Etiket: enfeksiyon

  • Vajinal Operasyonlar Nelerdir?

    Vajinal Operasyonlar Nelerdir?

    Günümüzde insanlar, dış görünümleri ve güzelliklerine çok önem vermektedirler. Güzellik uğruna, mutlu ve rahat olabilmek için her türlü işlemleri yapmaktan kaçınmamaktadırlar.
    Estetik amaçlı olduğu düşünülse de bazı durumlarda sağlıklı yaşam ve sağlıklı cinsel ilişki için yaşamak için de bu operasyonlara gereksinim duyulur.

    Kişilerde, genital organların doğumsal yapısından ( iç ve dış dudaklardaki asimetri ), normal doğumlar ve doğum esnasındaki kesiler (epizyotomi), enfeksiyonlar sonucu oluşan değişimler psikolojik ve fiziksel rahatsızlık oluşturur. Kişilerin bu rahatsızlıkları cinsel ilişkilerinde tatminsizliğe de sebep olabilmektedir.

    Genital estetik sorunlardan en sık rastlananları, dış ve iç dudakların büyüklüğü, asimetrik olmaları ve sarkmalardır. İç dudaklar (labia minora), klitorisin üst kısmından başlayıp vajina girişinin altına kadar uzanan kıvrımlı deri yapılarıdır. Bazı kadınlarda iç dudakların dış dudaklardan biraz taşması doğal olarak kabul edilse de ancak dış dudaklardan sarkacak şekilde uzun olması tıbben önemli bir sorun yaratmasa da estetik görüntüyü bozarak kadını rahatsız ederek genital estetik ameliyatı için arayışlara itebilmektedir. Kadınlarda bazen dış dudaklar, büyük dudaklar yani diğer ismi ile labium majuslar doğumsal olarak normalden uzun, iri ve büyük olabilir. Bu gibi anatomik yapısal bozukluklarda cinsel ilişki sırasında penisin itmesi ile labiumlar gerilebilir ve bu da ağrıya sebebiyet vermektedir. Küçük dudakların büyüklüğü nedeniyle dar kıyafetler ve pantolonlar giyemeyen, istediği iç çamaşırı kullanamayan, mayo giymek istemeyen, hatta kocasından utanıp yataktayken ışıkları karartıp partnerlerine de çıplak görünmek istemeyen kadınlar vardır. Aynı sorunlar hatta daha sık olarak dış dudakların asimetrik olması durumu (dış genital dudaklardan biri büyük diğeri küçük olması) da hem psikolojik hem de yapısal olarak cinsel hayatı olumsuz etkileyebilmektedir. Bu gibi genital estetik sorunlarının olduğu durumlarda tedavi ve kozmetik amaçlı estetik cerrahi ile labiumlar normal boyutlarına indirilebilir, bu ameliyatlara “vajina estetiği” veya “labioplasti ameliyatı” denmektedir.

    Vajina estetiği ( genital estetik ameliyatı), labioplasti ameliyatı genellikle doktorun tercihine göre lokal (bölgesel uyuşturma) veya genel anestezi altında 30 – 35 dakika süren bir müdahale olup kendiliğinden eriyen dikişler kullanıldığından, dikiş almaya da gerek yoktur. Küçük dudakları düzeltmek için yapılan bu ameliyat kızlık zarına zarar vermez, cinsel ilişkiye, orgazma, hamile kalmaya ve normal doğum yapmaya herhangi bir zararı veya engeli yoktur. Vajina estetiği, genital estetik ameliyatından sonra idrar yapma ile ilgili bir sorun yaşanmaz, ameliyat bölgesinde aşırı derecede dayanılmaz derecede ağrı ve yanma olmaz. Genital estetik ameliyatı (labioplasti ameliyatı) sonrası yara iyileşmesi genellikle 7-10 günde tamamlanır. Operasyondan ortalama 1 ay sonra cinsel ilişkiye girilebilmektedir. Aradan 2-3 ay geçtikten sonra bakıldığında ameliyat izi genellikle fark edilmez.

    Kadınlarda sorun olan diğer bir estetik sorun da vajina genişliğidir. Vajina genişliği ve vajina bolluğu kadınların cinsel ilişki sırasında yeterince haz almalarını engeller. Üstelik cinsel bir sorun olan vajina genişliği sadece bununla da kalmaz; kadınlar, genişleyen ve büyüyen vajinaları yüzünden idrar kaçırma, dışkılama sorunları gibi sağlık problemleriyle de karşı karşıya kalabilir ve sıkıntı yaşayabilirler.

