Etiket: evlilik

  • Çocuklu ve mutlu evliliğin sırları

    Çocuklu ve mutlu evliliğin sırları

    Hani var ya o malum şarkı: Evli, mutlu, çocuklu… Ne dersiniz? Gerçek olabilir mi? Karamsar mısınız yoksa? Hemen başınızı öne eğmeyin. Hem evli hem çocuklu hem de mutlu olabilirsiniz.

    Önce kendi hayatınıza sahip çıkın

    Çocuklarınızın annesi, eşinizin karısı olmak güzel, ama siz aynı zamanda bir birey, bir kadınsınız. Her şey bir yana, kendinizi hayatınızın merkezine koyarak sizi siz yapan ve mutlu eden şeyleri yapmaya özen göstermelisiniz. Kendi duygusal açlığınızı giderir, kendinizi her yönde beslerseniz, bu, aile hayatınıza da mutluluk olarak yansır. Örneğin tenis oynamayı seviyorsanız mutlaka zaman ayırın; sadece eşinizle birlikteyken değil tek başınıza da arkadaşlarınızla çıkın, sosyalleşin; kendinize haftada ya da 15 günde bir spa keyfi fırsatı yaratın.

    Şunu asla unutmayın: Anne mutluysa, tüm aile mutludur!

    Birbirinizi önceliğiniz olarak düşünün

    Çocuklardan önce eşinizi düşünmek, pek çoğunuza ters gelebilir. Ama sağlıklı bir evlilik ve mutlu bir cinsel yaşam için, evliliğinizin omurgasını oluşturan eşinize önem vermelisiniz. Bunu çocuklarınız da görmeli, hissetmeli. Örneğin, eşiniz evden ayırılırken bir dakika kadar onunla birlikte dışarı çıkıp birlikte yürümek, onu arabasına kadar geçirmek, sonra da büyük bir öpücük vermek, ona kendini özel hissettirecektir. Böylece o da size aynı karşılığı vermekten çekinmeyecektir. Anne-baba olmadan önce karı-koca olduğunuzu hatırlayın.

    O bir baba, ona ders vermeyin

    Çoğu kadının düştüğü bir hata! Eşlerinden çocuk bakımını tıpkı kendileri gibi yapmalarını istemek… Mesela eşiniz çocuğunuzla baş başa kaldığında kahvaltıda onun şekerleme yemesine müsaade ediyordur. Eşinizi bu konuda sürekli olarak uyarmaktan vazgeçin. Sizin çocuk bakma yönteminiz çok daha sağlıklı ve güvenli olsa da, çocuğunuzu babasıyla başbaşa bırakacağınız zaman dilinizi ısırıp eşinize “Sana güveniyorum hayatım” deyip, onun kendi metodunu uygulamasına göz yumun.

    Egzersiz yapın

    Aktif bir hayat sürmek, sizi, çocuklarınıza karşı doğru bir rol model olmaya yaklaştırır. Ayrıca spor yapmak, vücudun mutluluk hormonu olan endorfini salgılamasına neden olur ve böylece eşinize karşı daha az sinirli olup kendinizi iyi hissedersiniz. Bir spor salonuna gitmeye zamanınız yoksa ailece bisiklet turu ya da yürüyüş yapmayı deneyin. Bu işi ailece yaptığınız bir eğlenceye dönüştürmek, çok daha mutluluk verici olacaktır.

    Seksi es geçmeyin

    Şunu iyi bilmek gerekiyor ki çocuktan sonra çiftlerin sekse olan ilgilerinin azalması, geçici bir durum. Tüm ilişkilerde anahtar niteliği taşıyan “iletişim”, bu sorunda da devreye girmeli. Eşinizle yine eskisi gibi iletişim kurarak aranızdaki romansı yeniden yaratıp evliliğinizi canlandırmalısınız. Artık evinizde bir de çocuk var. Öyleyse kapıyı kilitleyin ve oyuna başlayın!

    Tüm sorunların çözülebilir olmadığını kabul edin

    Söz konusu olan ebeveynlik olunca eşinizle aranızda çocuk yetiştirme konusunda bazı farklar olması normal. Bu farklılığın sizi çatışmalı bir evliliğe taşımasına son verin. Eşiniz belki de asla sizin haklı olduğunuza ikna olmayacak. Onun hiçbir zaman değişmeyeceğini kabul edin. Değiştirmeye çalışırsanız mutsuz bir evlilikten başkasını elde edemezsiniz. Bakım konusunda çocuğunuza zarar verdiğini düşündüğünüz yanlış bazı temel uygulamalar söz konusuysa, eşinizle birlikte bir çocuk psikoloğundan ya da pedagogdan bilgi alarak eşinizin kendi yanlışını uzmandan dinlemesini sağlayın.

    Çocuklarınızın yanında flört etmekten çekinmeyin

    Küçük bir öpücük, sevgi dolu bir sarılma gibi flörtöz hareketleri çocuklarınızın önünde sergilemekten çekinmeyin. Böylece çocuklarınız, evliliğin sadece faturalar konusunda hesaplamalar, münakaşalar, ciddi sorumluluklardan ibaret olmadığını anlarlar. Sizin birbirinize sevginizi göstermenizden memnun olurlar. Bu, onlara sevgiyi anlatmanın en güzel yoludur!

    Eşinizle işbölümü yapın

    Eşinizin ev işlerinde sizinle işbölümü yapmayı seçmesi için ev aletleriyle tanışık olmasını sağlayın. Elektrikli süpürgenin nerede olduğunu, çamaşır ve bulaşık makinesinin nasıl çalıştırıldığını anlatın ona. Böylece ev işlerine katılmamak için “bilmemek” gibi bir bahanesi kalmayacak size karşı. Evdeki işbölümü sizin yükünüzü hafifletirken, eşinizin evini daha fazla sahiplenmesini ve çift olarak çocuklarınıza doğru örnek oluşturmanızı sağlar.

    Başta da söylemiştik. Kendinizi evin hizmetçisi olarak görmeyince mutlu olacaksınız; siz mutlu olunca da bütün aileniz mutlu olacak!

    Yatak odanızın seksi havasını koruyun

    Evin her yerinde çocuklarınıza ait izler olsa da yatak odanızı size ve eşinize özel kılmaya gayret edin. Cinsel hayatınızı canlı tutmak adına yatak odanıza seksapel ve romantizm katın. Odanızda mum yakabilir, loş ışıkları tercih edebilir, seksi nevresim takımları kullanabilirsiniz. Yatak odanızı nasıl daha seksi hale getirebilirsiniz? yazımızdan ilhamla odanıza küçük değişiklikler katabilirsiniz.

  • Evlenin, uzun yaşayın

    Evlenin, uzun yaşayın

    ‘Bekârlık sultanlık’ diyen hata eder tezini de “Evlenenlerde kalp hastalıkları, depresyon ve cinsel yolla bulaşan hastalıklar daha az” sözüyle destekliyor.

    Yapılan son araştırmalar ‘Bekârlık sultanlık’tır inancını çürütüyor. Araştırmalar sonucunda ortaya çıkan ‘evlenenlerin daha uzun yaşadığı’ saptamasını, Prof. Dr. Osman Müftüoğlu da doğruluyor. Hatta uzun yaşama ve sağlıklı yaşlanmada rol oynayan faktörler arasında evliliğin önemli bir payı olduğunu savunuyor. Evlenmenin ömür uzatıcı etkisinin özellikle kadınlarda daha fazla olduğunu vurgulayan Müftüoğlu, refah seviyesi iyi olanların da bir adım ileride olduğunu anlatıyor. Müftüoğlu, sorularımızı yanıtladı.

    Evlenmenin uzun yaşamayı sağlayan bir etkisi olduğu yönündeki araştırma sonuçları ne kadar doğru?

    Evlenmenin yaşlanma sürecine olumlu etkisi var. Bütün araştırmalara göre, uzun yaşamak istiyorsanız evlenin. Düşünmeyin, üzülmeyin, korkmadan evlenin, sağlıklı kalın. Evlenenlerde kalp hastalıkları, depresyon ve cinsel yolla bulaşan hastalıklara yakalanma oranı daha az. Evliliğin ömür uzatıcı etkisi kadınlarda daha fazla. Aslında erkekler kendine bakma özürlü. Evlenmediği zaman kadın – erkek ayrımına bakıldığında şöyle bir gözlem var. Kocası ölen kadınların ortalama yaşam süresi, karısı ölen erkeklerin yaşam süresi kıyaslandığında eşlerini kaybeden erkekler çok daha kısa yaşıyor. Çünkü kadınlar kendine bakma konusunda daha itinalı. Bana göre iyi ki kadınlar uzun yaşıyor. Çünkü erkeklerin uzun yaşadığı dünya daha bakımsız ve çirkin olurdu gibi geliyor.

