Etiket: evlilik öncesi

  • Evlenmeden önce eş adayına

    Evlenmeden önce eş adayına

    FARKLI YOLLARDAN ‘SENİ SEVİYORUM’
    Gary Chapman “The 5 Love Languages” (Aşkın Beş Dili) adlı kitabında, evliliği güçlendirmek için aşkı ifade etmenin farklı yollarını kategorize ediyor. Martinez ise müşterilerine evlilik öncesi aşkı ifade etmenin beş farklı yolunu liste şeklinde sunuyor: Açıkça söylemek, beraber vakit geçirmek, hediye alışverişi, eşine hizmet etme ve fiziksel dokunuşlar. Martinez bu tür davranışların önceden belirlenmesini ve partnerlerinin bu davranışları hakkında görüş bildirmesini öneriyor. Eisenberg ise çiftlerin ilişkiyi kendilerine has yöntemlerle beslemeleri gerektiğini düşünüyor.

    10 YIL SONRA NEREDEYİZ?
    Eisenberg’e göre bu sorunun cevabını aklımızın bir köşesinde tutmak, hedeflere ulaşmaya çalışırken karşılaşılan zorluklarla baş ederken son derece faydalı. Dr. Wilcox’a göre bu soru, partnerlerden birinin aklında boşanma ihtimalinin olup olmadığını ortaya çıkarmak konusunda da işe yarar olabilir.

    Evlenmeden önce eş adayına | 1

    AİLE KAVGALARINIZ NASIL SON BULURDU?
    The Couples Institute (Çiftler Enstitüsü) kurucularından Peter Pearson’a göre bir ilişkinin ne kadar mükemmel olduğu, problemlerin nasıl çözüldüğüyle alakalı. Bu sorunun cevabı, aile kavgalarında gizli. Sakince oturulup konuşulur muydu yoksa tabaklar havada mı uçuşurdu? Eşinizin ilişkinizdeki problemlere nasıl yaklaşacağı konusunda aile kavgaları size fikir verebilir.

    ÇOCUK İSTİYOR MUYUZ?
    Ya da bebeğin altını kim değiştirecek? Boşanma ve ilişki koçu Debbie Martinez’e göre çocuk konusunda eşinizin duymak istedikleri yerine ne istediğinizi söylemeniz önemli. Evlenmeden önce çiftler mutlaka çocuk sahibi olmak isteyip istemediklerini dürüstçe konuşmalı. Eğer isteniyorsa kaç çocuk ve evliliğin hangi noktasında isteniyor? Seks ve evlilik terapisti Marty Klein ise doğum kontrol planlamasının da en az hamilelik planlaması kadar önemli olduğu kanısında.

    EV İŞLERİ KONUSUNDA NE DÜŞÜNÜYORSUN?
    Çok az insan bu soruyu sormayı akıl ediyor; ama söylenmesi gerekiyor – isteyeceğiniz son şey, evlendikten sonra partnerinizin ev işlerine alerjisi olduğunu öğrenmeniz olurdu.

    Evlenmeden önce eş adayına | 2

    ESKİ SEVGİLİLER KONUSU…
    Virginia Üniversitesi’nde yürütülen National Marriage Project (Ulusal Evlilik Projesi) yöneticisi Bradford Wilcox, “Birçok ciddi ilişki tecrübesi, daha yüksek boşanma riski ve daha sorunlu bir evlilik anlamına gelebilir” diyor. Bunun nedeni ise çok sayıda büyük ayrılık yaşamış birinin, eşini eski sevgilileriyle kıyaslama potansiyeli olabilir. Dr. Klein’a göre insanlar geçmiş tecrübelerinden bahsetmekten çekinir, üstelik bu durum kıskançlığa ve yargılayıcı tavırlara yol açabilir. Bu sorunun üstesinden gelmenin en sağlıklı yolu, partnerinizin sizden önce de bir yaşama sahip olduğu gerçeğiyle barışık olmak ve buna saygı duymaktır.

    BENİM BORCUM SENİN BORCUN MU?
    Gerektiğinde bana kefil olur musun? Boşanma avukatı Frederick Hertz’e göre partnerler, finansal yeterlilik ve gelir kaynaklarını ayrı tutma konusundaki düşüncelerini birbirlerine açmalı. Yine tarafların birbirlerine borçlarından söz etmeleri de önemli. Eğer gelirler arasında ciddi bir farklılık varsa, Dr. Scuka gelir oranlarına göre temel bir aile bütçesi oluşturmayı öneriyor.

    SENSİZ DE BİR ŞEYLER YAPABİLİR MİYİM?
    PAIRS (Practical Application of Intimate Relationship Skills) Başkanı Seth Eisenberg’e göre birçok kişi eşiyle kurduğu ortak yaşamın yanı sıra belli konularda münferit olmak ister. Yani hobilerinizi ya da arkadaşlarınızı paylaşmak istemeyebilirsiniz ve bu durum konuşulmadığı takdirde karşı tarafta kıskançlığa ya da dışlanmışlık hissine sebep olabilir. Dr. Klein’a göre ilişkide tarafların farklı mahremiyet anlayışları olabilir. Dr. Wilcox, çiftlerin birbirlerine yalnızlığa ihtiyaç duydukları anlar konusunda dürüst olmalarını öneriyor.

    ANNEMİ SEVİYOR MUSUN?
    Dr. Scuka’ya göre eşler ne kadar uyum içinde olursa olsun büyüklerle olan ilişkiler sorun yaratabilir ama partnerlerin ebeveynleriyle ilgili sorunları çözmeye yanaşmamaları, sağlıklı ve uzun bir ilişki için pek hayra alamet olmayabilir. Ayrıca, Dr. Pearson’a göre ebeveynlerin güçlü ve zayıf yönlerini bilmek, insanların kendi ilişkilerindeki sorunları çözmesine de yardımcı olacaktır.

    SENİN AİLEN BENİ GERÇEKTEN SEVİYOR MU?
    Potansiyel kayınvalidenizin sizden nefret ettiğini öğrenmekten daha moral bozucu olan yalnızca birkaç şey vardır. Ama bu durumu yeterince erken öğrenebilirseniz, pohpohlama sanatı konulu alıştırmalar yapabilirsiniz.

    YAŞLI EBEVEYNLER İLE KİM İLGİLENECEK?
    Kimi insanlar huzurevlerine iyi niyetle yaklaşırken kimileri ise varlıklarını şiddetle lanetler. Partnerinizin ebeveynlerini yaşları çok ilerlediğinde eve getirip getirmeyeceğini önceden öğrenmeniz gerekiyor.

    NEYİME HAYRANSIN? SENİ NELER KIZDIRABİLİR?
    Zorluklar, karşı tarafa duyduğunuz hayranlıktan üstün mü? Anne Klaeysen’e göre çiftler, nadiren ikinci soru üzerinde dururlar. Evlilik, birlikte yaşamaktan daha fazlası olmalıdır, ömürlük bir sözleşmedir.

    Kaynak: Posta.com.tr

  • Evlilik öncesi bu detaylara dikkat!

    Evlilik öncesi bu detaylara dikkat!

    Uzman Dr. Orhan Karaca: ‘Eğer çift birbirinin düşüncelerini yeterince bilmiyorsa ve detaylar konuşulmadan düğüne doğru bir gidiş olduysa düğüne dair aşamalar gerçekleştikçe fikir ayrılıkları başlar.’