    Vajina genişliğinin birçok sebebi vardır. Vajina genişliği genetik olabileceği gibi doğumlara bağlı bazı kadınlarda normalde vajina büyük veya geniş olabilir. Fazla sayıda ve sık cinsel ilişki, kürtaj, çok sayıda doğum, doğumda bebeğin çok iri olması, vakumla doğum, normal doğumdan sonra düzgün onarılmayan veya hiç onarılmayan yırtıklar veya doğum sonrası dikişlerde açılma olması, menopozda yaşın ilerlemesi ile beraber vajinada elastikiyet kaybı, doku sarkması olması vajinada genişlemelere, bollaşmaya, sarkmaya ve vajinal gevşemelere neden olur. Genellikle doğumlara bağlı vajinal genişlik ile beraber idrar torbasında ve barsaklarda da vajinaya doğru sarkma meydana gelir, buna sistorektosel denmektedir. İdrar torbasında sarkma idrar kaçırma (üriner inkontinans), sık idrara çıkma, cinsel ilişkide ağrı, disparoni, gibi problemler ortaya çıkarabilmektedir. Vajinal genişleme aynı zamanda ilişki esnasında vajinada normal salgı artışını da engeller ve cinsel problemi daha da arttırır. Sonuç olarak vajina gevşer, bollaşır iç, dış genişliği artar ve cinsel haz alma azalır. Vajinadaki genişleme ve gevşeme aynı zamanda erkeğin duyacağı cinsel hazzı da azaltmaktadır.

    Vajina estetiği, genital estetik yapılarak cerrahi olarak vajina daraltılmakta ve gevşemiş olan kas yapıları toparlayıp düzeltilmektedir.Bu ameliyata “Vaginoplasti” ameliyatı denmektedir. Eğer vajina duvarında da sarkma var ise bu ameliyat ile sarkmış olan idrar torbası ve rektumun normal pozisyonlarına göre tamir edilmesi, vajinadaki fazla dokuların çıkarılması ve eğer var ise idrar tutamama gibi şikâyetler ile birlikte vajinadaki genişlemeye bağlı olarak görülen cinsel fonksiyon bozukluğunun tamir edilmesi gerçekleştirilmektedir. Eğer sorun sadece vajina girişinde bir genişleme var ise operasyon lokal anestezi ile de hekim ve hastanın tercihine göre yapılabilir. Fakat vajina girişindeki genişlemeye ek olarak idrar torbasında ve/veya rektumda da sarkma var ise ameliyat genellikle genel anestezi altında yapılır ve hasta 1-2 gün sonra normal yaşantısına dönebilir. Cinsel yaşantı ise ortalama bu tür ameliyatlardan sonra 3-4 hafta sonra başlayabilir. Hastalığın ilerlemiş durumlarında rahim de aşağıya doğru sarkabilir (desensus uteri veya prolapsus uteri)ve vajinadan dışarıya çıkabilir. Bu gibi durumlarda vajinal yoldan rahmin alınması gerekebilir. Bu ameliyata “vajina histerektomi” denmektedir.

    Vajina anatomisini bozan bir diğer sebep de doğum sırasında kontrolsüz yırtılmayı engellemek için cerrahi olarak yapılan kesi yani epizyotomi işlemi sonrası kötü onarıma bağlı oluşan skatris ve vajina girişinde oluşan çöküntü, kabarık ya da kötü görünümlü izlerdir. Burada gelişen bu nedbe dokusu hem kadının hem de erkeğin cinsel tatminini engelleyebilmektedir. Bu izlerin düzeltilmesi için genellikle lokal ya da nadiren genel anestezi altında var olan nedbe dokusu çıkartılır ve yara yerinde reaksiyona neden olmayan dikiş materyalleri ile yeniden estetik olarak dikilip düzeltilir. Aynı sırada eğer var ise doğumlara bağlı olarak gelişen vajen yırtıkları da tamir edilir. Ameliyat vajinanın tam anlamıyla iyileşmesi 3-4 haftayı bulmaktadır. Bu süreç içerisinde enfeksiyon gelişmemesi için kadının hijyen kurallarına özen göstermesi, yani tuvalet sonrası temizliğini vajinadan anüse doğru yapması ve cinsel ilişkiden kaçınması veibiyotiği kullanması gerekmektedir.

