Etiket: evlilik

  • Mutlu ve mutsuz evliliğin sebepleri

    Mutlu ve mutsuz evliliğin sebepleri

    Hepimiz mutlu olmak için evleniriz. Düğün arabamızın arkasında “Evleniyoruz, Mutluyuz” yazar. Daha da ötesi evlenirken hep böyle mutlu kalacağımıza inanarak evleniriz. Bu sonu belli hikayenin başı da bellidir. Herkes mutlu olcağına inanarak evlenir ve sonunda herkes….Keşke mutlu kalmanın bir yolu olsa, ya da bir bilen varsa bize söylese. Amerikalı ünlü bir çift terapisti olan John Gotman bildiğini söylüyor.

    Bakalım mutsuz evliliğin sebepleri ve mutlu evliliğin sırları nelermiş. Gotman öncelikle mutsuz evliliğin, hatta boşanmaya doğru gitmenin işaretlerini anlamanın önemli olduğunu düşünüyor. Neyi yapmamamız gerektiğini bilmenin önemine inanıyor.

    Mutsuz Evliliğin Altı Sebebi – Gotman’a göre tartışmanın varlığı değil, tartışmanın niteliği boşanmaları belirlemede önemlidir.
    Bu nedenle tartışmalar sırasında dikkat edilmesi gereken 6 işaret vardır.

    A)- Birinci işaret tartışmalara sert ifadelerle başlanmasıdır. Mesela 15 dakikalık bir tartışmanın ilk üç dakikasını dinlediğinizde sonunun nasıl biteceğini %96 doğruluk oranıyla bilebiliriz.
    B)- İkinci işaret tartışmanın içinde “Mahşerin Dört Atlısı”nın ne kadar fazla olduğudur.

    1.Eleştiri
    2.Küçümseme
    3.Savunmaya Geçme
    4.Duvar Örme Eleştirme: Eleştirme şikayetten farklı bir durumdur. Şikayet, belli bir durumdan rahatsızlığı dile getirirken eleştiri daha genellenmiştir ve eşin kişiliği ile ilgili negatif sözler içerir. Örneğin; “Eve geldiğimde bana günümün nasıl geçtiğini sormadığında kendimi önemsenmemiş hissediyorum” demekle “Bir kere de eve geldiğinde bana nasılsın diye sorsan, çocuk bile nasılsın diye sormayı bilir, sende insanlık da ölmüş.” demek farklı etki yaratacaktır. Ama biz ikinci örnekteki gibi konuşmaları daha çok severiz, çünkü daha etkili olcağını düşünürüz değil mi? Halbuki bu tarz konuşmalar karşı tarafta savunma mekanizmalarını harekete geçireceği için genellikle işe yaramaz, boşuna konuşuruz. Sonra da rahatsızlığımı dile getiriyorum ama hiç anlamıyor diye yine karşımızdakini suçlarız. Küçümseme: Eleştirinin bir adım daha ileri gitmesidir, karşımızdaki kişiye ad takma, göz devirme, alay etme, iğneleme ve saldırganca espirirler yapmayı içerir. Bu dört atlı içinde en zararlı olanıdır. Çünkü tiksinmeyi içerir ve çözüm yerine daha çok çatışma getirir. Hatta yapılan bir araştırmada küçümsemeye maruz kalan eşlerin diğerlerine oranla daha çok nezle ve soğuk algınlığına yakalandığı görülmüştür. Savunmaya geçme: Küçümsemeye karşılık savunmaya geçmek doğal bir tepkidir, fakat yine de karşı tarafa “sorun bende değil, sende” mesajını verdiği için çözüm getiren bir yaklaşım değildir. Duvar Örme: İlk üç atlı devreye girdikten bir süre sonra eşlerden biri (genellikle erkekler) kendini geri çeker. Başka yöne bakar ama dinlediğine dair baş sallar, göz temasından kaçınır, gazateyi veya kumandayı eline alır. Kısaca sessiz kalır ve duyduklarını umursamıyormuş gibi davranır.

    C)- Üçüncü işaret Taşma’dır. Tıpkı sel baskını gibidir. Çünkü tartışma sırasında sürekli eleştirilen kişi kapana kısılmış gibi hissetmekten kendisini korumak için sıkça duvar örmeyi kullanmıştır, fakat artık örülen duvarlar biriken suları tutamaz ve taşma meydana gelir. Mutsuz evliliklerde bu üç prensip genellikle birarada görülürler.

    D)- Dördüncü işaret Beden Dili’dir. Taşma’nın yol açtığı fizyolojik değişimler bu gerilimin oldukça zor bir durum olduğunu göstermektedir. Kalp atışı dakikada 100-165 arasına çıkar, terleme olur, yoğun adrenalin salgılanır ve tansiyon yükselir. Taşma olunca bilgi işleme becerisi azalır, kısaca eşin ne dediğini anlamak güçleşir, savaş ya da kaç tepkisi oluşur. Problem çözme becerisi ortadan kalkar, kişinin tek yapabileceği ya savaşmak ya da kaçmak olacaktır.

    E)- Beşinci işaret başarısız onarma çabalarıdır. Gerilimi azaltmak ve taşmayı engellemek için eşlerden birisinin çabalamasıdır. Örneğin; “Bekle biraz sakinleşeyim” veya “Ara verelim” gibi sözler işe yarayabilir. Genellikle ilişkideki pozitif taraf ağır basıyorsa bu çabalar başarılı olabilir. Fakat eğer ilişkide olumsuz başlangıç, mahşerin dört atlısı ve taşma sıkça yaşanıyorsa genellikle bu çabalar fark edilmez ve başarısız olur.

    F)- Altıncı işaret kötü anıları fazla hatırlamak, yeniden kaleme almaktır. İyi anılar, ilişkinin başlangıcında yaşanan güzel ve yoğun duygular ise genellikle önemsizleştikleri için veya artık acı verdiği için unutulurlar.

    Mutlu Evliliğin Yedi Prensibi

    •Birinci prensip aşk haritalarınızı genişletmektir. Aşk haritası, eşinizle ilgili bildiğiniz bilgilerdir. Mutlu çiftlerin birbirleriyle ilgili bildikleri bilgiler geniştir. Çiftlerin birbirlerinin hayatındaki önemli olayları bilmeleri, birbirlerinin en büyük korkularını, hayallerini, umutlarını bilmeleri zor dönemlerde çiftlerin bağını güçlü kılarak bir arada kalmalarını kolaylaştırmaktadır.

    •İkincil prensip eşlerin birbirlerinden hoşlanmaları ve birbirlerine saygı duymalarıdır. Mutlu çiftler olumsuzluklara rağman birbirlerinin iyi ve güzel yönlerini görür ve hatırlarlar. Eğer iyi şeyler hatırlanmıyorsa evlilik tehlikededir. Taktir ve beğeninin olduğu ilişkilerde anlaşmazlıklar olsa da dört atlının olması güçleşir.

    •Eşlerin birbirleriyle bağlantıda kalmalarına yardımcı olan şey gün içindeki kısa sohbet anlarıdır. Soruya karşılık verme, espiriye gülme, yemek yerken bir iki cümle konuşma, zor bir gün geçirdiğini bildiğiniz eşinize kısa bir destekleyici mesaj atma vs. Bu küçük davranışlar adeta çiftlerin “duygusal banka hesabı”na para yatırmaya benzer. Zor zamanlarda bu banka hesabından para çekilir ve ilikiyi iflas etmekten kurtarır. Eğer banka hesabı boşsa, en küçük bir negatiflikte ilişki iflas etmeye mahkumdur. Duygusal banka hesabına yatırdığımız paralar bazen önemsiz görülebilir ve zaten olması gereken şeyler gibi görünebilir, fakat bu çabalar fark edilmelidir. Ne kadar çok dolu bir banka hesabınız varsa ilikiniz o kadar sağlam ve zorluklara dayanıklı olacaktır.

    •Eşinizin sizi etkilemesine izin vermek önemlidir. Bu eşinizin fikirlerine ve duygularına önem verdiğiniz ve alacağınız kararlarda söz sahibi olmasına izin verdiğiniz anlamına gelir. Bu sayede güç paylaşımı olur ve uzlaşma yetisi artar.

    •İlişkilerde çözülebilir problemlerle çözülemeyecek problemleri ayırt etmek de önemli bir beceridir. Çözülebilecek türden problemlerinizi konuşurken bir kaç şeye dikkat edilmesi tavsiye edilir: Yumuşak başlangıçlar yapın. Onarmayı ve onarılmaya izin vermeyi öğrenin. Kendinizi ve birbirinizi sakinleştirin. Uzlaşma becerilerinizi artırın. Birbirinizin hatalarına karşı toleranslı olun.

