Etiket: erkek

  • Kadınlar ve erkekler neden aldatır?

    Kadınlar ve erkekler neden aldatır?

    Son yıllarda aldatma üzerine yapılan araştırmalar, ilgi çekici sonuçlar veriyor…

    Kadınlar ve erkekler neden aldatır?

    Araştırmalar kadınların aşk arayışı, erkeklerin ise daha çok cinsel doyumsuzluk nedeniyle eşlerini aldattığını ortaya koyuyor.

    Eşlerin aldatmasıyla ilgili son yıllarda yapılan birçok araştırmanın sonucunun erkek ve kadın için farklı bulgular ortaya koyduğunu belirten Psikolog Serkan Özgün, Türkiye’de gerçekleştirdikleri, aldatılmanın aldatılan eş üstündeki etkisine dair araştırmayla ilgili de şu bilgileri verdi:

    “Çalışmada eşi tarafından evlilik dışı ilişki ile incinmiş 189 evli kadın yer aldı. Çalışma, aldatmanın evlilik içinde bir kez gerçekleşmesiyle sınırlandı, aldatmanın sonlandırılmış olması ve evliliğin sürdürülmesi şartı arandı. Sonuçlara bakıldığında katılımcıların yüzde 34.4’ünün Travma Sonrası Stres Bozukluğu kriterlerinin tamamını karşıladığı tespit edildi. Bu beklenenden daha yüksek bir oran. Detaylı düzeyde bakıldığında katılımcıların yaklaşık yüzde 98’inin zorlayıcı hatırlamalar, yüzde 85’inin kaçınma/küntlük ve yüzde 91’inin aşırı uyarılmışlık semptomlarını gösterdiği görüldü. Bu semptomlar evlilik süresi daha uzun olan kişilerde daha yoğun düzeyde, yani uzun ilişkinin içindeki aldatma ile yaralanmanın daha ağır olduğu söylenebilir. Diğer yandan eşleri ilk tepki olarak aldatma eylemini kabul eden grup, inkar eden gruba göre daha iyi durumdaydı. Bir erkek miti olarak bilinen ?her durumda inkar’ın aldatılan eşin daha ağır semptomlar göstermesine sebep olduğu söylenebilir” dedi. Net bir istatistik olmamasına rağmen, yaz mevsiminin aldatmayı kolaylaştırdığının, bazen tetiklediğinin söylenebileceğini belirten Özgün, yazla birlikte çevrede cinsel uyarımın artmasının kaçınılmaz olduğunu söyledi. Uzayan günler ile birlikte daha çok sosyal aktivitede yeni kişilerle etkileşimin arttığını söyledi.

    ALDATMA KONUSUNDA VERİLER ‘ALDATICI ‘
    Konu aldatma olunca verilerin de aldatıcı olabildiğine vurgu yapan Özgün, ABD merkezli çalışmalarda aldatma oranları evli erkekler için yüzde 20-40, kadınlar için ise yüzde 20-25 arasında olduğunu söyledi. Ayrıca “Çift terapisine giden çiftlerin de yaklaşık yüzde 29’u ile 65’inin, ilişkilerinde aldatma ile bağlantılı zorluklar yaşadıkları belirtiliyor. Türkiye’de bu tür istatistikler neredeyse yok. Sadece boşanma gerekçelerinde bildirilme oranları var, o da yüzde 1 dolaylarında kalıyor. Ancak eşlerin birbirini aldatma oranlarının çok daha yoğun olduğunu gözlemliyoruz” dedi.

    KADININ ALDATMA NEDENİ AŞK
    Aldatma araştırmalarında önemli bir değişkenin de cinsiyet farkı olduğunu vurgulayan Özgün, kadınların aldatmayı cinsellikten çok duygusallığı içeren bir durum olarak tanımladıklarını, erkeklerin bu durumu tersi yönde gerekçelendirdiklerini belirtti. Benzer biçimde, kadınların aldatma olgusunun ilişki doyumsuzluğuyla daha yakından bağlantılı olduğu, erkeklerde ise aldatmanın daha çok cinsel doyumsuzlukla ilgili olarak ortaya çıktığını da söyledi.

    Özgün, aldatmanın sonuçlarıyla ilgili şunları söyledi:

    “Aldatmanın ardından oldukça küçük bir grup ilişkilerini tekrar geliştirebiliyor. Aldatılma deneyiminin ruh sağlığı üzerindeki etkisine ilişkin araştırmalar, aldatılan kadınların majör depresyon yaşamalarının daha olası olduğu ve aldatılan eşin yoğun kızgınlık, utanç, depresyon, takıntılı acı verici düşünceler, kaçınma, duygusal küntlük ve aşırı uyarılmışlık gibi belirtiler yaşadıklarını rapor ediyor. Erkekler için de benzer sonuçlar bildiren çalışmalar bulunuyor. Son yıllarda aldatma yine bu literatür içerisinde, kişiler arası travma olarak ele alınıyor ve bunun duygusal etkisi yoğun olarak araştırılıyor. Aldatılan eşler de bu deneyimi hayatlarının en zor ve travmatik olayı olarak tanımlıyorlar.”

  • 3 kadından biri doğru korunuyor!

    3 kadından biri doğru korunuyor!

    2011’de yapılan Kadın Sağlığı Araştırması sonuçlarına göre Türkiye’de 3 kadından yalnızca 1 tanesi, modern ve geri dönüşlü doğum kontrol yöntemlerini kullanıyor

    Türk Aile Planlaması Derneği (TAP) Başkanı Prof. Dr. Hakan Şatıroğlu tarafından yapılan açıklamada ülkemizde her yıl 1.9 milyon gebelik oluştuğu ve bunların 550 bininin planlanmamış gebelik, 285 bini kürtajla sonuçlandığı belirtildi. Planlanmayan gebelikler, tüm dünyanın en büyük sorunlarından biri. Birleşmiş Milletler ve Dünya Sağlık Örgütü’nün araştırmaları, her yıl yaklaşık 40 milyon gebeliğin yüzde 30’unun planlanmadığını, yüzde 12’sinin ise kürtajla sonlandırıldığını gösteriyor.

