Etiket: erkekler kadınlarda ne arar

  • Erkekler Kadınlarda Ne Arar?

    Erkekler Kadınlarda Ne Arar?

    Erkekler Kadınlarda Ne Arar? bu soru yüzyıllardır sorduğumuz tipik kadın sorusudur. Erkeklerin beğenilerinin karmaşık olduğunu düşünenler çok yanılıyorlar. Klasik erkek davranışları göz önünde tutularak oluşturulan “Onları mutlu eden 10 özellik” listesi, standart erkek profili hakkında size daha çok bilgi verecek ve belki de artık “Niye beni seçti?” sorusuna cevap bulacaksınız

    Erkekler Kadınlarda Ne Arar?

    Güzel bir yüz

    Tanıştığınız erkeğin yavaş yavaş incelemeye başladığı yüzünüzün doğal bir güzelliğinin olması, gözlerinizin, kulaklarınızın ve burnunuzun yüzünüzle orantılı olması, sizi bu elemeden geçirecektir. Gözlerinizin ve dudaklarınızın güzelliği, bu aşamada ayrı bir önem taşır. Dudak kalınlığınız, konuşurken kullandığınız mimikler, gözlerinizin iri ya da ufak olması yine tercihleri etkileyecektir.

    Çekicilik

    Bir erkeğin sizi fark etmesini sağlayan ilk nokta dış görünüşünüzdür. Onu etkilemeniz için gereken ilk şey de haliyle biraz çekiciliktir! Bunun için olağanüstü bir çabaya gerek yok. Bakımlı ve kendinden emin bir ifadeye sahip olmanız, sizi yeteri kadar çekici kılacaktır çünkü… “Kendinden emin” tanımını kesinlikle ukalalık ya da havalı davranmak olarak algılamayın. Mesela aranızda kendinizi ifade etmenizi engellemeyecek kadar mesafe bırakın. Gizemli durmanızda ve her şeyi apaçık konuşmamanızda yarar var.

    İdeal vücut

    Karşınızdaki erkeğin sizde ikinci olarak dikkat edeceği şey vücut hatlarınızdır. Göğüsleriniz, kalçanız ya da boyunuzun uzunluğu onu cezbedebilir. İdeal vücut hatları olarak yorumladıkları 90-60-90’a yaklaşabiliyorsanız, zaten birçok rakibinizi geride bıraktınız demektir. Ancak unutmayın ki bazı erkeklerde ideal vücut anlayışı değişir. Kısa boylu, küçük göğüslü ya da çok uzun boylu olmanız tercih sebebi olabilir; o da sizin şansınıza kalmış!

    Tutku

    Bunca adımdan sonra partneriniz sizden tutku ve şehvet de bekleyecektir. Kendisine pozitif yaklaşmanız, birlikte olduğunuzun her anı keyifli kılmanız iyi olur. Bu şartlar altında yanınızdaki erkek, en mutlu erkek sayılabilir.

    Saygı

    Diğer hemcinslerinin yanında onu küçük düşürecek şakalar yapmanız büyük dezajantaj! Erkekler böyle bir hareketi saygısızlık olarak yorumlar. Gözündeki değerinizin azalmasını istemiyorsanız, ona başkalarının yanında saygılı davranmalı, hatta arada bir pohpohlamalısınız.

    Espri anlayışı

    Karşınızdaki erkeğin yüzünü güldüren her şeye iyi bir tepki vermelisiniz. Eğer çok şakacı bir insan değilse, zaten bu kadar gülümsemesine saygı göstererek sizin de gülmeniz bir jesttir. Hele de yaptığı kötü esprilerde bile ona iyi tepkiler vermeniz, kendisini yanınızda rahat hissetmesini sağlayacaktır. Eğer güldüren kişi sizseniz, arkadaşlarının en sevdiği insan olabileceğinizden sizi asla yanından ayırmayacaktır.

