Etiket: erkekler

  • ilişki bitirecek telefon mesajları…

    ilişki bitirecek telefon mesajları…

    Erkeklerin ilişkilerini telefon aracılığıyla sürdürmeyi sevmediğini artık hepimiz biliyoruz. Bir de üstüne üstlük aldıkları negatif mesajlar ile ne kadar çileden çıktıklarını biliyor musunuz? İşte ilişki bitirecek telefon mesajları…

    Bu SMS’ler Erkekleri Çileden Çıkarıyor!

    ‘Sana yazdığım uzun mesajın cevabı bu mu?’

    ‘Eski mesajlarımıza bakıyorum da benim yazdığım mesajlar ne kadar çok. Sen daha az mesaj yazmışın.’

    “Telefonun niye meşgul, kimle konuşuyorsun?”

    ‘Hep ben romantik mesajlar gönderiyorum. Sen neden göndermiyorsun. Yoksa içinden mi gelmiyor?’

    ‘Bugün bana karşı çok mesafelisin. Bir şey mi oldu, ben mi bir şey yaptım, dün olanlardan dolayı mı, hayatında başkası mı var, ayrılmak istiyorsan açık açık söyle’

    “Neyse sen meşgulsün galiba iyi geceler”

    “Sen bilirsin…”

    “Peki…”

    “Yazdıklarıma cevap vermiyorsun, sen artık beni eskisi kadar sevmiyorsun”

    İşte bu mesajlar erkeklerde telefonu fırlatma isteği yaratıyor. Bizden tavsiye kesinlikle bu mesajları yollamayın.

    Haberler

  • Erkekler Yatakta Pasif Kadın İstemiyor

    Erkekler Yatakta Pasif Kadın İstemiyor

    Erkeklerin ilişkide sevmedikleri tek şey, yatakta pasif kalan kadın. İşte nedenleri…

    Kadınlar gibi erkeklerinde hoşlanmadığı seks türleri var. Bunlar arasında en başta gelen madde: Yatakta pasif olan kadın!

    Yatakta hareket etmeden duran tiplerdenseniz sevgilinizin seksten zevk aldığını pek söyleyemeyeceğiz. Erkekler mümkün olduğu kadar hareket eden ve onu mutlu etmeye çalışan kadınlardan hoşlanır. Yatakta hiç bir söz söylemeden duruyor ve hareket etmiyorsanız kısa bir zaman sonra seks hayatınız elinizden kayıp gidebilir.

    Yatakta mümkün olduğunca hareketli olmaya çalışın. Devamlı aynı pozisyonda seks yapmak erkekleri sıkan ikinci sıkıcı seks türleri arasındadır. Değişiklik yaparak onu şaşırtabilir ve seksten daha fazla zevk almasını sağlayabilirsiniz.

    Erkekler özel yaşantılarında monotonluktan hoşlansa da aynı durumu seks için ne yazık ki söyleyemeyiz.

    Womenist

  • Yüzükler Taktığınız Parmağa Göre Anlam Kazanıyor!

    Yüzükler Taktığınız Parmağa Göre Anlam Kazanıyor!

    Günlük hayatta erkek kadın herkes parmağına yüzük takabiliyor. Yüzük parmağına bildiğiniz üzere nişan ve nikah sonrası yüzük takılıyor. Ancak günümüzde özellikle kadınların yüzükleri işaret parmağına taktığını görebiliyoruz. Tabi buda bizde merak konusu uyandırıyor. Çünkü yüzüğü işaret parmağına takan kişi sayısı oldukça fazla ve yüzüğü işaret parmağına takan kişi sayısı bu kadar fazla olunca acaba bir anlama mı geliyor? diye soru işaretleri oluşabiliyor…

    İşaret Parmağına Takılan Yüzüğün Anlamı

    İşaret parmağında yüzüğün tam bir anlamı yok. Yani işaret parmağında yüzük gördüğünüzde net bir anlam yüklemek yanlış olacaktır. Ancak günümüzde genel olarak kızlar ilişkileri olmadığında “şu anda ilişkim yok boştayım ve aradığım kişi karşıma çıkarsa evet diyebilirim.” anlamında kullanarak yüzükleri işaret parmağına takabiliyor. Bunun dışında işaret parmağına yüzük takmak genelde daha göz önünde olacağı ve kıyafetle uyumlu bir yüzük şık göstereceğinden dolayı işaret parmağına takılabiliyor.

    Baş Parmağa Takılan Yüzüğün Anlamı

    Yüzüğü baş parmağına takanlar ise özgürlüğüne düşkün ve ilişki başlaması halinde bu ilişkiye saygı duyulması gerektiğini gösterdiği söylenmektedir. Bazı kesimler tarafından baş parmağa takılan yüzüğün kişinin her türlü kısa süreli aşklara açık olduğu anlamına geldiğide söylenmektedir.

    Orta Parmağa Takılan Yüzüğün Anlamı

    Orta parmağa ve serçe parmağa takılan yüzükler ise güvenilir sır saklayabilen düzenli ve başarılı insanları ifade ettiği söylenmektedir. Bu kişiler sık saklayabileceğini düzeni sevdiğini ve güvenilir olduğunu göstermek istediği söylenmektedir.

