır olma süresi kişiden kişiye değişiyor. Sadece kendiniz bilebilirsiniz yeni ilişkiye hazır hale geldiğinizi. Duygusal olarak kendinizi yeterince güçlü hissettiğinizde, yeni ilişkiye kapılarınızı açabilirsiniz. Hazır olana kadar beklemek, bir başkası tarafından gereksiz yere tekrar incinme olasılığınızı en aza indirir. Acele verilen kararlar her zaman doğru sonuçlar doğurmaz zira.

    Suçlu hissetmeyin

    İlişkinin bitmesini isteyen taraf siz olabilirsiniz. Evi terk edecek olan da… Bu elbette kolay bir iş değil. Ama bunu yaptığınız için kendinizi suçlu hissetmemelisiniz. Hem sizin hem de ayrıldığınız partnerinizin mutlu olmaya hakkınız var, bunu unutmayın.

    Ne demişler? Zaman her şeyin ilacı. Hem sizin hem de terk ettiğiniz eşinizin acısını zaman dindirecek.

    Sosyalleşin

    Ayrılığın size iyi geleceğine inanarak bu kararı verdiyseniz, yani ayrılık sonrasında olumsuzu olumluya çevirmek için beklentisi olanlardansanız depresyona girme olasılığınız daha az olur. Daha olumlu düşünceler geliştirmeye çalışırsınız böylece. Siz iyisi mi ayrılık sonrası yeni hayatın size iyi geleceğine dair kendinizi ikna edin. İçinize kapanmak yerine fiziksel ve sosyal faaliyetlere ağırlık verin.

    Yalnız geçirilen hafta sonu sendromunu yenin

    Her zaman birlikte geçirdiğiniz hafta sonlarında yalnız kalmak ayrılık sonrası kendinizi kötü hissetmenize neden olabilir. Yalnız geçirilecek hafta sonu mutsuzluğu içinde kendinizi hırpalamaktansa bu zamanlarınızı yeni aktivitelerle doldurun. Uzun zamandır gitmeyi istediğiniz kursa yazılın ya da hobilerinize vakit ayırın mesela.

  • İlişkilerde En Sık Yaşanan Kavga Sebepleri

    İlişkilerde En Sık Yaşanan Kavga Sebepleri

    Özellikle uzun süreli birlikteliklerde ve evliliklerde, zamanla aşk gücünü yitirmeye başlıyor ve yerini hararetli tartışmalara bırakıyor. Ne tuhaftır ki, yakın bir zamana kadar yan yana gelmek için can atılan partnerle artık aynı karede bulunmaya bile tahammül kalmıyor. Çünkü artık çift kendini sürekli bir tartışmanın ortasında buluyor. Peki, ama neden böyle oluyor? Çiftler birbirlerini gerçekten öyle çok seviyorlarken, bazen bilerek bazen ise bilmeyerek hangi konular hakkında tartışma çıkartıyorlar?

    TARTIŞMALAR BOŞANMAYA YOL AÇABİLİYOR…

    Çiftler arasında geçen tartışmalar bütün ikili ilişkilerde yaşanan kaçınılmaz bir surun olarak karşımıza çıkıyor. Önemli olan problemlerin çıkış nedenlerini anlayabilmek ve değen konular üzerine tartışmak. Aksi takdirde, eğer çiftler sürekli olarak her konuda tartışıyorlarsa, boşanmaya doğru yol alınabiliyor. Etraftaki birçok çiftin boşanma kararı alması ya da yakın ailede yaşanan olumsuz deneyimler, çiftleri evlilik kurumundan soğutabiliyor. Oysa her insan mutlu bir evlilik yapmanın, hayat boyu bir yastıkta yaşamanın hayalini kuruyor. Bu hayalin kolay olduğunu söylemiyorum ama imkânsız da değil… Bunun için ilk önce yaşanılanlara yukarıdan ve dışarıdan farklı bir gözle bakmak ve yeni bakış açıları geliştirmek gerekiyor.

    ERKEKLER SEVDİKLERİ KADINI MUTLU ETME FIRSATINI HİÇ KAÇIRMAZLAR…

    Kadınların konuşurken partnerleri tarafından dinlenmemeleri en büyük kavga sebeplerinden biri olarak karşımıza çıkıyor. Erkekler her ne kadar dinlediklerini belirtseler de, aksini ispat etmeye çalışmak ve konuyla ilgili sorular sormak tartışmanın daha çok alevlenmesine neden olabiliyor. Genel anlamda erkeklere göre daha çok konuşmalarıyla tanınan kadınlar pek çok konuyu aynı anda konuşabilme ve dinleyebilme özelliğine sahipken, erkekler aynı özelliğe sahip değiller… Bu nedenle, uzun süre dinleme konusunda erkekleri suçlamak yersiz ve yanlış bir tutum oluyor. Dolayısıyla, bu konuda yapılması gereken en doğru davranış, kadınların önce erkekleri kendilerine odaklanmayı sağlamaları, sonra net ve yalın bir dil kullanarak tek bir konu üzerine konuşmaları ve daha sonra erkeklere herhangi bir çözüm üretmeleri gerekmediği veya sadece kendilerini anlamaya ihtiyaç duyduklarını ifade etmeleri gerekiyor. Çünkü erkekler sevdikleri kadını mutlu etme fırsatını hiç kaçırmazlar. “Beni dinlemene ihtiyacım var. Bir şey söylemene veya çözüm üretmene gerek yok. Sadece beni dinlemeye ve anlamaya çalış. Bu beni mutlu eder!” diyen kadın, erkeğe bu fırsatı vermiş oluyor. Ayrıca genel geçer konulardan ya da günlük olaylardan bahsedilirken kadının ilgisini çeken bir konu erkeğin ilgisini çekmeyebiliyor. Bu durumun göz önünde bulundurularak davranılması, büyük beklentilere kapanılmaması ve erkeğe dinlemediği için eleştirel tarzda suçlayıcı ifadeler kullanılmaması da önem taşıyor. Bu süreçte tartışma yaratmak yerine, küçük ama sevimli kelimeler seçmeye özen gösterilmesi ortamı yumuşatabiliyor.