    Zeka ve kendine güven

    Zeki kadın genellikle erkekler için problemdir, ama bu sadece kısa süreli ilişkiler için geçerlidir. Eğer karşınızdaki erkek uzun süreli bir ilişki arayışındaysa, zeki olmanız ve kendinize güvenmeniz sizi daha çekici kılacaktır.

    Dürüstlük ve güven

    Karşınızdaki adamın uzun süre yanınızda olmasını istiyorsanız, önce ona güvenmeli ve kademeli olarak dürüst olmalısınız. Bu kelimeden kasıt, eskide kalan ilişkilerinizi ve kötü anlarınızı ilk günlerde anlatmamak, birbirinizi tanıyıp ne kadar güvenebileceğinizi anladıktan sonra aşama aşama paylaşmaktır. Erkek kendine güvenen ve dürüst bir kadınla birlikte olmaktan mutlu olacak, hatta size söylemese de sizinle gurur duyacaktır.

    Altın gibi bir kalp

    Erkeklerin kötü günlerinde kadınlar genellikle gündelik planlarını uygulamaya devam ederler. “Ne, neden, niçin, neyin var” gibi soruları kullanmadan kendilerini anlayacak bir kadına ihtiyaç duyan erkekler, böyle birini bulduklarında ise asla bırakmak istemezler.

    Ve tabii ki aşk!

    Bazı erkekler ilk üç maddede mutluluğu yakalarken, çoğu erkek ise aşk arar. Kendisine sadık, çekici, tutkulu, güzel, güvenilir, şefkatli ve en önemlisi kendisine aşık bir kadın bulduklarında, aradıkları mutluluğu bulmuş olurlar. Ancak bunların hepsinin bir arada bulunduğu bir kadın bulmak oldukça zor olduğundan, genellikle karma 5 şık ile uzun süre hayatlarına devam ederler!

  • Evlilik neden bu kadar zor?

    Evlilik neden bu kadar zor?

    Prof. Dr. Mehmet Sungur, aşk, evlilik, cinsellik, seks, ilişkiler, aldatma gibi hepimizin merak ettiği konularda bizi aydınlatıyor.

    Evlilik ve seks terapisti olarak sizi yakalamışken sorayım: Kadınlar ne ister, erkekler ne ister?

    – İlişkilerinde bir sorun olduğunda erkek, seks terapisi ister, kadın ise evlilik terapisi. Sorarsınız “Sorununuz nedir?” diye, erkek “Cinsellik” der, kadınsa “Hayır, bizim sorunumuz cinsellik değil, evlilikle ilgili” der. Aslı şudur: Yumurta mı tavuktan çıkar, tavuk mu yumurtadan? Her ikisi de sorunun kaynağı olabilir. Kavramamız gereken kadın ve erkek farklıdır ve olayları farklı algılar.

    Nasıl yani?

    – Mesela şöyle: Bir kadının bütün erkekleri anlaması için, bir erkeği iyi tanımış olması yeterli. Oysa, bir erkeğin bütün kadınları tanıması, bir kadını anlamasına yetmiyor! Hatta ben şu espriyi çok sık yaparım: “Biz poligam falan değiliz, sadece kadınları anlamaya çalışıyoruz” diye. Çünkü erkekler poligamsa, kadınlar da seri- monogam!

    Peki kadın erkek farklılığının göze batmadığı zaman yok mu?

    – Var tabii. Aşık oldukları zaman. O zaman iki taraf da farklılık marklılık görmüyor. İki taraf da birbirlerine sadece duymak istediklerini söylüyor. Ben aşkı şöyle tanımlıyorum: “Bir görme kusuru.” Partnerini nasıl görmek istiyorsan öyle görüyorsun. “Sen mükemmelsin. Sen benim tam aradığım gibisin. Arzularımın gerçekleşmiş halisin. Anlamsız varoluşuma anlam verensin. Birbirimiz için yaratılmışız. Sen benim ruh ikizimsin…” En son bu noktaya geldik artık. Amaaa evliliğe gelindiği zaman, işler değişiyor.

