Etiket: evlilik

  • Yeni Boşanma Bahanesi

    Yeni Boşanma Bahanesi

    Evlenen çiftleri bekleyen en kötü sürpriz ise evlilik yorgunluğu…

    Kutsal kurum olarak adlandırılan evlilik, çoğu insanın hayallerini süslerken, kimileri için de ciddi bir korku kaynağı. Çeşitli zorlukları aşarak evlenen çiftleri bekleyen en kötü sürpriz ise evlilik yorgunluğu. 4 bin yıllık toplumsal bir kurum olan evlilik; kimilerinin rüyası kiminin de kâbusu. Çoğunluk için gereklilik olan bu kurum, bazı çiftleri zamanla yoruyor ve evlilik hüsranla sonuçlanıyor. Eskiden ‘şiddetli geçimsizlik’ olarak adlandırılan boşanma nedeni ise günümüzde ‘evlilik yorgunluğu’ denilen evlilik yozlaşması halini aldı ve deyim yerindeyse boşanmalarda moda haline geldi. İlişkinin belirli dönemlerinde ortaya çıkan bu problemin nedenlerini ve önleme yollarını Reem Nöropsikiyatri Merkezi’nden Uzman Nörolog Mehmet Yavuz’dan aldım.
    Yorgunluk
    “Aşkım, sevgim bitti, artık heyecanım kalmadı’’ gibi ifadelerle sonlandırılan evliliklerde biten aslında aşk ve sevgi değil, dostluk ve paylaşımdır. Yapılan araştırmalarda evlilik yorgunluğunun evlendikten 2.5 yıl sonra başladığını belirten Dr. Mehmet Yavuz, günümüzde birçok çiftin aşkı; dostluk ve sevgiye dönüştürebildiğini, bunu beceremeyenlerinse soluğu mahkemede aldığını söylüyor.
    Eğitim uyumu önemli
    Evlilik yorgunluğunu önleyen en önemli faktörün eğitim uyumu olduğunu belirten Dr. Yavuz, böyle çiftlerin birbirini anlayabildiğini, birçok konuyu birlikte tartışıp paylaşabildiğini ve en önemlisi konuşabildiğini vurguladı. Dr. Yavuz, konuşan bir çiftin de çok önemli sorunlar olmadıkça evlilik yorgunluğuna yakalanma riskinin az olduğunu düşünüyor. Eşlerden her ikisinin de çalışıyor olması, evliliğiyorgunluğa götüren nedenlerden biri.

    Çalışan kadına, ev işlerinde erkeğin yardımcı olmamasının yozlaşmayı artırdığını belirten Dr. Yavuz, çalışan kadınların profesyonel alanda ve evinde iki farklı role sahip olmasının yorucu olduğunu hatırlattı. Çalışan kadın evine vakit ayırdığı zaman kariyeri tehlikeye giriyor, kariyerine yöneldiğinde evini ihmal ediyor. İşine daha çok vakit ayırdığında, eşler bunu anlayışla karşılamayabiliyor. Tüm bu nedenler doğrultusunda çalışan kadınlarda çalışmayanlara göre 6 kat daha fazla boşanma vakası görülüyor.
    Neler yapılmalı?
    Elinizdekilerin değerini bilin: Sağlığınızın, ailenizin, çocuklarınızın, dostlarınızın değerini bilin. Eşinizle ortak arkadaşlıklar kurun.
    Mutluluğunuz için araya hedefler koymayın
    Kendinize ev, araba alınca, çocuk olunca ya da başka bir olay gerçekleşince mutlu olacağız gibi hedefler koymayın. Mutluluk hedef değil, uzun bir yolculuktur.
    Her eleştiriye kulak vermeyin
    Çevrenizdeki insanların eleştirilerine ve önerilerine göre yaşarsanız, kendiniz için yaşayamazsınız.
    Hatalara duyarlı olmayın: Hatalar, tekrarlanmadıkça görmezden gelinmelidir. Gördüğünüz şeyi söylemezseniz hafızanızdan uçup gider, söylerseniz hafızanızda yer eder. Her olumsuzluğu söze dökmeyin.
    Evliliğinize zaman ayırın
    Çiftler, akşam yemeklerini birlikte yemeye gayret göstermeli, pazar sabahları hep beraber uzun kahvaltı keyifleri yapmalıdır. Ayda birkaç kez konsere, sinemaya, tiyatroya bu da olmazsa pikniğe gidilmeli, seyahatlerden eşlere hediyelerle dönülmelidir.
    Başkalarına yardım edin
    Yardıma muhtaç insanlara birlikte destek olmaya çalışmak, birliktelik duygusunu pekiştirir. Bu da beraberliğe takım ruhu kazandırarak ilişkinin doğru çizgide ilerlemesini sağlar.

    Şiddetli Geçimsizlik Boşanma Dilekçesi Örneği için Tıklayın!

  • Kışın evleneceklere öneriler

    Kışın evleneceklere öneriler

    Alışmışız düğünlerin ilkbahar ve yaz aylarında yapılmasına. O düğünlerde gördüğümüz canlı renkler ve deniz teması gibi birçok süslemeyi de içimiz giderek inceliyoruz. Ancak eğer sizin planınız bir kış gelini olmaksa biraz daha farklı süslemeler kullanabilirsiniz…

    Kış düğünü planlayanlar için bazı ufak ipuçlarını şöyle sıralayabiliriz:

    Tekstil ürünü süslemelerde beyaz veya mavi tonlarını kullanabilirsiniz.
    Beyaz çiçekler veya kırmızı güller çiçek tercihleriniz arasında olabilir.
    Süsleme detaylarında ise gümüş rengini kullanmanızı tavsiye ediyoruz. Özellikle simli süslemeler daha şık duracaktır.
    Kış mevsimini temsil eden kar tanesi motifini davetiyeden süslemeye kadar her detayda kullanabilirsiniz.
    Ayakkabı, saç aksesuarı ve salon süslemesi gibi her detayda kristal taşları tercih edebilirsiniz.
    Alışılmışın dışına çıkmak için kozalak ve nar da süsleme malzemeleriniz arasında olabilir.