    Kadının kendi hayatına ve erkeğin hayatına katkısı nedir?

    Kadınlar gerçekten yapıcı yaratıklar. İnce, narin ama aynı zamanda kontrollü, daha samimi, daha içten ve dikkatli. Bu açıdan bakınca cinselliğin kontrolünün daha çok kadında olduğu bir hayat, daha düzenli bir hayat olabilir. Evlilik, cinselliğin kontrolünü sağlayan bir müessese. Evli erkek daha az poligam oluyor ve bu onu cinsel yolla bulaşan hastalıklara karşı koruyor. Evlilik düzen getiriyor erkeğe, bakımı sağlıyor. Evlilik, kadını da muhakkak uzun yaşatıyor. Kadını doğurgan ve üretken hale getiriyor.

  • Sevgili kalma yolları

    Sevgili kalma yolları

    Uzman Psikolog Zeynep Zat, Sevgililer Günü’ne, ilişkilerinde problemlerini çözerek girmek ya da bir ömür “sevgili” kalmak isteyenlere haftada 5 saatlerini ayırarak ilişkiyi güçlendirmenin ipuçlarını veriyor.

    Günümüzde tüm dünyada, seven ve sevilen, ilişkilerinde dengeyi, sağlıklı iletişimi yakalayabilmiş çiftler, işlerinde başarı grafiğini artırıyor, özel hayatlarında ise mutlu ve huzurlu bir yaşam sürüyor.

    İşte bu noktadan hareketle sevginin günü 14 Şubat’a az bir zaman kala, Davranış Bilimleri Enstitüsü’nden Uzman Psikolog Zeynep Zat, çiftlerle, ilişkilerindeki problemli noktaları hayatlarından çıkartarak yerine sevginin “iyileştirici” gücünden yararlanabilmeleri için şu ipuçlarını veriyor.

    “Sıradan bir haftanız toplam 168 saat. Sevdiğiniz kişi ile mutlu bir birliktelik için vermeniz gereken bunun yalnızca 5 saati. Hayatınızın içine almadığınız bilgilerin faydası yok, ancak ilişkinize destek vermesi için bunları yaşama geçirebilmek sizin elinizde. İlişkide iki taraf olmaktansa ‘ortak’ olabildiğiniz sürece, ilişkinizin rayından çıkması artık o kadar da kolay olmayacaktır.

    5 adımda ilişkinizi güçlendirin!
    Günde 2 ile 20 dakika arası değişen aralıklarla, haftada toplam 5 saat ayırarak ilişkinize yenilenme getirebilirsiniz. Güvensizlik, hor görme yerine sevgi, şevkat ve takdir duygusunun tatminini hayatlarınıza ve ilişkilerinize çekebilirsiniz. Her gün sadece 5 dakika ayırarak sürekli sevgili kalmak için yapmanız gerekenler:

    Beğendiklerini dile getirme ve takdir
    Maalesef sevgi ve hayranlık kırılgandır. Bazen çiftler kendilerini, birbirilerinin kişilikleri ya da davranışlarındaki kusurlarını eleştirmeye kaptırabilirler. Ancak hor görmenin panzehiri sevgi ve hayranlıktır. Partneriniz ile onu neden sevdiğiniz üzerine bir konuşma yaparak başlayabilirsiniz. Bir çiftin birbirine verebileceği en büyük armağan tanındığını ve anlaşıldığını hissetme keyfidir. Kendinizi ve birbirinizi tanımak bir ilk adımdır, buradan edinilen bilgilerle birbirinize olan sevginizi ve birbirinizin beğendiğiniz özelliklerini söyleyebilirsiniz. Süre: Günde 5 dakika, 7 iş günü Toplam: 35 dakika

    Şefkat
    Günlük yaşamın sıkıntı ve telaşı içinde partnerinize kendisine değer verdiğinizi bildirmeniz kıymetlidir. Örneğin, ‘İşlerin yoğunluğu yüzünden yakın arkadaşlarımı çoktandır ihmal ettim’ diye yakınan partnerinize, ‘Önceliklerini belirleyemeyen sensin’ demek yerine çözümün bir parçası olmaya gönüllü olduğunuzu göstermek için ‘Hafta sonu hep beraber bir plan yapmayı ister misin?’ diyebilmek, uzaklaşmak yerine yakınlaşmayı seçmek olacaktır. Birlikte olduğunuz zamanlarda birbiriniz ile fiziksel ve duygusal temas halinde olmanız önemlidir. Süre: Günde 5 dakika, 7 iş günü Toplam: 35 dakika

    Ayrılıklar
    Sabah güne başlamadan önce, o gün neler yapacağınızı partneriniz ile paylaşabilirsiniz. Onun yapacaklarını da öğrenmelisiniz. Bunu karşı tarafı sorgulamak ya da birbirinize hesap vermekten öte, gün başlamadan önce planlarınızdan birbirinizi haberdar etmek için yaptığınızı unutmamalısınız. Süre: Günde 2 dakika, 5 iş günü Toplam: 10 dakika

    Günün sonunda
    Çiftler birbirinin duygusal ihtiyaçlarını çoğu zaman kötü niyetle değil, düşüncesizlik yüzünden göz ardı ederler. Sadece günlük etkileşimleri hafife almamalarını gerektiğini anlamak bile birçok çiftin ilişkisinde fark yaratır. Eve tüm işi getirmek ne kadar sağlıksız olsa da, aklınızdaki bu sorunları evin kapısından girerken bir anda bırakabilmek de çoğu zaman öyle kolay değildir. Bunun için her iş gününün sonunda mutlaka stresinizi azaltacak bir konuşma yapmanız size ve eşinize iyi gelecektir. Süre: Günde 20 dakika, 7 iş günü Toplam: 1 saat 40 dakika

    Haftalık buluşma
    Birbirine destek olmanın bile ilişkinin gücüne ve tutkusuna iki haftalık bir tatile çıkmaktan çok daha fazla katkıda bulunacağını aklınızdan çıkarmamalısınız. Sadece ikinize ait olan iki saati sohbet ederek geçirmek de bağlı kalmanın gevşetici, alçak basınçlı bir yolu olabilir. Bu konuşmada hafta içinde yaşadığınız bir tartışmayı da sağduyunuzu kaybetmeden irdelemeniz mümkündür. Süre: Günde 2 saat,1 iş günü Toplam: 2 saat

  • Yıldönümünüz için tavsiyeler

    Yıldönümünüz için tavsiyeler

    Evlilik hayatta yer alan en unutulmaz anlardan bir tanesi ve bu çok özel ilişkiyi hakkını vererek yıllarca sürdürebilmek için genç veya yaşlı her çiftin ufak tefek jestlerle sevgilerini tazelemeleri gerekiyor. İşte evlilik yıl dönümü de bu özel jestlerin yapılabileceği sihirli anlardan bir tanesi.

    Mutlu bir evliliğe sahipseniz bu kutlu günde neler yapılabilir diye kafa yormaya başlamışsınız demektir. Eğer evlilik yıl dönümünde neler yapabileceğinize dair ufak tüyolar almak ve sahip olduğunuz fikirleri geliştirmek istiyorsanız işte eşinize unutulmaz dakikalar yaşatmanız için tavsiyelerimiz:

    Bir Şeyler Yazın

    Eşinize güzel, romantik ve sevgi dolu bir mektup yazmak aradan kaç yıl geçerse geçsin eminim ki onun da çok hoşuna gidecektir. Hazırladığınız kağıtta beraber geçirdiğiniz onca vaktin sizin için ne kadar değerli olduğundan ve bunu daha uzun zamanlar sürdürmek istediğinizden bahsedebilir, tanıştığınız ilk günlere atıflarda bulunabilir ve memnuniyetinizi dile getirebilirsiniz.

    Yazamıyor Musunuz? O Halde Bir Video Çekin

    Herkesin yazmaya yeteneği olmadığını ve farklı alanlarda yetenekleri olduğunu biliyoruz. Bu nedenle yazma konusu hoşunuza gitmediyse eşinize dair düşüncelerinizi ses kayıtları veya video ile anlatabilirsiniz. Güzel, alımlı bir giyimle ve bakımlı bir yüzle videonun karşısına geçtiğinizde eşinizi bir daha tavlamak için vaktiniz gelmiş demektir.

