Etiket: evli

  • İlişkilerde En Sık Yaşanan Kavga Sebepleri

    İlişkilerde En Sık Yaşanan Kavga Sebepleri

    Özellikle uzun süreli birlikteliklerde ve evliliklerde, zamanla aşk gücünü yitirmeye başlıyor ve yerini hararetli tartışmalara bırakıyor. Ne tuhaftır ki, yakın bir zamana kadar yan yana gelmek için can atılan partnerle artık aynı karede bulunmaya bile tahammül kalmıyor. Çünkü artık çift kendini sürekli bir tartışmanın ortasında buluyor. Peki, ama neden böyle oluyor? Çiftler birbirlerini gerçekten öyle çok seviyorlarken, bazen bilerek bazen ise bilmeyerek hangi konular hakkında tartışma çıkartıyorlar?

    TARTIŞMALAR BOŞANMAYA YOL AÇABİLİYOR…

    Çiftler arasında geçen tartışmalar bütün ikili ilişkilerde yaşanan kaçınılmaz bir surun olarak karşımıza çıkıyor. Önemli olan problemlerin çıkış nedenlerini anlayabilmek ve değen konular üzerine tartışmak. Aksi takdirde, eğer çiftler sürekli olarak her konuda tartışıyorlarsa, boşanmaya doğru yol alınabiliyor. Etraftaki birçok çiftin boşanma kararı alması ya da yakın ailede yaşanan olumsuz deneyimler, çiftleri evlilik kurumundan soğutabiliyor. Oysa her insan mutlu bir evlilik yapmanın, hayat boyu bir yastıkta yaşamanın hayalini kuruyor. Bu hayalin kolay olduğunu söylemiyorum ama imkânsız da değil… Bunun için ilk önce yaşanılanlara yukarıdan ve dışarıdan farklı bir gözle bakmak ve yeni bakış açıları geliştirmek gerekiyor.

    ERKEKLER SEVDİKLERİ KADINI MUTLU ETME FIRSATINI HİÇ KAÇIRMAZLAR…

    Kadınların konuşurken partnerleri tarafından dinlenmemeleri en büyük kavga sebeplerinden biri olarak karşımıza çıkıyor. Erkekler her ne kadar dinlediklerini belirtseler de, aksini ispat etmeye çalışmak ve konuyla ilgili sorular sormak tartışmanın daha çok alevlenmesine neden olabiliyor. Genel anlamda erkeklere göre daha çok konuşmalarıyla tanınan kadınlar pek çok konuyu aynı anda konuşabilme ve dinleyebilme özelliğine sahipken, erkekler aynı özelliğe sahip değiller… Bu nedenle, uzun süre dinleme konusunda erkekleri suçlamak yersiz ve yanlış bir tutum oluyor. Dolayısıyla, bu konuda yapılması gereken en doğru davranış, kadınların önce erkekleri kendilerine odaklanmayı sağlamaları, sonra net ve yalın bir dil kullanarak tek bir konu üzerine konuşmaları ve daha sonra erkeklere herhangi bir çözüm üretmeleri gerekmediği veya sadece kendilerini anlamaya ihtiyaç duyduklarını ifade etmeleri gerekiyor. Çünkü erkekler sevdikleri kadını mutlu etme fırsatını hiç kaçırmazlar. “Beni dinlemene ihtiyacım var. Bir şey söylemene veya çözüm üretmene gerek yok. Sadece beni dinlemeye ve anlamaya çalış. Bu beni mutlu eder!” diyen kadın, erkeğe bu fırsatı vermiş oluyor. Ayrıca genel geçer konulardan ya da günlük olaylardan bahsedilirken kadının ilgisini çeken bir konu erkeğin ilgisini çekmeyebiliyor. Bu durumun göz önünde bulundurularak davranılması, büyük beklentilere kapanılmaması ve erkeğe dinlemediği için eleştirel tarzda suçlayıcı ifadeler kullanılmaması da önem taşıyor. Bu süreçte tartışma yaratmak yerine, küçük ama sevimli kelimeler seçmeye özen gösterilmesi ortamı yumuşatabiliyor.

    ERKEKLER TAKDİR EDİLDİKLERİNDE DAHA UZUN DİNLEYEBİLİYORLAR…

    Kadın ne kadar yorgun ve bitkin hissedersin hissetsin, erkek dikkatini verip onu dinlediğinde, dokunup ve sarılıp sevgisini ve ilgisini ifade ettiğine kadın rahatlıyor ve gevşiyor, yorgunluğu geçiyor… Bu nedenle konuşmayı sevmeyen erkeklerin hiç olmazsa bir nebze kadınları anlayıp, onlara karşı olan davranışlarını değiştirmeleri önem taşıyor. Çünkü kadınlar dinlendiklerini düşündüklerinde partnerlerinin onlara değer ve önem verdiğini, kabul ettiklerini ve buna bağlı olarak da sevildiklerini düşünüyorlar. Bu hisler kadınlar için çok önem taşıyor. Ayrıca, kadınlar duygularını ifade etme imkânı bulduklarında “Anlaşıldım, seviliyorum ve değerliyim!” hissini yaşıyorlar, gevşiyorlar ve rahatlıyorlar. Bu duygu yoğunluğu kadınların kendilerini dinleyen kişiye yakınlık duymasını artırıyor, yokluğu ise uzaklaştırıyor. Mutlu olan ve mutlu görünen bir kadının sıcak karşılıkları ve gülen yüzü, erkeğe pırıltılı bir görüntü sunan ayna gibi oluyor. Takdir edilmek ve hizmet edilmesi erkeklerin erkeksi yanını doyururken, iletişim kurmak ve dinlenmek kadınların kadınsı yanını doyuruyor…

    AYAĞI YORGANA GÖRE UZATMAK GEREKİYOR…

    Maddi harcamalar çiftler arasında tatsızlık yaratabilecek sorunların başında geliyor. Genel olarak baktığımızda, kadınların maddi harcamaları erkeklerinkinden iki kat daha fazla oluyor. Alışveriş yapmayı, kendine yeni kıyafetler ve makyaj malzemeleri almayı, sürekli olarak ev eşyalarını değiştirmeyi ve her gün kuaföre gitmeyi alışkanlık haline getirmiş bir kadınla kavga etmek erkekler için neredeyse bir rutin davranış haline geliyor. Ancak kavga etmek bu davranışların azalmasına yardımcı olmuyor, daha şiddetli tartışmaların yaşanmasına yol açıyor. Bu sonuçlara sebebiyet vermemek için “Ayağını yorganına göre uzat!” atasözünü hatırlamak gerekiyor. Ortak bir hayatın sağlıklı bir şekilde devamlılığı için gelir ve giderin gözler önüne serilmesi önem taşıyor. Bu nedenle çiftlerin ne kadar paraya ihtiyaçları olduğu konusunda birbirlerine karşı açık ve dürüst olmaları gerekiyor. Bunun dışında haftalık ve aylık bir bütçe yapılabiliyor ve yapılan harcamalar hakkında çift birbirine bilgi verebiliyor. Böylece çiftler tartışıp birbirlerini kırmak yerine, başarılı ve eğlenceli bir ilişkiye doğru yol alabiliyorlar.