    Kış Düğünü Tavsiyeleri için tıklayın !

  • Kadınların ve erkeklerin ikinci evliliklere bakış açısı farklılık gösteriyor mu?

    Kadınların ve erkeklerin ikinci evliliklere bakış açısı farklılık gösteriyor mu?

    Kötü bir evliliğin içinde bir ömür geçirmektense iyi bir boşanma yaşamayı tercih ettiniz. Peki ikinci yolculukta sizi nelerin beklediğini biliyor musunuz?

    Araştırmalar, ülkemizde boşanan kişilerin yüzde 85’inin yeniden evlendiğini, bunların yüzde 17’sinin ise ikinci evliliğini yine aynı kişi ile yaptığını gösteriyor. Bazı çalışma sonuçları ikinci evliliklerin daha çok boşanma ile sonuçlandığını söylerken, bazıları ise tersini gösteriyor. Bu da ikinci evliliğin neden yapıldığı, evliliğin nasıl sürdüğü ve neden bittiğini etkileyen birçok değişken olduğunu gösteriyor. İlk evliliğin yapıldığı yaş, yapılış şekli, bitme nedeni ve bitiş şekli ile çocuk olup olmadığı gibi faktörler ilk sıralarda yer alıyor. Boşanma oranlarının hızla arttığı günümüzde ikinci evliliklerini yapmayı düşünenlere daha mutlu bir evliliğin kapısını açacak önerileri sıralayalım istedik ve Psikiyatrist Prof. Dr. Bengi Semerci’nin kapısını çaldık. Eğer ikinci evliliğinizi yapmayı düşünüyor ve hatta şu an ikinci evliliğinizi yaşıyorsanız bu röportaj sizin yolunuzu aydınlatacak.

    Kadınların ve erkeklerin ikinci evliliklere bakış açısı farklılık gösteriyor mu?

    İkinci evlilikleri “eş kaybından sonra” ve “boşanmadan sonra” diye ayırmak gerekiyor. İkinci evlilik denildiğinde çoğunluğun aklına boşanma sonrası evlilik geliyor çünkü ölüm sonrası evlilik, özellikle genç yaşta yaşanan kayıp sonrası evlilik daha olağan, adeta “olması gereken” bir şey gibi algılanıyor. Tabii ki tüm bunlar yaşanılan çevreye, sosyo-kültürel özelliklere göre değişebiliyor. Şu anda genel değerlendirmelerden ve araştırma bulgularından bahsediyoruz. Çalışmalar erkeklerin boşanma sonrasında kadınlardan daha fazla ve çabuk evlendiklerini gösteriyor. Erkekler genellikle ya boşanır boşanmaz ya da üç-beş yıl içinde evleniyor. Yine erkekler için çocuğunun olup olmaması ikinci evlilik kararını daha az etkiliyor. Boşanma sonrası genel olarak çocukların anne ile kalması buna bir neden olabiliyor. Yine toplumun bir kadına çocuğun yeteceği ve anne olan kadının bir daha evlenmeye gereksinim duymayacağı inancı ve baskısı bir neden olarak sayılabiliyor. Eşi gittiği ve boşanma davası açtığı, kendisini ve çocuğunu görmek istemediği için henüz bir yaşına yeni girmiş bebeğini, tek başına büyütmesi gereken genç anneye çevresindekiler hem öğüt hem de teselli veriyormuş: “Giderse gitsin. Çocuğun var, yaşamını ona ada. Kimseye ihtiyacın yok. Senin hayatın artık çocuğun, başka her şeyden vazgeç”. Genç anne aklı başında biri olduğu için, burada bir terslik olduğunu düşünerek “Doğru mu?” diyerek bize danıştı. Hiç doğru olur mu? Tabii ki bir anne, çocuğunun sağlıklı olması, zarar görmemesi için elinden geleni yapmalı. Ama henüz 30’una gelmemiş bir insana kendi hayatından vazgeçip, çocuğu için yaşamasını söylemek, sadece onun değil, bebeğin geleceğine de ipotek koymak anlamına geliyor.

    İkinci evlilikte iki eşin de ikinci kez evlenmesi ile sadece birinin ikinci kez evleniyor olması evliliğin dinamiklerini değiştiriyor mu?

    Evliliğin dinamiğini çok şey değiştirebilir. Ama iki eşin de daha önce evlilik yapmış olması, her ikisinin de, özellikle birinci evlilik süreçleri bittikten sonra iyi değerlendirme yapmışlarsa evliliğe yükledikleri anlamları daha normalleştirmiş olmaları, olabilecekleri bilmeleri gibi nedenlerle farklı gelişebiliyor. Eşlerden birinin ilk evliliği olması kendisini diğer eşle kıyaslamasına, evlilikten beklentilerinin çok fazla olmasına ve bunların sonucunda sıkıntılara yol açabiliyor. Kadınlar kendilerinin ilk evliliği, erkeğin ikinci evliliği olduğunda bu kıyaslamayı daha çok yapıyor; eşlerinin de bu kıyaslamayı yaptığını daha çok düşünüyorlar. Bazı eşler de gerçekten bunu yapıyor. En küçük bir anlaşmazlıkta “Ben ilk eşimden bunun için ayrılmıştım” ya da “Ben senin eski eşin değilim, bana bunu yapamazsın” söylemleri, tartışmaları büyütebiliyor. İki taraf da ikinci evliliğini yaptığı zaman bu tartışmalar daha az oluyor.

    Eşlerden birinin çocuk sahibi olması da zorlayıcı olabiliyor değil mi?