    Eşinizin Hoşuna Gidecek Hediyeler Alın

    Hediyeler maddi değerlerine bakılmaksızın herkesi mutlu eden şeylerden bir tanesidir. Eğer evlilik yıl dönümünüzde eşinize bir hediye almak istiyorsanız bu illa ki giyim-kuşam olmak zorunda değil. Hoşuna giden şeylere, hobilerine dair hediyeler bulabilir ve böylece onun düşüncelerine ne kadar değer verdiğinizi gösterebilirsiniz. Alacağınız hediyede biraz yaratıcılığınızı kullanın!

    Dışarıda Güzel ve Romantik Bir Yemek Yiyin

    Aldığınız hediyeyi nerede verebilirsiniz merak ediyor musunuz? İşte güzel bir mekan ve hoşunuza gidecek romantik bir ortam hediyenizi vermek için ideal olabilir. Dilerseniz bir yere gitmek yerine kendi evinizi baştan aşağı bu romantik ortama dönüştürme şansınız da var elbette.

    Eğer evinizi düzenleyecek vakit ve imkanınız yoksa şehrinizdeki güzel otellerden birisine giderek sizin için tüm hazırlıkları yapmalarını sağlayabilirsiniz.

    Güzel Bir Film, Güzel Bir Albüm

    Her şeyi veya sadece bir kaç tanesini yaptınız. Peki şimdi sırada ne var? Güzel romantik bir film, ikinizin de en sevdiği müzik albümü? Burada karar size kalmış. Birlikte nasıl güzel vakit geçiriyorsanız ona uygun şekilde hazırlıklarınızı tamamlayın ve bu güzel evlilik yıl dönümünü en eğlenceli şekilde geçirmeye bakın!

  • Evlilik hakkında bilinen yanlışlar

    Evlilik hakkında bilinen yanlışlar

    Evlenmeden önce hemen herkes evlilik yaşantısının hayatlarını nasıl değiştireceği hakkında hayaller kurar. Ne yazık ki pek çok kişi evliliklerinin ilk yıllarında, hayal ettikleriyle yaşadıkları arasında çok büyük farklılık olduğunu görerek büyük hayal kırıklığı yaşar. İnsanların ve hayatın sürekli değiştiğinin farkında olup bu değişiklere ayak uydurmak, hayatınızın her döneminde sizi bir adım ileriye götürecektir.

    Evlilik hakkında yanlış bilinen gerçekler

    1. Mutlu bir evlilik için tek gereken şey aşk
    Mutlu ve uzun bir evlilik için aşkın yeterli olduğunu düşünmek en büyük yanlışlardan biri. Evliliğin yürümesi için aşktan çok daha fazlasına ihtiyaç var. Sabır, empati, düşünceli olmak bunlardan sadece birkaçı. Mutlu bir evlilik için efor sarf etmeniz gerek.

    2. Evlikle birlikte ilişkiniz daha da güçlenecek
    Genellikle evlilik bağının ilişkiyi güçlendireceğine inanılıyor. Evliliğin insanları yakınlaştırdığı doğru. Sonuç olarak birlikte bir yaşam sürmek için söz veriyorsunuz. Ama çaba harcamadan ve karşılıklı olarak fedakârlık yapmadan ilişkinizin güçlenmesini beklemeyin.

    3. Uyumlu bir evlilik için eşler aynı şeylere ilgi duymalı
    Çok yanlış bir inanış! Her insan farklı özelliklere sahip ve ilgilendikleri şeyler de doğal olarak farklı olacaktır. Tabii ki eşinizle paylaştığınız birkaç ilgi alanı ya da hobinin olması güzel ama bunların olmaması da evlilğiniz için bir sorun değil. Farklı şeylere ilgi duymanız, birbirinizi tamamlamanıza yardımcı olacaktır.

    4. Eşler evlilik öncesinde birlikte yaşarlarsa gerçekten mutlu bir evlilikleri olur
    Günümüzde pek çok kişi evlenmeden önce birlikte yaşamayı tercih ediyor ama bu evlendiklerinde mutlu bir evlilikleri olacağı anlamına gelmez. Çünkü mutlu bir evlilik için çaba harcamanız gerekiyor.

    5. Çocuklar evli çiftlerin mutluluğunu artırır
    Bu çok yaygın bir inanış ama yapılan araştırmalar, özellikle ilk çocuğun çiftlerin birbirlerinden uzaklaştırdığını gösteriyor. Bunun nedeni, bebeğin çiftlerin yaşantısını değiştirmesi ile oluşan stres. Tabii ki bu bir kural değil. Bebek sahibi olup mutluluklarına mutluluk katan çiftler de var.

  • Aşkla yapılan seks ziyafet gibidir..

    Aşkla yapılan seks ziyafet gibidir..

     Aşkla yapılan seks ziyafet gibidir.Aşksız olanı ise sıradan bir yemektir.’ Prof. Dr. Mehmet Sungur aşkı anlatıyor…

    Prof. Dr. Mehmet Sungur, romantik bir aşkın cinsel arzuları da artırdığını söylüyor.

    Aşkın cinsellikten haz almanın garantisi olduğunu belirten Sungur, ekliyor: “Aşkla yapılan seks ziyafet gibidir. Aşksız olanı ise sıradan bir yemektir.”

    Bugünlerde çok satanlar listelerinde hızla yükselen ‘Sen, Ben ve Aramızdaki Her Şey, Şeytan Üçgeni: Aşk-Evlilik, Sadakatsizlik’ adlı kitabıyla adından sıkça söz ettiren Psikiyatrist Prof. Dr. Mehmet Sungur, aşkı sıradanlığa bir başkaldırış olarak nitelendiriyor.

    Aşık olan kişi için yaşamın monotonluğunun kaybolduğunu ve sıradan olayların bile olumlu anlamlar kazandığını belirten Prof. Dr. Sungur, ekliyor: “Aşık olduğunuzda daha anlayışlı, daha sabırlı, daha cömert ve daha sevecen olduğumuzu fark ederiz. Bu haliyle aşk, çoğu insanın derinde kendisine sakladığı iyi ve sevecen yönlerini ortaya çıkaran özellikler taşır. Aşkı böylesine arzulanır kılan bir başka neden de sayısız sahteliklerin yaşandığı dünyada eşsiz bir içtenliği simgeliyor olmasıdır.”

    Şehvetle başlar
    Birbirinden çok etkilenen iki insan arasında kıvılcımlanan duygularla ilgili bir sıralama yapıldığında önce şehvetin, sonra aşkın, en son sırada ise sevginin ortaya çıktığını belirten Prof. Dr. Sungur, sözlerini şöyle sürdürüyor: “Her şehvet aşka, her aşk da sevgiye dönüşmeyebiliyor. Şehvet cinsel doyum sağlamaya yönelik doğal bir aşerme halidir. Aşk ise, şehvetin belirli bir zaman diliminde idealize edilen bir partnere odaklanmasıdır. Şehvetin özel bir kişiye odaklanabilmesi için cinsel dürtülerin de o kişiye yönelik olarak artmış olması beklenir. Bu bağlamda, aşkın cinsel arzuyu artırması şaşılacak bir durum değildir.”

    Bir ziyafet gibi
    Biyokimyasal açıdan ise, aşık olma sürecinde artan dopaminin, testosteronu da artırdığını belirten Sungur, şöyle devam ediyor: “Testosteron, cinsel arzunun belirleyicisidir. Romantik aşkta salgılanan dopaminin testosteronu artırması, romantik aşkın cinsel arzuyu da artırabildiğine kanıt olarak düşünülebilir. Bu nedenle aşk, cinselliğin haz garantisidir. Aşk içeren cinsellikle, içermeyen cinsellik arasındaki fark; sıradan bir yemekle, ziyafet sofrası arasındaki gibidir.”

    Engeller ve zorluklar aşıklarda ‘Romeo-Juliet’ etkisi yaratır
    Aşkın önündeki engellerin duyguları yoğunlaştırdığına dikkat çeken Prof. Dr. Mehmet Sungur, sözlerini şöyle sürdürüyor: “Aşık olunan kişinin evli olması, okyanusun diğer tarafında yaşaması, farklı bir dil konuşması, farklı etnik gruplardan gelmesi ya da farklı dini inanışlara sahip olması romantik duyguları azaltmaz. Aşk, ayrılık ve güçlüklerle karşılaşınca daha çok beslenir. Belki de bu yüzden, anne ve babalar çocuklarının aşık olduğu kişiyi benimsemediklerinde ve engellemeye kalkıştıklarında, onları istemeden de olsa uygun görmedikleri kişilere daha da yaklaştırmış olur. Buna; ‘Romeo-Juliet etkisi’ de diyebiliriz. Bu; olumsuz koşulların duyguları kamçılaması halidir.”