    SABIRLA BEKLEMEK VE YOL GÖSTERMEK GEREKİYOR…

    Sakal tıraşından sonra lavabonun kirli bırakılması, tuvaletin kirli kalması, tuvalet kâğıdının değiştirilmemesi, kirli tabak ve bardakların kaldırılmaması, yiyecek jelâtinlerinin çöp kutusuna atılmaması, ev temizliğine yardım edilmemesi, yemek masası hazırlama ya da toplama işlemlerinde destek olunmaması, kirli kıyafetlerin çamaşır sepetine atılmaması, döküntülerin toplanmaması, ıslak banyo havlularının ortalık yerde ya da yatağın üzerinde bırakılması gibi pek çok konu çiftlerin tartışma konusu olabiliyor. Aslında düzelme ihtimali fazlasıyla olan fakat düzelebilmesi için fırsat verilmeyen bu tür davranışlara verilen olumsuz tepkiler, tartışmaların şiddetlenmesine sebebiyet verebiliyor. “Yaptırım dili” işveren ve işçi arasında olduğu kadar ikili ilişkilerde de oldukça sık kullanılıyor. Bu nedenle çiftin yapılmasını istedikleri bir şeyi talep ederken yıkıcı eleştirilerden, konuya sert girmekten, diretmekten ve kendi kendine söylenmekten kaçınması gerekiyor. Yapılması gerektiği düşünülen şey için partnere fırsat verilmesi ve görsel olarak algılamasını sağlamak bu süreçte önem taşıyor. Fırsat vermenin ana temasında “sabretme ve bekleme” yer alıyor. Yukarıda bahsedilen küçük problemlerin devasa boyutlara getirilmemesi için sabırla yapılmalarının beklemesi gerekiyor. Kadınlar bu süreçte çok yanlış bir şekilde, ister istemez toplama, yıkama, temizleme, derleme ve düzeltme gibi davranışlar sergileyebiliyorlar. Farkında olmadan, bu davranışlarıyla olayların akışını erkekler için alışkanlık haline getiriyorlar ve sonrasında birden bire erkeklerden talep etmeye başlıyorlar. Cicim aylarında gösterilen bu anlayışın bir süre sonra değişikliğe uğraması erkeklerin adapte olamamasına neden oluyor. Bu nedenle, tutarlı bir şekilde devam edilmesi ya da değişimin yavaş bir şekilde yapılması gerekiyor. Bunun için de partnerin yapmasına fırsat vermek ve görsel olarak algılayabilmesi için hiçbir müdahalede bulunmadan sabırla göstermek önem taşıyor. Böylece hem partnerin algı düzeyi değişiyor hem de tartışmadan uzak bir ilişki yaşanabiliyor.

    ORTAK HESAP OLUŞTURULMASI İŞE YARIYOR…

    Çiftlerin çatışmasına neden olan bir diğer önemli konu ise eski erkek veya kız arkadaş meselesi oluyor. Facebook kullanımının yaygınlaşmasıyla partner ilişkilerinde sorunlar artıyor. Bu sorunların ortaya çıkmaması için ortak bir facebook hesabı oluşturabiliyor ya da profil resmi kullanabiliyor. Böylece üyelik ve arkadaşlık talepleri çiftin otak onayıyla gerçekleşebiliyor ve facebook kullanımının bağımlılık haline getirilmesi önlenebiliyor.

    DÖNÜŞÜMLÜ İZLEMEK GEREKİYOR…

    Çağımız gereği pek çok çiftin çatışmasına neden olan sebeplerin başında diziler ve maç seyretme geliyor. Çiftlerden biri dizi izlerken diğeri maç izlemek isteyebiliyor. Bu durumlarda partnerler arasındaki gerilim yükselebiliyor. Fakat bu durumun tartışmaya dönüştürülmesi için teknolojinin ileri safhalarında olduğumuzun hatırlanması işe yarıyor. Dizi ya da maçı dönüşümlü olarak internet ortamında izlemek çok daha mantıklı olabiliyor. Böylece hem adaletli davranılmış hem ileriye dönük olabilecek çatışmaların önüne geçilmiş hem de gece mahvedilmemiş oluyor.

    PİRE İÇİN YORGAN YAKMAYIN!

    Eve ya da randevuya geç kalmayı çiftlerin tartışmalarına yol açan önemli problemler arasında ele almak gerekiyor. Geç kalmak denildiğinde hemen hemen herkesin aklına otobüsü kaçırmak, trafiğe takılmak ve hazırlanmak için vakit harcamak gibi olaylar geliyor. Bu tip durumlarda sağduyulu davranmak ve tartışmaya mehil vermeden geç kalma sebebini öğrenmek önem taşıyor. Çünkü yargısız infaz yapıldığında ve pire için yorgan yakıldığında durum çok daha fazla alevlenebiliyor ve istemeden de olsa çiftin keyfi kaçabiliyor. Bunların olması için ileriye dönük düşünülmesi ve sakin tavrın korunması gerekiyor.

    Cem KEÇE

  • Bekarlığın avantajları

    Bekarlığın avantajları

    Evlenmeli mi yoksa hayatınıza bekar olarak devam mı etmeli?

    – Evli arkadaşlarınızdan çok daha fazla davet alırsınız. Evlilerin eğlenmeye fazla zaman ayıramayacakları düşünülür.

    – Her yerde dilediğiniz gibi davranabilirsiniz. Başkalarının kurallarına uymak zorunda olmazsınız. Üstelik sizi garip davranışlarınızdan dolayı ikaz edecek kimse de olmaz.

    – Her akşam iş dönüşü kan ter içinde mutfağa girmek zorunda kalmazsınız. Canınız istiyorsa yemek yapar, istemiyorsa da yapmazsınız.

    – Hiç tanımadığınız kişileri annenizle babanızın yerine koyup, onlara saygı göstermek zorunda değilsiniz. Kayınvalide sorununuzun olmaması sizi rahatlatmalı.

    – Her hafta alışveriş listesini alıp, markete koşturmak zorunda kalmazsınız.

    – Kazandığınız parayı dilediğiniz gibi sadece kendiniz için harcayabilirsiniz.

    – Tatil dönemlerinde istediğiniz yere, istediğiniz arkadaşınızla gidebilirsiniz.

    – Televizyonun ve hayatın kumandası hep sizin elinizde olur.

    – Evinizde canınızın istediğini yapabilir, sadece kendi istediğiniz yemeği pişirebilirsiniz. Düzenli yaşamanız gerekmez.

    – Arkadaşlarınızla dilediğiniz gibi telefon sohbeti yapabilirsiniz. Saatlerce konuşmanızda bir sakınca olmaz.

    – Hafta sonlarını dilediğiniz gibi geçirebilirsiniz. İsterseniz, gün boyu yataktan çıkmayarak, tembelliğin tadına varırsınız.