    Evet, olabiliyor. İlk evliliğini yapan kişi çocuk sahibi olmak isterken, çocuğu olan taraf istemeyebiliyor. Ya da çocuk onlarla yaşıyorsa ilk kez evlendiğinde aynı anda hem eş hem de anne ya da baba olmak zorunda kalmak zor gelebiliyor. Kadınların sık yaptıkları bir şey var ve bu nedenle bize çok başvuruyorlar. Örneğin erkek ikinci evliliğini yapmış, kadının ilk evliliği. Adamın ilk evliliğinden çocukları var. Evlenmeden önce bir daha çocuk sahibi olmak istemediğini söylüyor. Kadın ise çocuk istemesine rağmen erkeğe onu çok sevdiğini ve çocuktan vazgeçebileceğini belirtiyor. Oysa kadın bunu söylerken, aslında evlendikten sonra ilişkileri iyi gidince, eşi de onu sevdiğinden çocuk isteyeceği düşüncesini taşıyor. Eşi evlendikten sonra da aynı kararlılığını sürdürünce “Sen beni sevmiyorsun. Benden çocuk sahibi olmak istemiyorsun” tartışmaları evliliği bitirme noktasına getiriyor. Kim haklı? Herkes haklı denilebilir. Ama kadın da ikinci evliliğini yapıyor olsa, evliliğin kocasının düşünceleri de dahil hiçbir şeyi değiştirmediğini deneyimleri ile bilebilirdi.

    İkinci evlilikler çocukları nasıl etkiliyor? Annenin evlenmesi ile babanın evlenmesi arasında bir fark oluyor mu?

    Çocuklar kaç yaşında olurlarsa olsun, ebeveynlerinin yeniden bir arada olacağı umudunu taşıyor. Bu nedenle bir başkası ile evlenme haberi onları hayal kırıklığına uğratıyor. Hele henüz boşanmanın etkisini atlatamamışken, ebeveynlerden birinin yeniden evleneceği haberi travmatik olabiliyor. Evlenme, ailenin boşanması ile ilişkili olan biriyle değilse, daha kolay kabulleniliyor. Birlikte yaşadığı ebeveynin evlenecek olması, eve gelecek yeni kurallardan endişelenme, ebeveyni paylaşma kaygısı getiriyor. Arada gördüğü ebeveynin evlenmesi ise, onu tamamen kaybedeceği endişesi yaratabiliyor. Yeni eşin çocukları olması durumu daha da zorlaştırıyor.

    Kız ve erkek çocuk açısından farklılıklar gözlemliyor musunuz?

    Kız çocuğunun, babasının yeniden evlenmesine tepkisi, anneye göre fazla oluyor. Erkek çocuğun annenin evlenmesine tepkisi ise değişebiliyor. Bazen daha kolay ilişki kurmakla beraber, bazen kıskanma ve toplumsal yüklemeler nedeniyle aşırı tepki oluşabiliyor. Ama en önemli şey birlikte yaşanan ebeveynin evlenmesi… Bunun kabullenilmesi daha zor oluyor. Bir ebeveyn evlenirken ayrılan eşin çocuklara bunu nasıl yansıttığı da önem kazanıyor. Anneler; özellikle de kendi istekleri ile boşanmamış olanlar, baba evleneceği zaman “Sizi sevse evlenmezdi, artık sizi sevmeyecek” gibi sözler söyleyerek eski eşin evlenmesini engellemeyi çocuklar üzerinden yapmaya çalışabiliyor. Ya da “Çocuklarım o kadınla birlikte olmayacak” diyebiliyorlar. Kendi duygularını çocuklara yansıtıp, onların üzerinden intikam alma çabası, babanın çocuklarla ilişkisini bozduğu gibi, çocukların ruh sağlıklarını da olumsuz etkiliyor. Aynı şekilde boşansa bile eski eşinin bir şekilde ona ait olduğunu düşünen bazı babalar, eski eşinin evlenmesine karşı çıkmayı çocuklar üzerinden yapabiliyor. Onları anneye ve evleneceği kişiye karşı doldurabiliyor, anne evlenirse çocukları alacağı şeklinde tehditlerde bulunabiliyor. Eski eşlerin bu müdahaleleri olayları içinden çıkılmaz hale getirebiliyor.

    Çocuk istemiyor diye evlenmekten vazgeçmek fikrini nasıl yorumluyorsunuz?

    Bu çok iyi düşünülmesi gereken bir durum… Bazı soruları çocuklara sormak ve onların yanıtları nedeni ile sorumluluğu onlara yüklemek haksızlık. Hemen hemen hiçbir çocuk anne ve babasının ayrılmasını istemez. Çocuk istemiyor diye mutsuz olduğunuz, eziyet çektiğiniz bir evliliği sürdürmek, bu sorumluluğu çocuğa yüklemek ne kadar yanlışsa ikinci evlilik için de o oranda yanlıştır. Çünkü her çocuk ebeveynlerinin yeniden evleneceği hayalini taşıyor ve ikinci evliliği buna engel, umutlarını bitirecek felaket gibi görebiliyor. Özellikle gelişim dönemi nedeni ile bu kadar önemli kararları alamayacak çocuklara bu yükü bırakmak haksızlık oluyor. Zaten anne-babalar ikinci evliliklerini yaparken çocuklarının gelişimini, ruhsal durumunu, geleceğini düşünerek karar veriyor, vermeleri gerekiyor. Vazgeçiyorlarsa, “çocuk istemedi” savunmasının altında kendilerinin hazır ya da emin olup olmadıklarına bakmak gerekiyor. Çocuğu istemiyor diye evlenmeyip, tüm yaşamını onu büyütmeye adayan bir annenin, başka bir şehre taşınmak isteyen çocuğuna “Ben, sen üvey baba görme diye, istemiyorsun diye evlenmedim, genç yaşımda seni büyüttüm” dediğinde aldığı cevap sonrası girdiği depresyonu gördüm. Çocuk ona “Ben çocuktum, sen çocuk sözü ile mi davranıyorsun?” demişti. Bir başka anne ise istemediği biri ile evlenmek isteyen oğluna “Ben senin için evlenmedim” dediğinde aldığı cevaba çok üzülmüştü. Çocuğu “Bana mı sordun, evlenseydin de şimdi beni rahat bıraksaydın” demişti. Ama annesi o istemediği için evlenmeyen, bu nedenle de kendini sorumlu hissedip birçok hayalinden, isteğinden, geleceğinden vazgeçen çocuklar da gördüm.