    •Kilitlenmelerin üstesinden gelin. Bazı sorunlar vardır hiç çözülemeyecekmiş gibi gelir. Örneğin, siz çocuk istiyorsunuzdur, eşiniz istemiyordur, siz çocuklarınıza ibadet etmeyi öğretmek istiyorsunuzdur, eşiniz ise ateisttir, siz evde oturmayı çok seviyorsunuzdur, eşiniz ise her gece dışarı çıkmak istiyordur, vs. gibi. Umutsuz gibi görünen bu gibi çatışmalarda yapmanız gereken bu sorunu çözmeye çalışmak değil, eşinizle bu konuda konuşabilir hale gelmektir. Bu problemle ilgili konuşurken birbirinizi kırmadan konuşmayı ve bu problemle yaşamayı öğrenebilirsiniz. Konu çocuğunuza hangi dini görüşleri öğreteceğiniz de olsa, peçeteleri nasıl katlayacağınız gibi küçük bir mesele de olsa, eğer eşiniz sizin hayallerinize saygı göstermiyorsa ve onları dikkate almıyorsa kilitlenme yaşamanız muhtemeldir. Çünkü hayellerimiz hayatımıza anlam ve amaç katar, kimliğimizin bir parçası haline gelirler.

    •Eğer ilişkiniz bu altı prensibe uygunsa zaten mutlu olma ihtimaliniz oldukça yüksektir. Yine de daha neye ihtiyaç var derseniz, ortak anlam ve değerler yaratmak diyebiliriz. Bu aslında her ailenin kendi kültürünü yaratmasıyla ilgili bir şeydir. Her ailenin çeşitli ritüelleri, gelenekleri vs. vardır. Mesela doğumgünlerini kutlamak, bebeğin doğumundan sonra mevlüt okutmak, pazar akşamları dışarda yemek yemek vs. Kültür yaratmak için çiftlerin aynı fikirde olmasına gerek yoktur, birbirlerinin hayallerine saygı duymayı öğrenen çiftler bunu ortak kültür yaratmanın bir yolunu bulurlar. Bu kültür iki tarafın da hayallerini barındırır ve zamanla şartlara göre değişebilecek kadar da esnektir. Böylece hayalleriniz farklı olsa da evliliğiniz yürüyebilir ve kilitlenme yaşama olsılığınız çok azalır.

    Hayat hakkındaki temel konulardaki düşünceleriniz ne kadar birbirine yakın olursa hayat o kadar daha zengin ve kolay olacaktır. Bunun olması için her ne kadar kendinizi zorlayamasanız da, herkesin kendi duygu ve düşüncelerini dürüstçe ve rahatça paylaşabileceği bir ortam yaratarak bu anlamların birbirine kaynaştığı bir evlilik yaratma ihtimalinizi artırabilirsiniz. Bu da arkadaşlığınızı güçlendirir ve çatışmalarla daha kolay başa çıkmanıza yardımcı olur. Gotman çalışmalarına katılan çiftlerle ilerki zamanlarda tekrar bağlantı kurduğunda iyileşme göstermeye devam eden çiftlerin haftada beş ekstra saat ile bu farkı yarattıklarını görmüş.

    Siz de bu sırdan yararlanmak istiyorsanız haftada beş saatinizi şunlara ayırın:
    •Sabah ayrılma (Eşinizin o gün ne yapacağını bilin.) Günde 2×5=10 dk.
    •Akşam gününüzün nasıl geçtiği ile ilgili sohbet edin.. Günde 20×5 =1 saat 40 dk.
    •Beğeni ve taktir cümlelerini kullanın. (5×7 =35 dk.)
    •Yakınlık kurun. (Mesela uykuya dalmadan önce eşinizi öpün.) (5×7 =35 dk.)
    •Haftalık buluşma gerçekleştirin, birlikte bir faaliyet yapın. (Aşk haritanızı genişletin.) Haftada bir kez 2 saat.

    Uzm. Psk. Bilge ÇAPOĞLU

  • Neden evlenmedin?

    Neden evlenmedin?

    Kariyerin yüzünden mi? Çok mu seçicisin? Yasak aşk mı yaşıyorsun? Açıklayamayacağın sorunların mı var? Üzgün müsün?

    Evet, 30 yaşınıza gelmiş ve evlenmemişseniz, yukarıdaki sorulardan en az birini mutlaka siz de duymuşsunuzdur. Sorun şu ki, “neden evlenmedin?” sorusuna vereceğiniz üstünkörü ve basit bir cevap, soruyu soranı asla tatmin etmeyecektir. Aşağıdaki cevaplardan birini dilediğiniz gibi kullanabilirsiniz.

    30 yaş ve üzeri bekar bayanlar sohbet topiği için tıklayın

    1. Birlikte yaşayabileceğim ve onsuz yapamayacağım birini bekliyorum.
    Sıradan, ama doğru! Bazıları bu insanla erkenden tanışır ve ‘toplum dırdırı’ndan kurtulur. Ancak herkesin hayat yolu farklıdır ve sorun da burada başlar. Bazı kadınlar, yaşları ne olursa olsun, yanlış insanla birlikte olmaktansa kimseyle birlikte olmamayı seçer.

    2. Bazı insanlar evliliği kendilerini şüphe ve pişmanlıktan uzak tutan gelecek sigortası olarak görüyor. Ben farklı düşünüyorum.
    Evlilik pişmanlığı ortadan kaldırmaz ve gerçekten sevmediğiniz bir erkeği “Hayatınızın Aşkı”na dönüştürmez. Evlilik uğruna birini seçerek “aşk”ın dışında kalmak, yanlış insanla ilişki yaşamaktan çok daha büyük pişmanlıkları beraberinde getirir.

    3. Bazı insanlar evliliğe çok değer verdikleri için evli değildir.
    Bazı insanlar evlilik fikrini istemez, sağlıklı ve güçlü bir evlilik ister. İnsanlar, evlenmek istemeyenlerin yerleşik düzen kurmak ve bağlanmak istemedikleri genellemesini yapar. Belki de, evlenmek istemeyenler, evliliği o kadar iyi anlamışlardır ki, kesinlikle doğru seçim yapmak istiyorlardır. İşlerin ciddiye bineceğini ve “iyi günde, kötü günde”nin ömür boyu sürmesi gerektiğini düşünüyorlardır.

    4. Biz kızlarımıza bağımlı olmayı öğrettik. Çünkü toplum inancına göre, kadınlar tek başlarına ayakta duramazlar ya da durmamaları gerekir. Pekala, bazı kızlara da farklı gerçekler öğretildi!
    Toplum kadının güvende olmasını ister. Sosyal olarak, bir erkeğin ne zaman evleneceğini seçmeye hakkı olduğu gerçeğini kabul ederiz. Ancak bedeli ne olursa olsun bir eş ile kendisini güvenceye alması gerektiğine inanılan kadına, isteklerini ya da ihtiyaçlarını göz önüne alması öğretilmez. Kız çocuklarımızın potansiyellerine inanarak onları iş bulmaları, sevecekleri bir kariyer yapmaları, hayatta bir amaç edinmeleri, güçlü yönlerini keşfetmeleri ve bu yönleri en verimli şekilde kullanmaları yönünde teşvik etmeliyiz. Aksini yapmaya devam edersek, elbette ki tek başlarına hayatta kalamazlar.

    Erkeklerin Aldatmasının 8 Nedeni için tıklayın!

    5. Evlenmek bir seçimdir ve her seçim, bir diğerinden vazgeçmektir.
    Tüm kararlarımız tamamen içimize sinmeyebilir. Yaptığı her şeyden %100 memnun olan birini örnek gösterebilir misiniz? Suçluluk ve güvensizlik hissi kendimizi, dolayısıyla birbirimizi ve kararlarımızı sorgulamamıza neden olur.

    HT Hayat

  • Erkeklerin Aldatmasının 8 Nedeni

    Erkeklerin Aldatmasının 8 Nedeni

    Kadınların korkulu rüyası, aldatılmak maalesef modern (!) çiftler arasında yaygın görülen bir durumdur.
    Peki, yaşları ya da konumları ne olursa olsun, erkeklerin vazgeçmediği bu yasak duygunun sebepleri neler?
    Uzmanlara göre, erkeklerin eşlerini ya da sevgililerini başka kadın veya kadınlarla aldatmasının pek çok sebebi var, işte kesinlikle tasvip etmediğimiz, dinen ve ahlaken uygun olmayan erkeklerin aldatmasının 8 nedeni.

