Etiket: erkek

  • Kavga Ederken Kontrolü Bırakmayın

    Kavga Ederken Kontrolü Bırakmayın

    Uzmanlar, ilişkinin tuzu biberi olan kavga esnasında tartışmaların kontrolden çıkmasını engellemek için bazı ayrıntılara dikkat etmek gerektiğini belirtiyor. İşte Alman ilişki terapisti Hans Jellouschek’in önerileri…

    Kavga her ilişkide mutlaka yaşanır. Ancak sürekli kavga etmek veya kavgaların gereğinden fazla büyütülmesi, ilişkiye ciddi zarar verebilir, hatta bitmesine bile neden olabilir.

    Uzmanlara göre ilişkide kavgalar genelde yanlış anlamalardan kaynaklanıyor. Alman ilişki terapisti Hans Jellouschek’e göre kavgaların kontrolden çıkmasını engellemek için dikkat edilmesi gereken sekiz nokta bulunuyor:

    Güç

    Asla karşınızdakini aşağılayarak, değersizleştirerek güçlü olan taraf haline gelmeye çalışmayın. İlişkide iki tarafın da sözü aynı oranda geçmeli.

    Saldırganlık

    Eğer bir şeye kızgınsanız bunu iğnelemeler ya da yapmacık bir nezaketle anlatmayın, derdinizi doğrudan sözlerle dile getirin.

    Ötekinin hataları

    Partnerinizin yaptığı bir şeye sinir oluyorsanız, bunun sizinle ilgili olabileceğini düşünün. Belki partnerinizin yaptığı o davranışı kendiniz de yapmak isteyip gerçekleştiremediğiniz için sinir oluyorsunuzdur.

    Suçlamayın

    Karşınızdakinden bir şey talep ettiğinizde, ancak onu olduğu gibi kabul ettiğinizi ve saygı duyduğunuzu hissettirdiğinizde başarılı olursunuz.

    Sen yerine ben

    Cümlelere ’sen’ ile değil ‘ben’ ile başlayın. Karşınızdakini suçlamak yerine, hissettiklerinizi ve düşündüklerinizi aktarmaya çalışın.

    Öğütler

    Talep gelmediği sürece karşınızdakine “Sen de şöyle yapmasaydın” gibi öğütler vermekten kaçının. Bazen bu tarz ‘bilmişlikler’ kavga çıkmasına neden olabiliyor.

    Genellemeler

    ‘Asla’, ‘hiçbir zaman’ gibi kelimeler kullanmaktan kaçının.

    Kıyas

    Partnerinizle ilgili kıyaslamalar yapmayın.

  • İlişkilerin Dört Ana Düşmanı

    İlişkilerin Dört Ana Düşmanı

    Sevimli bir çift 15 dakika sürecek bir araştırma için Washington Üniversitesi’nde Gottman psikoloji laboratuarına geliyor…

    Sevgi dolu bu çift laboratuara alınıyor ve evdeki sıradan bir sorun hakkında konuşmaları isteniyor. Çift çöp sorunlarını seçiyor. Evdeki çöplerin dışarıya atılması ile ilgili 15 dakika tartışıyor.

    Bu sırada bütün konuşmalar kaydediliyor. 15 dakika sonunda araştırmacılar, çifte teşekkür ediyor. Çiftler mutlu bir şekilde ayrılıyor.

    Araştırmacılar, videoyu analiz ediyor ve bu çiftin 5 yıl içinde ayrılacağını iddia ediyor.

    Beklenen oluyor ve çift üç yıl içerisinde ayrılıyor.

    % 90 DOĞRULUK

    Elimde 20 yıl boyunca aynı araştırmayı 3000’den fazla çift üzerinde yapan Prof. Gottman’ın “Evlilikler neden biter ya da devam eder” adlı kitabı var.

    Sadece 15 dakikalık videoları analiz ederek, bir çiftin ayrılıp ayrılmayacağını % 90 doğruluk ile tahmin edebiliyor.

    Hatta daha sonra sadece 3 dakikalık video kayıtlarından tahmin yapmaya başlıyor ve tahminleri %87 doğru çıkıyor. Peki, bunu nasıl yapıyor?

    OLUMLU VE OLUMSUZ İFADELER

    3 dakikalık her videoyu saniye saniye analiz edip, eşler tarafından sözlü ve beden dili ile ifade edilen olumlu ve olumsuz duyguları sayıyor.

    Olumlu duyguların oranı, olumsuz duygularının oranına 5’e 1 ise, çiftler ayrılmıyor. Olumsuz duyguların oranı artıkça ayrılma ihtimalleri de artıyor. Ama bütün olumsuz ifadeler aynı derecede olumsuz etki yaratmıyor. Belirlediği 4 ana olumsuz duygu varsa, boşanma ihtimali çok daha fazla oluyor. Nedir bu dört ana duygu?

    AŞAĞILAMA

    En büyük negatif duygu aşağılanma. Eğer ilişkide aşağılama varsa, ilişkiyi kurtarmak neredeyse imkansız. Saygı olmayınca, ilişkinin temeli çok zayıf kalıyor.

    Aşağılama kişinin direk kimliğine ve var oluşuna zarar veriyor. Verilen mesaj açık: sen sadece ilişkimizde kötü değilsin, sen tek başına kötüsün. Bu durumda çiftler ayrılsa bile, kişinin özgüvenine verilen zarar yıllarca etkisini sürdürüyor.

    ELEŞTİRİ

    Eleştiri, sürekli hata bulma ve yargılama davranışı. Davranışlarından ziyade, kişinin karakteri ve kişiliğini eleştirme.

    Kişi kendisinde bir sorun olduğunu düşünüyor ve ilişkiden kendini kurtarmanın yollarını arıyor.

    Kendisinin takdir edilmediği ortamlardan uzaklaşıp, takdir edildiği ortamlara gidiyor. Kendisini işe yaramaz hissediyor.

    SÜREKLİ SAVUNMA

    Ayrılığı getiren diğer davranış da çiftlerin karşı tarafı anlamaya çalışmadan, sürekli kendilerini savunması.

    Her davranışa bahane bulmak, kendi davranışlarını sürekli rasyonelleştirmek, karşı taraf fikrini söylediğinde “sen bunu daha çok yapıyorsun” deyip oku ona çevirmek, karşı tarafı dinlemeden kendi fikrini söylemek önemli savunma davranışları.

    Anlama odaklı değil de savunma odaklı olmak ilişkilerde yapılan en büyük hata sanırım.

    SUSMA

    Susma tehlikeli gibi görünmese de en tehlikelilerinden bir tanesi. Bir taraf endişesini söylediği zaman, kişi karşı tarafı tamamen yok sayıyor ya da konuyu başka tarafa çeviriyor.

    “Karşı tarafa sen değersizsin” mesajını veriyor.

    AYRILMA SEBEPLERİ

    İşte araştırmacılar sadece bu dört davranışa bakarak bir çiftin ayrılıp ayrılmayacağına % 90 doğruluk ile karar veriyor.

    Araştırmacılar bir de şunu keşfediyor. Olumsuz duyguların fazla olduğu ilişkilerde çiftler çok daha fazla hastalanıyor.

    Şimdi siz ilişkinizi değerlendirin ve ayrılma(ma) ihtimalinizi hesaplayın. Bakalım ne çıkacak?

  • Ailelerin Onaylamadığı Evliliklerin Ömrü

    Ailelerin Onaylamadığı Evliliklerin Ömrü

    Evleneceğiniz insanın ailesini ya da kendi ailenizi silip atamazsınız. Ancak onların da görüşünü alarak mutlu ve huzurlu bir evlilik yapabilirsiniz. Mutlu bir evlilik için evlenecek kişilerin anlaşması kadar ailelerinin onayı da önemli. “Biz anlaştık, ailelerin ne dediği önemli değil!” diyerek evlenen çiftler, hayat şartlarının acımasızlığı ve beklentilerin karşılanmaması yüzünden kısa sürede ayrılıyor.