    ERKEKLER TAKDİR EDİLDİKLERİNDE DAHA UZUN DİNLEYEBİLİYORLAR…

    Kadın ne kadar yorgun ve bitkin hissedersin hissetsin, erkek dikkatini verip onu dinlediğinde, dokunup ve sarılıp sevgisini ve ilgisini ifade ettiğine kadın rahatlıyor ve gevşiyor, yorgunluğu geçiyor… Bu nedenle konuşmayı sevmeyen erkeklerin hiç olmazsa bir nebze kadınları anlayıp, onlara karşı olan davranışlarını değiştirmeleri önem taşıyor. Çünkü kadınlar dinlendiklerini düşündüklerinde partnerlerinin onlara değer ve önem verdiğini, kabul ettiklerini ve buna bağlı olarak da sevildiklerini düşünüyorlar. Bu hisler kadınlar için çok önem taşıyor. Ayrıca, kadınlar duygularını ifade etme imkânı bulduklarında “Anlaşıldım, seviliyorum ve değerliyim!” hissini yaşıyorlar, gevşiyorlar ve rahatlıyorlar. Bu duygu yoğunluğu kadınların kendilerini dinleyen kişiye yakınlık duymasını artırıyor, yokluğu ise uzaklaştırıyor. Mutlu olan ve mutlu görünen bir kadının sıcak karşılıkları ve gülen yüzü, erkeğe pırıltılı bir görüntü sunan ayna gibi oluyor. Takdir edilmek ve hizmet edilmesi erkeklerin erkeksi yanını doyururken, iletişim kurmak ve dinlenmek kadınların kadınsı yanını doyuruyor…

    AYAĞI YORGANA GÖRE UZATMAK GEREKİYOR…

    Maddi harcamalar çiftler arasında tatsızlık yaratabilecek sorunların başında geliyor. Genel olarak baktığımızda, kadınların maddi harcamaları erkeklerinkinden iki kat daha fazla oluyor. Alışveriş yapmayı, kendine yeni kıyafetler ve makyaj malzemeleri almayı, sürekli olarak ev eşyalarını değiştirmeyi ve her gün kuaföre gitmeyi alışkanlık haline getirmiş bir kadınla kavga etmek erkekler için neredeyse bir rutin davranış haline geliyor. Ancak kavga etmek bu davranışların azalmasına yardımcı olmuyor, daha şiddetli tartışmaların yaşanmasına yol açıyor. Bu sonuçlara sebebiyet vermemek için “Ayağını yorganına göre uzat!” atasözünü hatırlamak gerekiyor. Ortak bir hayatın sağlıklı bir şekilde devamlılığı için gelir ve giderin gözler önüne serilmesi önem taşıyor. Bu nedenle çiftlerin ne kadar paraya ihtiyaçları olduğu konusunda birbirlerine karşı açık ve dürüst olmaları gerekiyor. Bunun dışında haftalık ve aylık bir bütçe yapılabiliyor ve yapılan harcamalar hakkında çift birbirine bilgi verebiliyor. Böylece çiftler tartışıp birbirlerini kırmak yerine, başarılı ve eğlenceli bir ilişkiye doğru yol alabiliyorlar.