  • Genital Enfeksiyonlardan Korunmanın 10 Altın Kuralı

    Genital Enfeksiyonlardan Korunmanın 10 Altın Kuralı

    Doktor aksini önermedikçe vajinanın içini yıkamaya yönelik üretilen hijyen ürünlerini kullanmamalısınız.
    Tuvalet sonrası temizlik önden arkaya (vajinadan anüse) doğru yapılmalıdır.

    Genital bölgenin kuru tutulmalıdır. Mantar ve diğer bakterilerin nemli ve sıcak ortamlarda daha kolay üremesi nedeniyle genital bölgenin kuru kalması önemlidir. İç çamaşırı günlük değiştirilmeli, naylon yerine pamuklu iç çamaşırları tercih edilmeli, dar pantolon, çorap ve iç çamaşırı kullanmamalıdır.

    İlişki sonrasında ve diğer tüm zamanlarda idrar yapma ihtiyacı ortaya çıktığında asla ertelenmemelidir.
    Tam hazır olunmadan (yeterli kayganlık oluşmadan) ilişkiye başlanmamalıdır. Bu önlem mekanik tahrişe meydan vermemek açısından çok önemlidir. Gerekirse doktor tavsiyesi ile kayganlaştırıcı ilaçlar kullanılabilir.

    Adet kanaması döneminde olan kadına iş yaşamında, sosyal aktivitelerinde hareket serbestliği sağlaması, denize girebilme imkânı vermesi için üretilen vajinal tamponların kullanımında dikkat edilmesi gereken en önemli nokta tamponun sık sık değiştirilmesinin ihmal edilmemesidir. Vajinal tamponu yerleştirdiğiniz andan itibaren kanla temas sonrasında bakteriler hızla çoğalmaya başlar.

    Cinsel yolla bulaşan hastalık riski altında olan biriyle cinsel ilişkiye girileceğinde partnerden kesinlikle prezervatif kullanması istenmelidir. Unutulmamalıdır ki cinsel yolla bulaşan hastalıklar erkekten kadına daha kolay bulaşırlar.

    Ağda ve jilet, genital kılların giderilmesinde oldukça etkilidir. Ancak bu iki yöntem kıl köklerinin enfeksiyonunu kolaylaştırır ve genital bölgenin daha kolay tahriş olmasına neden olur. Genital bölge için geliştirilmiş aletlerden faydalanmak veya makas kullanmak özellikle genital bölgeleri enfeksiyona ve tahrişe duyarlı kadınlarda daha iyi bir seçenek olabilir.
    Klozet kapağının üzerine serilen tek kullanımlık kâğıtlar ülkemizde de giderek yaygınlaşmakta ve hatta büyük marketlerde bu kâğıtlar herkesin cebinde taşıması için uygun bir şekilde paketlenmiş olarak satılmaktadır. Bu kâğıtları mutlaka kullanmalı.

    Düzenli olarak jinekolojik muayeneden geçilmelidir.

    İlgili Konular ;
    Vajinal Temizlik İçin Numismed mi, Sebamed mi?
    Vajinal Temizlik!
    Kadın Hastalıkları

  • İhtiyoz – Balık Pulu Hastalığı Nedir?

    İhtiyoz – Balık Pulu Hastalığı Nedir?

    İhtiyoz’ a balık pulu hastalığı da denir. Bunun nedeni karakteristik döküntüsünün görünümüdür. Kalıtım yoluyla geçen cilt hastalıkları içinde en sık görülenidir…

    Belirtileri: Küçük çocuklarda kuru, pullu cilt.

    Bu hastalık genellikle 1 ile 4 yaşları arasında ilk defa ortaya çıkar. Bazen yetişkinlik yıllarında tamamen kaybolup daha ilerde yeniden belirir. En fazla belirgin olan döküntü yerleri dirsekler, dizler ve ellerdir. Genellikle, kışın daha kötü olur. İhtiyoz, atopik dermatitle bağlantılı olabilir.

    İhtiyoz - Balık Pulu Hastalığı Nedir? | 1

    Tedavisi:

    Etkilenen yörelere vazelin sürün ve gece naylonla sarın. Günde iki kere kullanmak kaydıyla laktik asit losyonu ve gece kremi sürmek faydalı olabilir.

  • Rahim Mantarı ve Tedavisi

    Rahim Mantarı ve Tedavisi

    Derideki mantar hastalığının vajina bölgesinde görülmesidir.