    Ailelerin rızasını almadan veya yok sayarak gerçekleştirilen evliliklerin ömrünün çok kısa olduğu belirtiliyor. Uzmanlar, aile rızası olmadan gerçekleştirilen evliliklerin yarıdan fazlasının ilk bir yıl içinde boşanmayla sonuçlandığını bildiriyor.

    Erciyes Üniversitesi Psikiyatri Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Dr. Yıldız Özkan Dereli, ailelerden biri veya ikisinin evlenme kararına karşı çıkması sonrasında yeni evliler için önü alınamayacak sorunların başladığına dikkat çekti. Aile ve çocukların birbirlerini anlayıp dinlemeye çalışmaları gerektiğinin altını çizen Dereli, aksi takdirde evlilikten kısa bir zaman sonra aile içi şiddet ve geçimsizlikle boşanmaların yaşandığını söyledi.

    Evlilikte doğru eş seçiminin çok önemli olduğunu dile getiren Dereli, “Bireyler yalnız yaşamaya göre değil, topluluk içinde diğer insanlarla birlikte yaşamaya uygun şekilde programlanmıştır. İnsanların kendi cinsleriyle kurdukları ilişkilerin yanında karşı cinsle ilişki kurmaya da ihtiyacı vardır. Beraberliklerin daha kabul görmesi için, din ve toplum tarafından onaylanan bir hale gelmesi için evlilikte bazı kurallara uyulması gerekir.” dedi.

    Kişinin ne aradığını bilmeden, neyin kendisi için önemli olduğunu düşünmeden eş seçimine karar vermesinin durumu şansa bırakmak anlamına geleceğini anlatan Dr. Dereli, kişilerin kendini çok iyi tanıması ve evleneceği kişide aradığı özellikleri belirlemesi gerektiğini kaydetti. Mutlu ve uzun ömürlü bir evlilik için kişi kendine öncelikle şu soruları sorup cevaplarını alabilmeli:

    “Ben kimim? Nasıl bir hayat istiyorum? Hayatımda neler yapmak istiyorum? Güçlü ve zayıf yönlerim neler? Hayatta benim için önceliği olan şeyler nelerdir? Neler beni mutlu ediyor? Nelerden hoşlanıyorum? İnsanlarda aradığım özellikler neler? Bunlar benim için neden önem taşıyor? Hangi tür özellikleri olan insanlarla daha iyi anlaşıyorum? Hangi tür özellikleri olan insanlarla anlaşamıyorum veya tahammül edemiyorum?”

    Kişinin evlenmeyi düşündüğü kişiye ilişkin duygu ve düşüncelerini birlikte ve ayrı iken değerlendirmesinde de çok büyük fayda var. Evlenilecek kişinin fiziksel özelliklerini nasıl bulduğu, beğenip beğenmediği önemli. Özellikle bu durum erkekler tarafından vazgeçilmez bir öncelik olarak algılanıyor.

    Benzer veya yakın eğitim düzeyine sahip olmak ve karşılıklı sosyo-ekonomik düzey de anlaşma ve uyum için önemli. İnsanlar yıllarca içinde yaşadıkları, kişiliklerinin temel taşlarını oluşturan ailelerinden kazandıkları izleri, evlilik yaşantılarında da devam ettirmek isterler. Bu nedenle benzer ailelere sahip eşler daha kolay anlaşabiliyor. Evlenecek kişilerin dinî inancı ve siyasi görüşlerindeki farklılık özellikle karşı görüşlere karşı hoşgörüsüz katı bir tutum da varsa sorun yaşama ihtimali oldukça yükseliyor.

  • Hormonlar Aldatmaya Etki Ediyor…

    Hormonlar Aldatmaya Etki Ediyor…

    Uzmanlarca yapılan fast-food sex araştırmasından, aldatmada hormon seviyelerinin de etken olduğu sonucuna varıldı. Araştırmaya göre testis hacmi, total testosteron seviyeleri, penise giden kan akımı arttıkça erkeklerde aldatma olasılığı da artıyor.

    Aile Sağlığı Araştırma Derneği’nin ‘fast-food sex’ araştırmasında, erkeklerin yüzde 93’ü, kadınların yüzde 82’si cinselliğin ilişkide çok önemli olduğunu söyledi.

    Sakarya Adliyesi’ne boşanmak için başvuran 150 kadınla yüz yüze görüşülerek yapılan araştırmada, şiddetli geçimsizlik nedeniyle açılan birçok davanın temel nedeninin cinsel sorunlar olduğu ortaya çıktı.

    Aldatmanın boşanma nedenlerinin başında geldiğini belirten ve “Aldatma cinsel arzuyu kontrol eden hormonların yanında kişinin duygusal, düşünsel yapısı ve karakterine de bağlı” diyen Prof. Dr. Halim Hattat, ihanetle hormonların ilişkisini anlattı:

    Kadın bünyesinde de erkek bünyesinde de hem östrojen hem de testosteron hormonu bulunuyor. Kadında östrojen baskılı testosteron; erkekte de testosteron baskılı östrojen mevcut. Erkekte de kadında da cinsel isteği testosteron hormonu etkiliyor; özellikle serbest testosteron miktarı kadın ve erkekte cinsel isteği kontrol ediyor. Libidoda hormonların çok etkili olduğunu belirten Prof. Dr. Halim Hattat; “Ancak biz artık cinselliği biyo-psiko-sosyal perspektiften inceliyoruz. Kaliteli cinselliği fiziksel dürtülerin yanı sıra psikolojik, duygusal, sosyal tüm faktörler etkiliyor” diyor.

    Aldatmayla hormon seviyeleri ilişkili

    “Bazı hormonların fazla olmasının aldatma isteğini körüklediği yönündeki kanı doğru mu, hem kadın hem de erkek açısından bunun bilimsel bir açıklaması var mı?” sorusuna Prof. Hattat’ın cevabı şöyle:

    “Aldatma ile hormonların ilişkisini araştıran yeni bir çalışma, aldatmayla hormon seviyelerinin ilişkili olduğunu gösterdi. Bu çalışmaya göre testis hacmi, total testosteron seviyeleri, penise giden kan akımı arttıkça, erkeklerde aldatma olasılığı da artıyor. Diğer faktörlere bakarsak eşiyle cinsel sorun yaşayanlarda bu olasılık sıklaşıyor. İşinde stresli olan, genel olarak kendini mutsuz hissedenlerde de durum aynı. Görüldüğü gibi aldatma hissini hormonlar kadar ilişkiye ait diğer faktörler de etkiliyor. Aile Sağlığı Araştırma Derneği’nin yaptığı araştırmalarda cinsel sorunları konuşamamanın da aldatma seviyelerini etkilediğini gördük. Sorun yaşayan çiftler cinsel sorunlarını konuşmak yerine çözümü dışarıda, yeni ilişkilerde arayabiliyor.”

    Boşanmada cinsel uyumsuzluğun etkisi

    Sakarya’da yapılan bir araştırma, boşanmaların en önemli nedeninin cinsel sorunlar olduğunu ortaya koydu. Mahkemeye “şiddetli geçimsizlik” olarak sunulan boşanma nedenlerinin, aslında yoğun olarak cinsel kökenli olduğu vurgulandı.

    Araştırmaya katılan kadınların en önemli boşanma nedeninin cinsel uyumsuzluk ve mutsuzluk olduğu belirtildi.

    Araştırmayı yürüten Marmara Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nuran Kömürcü, “Günümüzde, boşanmalarda, adliyelere yansıyan en önemli neden, şiddetli geçimsizlik şeklinde geçse de, bunun gerçek neden olmayıp, genellikle cinsel uyumsuzluk üzerinde uzlaşılmış hukuki bir terim olduğu herkesçe bilinmektedir. Bu neden, resmi kayıtlarda bütün boşanmaların yüzde 85′ini oluşturmaktadır” dedi.