    İkinci evlilikleri birinciden daha zor hale getiren faktörler neler?

    Boşanma sonrası kendine zaman tanımadan tekrar yapılan evlilik, değerlendirme yapmamış olmak, evlilik ve eşe ilişkin beklentileri gerçekçi olarak değerlendirmemiş olmak, eşlerden birinin diğerinin ya da kendisinin ilk evliliğinin izlerini ikinciye taşıyor olması, iyi organize edilmemiş, konuşulmamış ve hazır olmayan çocuklar ile maddi sıkıntılar zorlaştırıcı faktörler oluyor.

    İkinci evliliklerin gerçekleşmesinde ve başarısında ailelerin ve çevrenin rolü ne olmalı?

    Bana göre ikinci evliliklerin gerçekleşmesinde ailelerin hiç rolü olmamalı ama genellikle kararın alınmasında etkili olmak istiyorlar. Ne özellikle kadınlara yapılan “Çocuğun var, başka adam olmaz” baskısı, ne de “Tek başına yaşayamazsın, evlen” baskısı doğru… İkincisi erkeklere “Eve bakacak biri lazım, daha gençsin, kadınsız olmaz” gibi sözlerle, kadınlara ise “Kadın tek başına olmaz, erkek koruması, maddiyatı gerekiyor” şeklinde baskılar daha çok yapılıyor. Oysa olgunlaşmak ikinci evliliğin iyi gitmesi için önemli. Olgunlaşmanın bir belirtisi de ailenizi dinlemek ama kendi kararlarınızı alabilmek. Aileye düşen ise bu kararı desteklemek ve çocuklarının yanında olmak.

    Formsanté Dergisi

  • Eşiniz aldatıyorsa…

    Eşiniz aldatıyorsa…

    Doç. Dr. Ersoy “Eğer eşiniz tedavi edilmemiş bir dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu vakası ise sizi aldatma olasılığı çok daha yüksek” diyor.

    Erişkinlerde görülen Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB), trafik kazası yapma, hız yüzünden ceza yeme, üniversiteyi bitirememe veya kariyer hayatında güçlükler yaşama, sık iş değiştirme ya da işten atılma, evlilik hayatında sorunlar ve sık boşanma gibi sosyal ve özel yaşamda sorunlara yol açıyor.

    Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mehmet Akif Ersoy, DEHB’nin, genellikle nörolojik tabanlı bir gelişim bozukluğu olarak kabul edildiğini söyledi.

    Bu bozuklukluğun, tipik olarak kendini çocukluk çağında dikkatsizlik, aşırı hareketlilik (hiperaktivite), unutkanlık, tepkilerin kontrolsüzlüğü ya da ani ve dürtüsel tepkiler ve kolayca başka şeylere sapma olarak gösterdiğini ifade eden Ersoy, DEHB’nin yalnızca çocuklarda görülen bir sorun olmadığın vurguladı. Ersoy, çocukluk çağında bu tanıyı alanların yarısından fazlasının, erişkin dönemlerinde de aynı sorunu yaşadığına dikkati çekti.

    Erişkinlerde görülen DEHB’nin sosyal yaşamda bazı sorunlara yol açtığını ifade eden Ersoy, “Bunlar arasında, daha fazla trafik kazası yapma, genellikle hız yüzünden ceza yeme, üniversiteyi bitirememe veya kariyer hayatında güçlükler yaşama, sık iş değiştirme ya da işten atılma, evlilik hayatında sorunlar ve sık boşanma gelmektedir” dedi.

    “Akıllarından geçeni düşünmeden eyleme koyuyorlar”

    Ersoy, bu kişilerin evlilik hayatlarının sıkıntılı olduğuna dikkati çekerek, şu bilgileri verdi:

    “Eğer eşiniz tedavi edilmemiş bir dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu vakası ise sizi aldatma olasılığı çok daha yüksek. Bu vakalar dürtüsellikleri nedeniyle, başkalarının sadece akıllarından geçirdiklerini düşünmeden eyleme koyabiliyorlar.

    Evlilikleri dürtüsel davranışları, çabuk sinirlenmeleri, eşlerinin sözünü dinlemeden cevap vererek basit bir konuyu bile çabucak tartışmaya dönüştürme potansiyelleri, dikkatlerinin dağınık olması nedeniyle evle ilgili sorumluluklarını yerine getirmekte güçlük çekmeleri, dürtüsel alışverişleri nedeniyle aile bütçesini tehlikeye sokmaları gibi birçok doğrudan dikkat eksikliği hiperaktiviteyle ilgili sorunlar yaşamaları nedeniyle evlilik hayatlarında ve ilişkilerinde sorunlar yaşayabiliyorlar.”

    Eşini anlamaya çalışan ABD’li gazeteci, kitap yazdı

    Ersoy, erişkinlerde DEHB’nin hem vatandaşlar hem de ruh sağlığı alanında çalışan uzmanlar tarafından yeterince farkına varılmadığını öne sürdü.

    Gina Pera isimli kişinin, ABD’nin Kaliforniya eyaletinde yaşayan ödüllü bir gazeteci olduğunu anlatan Ersoy, bu kişinin evlenmeyi düşündüğü ve şu anda evli olduğu erkeği anlamaya çalışırken, bu bozuklukla özel olarak ilgilenmeye başladığını anlattı. Ersoy, gazetecinin, DEHB konusunda ABD’de isim yapmış uzmanlarla röportajlar yaptığını ve kendi kendine yardım gruplarında moderatörlük yaparak edindiği birikimi “Sen mi, Ben mi, Erişkin DEHB mi? Sevdiğiniz Birinde Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu Olduğunda Lunapark Trenini Durdurmak” isimli kitabında okuyucularla paylaştığını belirtti.