    İyi bir kişiyle evlenmek, iyi bir evlilik yapmak birçok insanın hayali olduğunu ifade eden Psikiyatri Uzmanı Dr. Orhan Karaca, bu hayal hem müstakbel eş için hem de evlilik süreci için kurulacağını belirtti. Evlenmeye karar vermiş çiftlerin evlilik öncesinde birbirlerini çok iyi bir şekilde tanıması gerektiğinin önemli vurgulayan Orhan Karaca, “ Kimi düğüne dair her şeyin mükemmel olmasını beklerken kimi de düğüne sadece bir tören olarak bakar.” dedi.
    Uzman Dr. Orhan Karaca, “Eğer çift birbirinin düşüncelerini yeterince bilmiyorsa ve detaylar konuşulmadan düğüne doğru bir gidiş olduysa düğüne dair aşamalar gerçekleştikçe fikir ayrılıkları başlar. Her iki taraf da başta konuşması gerekenleri son aşamada konuşmak zorunda kaldığı için zaman kısıtlılığının verdiği baskıyla diğerini ikna etmeye çalışır. Bazen ailelerin hayalleri de işe karışır ve çift arasındaki gerilim gittikçe artar. Yeterli iletişim kurulmadığı için bu sürece gelindiği çoğu zaman göz ardı edilir ve çift birbirini değişmekle suçlar. Aslında kişi müstakbel eşinin düşüncelerini öğrenmemiş, varsaymıştır. Varsayımlarının gerçekleşmemesi kişide hayal kırıklığı oluşturur. Eğer ciddi düzeyde harcama da yapıldıysa bu da baskı oluşturur ve iletişim kopma safhasına gelebilir. Bu yaşanan iletişim bozukluğu sadece törene dair yaşanmaz. Benzer şekilde kültürel ve dini unsurlar üzerine fikir ayrılıkları, eşin ailesi ile birlikte yaşamak zorunda kalma, evlilik sonrası rollerde beklentinin karşılanmaması, iş yaşamı ve ekonomik bağımsızlığından vazgeçmek zorunda kalma, eşin kıskançlığı nedeniyle o ana kadar içinde olduğu sosyal çevresinden uzak bir yaşam tarzını onaylamak zorunda kalma da çift arasındaki gerilimi tırmandıran konulara örnek olarak gösterilebilir.” şeklinde konuştu.

    BUNLAR HANGİ SEBEPLERDEN KAYNAKLANMAKTADIR?
    Evlilik öncesinde çiftler arasındaki sorunların sebeplerini tek tek sıralayan Orhan Karaca, sözlerine şöyle devam etti.” Evlilik öncesinde çiftin birbirini tanıma fırsatı bulamaması, hayata bakış açısı ve beklentiler arasında ciddi farkların oluşu, alışık oldukları sosyoekonomik ve sosyokültürel düzey farklılığının belirgin oluşu, ebeveynlerin sürece müdahaleci tutumları, bireylerin psikolojik sorunlarının yoğun oluşu ve karşı karşıya kalınan problemleri çözmede problem çözme becerilerinin eksik oluşu çiftin arasında sorun yaşanmasına neden olabilmektedir. Ayrıca tahmin, yaşanan bir olumsuzluğu diğer alanlara da genelleyerek varsayımlarda bulunma, küçümseme, karamsarlık, endişe, yok sayma, asgari saygı düzeyinin korunmayışı, tolerans eksikliği, yaşanan sorunları bir kişiye mal etme, fedakârlık yaptığına ancak buna değer verilmediği yönündeki düşünceler, diğer kişilerin de bu olumsuzluklara sahip olması ve süreçte etkin rol oynamaları da çift arasındaki sorun çıkmasına, eğer varsa derinleşmesine neden olabilir.”

    ÇİFTLER BU SORUNLARI NASIL ÇÖZEBİLİR?
    Çiftlerin arasındaki sorunları öncelikle empati yaparak yani müstakbel eşinin ne yaşadığını hissetmeye çalışmalı, onun düşüncelerini dinlemeli ve kendini onun yerine koyarak aşabileceğini ifade eden Karaca, “ Empati karşılıklı yapıldığında iletişim sorunları kısa sürede çözülebilir. Bunun dışında kişiler öz eleştiri de yapabilmeli ve bir takım hatalarında ısrar etmemelidirler. Hatayı fark edip düzeltmenin bir erdem olduğunu unutmamalıdırlar. Müstakbel eşin yaptığı özeleştiriye galibiyet kazanmış edasıyla yaklaşmamalı, kendisini anlamaya çalıştığı ve bunda başarılı olduğunu gördüğü için teşekkür etmelidir. Ailelerin kendileriyle ilgili hayallerini bilen çift bunu müstakbel eşiyle paylaşmalı, bu konuda ondan yardım istemeli, ailelerin karşı karşıya gelmesinin önüne geçilmelidir. Zira bazı ailelerde nezaket konusunda yeteneksiz yıkıcı tutum sergileyen kişiler olabilir.“dedi.

    EVLİLİK TERAPİSTİNDEN DESTEK ALMAK GEREKİR Mİ?
    Karaca, “Evlilik terapistlerinin kendi düşünceleriyle taraflardan birini ikna etmeye çalışacağı ön yargısı maalesef yaygındır. Çiftler iletişim bozukluğu yaşandığında haklı olduklarını, bir başkasının fikrine ihtiyaç duymadığını söyleyerek çoğu zaman terapiste gelmeyi kabul etmezler.Halbuki terapistin görevi çifte ne yapacağını söylemek değildir. Aralarında kendilerinin farkında olmadıkları iletişim sorunlarını tespit etmek, birbirlerini anlamalarını sağlamak, sorunlarını konuşarak çözebilecekleri bir süreç başlatmaktır. Çift terapistine başvurmak için belli bir zaman yoktur. Evli çiftler başvurabildiği gibi evlenmek üzere olanlar da başvurabilirler. Amaç sağlıklı iletişimin sağlanması ve çiftin kendi dinamikleriyle kendi sorunlarını çözebilecekleri noktaya gelmeleridir. Hatta evlenme aşamasında olan kişilerin başvurduğunda daha olumlu sonuçlar alınabilir. Zira yeni başlayan bir ilişkiyi yapılandırmaya çalışmak bozulmuş bir ilişkiyi düzeltmekten daha kolaydır.”

  • Düğün öncesi detoksu

    Düğün öncesi detoksu

    Evlilik öncesi dönem, pek çok kişinin daha fit görünmek için kilo vermeye çalıştığı bir dönemdir. Ancak stres ve yorgunlukla birleşince son anda uygulanmaya çalışılan şok diyet programlarının reçetesi genellikle çok ağır olur. Diyetisyen Bahar Demirkıran nikâh sabahı şişmiş gözler, yüzük girmeyen parmaklar, ödemden kapanmayan gelinlik fermuarları, bozulmuş bağırsaklar ve şiddetli gaz sancıları gibi problemleri yaşamamak için sağlıklı ve doğru yiyeceklerle beslenilmesi gerektiğini belirtiyor.

    Evlilik öncesi uygulanacak program; az yağlı, probiyotik özellikteki fermente süt ve süt ürünleri, yumurta, beyaz et, sızma zeytinyağı ve ceviz, çiğ badem gibi sağlıklı yağları, tam buğday ekmeği ve baklagiller gibi kompleks karbonhidratları, antioksidan özellikteki sebze ve meyveleri içermelidir. Tabii ki tuzu azaltmak ve bol sıvı tüketimi de göz ardı edilmemelidir.