    Prof. Halim Hattat ise boşanma ve aldatmada cinsel uyumsuzluğun etkisini şöyle açıklıyor:

    “‘Fast-food sex’ araştırmasında erkeklerin yüzde 93’ü, kadınların yüzde 82’si, cinselliğin ilişkide çok önemli olduğunu belirtiyor. Araştırmalar cinsel sorunların hastaların yüzde 62’sinde özgüven kaybına neden olduğunu, yüzde 21′inde ise ilişkilerini bitirdiğini gösteriyor. Cinsel problemler hem hastalarda hem de partnerlerde özgüven eksikliği, öfke, endişe, depresyon ve mutsuzluk hissi yaratıyor. Erkekler kendini yetersiz, kadınlar çekiciliklerini yitirmiş hissediyor. Partnerleri cinsel sorun yaşayan kadınlarda cinsel tatmin seviyesi yarı yarıya azalıyor.

    En önemli sorun ‘konuşmamak’

    “Buradaki en büyük sorun çiftlerin cinsellik hakkında konuşmamaları. Özellikle cinsel bilgisizlik, cinsel konuların tabu sayılması, bu konuların sadece psikolojikmiş gibi algılanması ve utanma nedeniyle çiftler sorunlarını paylaşmıyor, tedavi arayışına girmiyor. Oysa cinsel sorunların aşılmasında en önemli faktör çiftlerin samimi bir şekilde birbiriyle iletişimde olmasıdır. Cinsel sorunların çiftleri birbirinden uzaklaştırdığı biliniyor. Cinsel problemler, bazen ilişki sorunlarının ana nedeni, bazen de sonucu oluyor. Konuşmayan çiftlerde cinsel sorunlar büyüyor, ilişki problemleri ve boşanmalar artıyor.”

    Kadın bünyesinde de erkek bünyesinde de hem östrojen hem de testosteron hormonu bulunuyor. Kadında östrojen baskılı testosteron; erkekte de testosteron baskılı östrojen mevcut. Erkekte de kadında da cinsel isteği testosteron hormonu etkiliyor; özellikle serbest testosteron miktarı kadın ve erkekte cinsel isteği kontrol ediyor. Libidoda hormonların çok etkili olduğunu belirten Prof. Dr. Halim Hattat; “Ancak biz artık cinselliği biyo-psiko-sosyal perspektiften inceliyoruz. Kaliteli cinselliği fiziksel dürtülerin yanı sıra psikolojik, duygusal, sosyal tüm faktörler etkiliyor” diyor.

    Aldatmayla hormon seviyeleri ilişkili

    “Bazı hormonların fazla olmasının aldatma isteğini körüklediği yönündeki kanı doğru mu, hem kadın hem de erkek açısından bunun bilimsel bir açıklaması var mı?’ sorusuna Prof. Hattat’ın cevabı şöyle:

    “Aldatma ile hormonların ilişkisini araştıran yeni bir çalışma, aldatmayla hormon seviyelerinin ilişkili olduğunu gösterdi. Bu çalışmaya göre testis hacmi, total testosteron seviyeleri, penise giden kan akımı arttıkça, erkeklerde aldatma olasılığı da artıyor. Diğer faktörlere bakarsak eşiyle cinsel sorun yaşayanlarda bu olasılık sıklaşıyor. İşinde stresli olan, genel olarak kendini mutsuz hissedenlerde de durum aynı. Görüldüğü gibi aldatma hissini hormonlar kadar ilişkiye ait diğer faktörler de etkiliyor. Aile Sağlığı Araştırma Derneği’nin yaptığı araştırmalarda cinsel sorunları konuşamamanın da aldatma seviyelerini etkilediğini gördük. Sorun yaşayan çiftler cinsel sorunlarını konuşmak yerine çözümü dışarıda, yeni ilişkilerde arayabiliyor.”

    Boşanmada cinsel uyumsuzluğun etkisi

    Sakarya’da yapılan bir araştırma, boşanmaların en önemli nedeninin cinsel sorunlar olduğunu ortaya koydu. Mahkemeye “şiddetli geçimsizlik” olarak sunulan boşanma nedenlerinin, aslında yoğun olarak cinsel kökenli olduğu vurgulandı. Araştırmaya katılan kadınların en önemli boşanma nedeninin cinsel uyumsuzluk ve mutsuzluk olduğu belirtildi.

    Araştırmayı yürüten Marmara Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nuran Kömürcü, “Günümüzde, boşanmalarda, adliyelere yansıyan en önemli neden, şiddetli geçimsizlik şeklinde geçse de, bunun gerçek neden olmayıp, genellikle cinsel uyumsuzluk üzerinde uzlaşılmış hukuki bir terim olduğu herkesçe bilinmektedir. Bu neden, resmi kayıtlarda bütün boşanmaların yüzde 85′ini oluşturmaktadır” dedi.

  • Sevgilinizi Aşkınıza İnandırın…

    Sevgilinizi Aşkınıza İnandırın…

    Uzmanlar, kıskançlık ve güvensizlik gibi nedenlerle tehlikeye giren birlikteliklerde sevgilinizi aşkınıza inandırmak için küçük görüntü oyunlarına yönelmek yerine içinizdeki duygulara odaklanma tavsiyesinde bulunuyor.

    Karşınızdakini gerçekten seviyor musunuz, sevmiyor musunuz bir karar verip, ona göre davranın.

    Borçlandıran ilişki

    İlişkilerde talep yaratan inançlara çok dikkat etmek gerekir. Çoğu kişinin inançları, kendi menfaatine, karşısındakini borçlandırmaya dayalıdır.

    “Sevgili dediğin, her hafta gül alır/sevdiğini söyler/ dertlerini dinler” gibi düşünceler, karşı tarafı borçlandıran yargılardır. Kişiler bir ilişkiye başladığında yüzlerce bu tür borç senedini karşısında bulur. En kalıcı ve sürdürülebilir ilişki, en az talebe dayanan ilişkidir.

    Kendinizi geliştirin

    Partnerini kendisine karşı borçlandıran değil, kendisini partnerine karşı borçlandıran kişilerin ilişkileri daha kalıcıdır.

    Aşkta başarı için, kişinin mutlaka kendisini geliştirmesi gerekiyor. İnsan bir ilişkiye başlarken yanında ne getiriyorsa, ilişkinin kalitesi de o kadardır. İlişkilerimiz bizim kadar iyidir.

    Bir ilişkideki en iyi strateji samimi olmaktır. Samimi olduğunuzda çözülmeyecek sorun yoktur.

  • Riskli ilişkilere girmeye değer mi?

    Riskli ilişkilere girmeye değer mi?

    Hoşlandığınız erkeğin sosyal hayatınızda farklı bir rolü varsa uzun vadede giden ilişkinizde sorunlar yaşanma ihtimali oldukca yüksektir.

    Çevrenizdeki erkeklerle yakınlaşmadan önce önerilerimize göz atınız!

    RİSK ALMAYA DEĞER Mİ?
    Patronunuzla, spor hocanızla, yakışıklı arkadaşınızla ya da en yakın arkadaşınızın ayrıldığı eski sevgilisiyle birlikte olmak, ertesi sabah garip durumlar yaşamanıza ve kendinizi kötü hissetmenize neden olabilir. İşte zor durumda kalmamak için alabileceğiniz bazı önlemler…

    Riskli ilişki 1:
    ERKEK KARDEŞİNİZİN ARKADAŞI
    Senaryo: Erkek kardeşinizin ve onun arkadaşlarının (özellikle de sizden küçüklerse) çocuk olduklarını düşünmüş olabilirsiniz. Ama en aptalı bile büyüyüp size ilgi göstermeye başladığında gururlanmanız da çok normal, özellikle kardeşiniz yanınızda yokken iki farklı birey olarak konuştuğunuzda düşünceniz değişebilir ve arkadaş kategorisinden çıkabilirsiniz. Sizden genç erkeklerin, bazen yönlendirilmeye ihtiyaçları olsa da, daha hevesli ve enerjik olduklarını hepimiz biliyoruz. Bu da onları cazip kılıyor.