    Söz konusu kitabı Türkçe’ye çevirerek editörlüğünü yapan Ersoy, gazeteci yazar Gina Pera’nın 30 Ekim-3 Kasım tarihleri arasında Antalya’da yapılacak çok sayıda yerli ve yabancı bilim insanını biraraya getirecek “Uluslararası Psikofarmakoloji Kongresi”nin konuklarından biri olacağını dile getirdi.

    Ersoy, gazetecinin, kongrede yapacağı konferansta, bilim insanlarının ve uzmanların dikkatini konuya çekeceğini belirterek, DEHB’nin erken tanı konmaması halinde bir erişkinin evliliğini nasıl etkilediğinin anlatılacağını bildirdi.

  • İşte evlenmeden önce yapmanız gerekenler…

    İşte evlenmeden önce yapmanız gerekenler…

    Hepimiz hayatımızın nasıl olacağını hayal ederek büyüdük. Evlenecek miyiz? Çocuklarımız olacak mı? 30 yaşında nerede olacağım? gibi sorular her zaman aklımızı kurcaladı.

    En çok yapmak istediklerimizi erteleyip, onları hiç gerçekleştirememekten ve pişman olmaktan korkuyoruz. Hepimizin amacı hayalimizdeki erkeğe kavuşup mutlu bir hayat yaşamak.

    Bazen ilişkimize kendimizi kaptırıp, çevremizi ailemizi ve en önemlisi kendimizi ihmal edebiliyoruz. Daha sağlıklı kararlar vermek ve mutlu bir hayata emin adımlarla yürümek için, işte evlenmeden önce yapmanız gerekenler…

    Ailenizle tatile çıkın. Anneniz, kuzeniniz, kız kardeşiniz. Kim olduğunun bir önemi yok. Kendinize yakın hissettiğiniz birileriyle düğün öncesi ufak bir tatile çıkmanız sizi etrafınıza ördüğünüz kozadan çıkaracak ve herşeye daha sağlıklı yaklaşmanızı sağlayacaktır.

    Sevgilinizle büyük bir kavga edin ve barışın. Sorunların üstesinden gelebimeniz ilişkinizin gücünü gösterir. Hayatınız boyunca birçok tartışma ve sorunla karşılaşacaksınız. Bir çift olarak bunların üstesinden nasıl geleceğinizi bilmek önemli.

    Birini terk edin! Bu hoş bir tecrübe olmayabilir ama hayatınızda iyi gitmeyen birşeyler olduğunda olaylara müdahale etmeyi bilmelisiniz. Evliliğinizle ve eşinizle ilgili sizi rahatsız eden bir konuya “dur” demeyi de bilmelisiniz.

    En büyük korkularınızdan biriyle yüzleşin. Hayatınız boyunca hiç yalnız kalmamak için evleniyor olsanız da tek başınıza kalacağınız durumlar da olacaktır. Bu durumların üstesinden gelmek için yapmaktan çekindiğiniz birşeyi tek başınıza yapın!

    Yaz aşkı yaşayın! Yaz aşkı hatıraların en güzelidir. Sorumluluktan ve hayatın gerçeklerinden uzak tatil günlerinde kısa, eğlenceli bir aşk yaşayın. Pişman olmayacaksınız!

    Sevgilinizle tatile çıkın. Hiç ayrılmamak üzere hayatlarınızı birleştiriyorsunuz ama hiç bütün bir haftasonunu birlikte geçirdiniz mi? Birlikte yaşaması zor biriyle mi evleneceksiniz? Bunları öğrenmek ve birbirinizi daha iyi tanımak için tatile çıkın.

    Bütçe planlaması yapın. Bekarlık borçlarınızı müstakbel kocanızın üzerine yıkmayın. Zaten düğün masraflarınızı ödemekle meşgul olacaksınız. Bu nedenle kendi borçlarınızı kendiniz kapatın.

    Yemek yapmayı öğrenin! Sadece evlendikten sonra birinin özel aşçısı olacağınız için değil, eve gelen misafirlerinize kendi yaptığınız kurabiyeleri ikram edebilin diye, kolay birkaç tarif öğrenin. İleride kocaman bir aileyi aç bırakmak istemezsiniz değil mi?

    Kendiniz için para harcayın! Henüz sadece kendi sorumluluğunuzu taşıyorken ve maddi olarak kimsenin sorumluluğu üstünüzde değilken pahallı bir çift ayakkabı almanızın kime zararı olur ki?

     

  • En Sık Rastlanan Evlilik Sorunları

    En Sık Rastlanan Evlilik Sorunları

    Para sorunları, kayınvalide-gelin çatışmaları hatta kimi zaman çocuklarınız bile aranızda kavgaya neden olabilirler.

    Evli bir çift arasındaki gerginliğin asıl nedeni çok daha farklı olabilir. Klasik nedenleri ortaya atmadan önce, siz farkında olmadan evliliğinizi tehdit eden şeyleri öğrenin. İşte en sık yaşanan evlilik sorunlarının gizli nedenleri:

    Az uyku

    İhtiyacınız olan uykuyu almazsanız sinirli ve gergin olursunuz. Bu da ilişkinize sinir ve kavga olarak yansır.

    Boşanan arkadaşlar

    Araştırmalar, boşanmanın bulaşıcı olduğunu göstermekte. Mesela, arkadaşınızın kocası onu aldattığında siz de ister istemez kendi kocanızın sadakatini sorgulamaya başlarsınız ve bu durum, ortada bir şey yoksa dahi, evliliğinizi kötü yönde etkiler.