    Türkiye Aile Planlaması derneği Başkanı Prof. Dr. Hakan Şatıroğlu ; “Kürtaj bir aile planlaması yöntemi değildir. Bebek ve anne için en sağlıklı doğum aralığı 2 yıldır, bu aralık olduğunda bebek normal ağırlıkta oluyor, anomaliler azalıyor, bebek ölümleri engellenmiş oluyor, aynı şeyler annelerimiz için de geçerli, düşükler azalıyor, gebelikteki problemler azalıyor, sağlıklı doğuma ulaşma şansı artıyor. O nedenle doğumlar arasını 2 yılda tutmak, bebeği veanneyi sağlıkla mutlu sona ulaştırmak için, henüz gebelik oluşmadan kürtaj yerine etkin, modern aile planlaması yöntemlerini kullanmak ve lüzumsuz müdahalelerden kaçınmak büyük önem taşıyor” dedi.

    Prof. Şatıroğlu Türk kadınlarının doğum kontrol yöntemlerine yaklaşımlarının, yöntem kullanım alışkanlıklarının ve tercihlerinin belirlenmesi amacıyla gerçekleştirilen Kadın Sağlığı araştırması ile ilgili de bilgi verdi. Araştırma sonuçlarına göre; 15-49 yaş grubundaki kadınlar tarafından Türkiye’de en çok kullanılan doğum kontrol yöntemi; % 22 ile bakırlı spiral. Bunu % 16 ile kondom takip ediyor.

    Modern ve güvenilir bir yöntem olan doğum kontrol haplarının Türkiye’de kullanım sadece %8 oranında. Bu oran; İran, Mısır, gibi ülkelerin bile oldukça gerisinde. Geleneksel bir yöntem olan ve gerçek bir korunma sağlamayan geri çekilme yöntemi, çoğu modern yöntemden daha fazla kullanılıyor( % 20 oranında). Ancak bu yöntem, aile planlamadığı halde gebelikle sonuçlanabiliyor. Hayatı boyunca geri çekilme yöntemiyle korunan 3 kadından biri, istemeden gebe kalıyor. Bu gebeliklerin bir kısmı da kürtaj ile sonuçlanıyor.

    Kadınların %40’ı ise, gebelik planlamadığı halde hiçbir korunma yöntemi kullanmıyor. Ne yazık ki bu gebeliklerin bir kısmı da kürtajla sonuçlanıyor. 20 ilde gerçekleştirilen araştırma sonuçlarına göre;Kadınlar, korunmayla ilgili bilgi kaynağı olarak; jinekologlar (%40) kadar , yakın arkadaşlarına (%35) güveniyor.

    Araştırmada eşlerin doğum kontrol yöntemine etkisi sorulduğunda araştırmaya katılan kadınların %71’i, eşlerinin doğum kontrol yöntemi üzerinde etkisi olduğunu söylüyor. İlkokul mezunları arasında en sık kullanılan yöntem spiral iken, Lise ve Üniversite mezunlarının hemen hemen yarısının şimdiye kadar hiç korunma yöntemi kullanmadığı görülüyor. Kadınların çalışma durumları incelendiğinde, çalışan kadınlar doğum kontrol hapını tercih ederken çalışmayan kadınların bakırlı spiral kullanma oranının daha yüksek olduğu görülüyor.

    Riskli bir yöntem olan geri çekilme yönteminin, ilkokul mezunu kadınlar başta olmak üzere tüm kadınlar tarafından yaklaşık %20 oranında kullanıldığı görülüyor. Türk Aile Planlama Derneği olarak anne ve bebek sağlığı için gerekli olan tıbbi tavsiyelere uyarak, isteyenin istediği zaman ve istediği kadar gebe kalma hakkı olduğu evrensel insan haklarındandır inancı içinde çalışmalar yaptıklarını belirten Prof. Dr. Hakan Şatıroğlu, korunma yöntemleri konusunda doktor tavsiyesinin doğru bilgiye ulaşma konusunda çok önemli olduğunu da sözlerine ekledi.

  • Kadınla Tartışan Erkeğin Beyin Faaliyetleri Azalıyor!

    Kadınla Tartışan Erkeğin Beyin Faaliyetleri Azalıyor!

    Kadınlarda ise bunun tam tersi oluyor!

    İngiltere’de yapılan bir araştırmaya göre, kadınla tartışan erkeğin “akordu” bozuluyor. Erkekle kadın tartışırken erkeğin beyin faaliyetlerinde azalma olurken, kadınlarda tam tersi durumun meydana geldiği saptandı.

    Araştırmayı yöneten Prof. Mara Mather, şunları söyledi: “Stresli bir ortamda karşısında öfkeli bir surat gören erkeğin beyin faaliyetleri azalıyor. Kadında ise tam tersi, beynin aynı bölgesindeki faaliyette artış meydana geliyor. Bunlar, stresin farklı cinsiyetler üzerindeki farklı etkisini ortaya koyması açısından elde edilen ilk bulgular. Stres altında sosyal açıdan erkek geri çekilirken, kadın duygusal destek arıyor.”

  • Erkekler Kadınlardan Neler Duymak İsterler?

    Erkekler Kadınlardan Neler Duymak İsterler?

    Erkekler bizlerden neler duymak ister merak ediyormusunuz bayanlar?

    1- Onun ne kadar çekici, kuvvetli ve mükemmel vücuda sahip biri olduğunu söylemenizi ister.

    2- Kalabalık bir partide odaya doğru çağıran göz kırpma işareti bekler.

    3- En azından yarım saatliğine de olsa ona çocuk gibi davranmanızı bekler.

    4- Özel günlerde sevdikleri için onunla hediye seçmenizi ve ona yardımcı olmanızı bekler.

    5- Sabah güzel bir gülümsemeyle uyanmak, yorucu bir günün ardından onu kucaklamanız ve yatağa gitmeden önce iyi geceler öpücüğü vermenizi ister. Şaka yollu kalçasını kavramanız da hoşuna gider ve bekler

    6- Sosisli bir şeyler yemek ister ve bekler

    7- “Bu beni çok mu…” benzeri sorular sormamanızı ister ve bekler

    8- Eğlenceli ve paradan başka şeyler söz konusu olduğunda onunla iddialaşmanızı ister.

    9- ‘Seni seviyorum’ demek için biraz yardımcı olmanızı bekler.