    Ertesi gün pişmanlıkları: Birkaç pişmanlık yaşayacağınızı kabullenin. Ne de olsa, yanında yattığınız o heyecanlı genç sizi, makyajsız ve bir seks bombası olarak gözükmenizi sağlayan numaralardan uzak olarak gün ışığında görecek. Üstelik büyük jestler 19 yaşındayken çok hoşunuza gitse de, camınızın önünde yapılan gitar soloları artık sizi utandırabilir. Karşınızdaki erkeğin beklentilerinizi iyice anladığından emin olun.

    Nasıl başa çıkılır? Kardeşinizi karşınıza alın ve arkadaşı anlatmadan, bir önceki gece olanları onunla paylaşın. Sonuçta hepimiz erkeklerin kendi aralarında neler konuştuğunu biliyoruz: Gerçekleri sizden duyması çok daha iyi olacaktır. Ayrıca kardeşinize biraz güvenin. Olaya sizin tahmin ettiğinizden çok daha olgun bir şekilde yaklaşabilir.

    Bu ilişki yürür mü? Belki. İkinizin de üzerine yerleşen garipliği atabilir ve kardeşinizle neleri paylaşıp neleri paylaşmayacağınız konusunda sınırlar koyarsanız, ilişkiniz yürüyebilir.

    Uzman görüşü: Artık kadınların çoğu özgür. Üstelik finansal ve duygusal açıdan kendilerini tatmin edebiliyorlar. Genç erkekler bu kadınlar için çekici birer alternatif teşkil ediyor. Özgür olduklarından hayatlarını o kadar güzel idare ediyorlar ki, bunu ilişkilerinde de uygulamamaları için hiçbir neden yok.

    Riskli ilişki 2:
    SPOR HOCANIZ
    Senaryo: Düzenli olarak görüştüğünüz spor hocanız da hayatınıza girme potansiyeli olan erkeklerden. Arkadaş gibisiniz, birbirinizin neredeyse bütün hayatını ve hikayesini biliyorsunuz. Üstelik son derece yakışıklı ve fit. Bu nedenle bir gün onunla çarşafların arasında kendinizi kaybedebilirsiniz.

    Ertesi gün pişmanlıkları: Birlikte yatağa girdiğinizde ne kadar ayık olduğunuz pişmanlık seviyenizi doğru orantılı olarak etkiliyor. Tüm bunların ötesinde, zaten arkadaşınız denilebilecek biriyle yakınlaşmanın neresi yanlış ki? Diğer yandan, eğer seks idare eder seviyesindeyse, ikiniz de bu durumdan utanç duyabilirsiniz.

    Nasıl başa çıkılır? İşte beyaz yalanların kesinlikle olmaması gereken bir durum! Her şekilde dürüst olmalı ama bu esnada onun duygularını incitmekten kaçınmalısınız. Ona yaşadıklarınızın hata olduğunu söylemeyin ve alacağınız her kararda yüzde yüz hemfikir olduğunuzdan emin olun.

    Bu ilişki yürür mü? Yürüyebilir. Zaten birbirinizi seviyorsunuz. Ayrıca sizce de çıkmaya başlamadan önce arkadaş olanların ilişkileri genelde güzel olmaz mı? Yine de sizi uyaralım: Ayrılırsanız, sadece bir sevgiliden değil, spor hocanızdan da olursunuz.

    Uzman görüşü: Arkadaşlık, uzun süren ilişkilerin temelini oluşturuyor. Çünkü arkadaşların ortak bazı değerleri oluyor ve ilişkilerde bu ortak değerler üzerine kurulduğunda gayet iyi ilerliyor. Oysa çoğu insan kimyasal çekime yenik düşerek bir araya geliyor ve seks heyecanını kaybettiğinde arkadaşlığı devam ettirecek bir ortam kalmıyor.

    Riskli ilişki 3:
    EN YAKIN ARKADAŞINIZIN ESKİ SEVGİLİSİ
    Senaryo: Bir süre önce sevgilisinden ayrılan arkadaşınıza destek çıktınız. Sonra bir gün hikayenin diğer kahramanına rastladınız ve ona farklı baktığınızı fark ettiniz.

    Ertesi gün pişmanlıkları: Birlikte çok eğlenebilirsiniz ve hatta yasak olan bir şeyi yapmanın heyecanıyla başınız dönebilir. Ancak ertesi gün kendinizi çok garip hissedeceğiniz gerçeğinin eminiz siz de farkındasınızdır.

    Nasıl basa çıkılır? Eğer mümkünse bunu sır olarak saklayın. Yaşadıklarınızı arkadaşınızın öğrenmesine hiç gerek yok. Olayı nasıl anlatırsanız anlatın, üzülecek ve kendisini ihanete uğramış hissedecektir. Ayrıca eski sevgilisinin işe yaramazın teki olduğunu da zaten biliyordur.

    Bu ilişki yürür mü? Büyük ihtimalle hayır. Çok iyi vakit geçirmenize rağmen, mayın tarlasında yürüdüğünüzü söyleyebiliriz. Bir ilişki içinde üç kişi sizce de fazla değil mi?

    Riskli ilişki 4:
    PATRONUNUZ
    Senaryo: Güç, bilgi ve deneyimin çok çekici özellikler olduğunu herkes bilir. Çabalamanıza rağmen aranızdaki çekimi engelleyemeyebilirsiniz. Bir proje için akşam geç saatlere kadar kaldıktan sonra, onun farklı yönlerini keşfedebilirsiniz.

    Ertesi gün pişmanlıkları: Kendinizi kontrol altında tutar ve istemediğiniz bir şeye zorlanmazsanız, kendinizi kötü hissetmenize gerek kalmaz. Ama en başından itibaren dürüst olmalı ve ona hislerinizden ve beklentilerinizden bahsetmelisiniz. Aksi takdirde büyük bir yanlış anlaşılmaya sebep olabilirsiniz.

    Nasıl başa çıkılır? Burada anahtar kelime tedbir. Olanları; ne olursa olsun kimseye anlatmayın. Aynısını ondan da rica edin. Çoğumuzun kullandığı internet sayfalarında haberlerin çok hızlı yayılacağını unutmayın. Çünkü bunun sonucunda siz ‘hafif’ bir kadın olarak algılanırken, patronunuz ‘tacizci’ damgası yiyebilir. Bu yüzden dikkatli ve saygılı olun.

    Bu ilişki yürür mü? Hayır, en kısa zamanda bu ilişkiyi bitirin. Ama kendinize biraz zaman vererek, bu çekimin devamlı olup olmadığını tartabilirsiniz. Eğer öyleyse, buna gerçek bir ilişki diyebilirsiniz.

    Uzman görüşü: Bu senaryo genellikle felaketle sonuçlanır. Her başarılı ilişkinin, temelinde bir eşitliğe ihtiyacı vardır. Partnerlerden birisinin diğerine oranla daha üst seviyede olması, dürüstlüğü ve adaleti ortadan kaldırır.

    Riskli ilişki 5:
    ESKİ SEVGİLİNİZ
    Senaryo: Eski sevgilinizle ayrıldıktan bir süre sonra karşılaştığınızda bir içki içmeye karar verdiniz ve ‘Aslında o kadar da kötü biri değil’ diye düşünmeye başladınız. Birkaç saat sonra kendinizi yatakta bulabilirsiniz. Yalnız kaldığınızda tanıdık biriyle yakınlaşmanız çok doğal.

    Ertesi gün pişmanlıkları: İçinizde bir seri alarm çalabilir. Bu insanla artık birlikte olmamanızın bazı sebepleri olduğunu ve yaşadığınız seks ne kadar güzel olursa olsun yine acı çekebileceğinizi kabullenin. Kendinizi tekrar onun kollarına atmanız hiç de iyi bir fikir değil.