    Erkeklerin Aldatmasının 8 Nedeni

    Evde Huzur Yoksa!
    Sürekli bir huzursuzluk, gerginlik evin genelinde hakimse, neşeli günleriniz hayal olduysa,
    sık kavga ediyorsanız, evde kendini güvende ve mutlu hissetmiyorsa, eşiniz muhtemelen
    huzuru başka kollarda arayacaktır.

    Aşık Olmuştur
    Karısıyla yalnızca çocuklar yüzünden beraberliğini sürdürüyordur, eşini sevmiyor fakat düzenini de bozmak istemiyordur, veya herhangi bir nedenden ilişki bitmiştir.
    Erkek kendini boşlukta hissediyor olabilir, böyle bir ruh halindeyken, çoğu erkek karşısına çıkan kadına maalesef hayır diyemiyor.
    Bu pozisyondaki erkek çok kolay bir kadına kapılıp, aşık olabiliyor.

    Ego Tatmini
    Aldatmak, yeni bir kadın, erkeklerin egolarını besliyor!
    Uzun vadeli ilişkiler erkeklerin sekse olan ilgisi azalabiliyor, dışarıdan bir kadın ona değer verip yakınlaştığında, hala bu hislerini kaybetmediklerini göstermek için bu teklife atlayabiliyorlar.
    Bu hala varım, hala erkekliğime güveniyorum anlamı taşıyor!

    Cinsel Hayatınız Bitmişse
    Çaba gösterip bu durumun düzelmesini talep etseniz de etmesinizde, şayet
    aranızdaki çekim bittiyse, seks hayatınız ölmüşse, bu evliliğinizde tehlike sinyallerinin çalmaya başladığını, kopuş sürecinin başladığını gösterir.
    Erkekler fizyolojik olarak cinselliğe ihtiyacı olan canlılardır.
    Şayet artık beraber olmuyorsanız, eşinizin yanında yeni bir kadın görmeye hazır olun.

    Heyecan İçin
    Hayatınız sıkıcı ve monotonsa, muhtemelen o da sıkılacaktır.
    Ve yeni arayışlar, yeni mutluluklar peşine düşecektir.
    Bu ortamda ortaya çıkan güzel bir kadın onun aklını başından alabilir, bu yeni heyecanın peşine düşebilir…

    Kötü Çevre
    Arkadaşları sağlam ayakkabı değilse, ayyaş, ve zampara kişilerse, eşinizin de onlardan etkilenip, sizi aldatması çok yüksek ihtimaldir.
    Arkadaşın çevrenin kişi üzerinde etkisi büyüktür, isin yanında duran is, misin yanında duran mis kokar.

    Affediyseniz!

    Daha önce bu durumla karşılaştığınız ve affettiğiniz erkeğin, heran tekrar aldatması size süpriz olmasın!
    Alışmış kudurmuştan beterdir diye çok bilindik bir atasözü vardır, bu sözler tecrübelerle söylenmiş sözlerdir, yabana atılmamalıdır.
    Aldatmaya karşı tepkinizi kesin koyun, ya ilişkiyi hemen bitirin veya bir daha olmayacağından emin olana kadar ilişkiyi askıya alın!

    Siz de Aldattıysanız
    Gerçekten aldatmışsanız veya eşiniz birşeylerden şüphelendiyse, kırgın, üzgün ve mutsuz hisseder, ve intikam için fırsat kollar, bu durumda karşısına kim çıkarsa bu bir barmaidde olabilir, eski kız arkadaşı da, her an sizi aldatma ihtimaline hazır olun!

    YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan yorum yazıları veya haberlerin tüm hakları Kadınlar Kulübü’ne aittir. Kaynak gösterilse dahi hiçbiri özel izin alınmadan kullanılamaz. Bu haber veya yazılar sadece Kadınlar Kulübü tarafından sağlanan RSS verileri kullanılarak alıntılanabilir.

  • İyi Eş Olmanın 9 Altın Kuralı

    İyi Eş Olmanın 9 Altın Kuralı

    Mutlu bir evlilik karşılıklı sevgi ve saygıdan geçer.
    İyi Eş Olmanın 9 Altın Kuralında bildirilen önerilere uyarak siz de evinizde huzuru yakalayabilir, uzun ömürlü bir evlilik hayatı sürdürebilirsiniz. Bu kurallar basit ve bilindik olarak düşünülebilir,
    fakat şunu bilin ki mutluluk ayrıntılarda gizlidir!

    İyi Eş Olmanın 9 Altın Kuralı
    Yemek Hazır Olmalı
    Eşiniz geldiğinde yemeği önünde hazır olmalı. Açlık sinirleri gerer, ve eşinizin huysuzlanmasına neden olur.
    Size önerimiz akşamdan ertesi güne ne yemek yapacağınız hakkında karar verin.
    Bu ön hazırlık eşinizi sevdiğinizi ve bağlılığınızı da gösterir.
    Eşinizi güleryüzle karşıladıktan sonra ona yapabileceğiniz en güzel şey
    onu lezzetli yemeklerinizle karşılamaktır.

    Bakımlı Olun
    Eşiniz eve geldiğinizde hazır olmuş olun, makyajınızla saçınızla ona en iyi şekilde gözükmelisiniz.
    İllaki çok süslenmenize gerek yok, eşofmanlarla bile olsanız herzaman bakımlı
    ve şık olmaya özen gösterin.
    Hiç bir erkek kendini salmış, paspal bir kadından hoşlanmaz.
    Eşiniz zaten işte yorulmuştur, bir de kötü bir görüntüyle ona daha fazla sıkıntı vermemelidir.

    Evinizi Temiz Tutun
    Eşiniz eve gelmeden çevrenize bir göz atın, oyuncaklar yerli yerinde mi,
    yatağın örtüleri düzgün duruyor mu, ortada gazeteler var mı, tertip ve düzen bir kadın için
    muhakak olmazsa olmazlardan olmalıdır.
    Eviniz pisse temizleyin, temiz ve düzenli oda insanın içini açar, ruh dünyasına iyi gelir,
    kasvetli bir oda ise ev ortamını gerer.

    Çocukları Hazırlayın
    Eşiniz geldiğinde çocukların üstü başını, elini yüzünü temiz görmelidir.
    Çoğu karı koca, kadının çocuklarına yeterli bakmamasından dolayı kavga ederler.
    Size verdiğimiz ipuçları küçük gözüken, anlamı büyük önerilerdir.

    Gürültüsüz Ortam Önemli
    Çamaşır makinesinin, bulaşık makinesinin çalışması, gürültülü müzikler, bunları
    eşiniz geldiğinde çalıştırmayın, işinizi başka zaman yapın.
    Gürültüsüz ve sesiz bir ortam, ilgili bir kadın eşinize huzur verecektir.
    Eşinizi gördüğünüze mutlu olduğunu bildirin ve onu sıcak bir şekilde karşılayın.

    Şikayet Yok!
    Sorunlarınızı anlatarak, şikayetlerle onu karşılamayın!
    Bu eşinizi dışarı, ele iter!
    Eve geç geldiyse surat yapmayın! mümkün mertebe ona ılımlı yaklaşın.
    İşten yorgun gelmiş, onu rahatlatmak için sıcak bir masaj yapmanız ona iyi gelecektir.
    Önüne hazırladığınız güzel bir içeceği sunun.
    Onla konuşmanız her zaman saygılı ve güler yüzlü bir şekilde olsun.

    Dinleyin
    Anlatacağınız bir sürü şey birikmiş olabilir ama size önerimiz bırakın o anlatsın siz dinleyin!
    Anlattıkça rahatlıyacak, kendisini iyi hissedecektir.
    Gününün nasıl geçtiğini neler yaptığını sorun, onu sıkan konuları açmayın!

    Kanaatkar Olun
    Dışarda yemeğe gitmek, veya beğendiğiniz kıyafeti almak istiyor olabilirsiniz.
    Eşinizin bütçesini gözününde bulundurarak taleplerinizi bildirin.
    Yapamayacağı şeyleri istemek, evliliğinizi baltalamaktır.
    Kanaatkar bir kadın eşi bulunmaz bir nimettir.