    Siz evliliği nasıl tanımlıyorsunuz?

    – Görme kusurunun tedavi edilmesi! Şaka bir yana… Evlilik, oluşturduğu bütün felaket sonuçlara rağmen, dünyanın en büyük gönüllü organizasyonu. Amerika’da iki evlilikten biri sınıfta kalıyor, İngiltere’de de, eski adıyla Rusya’da da öyle. Bu ne demek? Evliliği yürütme şansın, sadece yüzde 50 demek. İş adamı olsan, kazanma şansı yüzde 50 olan bir işe yatırım yapar mısın? Yapmazsın. Ama yeryüzünde hâlâ insanların yüzde 98’i, yürüme şansı yüzde 50 olan evlilik işine kalkışıyorlar. Sonra da karşıma geçip, “Karımın istedikleri son derece mantıksız” diyorlar. Ben de onlara “Anlamadım” diyorum, “Siz evliliğinizi mantık temeli üzerinde kurmadınız ki…”

    Boşanma oranı Türkiye’de nasıl…
    – E valla biz de yüzde 50’leri yakalamaya doğru hızla ilerliyoruz.

    Pek boşanınca ne oluyor, daha mı iyi oluyor?

    – İstatistiklere göre boşanmışların ölüm yaşı düşüyor. Daha erken ölüyorlar. Ölüm oranı üç kat artıyor.

    Neden?

    – Daha riskli yaşıyorlar, kendilerine özen göstermiyorlar, kendileriyle ilgili kızgınlıkları artıyor, alkol vesaire… Gördüğünüz gibi faydalı bir şey evlilik.

    Ama eskiye göre daha kolay boşanılıyor değil mi?

    – Evet. Eskiden evlilik, sonsuza kadar demekti. “Sorumluluk” diye bir kavram vardı. Şimdi komik bir kavram oldu, onun yerine “haklar” var. “Evlenmek hakkımsa, boşanmak da hakkım…” “Yürümezse boşanırım, olur biter.” Dolayısıyla ya bu uçtayız, ya öbür uçta. Yani ya tamamen mutlu evlilik, ya da “Yürümezse boşanırım.”
    Yasalar boşanmayı kolaylaştırıyor, böyle olmasın demiyorum, ama yürüme ihtimali olan evliliklerde dengeyi kurabilecek mekanizmalara da ihtiyaç var… 43 yaşındaki bir erkek hastama üçüncü karısından da neden boşandığımı sorduğumda, “Karşıma daha iyisi çıktı” dedi. Daha önce iki kere ayrılmış bir hastam da, üçüncü evliliği için “Bunda sorunlarım daha az” dedi.

    Peki sizce bu açıklamalarda doğruluk payı var mı?

    – Hayır. Eşler genellikle yanlış partnerle evlendikleri için sorun çıktığını düşünürler. Zannederler ki, mesele daha iyi bir partner bulmaktadır. Oysa, mutlu evlilikle mutsuz evlilik arasındaki fark, ne sorunların sayısı ne da doğru partner. Sorunu eşlerden birinde aramayacaksın. Bir olacaksın, takım olacaksın, ele ele verip birlikte hareket edeceksin. Ben, sen kutuplaşması yerine “Aynı tarafız!” diyeceksin. Böyle yaparsan evliliğin ayakta kalabilir. Sorunlara mizahi yaklaşabilmek de önemli tabii…

    Evlilik terapisi, evliliği kurtaran bir mekanizma mı?

    – Her zaman değil. Ayrıca bu “kurtarma” sözcüğüne de karşıyıyım. Evliliğin bir sürü sebebi olabilir ama netice olarak beraberliğin yalnızlığa zaferidir. O yüzden amaç, evliliği kurtarmak değil, şimdi olduğundan daha iyi hale getirmek. Yürümüyorsa da şapkayı çıkarıp gerçeği görmek…

    Aşıkken birbiriyle cırcır konuşan insanlar, evlenince ne oluyor da konuşamaz hale geliyorlar…

    – Ben bu durumu şöyle tanımlıyorum: Bir çift, aynı trende, aynı vagonda karşı karşıya oturuyor. Eşlerden biri geleni görüyor, biri gideni. Biri geçmişi, diğeri geleceği. Dolayısıyla aynı resmi görmüyorlar. Ve bir zamanlar harika olan o aşık olduğun kadın, şimdi her türlü olumsuzluğun nedeni.