    Rahim Mantarının Sebepleri

    Rahim mantarının ana sebebi bir mantar türü olan candida albicans’tır. Sağlıklı kadınlarda, normal olarak ağız içinde bulunan bir mantardır. Bu hastalığın belirtisi, kaşıntıyla beraber beyaz renkli bir akıntıdır. Elden geldiğince mantarlı bölgeyi kaşımamak ve hastalığın başka bölgelere de bulaştırmamak gerekir. Kirli çamaşırlar iyi yıkanmalı ve durulama suyunda da dezenfekte ilaçlar kullanılmalıdır. Rahim mantarına sebep olan candida albicans mantarı çok bulaşıcıdır, bu nedenle kişisel temizliğinize önem vermeli ve diğer bölgelere de bu rahatsız edici mantar hastalığını bulaştırmamak için dikkatli olmalısınız.

    Rahim Mantarı Tedavisi için tavsiyeler

    Temiz bir kabın içine 100 gram kadar vazelin, yarım kahve fincanı kükürt ve bu karışımı merhem haline getirecek kadar suyla birlikte karıştırılıp, mantarlı bölgeye günde 2 kez uygulanır.

    Rahim Mantarının Bitkisel Tedavisi için Gereken Şifalı Bitkiler

    Çörek otu, Kasnı ağacı (şeytan tersi), Ada Çayı, Beş parmak otu, Kekik, Bal

    Rahim Mantarının Bitkisel Tedavisi için karışımın hazırlanışı:

    Çörek otunun taneleri sert bir zeminde dövülerek ezilir. Ezilen taneler on beş dakika süre ile kaynar suda demlenir. Süzülerek elde edilen sıvı dinlendirildikten sonra, tedavi süresince günde üç fincan içilir.

    Kasnı ağacının kökleri bir saat süre ile suda kaynatılır. Süzülerek elde edilen sıvı banyo suyuna karıştırılır. Hazırlanan bu karışımla günde iki kez oturak banyosu yapılır.

    Ada çayı, kekik otu veya beş parmak otu yirmi dakika süre ile kaynar suda bekletilir. Süzülerek elde edilen sıvı, şerbet kıvamına gelinceye kadar bal ile tatlandırılarak karıştırılır. Hazırlanan şerbetten tedavi süresince günde üç bardak ısıtılarak içilir.

    İlgili Konular ;

    – Vajinal mantar nasıl tedavi edilir?
    – Vajinal mantarın belirtileri nelerdir?
    – Vajinal mantar nasıl teşhis edilir?
    – Vajinal mantar cinsel yolla bulaşır mı?
    – Vajinal mantarın nedenleri nelerdir?
    – Vajinal mantar sık görülen bir sorun mu?
    – Hamilelik döneminde vajinal mantarlara daha sık mı rastlanır?

  • Kürtaj Sonrası Nelere Dikkat Edilmeli

    Kürtaj Sonrası Nelere Dikkat Edilmeli

    Kürtaj sonrası neler olabilir, kürtaj olan bir kadın nelere dikkat etmelidir? Kürtajdan sonra dikkat edilmesi gereken hususlar.

    Ağrı veya kanama durumunda hastaya antibiyotik, ağrı kesici veya kanama azaltıcı ilaçlar uygulanarak hasta tekrar evine yollanılır. Lokal anestezide hasta 15 dakikada içinde eve gidecek duruma gelebilir genel anestezide ise hasta 1 saat içinde eve gidebilecek duruma gelir.

    Kürtaj işleminden bir hafta sonra tekrar ultrasonografi ile rahim içi kontrol edilerek parça kalıp kalmadığına bakılır. Kürtaj işleminden sonra regl kanamalarına benzer kanamalar olabilir bu kanamalar 10-15 gün devam edebilen kanamalardır, telaş etmeye gerek yoktur. Bazı hastalarda ise hiç kanamayla karşılaşılmaz bu da normaldir. Kanama ile küçük kan pıhtıları ve adet sancısına benzeyen ağrılar olabilir bunlar normaldir.

    Kürtaj günü reglin ilk günü olarak kabul edilir. Kürtaj işlemi uygulandıktan sonra 4-6 hafta içinde reglin olması gerekir eğer 40 gün içinde regl kanaması görülmezse doktorunuzla iletişime geçmelisiniz. Kürtaj sonrası havuz, deniz, küvette banyo veya jakuzi gibi yerler yasaktır ayakta olarak ılık suyla duş alınabilir. Kürtaj işleminden sonra 2-3 hafta boyunca cinsel ilişki uygun değildir.