    Yukarıda saydığımız gibi tüm parmaklara yüzük takılabilmektedir. Ancak bunlardan yüzük parmağı dışında diğer parmaklara net bir anlam yüklemek ve buna göre hareket etmek yanlış olacaktır. Ancak konuyu tekrar açıklamak gerekirse işaret parmağı genel olarak bayanlar tarafından ilişkisi olmadığı ve yeni bir ilişkiye doğru bir kişiyle hazır olduğunu göstermek anlamında takıldığı söylenmektedir.

    Evlilik Yüzüğü Neden Sol Ele Takılır?

    İnsanların evlenince yüzük takmaları eski Mısırlıların inançlarına dayanıyor. Milattan 2800 yıl önce Mısır’da yaşayanlar dairenin veya halka şeklindeki cisimlerin, başlangıç ve bitiş noktalarının olmaması nedeni ile sonsuzluğu temsil ettiklerine inanıyorlardı. Yüzük evliliğin sonsuza dek süreceğini simgeliyordu. Sonra bu inanç ve adet Romalılar vasıtası ile iyice yaygınlaştı. Kazılarda o devirlere ait çok ilginç evlilik yüzüklerine rastlanılmıştır.

    Evlilik yüzüğünün sol ele ve sondan bir önceki parmağa takılmasının sebebi ise modern tıbbın gelişmesinden önceki devirlere ait yanlış bir insan anatomisi bilgisidir. O zamanlarda dolaşım sistemimizdeki ana damarın sol elimizde bu parmaktan başlayıp kalbimize gittiği sanılıyordu. Böylece buraya takılan yüzükler evli çiftin kalben bağlılığını simgeliyordu. Gerçi şimdi damarların nereden gelip nereye gittiği biliniyor ama bu da bir gelenek olarak kaldı.

    [youtube id=”MvAUP58fy2g” width=”600″ height=”350″]

  • Kolon ve Rektum Kanserinde Tedavi

    Kolon ve Rektum Kanserinde Tedavi

    Kalın bağırsak (kolon) ve bunun son kısmı olan rektumun kanserleri kadınlarda meme, erkeklerde akciğer kanserinden sonra kanserden ölüme yol açan ikinci büyük sebeptir. Özel BSK Eskişehir Anadolu Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Bekir Yaşar, barsak kanserlerinin önlenebilir ve erken teşhis durumunda tam tedavi edilebilir olduğunu söyledi.

    Kolon ve rektumda kanserlerin büyük bölümü poliplerden kaynaklanır. Yapılan araştırmalar bağırsak tümörlerinin sadece küçük bir bölümünün polip olmadan geliştiğini göstermektedir.

    Bağırsak içini döşeyen mukoza isimli dokuyu oluşturan hücreler bazen polip adını verdiğimiz küçük yumrular oluşturabilirler. Polipler iyi huylu tabir edilen ve çevreye yayılma potansiyeli olmayan büyümelerdir.

    Bağırsak polipleri ortalama 45-50 yaşından itibaren belirmeye başlarlar. Gelişen poliplerin %10-20 kadarı ortalama 8-10 yılda habis özellik kazanırlar, yani kanserleşirler.

    Poliplerin çapı 1cm’den büyüdükçe, sayıları çoğaldıkça kansere dönüşme ihtimali artar.

    Yakın akrabalarında bağırsak kanseri ve ailesel geçiş gösteren polipleri olanlarda, inflamatuar bağırsak hastalığı (ülseratif kolit ve crohn) olan bireylerde ve daha önce meme, yumurtalık ve rahim kanseri nedeniyle tedavi görmüş hastalarda bağırsak polip ve kanserinin gelişme riski daha yüksektir.

    Hiçbir ilave risk faktörü olmayan kişilerde ise risk 40-50 yaşından sonra yaş ile doğru orantılı olarak artmaya başlar

    Polipler ve bağırsak kanseri büyük boyutlara ulaşmadıkça önemli bir rahatsızlık vermezler. Erken tanı ancak tarama testleri ile konur.

    Makattan kan gelmesi üzerinde önemle durulması gereken bir şikayettir. Ancak bu genellikle kişi tarafından hemoroid (basur) olarak kabul edilip hekime başvurulmaz. Bu da çok değerli olan zamanın ziyan edilmesine yol açar.

    Dışkılama alışkanlığının değişmesi teşhise gitmede en önemli şikayetlerden birisidir. Her bireyin belli bir dışkılama alışkanlığı vardır. Bir günde 3 kez ile, haftada 3 kez dışkılama gibi geniş bir yelpaze tıbben normal olarak kabul edilir. Ancak düzenli bağırsak alışkanlığı olan bir insanda zaman zaman halsizlik ve ishallerin birbirini takip etmesi mutlaka araştırılmalıdır.

    Bağırsak kanserinin tama yakın bölümü poliplerin bir takım değişiklikler sonrası 5-10 yıllık bir süreç içinde habis özellikler kazanmasıyla gelişir. Polipler bulunup yok edildiğinde bağırsak kanserine dönüşüm de olmayacaktır.

    Ancak poliplerin ve bağırsak kanserinin büyümeden herhangi bir bulgu vermemesi nedeniyle teşhis için şüpheci olmak ve özellikle yüksek risk taşıyan grupta tarama testlerinebaşvurmak önem taşır.