    10- Birilerinin onun çok düzgün biri olduğunu söylediğini bilmek ister. Erkekler de bazen şımartılmak ve iyi anlamda karşılaştırılmak bekler.

  • Kadınların Seks Yalanları

    Kadınların Seks Yalanları

    Cinsel ilişki istemedikleri zaman bu cümleleri kuruyorlar…

    Kadınlar bazı durumlarda yada istemedikleri zaman partnerlerinden uzak durmak için bazı bahanelerde bulunuyorlar.

    İşte kadınların seks yapmamak için partnerlerine uydurdukları yalanlar…

    Kadınlar genelde partnerine çok yorgun olduğunu söyleyerek seks yapmak istemediğini belirtiyor.

    -Kimi zaman ise havamda değilim diyerek durumdan uzaklaşmak istiyorlar.

    -Başım çok ağrıyor ise kadınların uzun yıllardır en çok kullandığı bahaneler arasında.

    -Sabah erken kalkmam gerekiyor da kadınların seks yapmak istemedikleri için partnerlerine sundukları bahaneler arasında.

    -Çocuklar ise kadınların seksten kaçmak için kullandıkları klasik bir yöntem.

    -Kadınların seksten kaçmak için uydurduğu bahaneler bunlarla da sınırlı değil; çok işim var, sana kızgın ve kırgınım, duş alman gerek, sırtımda bir ağrı var ve daha çok erken kadınların seksten kaçmak için en sık kullandıkları cümleler…

    Kadınların seksten kaçmak için kullandıkları beyaz yalanlara onepoll.com anket sitesinin 400 kadın üzerinde yaptığı araştırmadan baz alınarak ulaşıldı.

  • Erkekler Daha Sık Kadınlar Daha Büyük Yalan Söylüyor

    Erkekler Daha Sık Kadınlar Daha Büyük Yalan Söylüyor

    Yalan söylemeyi nasıl öğreniyoruz? Yalan söylemek bir hastalık olabilir mi? İşte uzmanımızın ağzından yalanla ilgili şaşırtıcı gerçekler…

    Çok küçük çocuklar bile masum yalancıklar söyleyebiliyor. Yalan söylemeyi nasıl öğreniyoruz?
    Yalan söylemeyi hepimiz çocukken öğrenmeye başlıyoruz. Çocuklar, çok küçük yaşlardan itibaren yalan söylemeye başlayabiliyorlar. Zihinsel olarak yaşıtlarına göre daha ileride olan çocuklarda, bu yaş 2-3′e bile inebiliyor. Birçok ebeveynin düşündüğünün aksine, çocuklar çevrelerinde olan her şeyi takip etmekte, anlamakta ve analiz edip kendi içlerinde belli sonuçlara varmaktadırlar. Özellikle toplulukçu bir kültür olan Türkiye’de, insanların sürekli olarak birbirlerine ‘Aman ayıp olmasın, birbirimizi kırmayalım’ diye yalan söylediklerini görüyoruz. Çocuklar anne-babalarından öğrenmeseler de çevrelerindeki diğer insanları gözlemleyerek yalan söylemeyi kolayca öğrenebiliyorlar. Hatta çocuklar yalan söylemeye anne-babaları tarafından teşvik ediliyorlar. ‘Teyzen beni özledin mi diye sorarsa evet de’, ‘Deden dün niye bize gelmediniz diye sorarsa, hastaydım de…’ gibi yönlendirmelerle çocuklar, yalan söylemenin sosyal olarak ilişkileri olumlu yönde ilerleten bir faktör olduğunu öğreniyorlar.

    Cezadan kaçmak için yalan
    Çocukların yalan söylemeye başlamalarının başka bir önemli nedeni de cezadan kaçınmaktır. Özellikle bir kabahat işlediklerinde ağır bir şekilde cezalandırılan çocuklar, yalan söylemenin onları ceza almaktan kurtardığını fark edip, her durumda yalana başvurabiliyorlar. Okul çağındaki çocuklarda, yalan söylemenin, çocuğun gücünü ve kontrol hissini de arttırdığı görülmüştür. Çocuk yalan söyleyerek arkadaşlarım kandırabilmekte olduğunu görüp, bununla çeşitli muziplikler yaparak eğlenebilmektedir. Ailesine yalan söyleyen bir çocuk da yetişkin bireyleri kandırabildiğini görüp, kendini güçlü hissetmektedir.

    Kimileri gayet kolay yalan söyleyip, üstelik hikâyeler yazabilirken, bazı kişiler en masum yalanlan bile söylemekte zorlanırlar. Bu iki insan tipinin arasındaki farkı bir psikolog olarak nasıl yorumluyorsunuz?
    Kolay yalan söyleyebilmek ve bu yalarım üzerine hikâyeler yazmak, erişkinlerde psikolojik bir bozukluğun işareti olabilir. Bazı araştırmacılar erişkinlikte yalan söylemenin her koşulda patolojik olduğunu söylüyor. Masum yalanları bile söylemekte zorlanan kişilerin ise bu davranışlarının arkasında pek çok şey yatıyor olabilir. Örneğin, bu kişi dürüstlüğe çok önem veren bir aileden geliyor olabileceği gibi, söylediği yalanın ortaya çıkma olasılığından çok korkuyor da olabilir. Bu iki insan tipi arasındaki farkın çok farklı nedenleri olabilir, bunu daha net bir şekilde söyleyebilmek için kişilerin psikolojik durumlarının değerlendirilmesi gerekir.

    ‘Yalancı’ bir insandan bahsetmek mümkün mü, yoksa herkes şu ya da bu şekilde yalan mı söylüyor?
    Günlük hayatta her insan çok farklı nedenlerle yalan söylüyor ya da söylemek zorunda kalıyor. Bu neden bazen hasta bir insanın üzülmesini engellemek olabileceği gibi, bazen de iş yerindeki bir sıkıntıyı gidermek olabilir. Bazı insanların ise yerli-yersiz, gerekli-gereksiz koşullarda, sürekli olarak yalan söyleyebildiğini görüyoruz. Bu kişiler ister istemez toplumda ‘yalancı’ olarak adlandırılabiliyorlar. Kim ‘yalancı’dır derseniz bunu söylemek zor; çünkü bu çok göreceli bir kavram. Bazı durumlarda, bazı kişilere göre bir yalan söylemek bile ‘yalancı’ sıfatını vermeye yeterliyken, başka bir ortamda yalan söylemek çok kabul gören ve takdir edilen bir durum olabilir ve bu kişiler ‘yalancı’ olarak adlandırılmadıkları gibi, bu kadar kolay bir şekilde yalan söyleyebildikleri ve tehlike oluşturan durumdan kolayca kaçabildikleri için takdir görüyor da olabilirler.