    Alerjik reaksiyonlar, deri lezyonları ve bağırsak problemlerini önlemek için size sıkıntı veren ve sindirim sisteminizi bozan besinler varsa en az 3 ay öncesinden diyetten çıkartılmalıdır.

    Nikâha bir ay kala enerjinizi artırmak için bir kür multivitamin, ginseng takviyesi alınabilir. Parlak ve sağlıklı bir cilt, ışıldayan gözler için coenzim Q10 takviyesi, omega 3 ve yeşil çay küründen de fayda göreceksinizdir.

    Düğün takvim planı için tıklayın!

    Nikâha 10 gün kala uygulanacak detoks kürü hem metabolizmanızı hızlandıracak hem de enerjinizi zirveye çıkaracaktır.

    İşte 10 Günlük detoks programı

    – Çay, kahve, gazlı içecekler, çikolata tüketmeyin.

    – Her tür alkollü içecekten 10 gün boyunca uzak kalın.

    – Şeker ve şeker içeren her tür gıda, suni tatlandırıcılara on gün veda edin

    – Her gün 3 litre su ve 1-2 kupa taze sıkılmış sebze-meyve suları için (özellikle yeşil ve kırmızı-mor renkliler)

    – Her gün 5 porsiyon taze mevsim sebze-meyvesi tüketin.

    – Kırmızı et, tavuk, peynir tüketmeyin. Light kefir ve yoğurt tercih edin.

    – 10 günde en az 4-5 sefer ızgara balık yiyin.

    – Salatalara 1 tatlı kaşığı zeytinyağı ekleyin.

    – Bu süre içinde beyaz un, makarna, pirinç tüketmeyin.

    – Yeşil çay, rezene ve mate çayı için.

    – Her gün 1-2 dilim ananas yemeyi ihmal etmeyin.

    – Özellikle kereviz, hindiba, zencefil karışımı sebze suyu ödemini atmanıza yardımcı olacaktır.

  • Evlenelim Gerisini Akışa Bırakalım Anlayışı

    Evlenelim Gerisini Akışa Bırakalım Anlayışı

    Yaşama ilişkin önemli kararlardan biri olan evlilikte, evleniyorum ama doğru mu yapıyorum? Acaba nikâh masasına oturacağım kişi doğru kişi mi? Başka birini tercih etsem hayatım daha iyi mi olur acaba? Bu sorular nikâh masası yolculuğunda zihninizi meşgul ediyor mu? İlişkilerde yaşanan kararsızlıkların ruh sağlığına direkt etki ettiğine dikkat çeken uzmanlar önemli uyarılarda bulunuyor…

    Birine bağlanma isteğimiz ve bağlılıktan anladıklarımız geçmiş deneyimlerimizi tekrarlama isteği ya da tekrarlanmasını önlemek üzerine kuruludur diyen Üsküdar Üniversitesi NPİstanbul Hastanesi Uzman Psikologu Nazende Ceren Öksüz, ilişkilerde yaşanan kararsızlıkların ruh sağlığımızı etkilediğini vurguluyor.

    Nazende Ceren Öksüz evlilik öncesi kararsızlıkla ilgili şöyle konuşuyor;

    “Şüphesiz ki evlilik insanın yaşamıyla ilgili verdiği en büyük kararlardan biridir. Evliliğe adım atan bir çift, yeni bir düzen ve daha önemlisi bir aile yapılanmasına ilk adımı atmış demektir. Hiç kimsenin boşanmak üzere evlenmez. Her ne kadar boşanmalar artsa ve git gide normalize edilse de “biz evlenelim, sonrasını akışına bırakalım” gibi bir yaklaşımla kişiler hayatlarını kökten değiştirme kararı almazlar. Evlilik kararını hayatımıza sevgi, heyecan, huzur, mutlu bir gelecek umudu katacağını kişilerle alırız. Bu kavramlar yaşamdaki doyum için olmazsa olmazlardandır.

    Peki, Herkes İçin Bu Duyguların Kaynakları Aynı mıdır?

    Bir kişinin heyecan verici bulduğu bir ilişki bir başkası için monoton olabilir. Bir çiftin “çok mutluyuz” dediği evlilik dışarıdan bakan bir kişi için kâbus gibi görünebilir. Tek doğru hiçbirşeyde yoktur.

    Peki, Mutlu Evlilik İçin İnsanlar Neleri Referans Almalıdır?

    Her zaman söylediğimiz gibi iç dinamiklerimize bakmak lazım. Geçmiş deneyimlerimize, ilişki kurma biçimimize, kendimize duyduğumuz güven ve saygıya bakmak lazım. Geçmiş deneyimlerimiz derken çok geçmişe, yaşamımızın ilk yıllarına dayanan bir süreçten bahsediyorum.

    Evlilikte Bir Başkasına Bağlı, Kendi Başımıza Özgür Olmayı Bilmeliyiz

    Evlilik bağı kurulurken kişi bir başkasına bağlı ama kendi başına özgür kalabilmeyi öğrenirse, ileride uzun soluklu, huzurlu ve dengeli bir evlilik hayatı yaşama olasılığı yüksektir. Bu kişiler, eşleriyle kolayca yakınlık kurabilirken terk edilmekle ilgili gereğinden fazla kaygı duymazlar. İlişkileri uzun sürelidir, kendilerine ve diğer insanlara güvenebilirler. Eşleriyle yaşadıkları sorunlarda karşı tarafla empati kurabilir, affedici olabilirler. Kaygılı ve kararsız bir bağlanma stiline sahip bireylerse, eşlerine fazlasıyla yakın durma eğilimi gösterirken aynı oranda terk edilme kaygısı yaşarlar. Eşlerini abartılı boyutta kıskanırlar. Bu nedenle sürekli partnerlerini kontrolk etmeye çalışırlar. Derin, şiddetli, fakat kısa süreli ilişkiler kurarlar. Ayrılıkları travmatik algılayabilirler. Kendilik saygıları değişkendir. Evlilikten beklentileri de değişken ve belirsiz olabilir.

    Kafanız Sıklıkla Karışıyorsa Bir Uzmana Başvurun

    Kişiler bağlanma isteğinden ve bağlılıktan anladığı geçmişi yaşama isteği ya da tamamen geçmişi silme isteği ile ilişkilerini zora sokabilmektedirler. Oysaki insan kendi davranışlarının sorumluluğunu alacak iradeye sahiptir. Geçmişimiz bizi etkilese de onların esiri değiliz. Eğer yaşadığınız romantik ilişki ya da evliliğinizde bir şeylerin yolunda gitmediğini düşünüyorsanız ve kafanız sıklıkla karışıyorsa psikolojik yardım almanız uygun olacaktır. Bir çift terapistine başvurarak yaşamınızı kendiniz ve partneriniz için daha güzel hale getirebilirsiniz.

  • Evlilik öncesi sendromu

    Evlilik öncesi sendromu

    Bu bir peri masalı olmalıydı! Ama hissettiğiniz tek şey huzursuzluk ve gerginlik… Sanki içinizde başka biri var. Ve o tanımadığınız biri nikah masasına oturduğunuzda “Hayır!” diye haykıracak ve duvağını atıp, gözyaşları içinde koşarak salonu terk edecek… Korkmayın, hepsi geçecek… Hemen her gelinin başına gelen şeyi, evlilik öncesi sendromunu yaşıyorsunuz.