    SABIRLA BEKLEMEK VE YOL GÖSTERMEK GEREKİYOR…

    Sakal tıraşından sonra lavabonun kirli bırakılması, tuvaletin kirli kalması, tuvalet kâğıdının değiştirilmemesi, kirli tabak ve bardakların kaldırılmaması, yiyecek jelâtinlerinin çöp kutusuna atılmaması, ev temizliğine yardım edilmemesi, yemek masası hazırlama ya da toplama işlemlerinde destek olunmaması, kirli kıyafetlerin çamaşır sepetine atılmaması, döküntülerin toplanmaması, ıslak banyo havlularının ortalık yerde ya da yatağın üzerinde bırakılması gibi pek çok konu çiftlerin tartışma konusu olabiliyor. Aslında düzelme ihtimali fazlasıyla olan fakat düzelebilmesi için fırsat verilmeyen bu tür davranışlara verilen olumsuz tepkiler, tartışmaların şiddetlenmesine sebebiyet verebiliyor. “Yaptırım dili” işveren ve işçi arasında olduğu kadar ikili ilişkilerde de oldukça sık kullanılıyor. Bu nedenle çiftin yapılmasını istedikleri bir şeyi talep ederken yıkıcı eleştirilerden, konuya sert girmekten, diretmekten ve kendi kendine söylenmekten kaçınması gerekiyor. Yapılması gerektiği düşünülen şey için partnere fırsat verilmesi ve görsel olarak algılamasını sağlamak bu süreçte önem taşıyor. Fırsat vermenin ana temasında “sabretme ve bekleme” yer alıyor. Yukarıda bahsedilen küçük problemlerin devasa boyutlara getirilmemesi için sabırla yapılmalarının beklemesi gerekiyor. Kadınlar bu süreçte çok yanlış bir şekilde, ister istemez toplama, yıkama, temizleme, derleme ve düzeltme gibi davranışlar sergileyebiliyorlar. Farkında olmadan, bu davranışlarıyla olayların akışını erkekler için alışkanlık haline getiriyorlar ve sonrasında birden bire erkeklerden talep etmeye başlıyorlar. Cicim aylarında gösterilen bu anlayışın bir süre sonra değişikliğe uğraması erkeklerin adapte olamamasına neden oluyor. Bu nedenle, tutarlı bir şekilde devam edilmesi ya da değişimin yavaş bir şekilde yapılması gerekiyor. Bunun için de partnerin yapmasına fırsat vermek ve görsel olarak algılayabilmesi için hiçbir müdahalede bulunmadan sabırla göstermek önem taşıyor. Böylece hem partnerin algı düzeyi değişiyor hem de tartışmadan uzak bir ilişki yaşanabiliyor.

    ORTAK HESAP OLUŞTURULMASI İŞE YARIYOR…

    Çiftlerin çatışmasına neden olan bir diğer önemli konu ise eski erkek veya kız arkadaş meselesi oluyor. Facebook kullanımının yaygınlaşmasıyla partner ilişkilerinde sorunlar artıyor. Bu sorunların ortaya çıkmaması için ortak bir facebook hesabı oluşturabiliyor ya da profil resmi kullanabiliyor. Böylece üyelik ve arkadaşlık talepleri çiftin otak onayıyla gerçekleşebiliyor ve facebook kullanımının bağımlılık haline getirilmesi önlenebiliyor.

    DÖNÜŞÜMLÜ İZLEMEK GEREKİYOR…

    Çağımız gereği pek çok çiftin çatışmasına neden olan sebeplerin başında diziler ve maç seyretme geliyor. Çiftlerden biri dizi izlerken diğeri maç izlemek isteyebiliyor. Bu durumlarda partnerler arasındaki gerilim yükselebiliyor. Fakat bu durumun tartışmaya dönüştürülmesi için teknolojinin ileri safhalarında olduğumuzun hatırlanması işe yarıyor. Dizi ya da maçı dönüşümlü olarak internet ortamında izlemek çok daha mantıklı olabiliyor. Böylece hem adaletli davranılmış hem ileriye dönük olabilecek çatışmaların önüne geçilmiş hem de gece mahvedilmemiş oluyor.

    PİRE İÇİN YORGAN YAKMAYIN!

    Eve ya da randevuya geç kalmayı çiftlerin tartışmalarına yol açan önemli problemler arasında ele almak gerekiyor. Geç kalmak denildiğinde hemen hemen herkesin aklına otobüsü kaçırmak, trafiğe takılmak ve hazırlanmak için vakit harcamak gibi olaylar geliyor. Bu tip durumlarda sağduyulu davranmak ve tartışmaya mehil vermeden geç kalma sebebini öğrenmek önem taşıyor. Çünkü yargısız infaz yapıldığında ve pire için yorgan yakıldığında durum çok daha fazla alevlenebiliyor ve istemeden de olsa çiftin keyfi kaçabiliyor. Bunların olması için ileriye dönük düşünülmesi ve sakin tavrın korunması gerekiyor.

    Cem KEÇE

  • Evlilik Stresi Saç Döküyor

    Evlilik Stresi Saç Döküyor

    Evlilik kararı ve evlenme zamanına kadar geçecek olan sürenin çiftlerde stres kaynağı olduğunu söyleyen Saç Bakım Danışmanı Ecz. Dr. Özden Kasımoğulları, stresi ise saç dökülmelerinin en büyük nedenlerinden biri olarak gösterdi. Kasımoğulları söyle konuştu:

    “Araştırmaya göre her 10 kişiden 7’sinin saçları stres nedeniyle dökülüyor. Kişi için her yeni durum, karşılaştığı sorunlar ve uyaranlar stres nedenidir. Stres ise ruhsal olduğu kadar fiziksel sorunlar da doğurur. Stres nedenli beslenme dengesizliğinden dolayı vücudun ihtiyacı olan vitamin ve mineraller yeterli oranda alınamaz Bu da vücudun tüm dengesini bozar.”

    Saçın Mineralleri Azalıyor, Saçlar Dökülüyor

    Uzun süren şiddetli strese ise önce saçların tepki verdiğini ifade eden Kasımoğulları, vücudun stres sonucu salgıladığı asidin saç derisinin pH değerini düşürdüğünü belirtti. Bu durumun saçlarda seyrelmeye ve ani saç kayıplarına yol açabileceği konusunda uyaran Kasımoğulları, “İnsanların belli dönemlerinde saç dökülme yoğunluğu daha da artar. Bizim yaptığımız araştırmalara göre bu dönem ya hayatıyla ilgili yeni bir karar verdiği ya yoğun tempoda çalıştığı ya da hayatında olumsuzluk yaşadığı zamanlara denk gelir. Stres saçın ihtiyacı olan çinko, demir, magnezyum, kalsiyum ve potasyum minerallerini azaltır. Bu da saç seyrelmelerine veya ani saç kayıplarına neden olur” dedi.