    – Evinizde dilediğiniz dekorasyon değişikliğini yapabilirsiniz. Kimse size karşı çıkmaz.

    – Çevrenizde her zaman bir hayran grubu oluşur. Bekâr olmanız, erkeklerin ilgisini çekmenizi sağlar. Kısmetiniz hep açık olur.

  • Evlilik problemlerinizi çözecek tatil planı

    Evlilik problemlerinizi çözecek tatil planı

    Her şeyi denemiş ve hiçbiri işe yaramıyormuş gibi görünse de evliliğinizi sürdürmek için standartlarınızı zorlamak zorunda olduğunuzu da unutmamalısınız. Kısa bir tatil, bir yandan problemleriniz ve çözümleri üzerine yoğunlaşmanızı sağlarken diğer yandan hoş atmosferin de tadını çıkarmanıza sebep olacak.

    İkinizin de gitmek için hevesli olduğu bir destinasyon seçin
    Bütçenize uyan ilginç yerlerin bir listesini yapın. Bu listeye pozitif duyguları uyandırmak için balayınız ya da ilk tatiliniz gibi eski romantik anılarınıza sahne olmuş yerleri de dahil edin. Uzlaşmanıza zemin olabilecek ve merakınızı uyandıran sıcak noktalar da olabilir. Maddi durumunuzun tatile çıkmanızı engellemesine izin vermeyin. Eğer çok uzaklaşamıyorsanız, daha yakın bir bölgeye de gidebilirsiniz, yeter ki kendinize birlikte biraz uzaklaşma şansı yaratın.

    Tatildeki “terapi” seansları için temel kurallar belirleyin
    İki tarafın da kaçamaması için tatil esnasında hangi sorunların masaya yatırılacağına karar verin. Anlamsız tartışmaları evde bırakmaya ve pozitif iletişim için çaba harcayacağınıza dair bir anlaşma yapın. Evlilik problemlerinizle birebir alakadar olmadığı sürece çocuklar ya da iş hakkında konuşmayı kendinize yasaklayın. Tatile ne amaçla çıktığınızı aklınızdan çıkartmayın.

    İlişkinize yeniden hayat katacak aktiviteler planlayın
    Evliliğinizle ilgili sorunlarınızı çözmek için çıktığınız tatil sadece bundan ibaret de olmamalı. Bazen yoğun iş hayatı ve ev hayatını bırakmak tek başına ilişkinin seyrini iyileştirebilir. Gittiğiniz yerdeki görülmesi gereken yerlerin bilgisini önceden edinmek, oradayken değişiklikler yapmanıza ve daha iyi vakit geçirmenize yardımcı olacaktır.

    Yeni hatıralar yaratmaya yoğunlaşın
    Bu tatili evliliğinizi yeniden inşa etmek ve geleceğinizi birlikte planlamak için bir şans olarak kabul edin. Eski anıları anmak işe yarayacağı gibi yenilerini yaratmak için uğraşmak amaca daha yönelik olacaktır. Bol bol fotoğraf çekmek ve kendinize hatıralık küçük hediyeler almak geçirdiğiniz bu güzel günleri unutmamanızı sağlayacak.
    Ekstra desteğe ihtiyacınız var ise bir ‘çiftler tatili’ düşünebilirsiniz. Bir diğer çift ile tatile çıkmak havadaki gerginliği yumuşatabilir. Grup aktivitelerini de garantiye alabileceğiniz böyle bir tatil, bir çift olarak takım ruhunu geri kazanmanızı sağlayabilir ki bu da zorluk ve problemlerin üzerine el ele ve daha güçlü yürümenize yarayacaktır.

    İpuçları:
    Tatilinizi, yıldönümünüz gibi önemli tarihlere yakın seçmeniz tüm olaya daha büyük anlam katabilir.

    Bu tatile ‘ikinci balayı’ gözüyle bakmak onu çok daha çekici ve romantik kılacaktır.

    Uyarı:
    Tatilin esas amacına uyup problemlerinizi çözmek gibi bir niyetiniz yoksa, en baştan katılmamanız daha doğru olacaktır.

  • Evlilikte ideal yaş farkı ne kadar olmalı?

    Evlilikte ideal yaş farkı ne kadar olmalı?

    İngiltere’deki bir araştırmaya göre erkeğin kadından 52 ay büyük olması evlilikte en ideali.

    Türk uzmanlar, yaş aralığını 5 ila 10 arasında veriyor

    Kadın ve erkek için en ideal yaş farkı bilimsel olarak belirlendi. Araştırmacılar, erkeklerin kadınlardan 4 yıl 4 aylık yaş farkı ile büyük olmasının bağı güçlendirdiğini kanıtladı. İngiltere’de erkek ve kadın arasındaki ideal yaş aralığını bulmak için 2000 kadına anket uygulandı. Araştırma sonunda iyi bir evliliği sürdürebilmek için ideal yaş aralığının 52 aya denk geldiği belirlendi. Ayrıca ankete katılan kadınların sadece yüzde 1′i, eşinin kendinden küçük olmasını istediğini belirtti. Verilere göre kadının erkekten büyük olması evlilikte ciddi sorunlar yaşanmasına yol açabiliyor.

    EN FAZLA 6 AMA 10 DA OLABİLİR

    Dr. Meliha Karayay (Hattat Hastanesi Psikolog): Kadının büyük olması iyi olmaz. 5-6 yaş aralık idealdir. Evliliğin devamlılığına baktığımız zaman kadınların erkeklerin olgun olmasını istediklerini biliyorum. Kadınların kendini ifade etmesi de erkeklere göre bir adım daha önde. Bence erkek en fazla 6 yaş büyük olmalı. Kendinden büyük bir erkeğe hayranlık duyan bir kadın için ise bu fark en fazla 10 olabilir. Eğitimi ne olursa olsun, erkekler zaman zaman ifade güçlüğü yaşıyorlar.

    ERKEK BÜYÜK OLMALIDIR

    Dr. Cem Keçe (CİSED Genel Başkanı): Yaş olarak erkeğin büyük olması, iki taraf için de tercih edilen durumdur. Kadın, erkeğin güçlü, karizmatik, olgun, sahiplenici olmasını ister. Bunun için erkeğin daha büyük olması gerekir. Bu nedenle 5 yıl en ideal olarak gördüğümüz yaş aralığıdır. Minimum fark ise 4 yaş olmalıdır. En ideali ise 5 – 10 yaş arasıdır. Çünkü bunları genç ve tecrübesiz bir erkeğin vermesi düşük bir ihtimaldir.

    İdeal yaş 25 ve üzeri
    Kadınların daha erken olgunlaşmasından dolayı evlenmek için ideal yaşı, 25 ve üzeri olarak tarif edebiliriz. Günümüzde üniversite eğitimi, ardından iş hayatında daha fazla yer almaya başlayan kadınların çalışmaya atılmaları, hayatlarını bir düzene oturtmaları ile bu yaş 30’lara yaklaştı.