    Huzurlu Ortam
    Tüm bu anlattıklarımızın özeti, eşiniz eve geldiğine pişman olmamalı, evi onun huzurlu sığınağı olmalıdır.
    Yuvayı dişi kuş yapar, siz ona güzel imkanlar sağlarsanız, hiç bir insan kendisine yapılan iyi muameleyi görmezden gelmez
    o da size kol kanat gerer.
    Kadınlar evinizdeki mutluluk sizden geçiyor, bildirdiğimiz önerilere uymak size yardımcı olacaktır.

    YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan yorum yazıları veya haberlerin tüm hakları Kadınlar Kulübü’ne aittir. Kaynak gösterilse dahi hiçbiri özel izin alınmadan kullanılamaz. Bu haber veya yazılar sadece Kadınlar Kulübü tarafından sağlanan RSS verileri kullanılarak alıntılanabilir.

  • Aileniz için 5 maddelik anlaşma

    Aileniz için 5 maddelik anlaşma

    Anne ve babalık sorumluluğu, hayatınızın değişimi ve çocuğunuzun gelişimi için en az evlilik kadar zor bir süreç.

    Bir çocuğunuzun olması; hayatınızda kökten değişikliklere sebep olur. Bu yüzden çocuk bakmak ve sevginizi canlı tutabilmek için kendinizi buna hazır hissetmelisiniz. Bu konuda eşinizle mütabakat halinde olmanız sizin için en doğrusu olacaktır.

    Son yıllarda evlilik anlaşmasını çok sık duyar olduk. Birçok çiftin fark etmediği bir şey var; anne ve babalık da en az evlilik kadar zor bir süreç.

    Yaşam koçları ve psikologlara göre hamileliğiniz, ideallerinizi fark etmeniz için önemli bir dönem; çünkü henüz hayatınızı baştan aşağı değiştirecek bebeğiniz dünyaya gelmedi. Bu sürede oturup bir düşünün. Sizin de bir ebeveynlik anlaşmasına ihtiyacınız olabilir. Neden mi? İşte 5 maddede cevabı…

    1- Zihin okuyamazsınız
    Uzmanlara göre hepimiz, herkesin bizim gibi düşündüğünü sanarız, ta ki öyle olmadığını fark edinceye kadar. Arkadaşını seyahatte tanırsın diye bir söz vardır. Başka bir şekilde ifade etmek gerekirse; eşini baba olunca tanırsın. Bizler genelde kendi anne-babalarımızın stilini benimseriz; ama eşimizle farklı aile yapılarından gelmişsek bu durum anlaşmazlığa neden olabilir. Acaba eşiniz, içten içe bebek bezi değiştirmenin sizin göreviniz olduğunu düşünüyor olabilir mi? Gelecekte herhangi bir anlaşmazlık çıkmaması için ikinizin de beklentilerini konuşmanız gerekir.

    2- Yakın bir zamanda eşinizin ailesi, bebeğinizin büyükanne ve büyükbabası olacak
    Şu andan itibaren, eşinizin ailesi, hayatınızın büyük bir bölümünde olacak. Evlilik danışmanlarına göre akrabalarla ne kadar vakit geçirileceği önceden konuşulmalı. Bebeğinize daha yeni kavuşmuşken, en son isteyeceğiniz şey etrafınızda onu nasıl büyütmeniz gerektiğini anlatan kişiler olacaktır. Kullanacağınız kelimeler şunlar olabilir: ‘Bence şu anda eve gitme zamanı.’ Nasıl olsa bu, sizden değil de eşinizden geliyormuş gibi anlaşılacaktır.

    3- Çünkü eşiniz işe dönecek
    Eşinizin babalık görevi bittiğinde siz, evde oturan anne olarak eşinizin beklentilerini yerine getirmelisiniz. Uzmanlara göre yeni ebeveynlik yeni bir dönemece girmek demektir. Ev işlerini yapmak, bebeğinize bakmaktan çok daha zor gelmeye başlayacaktır. Eşinizi, eve geldiği zaman artık masada yemeğin hazır olamayacağı konusunda uyarın. Onu, paket servisi olan restoranlarla ve elektrikli süpürgeyle tanıştırın.

    4- Hayat adil olmayı gerektirir
    Çocuğunuzun olması, hayatınızın her alanını etkiler, işiniz de dahil olmak üzere… Bebeğiniz gece uyanıyorsa, bu sorumluluğu paylaşmalısınız. Emziriyorsanız, eşiniz de emzirme sonrası bebeğinizle ilgilenebilir. Göreceksiniz bu yardımlaşma size çok iyi gelecek.

    Eşinizin hafta sonları uzakta olmasını gerektiren bir hobisi varsa, bebek doğduğu zaman bunu hemen terk etmesini beklemeyin. Hiçbir tarafın, arzularından ödün vermesine gerek yok; ancak konuşarak bunun adil olduğuna karar verebilirsiniz. Kocanızın arkadaşlarıyla hafta sonunu geçirmesi, size de arkadaşınızla spa’ya gitme hakkı verir. Bir sonraki hafta sıra sizde.

    5- Çünkü sabahın 3’ü tartışmak için iyi bir zaman değil
    Yeni anne-babalık neşelendirici, duygusal ve yorucudur. Hatta hamileliğinizde gece 10 kez uyanıp tuvalete çıkmanızdan bile daha yorucudur. Bazen, durmak bilmeyen bu yorgunluk iletişimi zorlaştırabilir. Bu yüzden gece başlamadan şimdi konuşmaya başlayın.

  • İlişkiniz ne kadar sürecek?

    İlişkiniz ne kadar sürecek?

    İlişkinizin ne kadar süreceği, sonunun ne olacağı konusunda endişeli misiniz?

    Aslında hiç kimse bir gün sonra nelerle karşılaşacağını bilemez ama ilişkiler konusunda bazı işaretler kişilere fikir verebilir. Falcıya medyuma ihtiyacınız yok. Her şey, aşağıdaki sorulara vereceğiniz cevaplara bağlı:

    Tartışmalarınızda birbirinize nasıl davranırsınız?

    – Genellikle yanıldığımı kabul ederim.

    – Gerginliği azaltmak için esprili sözlerden yararlanırız.

    – Tartışma kızışırsa birimiz ara vermeyi öneririz.

    – İkimiz de tartışmayı bitirmek için sabırsızlanırız.

    Eğer dört örnekten üçüne ‘doğru’ diyorsanız, ilişkinizin geleceği için fazla endişelenmenize gerek yok. Her ilişkide zaman zaman anlaşmazlıkların yaşanacağını unutmayın. Önemli olan bu tür anlaşmazlıkları uzatmamaktır.

    Onun ailesiyle tanışmak ister misiniz?

    – Evet isterim.

    – Aileleri bu işe karıştırmak hiç doğru değil.

    – Onun ailesi beni hiç ilgilendirmiyor.

    – Eninde sonunda aileyle tanışmayı umut ediyorum.

    Eğer bu açıklamalardan hiç değilse ikisi onun düşünceleriyle örtüşüyorsa, ilişkiyi önemsediği ve devam ettirmek için elinden geleni yapmaya hazır olduğu anlaşılıyor.

    Ama aileleri işe karıştırmaktan kaçınan birinin niyetinin ciddi olduğunu söyleyemeyiz.

    Buluşma gün ve saatini sık sık değiştiriyor musunuz?

    Flört eden çiftlerin buluşma gününü ve saatini sık sık değiştirmeleri iyi bir işaret sayılmaz. Randevuyu iptal eden ya da erteleyen tarafın duygularından kuşku duymak yanlış olmaz.

    Eğer bu kişi sizinle görüşmek için bahane yaratmak yerine, görüşmeyi erteleme yolunu seçiyorsa, size yeterince ilgi duymadığı anlaşılır.

    Para konusundaki düşünceleriniz birbirine uyuyor mu?

    Aşk ilişkilerine para meselelerini karıştırmak doğru olmaz. Ancak para ile ilgili meselelerde, karşınızdaki kişiyle aynı düşünceleri paylaşmanız çok önemlidir.

    Siz elinize geçeni harcamaya meraklı iseniz, buna karşılık flört ettiğiniz kişi tutumlu olmayı yeğliyorsa, eninde sonunda para bir huzursuzluk kaynağı olacaktır. Düşünce, görüş ve anlayış birliği olmayınca, ilişkinin ömrü kısalır.

  • Hayat evlenince mi başlar?

    Hayat evlenince mi başlar?

    Neden masallar yakışıklı prensin prensesi öpmesiyle, “evlenip sonsuza kadar mutlu yaşarlar” ifadesiyle son bulur?