    Çok fazla özür dilemek

    Bir kavganın ardından eşinizin duymak istediği şey ”özür dilerim” olmayabilir. Özür dilemenin yerine, uzlaşmaya varmayı deneyin. Böylelikle iki taraf ta kendisi için sorun oluşturan şeyleri göz ardı etmek zorunda kalmaz ve problem gerçekten çözümlenir.

    Televizyon aşkları

    Televizyon ve filmlerde gördüğünüz hayali çiftlerden vazgeçemiyor musunuz? Araştırmalar, televizyon romansına ciddi ölçüde kapılan ve inanan insanların eşleriyle olan ilişkilerine kendilerini daha az adadıklarını göstermekte. Dizi ve filmlere kendini kaptıran kişiler, gerçek, inişli çıkışlı ilişkiler yerine çiçekler almayı ve heyecanlar yaşamayı bekliyorlar ve ne yazık ki gerçek hayatta ilişkiler o şekilde yürümüyor. Bu da çiftlerin mutsuz olmalarına sebep oluyor.

    Dijital iletişim

    Birbirinize SMS, e-posta ya da Facebook’tan mesajlar göndermek yüz yüze iletişim içinde olmaktan çok daha kolay ve hızlı gelebilir ama Oxford Üniversitesi’nde yapılan bir araştırma, dijital yollardan birbirleriyle iletişime geçmeyi tercih eden çiftlerin ilişkilerinde daha doyumsuz olduklarını gösteriyor.

    Rüyalarınız

    Rüyanızda kocanızın size kötü davrandığını ya da sizi aldattığını görmeniz gerçek hayatta da kavga etmenize neden olabilir. Bu, araştırmalarca da kanıtlanmış bir gerçektir. Rüyanızda sinirlendiğiniz bir konu için eşinizle kavga etmek yerine, neden canınız sıkıldığı hakkında onunla konuşun.

    Başbaşa randevuya çıkmak

    Normalde romantik ve rahatlatıcı olması gereken bu aktivite iki tarafın farklı istekleri nedeniyle bir kabusa dönebilir. Kadınlar, planlı aktiviteleri tercih ederken, erkekler, daha spontan aktivitelerden hoşlanırlar. Bu nedenle, iki taraftan birinin mutsuz olmaması için, randevunuzda ne yapmak istediğinizi karşılıklı konuşmak ve ortak bir karara bağlamak evliliğiniz için daha doğru olacaktır.

    Hiç kavga etmemek

    Kavga etmiyor olmanız birbirinize sinirlenmediğiniz anlamına gelmez. Kavga etmek, tartışmak sağlığınız için iyidir ve birbirinize karşı dürüst olmanızı sağlar. Kavgadan kaçınmak ise stres hormonlarınızı arttırır. Kavgadan kaçınmak yerine sakin bir şekilde sizi sıkan durumları konuşmayı deneyin.

    Evlilikte her zaman iniş çıkışlar olabilir. Önemli olan karşılıklı olarak birbirinizi anlamaya çalışmak, orta yol bulmak ve bu güzel günlerin keyfini çıkarmaktır.

  • 2014′de Gelin Makyajı Nasıl Olmalı?

    2014′de Gelin Makyajı Nasıl Olmalı?

    Düğün mevsimi geldi ve her genç kızın rüyasıdır gelin olmak.Hayatının bu en önemli gününde bütün kadınlar çok güzel olmak ister. Her detay bu nedenle çok önemlidir. Düğün organizasyonundan çiçeklere, salondan müziğe kadar.

    Ama en önemlisi herhalde gelinlik, saç ve makyajdır kadınlar için. Gelini gelin yapan en önemli son dokunuşlardır çünkü bunlar… Tüm gelin adaylarına bu nedenle güvendikleri ve işinin uzmanı kuaför salonlarını tercih etmelerini öneriyoruz bu önemli günleri için.

    2014 Gelinlik Modelleri için tıklayın !

    Gelin adaylarının porselen görünümlü bir makyaj tercih ettiğini belirterek, “Makyajda renkten korkuyor gelin adayları. Ancak biz bu sene renkli çalışmalar da yaptık. Bu uygulamaları müşterilerimize de alternatif olarak sunuyoruz ve oldukça tercih ediliyor. Baharla birlikte gelin makyajında trend canlı renklere doğru kayıyor” diyor.

    Gelinlerin istekleri…
    Gelin adayları bu önemli günlerinde riske girmek istemiyor. Işıltılı, aydınlık, porselen gibi bir ten istiyorlar. Göz makyajında kahverengi ve mürdüm en çok tercih edilen renkler. Gelin makyajında ya gözler ya da dudaklar öne çıkarılıyor. Gözler genellikle tercih ediliyor ve öne çıkarmak için de kirpiklere özel önem veriliyor. Gerekirse takma kirpik kullanılıyor. Gözler öne çıkarılırsa dudaklar için doğal tonlar tercih ediliyor. Gelin makyajında en önemli unsurlardan biri de dayanıklı olması… Bunu da makyajda kullanılan malzemelerin kalitesi belirliyor. Kaliteli malzemelerle yapılan makyaj akma veya uçma yapmıyor. Ayrıca sabitleyici spreyler de makyajın kalıcı olması için tercih edilen ürünler arasında yer alıyor.

    Gelin makyajında düğünün yapılacağı mekanın açık veya kapalı olmasından, gelinliğin model ve rengine kadar birçok faktör göz önünde tutuluyor. Tabii en önemlisi günün yıldızı gelinlerin tercihleri…

    Evlilik Hazırlığı için tıklayın !

  • Kışın evleneceklere tüyolar

    Kışın evleneceklere tüyolar

    Alışmışız düğünlerin ilkbahar ve yaz aylarında yapılmasına. O düğünlerde gördüğümüz canlı renkler ve deniz teması gibi birçok süslemeyi de içimiz giderek inceliyoruz. Ancak eğer sizin planınız bir kış gelini olmaksa biraz daha farklı süslemeler kullanabilirsiniz.