    Aslında onu çok seviyordunuz. Yani davetiye listesi ile ilgili o büyük patırtı kopmadan önce her şey gayet yolundaydı. Hele düğün pastasının kaç katlı olacağına kesinlikle karışmayacaktı! Hem evlenince kıyafetlerinize de karışmayacağı ne malum? Ayrıca bugün nikah şekeriyle ilgilenmeyen yarın sizinle hiç ilgilenmez! Böyle bir adamla ömrünüzü tüketeceğinize emin misiniz? Yoksa yol yakınken vaz mı geçmelisiniz? Ya sizi mutlu edemezse? Acaba o doğru kişi mi? Gerçekten ruh eşinizi buldunuz mu? Acaba yanlış seçim mi yapıyorsunuz?

    Durun! Öncelikle sakin olun. Sakın endişelenmeyin ve kendinizden şüphe etmeyin. Çünkü evleniyorsunuz ve bu durum birçok sorumluluğu beraberinde getiriyor. Yalnızca hem kendinizin hem de partnerinizin bu sorumlulukları sağlıklı bir şekilde yerine getirebileceğinizden endişe duyuyorsunuz. Bu noktadan baktığınızda altında ezilecek gibi hissettiğiniz o sorumluluklar aslında sandığınız kadar ağır değil. Ömür boyu sürmesini hayal ettiğiniz bir aşk anlaşmasına imza atıyorsunuz. Yıllardır belki de sadece günü gününe yaşamaya alışmışken, artık iki kişilik düşünmek ve yaşamınızın bundan sonraki kısmını sevdiğiniz insana göre ayarlamak ilk bakışta korkutucu gelebilir. Ama evlilik aslında hiç de içinden çıkılamayacak duygusal bir kaos değil. Sizin yaşadığınız şeyin tam adı evlilik öncesi sendromu… Ve inanın bunu yaşayan ne ilk ne de son gelin adayı siz değilsiniz!

    Aşkın gözü kör mü?

    Evliliğe hazırlanan birçok kadının yaşadığı bu çıkmazı psikiyatristler son derece normal buluyor. Belki de yaşanan sorunu çözebilmek için işin en temeline inmek ve “insan neden evlenir” sorusuna yanıt bulmak gerekiyor. Toplumun değer yargılarına göre her birey belirli bir yaş dönümüne geldiğinde evlilik ve çocuk sahibi olmakla ilgili aile ve çevre baskısı yaşamaya başlar. Cinsel çekim, psikolojik gelişim, sevgi ve aşk gibi duygular da bireye evliliği çağrıştırır. Sevginin coşkulu dönemini yaşayan kişi karşısındakinin iyi, güçlü ve olumlu özelliklerini idealleştirir. Aşık insan kendini olduğundan çok daha mutlu, coşkulu ve bütün hisseder. Sevilene yakınlık göstermek, onu anlamaya çalışmak ve onun yanında bulunmak isteği ön plandadır. Güçsüz ve yetersiz yanlar algılanmaz. Kısaca aşkın gözü kördür de denebilir…

    Aynı dönemdeki sahiplenme tutkusu, yaşanan duyguların devamının sağlanması çiftleri evlilik kararına itebilir. Düğün hazırlıkları yaptığınıza göre buraya kadar bir sorun olmamalı. Büyük ihtimalle siz ve müstakbel eşiniz de aynı evrelerden geçerek bu kararı aldınız. Ancak toplum evliliği idealleştirip, onu sonu olmayan bir yaşantı biçimi gibi sunma eğiliminde… Evlilik öncesindeki bu stres de işte tam da bu nedenle ortaya çıkıyor.

    Uzmanlar bu stresten arınmanın ilk adımını evliliği her şeyin gönlünüzce olduğu bir cennet olarak görmekten vazgeçmek olarak tanımlıyor. Uzman psikolog Handan Arslantaş sevginin aşama aşama ilerlediğini ve yüceleştirilmiş sevgiyi coşku sonrası düş kırıklığının takip edeceğini dile getiriyor: “Yaşanan düş kırıklığına dayanan, onları işleyebilen kişiler saygı ve güven ağırlıklı sürekli ilişkiler kurabilir. Kendini düşünürken karşısındakinin çıkarlarını da gözetme, eşitlik ve aynı haklara sahip olma ilkesi, ortak duygudaşlık, karşısındakiyle özdeşleşme prensiplerini yakalamak gerekir. Evlilikler genellikle bir seçme süreci sonrasında gerçekleşir. Evlilik kararı ile toplumsallaşma aileler, arkadaşlar ve ortak yaşam alanlarının paylaşılması söz konusudur. Kişi, duyguları, kendi gerçeklik algılaması ve yakın çevresinin önerileri arasında gerginleşir. Alıngan ve hassas durum güvensizliğe, şüpheciliğe, ufak olayları abartmaya, karşı tarafı denemek adına uygunsuz taleplere neden olur. Coşkulu sevginin yerini eksiz, güçsüz, yetersiz yanlarla yüzleşme ve düş kırıklığı alır. Coşkulu sevgi özlemi, alışkanlıklar, tutkular, birlikte bütünleşme isteği farklı iki algılamaya neden olur. Sevgi ile hoşlanma, aşk ile sıradan sevgi arasında ayrım yapmak zorlaşır.”

    Ruh eşi mi, baş belası mı?

    Özellikle bizimki gibi gelişmekte olan toplumlarda kız çocukları küçük yaşlardan itibaren büyüyünce özel birine aşık olacakları, sonsuza dek sürecek mutlu bir evlilik yapacakları ve bir gün anne olacakları söylemleriyle büyütülür. İlk bakışta tek eşlilik tüm çağdaş toplumların beklentisi gibi görünse de, dünya üzerindeki farklı kültürlere ait farklı topluluklar üzerinde yapılan sosyolojik araştırmalar bu beklentinin ancak beşte bir oranda gerçekleşebildiğini gösteriyor. Dolayısıyla tek eşli bir yaşamın insan doğasının ideali olduğunu söylemek pek de gerçekçi görünmüyor.

    Handan Arslantaş evlilik öncesi yaşadığımız bu stresi bilimsel olarak şu şekilde açıklıyor: “Sevgili rolünden eş rolüne geçmek aynı zamanda anne-baba evindeki genç rolünden dönüşümsüz olarak vazgeçmeyi gerektiriyor. Sorumluluk almak kişiliğin olgunlaşmasında ve yetişkinliğe geçişte en önemli dönüm noktalarından biri. Evlilik öncesi dönemde bireyler birbirini bu yönde tartmaya başlar. Özgürlüklerin yönetimi, cinsellikteki doyum, maddi konularda işbirliği, ortak gelecek beklentileri, problem çözme yetenekleri, farklılıkları hoşgörüyle karşılayabilme, dini eğilimler, karşıdaki kişinin bilgi ve görgüsüne saygı duyma, ailelerin kabulu ve ebeveynleri ilişkiye karıştırmayacak kadar bireyselleşmiş olmak, neşe, espri gücü, öfke yönetimi ve günlük yaşam alışkanlıkları hep bu dönemde alıcı gözle sorgulanır. Tüm yakın çevre de bu sorgulamaya gönüllü olarak katılır. Davetiye seçimi, ailenin yanındaki bir bakış, basit bir bilginin paylaşılmaması, çıkarlardaki ufak eşitsizlikler gibi çok ufak detaylar ileride ciddi bir soruna temel olacakmış gibi masaya yatırılır.

    Ve evlilik öncesinde süre, güç mücadelesi, üstünlük ve taviz vermeme savaşına doğru kaymaya başlar. Birlik ve bütünlük kavramı, kız ya da erkek tarafı rekabetlerine, karşılıklı saldırı ve savunma durumuna dönüşebilir. Böylece beni tamamlayan doğru eşi buldum mu, yoksa başımı belaya mı sokuyorum soruları gündeme gelmeye başlar.”