    Bilinen bir gerçek var ki, o da evliliğin sadece iki insanın aynı evde oturmak için evlenmedikleri. Elbette evlilik hayatının nihai hedefi çocuk sahibi olmak. Dolayısıyla kadınlar için evlenme yaşı ne kadar yukarı çıkarsa, doğurganlık oranı da o ölçüde azalıyor. Özellikle 33 yaşından sonra yumurtaların kalitesi iyiden iyiye düşmeye başlıyor. Üstelik yaş ilerledikçe tüp bebek yöntemiyle bile çocuk sahibi olma şansı da azalıyor. Bu yüzden de kadınlar 30’lu yaşların ortalarına kadar evlenmiş olmayı tercih ediyor artık.

    Geç evlilikler endişelendiriyor
    30’lu yaşların sonlarına doğru yapılan evlilikler de var. Ama, o yaşa kadar yalnız yaşayan kişiler, tek başına bir hayata alıştıklarından, bir arada yaşamak konusunda sıkıntı hissedebiliyorlar. Özellikle aileden farklı, yalnız hayat sürdüren kadın ve erkekler, alıştıkları düzenin bozulması endişesi taşımaya başlıyorlar. Buna belki bencillik duygusu da eşlik ediyor. Eşyalarını ve o zamana kadar paylaşmadıkları pek çok şeylerini eşleriyle ortak kullanıma açmaları, o çok alıştıkları özgürlük duygusunu yitirdikleri hissi verebiliyor.

    Evlilik yaşı yükseliyor
    Çok erken yaşlarda yapılan evlilikler de sağlıksız ilişkilerin yaşanmasına yol açabiliyor. Ergenlik ateşi henüz sönmediğinden ve yeterince doygunluk verecek kadar flört evresi yaşanmadığından, evlilikte duygular çabuk tüketilebiliyor. Oysa flört dönemini doyasıya yaşamak, acele etmeden evlilik yolunda ilerlemek ve hayatın olgunluk evresinde evliliğe adım atmak, duyguların sindirilerek yaşanmasına, daha oturmuş bir ilişki oluşturulmasına olanak sağlıyor.

  • Her On Kadından Biri Evli ve Bakire

    Her On Kadından Biri Evli ve Bakire

    Türkiye’de kadınlar cinsellikten çok korkuyor… Türkiye’deki her 10 kadından biri için, evlendiği gece hayatının en kötü gecesi oluyor. Çünkü kadınlar eşleriyle seks yapmaktan korkuyor. İstese de, sevse de cinselliği yaşayamıyor. Vajinismus adı verilen bu durum aylarca hatta yıllarca sürebiliyor. Bazı evliliklerde seks hiç yaşanmıyor…

    Vajinismus nedir?

    Vajinismus tıpkı deprem gibidir. Kişi umutsuz olduğuna yürekten inanır, ‘Ya canım acırsa’ diye cinsellikten korkar ve vajina kasları öyle bir kasılır ki, asla ilişkiye giremez. Bu, en önemli cinsel fobilerden biridir. Vajinismusun en temel belirtisi o an geldiğinde kişinin panik atak benzeri bir durum yaşamasıdır. Yani kişi eşini iter, kasılır, endişe, korku ve kaygı duyar. O kadar açık bir kaygı duyar ki, bilinci açık olsa bile kontrolünü yitirir. Bundan utanır, suçluluk duyar, kendinden nefret eder, hayal kırıklığına uğrar. Zamanla cinsel isteksizlik ve çocuk sahibi olamama kaygıları buna eklenir. Bu, kadın için de erkek için de zor bir durumdur. Bazı evlilikler buna sadece 5–10 yıl dayanır. Ancak bu korkular 30 yıl bile devam edebilir.

    ANİDEN ORTAYA ÇIKABİLİR!
    Tedavi edildikten sonra vajinismus tekrarlar mı?

    Vajinismusun tipleri vardır. Genelde ilk gece ortaya çıkar ve doğru tedaviden sonra geçer. Bazen cinsel hayatı olan kişilerde birden ortaya çıkar. Doğum yırtıkları, düşükler, kürtaj, kötü ve sert yapılan bir cinsel muayene bile buna neden olabilir. Bu kadınlar fiziksel problemler ortadan kalksa bile cinsel birleşme yaşayamaz. Daha önce tedavi olmuş kişilerde bu hastalık tekrarlayabilir.

    Kolay tedavi edilebilir mi?

    Geçmişte yaşanan bir cinsel travma yoksa ya da muayene edilebiliyorsa, bu basit vajinismustur. Nispeten tedavisi kolaydır. Bazılarında geçmişte yaşanmış cinsel bir travma öyküsü vardır ve derinlerde bastırılmıştır. Bu, ağır vajinismustur. Tedavisi zor ama mümkündür. Bazı kadınlar ise partneri ile olan diğer problemleri nedeniyle istemli olarak ağrı, yanma, acı ve kanama olacağından korkarak cinsel birleşme sırasında kendilerini kasarlar ve cinsel ilişkiye izin vermezler. Buna da durumsal vajinismus denir.

    Vajinismus, anne-baba olmaya engel teşkil eder mi?

    Hayır, vajinismus yalnızca sağlıklı ve mutlu bir cinsel birleşmeye engeldir. Normale göre gebelik şansının az olmasına rağmen, vajenden kayan spermler nedeniyle gebelik oluşabilir. Son yıllarda tüp bebek yöntemiyle anne-baba olan birçok çift var. Sorunlarını çözmek yerine aşılama yöntemi ile anne-baba oluyorlar. Halbuki bu durumda tüp bebek ve aşılama gibi yöntemler sadece zaman ve para kaybıdır. Normal doğumdan sonra bu sorundan kurtulacaklarını düşünenler yanılırlar. Bazı jinekologlar bile doğum sırasında bu konunun kendiliğinden çözülebileceğini düşünür. Ama genellikle sorun devam eder. Zaten bu çiftler genellikle sezaryeni tercih ederler.

    Eşi vajinismus olan erkekler ne yapıyor?

    Bu önemli bir boşanma sebebi mi? Sanılanın aksine vajinismusun yol açtığı boşanma oranları düşüktür. Çünkü cinsel korkular çifti birbirine yakınlaştırır. Devamlı reddedilme ve tatminkar olmayan bir ilişki nedeniyle erkekler pasifize olur. Vajinismuslu kadınlar eğer görücü usulüyle evlendirilmemişlerse, eş veya sevgililerini otoriter ve baskıcı babalarının aksi özellikteki erkeklerden seçerler. Evlilik öncesi başka kadınlarla yaşadıkları cinsel deneyimleri sınırlı olan eşleri, çoğunlukla aşırı nazik, pasif, girişken olmayan ve edilgin erkeklerdir. Tencere ve kapak misali karı-koca birbirlerini kırmaktan aşırı derecede korkar. Vajinismuslu kadınlar nasıl birer ‘iyi kız’ ise, eşleri de aynı şekilde ‘iyi çocuk’lardır.

    Vajinismus deneyimleri için tıklayın !