    Borderlıne ya da antisosyal kişilik bozukluğu olabilir

    Peki, yalan ne zaman patolojik bir durumdur? Tedavi edilmesi gerekir?
    Stres yaratan bir durumla karşılaştığımızda, bir şekilde suçlandığımızda cezadan kaçınmak için zaman zaman hepimiz yalan söyleyebiliyoruz; fakat bir kişi çok fazla yalan söylüyorsa, orada durup düşünmek gerekiyor. Daha önce belirttiğim gibi birçok uzmana göre, erişkinlerin yalan söylemesi her koşulda patolojik bir durum.

    Kişinin kendisi ve kendisiyle ilişkili şeyleri olduğundan farklı bir şekilde göstermek amacıyla söylediği “Kişi yalanla gerçeğin ayrımını yapmakta zorlanır, gerçekleri abartır, değiştirir. Bu yalanlar, başka kişileri dolandırma, kandırma ve onlardan belli bir çıkar sağlamak için kullanılabileceği gibi hiçbir kişisel çıkar ya da yarar beklentisi olmadan da söylenebilir.”

    yalanlara düşlemsel yalan denir. Örneğin bir kişi mesleğini, eğitimini, maddi durumunu başka bir kişiye tamamen yalan söyleyerek, olduğundan çok daha farklı bir şekilde aktarabilir. Bu türde yalan söyleyen kişilerin benlik saygısı artar. Bazı kişilerde düşlemsel yalan söyleme o kadar artar ki, kişi söylediği yalanlara inanmaya başlar ve yalan bir dünyanın içinde kendine bir yaşam kurar. Kişi yalanla gerçeğin ayrımını yapmakta zorlanır, gerçekleri abartır, değiştirir. Bu yalanlar başka kişileri dolandırma, kandırma ve onlardan belli bir çıkar sağlamak için kullanılabileceği gibi hiçbir kişisel çıkar ya da yarar beklentisi olmadan da söylenebilir. Nedeni ne olursa olsun, sürekli düşlemsel yalanlar söyleyen kişilerin tedavi edilmeleri gerekir; çünkü bu kişiler yalan söyleyerek çevrelerindeki insanların gözünde olduklarından farklı bir kişi gibi gözükebilirler, onlara tutmayacakları sözler verebilirler ve dolayısıyla kendilerine ve diğer insanlara psikolojik olarak zarar verebilirler. Buna ek olarak, düşlemsel yalan söylemek, yetişkinlerde borderline ve antisosyal kişilik bozukluklarının bir belirtisi sayılmaktadır. Düşlemsel yalan söylemek, dönemsel olarak gelip geçen bir şey değil, bir kişilik özelliğidir. Bu kişilik bozukluklarının kişide olup olmadığının değerlendirilmesi ve tedavi edilmesi çok önemlidir.

    Yalanın çoğunlukla bir nedeni vardır. Aldatılan eşe karşı, patrona karşı ya da anne babaya karşı söylenen yalanlar gibi. Peki, hiçbir nedeni olmadan yalan söyleyenler! Nedensiz yalan söyleyenleri nasıl değerlendiriyorsunuz?

    Aslında hiçbir nedeni olmadan yalan söyleyen kişilerden bahsetmek biraz zor. Çünkü aslında dışarıdan görülse de, görülmese de her yalanın kendi içinde bir söylenme nedeni vardır. Bu neden, kişinin kendine güvenini sağlamaya çalışması olabileceği gibi yaşamındaki güçlükleri kabullenememesi, onları inkâr etmeye çalışması da olabilir. Kişi bir psikolojik bozukluğun etkisiyle de yalan söylüyor olabilir. Bu türden yalanlar, nedenleri yok gibi görünseler de, kişinin sahip olduğu psikolojik bozukluk, bu yalanların söylenmesinin nedenidir.

    En çok gençler yalan söylüyor

    Genelde gençler mi, yoksa orta yaşta bulunan bireyler mi daha çok yalan söylüyor? Bu iki yaş kategorisinin başvurduğu tipik yalanlar var mı? Sıklıkla hangi tip yalanlara başvuruyorlar?
    Gençler orta yaştaki bireylere göre daha çok yalana başvuruyorlar. Dr. Nancy Darling’in Pennsylvania’da yaptığı bir araştırma 21 yaşın altındaki ergenlerin yüzde 98′inin ebeveynlerine yalan söylediğini gösteriyor. İnsanların söylediği yalanların sayısı yıllar geçtikçe azalıyor; çünkü insanlar, yalan söylemenin ahlaki olarak istenmeyen, olumsuz bir özellik olduğunu sosyal ilişkilerinde deneyimleyerek ve çevrelerini gözlemleyerek öğreniyorlar. Ergenler ebeveynlerine, en çok ebeveynlerinin hoşlanmayacağı ya da onları cezalandıracağı konularda yalana başvuruyorlar. Örneğin, sevgilileri, eve geliş saatleri ya da dışarıya çıktıkları arkadaşları konularında… Orta yaştaki bireyler ise daha çok günlük yaşamlarının sorunsuz bir şekilde sürdürmelerini sağlayacak konulardaki yalanlara başvuruyorlar. Tabii bu durumlar da yetişkinlerin alabilecekleri bir cezadan kaçınmalarını sağlıyor. Örneğin; işe geç kaldıklarında, eşlerini kızdıracak bir şey yaptıklarında, ya da bir işi zamanında yetiştiremediklerinde…

    Erkekler ve kadınlar söz konusu olduğunda, yalanın yoğunluğu ve yalan söylenen konular nasıl?
    Yapılan araştırmalarda, erkeklerin, kadınlara göre daha sık yalan söyledikleri, fakat kadınların erkeklere göre daha büyük yalanlar söyleyebildikleri görülmüş. Düşlemsel yalanların söylenme oranının ise kadın ve erkeklerde eşit yoğunlukta olduğu bulunmuş. Yalan söylenen konular yaşanılan sosyo-ekonomik düzeye, eğitime, kültüre göre değişiklik göstermekle birlikte, en çok yalan söylenilen konuların ilişkiler, cinsel konular, karşı taraf hakkındaki negatif düşünceler, negatif davranışlar (sigara, alkol, uyuşturucu kullanımı, kumar oynama vb.), kişisel görüş farklılıkları ve finansal konular olduğu saptanmış.