    İdeal evlilik nedir?

    Evliliğe giden yolda çiftler zaman zaman ara yollara saparak amaçlarından uzaklaşabiliyorlar. En ufak bir problem ortalığı savaş alanına çevirebiliyor. Satın alınacak kanepenin rengi aslında yaşamınızı temelden etkilemeyecek bir konu olduğu halde her nasılsa bu dönemde kendinizi müstakbel kocanızla ilgili korkunç planlar yaparken bulmanıza neden olabiliyor. Unutmayın, siz evleniyorsunuz ve aslında ikiniz de aynı tarafta duruyorsunuz. Hiç de hayati olmayan bir konuyla ilgili alınacak bir kararda bile soğukkanlılığınızı kaybedecek noktaya gelmeniz, anlaşamadığınızı değil, üzerinizdeki yoğun baskılardan kaynaklanıyor. Gelinlik seçimi, evin dekorasyonu, davetli listesi, nikah şekeri gibi evlilik öncesi dönemde önem kazanan işlerin aslında birbirinizi kırmaya değecek şeyler olmadığını geriye dönüp baktıktan sonra fark ediyorsunuz. Aslında ne gelinliğinizin modelini ne de nikah şekerinizi davetlilerden hiçbiri bir süre sonra hatırlamayacaktır. Ama bir ömrü birlikte geçireceğiniz insanın kırılan kalbini onarmanız çok daha zor olacaktır.

    Stres ve gerginlik bazen öyle noktalara gelir ki, hayatınızın en güzel hatırası olması gereken düğününüzü bir kabus gibi yaşar ve tadına varamazsınız. Şunu unutmamak gerekiyor ki mükemmel ilişki yoktur. Herkes kendi kişilik sınırları içinde ve kendi doğrularıyla yaşar, ilişkilerini de bunlara göre seçer. Bir ömrü birlikte geçirmek için çiftlerin karbon kopya olması gerekmez.

    Evlilikte de birey olarak varlığını sürdürmek hem kişinin ruhsal sağlığı hem de ilişkinin sağlığı açısından oldukça önemli. Hayatını birbirine odaklanmadan, kişisel ilgi alanlarından vazgeçmeden, kariyer ve iş yaşamlarını da dengeleyerek yürütülen evlilikler her zaman daha uzun soluklu olacaktır. Ayrıca partnerinizin başlangıçta görmezden geldiğiniz, zaman içinde tahammül edilemez bulmaya başladığınız kusurlarını onunla konuşmaya çalışın. Bunlarla yüzleşmek, yıllar sonra otomobilini park ettiği yeri bulamıyor ya da dişlerini fırçalarken hırıltılı sesler çıkarıyor diye ondan soğumanızdan ya da “Benim evlendiğim erkek bu mu?” diye isyan etmenizden çok daha iyidir. Unutmayın ki, güzel bir gelin olabilmeniz stres ve gerginlikten uzak olmanıza bağlı. Siz iyisi mi bazı şeyleri oluruna bırakıp evliliğin keyfini çıkarın.

    Eğer bunu başaramıyorsanız ve şüpheleriniz sizi yiyip bitirmeye başladıysa da sağlıklı bir karar verebilmek için profesyonel bir yardım alın. “Kaçak Gelin” filmini de bir an önce unutmaya bakın…

  • Çapkın Erkeği Tanımanın Yolları

    Çapkın Erkeği Tanımanın Yolları

    Sevgiliniz ya da hoşlandığınız erkeğin çapkın olup olmadığını anlamak için yazımızı okuyun.

    – Çapkın erkekler genelde cool takılırlar

    – Hiçbir şey, hiç kimse umurunda değilmiş, onlarla asla işi olmazmış gibi davranırlar.

    – Ama bir kızı elde etmek istiyorlarsa ufak ufak iletişim kurmaya başlarlar. Eğer kız onun ilgisine yanıt vermiyorsa fazla uğraşmazlar, tabir-i caizse yeni avlarına doğru yola çıkarlar.

    – Çapkın olan erkekler her gördüğü kızla ilgilenmezler

    – Etrafta gördüğünüz her kızla flört etmeye çalışan tipler genelde hiç bir kızı elde edemeyen erkeklerdir. Onlar zararsızdır.

    – Çapkın erkekeler ağzı laf yapan, kısa hikayeleri olan erkeklerdir. Yer yer bilgisiyle kadınları etkilerler.

    – Çapkın erkekeler ağzı laf yapan, kısa hikayeleri olan erkeklerdir. Yer yer bilgisiyle kadınları etkilerler.

    – Çapkın erkekler kendileriyle asla övünmezler

    – Ama kendilerine güvenleri her zaman tamdır. Karşısındakini özgüvenleriyle etkilerler.

    – Çapkın erkekler; kadınların kalbine giden yolu çok iyi bilirler

    – Önce karşısındaki kadın hakkında fikir edinir, sonra uygulamaya geçerler. Yani nabza göre şerbet verirler. Karşısındaki kadını nasıl etkileyeceğini her zaman bilirler.

  • Evlenmeden önce cinsellik

    Evlenmeden önce cinsellik

    Niçin evleniriz; Temelde hepimiz başka insanlarla iletişim kurmayı arzu ederiz. Olgunlaştıkça da bu his bizi yakından ve derinden sevecek bir kişiyi özleyip, aramaya iter. Almakta vermekte sevginin olmazsa olmaz bölümleridir. Biri olmadan öteki pek uzun ömürlü olmaz. Evlenmenin temel nedenlerinden bir tanesi beraberlik,birine sahip olmak ve birine ait olmak duygusu, bundan doğan yakınlık, can yoldaşlığı, istenmek, anlaşılmak, çocuk sahibi olmak, kendi düzenini kurmaktır. Bunlar vazgeçilmez duygusal öğelerdir. Yine bunlar cinselliği yalnızca fiziksel yönden değil, ruhsal yönden de tamamlar.

    Özellikle kadınlar yıllar yılı evlenmeyi ve cinsel ilişkide bulunmayı dört gözle beklerler. Daha çocukluklarından beri her türlü yaşam sorununun evlenince çözümleneceğine inanırlar, ama beraberlik güzel duyguların yanı sıra birçok sorumluluğu ve sıkıntıyı da beraberinde getirir. Evlilik kişilerin bundan sonraki yaşamlarında beraberce kullanacakları sınırlı bir kredidir. Bunu ilk günden tüketebilir ve ya mantık, saygı ve sevgi doğrultusunda bir ömür boyu mutlu olarak kullanabilirsiniz. Cinsellikte bu beraberliğin vazgeçilmez bir parçası ve tamamlayıcısıdır.

    Beraberlikte ilk cinsel ilişkinin kusursuz geçmesi gerektiğine inanmışızdır. Oysa bu inancın tam tersine ilk gece gerginlik ve korku içinde geçer. Yeni beraber olan çiftlerin ilk gecelerini birtakım olumsuz duygular içinde olduklarını ve korkularını gizlemek istemeleri de gerginlik ve baskıları daha da arttırır.

    Yetersiz cinsel eğitim, daha önceden bilinmeyen ama evlilik süresinde ortaya çıkan çeşitli sağlık sorunları zaten var olan ekonomik sorunlara, toplumsal baskılara ve olumsuzluklara eklenirse cinselliği yok etmeye başlar. Bu yüzden evlilik öncesi bazı hazırlıkları yapmak kişilerin bu olabilecek negatifliklerden uzaklaştırır.