    İlgili Konular ;

    – Kürtaj yaptıran biri yeniden hamile kalabilir mi?
    – Hamileliğin hangi aşamasında kürtaj yaptırılabilir?
    – Kürtaj nedir?
    – Kürtaj operasyonu geçiren biri ne kadar sürede iyileşir?
    – Kürtaj teknikleri nelerdir?
    – Kürtajın riskleri var mı?
    – Kürtaj hangi durumlarda gereklidir?

  • Aids Korunma Yolları

    Aids Korunma Yolları

    İngilizce “Acquired Immune Deficiency Syndrome” baş harflerinin kullanımı ile kısaltılan ve dilimize “Kazanılmış (Edinilmiş) Bağışıklık Eksikliği Sendromu (EBES)” olarak çevrilebilen viral (virüs kökenli) kökenli bir hastalık tablosudur.

    Vücudun bağışıklık sistemini çökerten HIV virüsünün yol açtığı AIDS hastalığı dünyada her gün ortalama 16 bin kişiyi pençesine düşürmektedir. Hastalık kişilerde; bağışıklık sistemini çökerterek vücudu her türlü mikroba karşı dirençsiz bırakmaktadır.

    HIV virüsü taşıyıcılarda uzun yıllar sessiz kalıp hiç bir belirti vermeyebilir, diğer hastalıkların oluşumunu sağlayarak güçsüz kalan organizmayı sinsi bir şekilde yok eder.

    AIDS 25 – 44 yaşlar arasındaki erkeklerde birinci, kadınlarda ise üçüncü sıradaki ölüm nedenidir.

    Bulaşma şekilleri :

    – Enfekte kan ürünlerinin nakli veya enjektörlerin kullanımı

    – Prezervatif kullanmaksızın cinsel temas (vajinal veya anal sex)

    – Derideki bir çatlak veya açık yara ile temas eden enfekte vücut sıvısı

    – İyi sterilize edilmemiş aletlerle kulak delme, dövme (tatoo), piercing, diş çektirme, sünnet

    – Hamilelik, doğum, emzirme yollarıyla

    AIDS; sarılma, aynı bardaktan su içme veya yemek yeme durumlarıyla geçmez. Hastalıklı kişilerin sivrisineklerle teması da hastalığı yaymaz.

    HIV virüsü tükürükte de tespit edilmiştir ancak öpüşmeyle bulaşma riskinin pek olmadığı düşünülmektedir.

    Unutulmamalıdır ki, bir insanın sağlıklı görünmesi onun HIV taşımadığı anlamına gelmez.

    AIDS’in belirtileri zayıflamış bağışıklık sistemine özgü belirtilerdir. Bu yüzden bu belirtiler AIDS’in spesifik belirtileri değillerdir.

    Bunlar:

    – Günler veya aylar süren ateş
    – Gece terlemesi
    – İştah azalması
    – Uzun süreli yorgunluk hissi
    – % 10 dan fazla kilo kaybı
    – Eklem yerlerinde ve kaslarda ağrı
    – Nedeni belirsiz , uzun süreli boğaz ağrısı
    – Nedeni belirsiz lenfadenopati (lenf bezlerinin şişmesi)
    – Uzun süreli ishal (diare)
    – Tekrarlayan enfeksiyonlar
    – Vücudun belli yerlerinde çıkan ve iyileşmeyen yaralar

    Tüm bu belirtiler daha bir çok viral hastalıklarda da görülebileceğinden ötürü kesin hastalığı kesin olarak ayırt etmez.

    Korunma Yolları

    Gerçektende aşağıdaki kurallara uyulursa bu hastalıklardan korunmak mümkündür .

    Tanımadığınız bir kişiyle cinsel ilişkide bulunmamak korunmanın en güvenli yoludur.

    Her türlü cinsel ilişkide prezervatif kullanılmalıdır.

    Tek eşlilik (monogami) diye adlandırdığımız ” tek bir cinsel partnerin bulunması ” önemlidir.

    Cinsel partnerinizin geçmişinde böyle bir hastalık olmasa da korunma yollarını tercih edilmelidir. Bazen partneriniz size doğru söylemiyor olabilir .

    Cinsel ilişkiden önce partnerinizde olabilecek olası bulguları dikkatlice inceleyin, eğer ondan şüpheleniyorsanız veya partneriniz çok partnerli ise ilişkide bulunmayın.

    Eğer sizde bir CTBH varsa bunu partnerinize bildirin ve cinsel ilişkiden uzak durun.

    Hamilelikten korunmak için prezervatif dışı yöntemler uygulayan bayanlar bu yöntemleri her ne olursa olsun partnerine prezervatif kullandırmalıdır .