    Araştırmalar bağırsak kanseri gelişiminde beslenmenin çok büyük rolü olduğunu göstermiştir. Posadan zengin, hayvansal gıdalardan fakir beslenen toplumlarda bağırsak kanseri az görülmektedir. Protein ve yağ bakımından zengin gıda ile beslenen ABD gibi ülkelerde barsak kanseri daha çok görülmektedir.

    Dışkıda gizli kan bakılması, parmakla rektal muayene ve kolonoskopi ile şikayeti olmayan hastalar taranır. Bunlardan en objektif ve faydalı yöntem kolonoskopidir. Kolonoskopi kalın bağırsak (kolon) ve son kısmının (rektumun) içinin ayrıntısıyla görülmesini sağlayan endoskopik bir tetkik yöntemidir. Kolonoskopi yapılırken bağırsaklar içinde bulunan polipler çıkartılabilir ve şüphe edilen bölgelerden örnek alınabilir.

    Herhangi bir risk faktörü olmayan bireylerde imkanlar nispetinde 40 yaşından itibaren her yıl dışkıda gizli kan ve parmakla rektal muayene, 50 yaşından itibaren 5-10 yıl arayla kolonoskopik tetkik yapılması uygundur.

    Yüksek risk grubuna tarama testlerinin uygulanması çok daha önemlidir. Bu kişilerde 50 yaşından itibaren tüm kolon ve rektum ayrıntısı ile tetkik edilmelidir. Ailede bağırsak kanseri olan bireylerde akrabadaki kanser 50 yaşından önce teşhis edilmişse bu yaştan beş yıl önce endoskopik tetkik uygulanmalıdır. Örneğin, 45 yaşındaki bir kişide bağırsak kanseri teşhis edilmişse, bu kişinin oğlu/kızı ve kardeşlerine 40 yaşına geldiklerinde kolonoskopi yapılmalıdır.

    Kolonoskopi sırasında polip bulunursa bunlar o an endoskopik olarak alınırlar. Bu kişilerin kolonoskopisi 1-3 yıl sonra yeni belirebilecek poliplerin de yok edilmesi için tekrarlanmalıdır.

    Kolonoskopi sırasında polip bulunamazsa riskli grupta 3-5 yıl, risksiz grupta 5-10 yıl sonra kolonoskopi tekrar edilir.

    Ailevi kolon polipozu adı verilen ve kalın bağırsakta binlerce polip olan ve nadir görülen bir grupta çocuklar 13-14 yaşından itibaren tarama testlerine alınmalıdır.

    İnflamatuar bağırsak hastalıklarında (ülseratif kolit ve crohn) hastalık süresi uzadıkça bağırsak mukozasında kanser gelişme riski fazlalaşır. Bu kişiler hem hastalığın gidişatının hem de habis tümör gelişiminin incelenmesi açısından yakın takip altında olmalıdırlar.

    Polipler kansere dönüşünce buradaki hücreler bir süre bulunduğu yerde büyür ve habis hücreler belli bir aşamadan sonra vücudun çeşitli yerlerine dağılmaya başlar (metastaz).

    Bağırsak tümörü en çok lenf yollarını kullanarak metastaz yapar. Lenf yolları bağırsaklardan emilen gıda ve bağırsaklara gelen sıvının fazlasını dolaşıma taşıyan lenfatik sistemin bir parçasıdır.

    Bağırsak tümörü lenf yolları ile karaciğere, kan damarları yoluyla da diğer organlara metastaz yapabilir. Bulunduğu yerde büyüyen tümör bağırsakta geçişi engelleyip bağırsak tıkanıklığına da yol açabilir.

    Tedavinin esası cerrahidir. Tümörü barındıran bağırsak bölümü lenf yolları ve kan damarları ile beraber çıkartılır. Kalan bağırsak parçaları birbirine anastomoz ismi verilen bir işlemle birleştirilir ve devamlılık sağlanır.

    Tümör ve lenf yollarının birlikte çıkartılması çok önemlidir. Lenf sistemine yayılım varsa çıkartılacağı için tedaviye katkıda bulunmuş olur.

    Ayrıca ameliyat sonrası yapılacak patoloji tetkikinde lenf düğümlerinde habis hücre aranır. Lenf düğümlerinde metastaz olması durumunda hastanın iyileşme şansını arttırmak için kemoterapi yapılır.

    Rektum kalın barsağın son kısmıdır. Rektum anüs ile sonlanır. Bu bölgede dışkının tutulmasını sağlayan çok hassas kaslar (sfinkter) ve sinirler vardır. Rektumda tümör olunca geçmişte rektum, anüs ve sfinkterler tamamen çıkartılır ve hastaya kolostomiuygulanırdı. Kolostomi kalın barsağın karın duvarına açılmasıdır. Bunun dışına cilde bir torba yapıştırılarak dışkının birikmesi sağlanır. Günümüzdekolon ve rektum cerrahisi ile ilgilenen cerrahlar anatomik bilgilerini ve ameliyat tekniklerini geliştirmişlerdir. Bu sayede 10 yıl öncesine göre kolostomiye daha az gerek duyulmaktadır. Rektumdaki tümörün altında sağlıklı bir-iki santimetrelik bir bölüm varsa rektum çıkartılıp yukarıdaki sağlıklı bağırsak parçası anüs ve sfinkterlerin olduğu son kısma anastomoz edilebilmektedir (birleştirilebilmektedir). Bazı durumlarda ameliyat öncesitümöre radyoterapi(ışın tedavisi) ve kemoterapiuygulanıp tümörün büzüşmesi (küçülmesi) sağlanmaktadır. Bu sayede ameliyatın başarı şansı artmaktadır. Günümüzde sadece anüs ağzına 3-4 cm yakınlıktaki tümörlerde anüs çıkartılmaktadır.