    Bunlar nelerdir ; En önemlisi her iki tarafın evlilik öncesi muayeneye gitmeleridir Erkeğin ve kadının cinsel bir anormalliği yani sağlıklı bir cinsel yaşantıyı engelliyecek problemleri var mı, varsa ve mümkünse bunun düzeltilmesi.

    Herhangi bir bulaşıcı hastalık var mı ( sarılık, cinsel yolla geçen bir hastalık, aids ve bu gibi ) varsa gerekli önlemleri alınıp, tedavi edilmesi .

    İleride sorun olabilecek herhangi bir sağlık problemi var mı. ( Gizli şeker, kalp hastalığı, hormonal bozukluk gibi )

    Bebek sahibi olmayı engelliyecek bir sebep var mı ? Erkeklerde evlenmeden önce sperm sayımı yaptırılması, kadında yumurtalıkların ve hormonal düzenin kontrol edilmesi.

    Gebelik esnasında sorun yaratabilecek kan uyuşmazlığı, kadında toksoplasma( çiğ etten geçip kırsal alanlarda yaygın bir enfeksiyondur ) gibi gebeliğin ileri ki aylarında bebeğin ölümüne sebep verebilecek bir enfeksiyonun var olup olmadığının araştırılması gerekir.

    Kan uyuşmazlığı kan grubu ile değil kanınızda ki Rh faktörü ile ilgilidir. Yalnızca kadının Rh negatif, erkeğin ise Rh pozitif olduğu durumlarda oluşabilir.

    Kadın Rh pozitif, erkek Rh negatif uyuşmazlık yok
    Kadın Rh negatif, erkek Rh negatif uyuşmazlık yok
    Kadın Rh pozitif , erkek Rh pozitif uyuşmazlık yok

    Kan uyuşmazlığının varlığının bilinmesi gebelik öncesinde veya gebeliğin başlangıcında gerekli tedbirlerin alınarak ortaya çıkabilecek rahatsız edici durumları engeller.

    Çiftlerin ailelerinde ve ya kendilerinde kalıtsal ( doğumla geçen ) bir hastalık ve ya anormallik var mı varsa bunların derecelerinin araştırılması , değerlendirilmesi eğer riziko payı varsa oluşacak gebeliklerin titizlikle takip edilmesi gerekir.

    Özellikle akraba evliliklerinde genetik danışmanın alınması ( bunu hekiminizin tavsiye ettiği bir yerde ve ya hastanelerin genetik bölümlerinde yaptırabilirsiniz )

    Akraba evliliklerinde sakat çocuk olmasının nedeni basit olarak şöyle izah edilebilir ;

    Her insanın yapısında var olan ama bulunduğu şekli ile kişide ciddi rahatsızlıklar yaratmayan birtakım anormallikler vardır ( teknik olarak herkesin genetik şifresinde ki bazı yerlerde zararsız bozukluklar vardır ) aynı sülaleden gelen kişilerde bu bozuklukların aynı yerlerde olma olasılığı fazladır. Doğacak bebeğin yapısını oluşturacak formülün yarısını anneden yarısını da babadan alacağı için aynı kökenden gelen kişilerin her ikisinin de vereceği formülde aynı yerde bozukluk olma olasılığı yüksektir. Ve böyle bir bozukluk olursa verilen şifrede aynı yerde bozukluk olacağı için ciddi sakatlıklar görülecektir.

    Teknik olarak her iki taraftan gelecek genetik şifre bozukluklarının aynı yerde ise çocukta o basamaktaki gen tamamen bozuk olacaktır.

    Evlilik öncesi cinsel eğitim ve danışma almak oluşabilecek korku ve yanlışlıkları ve bunların getirebileceği cinsel isteksizlikleri ve problemleri ortadan kaldıracaktır.
    Unutmayınız ki yaşanan her şey iz bırakır.

    Evli çiftlere bir önerimizde birbirlerini iyice tanıyana kadar çocuk sahibi olmamaları. Bunun içinde bir hekime danışarak en uygun doğum kontrol yöntemini cinsel hayatlarına başlamadan önce uygulamalarıdır. Gebe kalma korkusu altında kadın rahat bir cinsellik yaşayamaz.

    Sonuç olarak yukarıda saydığımız olumsuzlukların var olması birbirini seven iki insanın bir araya gelmesi için engel teşkil etmeyebilir. Bunların önceden bilinmesi eğer mümkünse gerekli tedavilerin yapılması ve tedbirlerin alınması faydalıdır.

    Bilinmeden evlilik sırasında ortaya çıkması ve ya getirebileceği tamiri mümkün olmayan
    sonuçlar büyük hayal kırıklıkları, olumsuzluklara hatta ilişkinin bitmesine neden olur.
    Bu gibi rahatsız edici olaylarla karşılaşmamak için önerilerimize uymanızı ve hekim kontrolünde sağlıklı bir cinselliğe adım atmanızı öneririz.

  • Eşler Arasındaki Yaş Farkı Önemli mi?

    Eşler Arasındaki Yaş Farkı Önemli mi?

    Eşler arasında büyük yaş farkı olması ilişkiye zarar verir mi?

    Eşler arasında büyük yaş farkı olması bir ilişkide çok ciddi sorunlara neden olabilir. Burada “büyük yaş farkı”ndan kasıt, on yaş ve daha üzeridir. Bu türden bir yaş farkı dikkatli olunmadığı takdirde bir ilişkiyi sona götürebilir.

    Eşler yaşlandıkça aralarındaki yaş farkı da azalmaya başlar; bu bilinen bir gerçektir. Bu açından bakıldığında, otuz beş yaşındaki bir erkekle yirmi yaşındaki bir kız arasındaki ilişki, altmış beş yaşındaki bir erkekle elli yaşındaki bir kadın arasındaki ilişkiye kıyasla çok daha büyük risk altındadır. Eşler genç yaşlardayken aralarındaki yaş farkının daha fazla risk içermesinin nedeni, olgunluk ve deneyimlerin daha çok fark yaratacak olmasıdır. Büyük yaş farkına sahip çiftlerin genel sorunlarına bir göz atalım.

    Daha yaşlı olan sizseniz:

    1. Sevgilinize karşı sabırsız bir tutum geliştirebilirsiniz.

    Sevgilinizden çok daha yaşlıysanız, sevgilinizin olgunluktan uzak davranışlarını, deneyimsizliğini ve halen öğrenmesi gereken çok fazla şey olmasını çok sinir bozucu bulabilirsiniz. Sonuçta, sevgilinizin şu anda geçmekte olduğu aşamalardan siz çok önce geçtiniz. Artık bir krizden geçiyor olmanın dünyanın sonu olmadığını, işlerin bir şekilde yoluna girdiğini öğrendiniz. Birçok hata yaptınız ve en sonunda doğru davranışın ne olduğunu anladınız. Ama aynı esnada sevgilinizin böyle bir süreçten geçişini izlemek sizin için çok can sıkıcı olabilir.

    1. Sevgilinize sanki ebeveynmiş gibi davranabilirsiniz.

    Sevgilinizden on, yirmi, hatta otuz yıl daha fazla deneyime sahipseniz, ona öğütlerde bulunmamanız, yanlışlarını düzeltmemeniz ya da onu yönlendirmemeniz neredeyse imkansızdır. Sonuçta, bu süreçlerden geçtiniz ve neyle nasıl başa çıkılacağını öğrendiniz. Elbette iyi niyetli bir yaklaşım içindesiniz ama bu müdahelelerinizin ilişkiniz üzerinde ciddi olumsuz etkileri olabilir. Sevgilinize sanki onun ebeveyniymiş gibi davranmaya ve onu çocuk gibi görmeye başlamanız her şeyin sonu olabilir.