    Yaşam Koçu ve Evlilik Danışmanı Yeşim Varol Şen anlatıyor…

    Eğitim hayatını noktalamış, çalışma hayatı da olmayan genç kızların annelerini bir nebze de olsa anlıyorum. Kızları için koyabilecekleri tek hedef evlilik oluyor çoğu zaman. Ama aynı telaşı kızları yüksek lisans yapmış, iyi bir şirkette yönetici olan annelerde de görmek beni daha çok şaşırtıyor doğrusu.

    Evlilik öncelikle annelerin çocukları için koydukları hedef. Tamam, dünya gözüyle çocuklarına karşı görevlerini tamamlasınlar istiyorlar, evladı yuvasını kursun mutlu olsun istiyorlar, hepsi çok güzel de, evlenince de bitmiyor ki baskılar. Daha düğünün ertesi günü torun siparişleri, hadi ilk torunu verdiniz kucaklarına, sonrasında toruna kardeş gerek baskıları…

    Şartlandırılmış kız çocukları

    Velhasıl, özellikle kız çocukları evlenmek üzere şartlandırılmış büyütülüyor. Erkek anneleri biraz daha rahat bu konuda. Önce aman bir kıza kendini kaptırıp okuluna mani olmasın diye gözlerinin içine bakıyorlar oğullarının… Hoş sanki kızlar da ileride eş seçecekleri delikanlıları okuldan koparma gayretinde! Ne zaman oğullarının yaşı ilerliyor, o zamana kadar kızlardan korumaya çalıştıkları oğullarına sülalece kız bakmaya başlıyorlar, eyvah bu çocuk ne zaman evlenecek diye…

    Erkekler şanslı

    Dediğim gibi erkekler en azından daha ileriki yaşlarda baskı görmeye başladıklarından, kızlardan biraz daha şanslılar. Kızlar doğumdan itibaren evlilik, çeyiz, çoluk çocuk muhabbetlerine maruz kalıyorlar. Hatta annelerin, kızlarına özel özlü sözleri bile mevcut “Canı sıkılan kızların canı evlenmek istermiş” Hiç bu özlü sözlerin erkek versiyonunu duydunuz mu acaba?

    Kız-erkek masalları bile farklı

    Annelere bu kadar yüklenmeyelim haydi, bana göre bir diğer suçlu masallar. Kız ve erkek çocukların masalları bile farklı. Erkek çocuklara kurşun askerler, hadi bilemediniz kırmızı başlıklı kız masalları anlatılırken kız çocuklarına anlattığımız masallara bakın bir de. Pamuk Prenses, Cindrella, Uyuyan Güzel vs. Hepsinde prenses yakışıklı prensle evlenir ve ömür boyu mutlu yaşarlar. Sanki mutluluğun tek şartı evlilik ve evlenince hep mutlu son oluyor. Bir tane de masal yok evlenince başlayan, yakışıklı prensin evlendikten sonra prenslikle alakası olmadığını keşfeden ve mutluluğun evliliğe endeksli olmadığını anlatan…

    Şikayetim evliliğe tepki değil

    Şikâyet edip durmamın nedeni evliliğe tepki değil elbette. Tepkim çocukların, gençlerin evliliğe şartlı ve mutluluğun evliliğe bağlı yetiştirilmesine. Özellikle kızların evlilik eşittir başarı olarak görmesine sebebiyet veren yetiştirme şekline. Tamam, evlilik, doğru insanı bulabildiyseniz çok güzel ve çok huzurlu. Ama öyle çok kadın var ki, kendini evlenemediği (!) için son derece yetersiz hisseden ve özgüveni zedelenen, ya da sırf evlenebilmek için yanlış kişi olduğunu bile bile imza atan. Prensini bulmak için, gölde öpülmedik kurbağa bırakmayan ve bir sürü yanlış ve kendine göre tamamlanmamış ilişkiler sonucunda depresyon yaşayan. Mutsuz olduğu halde, evli kalmak uğruna bin türlü eziyete katlanan.

    Şunu artık anlamamız ve çocuklarımıza da öğretmemiz lazım; Evlilik hayatımız için bir renk; bir şart değil. Mutluluğumuz bir başkasına ya da evliliğe endeksli hiç değil. Biz kendi içimizde mutlu olmayı bilmezsek, hiçbir evlilik bizi mutlu etmeye yeterli değil. Evlilik tozpembe bir masal değil. Mutlu evlilik için sadece yakışıklı prensler yeterli değil. Biz kendimize prensesler gibi bakmadıkça, karşımıza çıkacak insan da prens değil.

  • Bir kadının asla evlenmemesi gereken 15 erkek

    Bir kadının asla evlenmemesi gereken 15 erkek

    Evlenmek, yuva kurmak, doğru insanla hayatını birleştirmek, güvenle yaslanabileceğimiz bir omuza sahip olmak tüm insanların ortak amaçlarından biri diyebiliriz. Evlilik
    büyük bir bağlılık ve bir ömür boyu olmalıdır. Evleneceğiniz kişide bir kadının asla evlenmemesi gereken 15 erkek, yazımızda geçen maddelerden biri varsa, soru işaretlerine
    sahipseniz, onla evlenmeyi bir daha düşünmenizi öneririz.

    Bir Kadının Asla Evlenmemesi Gereken 15 Erkek

    Sadık Olmayan Erkekten Uzak Durun
    Evlenmemeniz gereken erkek türlerinden biri sizi daha önce aldatmış olan erkektir.
    Bir erkek tanışma safhasında size sadık kalmadıysa veya kalmıyorsa, kuvvetli muhtemel bu evlilikten sonra da devam edecektir.
    Evlenmek için sadık bir erkeğe sahip olmak aşırı uç bir talep değildir, olması gerekendir,fakat günümüzde bu erkekler mumla aranır oldu.
    Sadık ve güvenilir erkek, evlenilecek kişide aranması gereken en temel vasıflardandır.

    Madde Bağımlılarıyla Evlenmeyin
    Evlenmeyi planladığınız kişi alkol veya uyuşturucu bağımlısıysa, arkanıza bile bakmadan bu kişiden kaçmanızı öneririz.
    Bu alışkınlardan kurtulunması gerçekten zordur.
    Çevrenizde bu alışkanlığa sahip bireylerle evli olanların evliliklerine bakıp, ibret alınmalı, bu adamlarla evlenmemelidir.
    Onu düzelteceğim diye uğraşırken ya çok yıpranırsınız, ya da bir müddet sonra onun alışkanlıklarına sizde meyledersiniz.

    İlişkinin Gidişatı Baştan Bellidir

    Flört, nişan, söz aşamasında geçinemediğiniz biriyle, büyük ihtimal evlendikten sonra da geçinemiyeceksiniz.
    Hatta bu geçimsizlik, evliliğin getirdiği diğer yüklerle beraber katmerlenicektir.
    Çoğu ilişkinin gidişatı baştan belli olur, huzursuz, sürekli inişli çıkışlı giden bir beraberlik, evlilikle sonuçlandığında, o evlilikten hayır beklemeyin.
    Evlilik zordur, karşılıklı sevgi ve anlayış gerektirir, karşılıklı uyumu tanışma aşamasında yakalayamadıysanız, kendinize evlenilecek başka eş seçin.

    Sevginizden Emin Olun
    Ona karşı sevginizden emin değilseniz, içinizde hep birşeyler eksikse, onla evlenmeyi bir daha gözden geçirin, ki dünyada adam kalmamış değil, onla evlenmek zorunda değilsiniz.
    Bu durumda sevgiyle, arzulamayı karıştırmayın. Onla beraber olmayı çok
    isteyebilirsiniz, onunla olmayı da düşleyebilirsiniz
    , fakat sevgi, anlaşmak, evlilik bunların hepsi farklı kavramlardır.
    Sevginiz gitgelliyse, en azından düğünü erteleyip, geleceğin ne getireceğine bir bakın.

    Genel Kanaat Nedir?
    Erkek arkadaşınız iyi biri mi, çevresindeki kişiler onun hakkında ne düşünüyor,hakkında genel kanaat nedir?, bunlar mühim soru işaretleridir.
    Pekçok kişi ondan yaka silkiyorsa, ailesiyle, en yakınlarıyla sık sık sorun yaşıyorsa,ortada bir problem var demektir.
    Bu kişinin evlendikten sonra size de çektirmeyeceğini, size de hayatı zehir etmeyeceğine, kim garanti verebilir ki?
    sağduyulu olun, arzularınızla hareket etmeyin!