    Kolostomi kalın barsağın karın duvarına açılmasıdır. Bunun dışına yapıştırılacak özel bir torba ile dışkının birikmesi sağlanır. Eskiden beri kolostomi ve torbası kalın bağırsak kanseri olan hastalar için dehşet verici bir simge olmuştur.

    Günümüzde konu ile ilgilenen cerrahların tecrübe ve bilgisi artmış ve çok daha az sayıda hastanın kolostomiye ihtiyacı olmaya başlamıştır. Ne var ki hala bazı hastalar için kolostomi gerekmektedir. Kolon ve rektum cerrahisi ile ilgilenen cerrahın birinci görevi hastanın hayatını kurtarmaktır. Bu yüzden gereken durumlarda kolostomi çekinmeden uygulanmalıdır. Ancak bu işlem hastaların hayatını neredeyse hiç etkilemeyecek hale gelmiştir. Bunun iki sebebi vardır. Birincisi artık cerrahlar kolostominin hastaya en uygun nasıl yapılması gerektiğini daha iyi öğrendiler. İkincisi belki de en önemlisi teknolojik gelişmeler mükemmele yakın kolostomi torba sistemlerinin yapılabilmesine olanak sağladı. Torbalar ortama herhangi bir koku yaymayan, cilde sıkıca tutunup kesinlikle açılmayan ve işi bitince atılıp yenisi kolayca takılabilen hale geldi. Bu gelişmeler sonucu kolostomi insanın sosyal ve mesleki hayatında herhangi bir olumsuz etki yaratmamaktadır. Pek çoğumuzun çevresinde bulunan başarılı bir yönetici, işadamı, sanatçı vb meslek grubundaki kişiler pekala kolostomi taşıyor olabilirler ve çevrelerinde hiç kimse bunu fark etmemiştir.

    Sonuç olarak gereken durumda uygulanan kolostomi artık korkulan değil bağırsak kanserinden kurtuluşun simgesi haline gelmelidir.

    Erken teşhis edilen ve bağırsak dışına çıkmamış durumlarda sadece iyi yapılmış bir cerrahi hastayı sağlığına kavuşturmaktadır.

    Bağırsak dışına ve lenf yollarına yayılma olmuş ise etkili ameliyatın yanı sıra kemoterapi ve bazen radyoterapi şifa ihtimalini arttırmaktadır. Bağırsak kanserindeki kemoterapi uygulamaları zannedildiği kadar vücudu sarsıcı özellik taşımamaktadır. Bu yüzden ileri yaştaki hastalara bile kemoterapi endişe duyulmadan yapılmaktadır.

    Bağırsak kanserinin en çok yayıldığı organlar olan karaciğer ve akciğerdeki metastazlar uygun şartlar oluştuğunda artık ameliyat ile çıkartılmakta ve bu da hastaların sağlığına büyük katkıda bulunmaktadır.

  • Erkeklerin yataktaki hataları

    Erkeklerin yataktaki hataları

    Kadınlar, erkeklerin yataktaki hangi durumlarından şikayetçi…

    Kadınlara erkeklerin yataktaki hataları soruldu. 100 kadın üzerinde yapılan ankete göre, kadınlar en çok nelerden yakındı? Anket sonucunda en popüler 8 cevaba ulaşıldı.

    Deniz Özturhan‘ın gq.com.tr‘de yer alan haberine göre, işte kadınların yakındığı o cevaplar:

    1. Anne bak, ellerimi bırakabiliyorum: Bisiklete başladığımız dönemlerde yetenek addedilen el bırakma, yatağa geçtiğimizde şımarıklığa dönüşür. Hele belli pozisyonlarda elini beline koyan beyler var, yapmayın etmeyin. Hepimiz Rocco Siffredi olmadığınızı biliyoruz ve bunun için sizi suçlayacak değiliz. Lakin yatakta eliniz, ağzınız, hatta varsa kuyruğunuz bile boş durmamalı. Boş durmayan uzuvlar, kadının tüm bedenine nazik hamleler yapmalı.

    2. Tatlı konuşma sanatı: Kadınlar yatakta arzulandığını bilmek ister. Şüphesiz ki yorgan altında yapılan türlü çeşitli iltifatlar, arzuyu aktarmanın en şık yoludur. Yeter ki “tatlım” yerine “şekerim” demeyin. Hatta mümkünse, çıplak bir kadına “kilo” hatırlatan hiçbir şey demeyin. Kız arkadaşının göbeğine “sütlaç” adını takan, yatakta “Bel çantanı çıkarmadın mı hayatım?” diye soran beyler, sözüm size: Yolunuz yol değil. Hele şiir niyetine vatan-bayrak temalı epik bir eser seçen arkadaş, senin GQ okumadığını ümit ediyorum.