    1. Mali açıdan sevgilinizden çok daha iyi bir durumda olabilirsiniz.

    Yaşlı bir sevgili büyük ihtimalle mali açıdan bağımsızlığını uzun zaman önce kazanmıştır. Çalışmak, kariyerinizde yükselmek, mali açıdan belli bir noktaya gelmek ve ciddi yatırımlar yapmak için birçok yılınız oldu. Ancak mali durumunuz ilişkinizde birçok açıdan gerginliklere neden olabilir. Sürekli para harcayan taraf olduğunuz için zaman içinde öfkelenebilirsiniz. Ve paranın sahibi siz olduğunuzdan, kararları da kendi başınıza alma hakkına sahip olduğunuzu düşünebilirsiniz. Sevgiliniz ise bunu hiç de adil bulmayabilir. Kendinizi sevgilinizin yaşam standardına indirmek muhtemelen sizin için çok zor olacağından ve sevgiliniz de sizin durumunuza gelmek için yıllara ihtiyaç duyduğundan, sorunların çıkması işten bile değildir.

    1. İlişkide daha çok güç sahibi olduğunuzu düşünerek son sözün size düştüğünü iddia edebilirsiniz.

    Bu, yukarıdaki gerçeklerin bir sonucu olabilir. Sevgilinizden daha yaşlıysanız, otoriteyi elinize almanın cazibesine kapılabilirsiniz. Daha fazla para ve deneyim sahibisiniz, daha başarılısınız ve bu durum da sizi ilişkiye ağırlığınızı koymaya itebilir.

    1. Kendi ilgi alanlarınızdan, arkadaşlarınızdan ve yaşam tarzınızdan feragat ederek, ilişkinizi yürütmeye çalışabilirsiniz.

    Sevgiliniz sizden çok daha gençse, sevgilinize hiçbir şey ifade etmeyen ilgi alanlarınızdan vazgeçerek, kendinizi daha genç hissettirecek bir yaşam tarzına geçebilirsiniz. Sizden çok daha genç birisiyle çıkıyorsanız, kendinize şu soruları sorun:

    • “Sevgilime saygı duyuyor muyum?”
    • “Sevgilimle gurur duyuyor muyum?”
    • “Ona güveniyor muyum?”
    • “Sevgilimden ne öğrenebilirim?”

    Daha genç olan sizseniz:

    1. Sevgilinize aşırı değer verebilir ve onun karşısında ezilebilirsiniz.

    Sevgiliniz sizden çok daha yaşlıysa, muhtemelen sizden çok daha başarılı, deneyimli ve mali açıdan çok daha iyi durumda biriyle berabersiniz demektir. Bu durum da sizi farkında olmaksızın sevgilinizi idealize etmeye götürebilir. Sevgilinizi olduğu gibi görmek yerine ona aşırı değer vermeye yönelebilir ve ilişkinizdeki dengeyi bozabilirsiniz.

    1. Sevgilinize sanki ebeveynlerinizden biriymiş gibi yaklaşabilirsiniz.

    Sürekli sevgilinizden tavsiyeler bekliyorsanız, sürekli onun desteğine ve yardımına ihtiyaç duyuyorsanız, mali açıdan sevgilinize bağımlıysanız, sizin yerinize kararlar vermesini bekliyorsanız, gerçekten de ilişkinizde bir çocuk gibi davranıyorsunuz ve sevgilinizi de ebeveyn yerine koyuyorsunuz demektir. Ancak bir ilişkide eşler eşit konumda olmalıdır. Zaten ebeveynleriniz var, sevgilinizin de öyle olmasına gerek yok.

    1. Sevgilinize uyum sağlamak için ilgi alanlarınızdan, arkadaşlarınızdan ve yaşam tarzınızdan feragat edebilirsiniz.

    Kendinizden yaşça büyük bir kişiyle ilişki içindeyseniz, kendinize şu soruları sorun:

    • “Sevgilim bana saygı duyuyor mu?”
    • “Bana kendisiyle eşit biriymişim gibi davranıyor mu?”
    • “Ben kendimi sevgilimle eş konumda görüyor muyum?”

    Yaşça sizden çok büyük biriyle ilişki içindeyseniz ve bu ilişki ciddiyet kazanıyorsa, çok daha önemli sorularla da karşılaşabilirsiniz. Özellikle çocuk isteyip istememeniz ve sevgilinizin sizden önce bir başka aile kurmuş olması çok fazla önem kazanabilir.

    Yukarıda kısaca değinilen sorunlara ve risklere dikkat gösterildiği sürece, eşler arasında büyük yaş farkının olduğu bir ilişki de gayet yolunda gidebilir. Önemli olan sorunlarınızın farkında olmak, konuşmak ve eşit, saygı dolu bir ilişki için gerekli kararları alabilmektir. Ne kadar çok ortak noktanız varsa ve ilişkiniz için ne kadar çok çaba gösteriyorsanız, mutlu olma şansınız da aynı ölçüde artar.

  • Evliliğin Ömrünü Uzatan 8 Özellik!

    Evliliğin Ömrünü Uzatan 8 Özellik!

    Aşk ve evlilik hakkında pek şey biliyor ve düşüyoruz. Peki evliliği kutsal kılan bu 8 detaydan haberdar mıyız?

    Yüzyıllardır hakkında şarkılar söyler, şiirler yazar, üzerinde uzun uzun cümleler kurarız. Evlilik öncesi ve sonrası diye hayatı iki evreye ayırdığımız bile olur. Peki evlilik ve huzur hakkında gerçekten neler biliyoruz?

    Pek çok şey bildiğimiz kesin ama biz yine de aşk ve evliliğe dair 8 ilginç gerçeğin üzerinde durmak istedik.

    Beyaz gelinlik
    Aslında gelinlikler biz aksini düşünsek de her zaman beyaz değillerdi. Tarihte geleneksel olarak kırmızı, mavi, pembe ve hatta siyah renkli, altın ve gümüş dikişli modeller kullanılmış. Mesela, Eski Roma’da gelinliklerin rengi sarıymış. Beyaz gelinlik adetinin yaygınlaşması Birleşik Krallık ve İrlanda kraliçesi olan Kraliçe Victoria’nın 21 yaşında Prens Albert ile beyaz gelinlikler içinde evlenmesiyle başlamış.

    Öperek uyandırma
    Bu ilginç gerçek özellikle erkeklerin ilgisini çekeceğe benziyor. Sabahları eşlerini öperek uyandıran erkeklerin 5 yıl daha uzun yaşadıkları düşünülüyor. Bu gerçek, özellikle evlilikle ilgili ön yargısı olan erkekler için sevindirici bir gerçek olsa gerek. Yoksa ‘her işte bir hayır var mıdır’?

    Fedakarlık
    2006 yılında yapılan bir araştırmada fedakarlığın evlilikte saadet ve huzur açısından oldukça önemli bir faktör olduğu belirlenmiş. Bu araştırmada katılımcılara; ‘sevdiğim kişi acı çekeceğine ben acı çekmeyi yeğlerim’ ve ‘hayatla ilgili arzu ve isteklerimi sevdiğim kişinin arzu ve isteklerine feda ederim’ gibi ifadelere gösterdikleri tepkiler ölçülmüş. Bu ifadeleri onaylayan katılımcıların, fedakarlık dışındaki farklı soru ve cevaplardan oluşan çapraz testlerle de desteklenen araştırmanın sonucunda, evliliklerinde belirgin bir şekilde çok daha mutlu oldukları görülmüş.