    Başkasıyla herhangi bir nedenle aynı enjektörü kullanmaktan kaçının.

    Kan ve kan ürünlerinin kullanımında dikkatli olunmalıdır.
    Temizlik şarttır. Başkasının özel aletlerini kullanmayınız, kendi özel aletlerinizi de kullandırtmayınız. Eğer bu aletleri kullanmak veya kullandırmak zorunda kalırsanız bir daha kendiniz kullanmadan önce kolonya veya alkolle dezenfekte ediniz.

    Şüphelendiğiniz durumlarda bir acilen doktora başvurunuz.

    Günümüzde AIDS’in tedavisi ile ilgili oldukça geniş boyutta ve maliyette çalışmalar devam etmektedir. Şu ana kadar bulunmuş ilaçlar, hastalığa yakalanmış kişilerde ancak yaşam sürelerini arttırabilmiştir.

    Henüz kesin bir tedavi şekli veya aşısı yoktur. O yüzden hastalığa yakalanmadan korunmak son derecede önemlidir.

  • PRP nedir ? PRP nasıl uygulanır ?

    PRP nedir ? PRP nasıl uygulanır ?

    PRP nedir ? PRP nasıl uygulanır ? | 2Op. Dr. Naci Çelik PRP hakkında bilinmesi gereken her şeyi bizlerle paylaştı.

    1. PRP nedir, PRP nasıl uygulanır?

    PRP yani Platelet Rich Plazma (Platelet/Trombosit Yönünden Zenginleştirilmiş Plazma) yöntemi ilk olarak 15 yıl önce stomatolojistlerin (Diş cerrahları) yaşlılara yerleştirdikleri titanyum implantların diş etleri zayıfladığı için kısa sürede düşmesini önlemeye yönelik bir çözüm aramaları sonrası geliştirildi. Öyle bir madde üretilmeliydi ki bu madde diş etine yerleştirildiğinde yumuşak olan bölge güçlenmeli ve ve implantı tutabilmeliydi. Bu güçlendirici maddenin vücut tarafından kabul edilmesi ve zaman içinde vücuttan atılmaması da gerekiyordu. Kanı santrifüje ettikten sonra pıhtılaştırdılar ve sert bir jel haline dönüşmesini sağladılar. Santrifüje edilmiş kanın ilk kullanımı uzun yıllar önce Japonya’da, sonraları İspanya ve Amerika’da başladı.

    PRP medikal bir uygulamadır. Sadece doktorlar tarafından yapılmalıdır. Doktor hastasını muayene ettikten sonra içinde özel bir jel bulunan küçük tüplerin içine az miktarda kan alır ve santrifüj işlemi uygular. Bu işlemin sonunda tüplerdeki kan bileşenlerine ayrılır: yani her mililitresinde yaklaşık 200.000 trombosit bulunan bu kanın kırmızı hücrelerden oluşan kısmı ayrılır, böylece mililitrede 1,5 milyona kadar trombosit yoğunluğuna sahip olan bir jel elde edilir. İşte buna PRP adı verilir. Trombositlerin kanın pıhtılaşması ile ilgili işlevleri var, fakat aynı zamanda bir doku hasarının iyileşmesini sağlayıcı özellikteki büyüme faktörlerini de salgılıyorlar. Dolayısıyla santrifüj işlemi uygulanan kandan elde edilen PRP, yani trombositi bol olan kısım ya mezoterapi yöntemiyle ya da maske haline getirilerek yüz, boyun, saç, vs istenen bölgeye uygulanıyor. Böylece dokulardaki hasarın ya da yaşlanmanın etkilerini geriye çevirecek doğal büyüme faktörleri istenen bölgeye verilmiş oluyor.

    Aslında önerilen yöntemle elde edilen iki farklı kan ürünü var; biri PRP diğeri de trombin serum. Bunlar iki farklı tüple elde ediliyor. PRP tüpünde kanın pıhtılaşmasını önleyen bir madde bulunuyor. Diğer tüpte ise aksine kanın pıhtılaşmasını sağlayarak bu trombositlerin dolgu maddesi gibi kullanılmasını sağlayan trombin var. Bu ikisi bir arada kullanıldığında deride yenileyici etki daha güçlü biçimde ortaya çıkıyor.
    Yani kendi kanınızdan dolgu maddesi yapılıyor ve, yüzdeki temel kıvrımlara ve ince çizgilere uygulanıyor.