    Mutlu evliliğin sırrı aşk değil
    Prof. Dr. Sungur, mutlu evliliğin sırrının kesinlikle aşk olmadığını söylüyor ve ekliyor: “Mutlu bir evlilik için aşk asla yetmez. Evliliğin sağlıklı bir biçimde devam edebilmesi, çiftlerin evliliği romantik bir rüyanın devamı olarak algılamalarını değiştirmeleri ile mümkündür. Evlilik, birbirlerinden farklı geçmişleri, beklentileri, ihtiyaçları, tepkileri ve duyarlılıkları olan iki ayrı bireyin, rutin seyreden bir ilişki içinde uyumla yaşayabilmeleri sanatıdır. Aşk bir görme kusuru, evlilik ise görme kusurunun istem dışı tedavisidir. Aşk ‘ben’leri yok etmek pahasına ‘biz’ olmak, sınırları iyi çizilmiş bir evlilik ise ‘ben’leri koruyarak ‘biz’ olmaktır. Sadakatsizlik ise; ‘biz’i yok etme riskini göze almak demektir.”

    Aşk bir görme kusurudur
    Aşkın bir görme kusuru olduğunu belirten Prof. Dr. Mehmet Sungur, ekliyor: “Çeşitli düzeylerde görme kusuru içeren aşkı yaşayan kişiler, aşık olunanda ihtiyaç duyulan her şeyin var olduğuna inanır. Aşıklar bu yüzden birbirlerine, ‘Birbirimiz için yaratılmışız’ veya ‘Sen benim ruh ikizimsin’ gibi sözler söyler. Sanki elmanın iki yarısı uzun zamandır birbirlerini aramış ve nihayet bir araya gelerek bir bütün oluşturmuştur. Hatta öyle bir beraberlikleri vardır ki; bu beraberlikte dış dünyaya duyulan ihtiyaç giderek azalır. Ne var ki ihtiyaçlardan kaynaklanan görme kusuru nedeniyle idealize edilen bu kaynaşma hali, uzun sürmez. Zamanla görme kusuru düzelmeye başlar ve her şeyi olmasını istediğimiz gibi görmekten vazgeçip, olduğu gibi görmeye başlarız. Aşk, hayal edilenle gerçek arasındaki değişiklik fark edilinceye kadar geçen zaman dilimidir.”

  • Romantizmi artırmanın yolları

    Romantizmi artırmanın yolları

    Sevgiliniz veya eşinizle aranızdaki romantizmi artırmak istiyorsanız seçtiğimiz 10 öneriyle artık ilişkiniz daha dinamik olacak.

    Romantizmi artırmanın yolları

    Her gün “Seni seviyorum”u çekinmeden söyleyin
    Uzmanlara göre pek çok romantik hareket iki kelimeye eşdeğer: Seni seviyorum. Sevgilinize onu ne kadar çok sevdiğinizi söylemeniz romantizminizi 365 güne yayacaktır.

    Güne kahvaltı sürpriziyle başlayın
    Sevgiliniz uyurken yatağa getirdiğiniz kahvaltı tepsisi hem sabahı hem de gününüzü güzelleştirir.

    En sevdiği yemeği pişirin
    En sevdiği yemek ya da sevgilinizi aşka getirecek tatlı… Akşam işten geldiğinde kendisi için mutfakta hummalı bir çalışma olduğunu görmesi sevgilinizi mutlu edecektir. Hem zaten atalarımız boşuna kalbe giden yolun mideden geçtiğini söylememiş.

    Seksi olun
    Partnerinizin içini gıcıklatacak iç çamaşırlarının romantik bir gecenin ön koşulu olduğu malum. Ancak bunu yaparken rahat edeceğiniz çamaşırlar giymeniz de önemli. Zira üzerinizde iyi durmayan bir giysi, kendinize güveninizi engelleyecektir. Bu da sevgilinize olumsuz yansıyabilir.

    Tutkulu bir öpücük
    Minik ve masum bir öpücüğü tutkulu bir öpüşmeye dönüştürün. Öpüştükten sonra sevgilinizle aranızda oluşan cinsel çekimi sürdürün. Asla ama asla tutkulu bir öpücükten sonra gündemi değiştirecek başka bir konuya yelken açmayın.

    Monotonluğa savaş açın
    Spontane programlar hazırlayıp, minik sürprizlerle sevgilinizi şaşırtabilirsiniz. Hep önünden geçtiği şık restoranda sürpriz bir akşam yemeği ya da gece seansı için sinema biletleri…

    Bir diğer alternatifiniz ise evde oturup dizi izlemektense birlikte tango, fotoğrafçılık gibi kurslara gidip dışarıda eğlenceli vakit geçirmek.

    Romantik anlar yaratın
    Romantik bir dağ oteli ya da unutulmaz bir akşam yemeği rutinleriniz arasına girdiyse bizim önerimiz alışılmış, minik, romantik anlar: ” Seni seviyorum” yazılı bir not ya da ” Sana aşığım çünkü…” diye sıraladığınız 100 maddelik bir yazı yazabilirsiniz.

    Unutmayın gelecek sefere sevgiliniz de sizin için bir şeyler yapacaktır.

  • Burçlara göre evlenirken yapılan hatalar

    Burçlara göre evlenirken yapılan hatalar

    Sonunda sevgiliniz o sihirli soruyu sordu ve siz, belki de gözleriniz dolarak, büyük bir heyecanla ”Evet!”dediniz. Şimdi sıra geldi nikah masasında “evet” demeye. Büyük bir düğün mü planlıyorsunuz yoksa“nikâh olsun, düğüne gerek yok” mu diyorsunuz? Nikah veya düğün… Her halükarda evlilik öncesi hazırlık yapmak gerek. Peki, bu hazırlıkları burcunuza göre değerlendirsek, nerede ne hatalar yapabileceğinizi söylesek size…

    Mükemmel, eksiksiz ve herkesin zevk aldığı bir evlilik töreni hepimizin hayali… Bu özel günde ve öncesinde başınıza gelebilecek hataları biz sizin için derleyip topladık. Unutmayın, gelinler de hata yapar. En güzel gününüzde bir aksilik yaşamamak için bu önerilere kulak verin ve gönül rahatlığı ile planlarınızı yapmaya başlayın.