    İşsiz Adamla İşiniz Olmasın!
    Hiç bir kadın, eli ekmek tutmayan, ona bakmak zorunda olacağı bir eş istemez.
    Şayet sevgilinizin düzgün bir işi yoksa, sürekli iş değiştiriyorsa, heran işsiz kalabiliyorsa, açık ve net diyoruz ki onunla evlenmeyin!
    Çünkü evlilikten sonra da bu durumla karşılaşmanız kaçınılmaz olacaktır.
    Ben ona bakarım, kendim çalışırım, beraber geçiniriz diyorsanız, keyfiniz bilir.
    Fakat şunu unutmayın, baştan böyle kabul etseniz de bir süre sonra bu durumdan sizde illalah edicek, onla evlendiğinize pişman olacaksınız.

    Kötü Ahlak Bulaşıcıdır
    Ahlakınızı güzelleştirmeyen, sizin daha iyi bir insan olmanıza sebep olmayan bir insanla evlenmenizi tavsiye etmeyiz. Evlilik benken biz olmaktır, bu da birleşik kaplar
    örneğindeki gibidir, huyların karşılıklı etkileşimi, birbirinizin huyunu edinmeniz kaçınılmaz bir durumdur. Sizin üzerinizde iyi bir etkisi varsa, sadece konuşarak değil, onun başka  insanlarla irtibatında gözlemlediğiniz, ondan örnek aldığınız güzel huylar varsa sizi hep iyiye, güzel insan olmaya yönlendiriyorsa, böyle biri sizin için lütufdur. Fakat gerçekten kötü huylu biriyse,
    onla beraber olduğunuz sürece onun huylarını ister istemez sizinde aldığınız üzülerek şahit olacaksınız.

    Gizemli İnsanlardan Uzak Durun
    Hepimiz büyük umutlarla ilişkilerimize başlıyor ve hiçbirimiz hayal kırıklığı yaşamak istemiyoruz.
    Evlenmeyi düşündüğümüz kişi gizem doluysa, sürekli ona ait aklınıza şüpheler varsa, nerde, ne yapıyor size güven vermiyorsa, ondan uzak durun.
    Evlilik gizem götürmez, kartların açık oynanması gereken bir müessedir.
    Böyle biriyle evlenmek, güvensizliğin verdiği huzursuzlukla kadını harap eder.

    Ortak Hedeflerde Buluşun
    Farklı kutuplarda biriyle tanışma süreci eğlencelidir, size yeni tecrübeler, yeni bilgiler edindirir. Fakat iş evliliğe geldimi, aynı kutuplarda, sizle ortak amaç veduyguları paylaşan insanla evlenmek en sağlıklısıdır.
    Ortak hedeflere sahip olmak önemlidir. Mesela siz çocuk sahibi olmayı çok istiyorsunuz, adam istemiyor zaten çocukları var, ve daha fazla sorumluluk istemiyor,çok sevseniz de böyle biriyle evlenmenin sonu eninde sonunda ayrılık getirecektir. Bunun gibi farklı rüyalara sahip olduğunuz kişilerle evlenmeyin.

    Kontrol Bağımlısı Erkek, Uzak Durulması Gereken Erkektir.
    Bazı erkekler ilişkide hep kontrol eden taraf olmak isterler.
    Sizin görüştüğünüz kişileri, arkadaşlarınızı, hatta sizin ailenizde sevmediği kişilerle, görüşmenize bile müdahale etmek isterler.
    Çoğu kadın bu başta bu hataya düşebilir, beni seviyor, kıskanıyor bu nedenle bu kadar müdahaleci tutumda diye.
    Fakat unutmayın ki evlendikten sonra, bu kişinin hakimiyet arzusu daha güçlenecek, ve yarın öbürgün ailenizle bile görüşmenize müsade etmek istemiyecektir.
    Onla yaşlanmayı düşündüğünüz biri varsa hayalinizde, çok kontrolcü insanları evlilik için düşünmeyin bile.

    Sizi Olduğu Gibi Kabul Etmeli!
    Sürekli sizi değiştirmeye çalışan, her konuda size müdahaleci, sizden bir türlü memnun kalamayan kişiyle evlenmek, kendinize yapacağınız en büyük kötülüklerdendir.
    Gerçek aşk birbirini olduğu kabullenmektir. Bu birbirinizde kötü bulduğunuz yönleri kırıcı olmadan düzeltmeye çalışmayın anlamına gelmiyor.
    Birbirinizden memnun,kalbinizin mutmainne olduğu kişiyle yola çıkın, yoksa yolda kalacak olmanız muhtemel bir gerçektir.

    Kaya Gibi Sağlam Bir İlişki Önemlidir
    İlişkinizi bir öyle bir böyle yuvarlanıp gidiyoruz diye tanımlıyorsanız, burda bir sıkıntı var demektir.
    İlişkideki çıkmazları halletmeden, çözüme kavuşturmadan evlenmek büyük hatadır. İleride problem olabilecek herşeyi halledin, ve böylece evliliğe adım atın.

    Kendinize Uygun Eş Seçin
    Evliliği evlenmek için evlenmek olarak gören, ekonomik olarak çıkar peşinde olan, veya içten pazarlıklı biriyle evlenmek büyük bir hatadır.
    Bu kişiyle evliliğin ömrü uzun sürmez.
    Evlilik güzel bir kurumdur, doğru seçim yaptığımız sürece.
    İsabetli verilmiş bir evlilik kararı, mutluluğun kapısını aralamaktır.

    YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan yorum yazıları veya haberlerin tüm hakları Kadınlar Kulübü’ne aittir. Kaynak gösterilse dahi hiçbiri özel izin alınmadan kullanılamaz. Bu haber veya yazılar sadece Kadınlar Kulübü tarafından sağlanan RSS verileri kullanılarak alıntılanabilir.

  • Evlenilecek Doğru Kişiyi Bulmanın 10 Yolu

    Evlenilecek Doğru Kişiyi Bulmanın 10 Yolu

    Aşk, sevmek, yuva kurmak, aile, çocuklar  bu kavramların hepsi hepimizin kulağına hoş gelen şeyler değil mi:). Doğru kişiyi bulmak ve aşık olmak, onla bir ömür sürdürmek, bu hepimizin ortak amaçlarından biri diyebiliriz.Evlenilecek Doğru Kişiyi Bulmanın 10 Yolu yazımızda size bu doğru kişiyi bulmakta yardımcı olmaya çalışacağız.

    Aşık olmak ve evlenmek ikisi çok farklıdır, çoğu çift için durum; çok iyi aşık, sevgililer fakat evleniyorlar geçinemiyorlar çünkü birbirleri için doğru kişi değiller.
    Doğru eşi seçebilmek çok mühimdir, sizin için ‘doğru sevgili’ olan kişi ‘doğru eş’ olmayabilir. Evlenilecek Doğru Kişiyi Bulmanın 10 Yolu yazımız size mutlu evlilik yapmanız, doğru seçimler yapmanız konusunda rehberlik edecektir.

    Evlenilecek Doğru Kişiyi Bulmanın 10 Yolu

    Evleneceğiniz Kişiyi Olduğu Gibi Kabul Edin!
    Klasik hatadır, ben onu adam ederim! bu niyetle evliliğe başlamak ve karşı tarafta sevmediğiniz, beğenmediğiniz yönler ağırlakta olduğu zaman, o kişiyle evlenmek!
    Altın kural, şu anki karakterinden, toplumsal statüsünden, görüntüsünden vb. hoşlanmadığın kişiyle evlenme!
    Şunu bilmeli ki evlilik yaşına gelmiş insanların huyları kemikleşmiştir,evlenmeden önce kimleysek, evlendikten sonra da aynı kişiyle birlikte olacağız, evlendikten sonra değişmesini beklemek ütopik olur.

    Yalnız Fiziksel Görüntüye Odaklanmayın!
    Fiziksel olarak çok beğendiniz, beğendiğiniz bu bedene hayalinizdeki ruhu koyup aşk sandınız! ve karakterini gözardı ettiniz, bunun üzerine bize geçmiş olsun demek kalır!
    Günümüzde çok aşığım, onsuz olamıyorum sözünü çok duyarız, halbuki bu sözün altında yatan gerçek, onu fiziksel olarak çok beğeniyorum, onla olmayı arzuluyorumdur.
    Fizik elbette önemlidir, beğeni evleneceğimiz kişiyi seçmekte çok etkilidir, çünkü evlenince her an onun yüzünü göreceğiz, heran onun fiziğine yakın olacağız, yüzünü, fiziğini beğenmediğimiz biriyle evlenmek yapılabilecek en büyük hatalardandır fakat bu tek başına kriter olmamalı. Bu kişinin karakteri nasıl, huyu suyu nasıl, yardımsever mi, diğer insanlarla ilişkisi nasıl, sadık mı, çalışkan mı, sorumluluk sahibi mi vb huylarını gözden geçirin. En önemli sorulardan biri bu adam veya kadın çocuğumun annesi-babası olmayı hakkediyor mu? bu kişiden çocuğum olursa iyi anne-baba olur mu? tüm bunları dikkate alın.Bu kişiyle bir ömür geçirebilecek misiniz, tek başına fiziğe değil, çok boyutlu düşünerek evlenmeye karar vermelidir. İnanç yönünden sağlam birini eş olarak seçin!