    3. Acele giden ecele gider: Ecel derken ilişkinizden bahsediyorum. Erken boşalmayı konu dışı bırakarak şöyle izah etmek isteriz. Efendim, senkron aşk sanatında en önemli hususlardan biridir. Diyelim ki yatak bir havuz, sizse su balesi yapan bir çiftsiniz. Eşiniz henüz havuza girmemişken siz sekiz takla atıp, dipten saç tokası çıkarsanız ne fayda, değil mi? Evet, bizce öyle.

    4. Tak fişi, bitir işi: Hayrolsun, sizi çok BEDAŞ gördüm bu başlıkta. Yılların eskitemediği bu deyim, gerçek dünyada aymazlıktır, emeğe saygısızlıktır. Hem kendi hazzınıza odaklanarak kız arkadaşınızı mağdur durumda bırakmak, siz centilmen GQ beylerine yakışır mı? Tek gecelik ilişkide bile, nıçk, yakışmaz.

    5. Rutine saplanmak: Bir süre aynı rakiple grekoromence hareketlerde bulunulduğunda, rakibin girdi çıktısını, açıklarını öğreniriz. Aynı şey uzun ilişkiler için de geçerlidir ve bu, ilişkinin cinsi münasebet bölümünü monotonluğa iter. Tembelleşmeyin. Sevgilinizin tembelleşmesine de müsaade etmeyin. Artık çamaşır mı alırsınız, pozisyon mu denersiniz, orasını ben bilemem. Müraacat: Yan sayfadan Merve Hanım.

    6. Sen soyun, ben kazakla duracağım: Yok öyle yağma. Ev ılıman mı soğuk mu, mevsim bahar mı kış mı bakmadan kız arkadaşı soyup, kendiniz Boğaz’da kahvaltıya çıkacakmışçasına grand tuvalet takılamazsınız. Hayır, sevgilinizin striptiz ihtiyacı vardır, canı soyunma çekmiştir, ona karışamayız. Harici tüm durumlarda; o çoraplar çıkacak.

    7. Hani o habersiz gelişlerin: Çok erken, çok geç, yahut haber vermeden, bilirsiniz, modern hayatta bir yere gidilmez. Gittiğiniz yerden “Neden geldiniz?” diye sorarlar. Aynı şey yatak için de geçerli. Erken gelişleriniz geride tatmin olmamış, geç gelişlerinizse tahriş olmuş bir partner bırakabilir. Ne zaman ve hangi istikamete doğru geleceğinizi basit bir cümleyle anlatmanız da, ayrıca önem taşımaktadır.

    8. Porno tarzını benimsemek: Bir erkeğe ergenliğin başından itibaren ısrarla anlatılması gereken şeylerden biri, pornoların hayat değil, sinema olduğudur. Gerçi şimdi internetin nimetleri amatör yapımlara ulaşılmasını sağladı da, iki cins olarak da rahat ettik. Yine de aklınızda bulunsun; “kamera açısı ve akrobatik pozisyonlar” esas alınarak hazırlanmış yapımları, yatakta taklit etmeye kalkmayınız.

  • Erkekler Kadınları Böyle Çileden Çıkartıyor

    Erkekler Kadınları Böyle Çileden Çıkartıyor

    Yapılan sosyolojik gözlem ve araştırmalar, erkeklerin hangi hareketlerine kadınların tahammül edemediğini ortaya çıkardı. İşte kadınların özellikle nefret ettikleri ve çileden çıkmalarına neden oldukları erkek hareketlerinin top 10’u…

    Erkekler bir kadının çok konuşmasından, sürekli olarak hemcinslerini eleştirmesinden, aşırı duygusal davranmalarından, alışveriş bağımlısı olmalarından ve kıskançlık krizine girmelerinden nefret ediyor.

    Ya kadınlar erkeklerin hangi hareketlerine tahammül edemiyor. Rus Pravda sitesinin yaptığı ankete göre “Kadınların nefret ettiği 10 kusurlu erkek hareketi” şunlar…

    Tembellik
    Eşi ya da sevgilisi kendisi gibi haftanın 6 günü çalışsa da o her zaman daha fazla yorulmuştur. Ev işlerine asla yardım etmez.

    Yüksek sesle maç seyretmek
    Maç izlerken bütün dünya durur. Evde başka biri yokmuş gibi televizyonun sesini sonuna kadar açar.

    İşinin her şeyden daha önemli olduğunu düşünür
    Her zaman işinden bahseder ve en ufak bir sorun olduğunda işi için sizi ortada bırakabilir.

    Patavatsızlık
    Sizi başkalarının önünde bozma alışkanlıkları vardır.

    Beceriksizlik
    İş seyahatine çıktığınızda aslan kesilir, ancak geri döndüğünüzde beceriksiz, yardıma muhtaç bir bebek gibi davranırlar.

    Sözlerini tutmamaları
    Sürekli konuşup vaatler verirler ancak eyleme dönüştürmezler.

    Bencillik
    Konuşmaya başlayınca kadının onu dinlemesini ister. Ancak o karşısındaki kadını dinlemek zorunda değildir. Herkes uyurken o müziğin sesini sonuna kadar açabilir. Ancak o uyurken kimsenin çıt çıkarmaya hakkı yoktur.