    Mineral Zengini Ürünler Tercih Edilmeli

    Evlilik sırasında yaşanılan stresi yok etmek pek mümkün olmasa da evlilik stresinin neden olduğu saç dökülmelerinden kurtulmak mümkün. Ecz. Dr. Özden Kasımoğulları, düğün öncesi sorun olmaktan çıkaracak ipuçlarını verdi:

    “Bu dönemde vücudun ihtiyacı olan çinko, demir, magnezyum, kalsiyum gibi mineral ve vitamin ihtiyacını karşılayacak besinlere yönelmek gerekebilir. Bunun yanı sıra bu saç için yoğun bir bakım kürüne girilebilir. Saçın ihtiyacını karşılayacak ürünler kullanmakta fayda var. Mineral ve vitamin bakımından zengin ve saç dökülmesi sorununa çözüm getiren ürünler kullanılabilir.”

  • Sağlıklı ilişki kuralları

    Sağlıklı ilişki kuralları

    Mutlu evliliğin sırları…

    *Birbirinize bireysel alanlar bırakın,her şeyi birlikte yapmanız gerekmiyor.
    *Sürekli talep eden,sızlanan,şikayetlenen biri olamyın
    *Zevkler aynı olmayabilir,ısrarcı olmayın
    *Eşinizin hatırlatmasını beklemeden,sizden isteneni yapın
    *Konuşurken “herzaman şöylesin,böylesin vb.” genellemeler yapmayın
    *Kendinizi duyurma çabasından önce karşınızdakini duymaya çalışın,bırakın sözünü bitirsin
    *Her zaman aynı fikirde buluşmak mümkün değildir.Sorunları hemen o anda çözmeye ısrar etmek yerine konuyu kapatmaya çalışın
    *Eşinize olumlu bakın,onu karşı taraf olarak görmeyin.
    *Haklı olduğunuzu kanıtlamak için değil, konuyu aydınlatmak ve çözüm üretmek için konuşun
    *Sürekli eksikleri eleştirmek yerine,yapılmış olanları görün ve takdir edin

  • Kadınlar hoşgörü erkekler güven arıyor

    Kadınlar hoşgörü erkekler güven arıyor

    Erkekler evlenecekleri kadınların güvenilir olmasını, kadınlar ise eşlerinin sabırlı ve hoşgörülü olmasını istiyor. Erkekler kadınlara oranla fiziksel güzelliğe daha çok önem veriyor

    Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığınca yapılan araştırmada, kadın ve erkeklerin evlenecekleri kişilerde aradıkları sosyal ve kişisel özellikler belirlendi. 10 bini erkek 20 bin kişinin katıldığı araştırmada, bireylere evlenecek kişilerde aradıkları sosyal özellikler soruldu.
    “KADINLARIN İLK EVLİLİĞİ OLMALI”
    “Önemli”, “Önemsiz” ve “Fark etmez” cevap seçeneklerinin bulunduğu araştırmada, erkeklerin yüzde 85’i evlenecekleri kadınların ilk evliliklerini yapıyor olmasını “önemli” olarak nitelendirdi. Erkekler, evlenecekleri kişilerle aile yapılarının benzer olmasına ilişkin soruda da “önemli” seçeneğini tercih etti. Evleneceği kadında “yüksek gelir düzeyi” şartını arayan erkekler yüzde 30 ile sıralamanın sonunda yer aldı.
    Kadınlar evlenecekleri erkeklerin işinin olmasını önemsiyor. Katılımcıların yüzde 90’ı evlenecekleri kişinin işinin olması gerektiğini belirtirken erkeklerin ilk evliliklerini yapıyor olmasının da gerekli olduğunu vurguladı. Kadınların yüzde 43’ü evleneceği kişide hemşehrilik aramadığını kaydetti.

    KİŞİSEL ÖZELLİKLER DAHA ÖNEMLİ
    Araştırmada, evlenecek kişilerin kişilik özellikleri de soruldu. Buna göre, hem erkek hem kadınlar kişisel özellikleri sosyal özelliklere göre daha çok önemsiyor. Ayrıca sosyal özelliklerin aksine “güzel ve yakışıklı” olması dışındaki tüm kişilik özelliklerini kadın ve erkek katılımcılar birbirlerine yakın oranlarda önemli buluyor.
    Erkekler evlenecekleri kişilerin özellikle güvenilir olmasını ve yalan söylememesini istiyor. Evlenecekleri kadınların kendilerine sadık olmalarını da isteyen erkekler, eşlerinin sabırlı ve hoşgürülü olmalarını önemsiyor.
    KADINLAR SABIR VE HOŞGÖRÜ BEKLİYOR
    Kadınların yüzde 98,3’ü eşi olacak kişiden sabırlı ve hoşgörülü olmasını bekliyor. Evleneceği erkekte güvenilir olma ve yalan söylememe özelliği de aradığı tespit edilen araştırma sonucunda, kadınların duygularının önemsenmesini beklediği de ortaya çıktı.
    Erkekler ve kadınlar evlenilecek kişinin güzel veya yakışıklı olmasını diğer özelliklere kıyasla belirgin oranla daha az önemli buluyor. Erkekler kadınlara oranla fiziki güzelliği daha çok önemsiyor. Buna göre, erkekler yüzde 54,4 oranında eşim “güzel olsun” derken, kadınların yüzde 48,5’i evlenecekleri erkeklerin yakışıklı olmasını istiyor. Evleneceği kadının güzel olmasını ise katılımcı erkeklerin yüzde 14,9’u “önemsiz”, yüzde 30,7 ise “fark etmez” olarak nitelendirdi.