    Kış düğünü planlayanlar için bazı ufak ipuçlarını şöyle sıralayabiliriz: 

    • Tekstil ürünü süslemelerde beyaz veya mavi tonlarını kullanabilirsiniz.
    • Beyaz çiçekler veya kırmızı güller çiçek tercihleriniz arasında olabilir.
    • Süsleme detaylarında ise gümüş rengini kullanmanızı tavsiye ediyoruz. Özellikle simli süslemeler daha şık duracaktır.
    • Kış mevsimini temsil eden kar tanesi motifini davetiyeden süslemeye kadar her detayda kullanabilirsiniz.
    • Ayakkabı, saç aksesuarı ve salon süslemesi gibi her detayda kristal taşları tercih edebilirsiniz.
    • Alışılmışın dışına çıkmak için kozalak ve nar da süsleme malzemeleriniz arasında olabilir.
  • Duvak seçerken nelere dikkat etmeli?

    Duvak seçerken nelere dikkat etmeli?

    Kadınların gelinliklerinden sonra karar vermekte en çok zorlandıkları bir diğer konu duvak seçimi. Duvak seçerken nelere dikkat etmeli?

    Duvak düğünlerin olmazsa olmazlarından. Pek çok da duvak modeli var. Uzun duvak, dirsek hizasında duvak, kısa duvak, kafes duvak, katlı duvak… En uygun duvağı nasıl seçmeniz gerektiğini biliyor musunuz? İşte en gizemli düğün aksesuarınızı doğru seçmenizi sağlayacak altın ipuçları…

    Duvaklar gelinliğin en önemli parçası… Bir gelinliğin tarzını belirleyen modeliyse, o tarzı tamamlayarak hazır hale getiren duvaktır. Bu sebepten duvak seçimi gelinlik seçimi kadar önemli. İşte duvak seçerken dikkat edilmesi gereken birkaç madde…

    Duvağınızı seçerken gelinliğinizin tarzıyla uyumlu olmasına dikkat edin, mümkünse gelinlik ve duvağınızı takım olarak tercih edin.

    Detaylara dikkat edin!
    Dantel gibi detaylara dikkat edin dümdüz saten bir gelinliği hareketlensin diye dantelli bir duvakla kullanmayın. Gelinliğinizle bütünlük yaratmaya çalışın.

    Takma şekline dikkat edin!
    Saçınız topuz ise duvağınızı topuzun altından takarak daha şık görünün. Saçlarınızı salık bırakıyorsanız duvağınızı tepeden takarak sıradan bir saç imajından kurtulun. Eğer taç kullanıyorsanız duvağınızı mümkün olduğunca sade bir model seçerek alttan takın.

    Mekâna dikkat edin!
    Düğününüzün gerçekleşeceği mekâna göre bir duvak seçin. Özellikle havuzlu ya da dans alanının dar olduğu bir yer ise yerlerde sürünen upuzun duvaklardan tercih etmeyin.

    Yedek duvak yaptırın!
    Duvağınız uzunsa, kısa bir yedek duvak yaptırın ve gecenin ilerleyen saatlerinde daha rahat hareket etmek için duvağınızı kısa olanla değiştirin.

    Renk uyumuna dikkat edin!
    Gelinliğinizin tonu beyaz ya da kırık beyaz olabilir, duvağınızı da aynı tonda seçmeye özen gösterin. Beyaz renklerin hepsi aynı gibi görünse de ara tonları arasında ciddi fark olur.

    Boyuna dikkat edin!
    Duvağınızın boyunu gelinliğinizin modeline göre belirleyin. Kısa ya da deniz kızı modelleri için kısa, uzun ve kabarık modeller için de uzun duvak tercih edin.

    Duvak 2014 Modelleri
    Duvak 2014 Modelleri
    Duvak 2014 Modelleri
    Duvak 2014 Modelleri
    Duvak 2014 Modelleri
    Duvak 2014 Modelleri
    Duvak 2014 Modelleri
    Duvak 2014 Modelleri
    Duvak 2014 Modelleri
    Duvak 2014 Modelleri
    Duvak 2014 Modelleri
    Duvak 2014 Modelleri
    Duvak Modelleri 2014
    Duvak Modelleri 2014
    Duvak Modelleri 2014
    Duvak Modelleri 2014
    Duvak Modelleri 2014
    Duvak Modelleri 2014
    2014 Duvak Modelleri
    2014 Duvak Modelleri
    2014 Duvak Modelleri
    2014 Duvak Modelleri
    2014 Duvak Modelleri
    2014 Duvak Modelleri
    2014 Duvak Modelleri
    2014 Duvak Modelleri
    2014 Duvak Modelleri
    2014 Duvak Modelleri
    2014 Duvak Modelleri
    2014 Duvak Modelleri
    2014 Duvak Modelleri
    2014 Duvak Modelleri

  • Boşanma sonrası cinsel hayat

    Boşanma sonrası cinsel hayat

    Evli bir çifti boşanma noktasına kadar götürebilen cinsel sorunlar boşanmadan sonra birden ortadan kalkmıyor, çoğu zaman daha da artarak devam ediyor ve daha önceden olmayan başka sorunlar da bu süreçte ortaya çıkabiliyor.

    Sorunlu evliliklerde yaşanan iletişim sorunları, yoğun öfke ve kavgalar zamanla cinsel hayatı olumsuz etkiliyor, zamanla eşler birbirlerinden ve cinsellikten uzaklaşmaya başlıyorlar. Sorunlu evliliklerden sonra yaşanan boşanmaların faturası bazen cinselliğe kesiliyor. Bunun yarattığı olumsuz duygular beraberinde cinsellikten daha da soğumaya, kaçınma davranışları geliştirmeye, sosyal ilişkilerden uzaklaşmaya ve içine kapanma gibi davranışlara yol açıyor. Yani boşanmak cinsel sorunları çözmüyor.
    Boşanmadan sonra erkeklerde en sık rastlanan cinsel işlev bozuklukları; sertleşme sorunları, erken boşalma ve cinsel isteksizliktir. Boşanma sonrası geçmişe dönük olarak hissedilen yoğun suçluluk, öfke ve başarısızlık duyguları erkeklerde iktidarsızlığa neden olur. Hatta evliliğe ve kadınlara karşı beslenen olumsuz duygular zamanla cinsel isteksizliğe ve erken boşalmaya yol açabilir.