    Kirli bulaşıklar
    Yemek yedikten sonra tabağını kaldırmaz ve bulaşıklara bir kez bile elini sürmez.

    Eşinin ailesini aşağılaması
    En ufak bir kavgada eşinin ailesini gündeme getirir. Genellikle onların bilgisiz olduğundan yakınır.

    Kadınlar kötü şofördür
    Hemen hemen bütün erkekler kadınların kötü şoför olduğunu düşünür. Kendi hatalıysa bile karşısındaki kadın sürücüye bağırır

  • Sevilip Sevilmediğinizi Vücut Diliyle Anlayın

    Sevilip Sevilmediğinizi Vücut Diliyle Anlayın

    Uzmanlar, partnerinizin, sevgilinizin veya eşinizin sizi sevip sevmediğini hareketlerine bakarak anlayabileceğinizi belirtiyor. İşte uzmanlara göre aşkını anlamak için bilmeniz gereken vücut dili…

    Sevgilinizin ya da eşinizin vücut dili, size karşı olan duygularını ele veriyor. Onun hareketlerini tahlil ederek, sizi sevip sevmediğini anlamanız mümkün. İşte öneriler…

    Kişisel Gelişim Uzmanı Mümin Sekman’a göre, çiftler, birbirlerine vücut dilleri ile “seni seviyorum”, “seni sevmiyorum” ve “sana kayıtsızım” mesajları veriyor. Yani aşk vücut diliyle başlıyor, sonra konuşma diline geçiyor.

    Peki ama sevgilinizin ya da eşinizin size olan duygularını nasıl anlayacaksınız? Mümin Sekman, şu önerilerde bulunuyor…

    İlgisi var mı?

    İnsanların göğüslerinin dönük olduğu yön, ilgilerinin kimde olduğunu gösterir. Bir insanın kafasıyla vücudu farklı yönlere bakıyorsa, asıl göğsünün dönük olduğu kişiye ilgi duyuyor demektir.

    Yapılan bazı araştırmalarda, bir kadının ya da erkeğin sigara içerken avuç içinin dönük olduğu kişiye yönelik özel ilgisinin olduğu tespit edilmiş. Bir kadın beş erkeğin karşısında sigara içerken, kafası başka yerlere dönse de avuç içi hep bir kişinin üzerine dönük ise, o kişi kendini “seçilmiş” hissedebilir!

    Sevgilinize sizi aldatıp aldatmadığını sorduğunuzda, her defasında burnunu kaşıyorsa, aldatıldığınızı düşünmekte haklı olabilirsiniz! İnsanlar gerçekleri söylemekte zorlandıkları zaman kan basınçları yükselir ve burunlarındaki kılcal damarlara uygulanan baskıyla burun kaşınır. Tabii her burun kaşınması yalan söyleme işareti değildir.

    Aşkın vücut dilinde, kanıt kriterleri de önemli bir sorundur. Taraflardan biri “Gözlerime uzun uzun bakmıyorsun, demek ki beni artık sevmiyorsun” diyebilir. Bu, kriter uyuşmazlığını gösterir. İlişkilerin çoğu kanıt kriteri uyuşmazlığından biter. Karşı tarafa “sana nasıl bakıldığında sevildiğini düşünürsün?” diye sorarak o noktadaki kanıt kriteri bulunabilir.

    Aşkta başarı…

    Vücut dilinin asla yalan söylemediğini belirten Mümin Sekman, aşkta başarı için şu önerilerde bulunuyor:

    “Aşkta başarılı olmak için vücut dilinin şöyle ya da böyle kullanılması söz konusu değildir. Çünkü aşk, bir aylık satış raporları sunumundan farklı olarak bilgi alışverişi değil, duygu alışverişidir. İçinizde hangi duygu varsa, beden dilinizden o dışarı sızar. Vücut dili, bedenimizin eldivenine benzetilir. Vücut diliyle yalan söylemek, özellikle de aşk gibi duygusal bir konuda bunu yapmak çok zordur.”

  • Kavga Ederken Kontrolü Bırakmayın

    Kavga Ederken Kontrolü Bırakmayın

    Uzmanlar, ilişkinin tuzu biberi olan kavga esnasında tartışmaların kontrolden çıkmasını engellemek için bazı ayrıntılara dikkat etmek gerektiğini belirtiyor. İşte Alman ilişki terapisti Hans Jellouschek’in önerileri…

    Kavga her ilişkide mutlaka yaşanır. Ancak sürekli kavga etmek veya kavgaların gereğinden fazla büyütülmesi, ilişkiye ciddi zarar verebilir, hatta bitmesine bile neden olabilir.

    Uzmanlara göre ilişkide kavgalar genelde yanlış anlamalardan kaynaklanıyor. Alman ilişki terapisti Hans Jellouschek’e göre kavgaların kontrolden çıkmasını engellemek için dikkat edilmesi gereken sekiz nokta bulunuyor:

    Güç

    Asla karşınızdakini aşağılayarak, değersizleştirerek güçlü olan taraf haline gelmeye çalışmayın. İlişkide iki tarafın da sözü aynı oranda geçmeli.