    Evleneceğinizi kişileri mutlu insanlardan seçin!
    Genelgeçer doğru insan tabiri, yani herkes için doğru insan olan insan karakteri, güleryüzlü, sabırlı, kolay sinirlenmeyen insandır.
    Hele ki şayet siz yapı olarak agresif, çabuk kızan bir insansanız, sizin gibi biriyle evlenmek kendinize yapabileceğiniz en büyük kötülüktür, felaketiniz olur!
    Ya kısa sürede mahkemede alırsınız soluğu ya da birbirinizden nefret ederek sürer ilişkiniz, herhalükarda hayatınız zehir olur.
    Her insan kendini bilir, böyle agresif biri olduğunuzu düşünüyorsanız, sizin için ideal eş, size katlanabilecek, sizinle evliliği sürdürebilecek eş bu saydığımız vasıflarda biri olmalıdır.

    Duygularınıza Değer Veren Kişiyi Seçin!
    Eşinizi seçmek istediğiniz kişiyle aranızdaki duygusal bağ güçlü olmalıdır.
    Bakışlarınızdan bile anlaşacağınız, aynı şeyden etkilenip ağlayabileceğiniz, aynı şeyleri okumaktan,izlemekten, dinlemekten keyif alacağınız kişiyi seçin!
    Kendi ihtiyaçlarından önce sizin ihtiyaçlarınızı karşılamayı düşünen, empati duygusu gelişmiş, anlattığınız şeyleri dinleyen, duygularınıza değer verip ortak olan kişi sizin eşiniz olmalıdır!

    Ortak Hedeflerinizin olduğu, önceliklerinizin aynı olduğu kişiyle olun!
    Evlenmeden önce gözardı ettiğiniz ortak dünyevi ve uhrevi görüşler, aşkın tatlı zamanları geçince, evlendikten bir müddet sonra aradaki bu farklı hayat görüşünün sebep olduğu aranızdaki uçurumun çığ gibi büyüdüğünü farkediceksiniz. Ruh ikizi diye sıkça telafuz edilen bir kavram var, evleneceğiz kişi ruh eşinizde olmalı, dünya ve ahiretle ile ilgili görüşleriniz uyuşmalı!!

    Hayran olduğunuz kişiyle evlenin!
    Araştırmalar gösteriyor ki, fiziğine, karakterine, ve genel anlamda o kişiye hayranlık duyduğumuz
    veya çok beğendiğimiz kişiyle yapılan evlilikler daha uzun sürüyor!
    Bu mercedesi var ona hayranım demek anlamına gelmiyor:)
    Ona bakarken hem fiziksel hem de ruhsal olarak  ona bakmaktan, onla konuşmaktan, vakit geçirmekten keyif aldığınız kişiyi eş olarak seçin!

    Güvende Hissetmediğiniz Yanlış İnsandır!
    Şu soruları kendinize sorun; Bu kişinin yanında huzurlumuyum, onla olduğum zaman
    olduğum gibi miyim? Onla yalnızca karıkoca olmanın yanısıra iyi bir arkadaşta olabilir miyiz? tüm bu konulara cevabınız evetse doğru yoldasınız:)

    Sorunları Masaya Yatırın!
    Evlenmeyi düşündüğünüz kişiyle ileride canınızı sıkabilecek, sizi üzebilecek herşeyi baştan konuşun!Sıkıntıları aşmanın tek yolu, kendinizi iyi ifade edip, kaygı duyduğunuz, sizi rahatsız eden şeyler neyse onları söylemektir. Bu sıkıntılar aşılabilir şeyler mi yoksa
    ileride size problem çıkarırlar mı bunları iyi değerlendirmeden, çözüme kavuşturmadan evlilik yolunda adım atmayın!

    Kişisel sorunları olan, mutsuz kişilerden uzak durun!
    Bekarken mutsuz ve depresif bir kişilik, muhtemelen evlendikten sonrada öyle kalacaktır.
    Evlenince ruhsal sorunları çözmek için sihirli bir değnek size değmeyecektir. Tamam, kabul evlenince sorumluluk almayla, biriyle beraber olmayla, çoluk çocuğa karışmakla düzelen kişiler var, fakat bu genel bir kaide değildir. Psikolojik sorunları olan insanlarla evlenmeden bir daha düşünün!

    İlgili Konular

    Evlenmeden Önce Bunları Muhakkak Bilin! Tıklayınız

    Bir Erkekle Evlenmeden Önce Bilmeniz Gerekenler Tıklayınız

    YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan yorum yazıları veya haberlerin tüm hakları Kadınlar Kulübü’ne aittir. Kaynak gösterilse dahi hiçbiri özel izin alınmadan kullanılamaz. Bu haber veya yazılar sadece Kadınlar Kulübü tarafından sağlanan RSS verileri kullanılarak alıntılanabilir.

  • Mutlu evliliğin püf noktaları

    Mutlu evliliğin püf noktaları

    Modası hiç geçmeyen kurum; evlilik… Ancak aynı zamanda sorunları hiç bitmeyen de o…. Bekarlar evlenmek, evlenenler de boşanmak istiyor. Peki yanlışlık nerede? Her şeyin suçlusu evlilik mi yoksa bir yerlerde hata yapan biz miyiz?

    Mutlu evliliğin püf noktaları

    1. Acele etmeyin: Özellikle aile büyüklerinin “Yaşın kaç oldu, yaşıtların hep evlendi, ben de torun istiyorum” türünden dayatmalarına kulaklarınızı tıkayın. Çünkü acele ile yapılan evliliklerde ilişkinin bedeni ve ruhu oturmuyor. Tek başına aşk da, tek başına para da bir evliliğin uzun ömürlü olmasına yetmiyor.

    2. Kendinizi iyi tanıyın: Kendi ruhunuzu ve düşünce yapınızı iyi tanıyın. Bu özelliklerinize göre bir arayış içine girin. Kendinizi tanımadan karşı tarafı sırf güzel, yakışıklı ya da zengin olduğu için seçmeyin. Özellikle üçüncü kişilerin tavsiyeleri ile başlayan evlilikler kaybetmeye baştan mahkum oluyor.

    3. Gerçekçi olun: “Nikahta keramet vardır, evlendikten sonra düzelir” şeklindeki sözlere inanmayın. Gerçek düşüncelerinizi evlenmeden önce ortaya koyun. Karşı taraftan da aynısını bekleyin. Örneğin çocuk sahibi olmak istemeyen nişanlınızın, evlendikten sonra fikrini değiştireceği hayaline tutunmayın. Ya da evlendikten sonra başka bir şehirde oturmak istemiyorsanız ancak böyle bir ihtimal varsa tavrınızı baştan konuşun.

    Aşkı yaşatmanın 11 yolu

    1. Ona saygı duyun.

    2. Onu dinliyor gözükmeyin, gerçekten dinleyin.

    3. Onu olduğu gibi kabul edin, eleştirmeyin.

    4. Doğru tartışmayı öğrenin.

    5. Ona zaman ayırın.

    6. Onu düşünün ve düşündüğünüzü, onu mutlu edeceğini bildiğiniz şeyleri yaparak gösterin.

    7. Ona sizin için farklı olduğunu hissettirin.

    8. Maddi boyutunu esas almadan, onu mutlu edecek ufak sürprizler hazırlayın, özel zamanlar yaratın.

    9. Karşı taraftan beklemeyin, önce siz yapın ki karşılığını alın.

    10. İlişkiyi güncelleyin; eski günlerde gittiğiniz yerlere ziyaretler yapın, ilk günlerinizi hatırlayın.

    11. İşinize mesai harcamazsanız iflas edeceğini bildiğiniz gibi, evliliğinize mesai harcamazsanız onu kaybedebileceğinizi unutmayın.