    Hyaluronik asit içeren dolgu maddeleri 6-8 ay kadar dayanır. Dolgulu PRP hem kendi kanınızdan üretilir hem de doldurulan bölgedeki deri yaşlanmasına karşı geri sayım başlatan biyolojik bir süreci tetikler! Yani sadece doldurmaz aynı zamanda savunması zayıflamış, zamanın veya çevrenin yıpratıcı etkilerine karşı savaşmada yenik düşmüş bölgeye destek göndermiş olur.

    2. PRP bir tür kök hücre tedavisi midir?

    PRP bir kök hücre tedavisi değildir. Ancak dolaylı yoldan kök hücreler üzerinde çalışır. Trombositlerin içindeki büyüme faktörleri deri hücrelerine fibroblast üretme mesajını ileten birer uyarandır. Fibroblastlar da kolajen ve elastin üretmek için anahtar niteliğindeki yapılardır. Dolayısıyla Regenkit PRP bütün bu süreci başlatan trombosit sayısını çoğaltarak dolaylı olarak kök hücreler ile çalışır, çünkü dolgu uygulaması sonrasında deride oluşan fibrin ağları ortamdaki kök hücreleri de kendi yapısında toplar. Ayrıca son yıllarda plastik cerrahlar yağ enjeksiyonu ameliyatları sırasında hastadan alınan kanla elde edilen PRP’ yı hastadan alınan yağ içine karıştırarak yağ enjeksiyonu uygulamasına başlamışlardır. Bu verilen yağın tutma olasılığını arttırmaktadır. Yine karın germe, yüz germe, meme dikleştirme ve küçültme gibi ameliyatlarda operasyon alanına ve insizyon hattına PRP uygulaması yapılması kanama, kötü yara iyileşmesi vb problemleri azaltmaktadır.

    3.PRP’nin herhangi bir yan etkisi ya da enfeksiyon riski var mı?

    Şayet doğru kit kullanılırsa (Regenkit) hiçbir riski ve yan etkisi yoktur. Çünkü Regenkit her seans için tek kullanımlık enjeksiyon ve tüp içeren bir kittir. Son derece güvenlidir. Yan etkisi de olamaz çünkü sizden alınan size, sadece size fazlasıyla geri verilmektedir.

    4.PRP’nin gözle görülen sonuçları nelerdir?

    Cilt daha parlak ve canlı görünür. Özellikle yüz bölgesinde karşılaştığımız güneş ve yaşlılık lekeleri yumuşar, göz altı bölgesi torbalanmalar ve mor renk değişikliklerinde düzelme olur. İnce çizgiler yumuşar. İnsanlar “Çok genç görünüyorsun. Estetik ameliyat mı yaptırdın?” diye sorabilirler. Oysaki son derece doğal bir yöntem olan PRP sadece zaten sizde olanı size daha güçlü bir şekilde geri verir. Bu da cildinizin savunma mekanizmasıdır. Bir güzel tarafı da PRP’nin etkileri uygulama yapılan bölgenin çevresinde de görülür. Yüze yaptırdığınızda saçlarınız da canlanır örneğin.

    5. PRP uygulamalarında nasıl bir protokol izleniyor? Sonuç almak için kaç seans yaptırmak gerekir ?

    Mezoterapi ile uygulanan uygulamalı PRP 15’er günlük aralarla 3-4 seans yapılır. 8-10 ay sonra 3-4 seanslık bir kür daha yapılır. Dolgu ve mezoterapinin bir arada uygulandığı bir başka protokol de var, burada da PRP 21-28 gün arayla 3 seans uygulanır. Altı ay sonra doktor hastasını kontrol eder. Şayet hasta menopoz dönemindeyse ya da sigara, alkol gibi kötü alışkanlıkları varsa doktor 1 kür daha yapmaya gerek duyabilir. Kişi kendine iyi bakıyorsa, sağlığına dikkat ediyor, cildini UV ışınlarından koruyor ise 2.kür için 1 hatta duruma göre 2 yıl beklenir.

    Aslına bakarsanız sadece PRP değil genel olarak neşterli ve neştersiz estetik uygulamalarına Kore ve Çin’de büyük ilgi var. Çünkü bu ülkelerdeki kadınlarda genç görünme ve genç kalma konusu takıntı haline gelmiş durumda. Japonya, Kore ve Filipin’de de kadınlar bu tür uygulamalara çok ilgi gösteriyorlar.

    Kadınlar Külübü Özel Röportaj

  • Aşırı temizlik zarar veriyor : (

    Yeditepe Üniversitesi Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Meral Sönmezoğlu, genel temizlik kurallarının önemli olduğunu ancak fazlasının zararlı olduğunu belirterek “Temiz olsun diye her şeye çamaşır suyu kullananlar bile var” dedi.