    Evlilik yüzüğü
    Evlenirken yüzük takma adeti Eski Mısır ve Roma dönemlerine uzanıyor. Mısırlılar, halka şeklindeki cisimlerin başlangıç ve bitişi olmamasını ve sonsuzluğu temsil etmesini evlilikle bağdaştırmış. Tarihte kayıtlara geçen ilk nişan yüzüğü elmasmış ve 1477 yılında Avusturya Arşidükü Maximilian, bu yüzüğü Burgundy’li Mary’e takmış.

    Gülümseyin
    Sevdiğinizle aranızdaki duygusal çekim, evlilik kararını almanızda oldukça etkili mukakkak ki. Bu kararı verme aşamasındaysanız sevdiğiniz kişinin önce lise yıllığını bir kontrol edin deriz. 2009 yılında yapılan bir araştırmada bilim adamları farklı farklı insanların lise yıllıklarındaki gülümseme yoğunluklarını 1’den 10’a puanlamış. Sonuç, tam da beklediğimiz gibi. Büyük kahkahaların sahibi, en fazla puan alan ve %10’luk kısma giren hiçbir kişi boşanmamışken, listenin en altındaki, fotoğraflarda pek fazla gülümsememiş ve en az puanı almış %10’luk kısımdaki kişilerin çeyreğinden fazlası evlilklerini sona erdirmiş.

    Evlilik teklifi
    En modern evlilik teklifleri bildiğiniz gibi erkeklerden gelir. Ancak kadınların da bazen evlilik teklif ettiği oluyor tabii. Kadınların erkeklere evlilik teklif etme trendi yeni değil aslında yüzyıllar öncesine dayanıyor. 1228 yılında İskoçya’da kadınların erkeklere evlilik teklif etme hakkının doğmasının ardından bu akım daha sonra Avrupa’nın diğer ülkelerine de yayılmış.

    Şiddet eğilimi
    Belki tek istediğiniz aşktır… Ya da en azından başınızın beladan uzak durmasını istiyorsunuzdur. Kim bilir? 2010 yılında yapılan bir araştırmada evliliğin erkeklerdeki şiddet eğilimini %35 azalttığı tespit edilmiş. Araştırmayı gerçekleştirenler, aslında şiddet eğilimi az olan erkeklerin mi evlenmeye daha müsait olduğunu yoksa evlenince mi bu şiddet eğiliminin düştüğünü tam belirleyememiş. Siz ne dersiniz?

    Yüzük parmağı
    Evlilik yüzüğünün sol elin serçe parmağının yanındaki parmağa (yüzük parmağına diyebilmeyi isterdik) takılması antik zamanlara dayanıyor. Romalılar, bu özel parmaktaki ‘vena amoris’ (aşk damarı) dedikleri damarın doğrudan kalbe ulaştığını düşünüyor ve evlilik yüzüğünü bu parmağa takıyorlardı.

    Evlilik Hazırlığı için öneriler !

    Womenist.net

  • Kocam Beni Aldatıyor mu?

    Kocam Beni Aldatıyor mu?

    Birlikte olduğunuz sevgiliniz ya da bir hayatı paylaştığınızı sandığını eşiniz sizi aldatıyor mu? Peki nasıl anlayacaksınız? kesin olmamakla beraber İşte yolları…

    1- Sevgiliniz içindeki suçluluk duygusunu bastırmak için sizin isteklerinize her zamankinden fazla duyarlılık gösterir. Özellikle diğer ilişkisinin ilk dönemlerinde…

    2- Böyle bir alışkanlığı olmasa bile size sık sık hediye almaya başlar. Bu davranışının dikkat çekmemesi için de her hediye

    3- Günlük hayatındaki alışkanlıklarını değiştirir ya da yeni hobiler edinir.

    4- Yaşadığı duygusal karışıklık nedeniyle olur olmaz nedenlerden kavga çıkarabilir.

    5- Ona daha şefkatli yaklaşmanız için sadece sizin yanınızda depresif bir tavır takınabilir.

    6- Sizinle çeşitli bahanelerle daha az konuşmaya ve zaman geçirmeye başlar. Bu sayede daha az açık vereceğini düşünür.

    7- Uykusunda sık sık kabus görebilir. Bir çok geceyi bu nedenle uykusuz geçirebilir.

    8- Müzik, sinema gibi alanlarda zevkleri değişebilir. Daha önce nefret ettiği türleri beğenerek takip edebilir. Bu seçimlerden yeni ilişkisinin zevkleri hakkında fikir verir.

    9- Kendisini birden çok beğenmeye başlayabilir. Zamanını eskiye göre daha çok ayna karşısında geçirir.

    10- Sizi ya da ilişkinizi başkalarıyla kıyaslayabilir. Bu artık sizin tek olmadığınızı düşündüğünü gösterir.

    11- Artık hiçbir eleştiriye tahammülü kalmayabilir. Sürekli kendini savunma tavrını takınabilir.

    12- Eve geç gelmeye başlar. Evdeki sorumluluklarını ya da eskiden düzen konusunda önem verdiği konuları atlayabilir.

    13- Sizin nasıl göründüğünüzle artık daha az ilgilenir. Saçınız ya da kıyafetlerinizle ilgili yorum yapmaz.

    14- ‘Seni seviyorum’ demeyi bırakır.

    15- Sizin ona yaptığınız sürprizler karşısında eskisi gibi coşkuyla tepki vermez. Bu içinde suçluluk duygusundan kaynaklanır.

    16- Kendisini başkalarıyla kıyaslaması da size olan ilgisini kaybetmeye başladığını gösterir.

    17- Telefonunda arama listesi ve mesaj kutusunu sürekli boş tutmak gibi önlemler alabilir.

    18- Birden bire arkadaşlarıyla her zamankinden daha fazla vakit geçirmeye başlar

    19- Saçınızı okşamak gibi şefkat gösterilerini bırakır.

    20- İlişkinizin geleceği hakkında evlilik, ev alma gibi planlar hakkında konuşmamaya başlar.

    21- Birden bire kişisel uğraşlara vakit ayırmaya başlar. Kitap okur, film izler…

    22- Aranıza yatak odanızda da mesafe koyar ve bunun için bahaneler sıralar.

    23- Yaptığı şakalar sizi güldürmekten çok kırmaya başlayabilir, eski hoş sohbet tavrı kalmaz.

    24- Çiftlerin yapışık ikizler olmadığını öne sürerek kendi özel sınırlarını korumak adı altında sizden uzaklaşır.

    25- Rüyasında başka isimler sayıklayabilir.

    26- Yakın çevrenizden sürekli ilişkiniz hakkında uyarı alıyor musunuz? Sizdeki değişim en iyi dışardan bakan objektif gözler tarafından görülür.

    27- Sizin artık kendisiyle ilgili sorular sormanıza tahammülü kalmaz. Neredesin sorusu onu bir anda sinirlendirmeye yeterli olur.

    28- Sabah uyandığında kimin yanında olduğunu anlamak için bir süre etrafına bakar.

    29- Ev içinde kapıları kapalı tutmaya başlar. Özellikle bilgisayar başındayken rahatsız edilmek istemez.