  • Ayrılıp ayrılmamanız gerektiğini gösteren sorular

    Ayrılıp ayrılmamanız gerektiğini gösteren sorular

    Hayatın en zor kararlarından biri ayrılık. Bu 10 soru size gerçekten ayrılıp ayrılmamanız gerektiğini gösterecek.

    Ayrılıktan önce kendinize sormanız gereken sorular

    Bir evliliği ya da ilişkiyi bitirmek verilebilecek en zor kararlardan biri. Aniden her şeyi kestirip atmak kolay değil.

    Hızla ve doğrudan ayrılma kararı almadan önce bir süre ayrı kalmak hem siz hem de aileniz için daha doğru bir karar olacaktır. İşte o sorular…

    1. Hem siz hem eşiniz evliliğinizi/ilişkinizi bitirmeyi karşılıklı mı istiyorsunuz?

    Çiftlerden biri boşanmayı isterken diğeri istemiyor ve sorunları çözmeye çalışıyorsa, kısa bir süreliğine ayrılık bu noktada en iyi çözüm olabilir. Eğer bir taraf hala boşanmak istiyorsa karşı tarafı ikna etmeli. Her iki taraf da boşanmaya hazır olduğunda, her şey daha hızlı ve dostça gider.

    2. Neden boşanmak istediğinizden emin misiniz?

    Eğer tamamen emin değilseniz, bu noktada da biraz ayrı kalmayı düşünebilirsiniz. Ayrı kaldığınız sürede sebeplerinizi iyice ölçüp tartarak en doğru kararı verebilirsiniz. Duygu ve düşüncelerinize göre “Daha iyi birini bulabilirim” ya da “Sorunlarımı çözebilirim” diyerek karar almak, aniden vereceğiniz bir karardan daha sağlıklı olacaktır.

    3. Evliliğinizde/ilişkinizde yaşadığınız bir sorunu başka ilişkilerinizde de yaşadınız mı?

    Eğer her ilişkinizde sürekli aynı sorunu yaşıyorsanız, bu, evliliğinizin değil, sizin sorununuz olmuş demektir. Uzmanların tavsiyesine göre, evliliğiniz bitme noktasına geliyorsa sadece partnerinizin değil, kendinizin de bu bitişteki payını anlamanız gerekiyor. Kendinize “Nasıl daha sağlıklı, yapıcı; zihinsel, ruhsal ve cinsel olarak farkında ve ulaşılabilir olabilirim?” diye sorun. Eğer bu konularda problemleriniz varsa ve şimdi halletmezseniz, gelecek ilişkinizde de aynı sorunları deneyimleyeceksiniz.

    4. Neden boşanmak istemiyorsunuz?

    Bazı durumlarda, ahlaki ve dini inançlarınıza göre boşanmak kötü sayılsa bile, bu en iyi karar olabilir. Yasal bir boşanma ile sadece mal ve borçları bölmüş olacak, aynı zamanda velayet, ziyaret hakkı ve çocuklar için eş desteği payı alabileceksiniz. Yani bir iş gibi bakacak olursak, sadece iş bitmiş olacak. Hala sevdiğiniz insanlar, çocuklarınız ve kendinizle olan bütünlüğü koruyacaksınız.

    5. Evlilikteki/ilişkideki sorunları ne çözecek?

    Evliliğinizin kurtarılabilir olup olmadığını öğrenmek için kendinizi ruhen dinlemelisiniz. Kendinize evliliğinizde sözlü, fiziksel, maddi zarar olup olmadığını sorun. Veya aldatma var mı? Öfke sorunları var mı? Ya da artık aşık değil misiniz? Unutmayın bazı sorunlar çözülebilir, tıpkı zayıf iletişim veya daha fazla etkileşim gibi. Fakat şiddet veya duygusal istismar gibi sorunlar çözülmesi çok zor konulardır.

    6. Sizin veya eşinizin sağlık sigortasına ihtiyacınız var mı?

    Göz önünde bulundurulması gereken bir başka konuysa, eğer eşinizin üstünden sağlık hizmeti alıyorsanız, boşandıktan sonra bunu almaya nasıl devam edeceğinizdir. Kısa süreli bir ayrılık resmi bir boşanma olmayacağı için hala sigortadan yararlanabilirsiniz. Ancak taraflardan birinin rahatsızlığı varsa ve sağlık hizmetine ihtiyacı varsa boşanma fikrinden kaçınmak daha doğru olur.