    Burçlara göre evlenirken yapılan hatalar

    KOÇ
    Bir hışımla nişan ve bekarlığa veda partisi planları yapmaya başladınız, aklınızda bir sürü düşünce ve fikir var. Hepsini hayata geçirmek için aceleyle hareket ediyorsunuz ama bu enerjiniz büyük ihtimalle en fazla 2 hafta sürdü. Sonra işi başkalarına yıkıp, “benim istediklerim bunlar, gerisini ona göre siz halledin” diyerek olaydan paçayı sıyırdınız. Sıra düğüne gelince de aynı enerjiyle, kafada bir ton değişik fikirle ortaya atıldınız ama sonuç yine aynı.
    Başladığınız işi bir türlü aynı heyecan ve enerjiyle bitiremiyor, çabuk sıkılıyorsunuz. Eğer nişanla düğün arasında çok fazla zaman yoksa işiniz kolay, aceleci ve telaşlı yapınız her işi daha hızlı halletmenizi sağlayacak. Fakat nişandan düğüne kadar oldukça fazla bir süre varsa, ballandıra ballandıra etrafa anlattığınız organizasyon hayalleri suya düşecek, çünkü siz ilginizi farklı alanlara kaydırmış olacaksınız. Düğünü kafanızda bitirdiniz, sıra geldi balayına nereye gideceğinize.
    Aslında her şeyin bir anda olmasını isteyen aceleci biri olarak, bu tarz merasimler sizi bayağı bir kasıyor. Hemen olsa da bitse düşüncesiyle hareket ettiğiniz için düğün hazırlıklarında karışılacağınız en büyük sorun; son dakikaya sıkıştırılmış bir program. Ailenize ve sevgilinize de yazık değil mi ama? Onların da iki ayağına bir pabuca sokuyorsunuz.
    BOĞA
    Mümkünse en uzak tarih hangisiyse size onu versinler. Ağırkanlı yapınızla düğün hazırlıklarını anca tamamlarsınız. Hayır, bir de düşüncelerinizi etrafınızdakilerle paylaşsanız en azından yardım alacaksınız ama o da yok. Ketumsunuz ve bu özelliğiniz başınızı ağrıtacak gibi duruyor. En azından gezegeniniz Venüs, size estetik ve kombinasyon konusunda oldukça yardım edecek, zevkli seçimler yapmanızı sağlayacak.
    “Düğün yemeği ve müzikler nasıl olsun?” kısmında o kadar çok zaman kaybediyorsunuz ki… Düğün töreni sadece yemeklerden ve müzikten ibaret değil. Anlaşmış olduğunuz organizasyon şirketine biraz güvenmenizi tavsiye ederiz. Her yaptıklarını sorgulayıp, hep eleştirel bir tavırda olursanız onların da elini ayağını bağlarsınız, ne yapacaklarını şaşırırlar.
    Siz zaten nikaha şiddetle karşı çıkıp büyük bir düğün tercih edeceksiniz. Bir de her detayı kendi kafanızda tasarlayıp, kimseyi işinize karıştırmadan organizasyonu kendiniz yürütmeniz ne kadar doğru? Aklınızdaki gösterişli, ince detaylarla düzenlenmiş düğün sırf inadınız ve kibirli tavırlarınız yüzünden çok farklı bir noktaya gelebilir. Kendi düğününüze yabancı olmamak için çevrenizdekilerle de düşünceleriniz paylaşın. Bütün yükü siz omuzlamayın. Zaten oldukça yavaş hareket ediyorsunuz, bir de böyle davranmanız düğün tarihini sürekli ertelemenize neden olacak, bizden söylemesi.
    İKİZLER
    Düğünle falan ilgilenmek yerine, en iyi ve en eğlenceli düğün fotoğrafçısı kimdir, nerededir arayışındasınız değil mi? Hatta aklınızda düğün yerine, sade bir nikah var. Çünkü düğünde herkesle tek tek ilgilenip kendinizi yoracağınıza, nikahtan sonra yakın arkadaşlarınızla ve akranlarınızla eğlenceli bir mekanda düğün yemeği yiyip tabiri caizse kurtlarınızı dökmek, size daha mantıklı geliyor.
    Eğlenemediğiniz bir düğünü hayal bile edemiyorsunuz. Gereksiz protokoller ve tanımadığınız akrabalara gülücükler saçmak sizi yansıtmıyor. Siz eğlenmek istiyorsunuz, eğlendirmek değil! İşte bu noktada, iş müstakbel eşinize düşüyor. Onu ikna edebilirseniz hayal ettiğiniz o özel gün yaşanabilir. Ama geleneklerine bağlı biriyle birlikteyseniz, büyük ihtimal düğünde arkanızdan “gelin ne kadar da asık suratlıydı” lafları dolaşacak. Bunu önlemek için sevgilinizi ikna etmeniz şart. Eğlenemediğiniz yerde, yüzünüz sirke satıyor.
    Eğlenmek demişken, zaten çok detaylı bir tören hazırlamayacağınız için, bütün dikkatinizi düğün fotoğraflarınıza vereceksiniz. Renkli ve eğlenceli fotoğraflar çektirmek için harıl harıl mekan ve düğün fotoğrafçısı arayacaksınız. Bu konuyla kafayı bozmanız da mümkün. Fotoğraflarınız çekilirken de hayat dolu ve muzur halinizi herkese göstermek için yoğun çaba sarf edeceksiniz. Bu durum sevgilinizi şaşırtabilir, ne kadar kabiliyetli olduğunuzu tekrardan fark edebilir. Ama aşırı kaçmayın, yoksa yapmacık durabilirsiniz.
    YENGEÇ
    Damadın çiçeği ile sizinki arasında biraz renk farkı var, ya da pasta bitter çikolatalı değil de profiterollü olmuş. Kıyamet sebebi! İşte düğün günü sizi çileden çıkartacak sorunlar bunlar. Gösterdiğiniz büyük tepkileri, aslında aynada kendinize bakarak vermelisiniz. Çünkü bu küçük sorunlara sizin tutarsızlığınız sebep oluyor, farkında bile değilsiniz. Önce beyaz renk derken, 2 dakika sonra siyah olsun diyebiliyorsunuz. Bu tutarsızlığınız da en çok ev döşerken başınıza sorun olacak. Mobilyalar konusunda yaptığınız seçimler bir türlü içinize sinmeyecek ve aklınız hep diğerlerinde kalacak.
    Evcimen yapınız, evliliğinize olumlu yansıyacak ama işte düğüne kadar müstakbel eşinizin elinizden çekeceği var. Nikah töreni yerine, slow müziklerin çaldığı ve sınırlı sayıda davetlinin bulunduğu şık bir düğün hayal ediyorsunuz. Sözden, düğüne kadar ipler hep sizin elinizde olsun isteyeceksiniz. Nişanlınızın damatlığından tutun da, annesinin düğünde ne giymesi gerektiğine kadar herkese karışma olasılığınız var.
    Çeyiz olayına niçin bu kadar önem verdiğinizi de sorgulayabilirler. Sizin çeyiziniz zaten tam, eksiksiz. Fakat erkek tarafından gelen sandık için, özel bir liste hazırlamanız mümkün. Onları böyle bir zorunlulukla karşı karşıya getirmeniz saygısızlık olarak görülebilir. Daha yolun başında kayınvalideniz tarafından mimlenmek istemiyorsanız, bazı konularda sessiz kalmayı ve her şeye müdahale etmemeyi öğrenmeniz gerekiyor.
    ASLAN
    “En güzel gelin ben olacağım, en güzel düğün benimki olacak…” ile başlayan cümlelere sanırım çevrenizdeki herkes alıştı. Sürekli bu lafları tekrar ederken bir ayrıntıyı gözden kaçırıyorsunuz sanırım; düğün bütçesini. Gerçi siz daha düğün bütçesi bile yapmadınız değil mi? “Ben istiyorum, olacak” tavrınız biraz şımarık görünmenize neden olabilir. Unutmayın, evlenme aşamasında ilk planlanması gereken şey bütçedir. Herkes en iyisine sahip olmak ister tabii ki, ama bunu mantık çerçevesinde yapmak lazım.
    Aşırı lüks düşkünlüğünüz bir zaman sonra sevgilinizin de gözüne batmaya başlayacak ve “evlendikten sonra da böyle dikkatsizce para harcayacak mı?” gibi sorular kafasının içinde dönmeye başlayacak. Maddi durumu çok, çok iyiyse ne ala! Ama bu durumda bile siz illaki sınırı zorlayacak, isteklerinizi hep arttıracaksınız. Nikah masasında kötü bir sürprizle karşılaşmak istemiyorsanız, kendinize gelin!
    Gösterişli, lüks, gelen konuklara “Vayyyy!” dedirten bir tören hazırladınız diyelim. Sorunlar bitti mi? Hayır. Çünkü siz büyük ihtimal müstakbel eşinizin ailesinden biriyle kavga ettiniz. Bu kişi kız kardeşi olabilir mesela. Ona tahammül etmekte zorlanabilir, fikirlerini beğenmeyebilir, “her şeye karışmasa olmaz!” diyebilirsiniz. Düğün sizin düğünüzün, evet ama bu kibirli tavrınızla insanlar üzerinde hâkimiyet kurmaya gerek var mı? Tek bilen siz değilsiniz. Başkalarının fikirlerinin de değerli olduğunu bilerek hareket etmeli ve olumsuz eleştirilerinizi bu dönemde kendinize saklamalısınız. Hatırlatalım; evet, düğününüz de siz de o gün gerçekten göz alıcı olacaksınız.
    BAŞAK
    Önce bir kariyer yapayım dediniz, o bitti sonra da karşınıza çıkan kısmetlere hep bir bahane buldunuz. Ya tipten kaybettiler, ya aile yapıları size göre değildi, ya da çalıştığı işi beğenmediniz. Böyle ince eleyip sık dokuyarak, biraz geç de olsa evlenmeye karar verdiniz. Siz zaten bu kararı vererek başlı başına büyük bir adım atmışken, düğün telaşına mı yenileceksiniz? Tabii ki hayır! Oldukça pratik bir insan olmanız hazırlıkları kolaylaştıracak. Ama önemsiz şeylerin üstünde fazlaca durmaya başlarsanız işte bunun sonu gelmez, haberiniz olsun.
    Düğün mekanı arayayım derken kendinizi bir anda düğünün tarihçesinden, diğer ülkelerde nasıl yapıldığına kadar geniş kapsamlı bir internet araştırmasında bulabilirsiniz. Konudan koptuğunuz farkında bile olmadan, araştırmayı sonlandırabilir ve bu sefer kaç kişiye davetiye göndersek telaşına düşebilirsiniz. Oldukça az konuk sayısıyla ailenizin karşına çıkıp, hem onları hem de müstakbel eşinizi şaşırtmanız mümkün. Neden samimi olmadığınız ya da gıcık olduğunuz akrabalar düğünüzde yer işgal etsin ki?
    Davetli miktarındaki anlaşmazlık dışında her şey mükemmel de hazırlanmış olsa sizin içiniz hep bir huzursuz. Kuruntu yapmaktan, “terslik çıkar mı acaba?” diye düşünmekten bir türlü güzelliklere odaklanamıyorsunuz. Hayatı biraz da akışına bırakmak lazım, bu tarz kuruntuların kime ne yararı olabilir ki? İstediğiniz mekanı seçtiniz, istediğiniz konuklar geliyor. Sıra geldi biraz eğlenmeye, düğün sizin düğününüz, dans etmekten çekinmeyin.