    Kişinin günlük hayatında temizlik kurallarına uyması çok önemli ancak bu konunun abartılmasının zarar getirdiği belirtiliyor.

    Yeditepe Üniversitesi Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Meral Sönmezoğlu, kişisel hijyenin sağlık için çok önemli olduğunu belirterek “Saç, tırnak, genel vücut temizliği, düzenli banyo, ellerin düzenli yıkanması, kıyafet temizliği gibi kişisel kurallar genel sağlık için çok önemli. Ancak bu işi abartanlar var. Onlar hem kendilerine hem de çevrelerine zarar veriyorlar “ diyor.

    articleimg_temizlikEl yıkamanın çok önemli olduğuna dikkat çeken Dr. Sönmezoğlu, “Tuvalete gitmeden önce ve sonra, yemeğe gitmeden önce ve sonra, mutlaka el yıkanmalıdır” diyor; bu durumların dışında sürekli el yıkamanın hastalık işareti olabileceğine dikkat çekiyor:

    Günlük hayatta el yıkama dediğimiz eylem bilinen sabunla temizlemedir. Ancak sadece dezenfektan içeren sabunları kullananlar, çok fazla el yıkayanlar, onun üzerine alkol ve dezenfektan kullanan kişiler var. Ellerini hiçbir yere dokundurmayan, her yere kağıt mendillerle dokunan, kapıyı ayağı ile açan bu kişiler sosyal hayat içerisinde hem başkalarını rahatsız eder, hem de kendileri sıkılırlar. Bunun tıptaki adı “obsesif kompulsif takıntı”dır. Oysa elleri dezenfektanlarla yıkamak cilt üzerinde zararlı bakterilerin girişini engelleyen koruyucu tabakayı yok ediyor. Böylece vücut çıplak kalıyor ve bakteriler vücuda çok daha rahat girebiliyorlar. Deri bütünlüğü bozuluyor.

    Fazla dezenfektan kullanan kişilerde cilt hastalıklarının fazla görüldüğünü vurgulayan Dr. Meral Sönmezoğlu, “Bu kişilerde deri enfeksiyonları, egzama türü alerjik deri reaksiyonları, kadınlarda vajinal enfeksiyonlar çok fazla oluyor. Örneğin vajenin florasının çok iyi korunması gerekir ve sabunla değil sadece suyla yıkanmalıdır. Çünkü sabun bölgedeki floraya zarar verir. Bu kişiler doktora genellikle ‘o kadar temizim ki sürekli yıkarım derler’ oysa o kadar fazla yıkamakla zarar verirler. Aşırı hijyenin çok fazla zararı var. Ağız floramız, vajen ve bağırsaklarımız bakterilerle doludur. Bu bakteriler bizi zararlı bakterilere karşı koruyor. Bunları yok etmemiz doğru değildir. Aşırı dezenfektan kullanmak son derece zararlıdır” diyor.

    ÇAMAŞIR SUYU İLE SEBZE YIKIYORLAR

    Dr. Sönmezoğlu, birçok kişinin temiz olsun diye evdeki her tür malzemeyi çamaşır suyuyla yıkadığını belirterek bunun yanlış olduğunun altını çiziyor:

    Öyle titiz hastalarımız var ki mesela lavaboyu çamaşır suyu ile siliyor, üzerine de tuz ruhu döküyor. Asit ve alkalin birbirine karıştığı anda çok zararlı gazlar oluşur. Bunlar da ilk anda solunduğunda akciğerlerde ve solunum yollarında çok ciddi zararlar oluşturuyor. Bazen de çamaşır suyunu sulandırarak temizlik yapan kadınlar o suları meyve suyu şişelerinde saklıyor. Evdeki küçük çocuklar da onları içtiğinde kalıcı yanıklar oluşuyor.

    Ayrıca sebzelerini dezenfektanlarla yıkayan ev hanımları ıspanakları, salata malzemelerini çamaşır suyunda bekletiyor, iyi durulanmayan sebzeler klor zehirlenmesine yol açıyor. Sebzeleri ovuştura ovuştura bol su ile yıkamak yeterlidir. Salata malzemeleri de üzüm sirkesinde bekletilirse yine temizlenmiş olur. Çamaşır suyu kesinlikle yiyecek dezenfektanı olarak kullanılmamalıdır.

    Kaynak : NTV-MSNBC