    7. Ayrılmak istediğinizden emin misiniz?

    Ayrı kalmak bazen çiftelere boşanmanın hissettirebileceği duyguları yaşatabiliyor. Hatta bazen ayrı kalmak onları endişelendirebiliyor. Eğer ayrı kaldığınız sürede pişmanlık hissediyorsanız ve hala eşinizle olmak istiyorsanız, kesin bitiş yoluna girmeden sorunlarınızı halledebilirsiniz. Çünkü bir kere boşanma işlemine başlarsanız, geri dönüşü çok daha zor olabilir.

    8. Ayrılık çocuklarınızı nasıl etkileyecek?

    Ayrılık çocuklarınızda ebeveynlerinin bir dağılma sürecinde olduğuna dair bir umutsuzluk yaratıp, tekrar bir araya gelmenin zor olduğunu düşündürebilir. Çocuklarının şiddet ve anlaşamayan ebeveynlerle büyümesini kimse istemez. Eğer şiddetin yaşandığı ve anlaşmazlık dolu bir evliliğiniz varsa, bunu uzatmak pek doğru olmayabilir. Çocuklar şiddeti örnek alabileceği için, böylesi bir evliliği bitirmek gerekebilir.

    9. Sizin veya eşinizin parasal birikiminiz var mı?

    Ayrılık kesinlikle gelirinizi de etkileyecektir. Özellikle birinizden biri, diğerine ekonomik olarak bağımlıysa bu daha kötü bir durum yaratıyor. Eğer boşanmak istiyorsanız, bunun için gerekli işlemlerin mali bir gider olacağını göz önünde bulundurmanız gerekiyor. Ekonomik gücü yüksek olan eşinizse bu giderleri onun karşılaması yönünde bir anlaşmaya varabilirsiniz.

    10. Danışmandan destek almaya istekli misiniz?

    Eğer ilişkinizdeki sorunlar çözülebilirse, eşinizle ayrıyken evlilik terapisi almayı deneyin. Bu terapi sayesinde ilişkinizde neyin yolunda gidip gitmediği belirlenebilir. Böylelikle ilişkinize aşkla devam etmenizi sağlayacak öneriler alabilirsiniz. Ya da sorunlar çözülemeyecek gibiyse ve ayrılık kararı alıyorsanız, uzman desteğiyle alacağınız karardan pişmanlık duymayabilirsiniz.

  • Bir kadın anlatıyor

    Bir kadın anlatıyor

    Evliliğin bittiğini düşünenlere yeni evlenenlere ve bekarlara…

    Bir kadın anlatıyor:
    Kocam bir mühendisti. Onunla sâkin tabiatını sevdiğim için evlenmiştim. Bu sâkin adamın göğsüne başımı koymak içimi nasıl da ısıtırdı

    Gel gör ki iki yıl nişanlılık ve beş yıl evlilikten sonra bu sâkinlik beni yormaya başlamıştı. Eşimin -bir zamanlar çok sevdiğim- bu özelliği artık beni huzursuz ediyordu

    Sonunda kararımı ona da açıkladım: Boşanmak istiyordum
    Şaşkınlıktan gözleri açılarak ”niye?” diye sordu.
    ”Gerçekten belli bir sebebi yok” dedim, ”sadece yoruldum”
    Bütün gece ağzını bıçak açmadı. Düşünüyordu. Bu hâli ise hayal kırıklığımı daha da artırmaktan başka bir işe yaramıyordu: işte, sıkıntısını dışarı vurmaktan bile aciz bir adamla evliydim. Ondan ne bekleyebilirdim ki!

    Sonundasordu: ”seni caydırmak için ne yapabilirim?”
    Demek ki söyledikleri doğruydu:
    insanların mizacı asla değiştirilemiyordu. Son inanç kırıntılarım da
    kaybolmuştu.
    ”İşte mesele tam da bu” dedim ”Sorunun cevabını kendin bulup
    kalbimi ikna edebilirsen kararımdan vazgeçebilirim.”
    ”Diyelim dağın tepesinde
    bir uçurum kenarında bir çiçek var. O çiçeği benim için koparmak, düşüp
    vücudunun bütün kemiklerinin kırılmasına, hattâ ölümüne mâl”olacak. Bunu benim için yapar mısın?”
    Yüzümü dikkatle inceledi ve ”Sana bunun cevabını yarın
    vereceğim” dedi.
    Bu cevapla son ümidim de yok olmuştu.

    Ertesi sabah uyandığımda evde yoktu. Boş bir süt
    şişesini mutfak masasının üzerine koymuş, altına da bir not
    bırakmıştı.
    ”Hayatım” diye başlıyordu,
    ”O çiçeği senin için koparmazdım”
    Kalbim yine kırılmıştı. Okumaya devam ettim.

    ”Çünkü her zaman yaptığın gibi
    bilgisayarın altını üstüne getirip çökerttikten sonra monitörün önünde
    ağladığında, onu tekrar düzeltebilmem için ellerime ihtiyacım
    var.”

    ”Anahtarları her zaman evde unuttuğunu bildiğimden, senden
    önce eve varabilmem üzere koşmam gerektiğinden bacaklarıma ihtiyacım
    var.”

    ”Arabayı kullanmayı çok sevdiğin halde şehirde hep yolu
    kaybettiğinden, yolu gösterebilmem için gözlerime ihtiyacım
    var

    ”Evde oturmayı sevdiğinden, içe kapanıklığını dağıtmak, can
    sıkıntını hafifletmek üzere sana şakalar yapabilmem, hikâyeler anlatabilmem için
    ağzıma ihtiyacım var.”