    Kadın erkek ilişkilerinde bir tarafın sık sık yalana başvurduğunu gözlemleyen partner nasıl bir tavır almalı?
    İlişkide bir taraf, karşı tarafın kendisine sık sık yalan söylediğini fark ettiğinde sessiz kalmayarak, bu konuyu ve bu konuda duyduğu rahatsızlığı karşı tarafla paylaşabilir. Bu konuyu paylaşırken kişi, karşı tarafı suçlayıcı bir tarzda değil, uzlaşmacı bir yaklaşım sergilemeyi deneyebilir. Kişinin karşı tarafa, yaptığı davranışın hiç hoş olmadığım vs. söylemesi yerine, bu davranışın kendisinde yaptığı etkiden, bu konudaki hislerinden bahsetmesi daha uygundur. Kişi bir suçlama ve saldırı ile karşı tarafa yaklaşırsa, karşı taraf da savunmaya geçer ve durum daha da içinden çıkılmaz bir hal alabilir.

  • İlişkinizi Nasıl Bitirebilirsiniz?

    İlişkinizi Nasıl Bitirebilirsiniz?

    Ne zaman, nerede ve nasıl yapacağınızı önceden planlayarak ayrılma sürecini daha az acılı atlatabilirsiniz…

    Bazen bir evliliği veya ilişkiyi bitirmek istesek de bunu gerçekleştirmek kolay olmaz. Belki duygularımızdan emin olamıyoruz, belki nihai kararı vermekte güçlük çekiyoruz ve genellikle de nasıl söyleyeceğimizi bilemiyoruz.

    Oysa bu işi ne zaman, nerede ve nasıl yapacağımızı önceden planlayarak ayrılma sürecini daha az acılı atlatabiliriz. İlişkiyi bitirmek için adım adım takip edilecek yollar…

    Karar verin

    İlişinizi bitirmeden önce bunu gerçekten isteyip istemediğinizden emin olun. Neden bitirmek istiyorsunuz? İlişkinizin sizin için artı’larını ve eksi’lerini tartın. Ona karşı olan duygularınız değişmiş olabilir, bunu netleştirin. Kendinize şu soruyu sorun: Onu gerçekten artık sevmiyor muyum? Bu sorunun cevabına göre bazı insanlar ilişkilerine sadece ara verme kararı alırken bazıları da sevgililerine ya da eşlerine geri dönmek isteyebiliyorlar. Ama unutmayın ilişkide bir şeyler o zamana dek kırılmışsa, eskiye dönmek öyle sandığımız kadar kolay olmuyor.

    Yeri ve zamanı seçin

    Ayrılık kararınızı açıklamak için seçeceğiniz yer çok önemli. Kalabalık bir alışveriş merkezi ya da bir kafede olmak belki sizin için sorun olmaz, ama bir de karşınızdaki açısından düşünün. Onun da kendini rahat hissedeceği bir yer seçmelisiniz.

    Zamanlamayı da iyi yapmalısınız. Dar zamanlara sığdırılacak bir mesele değil bu. Bir öğle arası tatili ya da hemen aceleyle bir yere yetişmeniz gereken bir günde değil, hem sizin hem de sevgilinizin bu konuşmaya yeterli zaman ayıracağı bir günü seçmelisiniz.

    Konuşun

    Her şeyi kafanızda yaşıyor, diyalogları kendi içinizden tekrarlıyorsanız sizin için hayat çok zor demektir. Uzun sessizlikler yaşamak, asla işinizi kolaylaştırmaz. Aklınızdakileri söyleyin, karşınızdaki kişi de bulmacayı çözmek zorunda kalmasın.

    Aklınızdan geçenleri, ona karşı olan hislerinizi, ilişkinizdeki terslikleri onu kırmadan ifade edin. Elbette onun konuşmasına da fırsat verin. Diyaloğun kavgaya dönüşmesine izin vermeyin.

    Net olun

    Lafı dolandırmak, emin değilmişsiniz gibi konuşmak, geri dönme ihtimaliniz olacağı izlenimi yaratacağından net olmak önemlidir. Ne de olsa bir şeye karar verdiniz ve artık uygulama aşamasındasınız. Sizin için bu ilişkinin bundan böyle süremeyeceğine ikna olduğunuza göre karşınızdakini de buna ikna etmelisiniz. “Sanırım”la başlayan cümleler kurmaktan kaçının.

    Dürüst olun

    Dürüstlük her zaman en iyi politikadır. İlişkinizi sonlandırma nedenlerinizi açıkça ifade edin. Hiçbir şeyi saklamayın. Ancak, dürüst olacağım derken kinci bir ifadeye de bürünmeyin.

    Partnerinizin elbette pek çok sorusu olacaktır. Onları yanıtlarken kızgın bir tavır takınmayın. Onu suçlayıp kendinizi temize çıkarmak yerine, dürüstçe ayrılığın sebebinin kendiniz olduğunu söyleyebilirsiniz. Bu sizi vicdan azabından da kurtaracaktır.

    Ayrılığın nedenini açıklayın

    Hiçbir ayrılık nedensiz olmaz. “Ayrılıyoruz, çünkü ben öyle istiyorum” mantıklı bir neden değildir. Böyle bir açıklamaya siz nasıl ikna olmazsanız karşınızdakinin de sadece bu açıklamayla yetinemeyeceğini anlamalısınız. Siz hiçbir neden açıklamadan, sürekli geçiştirirseniz, o da sorgulamaya ve bu süreci daha sancılı hale getirmeye devam edecektir.