    Nasıl başa çıkılır? Ondan neden ayrıldığınızı hatırlayın. Sonrasında ise onunla tekrar birlikte olmanın nasıl bir his olabileceğini kafanızda tartın. Eğer ikiniz de arkadaş kalmak istiyorsanız, yakınlaşmanızın sadece seksüel olmaması konusunda hemfikir olun.

    Bu ilişki yürür mü? Geçmişin sizi ümitlendirmesine izin vermeyin çünkü bu ilişki yürümez. Bunun sebebi ise, neden ayrıldığınızın cevabında yatıyor.

    Riskli ilişki 6:
    HOŞLANDIĞINIZ İŞ ARKADAŞINIZ
    Senaryo: Gününüzün çoğunu geçirdiğiniz ofiste iş arkadaşlarınızla kaynaşmanız çok normal. Bu insanlar, kısa sürede sadece çalıştığınız insanlar olmaktan çıkar. İşten sonra içilen içkiler ortak birçok noktanız olabileceğini keşfetmenizi sağlar. E-postalar, mesajlaşmalar ve kahve makinesinin önündeki konuşmalar kısa zamanda yakınlaşmanızı sağlar.

    Ertesi gün pişmanlıkları: O gün ofiste çok zorlu saatler geçireceğiniz kesin. Başınızı önünüze eğin ve işlerinize odaklanın. Ama onu tamamen görmezlikten de gelmeyin. Ve ne olursa olsun yaşananları kendinize saklayın. Tabii o da aynı şekilde davranmalı.

    Nasıl başa çıkılır? Ağzınızı sıkı tutun ve istediğinizi düşünün. Eğer tek gecelik ilişkiden başka bir şeyse, açık vermemeniz gerekir. Çoğu firma, ofis ilişkilerine pek de sıcak yaklaşmaz. Eğer yaşadığınız şey tek gecelikse, kimseye söylememek konusunda anlaşın. Romantik iş yakınlaşmanızın herkesin diline dolanmasını ikiniz de istemezsiniz.

    Bu ilişki yürür mü? Evet, belki de yürüyebilir. Ama mutlaka ilişkinin bir yerinde ikinizden biri işle diğer insan arasında tercih yapmak zorunda kalacaktır. O yüzden yaşanabilecek olumsuzluklara kendinizi mutlaka hazırlamalısınız.

  • Erkekler ev işi yapmalı mı?

    Erkekler ev işi yapmalı mı?

    Günümüzde kadınlar da çalışma hayatında aktif olarak rol alıyor. Bu durum evli kadınlar için bazı zorlukları da beraberinde getiriyor. Çünkü hem evi çekip çevirmek, hem de iş hayatında başarılı olmak isteyen kadınlar eşlerinden yardım istiyorlar… Peki erkeklerin evde iş yapmaları ne kadar mümkün? Anneleri tarafından el bebek gül bebek büyütülen erkek çocukları evlenince eşlerine yeteri kadar yardım edemiyorlar. Zamanında annelerinin yaptığı işleri evlenince eşlerinden bekliyorlar.

    Çalışan kadın ise eşinin kendisine her alanda destek olmasını istiyor. Hatta çalışmayan kadınlar dahi, yetişemediği noktada eşinin devreye girmesini bekliyor. Hastalanıp yatağa düştüğünde kendisine çorba yapacak bir koca istiyor. Hatta işleri beraber yapalım, beraber gezip tozalım diyen kadınlar da var. Ama bu konuya kültürden kültüre değişen bakış açıları var.

    “Evet tabii ki erkekler ev işi yapmalılar, aksi takdirde bu evlilik yürümez” diye bir şey olmadığı gibi, “Erkek adam evinde iş yapmaz, ev işi kadın işidir” diye bir şey de yoktur. Bu konuda hatalı olan, konunun bireyler için kompleks haline getirilmesi ve kalıp düşüncelerin etkisi altında kalınmasıdır. Bu yaklaşım da evliliği zedeleyecektir. Öyleyse ‘Erkekler ev işi yapar mı?’ sorusuna şöyle cevap verelim isterseniz: “Herhangi bir bedensel özürleri yoksa tabii ki ev eşi yapabilirler veya yaparlar.

    Ancak bu bir zorunluluk arz etmez. Burada daha da önemli olan eşler arası sağlıklı diyaloğun kurulabilmiş olmasıdır. Ancak o zaman erkek, eşlerine destek olmaktan bir zevk duyabilecektir. Yani erkeğin bunu bir zorunluluktan öte, bazen bir sorumluluk bazen ise bir paylaşım aracı olarak görmesi gerekir.

    Öyleyse kadınların bu konuda dayatma yapmaları, amaçlarına ulaşamadıkları takdirde de ciddi sorunlar yaşamaları gereksizdir. Şayet bir kadın için eşinin ona evde yardımcı olması gerekli ise, bunu şikayet veya erkeklerin tabiri ile -dırdır- malzemesi yapmadan samimiyetle ihtiyacını ve nedenini dile getirmesi gerekir. Böylelikle erkeğin inatlaşma riski ortadan kalkmış olacaktır. Tabii bir de her iki tarafın yoğun olarak çalışma hayatında aktif rol aldığını düşünelim.

    Çalışan kadının eşi tarafından ev işlerinde desteklenmeye ihtiyaç duyması çok normaldir. Bunun için yine şikayet, teessüf vb. yaklaşımlarda bulunmayıp her iki tarafın da onaylayabileceği bir plan yapmaları en sağlıklı olandır. Aslında ev işi konusundaki bu tarz beklentilerin veya bakış açılarının evlilik öncesi konuşulması ve hatta evlilik sözleşmesine dahil edilmesi gerekir. Hiçbir erkek ev işlerinde eşine yardım etmekle kılıbık olmaz, bilakis bu, kendini aşmış ve kendisini bir erkek olarak ispatlama gayreti olmayan olgun insanların vasfıdır.

  • Kısırlık Tedavisinde Hastaya Yaklaşım

    Kısırlık Tedavisinde Hastaya Yaklaşım

    Kısırlık tedavisi sürecinin başlangıcında iyi iletişim kurmak işin püf noktalarından biridir.

    Çünkü üreme tıbbında (yumurtlama tedavisi.aşılama,tüpbebek,mikroenjeksiyon vs.)mucize çözümler yok.Gelecekte de olmayacaktır. Üreme tıbbı doğal seleksiyona karşı verilen bir mücadeledir. İnsan doğası sürekli üremeye yönelik dizayn edilmemiştir.

    Çiftler tedavi sürecinin başlangıcında önce bu gerçeği anlamalı ve anlamanında ötesinde içlerine sindirebilmelidir.Tedavi sürecini yönetecek ekip ise öncelikle çifti bu konuda detaylı olarak bilgilendirmelidir.

    Çiftlerin eğitim düzeyi ne olursa olsun tedavi sürecinin başlangıcında kendi durumları anlayabilecek şekilde kendilerine izah edilmelidir.Sorunlarının ne olduğu,planlanan tedavi ile neyin amaçlandığını,şanslarının ne olabileceği,tedavi sürecinin daha sonraki basamaklarının neler olabileceği iyice izah edilmelidir.

    Bundan sonrasını yönetmek ve kavramak çok daha kolay olacaktır.
    Bugün ki koşullarda şansı en yüksek olan çift %50-60 oranında ilk denemede gebelik şansına sahiptir.
    Bu aslında şansı en yüksek çift bile, ilk denemede en az %40-50 olasılıkla gebe kalamayacak demektir.(özellikle ,ileri yaş ve embriyo kalitesindeki düşüş bu şansı daha da aşağıya çekmektedir.)

    Gebelik olursa da yaklaşık % 15 civarında erken dönem gebelik kaybı olabilir.
    Önce bu gerçek iyi anlaşılmalıdır.Bu gerçekle başlangıçta yüzleşmek olası olumsuz sonuçlar durumunda daha az hayal kırıklığı olacak ve gereksiz bir umutsuzluk duygusunu ortadan kaldıracaktır.