    ISRAR SORUNU BÜYÜTÜR!
    Vajinismusu olan bir kadına kocasının cinsel ilişki için ısrar etmesi normal midir?

    Eğer erkek kadının korkusunu anlamaya çalışıp ona destek olmak yerine, bir an önce cinsel ilişkiyi gerçekleştirip hem kendisine, hem eşine, hem de ailesine erkekliğini ispatlama gayreti içinde hareket ederse sorun daha da büyür. Maalesef genellikle süreç bu şekilde işler. İlk geceden sonra aile büyüklerine hesap veren çiftler, sorunun büyümesine neden olur. Vajinismuslu kadınların eşleri istenmedikleri, reddedildikleri, yeteri kadar sevilmedikleri korkusuna kapılabilirler. Ne yapacaklarını bilemezler, ki bu çok normaldir. Hayatlarının cinsel ilişkiye girmeden geçeceğini düşünerek, bu sorundan kurtulmak için kendilerini tamamen işlerine adamayı denerler.

  • Yuvayı Dişi Kuş mu Yapar?

    Yuvayı Dişi Kuş mu Yapar?

    “Yuvayı dişi kuş yapar” söylemi, evliliklerdeki kadınların rollerine gönderme yapan anlamlı bir söz. Bir evlilikte kadın mutlu değilse o evliliğin mutlu olmasının zor olduğunu vurgulayan uzmanlar, erkeklerin duygusal davranış ve olaylara verdikleri tepkileri dahi kadınların şekillendirdiğini ifade ediyor. Yani sağlıklı ve huzurlu bir evlilikte kadına çok önemli görevler düşüyor.”

    Evliliğin anahtarının kadınlarda olduğunu, mutluluğu yakalamanın yine kadınların elinde olduğunu hatırlatan Üsküdar Üniversitesi Feneryolu Polikliniği’nden Uzm. Psk. Seliyha Alten, erkeğin her davranış ve tepkisinin altında kadınların olduğunu vurguluyor. Alten;

    Kadınların öncelikle erkeklerin tüm duygusal davranışları ve olaylara verdikleri tepkilerinin kendilerine bağlı olarak değiştiğini bilmeleri gerekmektedir. Bu gerçek evliliklerin anahtarıdır ve bunun bilincinde olup buna yönelik doğru davranışlar sergileyen kadınlar evliliklerinde mutluluğu yakalayabilmektedir.”

    Bir erkeğin eşinden en çok beklediği şeylerin başında çok fazla dile gelmese de takdir edilmek, onaylanmak ve şefkat olduğunu ifade eden Alten, erkeklerin kadının kendisini güçlü hissettirmesine ve kendisine ihtiyacı olduğunu bilmeye ihtiyaç duyduğunu kaydediyor.

    Erkeğe erkeklik hissini kadın verir!

    “Yani kendini erkek gibi hissetmek için karısının desteğini görmeyi tüm benliği ile beklemektedir. Erkeklerin kendisine bu şekilde hissettiren ve şefkat gösteren kadınlara eğilimi yüzyıllardır bilinen bir gerçektir. Dolayısıyla aslında kadınlardan daha duygusal olabilen erkeklerin en büyük beklentisi bu alanda kendini göstermektedir. Kadınların eşlerine bu kalıpta yaklaşabilmeleri, aslında değişim gücünü elinde tutmalarına olanak sağlayan en önemli etkendir.”

    Erkekler eleştirilmeden, suçlanmadan, akıl verilmeden dinlendiklerinde kendilerini daha rahat ifade edebilmektedir diyen Uzm. Psk. Seliyha Alten, çiftlerin birbirlerine zihin okuyarak davranmamaları gerektiği uyarısında bulunuyor.

    Koşulsuz dinleyici olabilmek iletişimi sağlıklı kılıyor

    Evliliklerde çoğu iletişimin sorunlarının çiftlerin birbirlerinin zihinlerini okuyarak ona göre davranış gösterme eğiliminde olmasında kaynaklanmaktadır. Dolayısıyla suçlanacağını, eleştirileceğini düşünen erkeklerin kendilerini iletişime kapamaları ya da dürüst davranmadıklarını görmekteyiz. Sağlıklı iletişim kurulmasını sağlayacak önemli tutumda kadına düşen rol koşulsuz bir dinleyici olabilmektir.”

    Uzm. Psk. Seliyha Alten modern çağla birlikte kadınların psikolojik anlamda daha fazla yıprandıklarının altını da çiziyor.

    Hoşgörülü kadın beklentilerinin karşılığını görüyor

    “Modern çağın getirisi olarak ev içinde ve ev dışında ciddi sorumluluklar alan kadınlar psikolojik anlamda daha fazla yıpranmakta ve evlilik içerisinde erkeğin payına düşen sorumluluklarda beklentisini yukarıda tuttuğu gibi, ihmallere karşı daha duyarlı davranmaktadır. Bu ruh halinde kadın iletişim kurarken sağlıksız tutumlar gösterme olasılığı artmakta kocasını eleştiren, sürekli şikâyet eden ve hatta onları hor gören bir yapı içerisinde davranmaktadır. Oysa evde eşlerine karşı daha hassas, düşünceli davranabilmeyi başaran kadınların eşlerinden beklentilerini görebilme anlamında daha fazla destek aldıkları görülmektedir.”

    Farklı fikirlerde ortak paydada buluşabilme önemli

    Çevredeki kişilerin fikirlerine ilişkin de önemli uyarılarda bulunan Uzm. Psk. Seliyha Alten evlilikte biz olma gelişimine dikkat çekiyor.

    “Evliliklerde kadınlar tarafından yapılan ve en sık görülen sağlıksız tutumlardan bir tanesi de yakın çevrenin desteğini aldığı konularda etkilenme düzeylerinin fazlalığı olmaktadır. Kadınlar özellikle çatışma yaşadıkları konularda, kararsız kaldıklarında yakın çevrenin fikirlerine başvurmakta ve genellikle bu çevrenin etkisi altında kalarak kararlar vermekte ya da iletişim şeklini sürdürmektedir. Oysa evliliklerde “biz olma gelişimi” kadın ve erkeğin ortak görüş birliğine varabilme becerisi ile doğru orantılıdır. Konu ne olursa olsun farklı görüş ve fikirler olduğu zaman ortak paydada buluşabilmeyi sağlayabilmek önemlidir.”

  • Cinsel uyum testi

    Cinsel uyum testi

    Cinsel uyum, mümkün olduğunca sık seks yapmak anlamına gelmiyor. Komple bir cinsel ve duygusal mutluluk için birbirinizin ihtiyaçları ve arzularını yerine getirme konusunda sorumluluk almanızı gerektiriyor cinsel uyum. Bu, tabii söylendiği kadar kolay değil.

    Şimdi hazırsanız cinsel uyum testini çözün.

    Kendinize karşı dürüst olun ve soruları öyle yanıtlayın.

    Cinsel uyumunuzun “düşük”, “ortalama” ya da “mükemmel” sıfatlarından hangisini hak ettiğini bulun.