    SIRA DIŞI DAVRANABİLİR

    Boşanma sonrası erkeklerin farklı ve sıra dışı davranışları olabilir. Hayal kırıklıklarıyla dolu bir süreç olan boşanma çok kolay atlatılamaz. Çünkü kişiler yeni bir hayat kurmak ve bu hayata alışmak zorunda kalırlar, alışkanlıkları, arkadaşları ve sosyal çevreleri değişir, maddi sıkıntılar çekerler ve para harcama alışkanlıkları değişir. Birçok erkek kendini gezmeye ve alışverişe verebilir ve bu durumdan bir başka kadınla tanışana kadar kurtulamaz. Hatta kimi boşanmış erkekler boşandıktan sonra adeta bir ergen gibi davranarak, hemen bir partner bulup olabildiğince yoğun bir cinsellik yaşamaya çalışabilir ve sosyal statüsüne uygun olmayan davranışlar içine girebilir. Bazıları içine kapanabiliyor ve her türlü sosyal ilişkiden kaçarak depresyona girebiliyor. Örselenmiş bir egonun savunma tepkileri olarak değerlendirilecek her iki davranış zamanla cinsel hayatta sertleşme sorunu şeklinde kendini gösteriyor. Araştırmalar ayrılık travmasının yaklaşık üç yıl sürdüğünü gösteriyor. Bu nedenle ilk üç yıl içinde yaşanan ilişkilerde geçmişin etkisi sürebilir, iktidarsızlık ve benzeri cinsel problemler yaşanabilir.

    PEKİ, NE YAPMAK GEREKİYOR?

    Boşanma sonrası erkeklerin yardım almaları gerekiyor. Boşanma sonrası cinsel sorunlar yaşayan erkekler öncelikle paniğe kapılmamalı ve yaşadıklarının içinde bulundukları duruma göre normal olduğunu kabul etmelidir. Çünkü duygusal açıdan oldukça zor bir dönem olan boşanma ve sonrasında yaşananlar, erkeklerin üstünde bir yakının ölümünde veya bir organının kaybında yaşanacak kadar büyük bir travma etkisi yaratabilir. Erkek ayrılık sonrası geçmişiyle yüzleşebilmeli, yaşanan sorunlarda kendi sorumluluklarının farkına varmalı, hayatında yani bir başlangıç yapmalı ve cinsel hayatında geçmişe takılı kalmamalıdır. Her şeye rağmen uzun süre iktidarsızlık yaşayan erkeklerin karamsarlığa kapılmamasında, bir cinsel terapiste başvurmalarında ve cinsel terapi almalarında fayda var. Böylece kendilerini çok daha özgür, hafif ve mutlu hissedebilirler.

    Farklı kültür olumsuz etkiler mi

    22 yaşında bir genç kızım. İki yıllık erkek arkadaşımla evlenmek istiyoruz. Erkek arkadaşımı çok seviyorum ancak ikimiz de çok farklı kültürde yetişen kişileriz. Farklı kültürde olmak evliliğimizi nasıl etkiler?

    Kültürel farklılıklar evlilik üzerinde olumsuz etkiler yaratabilir. Çünkü her kültürün yaşam tarzları ve standartları farklıdır. Ancak bunlar aşılmayacak problemler değildir. Kültür farkı ile oluşabilecek sorunlar değişime açık olmayla, anlayış, saygı, güven, sabır ve sevgiyle çözülebilir. Bunun için önce eşlerin sevgilerinin çok güçlü olması, birbirlerine gerçekten saygı göstermeleri ve evlilikte kararlı olmaları gerekir. Farklı kültür özelliklerini taşımak ve bu koşullarda bir araya gelmek dezavantaj gibi görünse de çiftler bunu olumluya çevirebilirler. Çiftler kültürel özelliklerin zenginliğinden yararlanarak hayatı başka açılardan görmeyi öğrenebilirler, ilişkilerini çok renkli, dinamik veya zengin yapabilirler, her iki taraf kendine yeni bir şeyler katabilir.

    Eşim sürekli küsüyor

    Eşimle görücü usulü ile evlendik ama 4 ay gibi bir süre birbirimizi tanıma fırsatı bulduk. Eşim bu zaman zarfında bana küsmek benimle konuşmamak gibi huylara sahip değildi. Evlendikten sonra hemen hemen her lafıma alınmaya başladı. Bu yatak odamızı da etkiliyor. Bana ne önerirsiniz?

    Evliliğin ilk üç yılı çiftin birbirini tanıma, anlama ve birbirine uyum yapma sürecidir ve bu zaman içinde küslükler, ufak tartışmalar olacaktır, rahat olun. Size düşen evliliğin ve eşinizin güzel yanlarını görüp, bu fark ettiğinizi göstermek olacaktır. Eşinizle birlikte daha sağlıklı ve mutlu bir cinsel yaşama sahip olmak, cinsel sorunlarınızı aşmak için sorumluluk almanız, küslükten vazgeçip, suçlamadan konuşmanız doğru bir seçim olacaktır. Bunun için ilk önce geçmiş mutlu günlerinizi hatırlamanızda fayda var. Böylece dargınlıkları, kırgınlıkları bir yana bırakarak sevgi ve hoşgörü içerisinde sizi birbirinize daha sıkı bağlayacak bir iletişime ve cinselliğe sahip olabileceksiniz.

    GÜNÜN SÖZÜ

    Mutlu olmak için sadece bedeninize yatırım yapmanız yetmez, ruhunuza iyi gelecek seçenekleri hayata geçirmeniz gerekir.

    Cem Keçe