    ”Sabahtan akşama kadar bilgisayara bakmaktan
    gözlerinin bozulması kaçınılmaz olduğundan, yaşlandığımızda tırnaklarını
    kesebilmem, saçlarında -görülmesini istemediğin- beyaz telleri ayıklayabilmem,
    merdivenlerden aşağı inerken elini tutabilmem, çiçeklerin renginin – gençliğinde
    senin yüzünün rengi gibi olduğunu söyleyebilmem için gözlerime ihtiyacım
    var.”

    ”Ama seni benden daha fazla seven biri varsa,
    evet o uçuruma gidip, o çiçeği senin için koparırım bir
    tanem.”

    Baktım, mektuptaki yazının mürekkepleri yer yer
    dağılıyordu.
    Göz yaşlarım mektuba düşüyordu.
    ”Mektubu okuduysan ve kalbin
    ikna olduysa lüften kapıyı aç canım. Çok sevdiğin susamlı ekmek ve taze sütlekapıda bekliyorum.”
    Koşarak kapıyı açtım. Endişeli bir yüzle ve ellerinde
    sıkıca tuttuğu susamlı ekmek ve sütle kapının önündeydi.
    Artık çok iyibiliyordum: beni ondan daha çok kimse sevemezdi. O çiçe ği uçurumun kenarında bırakmaya karar verdim

    Bu gerçek aşktı

    İlk yıllardaki heyecanlar içinde görmeye alıştığımız aşkın, seneler sonra o heyecanlar kaybolup gittiğinde, huzur ve durgunluk içinde de hep var olmaya devam ettiğini göremeyebiliyoruz.

    Oysa aşk hep vardır. Belki artık heyecansız, belki artık romantik değil Belki sıkıcı, tekdüze, hatta belki yüzsüz Ama hep oralarda bir yerdedir.

    Çiçekler ve romantik dakikalar ilişkinin başlaması için elbette gereklidir. Bir zaman sonra bunlar gitse de gerçek aşkın sütunu ebedi kalır.

    Hayat tam da böyle bir şeydir.

  • Kadınlarda ve erkeklerde ideal evlenme yaşı

    Kadınlarda ve erkeklerde ideal evlenme yaşı

    Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın yaptığı araştırmaya göre evlilik için ideal yaşın kadınlarda 18-24, erkeklerde 25-29 yaş olduğu ortaya çıktı.

    Kadınların 18-24, erkeklerin 25-29 yaş aralığında nikah masasına oturması ideal olarak değerlendiriliyor. Kadınların evlenmesi için 30-34 yaş aralığının uygun olduğunu düşünenler ve 18 yaşından önce evlenmenin uygun olduğunu belirtenlerin oranı ise çok düşük.

    Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, kadın ve erkek için en uygun ilk evlenme yaşının kaç olduğunu, 10 bin 307’si kadın olmak üzere 20 bin 730 kişiye sordu.

    Kadın için en uygun ilk evlenme yaşı ne olmalıdır” sorusuna ankete katılanların yüzde 66,3’ü “18-24 yaş” cevabını verdi. Katılımcıların yüzde 29,9’u kadınların 25-29 yaş aralığında evlenmesini uygun bulurken, 30-34 yaş aralığının uygun olduğunu düşünenlerin oranı ise yüzde 2,4’te kaldı. Evliliğin 18 yaşından önce olması gerektiğini dile getirenlerin oranı da yüzde 1,2 oldu.

    Erkekler için uygun evlilik yaşına ilişkin soruya yanıt verenlerden yüzde 49,4’ü 25-29 yaş arasını erkek için ideal olarak niteledi. Katılımcıların yüzde 30,6’sı 18-24 yaş aralığını erkeklerin evlenme dönemi olarak belirtirken, yüzde 17,9’u ise 35-44 yaş aralığında evlenmek gerektiğini söyledi.

    Evlenecek kişiler kararı alıyor, aileler destekliyor

    Araştırmaya katılanlara, yaptıkları ilk evliliklerinde eşleriyle nasıl tanıştıkları da soruldu. Katılımcıların yüzde 41’i ilk eşleriyle aile ve akraba çevresinde tanıştığını, yüzde 39,6’sı komşularından veya mahalledekilerden biriyle evlendiklerini söyledi.

    Ankete katılanların yüzde 7,4’ü eşiyle arkadaş ortamında tanıştığını, yüzde 3,5’i okul ve dershane arkadaşlarıyla nikah masasına oturduğunu ifade etti. Katılımcıların sadece binde biri eşiyle internet üzerinden tanıştıklarını kaydetti.

    Araştırmada, evlilik kararının nasıl alındığı da incelendi. Buna göre evliliklerin büyük çoğunluğunun, evlenecek kişinin kararı, ailenin desteği ve onayıyla kurulduğu belirlendi. Evlilik kararının aile içinde ortaklaşa alındığını ortaya koyan araştırmayla, evliliklerin yüzde 82,9’unun evlenecek kişinin kararı ve ailenin rızasıyla gerçekleştiği tespit edildi. Evlenecek kişinin rızası olmadan aile kararıyla yapılan evliliklerin oranı ise yüzde 9,4 oldu.