    Saldırganlık

    Eğer bir şeye kızgınsanız bunu iğnelemeler ya da yapmacık bir nezaketle anlatmayın, derdinizi doğrudan sözlerle dile getirin.

    Ötekinin hataları

    Partnerinizin yaptığı bir şeye sinir oluyorsanız, bunun sizinle ilgili olabileceğini düşünün. Belki partnerinizin yaptığı o davranışı kendiniz de yapmak isteyip gerçekleştiremediğiniz için sinir oluyorsunuzdur.

    Suçlamayın

    Karşınızdakinden bir şey talep ettiğinizde, ancak onu olduğu gibi kabul ettiğinizi ve saygı duyduğunuzu hissettirdiğinizde başarılı olursunuz.

    Sen yerine ben

    Cümlelere ’sen’ ile değil ‘ben’ ile başlayın. Karşınızdakini suçlamak yerine, hissettiklerinizi ve düşündüklerinizi aktarmaya çalışın.

    Öğütler

    Talep gelmediği sürece karşınızdakine “Sen de şöyle yapmasaydın” gibi öğütler vermekten kaçının. Bazen bu tarz ‘bilmişlikler’ kavga çıkmasına neden olabiliyor.

    Genellemeler

    ‘Asla’, ‘hiçbir zaman’ gibi kelimeler kullanmaktan kaçının.

    Kıyas

    Partnerinizle ilgili kıyaslamalar yapmayın.

  • İlişkilerin Dört Ana Düşmanı

    İlişkilerin Dört Ana Düşmanı

    Sevimli bir çift 15 dakika sürecek bir araştırma için Washington Üniversitesi’nde Gottman psikoloji laboratuarına geliyor…

    Sevgi dolu bu çift laboratuara alınıyor ve evdeki sıradan bir sorun hakkında konuşmaları isteniyor. Çift çöp sorunlarını seçiyor. Evdeki çöplerin dışarıya atılması ile ilgili 15 dakika tartışıyor.

    Bu sırada bütün konuşmalar kaydediliyor. 15 dakika sonunda araştırmacılar, çifte teşekkür ediyor. Çiftler mutlu bir şekilde ayrılıyor.

    Araştırmacılar, videoyu analiz ediyor ve bu çiftin 5 yıl içinde ayrılacağını iddia ediyor.

    Beklenen oluyor ve çift üç yıl içerisinde ayrılıyor.

    % 90 DOĞRULUK

    Elimde 20 yıl boyunca aynı araştırmayı 3000’den fazla çift üzerinde yapan Prof. Gottman’ın “Evlilikler neden biter ya da devam eder” adlı kitabı var.

    Sadece 15 dakikalık videoları analiz ederek, bir çiftin ayrılıp ayrılmayacağını % 90 doğruluk ile tahmin edebiliyor.

    Hatta daha sonra sadece 3 dakikalık video kayıtlarından tahmin yapmaya başlıyor ve tahminleri %87 doğru çıkıyor. Peki, bunu nasıl yapıyor?

    OLUMLU VE OLUMSUZ İFADELER

    3 dakikalık her videoyu saniye saniye analiz edip, eşler tarafından sözlü ve beden dili ile ifade edilen olumlu ve olumsuz duyguları sayıyor.

    Olumlu duyguların oranı, olumsuz duygularının oranına 5’e 1 ise, çiftler ayrılmıyor. Olumsuz duyguların oranı artıkça ayrılma ihtimalleri de artıyor. Ama bütün olumsuz ifadeler aynı derecede olumsuz etki yaratmıyor. Belirlediği 4 ana olumsuz duygu varsa, boşanma ihtimali çok daha fazla oluyor. Nedir bu dört ana duygu?

    AŞAĞILAMA

    En büyük negatif duygu aşağılanma. Eğer ilişkide aşağılama varsa, ilişkiyi kurtarmak neredeyse imkansız. Saygı olmayınca, ilişkinin temeli çok zayıf kalıyor.

    Aşağılama kişinin direk kimliğine ve var oluşuna zarar veriyor. Verilen mesaj açık: sen sadece ilişkimizde kötü değilsin, sen tek başına kötüsün. Bu durumda çiftler ayrılsa bile, kişinin özgüvenine verilen zarar yıllarca etkisini sürdürüyor.

    ELEŞTİRİ

    Eleştiri, sürekli hata bulma ve yargılama davranışı. Davranışlarından ziyade, kişinin karakteri ve kişiliğini eleştirme.

    Kişi kendisinde bir sorun olduğunu düşünüyor ve ilişkiden kendini kurtarmanın yollarını arıyor.

    Kendisinin takdir edilmediği ortamlardan uzaklaşıp, takdir edildiği ortamlara gidiyor. Kendisini işe yaramaz hissediyor.

    SÜREKLİ SAVUNMA

    Ayrılığı getiren diğer davranış da çiftlerin karşı tarafı anlamaya çalışmadan, sürekli kendilerini savunması.

    Her davranışa bahane bulmak, kendi davranışlarını sürekli rasyonelleştirmek, karşı taraf fikrini söylediğinde “sen bunu daha çok yapıyorsun” deyip oku ona çevirmek, karşı tarafı dinlemeden kendi fikrini söylemek önemli savunma davranışları.