    “İlişkiyi bitirmek istiyorum, çünkü…” cümlesini sizden ya da karşınızdaki kişiden kaynaklanan sorunları gerekçe göstererek sürdürürseniz, her şey netleşecek ve size karşı ısrarcı olmayacaktır.

    Ayrılık sonrasına hazırlıklı olun

    İlişkiyi bitirip bağlarınızı tamamen kopardığınızda aslında tam olarak her şey bitmiş sayılmıyor. Erkekler ikinci şans aramaktan kendilerini alıkoyamayabilirler. Yeniden görüşme isteğine kapalı olduğunuzu kesin bir ifadeyle belirtin.

    Elbette yeni hayatınız sizin için de çok kolay olmayacak. Ne de olsa ağlamadan ayrılık olmaz! Üzüleceğiniz, belki eski alışkanlıklarınızı arayacağınız, onu özleyeceğiniz zamanlar olacak. Ama güçlü olun ve bunların geçici olduğunu aklınızda çıkarmayın.

    Belki eski sevgiliniz onu bıraktığınız için size misilleme yapmak isteyecektir, ama siz bunları görmezden gelin. Arkadaşlarınızla daha çok zaman geçirip yeni hayatınıza adapte olmaya çalışın.

  • Evliliğinizi Değiştirecek 10 Öneri

    Evliliğinizi Değiştirecek 10 Öneri

    Evliliğinizi yenilemeye ne dersiniz? Nasıl mı? 10 sihirli kararı vererek…

    İlişkinizi ve evliliğinizi yeni baştan yaratmak için yapabilecekleriniz…

    1. Eşinize ilgi gösterin

    Pek çok kadın anne olduktan sonra eski yaşam şeklini devam ettiremiyor. Oysa, anne olduktan sonra da kendimize ve eşimize zaman ayırmamız gerekiyor. Mükemmel anne olmaya çalışmayın. Hem kendinizi hem de eşinizi ilgiden mahrum bırakmayın. Anne kimliğine saplanıp cinselliği ve cinsel kimliği unutmak evlilikte ciddi sorun yaratabiliyor. Kendinize iyi bakın, baba olmanın zorluklarını yaşayan eşinizle ilgi gösterin ve en önemlisi kadın kimliğinizi ihmal etmeyin…

    Bebekten sonra evlilik ilişkinizin zedelenmemesi için nelere dikkat etmek gerekiyor?

    2. Sihirli sözleri söylemeyi unutmayın

    İlişkilerin başlarında güzel sözler, hediyeler, anlamlı jestler vardır. Ama zaman geçtikçe, bırakın hediyeyi ya da çiçeği, hislerimizi bile birbirimize söylemeyi unutuyoruz. Oysa “seni seviyorum”, “özür dilerim”, “seni anlıyorum”, “haklısın”, “çok güzelsin”, “sana ihtiyacım var”, “teşekkür ederim” gibi sihirli sözleri daha sık kullanarak daha güzel bir ilişki yaratabilirsiniz. Mutlu bir ilişki ve evliliğin sırrı ne biliyor musunuz? Hepimizin bildiği, kullanmayı unuttuğu bu güzel sözler…

    3. Seks hayatınızı canlandırın

    İlişkinizde seks hayatınız eskisi gibi değilse karamsar olmayın, yapabileceğiniz şeyler var… İşe yatak odanızın şeklini ya da mobilyalarını değiştirerek başlayabilirsiniz. Seks tekniklerini anlatan bir kitap alıp yeni sevişme pozisyonlarını deneyebilirsiniz. Eşinize onu ne kadar arzuladığınızı anlatan mesajlar göndererek, flört zamanlarındaki gibi kaçamak sevişmeler yaşayarak küçük oyunlar oynayabilirsiniz. Ama her şeyden önemlisi seks hakkında konuşmaktan çekinmeyin ve nelerden hoşlandığınızı açıkça belirtin. İlişkinizde ya da seks hayatınızda çözemediğiniz bir sorun varsa uzman desteği almaktan kaçınmayın.

    4. Doğru tartışmayı öğrenin

    Evliliklerin sağlıklı olabilmesi için çiftlerin tartışmaya da ihtiyacı var. Çatışmadan korkmadan, birbirinize değil konuya odaklanarak, saygıyla dinleyerek, yumuşak konuşarak, bazı şeyleri kabul ederek, barışa şans vererek dostça tartışma becerinizi geliştirin. Göreceksiniz, tartışmalar daha sakin geçecek ve konuşup anlaşarak aranızdaki sorunları çözeceksiniz.

    5. Dürüst olun

    Yalan söylemek bazen kavgaları önler ama uzun vadede evliliğe zarar verir. Sağlıklı bir evlilik dürüstlük üzerine kurulur. Örneğin, ortak aile bütçenizden eşinizden habersiz size düşen paydan fazlasını harcadıysanız, arkadaşınıza borç verdiğiniz yalanını söylemek yerine dürüstçe alışveriş yaptığınızı söyleyin. Ne zaman nerede olduğunuz konusunda eşinize yalan söylemeyin. Her yalanın birgün ortaya çıktığını unutmayın. Her zaman dürüst ve açık olun. Böylece hem eşinizin size olan güveni sağlam olur hem de kendinizi daha iyi hissedersiniz.

    6. Affetmeyi ve unutmayı deneyin

    Eşiniz bir hata yaptığında ve özür dilediğinde affetmeyi deneyin. İçinizde kin tutmayın ve bağışlayıcı olun. Bu hem sizi rahatlatacak hem de eşinize yaptığı hatayı düşündürecektir. Aynı zamanda unutmayı da deneyin. Ancak bu “unutmak”, sadece eşinizle aranız iyi olduğunda geçerli olmamalı. Unutmanız gereken mesele her ne ise, yeni bir tartışmada bir silah olarak su yüzüne çıkmasına izin vermeden geçmişin derinliklerine gömün onu.

    7. Kendinize iyi bakın

    Bugüne kadar kendinize ne kadar baktınız, şimdi farklı bir gözle bunu görmeye çalışın. Aile hayatının telaşı ve koşuşturmacası içinde kendi sağlığınızı düşünmek, sağlıklı yiyecekler yemek, manikürünüzü yaptırmak, saçınızı yenilemek, düzenli spor yapmak ne zor, değil mi? Ama bir karar verin ve bunların hepsi için zaman ve bir miktar para ayırın. Bu çabaya değer doğrusu!