  • Evlilikte yaşanan gerçekler

    Evlilikte yaşanan gerçekler

    Evlilik bir yeminle başlar; “İyi günde ve kötü günde, hastalıkta ve sağlıkta birbirimizi seveceğimize dair…” Bu yeminin altında yatan bazı gizli maddeler var: “Daha fazla temizlik ve yemek, daha az seks yapacağıma yemin ederim.”

    “Pembe panjurlu bir evde mutlu mesut yaşadılar…” Bu sadece masallarda olur. Evlilik her zaman anlatıldığı gibi toz pembe bir müessese değil. Hemen karamsarlığa kapılmayın sakın! Bu yazı asla gözünü korkutmak için değil. Tam tersine, birkaç acı gerçeği göz ardı etmeyip kabullenerek, her şeye hazırlıklı olmanız ve böylece daha sağlıklı bir evlilik hayatı sürdürmeniz için…

    Ev işleri ikiye katlandı
    Eğer eskiden yalnız yaşıyor idiyseniz ev işlerinizin ikiye, eğer annenizle yaşıyor idiyseniz sizin için ev işlerinin dörde katlandığını bilin… Artık işten geldiğinizde anneniz yemeğinizi hazırlamış olmayacak veya bir kişilik ütü değil, iki kişilik ütü birikimiyle karşı karşıya kalacaksınız. “Bugünlük şurayı bırakayım, yarın toplarım” gibi cümleler artık kurulamayacak. Konu yemek, temizlik, ütü gibi ev işleri olduğunda artık tek kişilik değil, iki kişilik düşünmek zorunda kalacaksınız.

    Artık ‘hazırlıksızsın’
    Eskiden onunla buluşacağınız gün sabah duşunuzu alır, cilt bakımınız yapar, makyajınızı tamamlar; kısacası aynanın karşısında saatler geçirirdiniz. En güzel kıyafetlerinizi de giydikten sonra onunla buluşmaya hazır olurdunuz değil mi? Nitekim o da öyle… Birbirinizin karşısına hep en ‘hazır’ halinizle çıkardınız. Ama artık her zaman ‘hazırlıksız’ yakalanma riski olduğunu bilin. Sonuçta sabah yataktan makyajlı ve bakımlı çıkamayacağınızı biliyorsunuz… Dolayısıyla birbirinizin her halini görmeye hazır olun.

    Değiştirebileceğin tek şey kendin olacaksın
    Evlilik sana alttan almayı, kabullenmeyi, taviz vermeyi öğretecek. Yalnız yaşıyorken sahip olduğun birtakım takıntılarını artık görmemeyi, aynı evi paylaştığın erkeğe de kendi kurallarını adapte etme çabasının boşa olduğunu öğreneceksin. Canın o gün bir şey yapmak istemiyorsa, birlikte bir hayat paylaştığınız için onu yapmayı, uyum sağlamayı öğreneceksin. Değişmesi gereken bir durum varsa, değiştirebileceğin tek şeyin kendin olduğunu göreceksin…

    Gitgide azalan seks hayatı
    Bu de evliliğin acı gerçeklerinden… “Nasıl olsa yarın gece de buradayız, öbür gece de” düşüncesinden midir bilinmez, ama aynı evde birlikte geçirdiğiniz her geçen gün seks hayatınızın azalacağı gerçeğini sanırız ki herkes kabullenir. İşin kötüsü bu sizler için fark edilmeyecek derecede normal bir eksikliğe dönüşecek. Uyku seksten daha öncelik kazanacak. Bizden size tavsiye, bu durumu fark ettiğiniz anda seks hayatınızı canlandıracak bir şeyler yapın!

    Bir gün mutlaka kendine soracaksın!
    Bir sabah uyandığınızda ve yanınıza baktığınızda kendi kendinize mutlaka şunu soracaksanız: “Bundan sonra hep böyle mi olacak?”. Bunu kötü anlamda söylemiyoruz, hiçbir kadın bunu kötü anlamda sorgulamaz. Ama sorgular işte bu bir gerçek. Ne kadar ruh eşinizi seçmiş olsanız, ne kadar birbirinizle iyi anlaşsanız da insan mutlaka bundan sonra her sabah bu şekilde uyanacağı gerçeğini en az bir kere sorgular.

    En zor öğüt: Yatağa sinirli girmeyin
    Ciddi bir tartışma yaşadıktan hemen sonra uyumak istediğinizde “Yatağa küs girmeyelim, o zaman ben seni affediyorum” diye bir şey yok, bunu kabullenin! Bırakın yatağa sinirli girmeyi, sabah daha da kızgın uyandığınız günler bile olacak. Tüm annelerimiz, anneannelerimizin öğüdüdür yatağa kavgalı girmemek. Ama gerçekleştirmesi en zor şeydir kuşkusuz. Başarabiliyorsanız ne mutlu size…

    Herşeye rağmen…
    Evliliğin acı gerçeklerini gördük. Tüm bu gerçeklere rağmen evlilik, yani bir erkekle bir kadının aynı çatı altındaki birlikteliği size çok şey öğretecek. Bilmediğiniz yönlerinizin ortaya çıkarak kendinizi daha iyi tanımanızı sağlayacak. Herşeyden önemlisi çok sevdiğiniz bir insanla çok keyifli günler – iyisiyle kötüsüyle – yaşatacak!