    Tedaviye başlamadan önce mutlaka doktorunuzla ve sizinle ilgilenen ekiple detaylı konuşmaktan çekinmeyin.

    Saygılarımla,

    Op.Dr.  Gökhan  Çıragil 
    Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı

    gokhanciragil.com
    Ankada Tüp Bebek Merkezi Facebook

    İlgili yazıları ;
    Tüp bebek’de Başarıyı Arttırabilecek Yeni Yaklaşımlar

    Kısırlık Tedavisinde Hastaya Yaklaşım
    Ankada Tüp bebek Merkezi Ekibi
    Ankada Tüp bebek Merkezi
    Ankada Tüp bebek Merkezi Ekibi

     

  • Kadında Orgazm Bozukluğu

    Kadında Orgazm Bozukluğu

    “Cinsel ilişki sonrası boğazımda yutamadığım sert bir lokma varmış gibi kendimi huzursuz ve gergin hissediyorum. Bel ve sırt ağrılarım artıyor. Sevişmekten hiç zevk alamıyorum. Frijit olmaktan çok korkuyorum.”

    KADINDA ORGAZM

    Mutlu bir birliktelik için önemli unsurlardan biri her iki tarafı da mutlu kılan ve her yönden tatmin eden bir cinsel ilişkidir. Mutluluk veren bir sevişme eşleri daha huzurlu, daha mutlu ve çevrelerine karşı daha sevecen yaparken, birbirlerine daha çok bağlar, yakınlaştırır ve onları bütünleştirir.

    Orgazm Nedir?
    Sevişme öncesi partneri çıplak olarak görme, tatma, dokunma, işitme yani partnerin sesini duyma, koku gibi seksüel uyarı veya düşünceler ile başlayıp beyin ve vücudun ortak hareket etmesi sonucu yaşanan zevk anına “orgazm” denir. Orgazm, çeşitli cinsel uyaranlarla beynin uyarılması ile başlayan ve uyaranların etkisiyle kişide hem bedensel hem de ruhsal olarak algılanan cinsel yanıtın son aşamasındaki hoş bir histir. Orgazm normal bir vücut fonksiyonudur. Orgazm öğrenilebilir istemli bir reflekstir.

    Orgazmın İşlevi Nedir?
    Beden ve ruhun kendi kendini tatminle veya cinsel ilişkiyle kişinin haz almasını sağlamasıdır. Ancak orgazm ilişkinin amacı değildir ve olmamalıdır.

    Orgazmın Faydaları
    *Bedensel ve ruhsal olarak bir rahatlama sağlar,
    *Daha kolay hamile kalınır vb.

    Orgazmın Fazları
    Masters ve Johnson adlı bilim adamları yaptıkları çalışmalarda orgazmı dört fazda ele almışlardır:
    1-Uyarılma Fazı:Kadında cinselliği yaşama ihtiyacının ortaya çıkarmasıyla başlayan bu fazda memelere ve genital organlara giden kan miktarında artma olur. Bu sayede vajina girişindeki Bartholin salgı bezleri faaliyete geçerek vajinal kaygan sıvı salgılanmasında artış ve 10-30 saniye içinde ıslanma meydana gelir. Meme uçları belirginleşir ve memeler büyür. Daha sonra rahim yukarıya doğru çekilir, dudaklar şişip düzleşip ve araları açılarak vajinanın alt kısmı genişler, klitoris kabarır. Rahim ağzı ve rahim yukarı doğru çekilir. Bu sayede tüm bedende cinselliğe hazırlık için yukarıdaki değişiklikler meydana gelir. Ayrıca bu evrede kalp atışları hızlanır ve solunum sayısı artar, kan basıncı yükselir, boyunda ve göğüste kızarmalar meydana gelir.

    2-Plato yani Gerilim Fazı: Bu fazda cinsel gerginlik ve erotik duygular yoğunlaşır, cinsel arzularda artış iyice belirginleşir. Vajinanın dış 1/3 kısmındaki kan miktarında artma nedeniyle şekli değişir, iyice şişer ve üst kısmı balonlaşır ve bu esnada vajinada hafif bir ağrı olabilir. Rahim uyarılma fazındakinden daha yukarıya doğru çekilir, klitoris daha da belirginleşir ve dudakların rengi koyulaşır ve normalin 2-3 katı büyür. Klitoris iyice şişer. Memelerin uç kısmındaki koyu renkli alan belirginleşir. Kalp hızı artar ve ateş basması olur. Bacaklarda ve kalçalarda kasılmalar olur. Eğer uzun sürerse vajinal ıslaklık azalabileceği bu fazın sonlarına doğru kadının vücudu tam bir cinsel birleşmeye hazır hale gelir. Bu fazda bir önceki evrede büyümüş olan klitorisin küçülme eğilimi göstermesi ve orijinal boyutunun yarısına kadar küçülmesi orgazmın yaklaştığını gösteren önemli bulgulardan biridir. Bu fazın süresi kadından kadına hatta bazen aynı kadında bir cinsel eylemden diğerine belirgin değişiklikler gösterebilir.

    3-Orgazmik yani Doyum Fazı:Daha önceki evrelerde artmış olan gerginliğin boşaltılması olarak algılanabilecek bu fazda ateş basması tüm vücuda yayılır. Vücutta bulunan kasların çoğu kasılır ve tam zirve noktasında vücut kaskatı kesilir. Bu durum kadının yüzünde sanki acı duyarmış gibi bir görüntü yaratabilir. Mesanenin dışa açıldığı yerden sıvı salgısı olur ve bu durum �kadının boşalması� olarak tanımlanabilir. Rahim, vajina ve anüsde eş zamanlı, ritmik düzenli kasılmaların olduğu en kısa süren fazıdır. 0.8-1 saniye aralıklarla gerçekleşen bu kasılmalardan kadında bir orgazm esnasında 3-15 kasılma olur. Kadının burnu hafiften sulanmaya başlar, başparmağı dik duruma geçer, göz bebekleri büyür, boğazı kurur ve yutkunma gereksinimi duyar, göğüsleri arasındaki deri hafifce kızarır, ayakları da oynar.

    4-Çözülme yani Gevşeme Fazı: Daha önceki fazlarda gerçekleşen değişimlerin normale dönme sürecidir. Tüm bu geri dönüş süreci 5-10 dakika sürer. Klitoris ve meme uçları hassaslaşır ve ağrıya duyarlı bir hal alır. Ateş basması kaybolur. Hızlı soluk alıp verme ve terleme görülür. Kalp hala daha hızlıdır. Eğer bu fazda seksüel uyarı devam ederse kadın daha fazla sayıda orgazm yaşayabilir. Kadınlar beyinden orgazm esnasında salgılanan endorfin adı verilen mutluluk hormonlarının etkisiyle gevşer ve kendilerini iyi hissederler. Kadınların çoğunda orgazm sonrası klitoris ve meme uçları hassaslaşır ve ağrıya duyarlı hale gelir.

    Orgazm Sorunları ve Bozukluklarının Tipleri
    1-Anorgazmi:Hiç orgazm olamama durumudur. Bu durum iç sıkıntısı, kişinin kendi kendine olan saygısı yitirmesi ve depresyon ile sonuçlanabilir.
    2-Rastgele Anorgazmi: Zaman zaman orgazm yaşanamaması durumudur.
    3-Koital Anorgazmi:Cinsel birleşme ile orgazm olamama ancak mastürbasyon vb. gibi ile orgazm olma durumudur.
    4-Erken Orgazm:Çok nadir olarak görülür.