    TERAZİ
    Şuan tek derdiniz “gelinliğim kabarık mı olsun, düz mü olsun? Üzerinde taşlar olsun mu, yoksa etek kısmı kat kat tül mü olsun?” Hadi gelinliğe karar verdiniz diyelim, peki ya saç modeli? “Topuz olmalı, asil bir duruşum olsun istiyorum” ile “saçlarım gayet havalı aslında, neden topuz yaparak onları saklayayım ki, açık kalsın” arasında gidip geliyorsunuz. Çok dertlisiniz, çok… Ne olacak sizin bu kararsız haliniz? Nişanlandınız, heyecanınız düğün yaklaştıkça artıyor.
    Allah’tan kibar ve anlayışlısınız da bu kararsızlıklarınız çok göze batmıyor. Ama işte düğün günü de hızla yaklaşıyor, biraz daha hızlı olmanızda yarar var. Gelinliğinize takılmışken kişisel bakımınızı ihmal etmeniz de söz konusu olabilir. Manikür, pedikür ve cilt bakımınızı 1 gün önceden yaptırmayı unutmayın. Hayatta her konuda yaptığınız gibi evlilik aşamasında da güzellik, zevk ve kolay hayat arayışınız devam edecek. Pembe veya lila rengin ağırlıkta olduğu, canlı müziklerle konukların zevk alacağı bir düğün planlıyorsunuz.
    Gelinlikten sonra en zorlanacağınız kısım düğün mekanı seçmek olacak. Sade ama şık bir yer olsun diye tutturduğunuzu duyar gibiyiz. Her ne kadar kır düğünleri aklınızı çeliyor olsa da, havuz başında konuklarınızı ağırlamanız sizin kişiliğinizi daha çok yansıtıyor. Bir de mekan konusunda kararsızlık yaşayıp, düğün tarihini ertelememeniz için bu da bizden size ufak bir öneri olsun.
    AKREP
    Beyaz orkidelerle süslü, sade bir kır düğünü ya da deniz kenarında, güneş batarken konuklarınızı ağırlayabileceğiniz, gürültülü müzikten uzak huzur dolu bir tören. Nişanlınız tüm isteğinizin bundan ibaret olduğunu düşünecek belki ama içinizde ne fırtınalar koptuğunu biz biliyoruz. Öncelikle, alyans ve pırlanta konusunda içiniz içinizi yiyecek “taşı çok mu küçük sanki?”. Sonra, nişan elbiseniz size biraz sönük gelmiş olabilir. Kan kırmızısı, dekolteli bir elbise hayal etmiştiniz oysa.
    Size tavsiyemiz, düğün süreci başladığında aklınızdan geçen her şeyi sevgilinizle paylaşmanız. İsteklerinizi bilmezse, istediğinizi alamazsınız! Sinirlendiğinizde ne kadar yıkıcı tepkiler verdiğiniz ortada. İçinize ata, ata nereye kadar gidebilirsiniz ki? Şimdi bu yazdıklarımızı okuyup da, sakın müstakbel eşiniz üzerinde bir baskı kurmayın, vur dediysek öldür demedik. Uçlarda yaşamak sizin kanınızda var, ama düğün telaşı biraz da eğlenceli olmalı. Gerginliğe gerek yok. Sakinliğiniz korursanız sorunsuz bir düğün süreci geçirirseniz. Nişanlınızın ailesine de düşmanınız gibi davranmaktan vazgeçin. Laf sokmak size göre değil…
    Düğün günü ayrıca stresli olmanız da mümkün, bu olumsuz durumu en aza indirmek için arkadaşlarınızdan yardım alabilirsiniz. Eğlenceli bir bekarlığa veda gecesi mutlaka yapmalısınız. Kız kıza eğlenmek üzerinizdeki düğün stresini atmanıza yardımcı olacak.
    YAY
    Konuklarınız için, eğlenceli ve unutamayacakları bir tekne düğünü düşüncesiyle, “düğüne gerek yok nikah olsun, ben balayında gönlümce eğleneyim” düşüncesi arasında gidip geliyorsunuz. İçinde “eğlence” olan konsept tamamlanınca sıra geldi aylarca arayacağınız gelinliğe. Hala bulamadıysanız size tavsiyemiz; mini etek, kısa gelinlik modelleri. Eğer teknede düğün yapacaksanız zaten o düğününün sonu denizde bitecektir. Sizin gibi yerinde duramayan biri için kısa gelinlik biçilmiş kaftan.
    Arkadaşlarınız arasında patavatsız biri olarak ün saldınız ama bunu aile toplantılarında yapmanız “sivri dilli gelin” olarak anılmanıza neden olabilir. Eleştirilerinizi, nişanlınızın ailesine direkt yapmak yerine biraz politik davranmak sizin yararınıza. Pek de ilginizi çekmeyen düğün çiçeği, davetiye şekli, düğün protokolü, kimin nerede oturacağı gibi ayrıntılar karşınızda konuşulurken; dalga geçmek ve bıyık altından gülmek ciddiyetsiz görünmenize neden olabilir. Aile büyüklerine saygı gösterme konusunda biraz daha dikkatli olmalısınız.
    Kafanızda düğün olayını çoktan bitirip, eğlence dozajını daha ne kadar arttırabilirim fikrini düşünüyor olabilirsiniz. Çokbilmiş tavırlarınız sevgilinizi cezp ediyor, fakat size yardım etmek isteyen dostlarınızı da kırmanıza neden oluyor. Ah şu dilinizi bir tutabilseniz…
    Ayrıca size ufak bir tavsiye; söz kesilmeden önce köpüklü kahve provalarına başlayın. Elinize tepsi alıp, misafirlere nasıl dağıtıldığını da mutlaka önceden deneyin. Sakarlığınız birilerinin yanmasına sebep olabilir. Aman dikkat!OĞLAK
    Sizin için evlenmek hiç de kolay değil. Evlilik dendiğinde o kadar çok teferruat aklınıza geliyor ki, kendinizi düğün gününün güzelliğine kaptıramıyorsunuz. Aslında en zor iş, sevgilinize düşüyor. Aylarca törenle ilgili her detaya önem vermesini bekleyecek ve ona türlü türlü görevler vereceksiniz. Sevgilinizin de sizin kadar, her detayla ilgilenmesini istemeniz aranızda sorun yaratabilir. O bir erkek, unutmayın. Süslü nikah şekerleri, şekilli düğün davetiyeleri ve kravatının rengi ile sizin kıyafetinizin aynı renk olması onu hiç mi hiç ilgilendirmiyor.
    Nazınız sadece müstakbel eşinize değil, yakın arkadaşlarınıza da geçiyor. Onlar da sizinle birlikte evleniyor gibi olacaklar neredeyse. Herkese bir iş bölümü yapıp, onları amirleri gibi gün be gün denetleyeceksiniz. Bunu yaparken üslubunuza dikkat etmenizi öneririz. Ayrıca size tavsiyemiz, gelinliğinizi bir beden küçük alın. Çünkü bu telaşede ve koşturmada kilo vermeniz olası.
    Ufak detaylarla boğuşurken, resmin bütününü gözden kaçırmayın. Kır düğünü olsun diye kararlaştırdıysanız mutlaka yer ayırtın ki, bin bir zahmetle seçtiğiniz yeri kimse kapmasın. Düğün detayları ile boğuşurken son dakika sürprizi yaşamak istemezsiniz. Geç kalmayın, planlarınızı kağıda dökeceğinize harekete geçin. “Her şeyin bir zamanı vardır, hallederiz mutlaka” mantığı, sizi soğukkanlı biri haline getirebilir ama yer ayırtmalar son güne kalmaz.
    KOVA
    Siz ya sıra dışı bir evlilik töreni hazırlayacaksınız ya da hiç kimseyi hesaba katmadan, sadece bir iki konukla birlikte kendi töreninizi düzenleyeceksiniz. Örneğin, denizaltında evlenme ya da uçaktan atlayarak “evet” deme! Bunlar kulağa çılgınca gelebilir ama siz de zaten öylesiniz.
    Bu hayaller sizi heyecanlandırsa da, maalesef her zaman kafamızda tasarladığımız şeyleri yapamayabiliyoruz. Bu çılgın fikirler ailenize ya da evleneceğiniz kişinin ailesine ters gelebilir. Bunu göz önüne alıp “normal” bir düğün töreni ile dünya evine girecekseniz unutmamanız gereken en önemli şey kimseye muhalif olmamanız! Yalnızca düğünde değil; sözde, nişanda ve bekarlığa veda partisinde kimsenin önerisini dinlemeyerek çevrenizdekileri çileden çıkarabilirsiniz. Müstakbel kayınvalideniz sizi düğün alışverişine götürmek istediğinde buna şiddetle karşı çıkabilir, düğün bohçasını çok saçma bulabilirsiniz. Tamam, bağımsızlık ve özgürlük sizi tanımlayan kelimeler ama sizin için önemli olmasa da toplumumuzda gelenek ve göreneklere bağlılık hala devam ediyor.
    Eğer düğün öncesi aileler arasında kıyamet kopmasını istemiyorsanız, bu tarz konuları aile büyüklerine bırakın ve düğününüze odaklanın. Unutmayın, siz yaratıcı bir yapıya sahipsiniz. Düğünüzün de orijinal fikirlerinizi en iyi yansıttığınız yer olacak. İsyankar olmanız sadece işleri yavaşlatır. En güzel gününü mahvetmeye değer mi?
    BALIK
    Küçücük bir kız çocuğuyken hayallerini kurmaya başladığınız düğününüze çok az bir süre kaldı. Ama siz alınganlıklarınızla sevgilinizi daha yolun başında yormaya başladınız. Anneniz de sizden çok şikayetçi, onu söyleyelim. Tamam, çevrenizde güvendiğiniz tek kişi o ama bütün işi de onun üstüne yıkmak biraz haksızlık değil mi? Sürekli her yaptığını, tekrar tekrar anlatmak zorunda kalıyor. Sizden daha tecrübeli biri olarak zaten dikkatli ve özenli olacaktır. Bu kadar sıkboğaz etmeyin.
    En sık yaptığınız hatalardan biri de ön yargılı olmak. “Düğünde kesin saçlarım çok kötü olacak, makyajım da akacak” diyerek bütün olumsuzlukları üstünüze çekiyorsunuz. Ön yargılı olmaya gerek yok, herkes peşinizde pervane olmuş durumda. İnsanların moralini bozmak, size fayda sağlamaz. Ama makyajınızın akması konusunda haklı olabilirsiniz. Çünkü sözde, nişanda, bekarlığa vedada ve düğünde bol bol ağlayacaksınız. Kalıcı makyaj yaptırabilirsiniz belki, en azından bu sorunu ortadan kaldırmış olursunuz.
    Ayrıca düğünde ufak kazalara da dikkat etmelisiniz. Büyük ihtimalle, kabarık ve ya kuyruğu uzun bir gelinlik tercih edeceğinizden, pistte dans ederken zorlanmanız mümkün. Müziğin ritmine kendinizi kaptırıp, komik kazalara sebep olmayın. Kendinizle birlikte başkalarını da aşağı çekersiniz, onlara da yazık.