    8. Kendinizi geliştirin

    İlişkinin monotonlaştığı, artık konuşacak bir şeylerin kalmamasından anlaşılır. Anlatacak yeni hikayelerinizin olması da ancak kendinizi yenilemenizle mümkün. Yeni hobiler edinerek, gönüllü yardım faaliyetlerinde bulunarak farklı ortamlara girebilir, farklı deneyimler edinebilirsiniz. Eşinizle bunları paylaşacağınız sohbetleriniz ne kadar zevkli olur, düşünsenize…

    9. Evliliği mahveden sözleri hayatınızdan çıkarın

    Bir karar verin ve “ben demiştim”, “keşke”, “onun kocası böyle yapmıyor ama”, “sen beceremezsin, ver ben yapayım”, “sen zaten hep böylesin”, “ona da böyle yapıyor muydun”, “ben senin için yapmıştım”, “bugün canım istemiyor”, sözlerini hayatınızdan tamamen çıkarın. Böylelikle bu ‘erkek savar’ ifadelerin altında yatan, ilişkinizle ilgili sorunları da çözme konusunda bir adım atmış olursunuz.

    10. Onun arkadaşlarıyla arkadaş olun

    Kadınlar eşlerinin erkek arkadaşlarıyla anlaşamazlarsa, erkeklerin 20 yıllık erkek arkadaşlarıyla bile birliktelikleri zorlaşıyor. Bu da onları mutsuz kılıyor. Dolayısıyla işe, eşinizin yakın arkadaşlarını evinize davet edip güzel bir akşam yemeği hazırlamakla başlayın. Sonrası için de eşiniz ve onun arkadaşlarıyla dışarıda birlikte zaman geçirme konusunda eşinize teklifte bulunarak onu şaşırtın.

    İlgili Konular ;
    Kocam Beni Aldatıyor mu?
    Dudaklardan Kişilik Testi Yapın
    İlişkide Tehlikeli Sözler
    Erkeklerin Aldatma İşaretleri

  • İlişkide Tehlikeli Sözler

    İlişkide Tehlikeli Sözler

    Bu kelimeler ve cümleler mutlu bir birlikteliğin büyüsünü bozma gücüne sahipler; sarf etmeden önce bir daha düşünün!

    Evliliğinizde her şey çok iyi giderken, bu cümleleri kullandığınızda her şeyi mahvedebilirsiniz. Çünkü bu ‘erkeksavar’ ifadelerin altında yatan, ilişkinizle ilgili çok büyük sorunlar var demektir.

    “Ben demiştim”

    Aslında bu cümleyi sadece evliliğinizde değil, tüm ilişkilerinizde sarf etmemelisiniz. Evet, siz bir şey öngörüp karşınızdakini uyarmış olabilirsiniz ve karşınızdaki sizi dinlememiş, aynen öngördüğünüz duruma düşmüş olabilir. Konu her ne olursa olsun, “Ben demiştim” veya “Ben bunu sana söylemiştim” gibi cümleleri kullanmayın. İtici güce sahip bu tip ibareler (ifade edilmediği zaman da bakışlar) mutlu bir evliliği bir savaş alanına dönüştürebilir.

    “Keşke…”

    ‘Keşke’ geçmişte yaptığımız bir şeyle ilgili duyduğumuz pişmanlığın en net ifadesidir. Kendimizi pozitif hissetmemiz için bu kelimeyi kullanmamız doğru olmadığı gibi, eşimizle ve ilişkimizle ilgili konularda bu kelimeyi sıklıkla dile getirmemiz sağlıklı olmayacaktır. Hele ki ‘keşke’yi eşinizin fiziki özellikleriyle ilgili cümle içinde kullanırsanız (“Keşke daha az tüyün olsaydı” veya “Keşke daha kaslı olsaydın” gibi) ilişkiniz pek de iyiye gitmeyecek demektir.

    “Onun kocası böyle yapmıyor ama”

    Partnerinizi Brad Pitt’le de karşılaştırsanız, çevrenizdekilerin eşleriyle de karşılaştırsanız; karşılaştırma karşılaştırmadır! Ve karşınızdaki için oldukça moral ve sinir bozucu bir durumdur. Çünkü birini biriyle karşılaştırmanız demek, ona karşı memnuniyetsizliğiniz şeklinde algılanır ve ilişkiye ciddi zararlar verebilir.

    “Sen beceremezsin, ver, ben yapayım”

    Hele ki konu bir vidayı sökmek veya televizyonun kablosunu bağlamaksa… Bu cümleyi asla kullanmayın. Erkeklerin kendileriyle en çok övündüğü konulardan biri de el becerileri, tamirat işleridir. Siz de yapabiliyorsunuzdur belki, ama bu seferlik tutun kendinizi. Bırakın tamirat çantası onun olsun; siz de yatın koltuğa, uzatın ayaklarınızı!

    “Sen zaten şöylesin, sen böylesin”

    Bir insanın kişiliğine dair konuşmak, kime yapılsa yanlış bir harekettir. Hele ki bir tartışma esnasında “Sen zaten kötü bir adamsın” veya “Sen çok bencilsin” gibi kişiliğe dair sert ifadeler kullanmak, ilişkinizde kolay kolay iyileşemeyecek yaralara yol açabilir. Unutmayın, eşinizin kişilik ve karakteri üzerine değil de; sizi üzen, sinirlendiren hareketleri, eylemleri üzerine konuşmanız çok daha sağlıklı olacaktır.

    “Ona da böyle yapıyor muydun?”

    Kıskançlık, hele ki eski defterleri açtıran bir kıskançlık, ilişkiyi en olumsuz etkileyen şeylerden birisidir. Kıskançlığın aslında bir kişilik bozukluğu olduğunu hatırlayıp hala bir şeyleri sorgulamakta kendinizi durduramıyorsanız, bir de şunu düşünün: adı üstünde ‘eski’ ilişki bitmiştir ki siz bir ilişki yaşıyorsunuzdur.

    “Niye?”