    Anlama odaklı değil de savunma odaklı olmak ilişkilerde yapılan en büyük hata sanırım.

    SUSMA

    Susma tehlikeli gibi görünmese de en tehlikelilerinden bir tanesi. Bir taraf endişesini söylediği zaman, kişi karşı tarafı tamamen yok sayıyor ya da konuyu başka tarafa çeviriyor.

    “Karşı tarafa sen değersizsin” mesajını veriyor.

    AYRILMA SEBEPLERİ

    İşte araştırmacılar sadece bu dört davranışa bakarak bir çiftin ayrılıp ayrılmayacağına % 90 doğruluk ile karar veriyor.

    Araştırmacılar bir de şunu keşfediyor. Olumsuz duyguların fazla olduğu ilişkilerde çiftler çok daha fazla hastalanıyor.

    Şimdi siz ilişkinizi değerlendirin ve ayrılma(ma) ihtimalinizi hesaplayın. Bakalım ne çıkacak?

  • Ailelerin Onaylamadığı Evliliklerin Ömrü

    Ailelerin Onaylamadığı Evliliklerin Ömrü

    Evleneceğiniz insanın ailesini ya da kendi ailenizi silip atamazsınız. Ancak onların da görüşünü alarak mutlu ve huzurlu bir evlilik yapabilirsiniz. Mutlu bir evlilik için evlenecek kişilerin anlaşması kadar ailelerinin onayı da önemli. “Biz anlaştık, ailelerin ne dediği önemli değil!” diyerek evlenen çiftler, hayat şartlarının acımasızlığı ve beklentilerin karşılanmaması yüzünden kısa sürede ayrılıyor.

    Ailelerin rızasını almadan veya yok sayarak gerçekleştirilen evliliklerin ömrünün çok kısa olduğu belirtiliyor. Uzmanlar, aile rızası olmadan gerçekleştirilen evliliklerin yarıdan fazlasının ilk bir yıl içinde boşanmayla sonuçlandığını bildiriyor.

    Erciyes Üniversitesi Psikiyatri Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Dr. Yıldız Özkan Dereli, ailelerden biri veya ikisinin evlenme kararına karşı çıkması sonrasında yeni evliler için önü alınamayacak sorunların başladığına dikkat çekti. Aile ve çocukların birbirlerini anlayıp dinlemeye çalışmaları gerektiğinin altını çizen Dereli, aksi takdirde evlilikten kısa bir zaman sonra aile içi şiddet ve geçimsizlikle boşanmaların yaşandığını söyledi.

    Evlilikte doğru eş seçiminin çok önemli olduğunu dile getiren Dereli, “Bireyler yalnız yaşamaya göre değil, topluluk içinde diğer insanlarla birlikte yaşamaya uygun şekilde programlanmıştır. İnsanların kendi cinsleriyle kurdukları ilişkilerin yanında karşı cinsle ilişki kurmaya da ihtiyacı vardır. Beraberliklerin daha kabul görmesi için, din ve toplum tarafından onaylanan bir hale gelmesi için evlilikte bazı kurallara uyulması gerekir.” dedi.

    Kişinin ne aradığını bilmeden, neyin kendisi için önemli olduğunu düşünmeden eş seçimine karar vermesinin durumu şansa bırakmak anlamına geleceğini anlatan Dr. Dereli, kişilerin kendini çok iyi tanıması ve evleneceği kişide aradığı özellikleri belirlemesi gerektiğini kaydetti. Mutlu ve uzun ömürlü bir evlilik için kişi kendine öncelikle şu soruları sorup cevaplarını alabilmeli:

    “Ben kimim? Nasıl bir hayat istiyorum? Hayatımda neler yapmak istiyorum? Güçlü ve zayıf yönlerim neler? Hayatta benim için önceliği olan şeyler nelerdir? Neler beni mutlu ediyor? Nelerden hoşlanıyorum? İnsanlarda aradığım özellikler neler? Bunlar benim için neden önem taşıyor? Hangi tür özellikleri olan insanlarla daha iyi anlaşıyorum? Hangi tür özellikleri olan insanlarla anlaşamıyorum veya tahammül edemiyorum?”

    Kişinin evlenmeyi düşündüğü kişiye ilişkin duygu ve düşüncelerini birlikte ve ayrı iken değerlendirmesinde de çok büyük fayda var. Evlenilecek kişinin fiziksel özelliklerini nasıl bulduğu, beğenip beğenmediği önemli. Özellikle bu durum erkekler tarafından vazgeçilmez bir öncelik olarak algılanıyor.

    Benzer veya yakın eğitim düzeyine sahip olmak ve karşılıklı sosyo-ekonomik düzey de anlaşma ve uyum için önemli. İnsanlar yıllarca içinde yaşadıkları, kişiliklerinin temel taşlarını oluşturan ailelerinden kazandıkları izleri, evlilik yaşantılarında da devam ettirmek isterler. Bu nedenle benzer ailelere sahip eşler daha kolay anlaşabiliyor. Evlenecek kişilerin dinî inancı ve siyasi görüşlerindeki farklılık özellikle karşı görüşlere karşı hoşgörüsüz katı bir tutum da varsa sorun yaşama ihtimali oldukça yükseliyor.