  • Boşanma sebepleri

    Boşanma sebepleri

    Evlilikte yaşadığınız hangi sorunlar boşanma sebebi olarak sayılır, hangileri sayılmaz? Cinsel sorunlar yüzünden boşanma davası açılabilir mi? Haysiyetsiz hayat sürmek, anlaşmalı boşanmak ne demek?

    Her güzel başlayan evlilik başlarda umulduğu kadar iyi gitmeyebiliyor ne yazık ki… Ayrılık kapıya dayanıveriyor. Bu durumda akıllarda soru işaretleri oluşuyor: Hangi sebebi öne sürerek dava açabilirim? Eşimin ayrılmamıza neden olan davranışlarını mahkemede nasıl kanıtlarım? Benim sorun olarak gördüğüm eşime ait her davranış boşanma nedeni olarak geçerli mi? Hakim boşanma isteğimizi reddedebilir mi?

    Şiddetli geçimsizlik nedeniyle boşanma davası nasıl açılır?

    Evlilik birliği içinde tarafların artık birbirlerine sevgi ve saygısının kalmadığı hallerde ya da taraflardan birinin evlilik birliğini veya toplumun ona yüklediği görevleri yerine getiremediği durumlarda, diğer taraf için evliliği sürdürmekten imtina edilmesi, evlilik birliği içinde fayda kalmaması halinde, “şiddetli geçimsizlik” kavramı içinde dava açılabilir.

    Davayı açmak isteyen eş, son altı ayda birlikte ikamet ettikleri yerde ya da fiilen ayrılarsa diğer eşin bulunduğu yerin mahkemesinde dava açabilir.

    Önemli olan, gerçekleşen olayların, davalının kusurunun geçerli delillerle ispat edilmesidir. Mahkemeyi ikna edecek mahiyette fotoğraf, doktor raporu, ceza dosyası, tanık delili gibi çoğaltılabilir deliller bu işte yardımcı olur. Hakim ikna olduğu takdirde boşanmaya karar verecektir. Aksi takdirde davanın reddi gerekir.

    Evlilikte yaşanan hangi sorunlar boşanma nedeni kabul edilir?

    Evlilik birliği içinde kanunun, toplumun eşlere yüklediği ve tarafların birbirlerine karşı yükledikleri yükümlülüklerin yerine getirilmemesi bir boşanma sebebidir. Tarafların birbirlerine olan sadakat yükümlülüğünün ihmali, zina, taraflardan birinin akıl hastalığına tutulması ve iyileşemeyecek durumda olması, hayata kast, birinin diğerine kötü muamelede bulunması gibi özel sebepler boşanma nedeni olabilir.

    Bunların dışında, genel olarak evlilik birliğinin artık yürümeyecek olması, tarafların birbirlerine saygı ve sevgilerinin kalmaması gibi hallerde de, gerçekleşen olayın niteliğine göre mahkeme boşanmaya karar verebilir.

    Boşanma sebeplerini tek tek saymak mümkün değildir. Çünkü boşanma, her iki tarafın da ortak bir hayal kurma ideali üzerine başlattıkları bir adımdır. Bu adımın devam etmesi için de tarafların her şeyden önce birbirlerine saygı göstermeleri gerekir. Saygı unsurunu ortadan kaldıracak her kusurlu davranış, boşanma sebebi olarak kabul edilir.

    Cinsel sorunlar boşanma nedeni olabilir mi?

    Taraflar arasındaki cinsel uyumsuzluk, birinin sahip olduğu ve tedavi ettirmek istemediği cinsel hastalıklar boşanma sebebi olarak sayılabilir. Cinsel hayatı olmayan bir evliliğin devam ettirilmesi beklenemez.

    Türkiye’de çok sık karşılaşılan durum, tarafların cinsel ilişkiye girememesidir. Burada önemli olan kusurun kimden kaynaklandığı, giderilip giderilemeyeceği ve kişinin tedaviye yanaşıp yanaşmadığıdır. Erkekler için ereksiyon sorunu, kadınlar için vajinismus gibi durumlarda evliliğin devam etmesi söz konusu olmaz. Çünkü evlilik içinde tarafların birbirlerine saygı ve sevgisiyle birlikte cinsel hayata da ihtiyaç vardır. Bunu sağlayamayan tarafın gerekli tedaviyi görmesi, sonuç alınamıyorsa da evlilik birliğini sonlandırması beklenir.

    Taraflardan biri eşinin cinsel sorunlarından dolayı mahkemeye başvurduğunda mutlaka o kişiyle alakalı doktor ya da adli tıp raporuyla birlikte boşanmaya karar verilmesi gerekir.
    Son yıllarda aile içi şiddet kavramı içinde cinsel şiddet de yer almaya başladı. Eşlerden biri diğerini cebren cinsel ilişkiye zorlamamalıdır. Bu aynı zamanda Türk Ceza Kanunu açısından da bir suç teşkil eder. Bu tip eylemle karşı karşıya kalan eşin ceza şikayeti yapma hakkı olduğu gibi bu sebebe dayanarak boşanma davası açma hakkı da mevcuttur.

    Hakim evlilikteki hangi sorunları boşanma nedeni olarak kabul etmeyebilir?