    Onun vücudunda çirkin ya da sevimsiz bulduğunuz belli bölümler var mı?
    a. Evet, vücudunda çirkin bulduğum belli bölümler var.
    b. Vücudunun hangi bölgesi olduğuna bağlı.
    c. Hayır, tüm vücudunu çekici buluyorum.

    Zevkten inlendiğinde bu sizi rahatsız ediyor mu?
    a. Evet, beni rahatsız ediyor.
    b. Bazen biraz daha ağırbaşlı olmalı.
    c. Hayır, bunu kendim için daha da tahrik edici buluyorum.

    Topluluk içinde sizi öpmesinden ve size sarılmasından hoşlanıyor musunuz?
    a. Hayır, bunun uygunsuz olduğunu düşünüyorum.
    b. Evet, fakat nerede ve kimlerin arasında olduğumuza bağlı.
    c. Evet, bunu seviyorum. Bana dünyanın en mükemmel kadını olduğumu hissettiriyor.

    Onun her önerisine evet yanıtını vermek zorunda olmadığınız için kendinizi rahat hissediyor musunuz?
    a. Hayır, çünkü o benden her şeye evet dememi bekliyor.
    b. Bu erkeğine bağlı.
    c. Evet, ben özgür bir kadınım!

    Hoşlandığınız şeyleri ondan isteme konusunda kendinizi rahat hissediyor musunuz?
    a. Hayır, buna cesaret edemiyorum.
    b. Evet, ama fantezilerimi hiçbir zaman davranış olarak gerçekleştirmiyoruz.
    c. Evet, karşılıklı olarak isteklerimizi birbirimizden rahatlıkla talep edebiliyoruz.

    Seks hayatınızla ilgili bir sorun olduğunu düşündüğünüzde bunu onunla rahatlıkla tartışabiliyor musunuz?
    a. Hayır, çok utanıyorum.
    b. Evet, ama bunun için bütün cesaretimi toplamam gerekiyor ve kendimi tedirgin hissediyorum.
    c. Evet, bu konuda hiç sorunumuz yok, birbirimize karşı açığız.

    Seks modunda olduğunuzu hissettiğinizde daima bunu partnerinize söylüyor musunuz?
    a. Hayır, seksi onun başlatmasını bekliyorum.
    b. Her zaman değil. Benim bir nemfomanyak olduğumu düşünmesini istemiyorum.
    c. Evet, derhal söylüyorum.

    Vücudunuzun çekici ve güzel olduğunu düşünüyor musunuz?
    a. Hayır, bu seks yaparken beni gerçekten çok rahatsız ediyor.
    b. Vücudumun hangi bölgesi olduğuna bağlı.
    c. Tabii ki, ben seksi bir kadınım.

    Orgazma ulaştığınızda bunu onun anlamasını sağlıyor musunuz?
    a. Hayır, asla sesimi çıkarmıyorum.
    b. Her zaman değil, bunu kendime saklıyorum.
    c. Tabii ki, ona da başardığını göstermek istiyorum.

    Fantezilerden hoşlanıyor musunuz?
    a. Hayır, hiçbir zaman fantezi geliştirmiyorum.
    b. Bazen zevk alıyorum ama bunun asla çıldırtıcı bir şey olduğunu düşünmüyorum.
    c. Evet, fantezileri seviyorum, cinsel isteğimi fazlasıyla uyandırıyor.

    A’lar çoğunluktaysa / Cinsel uyumunuz: düşük

    Sekste kendinizi müthiş konforlu hissetmiyorsunuz. Bu, firijit olduğunuz anlamına gelmiyor, takıntı haline getirmeyin. Seksle ilgili daha keşfedeceğiniz çok şey var, o nedenle biraz maceraya açık olun.

    Çift olarak birbirinize karşı pek açık değilsiniz. Peki ama neden? Belki hala çok genç ve deneyimsizsiniz. Zaman içinde sekste daha rahat hale gelebilirsiniz. Ama süreci hızlandırmak için yatakta kendinizi ifade edin!

    Belki de vücudunuzla ilgili bir sorununuz var. Vücudunuzu sevmeyi öğrenmelisiniz. Sürekli kendinizi saklamaya çalışmanız hiç de seksi bir şey değil bir erkek için. Vücudunuzun ne kadar seksi ve etkileyici olduğunu düşünün.

    Belki de sorun sizin değil, onun vücudu? Eğer vücudunu korkutucu buluyorsanız onu yavaş yavaş keşfetmeye çalışın. Bunun için sizi yönlendirmesini sağlayın. Neleri sevdiğini öğrenin ve yeni şeyler deneyin, ama asla kendinizi rahat hissetmediğiniz bir şeyi yapmayın.

    Hiçbir zaman kendinizi rahat hissetmediğiniz bir şeyi yapmak zorunda değilsiniz. Sadece kendinize biraz daha fazla güvenmeniz gerekiyor. Cinsel uyum zamanla kendi kendine gelecektir!

    B’ler çoğunluktaysa / Cinsel uyumunuz: ortalama

    Seks, ilişkinizin önemli bir parçası, ama hala keşfetmediğiniz yönleri var. Bu nedenle henüz tam bir cinsel uyumunuz olduğunu söyleyemesek de bu uyumun derecesini artırmak sizin elinizde.

    Cinsel uyumu yakalama yolunda iyi bir noktadasınız. Güçlü ve zayıf yanlarınızı ele alın. Saplantılarınızı def etmek ve performansınızı geliştirmek için kendinize şu soruları sorun: Vücudunuz hakkında gerçekten ne düşünüyorsunuz? Onu sevgiliniz için bir hediye olarak mı görüyorsunuz? Partnerinize daima ne istediğinizi, nelerin sizi tahrik ettiğini anlatıyor musunuz? Onun vücuduna karşı kendinizi rahat hissediyor musunuz? Erotik fantezileriniz var mı?

    Bu soruları sadece kendinize sormakla kalmayın, partnerinizle de paylaşın. Böylece sizin zayıf ve güçlü taraflarınızdan haberdar olmasını sağlayın. Sonra da zayıf taraflarınızı birlikte nasıl geliştirebileceğinizi tartışın.

    C’ler çoğunluktaysa / Cinsel uyumunuz: Mükemmel

    Çok etkileyici! Cinsel uyumunuz süper! Yani hiçbir saplantınız yok ve seks esnasında tamamıyla kendinizi rahat hissediyorsunuz. Her ikiniz de nelerin sizi tahrik ettiğini, birbirinizden ne istediğinizi iyi biliyorsunuz.

    Seks sizin için tamamen doğal bir şey. Vücudunuzla barışık, seks konusunda rahatsınız ve birbirinizle nasıl iletişim kurulacağını iyi biliyorsunuz. Cinsel fantezilerden de zevk alıyorsunuz. Bunlar kesinlikle ilişkinize negatif etki bırakmıyor.

    Uyumlu bir seks hayatından fazlasına sahipsiniz ve bu, birlikte bir gelecek için iyi bir işaret. Seks yapmak sizin için neredeyse bir sanat! Seks hayatınızı her zaman geliştirebilirsiniz, çünkü siz olabildiğiniz kadar mutlu olduğunuz sürece, ilişkiniz daha iyi bir noktaya gelecektir.