    Uzman Psikolog Bülent Budak, evliliği tanımlamasını istediğimizde, “İnsanların birbirine hissettiği cinsel isteklerin, sevgi, şefkat ve ilgi ihtiyacının giderilmesinin yanı sıra daha düzenli, huzurlu ve sağlıklı bir yaşam için asırlar önce oluşturulmuş bir düzenden bahsediyoruz “diyor. Bu sosyal yapılanmanın doğada var olmadığını belirten Budak, “İnsanların yerleşik yaşama geçmeye ve sosyal hayata başlamalarıyla birlikte, farklı örf ve adetler içerisinde böyle bir kurum yapılandırıldı. İnsanlar kendilerini yaşadıkları toplumun örf ve adetlerine uymak zorunda hissettikleri için evlenmek istiyorlar. Bir de çocuk faktörü var. Çünkü insan, en temel korkularından biri olan ölüm korkusunu rahatlatabilmek için ardında bir eser bırakmak istiyor ve çocuk sahibi oluyor. Evlilik dışı bir çocuğun dışlanması ihtimali insanları evlenmeye yönlendiriyor. Son yıllarda bilimsel değil ama sosyal olarak 30 yaşını geçen kadınlarda evlenme sendromu oluştu” diyor.

    Yıldönümlerinden korkmayın

    Uzman Psikolog Bülent Budak, evliliğin belli yıllarının daha zorlu geçtiği şeklindeki söylemlerin bilimsel temeli olmadığını belirtiyor. Bazı kişilerin adeta “kendini gerçekleştiren bir kehanet gibi” inandıkları bu durumun zararlarını yaşadıklarını, sorun yaşama beklentisi nedeniyle 1., 3. ya da 7. yıllarda sorunlar yaşadığını da ekliyor. Oysa doğru olan evliliği yıllara değil, dönemlere ayırmak. Çünkü her dönem evliliğin taraflarına ve çevresel faktörlere göre uzayıp kısalabiliyor.

    Sanal dönem

    İnsanların kendilerini gizledikleri, sorunları görmezden geldikleri, her şeye evet dedikleri ve kendi gerçeklerini göstermedikleri bir dönemden bahsediyoruz. Evliliğin başlangıcını oluşturan bu dönemde tarafların isteği; kavga çıkmamasını, romantizmin sürmesini sağlamak ve dışarıdan bakılınca mutlu bir evlilik tablosu oluşturmak. Çiftler bu dönemde birbirlerine kendilerini tam olarak göstermedikleri gibi, aile ve arkadaşlar konusundaki olumsuz fikirlerini de kendilerine saklıyorlar. Evlenmeden önce birlikte bir evi paylaşan çiftler bu dönemi çok kısa yaşayabiliyor. Bazı çiftlerin ise bu dönemi yıllarca yaşamaları da mümkün.

    Gerçekçi dönem

    Çiftler bu dönemde yavaş yavaş “ben” demeye başlıyor; “Ben böyle düşünüyorum, böyle istiyorum” gibi… Böylece bu dönem fikir ayrılıklarının, duyguların ve beklentilerin ortaya çıktığı yılları anlatıyor. Uzman Psikolog Bülent Budak, bu dönemin çok riskli olduğunun da altını çiziyor. Çatışmaların başladığı bu dönemin süresi de çeşitli faktörlere göre değişiyor. Bu dönemin başarıyla atlatılması mümkün, ancak tartışma kültürümüzün eksikliği, karşı tarafı olduğu gibi kabul etmekten kaçınmamız ve değiştirmeye çalışmamız bu dönemden başarıyla çıkmayı da zorlaştıran faktörler. Yine bu dönemde, çiftler birbirlerinin aile fertleri ya da arkadaşları hakkında olumsuz görüşlerini de açıkça dile getirmeye başlıyorlar. “Evlenince değişti” söylemini dillendirdiğimiz bu dönemde yanıldığımız nokta ise şu; değişen kimse yok. Aslında sanal dönemde gösterilmeyenler ya da görmek istemediklerimiz bu dönemde ortaya dökülüveriyor.

    Suskunluk dönemi

    Öncelikle şunu belirtelim ki, “Gerçekçi Dönem”i başarıyla atlatıp uzmanlık dönemine giren çiftler azınlıkta kalıyor. Çoğu çift kendini suskunluk döneminde buluveriyor. Suskunluk döneminde, önceki dönemden gelen konular bir süre bir kenara bırakılıyor, sessizlik dönemi başlıyor ve bir gün daha şiddetli olarak yeniden tartışılmaya başlıyor. Her patlama, bir öncekinden daha şiddetli oluyor. Artık birbirlerine güvenlerini kaybetmeye başlayan çiftler, “Eşimle bu konu konuşulmaz” diye düşünerek iletişimden kaçınmaya başlıyorlar. İşte bu sessizlikte bazen duyulan tek şey boşanmanın ayak sesleri oluyor. İki taraf da ekonomik olarak tek başına ayakta durabilecek durumdaysa boşanma gerçekleşiyor. Eğer çocuk varsa, boşanma ertelenebiliyor. Aldatmaların en çok yaşandığı dönem de suskunluk dönemleri… Çiftler duygusal arayışlara giriyor ve bu açlığını başkaları ile gidermeye başlıyor. Bu kişiler iş çevresinden, arkadaş çevresinden ya da sanal dünyadan olabiliyor. Son zamanlarda sosyal ağlarda eski sevgililerini bulanların sayısı da oldukça fazla…

    Uzmanlık dönemi

    İşte az rastlanan ideal dönem! Tabii ki pembe bir dünyadan bahsetmiyoruz. Hayat devam ettikçe çiftlerin önüne engeller, sorunlar çıkıyor. Uzmanlığa erişen çiftler, kriz yönetimini ustalıkla gerçekleştiriyor. Ufak tefek hatalar olsa da patlamalar; küsmelere, suskunluğa gitmeden hallediliyor. Duygusal ve mantıksal olarak gelişmiş bir ilişkide, çiftler önlerine gelen her engeli başarıyla aşıyorlar.

    Kötü giden evliliği bir bebek kurtaramaz

    Uzman Psikolog Bülent Budak, çocuk sahibi olmanın bir evliliğe büyük etkileri olduğunu söylüyor. Ancak burada sadece olumlu etkilerden söz etmiyor. Öncelikle çocuk yetiştirmenin de tıpkı evlilik gibi süreçleri olduğunu, yani kolay bir şey olmadığını unutmamak gerekiyor. Bir çocuğun aileye yapacağı olumlu katkılar çocukla ilgili değil, çiftlerin bu duruma bakış açısıyla ilgili oluyor. Örneğin bir babanın, çocuk bakımının sadece annenin görevi olduğunu düşünmesi ve kadını bu işte yalnız bırakması, çiftin arasında daha önce olmayan sorunların doğmasına bile neden olabiliyor. Bu nedenle çocuğun, ilişkide hiçbir şeyin başlangıç noktası olarak görülmemesi, öncelikle tarafların bakış açılarını değiştirmeleri gerekiyor.

    Sanal alemdeki tehlike!

    Artık canımız her sıkıldığında kendimizi oyalayacak bir şey bulabiliyoruz. Televizyonun yanı sıra artık elimizin altında uçsuz bucaksız bir internet alemi var. Ancak sanal ortama ne kadar çok zaman harcarsanız, o tarafınızı geliştirmiş oluyorsunuz ve ilgilenmediğiniz ilişkiniz zayıflıyor. Bunun önüne geçmek için fiziksel tedbirler alın. Bilgisayarı salonunuzdan ve yatak odanızdan çıkarın. Haftada iki gün televizyonsuz ve bilgisayarsız geceler yapın.

    Düzenli ve sağlıklı yaşamak için evleniyoruz

    “Evlilik insan doğasına aykırı mı?” diye sorduğumuzda ise Uzman Psikolog Bülent Budak, bu fikrin insanların sorumluluktan kurtulmak için ürettikleri bir mazeret olduğunu belirtiyor: “Doğaya bakınca hayvanların tek eşli olmadığını görüyoruz. Bu açıdan bakınca evliliğin bu doğaya aykırı olduğu söylenebilir. Ancak yaşadığımız binalar da, bindiğimiz arabalar da doğaya aykırı. Doğaya uyumlu yaşamak için ata binip mağaralarda yaşıyor olmamız gerekiyordu. Hayatımızı iyileştirmek için ürettiğimiz bu yapılanmalar gibi, düzenli ve sağlıklı bir yaşam için de evlilik kurumunu ürettik.
    Yani evlilik bir gereklilik olarak ortaya çıktı.

    Formsanté Dergisi