    Orgazm Sorunları ve Bozukluklarının Nedenleri
    *Ön sevişmenin eksik ve aceleye getirilmesi,
    *Partnerin erken boşalma sorununun olması,
    *Partnerin ereksiyon sorununun olması,
    *Partnere karşı olan ilgi kaybı,
    *Alkolizm,
    *Depresyon ve üzüntü,
    *Menopoza ilişkin östrojen azlığı,
    *Vaginal akıntılar,
    *Vaginanın geniş olması,
    *Şeker hastalığı,
    *Nörolojik bozukluklar ve nörolojik ilaç kullanımı,
    *Problemli bir çocukluk geçirilmiş olunması,
    *Düzenli ve sağlıklı bir aile yaşantısının olmaması,
    *Ergenliğe geçiş döneminde problemli ve travmatik cinsel deneyimlerin yaşanması,
    *Cinsel kimlik çatışmaları,
    *Sosyo-kültürel yasaklamalar ve aşırı dinsel inançlar,
    *Bilgisizlik,
    *Cinsel taciz veya tecavüz yaşamak,
    *Aldatılmak,
    *Gebe kalma korkusu,
    *Partnere güvenmeme,
    *Cinsel ilişkiye zorlanmak,
    *Duyarlı, bilgili, sıcak, yaşamı seven bir kadının nasıl olduğuna ilişkin yeterli rol modelinin bulunmayışı,
    *Güvenilir, emin, sosyal açıdan kabul edilebilir ve özel bir atmosferde, ödüllendirici ve destekleyici koşullarda bir cinsel deneyime girişme olanağını bulamama vb.

    Orgazm Sorunları ve Bozukluklarının Tedavisi
    *Tedaviden amaç orgazmı cinselliğin en önemli amacı olarak görmekten vazgeçip, ön sevişme, uyarılma, cinsel tecrübe, zevk ve çiftlerin birbirlerinin bedenlerini daha yakından tanımaları için terapi veya cinsel danışmanlık hizmetleri, kadının üstte olduğu cinsel pozisyonların denenmesidir. Kadın gelmeye başlayınca, erkek mümkün olabildiğince hareketsiz kalmalı ve sert hareket etmemelidir. Meme uçları, kulak arkaları, bacakların iç yüzleri gibi erojen bölgeler uzun süre uyarılmalıdır. Cinsel istek, uyarılma, orgazm ve doyum döngüsünde ayrıntılar ne olursa olsun önemli olan klitoris uyarısının uygun şekilde, yaygın, ritmik, kesintisiz ve yeterli süre yapılmasıdır.
    *Vakum Cihazı:Negatif basınç yaratan el kadar küçük bir cihazdır ve kitorise belirli süre bellirli bir protokolle uygulandığında orgazm olmayı kolaylaştırmaktadır.

    Orgazm Hakkında Bilinmeyenler
    *Kadınlarda sadece düşünce yolu ile hiçbir fiziksel temas olmadan da orgazm yaşanabilir.
    *Her ilişkide orgazm yaşanacak diye bir kural yoktur. Zaman zaman orgazm olunmaması da son derece normal bir durumdur.
    *Orgazm her iki eşte de aynı anda meydana gelebileceği gibi ayrı zamanlarda da olabilir. Aynı anda orgazma ulaşmak çok keyifli olsa da bir o kadar zor bir durumdur. Eşlerden birinin önce gelmesi hiçbir şekilde diğerinin orgazma ulaşmasını engellemez.
    *Kadınların yaklaşık %50’i çeşitli nedenlerden ötürü orgazm taklidi yapmaktadır.
    *Penis uzunluğunun kadının tatmin olmasıyla yani orgazmın şiddeti ile penis büyüklüğü arasında hiçbir ilişki yoktur. Ancak orgazm beyinde gelişen bir olaydır, kişinin psikolojisi ile yakından ilgilidir. Uzun ve kalın bir penisi görmek bir kadını daha fazla heyecanlandırabilir.
    *Cinsel tepkileri normal olan her kadın cinsel birleşmede ya da mastürbasyonla her seferinde bir ya da birkaç orgazma ulaşabilir.
    *Kadınlarda en şiddetli orgazmlarını 35’li yaşlarda yaşarlar.
    *Kadın uyarılmaya başladıktan sonra orgazma ulaşabilmesi için ara vermeden aynı tempoda uyarılmaya devam edilmelidir.
    *Kadın orgazma varacağı anın geldiğinde eşine penisin girmesini istediğini söylemelidir. Çünkü bu arada kadının uyarılması durdurulursa isteği söner ve yeni baştan sevişmeye başlamak gerekir.
    *Kadınlar uykuda da orgazm yaşayabilmektedir.
    *New Scientist dergisinin haberine göre Amerikalı bir cerrah olan Dr.Stuart Meloy cinsel ilişkiye girmeden kadının orgazm olmasını sağlayan deri altına yerleştirilen implant adını verdiği bir aygıt geliştirdi.
    *ABD’de kadınlarda orgazmı artıran “Viacreme” adı verilen bir krem piyasaya çıktı.
    *Orgazmın süresi ve şiddeti kişiden kişiye değişir.
    *Kadınlar eşlerine mükemmel olduklarını hissettirmek ya da zevk almadıkları bir cinsel ilişkiyi kısa yoldan bitirmek istedikleri veya eşine onun “yetersiz” olduğu duygusunu yaşatmamak ve öte yandan da yine eşinde kendisinin “yetersiz olduğunu” kanısını uyandırmayı engellemek için çoğu zaman orgazm taklidi yaparlar.
    *En yoğun orgazm yaklaşık ilk 5 dakika içinde gerçekleşmektedir.

  • Ofiste Aşk

    Ofiste Aşk

    İşyerinde aşk yaşamak son derece riskli bir durum… Ancak monoton hayatımızda başka yerde aşk ihtimalleriyle karşılaşma şansımız ne kadar ki? O halde oyunu kuralına göre oynayalım!

    Aşkın ne zaman, nerede karşınıza çıkacağı belli olmaz. Aşkın gelişi trafik kazası, yaz yağmuru gibidir. Kendinize koyduğunuz kuralları tanımaz, sınırları aşar veee… Bir gün kendinizi “Asla yapmam”, “Asla yaşamam” dediğiniz durumların içinde buluverirsiniz.

    “Ofiste aşk yaşamak ister misiniz?” diye sorulsa, hemen hepiniz aynı cevabı verirsiniz: “Asla!”. Çünkü bilirsiniz ki, ofiste aşk yaşamak belalı bir iştir. Karşınıza çıkan pek çok örnekten almanız gereken dersi çoktan almışsınızdır. Bu kuralı ihlal edip ofiste aşk yaşayan arkadaşınızdan, ofis dedikodularının acımasızlığından yara almış olanlardan kendinize pay çıkarmışsınızdır. Ama ne demiş atalarımız: “Büyük konuşmayın!”. Koşul dinlemeyen aşk, insanın karşısına ofiste de çıkabiliyor.

    Ofiste aşk neden tehlikeli?

    İş, eğer insanın hayatına dâhil olsaydı, adına iş hayatı ya da çalışma hayatı denmezdi. Ofis yani işyeri, kendi kurallarıyla var olan, kendi kurallarıyla işleyen, bu nedenle çalışma hayatı diye andığımız özel bir alan. Yaşadığımız hayatın en büyük bölümünü orada geçiriyor olsak da; en delimiz bile, günlük hayatını, iş hayatının kurallarıyla yaşamayı göze alamıyor.