    Şöyle düşünün: İki çocuk var, biri oyuncağın bir ucundan, diğeri de öbür ucundan çekiyor. Soruyorsunuz: “Oğlum, oyuncağını neden vermiyorsun arkadaşına?” “O vermiyor, ben de vermiyorum.” Ama hiç tanımadığı çocuklara oyuncağını getirip paylaşanlar da vardır. “Al, bunu sana getirdim.” Evlilik dediğin şeyde de bu iki oyundan biri oynarsın, “O vermiyor, ben de vermiyorum” oyunu ya da “Ben vereyim ki, o da versin” oyunu. Aslında verdiğimizi karşımızdakine değil, evliliğimize veriyoruz. İşte bu yüzden aynı tarafta olmak gerekiyor…

    HER ALDATMA BOŞANMA İLE SONUÇLANMAMALI

    Sadakatsizlik söz konusu olduğunda boşanmak gerekmiyor. “Boşanın” demeyi doğru da bulmuyorum sağlıklı da. Bunun kararını sadece ve sadece o çift verebilir. Kimseye laf düşmez. Ben onlara sadece şunu söylüyorum: “Bir sistemi yeniden kurmanın en iyi zamanı, yıkıldığı zamandır.” Bir çok çift sadakatsizliğe rağmen bir arada olabiliyor. Ve bu çiftlerin evlilikleri eskisine göre çok daha sağlam yürüyebiliyor. Ama Türkiye’de insanlar, genellikle başkalarının onlar hakkındaki yargılarına göre davranıyor.

    Aldatılan kadın hâlâ evde duruyorsa onursuz addediliyor. Oysa bu doğru değil. Kalmanın onurla, gururla bir alakası yok. Bana gelen pek çok kadından, bilmem kimi kocasının aldatmasına rağmen ayrılmadığı için çok eleştirmiştim, şimdi aynı şey benim başıma geldi, ben de ayrılmak istemiyorum, şimdi onu anlıyorum, ifadesini çok duydum.

    KADINLAR EVLİ ERKEKLERLE NEDEN BİRLİKTE OLUR?

    Neden sizce, işi gücü olan, hoş ve güzel bir kadın evli bir adamla beraber olur? 3 sene, 5 sene, 8 sene hep aynı adam… Ve o kadın, o adamın asla karısından vazgeçmeyeceğini de bilir. Ama yine de ilişkisi devam eder. Bu çok rastlanan bir sendrom. Adı “Batık yatırım.” Şöyle ki, insanlar gelecekteki faydalarına göre karar vermiyorlar, geçmişteki yatırımlarına bakıyorlar. O kadınlar da, “Ben bu adama çok emek verdim” deyip, evli olmasına aldırmadan devam ediyorlar ve bir umut hep bekliyorlar. Bu, şunun gibi bir şey, biri size 1 milyon dolar veriyor, radara yakalanmayan bir uçak icat edin diye. 900 bin dolar harcıyorsunuz ama yok olmuyor. Cebinizde sadece 100 bin dolar kalıyor. O sırada bir başka bir firma o uçağı geliştiriyor, üstelik sizden daha ucuza. Siz ne yaparsınız? Geri kalan 100 bin doları hâlâ bu işe mi yatırırsınız, yoksa başka bir iş mi yaparsınız? İş adamlarının yüzde 70’i bile, yine aynı işe yatıracaklarını söylüyorlar. Vazgeçmiyorlar. Kadınlar da o evli erkeklerden vazgeçemiyor. Aynı hesap. Batık yatırım.