    Mahkemenin boşanmaya karar verebilmesi için davacının iddia ettiği vakaların gerçekliğinin ispatlanması gerekir. Ayrıca bu boşanma sebebinin ya kanunda sınırlı sayılan zina, akıl hastalığı terk gibi sebepler ya da genel olarak evlilik birliğinin temelinden sarsılması hususuna dayanması, bu birliğin davacı için devam etmesinin artık hukuki bir dayanağının kalmadığı gibi birliğin de artık çekilmez hale gelmiş olması gerekir. Kusurlu olduğu iddia edilen davalı eşin olumsuz davranışlarının mühim ve evlilik birlikteliğini devam ettirmeyi gerekli kılmayacak şekilde olması gerekir.

    Evlilik birliği içinde gerçekleşebilecek basit münakaşalar, tahammül edilebilir kusurlu davranışlar, temele dayanmayan fikir ayrılıklarının boşanma sebebi olarak kabul edilmesi mümkün değildir. Bir taraf diğer tarafın kusurlu hareketlerine göz yumuyor ve affediyorsa belli bir süre sonra bunları boşanma davasına sebep olarak gösteremez. Karşı tarafın hayatını zorlaştıracak davranışlar ise boşanma davasında sebep olarak kabul edilebilir.

    Boşanma değil ayrılık kararı

    Hakim, davada tarafların daha sonra barışma ihtimalini görürse, evlilik birliğinin devamı ve toplum sağlığı açısından boşanma yerine ayrılık kararı verebilir. Ayrılık kararı 1-3 yıl arasında gerçekleşir. Bu süre içinde tarafların bir araya gelmeleri ve evlilik birliğini devam ettirmeleri umulur. Fakat bu gerçekleşmezse verilen sürenin sonunda boşanma davası açılabilir.

    Boşanma sırasında yaşanan sıkıntılar adlı yazısı da boşanmayı sorunsuz atlatmak için fikir verebilir.

    Haysiyetsiz hayat sürmek ne demektir?

    Eşlerden birinin haysiyetsiz hayat sürmesi Türk Medeni Kanunu’nda özel bir boşanma sebebi olarak sayılmıştır. “Haysiyetsiz hayat sürme”, net olarak tanımlanabilir bir ifade değildir. Önemli olan, bir tarafın yaptığı davranışların toplumun büyük kısmında infiale yol açacak, tepki çekecek nitelikte olması ve diğer taraf için bu evlilik birliğini yürütmenin imkansız hale gelmiş olmasıdır.

    Yapılabilecek en küçük bir hata, bu mahiyette olsa dahi, haysiyetsiz hayat sürme olarak kabul edilmeyebilir. Kişinin davranışının süreklilik arz etmesi gerekir. Bu sebepten ötürü kişinin evlilik birliğini yürütmesinin artık kendisinden beklenmeyecek ölçüde zorlaşmış olması gerekir.

    Eşin suç işlemesi boşanma nedeni sayılabilir mi?

    Eşlerden birinin suç işlemesi diğer eş için boşanma sebebi olarak sayılabilir. Burada önemli olan suçun niteliği ve kasıt ya da taksirle işlenip işlenmediğidir. Kasıtla işlenen hırsızlık, dolandırıcılık, hileli iflas gibi toplumun kabul etmediği ve Anayasa’da “yüz kızartıcı” olarak gösterilmiş olan suçlar daha ön plana çıkar.

    Önemli olan, suç sebebiyle taraflardan birinin evlilik birliğini devam ettirmesi için ortada geçerli bir sebebin kalmaması ve diğer tarafın boşanmayı istemesidir. Suç işlemek başlı başına bir boşanma sebebi olarak kabul edilmeyebilir. Suçun niteliği, tarafların durumları, sosyal statüleri önem kazanır. Her davada kişilerin ve olayın özelliğine göre ayrıca değerlendirilmesi gereken bir husustur.

  • Seks hakkında yeni sırlar

    Seks hakkında yeni sırlar

    Seks hakkında bütün ezberlediklerinizi bir kenara bırakın. Mutlu cinselliğe yaklaşmanızı sağlayacak sırlarla tanışmaya hazır mısınız?

    1- Seksin duraklama dönemi vardır
    Seks hayatında üç aylık bir duraklama normaldir. Hatta çiftlerin yüzde 24’ü hayatlarının bir döneminde üç ay ilişkiye girmiyorlar. Seks, günlük hayatlarının bir parçası olmaktan çıkıyor. Bu durumda eşlerin birbirine masaj yapması ve nelerden hoşlandığından söz etmesi, uyuyan duyguları yeniden harekete geçirmeye yardımcı oluyor.

    2- Kadınlar zihnen daha çok aldatıyor
    Araştırmalar kadınların erkekleri zihnen daha sık aldattıklarını ortaya koyuyor. Kadınların yüzde 80’i tanıdıkları bir erkekle ilgili fanteziler kurarken, erkeklerin yüzde 75’i yalnızca pornografik görüntüleri hayal ediyor. Erkekler için beğendikleri bir kadınla seks yapmayı hayal etmek zor değil, ancak porno dergilerinde gördükleri kızlar dururken o kadar çaba sarf etmeye değmez. Kadınlar ise fantezi nesnelerine kanlı canlı bir karakter eklemek istiyorlar.

    3- Yaşlanmak orgazmda zirve yapmaktır
    Yaşlanmak seks hayatının bitmesi değil, orgazm olma şansının zirve yapması anlamına geliyor. Yeni bir araştırma, 36-45 yaş aralığındaki kadınların yüzde 63’ünün her seks yaptıklarında orgazma ulaştıklarını gösteriyor. Daha genç kadınlardaysa bu oran yüzde 28. 65-74 yaş arasındaki kadınların bile yüzde 53’ünün cinsel hayatları aktif şekilde devam ediyor.

    4- Kadınlar da porno sever
    Tahmin edilenin aksine kadınlar da cinsel hayatlarını renklendirmek için erkekler kadar porno izliyorlar. Üstelik pek çoğu porno eşliğinde sevişecek kadar cesaretli. Eğer siz de merak ediyor ama aşırı şiddet içeren görüntülerle karşılaşmaktan korkuyorsanız, seçim konusunda eşinizden yardım alın.

    5- Cinsel güdüleriniz genetik olabilir
    Boş bir beyaz sayfa gibi değil, bazı donanımlarla doğuyoruz. Dolayısıyla seks güdülerimizin genetik olma ihtimali var. Kadınların yüzde 30’u kolay, yüzde 60’ı zor tahrik olurken, yüzde 10’u da ortalama bir tahrik olma kapasitesine sahip. Siz bu yelpazenin neresindesiniz?

    6- Evli erkek kadın avcılığını bırakır
    Bilimsel araştırmalar erkeklerin evlendikten sonra kadın avcılığı isteklerinin düşüşe geçtiğini gösteriyor. Çünkü testosteron seviyesi evli erkeklerde, evli olmayanlara kıyasla daha düşük oluyor. Uzmanlar bu düşüşü, evli erkeklerin, kadını için diğer erkeklerle rekabete girmek zorunda olmamalarına bağlıyor.

    7- Nezaket tutkunun katilidir
    Çiftler yatak odası dışında bir yerde sevişmeyi başlatmak ya da yatakta oral seks yapmak istediğinde, birbirlerine çekinmeden açıkça izin verirlerse, cinsel iletişimdeki duvarlar yıkılıyor. Cinsel düğümün çözümü ‘izin’den geçiyor.

    8- Seks değil öpüşmek evliliği kurtarır
    Bir araştırmaya göre her gün öpüşen çiftlerin boşanma olasılığı, her gün seks yapanlardan daha düşük. Dolayısıyla seks değil, öpüşmek ilişkiyi onarıyor. Zira öpüşmek, aşk ve sevgi belirtisiyken; seks spor, basit bir rahatlama ya da egemenlik kurma yöntemi olarak algılanabilir.

    9- Cinsel isteksizliğe karşı tropikal meyveler
    Tropikal meyvelerin büyük bölümünün afrodizyak etkili olduğu bilimsel olarak kanıtlanmış durumda. Hindistan cevizinin testosteron aktivitesini artırdığı, ananasın cinsel bir uyarıcı olduğu ve zencefilin cinsel organlarda kan dolaşımını hızlandırarak kadınlar üzerinde Viagra benzeri bir etki yarattığını biliyor muydunuz? Ayrıca çinko bakımından zengin olan kabuklu deniz ürünleri de sperm üretimine yardımcı oluyor.

    10- Emziren bir arkadaş libidonuzu artırabilir

    Kokuların cinsel hayatımız üzerinde güçlü bilinçaltı etkileri olduğunu biliyor muydunuz? Süt veren kadınların yaydığı koku, etraflarındaki tüm kadınların libidosunu yüzde 50 artırabiliyor. Feromon hormonları kadınlara, “Artık senin de hamile kalma zamanın geldi” mesajı veriyor ve sekse yönlendiriyor.