    ‘Niye’ yerinde ve dozunda kullanıldığında çok normal bir soru ifadesidir. Ama çok sık kullanılmaya başlandığında rahatsız edici boyuta, hatta karşınızdakini çıldırtma boyutuna kadar gelebilir. “Niye bugün benimle ilgilenmiyorsun”, “Niye saçımı fark etmedin” gibi ardı ardına gelen soru cümleleri bir erkeği o ortamdan rahatlıkla kaçırabilir.

    “Ben senin için yapmıştım…”

    İyilik, fedakarlık… Tabi karşılığını gördüğünüzde daha da keyifli bir hal alır, ama temelinde bu eylemler karşılıksız olarak düşünülmelidir. Eğer karşılığını hiç göremediğiniz bir durum varsa, partnerinizi karşınıza alıp konuşmanız en doğrusu olacaktır. En yanlış olan ise “Ben senin için yapmıştım ama…” gibi başlayan cümleler kurmak olacaktır.

    “Bugün canım istemiyor”

    Yanlış yatak cümlelerinden birincisi… Elbet her zaman aynı tutkuyu ve şehveti yakalamak mümkün değil biliyoruz, biz de size sürekli istekli olun demiyoruz zaten! Ama “Bugün canım istemiyor”, “Çok başım ağrıyor, başka zaman” gibi yatak cümlelerinin sürekli kullanımının evliliğinizi kötü etkileyeceğini unutmayın. Çünkü cinsel sorunlar, evlilik problemlerinde en çok karşılaşılan konudur.

    “Kredi kartını ödünç verebilir misin?”

    Eşinizi evden kaçırmak istiyorsanız işte ona bu soruyu sorabilirsiniz. Şaka bir yana, bu soru da erkekleri oldukça korkutabilir. Kadınların alışverişe düşkünlüğü tartışılamaz. Bu nedenle bir erkeğin eşine ödünç vereceği kredi kartı, ay sonu gelecek yüklü bir faturanın da ayak sesleridir.

    Bunlar bizim bulduğumuz cümleler… Sizin eklemek istedikleriniz varsa aşağıdaki yorum bölümüne kendi “erkeksavar” cümlelerinizi bırakabilirsiniz…

  • Kocam Beni Aldatıyor mu?

    Kocam Beni Aldatıyor mu?

    Birlikte olduğunuz sevgiliniz ya da bir hayatı paylaştığınızı sandığını eşiniz sizi aldatıyor mu? Peki nasıl anlayacaksınız? kesin olmamakla beraber İşte yolları…

    1- Sevgiliniz içindeki suçluluk duygusunu bastırmak için sizin isteklerinize her zamankinden fazla duyarlılık gösterir. Özellikle diğer ilişkisinin ilk dönemlerinde…

    2- Böyle bir alışkanlığı olmasa bile size sık sık hediye almaya başlar. Bu davranışının dikkat çekmemesi için de her hediye

    3- Günlük hayatındaki alışkanlıklarını değiştirir ya da yeni hobiler edinir.

    4- Yaşadığı duygusal karışıklık nedeniyle olur olmaz nedenlerden kavga çıkarabilir.

    5- Ona daha şefkatli yaklaşmanız için sadece sizin yanınızda depresif bir tavır takınabilir.

    6- Sizinle çeşitli bahanelerle daha az konuşmaya ve zaman geçirmeye başlar. Bu sayede daha az açık vereceğini düşünür.

    7- Uykusunda sık sık kabus görebilir. Bir çok geceyi bu nedenle uykusuz geçirebilir.

    8- Müzik, sinema gibi alanlarda zevkleri değişebilir. Daha önce nefret ettiği türleri beğenerek takip edebilir. Bu seçimlerden yeni ilişkisinin zevkleri hakkında fikir verir.

    9- Kendisini birden çok beğenmeye başlayabilir. Zamanını eskiye göre daha çok ayna karşısında geçirir.

    10- Sizi ya da ilişkinizi başkalarıyla kıyaslayabilir. Bu artık sizin tek olmadığınızı düşündüğünü gösterir.

    11- Artık hiçbir eleştiriye tahammülü kalmayabilir. Sürekli kendini savunma tavrını takınabilir.

    12- Eve geç gelmeye başlar. Evdeki sorumluluklarını ya da eskiden düzen konusunda önem verdiği konuları atlayabilir.

    13- Sizin nasıl göründüğünüzle artık daha az ilgilenir. Saçınız ya da kıyafetlerinizle ilgili yorum yapmaz.

    14- ‘Seni seviyorum’ demeyi bırakır.

    15- Sizin ona yaptığınız sürprizler karşısında eskisi gibi coşkuyla tepki vermez. Bu içinde suçluluk duygusundan kaynaklanır.

    16- Kendisini başkalarıyla kıyaslaması da size olan ilgisini kaybetmeye başladığını gösterir.

    17- Telefonunda arama listesi ve mesaj kutusunu sürekli boş tutmak gibi önlemler alabilir.

    18- Birden bire arkadaşlarıyla her zamankinden daha fazla vakit geçirmeye başlar

    19- Saçınızı okşamak gibi şefkat gösterilerini bırakır.

    20- İlişkinizin geleceği hakkında evlilik, ev alma gibi planlar hakkında konuşmamaya başlar.

    21- Birden bire kişisel uğraşlara vakit ayırmaya başlar. Kitap okur, film izler…

    22- Aranıza yatak odanızda da mesafe koyar ve bunun için bahaneler sıralar.

    23- Yaptığı şakalar sizi güldürmekten çok kırmaya başlayabilir, eski hoş sohbet tavrı kalmaz.

    24- Çiftlerin yapışık ikizler olmadığını öne sürerek kendi özel sınırlarını korumak adı altında sizden uzaklaşır.

    25- Rüyasında başka isimler sayıklayabilir.

    26- Yakın çevrenizden sürekli ilişkiniz hakkında uyarı alıyor musunuz? Sizdeki değişim en iyi dışardan bakan objektif gözler tarafından görülür.

    27- Sizin artık kendisiyle ilgili sorular sormanıza tahammülü kalmaz. Neredesin sorusu onu bir anda sinirlendirmeye yeterli olur.

    28- Sabah uyandığında kimin yanında olduğunu anlamak için bir süre etrafına bakar.

    29- Ev içinde kapıları kapalı tutmaya başlar. Özellikle bilgisayar başındayken rahatsız edilmek istemez.