  • Cinsel Uyumu Yakalamanın Yolları

    Cinsel Uyumu Yakalamanın Yolları

    Cinsel uyumu yakalamak için neler yapılmalı? Cinsel uyum için neler yapılmalı ? Sağlıklı bir seks hayatı için birkaç püf noktası…

    Uzman Psikolojik Danışman Hülya Topal anlatıyor: “Cinsel ilişkide sadece kendinizi ya da eşinizi düşünerek hareket ediyorsanız, bu her şekilde eksik bir ilişki yaratacaktır. Cinsel birleşme, her iki taraf için de zevk alınacak, uyum içerisinde ortak duyguların ve sonuçların elde edildiği bir süreç olmalıdır. Aksi takdirde bir tarafa zevk verirken, bir taraf acı çekebilir veya hiçbir şey hissetmeyebilir. Buna bağlı olarak duygu durumunda farklılaşma görülebilir. Mutsuzluk, hayal kırıklığı, öfke, karamsarlık, başka arayışlar vb. duygular cinsel ilişkinize gölge düşürebilir.”

    Doğru bir uyum için neler yapılmalı?
    Uyum; birlikte daha güçlü olmak ve daha iyi sonuçlar alma çabasıdır. Uyum yaşamanın her aşamasında önemliyken, cinsellikte çarpıcı bir öneme sahiptir.

    Hem kendinizi hem de eşinizi tanıyın: Öncellikle kendinizin ve eşinizin bedenini tanıyın. Kendinizle barışık olun. Kendini tanımayan ve kendi ile ilgili olumlu ve olumsuz düşüncelerin farkında olmayan biri, cinsellikte de rahat olmaz.

    İletişim kurun: Karşılıklı konuşarak cinsellikle ilgili kafanızdaki kaygılarınızı, korkularınızı, üzüntülerinizi, geçmiş sıkıntılarınızı, cinsellikle ilgili beklentilerinizi ve hayallerinizi paylaşmalı ve bunları uygun bir dille iletebilmelisiniz. Kendinizin ve eşinizin algı sistemlerini (görsel, işitsel, dokunsal gibi) fark edebilmeniz ve ona bağlı iletişim kanallarını aralamalısınız.

    Kendinizi sevin ve güvenin: Kendinizi sevmezseniz, başkasının da sizi seveceğine inanmanız zorlaşır. Kendinizi güvende hissedin ki, partneriniz de güvenli olarak, sağlıklı ve mutlu bir cinsellik yaşasın.

    Partnerinize karşı sevgi ve saygı besleyin: Eşlerin birbirlerine karşı saygı ve sevgileri olmadığı takdirde, mutsuz sağlıksız bir cinsel hayatları olur. Gün içinde güzel jest ve mimikler kullanmak, güzel ve anlamlı bir bakış, bir çiçek vermek ya da telefonla hal hatırı güzel aşk sözcükleri ile ifade etmek, sevgi ve ilgiyi ifade eden yollardan bazılarıdır.

    Birbirinize zaman ayırın: Bir şeye biçtiğiniz değer, ona ayırdığınız zamanla ilintilidir. Eşinizle yeni tanıştığınızda birbirinize ayırdığınız zaman belki daha çokken; sonraları çocuk, iş, arkadaşlar, günlük sorunlara odaklanıp birlikte daha az vakit geçirmeye başlamış olabilirsiniz. Eşinizle birbirinize ayırdığınız zaman ilk günkü gibi olmalıdır.

    Tartışmaktan çekinmeyin: Çiftler arasındaki farklılıklar kaçınılmazdır ve tartışma ilişkinin doğal parçasıdır. Eşinizle, her zaman aynı fikirde olmasanız bile, sağlıklı bir şekilde tartışmalı ve duygularınızı paylaşmalısınız. Bu, aranızdaki bağı güçlendirir.

    Sık sık dokunun: Dokunmak insan doğasında var olan bir duygudur ve birey için bir ihtiyaçtır. Dokunmanın vermiş olduğu rahatlık, karşınızdakine güven, destek, koruma, şefkat ve tabii ki heyecan verir.

    Esnek ve değişime açık olun: İnsanlar, fizyolojik ve psikolojik değişimlere bağlı olarak sancılı veya sancısız değişim ve gelişim geçirebilirler. Partnerinizin geçirdiği değişime uyum sağlamanız ya da birlikte değişebilmeniz, size başarılı bir ilişki sürdürebilmeniz için fayda sağlar.

    Spor yapın ve iyi beslenin: Alkol ve kafein tarzı içeceklerden sakınmalısınız, çünkü bunlar cinsel hayatınızı olumsuz etkiler. Ayrıca, düzgün ve esnek bir vücuda sahip olmak için spor yapmalısınız. Örneğin, eşinizle birlikte yaptığınız sabah yürüyüşleri, genel anlamda sağlığınız ve cinsel yaşamınız için son derece önemlidir. Çünkü sinir sisteminiz, salgı bezleriniz ve iç organlarınız arasında güçlü bir ilişki bulunmaktadır. Cinsel ilişkinizde bu küçük ayrıntılara dikkat ettiğinizde aranızdaki uyumun arttığını fark edeceksiniz.

  • Evlilikle İlgili Bu Araştırma Şaşırttı

    Evlilikle İlgili Bu Araştırma Şaşırttı

    Artık eşinizden ev işlerini sizinle paylaşması konusunda yardım istemeden önce durup bir kez daha düşünmeniz gerekebilir. Zira, Norveç’te gerçekleştirilen bir araştırmaya göre ev işlerini karı-kocanın birlikte üstlendikleri evliliklerin boşanma ile sonuçlanma ihtimali, ev işlerini sadece/çoğunlukla kadının üstlendiği evliliklere göre tam %50 daha fazla!

    Şaşırtıcı sonuçları olan bu ilginç araştırmayı yürüten uzmanlara göre bu oran, günümüzdeki evlilik müessesesine bakış açısının değişmesi, evliliğin eski zamanlara göre daha az kutsal sayılmasından kaynaklanıyor olabilir…

    Ev işlerinin eşler arasında paylaşıldığı modern evliliklerde kadınlar çoğunlukla bir işe,kariyere sahip ve ekonomik özgürlükleri kendi başlarına yaşayabilmeye de müsait. Maddi açıdan eşine bağımlı olmadıklarından, boşanmaları halinde yola tek başlarına da rahatlıkla devam edebilirler.