    Bu nasıl bir hayattır diye sorarsak, kısaca şunu demek mümkün: “İş hayatı; sınırları belli, tanımı yapılmış bir iş için, bu işe uygun hazırlanmış bir mekânda, işin gereği olan tüm faaliyetleri sürdürdüğümüz zaman dilimidir.” Elbette orada beslenir, tuvalete gider, günlük sohbetler yaparız ama oradaki sınırlarımız işle çizilidir. İşten ayrıldığımızda mekânla bağımız kopar, hatta iş arkadaşlarımızla da… Bu nedenle bir işte 10 yıl çalışmış olsanız da, orası sizin hayatınız değildir. İşten ayrılır, hayattan ayrılmazsınız…

    Ve bir de ofis kuralları vardır. İşyerlerinde de genellikle kişisel zevkinizi ortaya koyan bir giyim tarzından çok, işin gerektirdiği gibi giyinirsiniz. İlişkilerinizin en derini bile, okul arkadaşınızla kurduğunuz yakınlık düzeyinde değildir. İstisnalar kaideleri bozmaz ama işin kendi yapısından ötürü, orada bulunuşunuz ister istemez eğretidir. Bu nedenle küçük sohbetleriniz; ofis dedikoduları ve günlük hayattan işe taşıdığınız küçük detaylarla sınırlıdır. Herkes mesai dolduğunda ofisten ayrılıp kendi hayatına döner; tabii kendi hayatı diyebileceği bir şey geride kalmışsa! Zaman zaman bir-iki iş arkadaşınızla dışarıda da görüşürsünüz… Ama ilginçtir, orada da ofisteki sohbeti uzatmaktan başka bir şey yapmazsınız. Hatta çoğu zaman iş konuşmaları yaparsınız. Bu kaçınılmazdır.

    Bu kadar kısır bir ortamda nasıl aşk doğar derseniz, anlatalım…

    Bazen biriyle karşılaşırsınız ve bu karşılaşma yoğun bir enerji yaratır. Karşılaşma doğal olarak işyerinizde de başınıza gelebilir. Mesela ofise yeni gelen biri bu enerjiyi yüksek düzeye çıkarabilir… Kısıtlı hayatınıza isteseniz de bir türlü bir karşı cins girmemektedir. Bu nedenle yoğun bir kinetik enerji üretimi yapmaktasınızdır. Elbette istemeden, karşı cinsin kim olduğuna bağlı olmadan, erkek ya da kadın enerjisi hissetmek sizi hızla yükseltir. Dosya alıp verirken kazayla olan dokunmalar, cinsel çağrışıma neden olan küçük hareketler gibi… Bu durumda birine kazayla sürtünmeniz bile aklınıza farklı konular getirmeye başlayabilir…

    Aşk, zaman zaman kavga ve çekişmeyle başlar. Didiştiğiniz biriyle bir bakmışsınız ki aşk yaşıyorsunuz. İşyeri gibi, rekabetin yüksek olduğu bir alanda, kısa bir süre öncesine kadar sinir olduğunuz birine, ansızın aşık olduğunuzu hissetmeye başlayabilirsiniz. Aranızdaki uyum şaşırtıcıdır. Ofisten biriyle o kadar iyi sohbet eder ve uyumlu olursunuz ki sizi bu kadar iyi karşılayan ve anlayan birine kayıtsız kalmanız neredeyse imkansız hale gelir…

    Gördüğünüz gibi günün çoğunu birlikte geçirdiğiniz bir çalışma arkadaşınıza aşık olmanız hiç de zor değil. Eğer duygularınıza gem vurup aşka kayıtsız kalırsanız, başınız belaya girmez, sakin hayatınız dalgalanmaz. Üstelik belki işyerindeki başarınız bu platonik duygularınızın etkisiyle birkaç puan yükselebilir. Çünkü bu tarz bir aşk, insanın işe gitmesi için iyi bir motivasyon kaynağı yaratır.
    Ama eğer platonik aşkın bir adım ötesine geçilmiş ve ilişki başlamışsa… İşiniz zor demektir. Ofiste bir ilişki sürdürmenin pek de iyi ya da kolay olmadığını hepimiz biliyoruz. Bu nedenle ofis aşkı bir trafik kazası gibi başlar. Bunun için de uygun koşulların oluşması gerekir.

    OFİSTE İLİŞKİ NASIL BAŞLAR?

    Zararsız akşam içkileri, öğle molalarında yapılan kaçamaklar, masum, masum olduğu kadar da tehlikelidir. Hele ortada uygun aşk potansiyeli varsa… İçki öldürür, kumar söndürür demiş atalarımız. İyi de elemişler. Gerçi bu işin ucunda ölüm yüzdesi düşük olsa da, kaskonuz olup olmadığına dikkat edin. Hoşlandığınız biriyle yaptığınız her şey size ilişki ihtimali getirir. Ben şahsen, hayatın hiçbir alanında aşka karşı değilim ama karşı olanları, bu konuda uyarıyorum. Başınızı belaya sokacak bir eğilim içindesiniz.

    Masum görünen tüm yakınlıkların altından bir ilişki çıkabilir. İlişkiler ortaya çıkarken size “Ce-ee” demezler. Yani olur olmaz ya da ihtimal belirir belirmez onlardan korkmazsınız… Aksine, başlangıçlar müthiş heyecanlı ve keyiflidir. Ofiste de olsa, sizi kaygılandırsa da gelişinden rahatsız olmazsınız. Sorun, ilişkinin ortası ve sonunda ortaya çıkar, ilişki bitirdiniz diye işinizi bırakmaya hazır mısınız? Ya da iş için tartışmanız gereken bir konuyu, sırf karşınızdakine yakınlık dereceniz arttı diye umursamazlıktan mı geleceksiniz? Bunlar önemli kararlar…

    Ofiste aşk yaşamaya dair…

    Ofiste aşk yaşamak gayet riskli bir durum… Ancak hiç mi hoş tarafı ve olumlu yanları yok derseniz, var elbette. Öncelikle yaşadığınız heyecan ofise gitme ve çalışma isteğinizi artırır. Yıllardır çalışan biriyseniz, işe gitmek büyük olasılıkla sizin için otomatik bir reaksiyon haline gelmiştir. Sizi motive eden, işe gitme isteğinizi artıran bir aşk potansiyeli, işle ilişkinizi hızla ve kolaylıkla geliştirir. İşyerinde geçirdiğiniz sıkıcı saatlerde, aşık olduğunuz kişi bir yan tema olarak arka planda resmi değiştirir. Tıpkı masanın üzerine çiçek koymanın yarattığı sihirli etki gibi… Ama bu durum elbette çiçek koymaktan da etkilidir.

    Ancak ilişki yaşamaya başladığınızda, giderek küçük kıskançlıkların ve sorunların çıkacağını da unutmayın.

    Patronlar, evli çiftlerin aynı ofiste çalışmasını çeşitli nedenlerden istemezler. Bu nedenlerin en başında da duygusal sorunların işe taşınma ihtimalleri gelir. Duygusal sorunlar işe taşındığında, ister istemez diğer çalışanlar da etkilenir. Aynı durum, ilişki yaşanırken de söz konusu olabilir. Ofiste aşk, yaşayanlar haricinde çevredekiler için draması yüksek eğlenceli bir konudur. Bir anda kahve molalarının keyifli gündemi haline geliverirsiniz.

    Aynı kişiden hoşlanan birden fazla kişi olması ihtimali de güçlüdür. Eğer etrafta rakipler varsa, ilginç tablolar ortaya çıkar ve emin olun bu tablolar, işin düzgün grafiklerine benzemez. Bu tablolardan işverenin pek hoşlandığı da söylenemez. Patronlar manzara resimlerini, daha çok kendi portrelerini severler. Onlar için en kötü çalışan, duygusal çalışandır.

    Ama illaki ofiste aşk yaşıyorsanız ya da bu potansiyeli kışkırtma eğiliminiz varsa, “Ondan başkasını bulamadım” diyorsanız, devam edin. Yüreğinizin götürdüğü yere gidin! En azından tehlikeyi bilen biri olarak, emniyet kemerinizi kullanmayı unutmayın.

    Emniyet kemeri mi? O da ne diyorsanız, söyleyelim. Siz siz olun, ne yaşarsanız yaşayın, karda yürüyüp, izinizi belli etmemenin bir yolunu bulun. Gece başka, gündüz başka insan olun!

    En önemlisi eğer fotokopi makinesi üstünde seks yapma gibi ateşli bir fanteziniz varsa, mesai dışı saatlerde ofiste çalışan temizlik görevlilerini ve işine aşık, her saatte ofise gelmeye eğilimli patronları da sakın aklınızdan çıkarmayın!

     

    Aşk ve İş Birbirine mi Karıştı ?