    İşleri bölüşmeyen, sorumlulukların net çizgilerle belirli olduğu ve birinin diğerine göre daha baskın hareket ettiği evliliklerde ise boşanma oranları daha düşük. Yani, kadın maddi açıdan eşine bağlı ve boşanma fikrini aklına en son getirmekte…

    Erkek de ev işlerine yardımcı olmadığında evlilikleri açısından çok da değişen bir şey olmayacağını düşündüğünden ve kendi başına yaşıyor olduğunda kadının bu toparlayıcı özelliğinden faydalanamayacağına kanaat getirdiğinden boşanmayı pek düşünmüyor… Ayrıca, benzer bir düşünce yapısı da çalışan kadın ve evde oturan erkek arasındaki evlilik ilişkilerinde de daha fazla gelişmeye başladı desek, bu araştırmanın verileri ışığında pek de yanılmış sayılmayız…

  • Hayali bir ağrı algısı vajinismusa yol açabilir…

    Hayali bir ağrı algısı vajinismusa yol açabilir…

    Benim vajina deliğim yok!

    Vücudundan ve vücut fonksiyonlarından korkmanın vajinismuslu kadınlarda sık rastlanan bir durum olduğuna dikkat çeken CİSED Genel Başkanı Dr. A. Cem Keçe; “Birçok kadın kendi cinsel organlarının yapısı ve yeri hakkında bilgi sahibi değillerdir. Sık rastlanan endişeler vajinanın deliğinin nerede olduğunun bilinmemesinden kaynaklanır. “Vajina sonsuzdur”, “Tüm vücut boyunca vajina devam eder”, “Vajina içinde bir şeyler kaybolabilir”, “Benim vajina deliğim yok”, “Eşim ya yanlış deliğe girmeye çalışırsa”, “Cinsel birleşmenin nasıl bir şey olduğunu bilmiyorum”, “Cinsel ilişkiye girersem vücudumu parçalanabilir”, “Penis vajinama girerse orada sıkışıp kalabilir, hastanede doktorlar levye ile ayırmak zorunda kalabilirler”, “Cinsel ilişkiye girersem çok kanamam olur ve hastaneye zor yetiştirirler”, “Vajina sterildir ve içine kirli hiçbir şey giremez”, “Benim vajinam asla bir erkeğin penisi için uygun değil”, “Vajinam açık bir yara gibidir”, “Cinsel ilişkiye girmek vajinamda yaralanmaya yol açabilir”, “Kana bakmaya dayanamıyorum”, vb. hatalı ve yanlış düşünceler yani cinsel mitler kadınlarda vajinismusa yol açabiliyor.Gerçek ise vajinanın cinsel birleşmede dokunmak ve penisi kabul etmek için inşa edilmiş bir organ olduğudur.Vajina steril değildir sadece temiz bir alandır. Vajina ortalama işaret parmağı uzunluğundadır (10 cm.) ve sonunda rahim ağzı bulunur. Vajina cinsel ilişki sırasında sertleşmiş bir penisin hepsini içine alabilecek kadar esneme ve uzama kabiliyetine sahiptir. Minyon yapıda olmak vajinanın da küçük olduğu anlamına gelmez. Bu açıklamalar tatmin edici gözükse de vajinismustan muzdarip kadınlar ilk kez başarılı bir birleşme yaşamadan bu konu hakkında genellikle ikna olmazlar.” dedi.
     
    Kadın alıcı, erkek yapıcı durumdadır
    Vajinismusun farklı kombinasyonlar şeklinde ortaya çıkabileceğini ifade eden CİSED Genel Başkan Yardımcısı Psk. Gülüm Bacanak; “Vajinismus her yaştan, her kültürden, her dinden, her sosyoekonomik ve eğitim seviyesinden, bekar, evli ya da eşcinsel kadınları etkileyebilir. Ayrıca inanılanın aksine cinsel istismara maruz kalan kadınların birçoğunda vajinismus gözlense de cinsel istismar vajinismusun en sık sebebi değildir. Cinsel ilişkilerde kadın alıcı, erkek ise yapıcı durumdadır. Toplumumuzda kadınlar içine alan veya içine girilen olarak anılırken, erkekler içe giren veya kontrol eden olarak kabul edilir. Yani cinsel ilişkilerde kadının kontrolünün olmadığı kabul edilir. İşte bu kontrol edememe durumu vajinismus olarak karşımıza çıkabilir. Cinsel ilişkide kontrolün kendinde olmadığını düşünen kadın korkar ve zarar görebileceği fantezileri geliştirebilir. Aynı duygusal durum jinekolojik muayene gibi cinsel olmayan duhul hallerinde de geçerlidir. Muayene sırasında kontrol doktorun elindedir. Bu nedenle vajinismuslu kadınlar jinekolojik muayene olmaktan da çekinirler.” dedi.
     
    “Hayali bir ağrı algısı” vajinismusa yol açabilir
    Vajinismusun arka planında cinslerin yetiştirilme tarzları arasındaki farklılıkların yatabileceğine dikkat çeken CİSED Genel Sekreteri Psk. Dan. Fatma Ayrık; “Oğlan çocukları erken yaşta kendi cinsel organlarını keşfeder. Çünkü cinsel organları dışta yer alan, gözle gözlenebilen ve idrar yaparken kullanılan bir organdır. Ayrıca oğlan çocukları büyüyerek erkek olduklarında cinsel organlarının şekli, yapısı, diğer erkeklerin cinsel organları ile karşılaştırmaları ve cinsel yakınlaşma sırasında ne şekilde dokunulmaktan hoşlanacakları konusunda fikir sahibi olmuşlardır. Bunun aksine kızların cinsel organları vücudun içine yerleşmiş, gözlemlenemeyen ve bir nevi gizem taşıyan bir durumdadır. Bu gizemin zaman zaman korkutucu olabileceği ve vajinismusa sebep olabileceği bir gerçektir. Ebette kişinin karakteri ve duygusal hali onun vajinismus geliştirip geliştirmeyeceği konusunda ve güveni bir şekilde vücudunu keşfedip edemeyeceği konusunda belirleyicidir. Herhangi travmatik deneyim, özellikle cinsel organlara, vücut ve zihinde olumsuz bir etki yaratabilir ve vajinismusu tetikler. Vajinismuslu kadınlar için cinsel birleşme her zaman ağrıyı çağrıştırır. Bu ağrı ilk deneyimde yaşadığı gibi gerçek bir ağrı olabileceği gibi daha önce yaşamadığı hayali bir ağrı algısı olabilir. Bu algı sempatik sinir sistemine gönderdiği sinyallerle koruma mekanizması olarak aşk kaslarının kasılmasına sebep olur. Yapısal olarak bu kasılma vajinanın çapını daraltarak cinsel birleşmenin ağrılı olmasına ve dolayısıyla da vajinismusa neden olabilir. İstenmeyen bir cinsel durum kendini kötü ya da zorlanmış hissetmeye, çaresizliğe, kendini koruma dürtüsüne ve dolayısıyla vajinismusa sebep olabilir. İstenmemesine rağmen zoraki ilişkiye girmek hem duygusal baskıya hem de vajinanın kuruluğuna bağlı sürtünmeye ve ağrıya yol açar. Herhangi bir sebepten dolayı vajinal kuruluğu olan ve bununla nasıl boşa çıkabileceğini bilmeyen kadınlarda cinsel birleşmeye karşı direnç sebebiyle vajinismus gelişebilir.” dedi.