Etiket: endometriozis

  • Endometriozis ( Çikolata Kisti ) İnfertilite ( Kısırlık ) Nasıl Tedavi Edilir?

    Endometriozis ( Çikolata Kisti ) İnfertilite ( Kısırlık ) Nasıl Tedavi Edilir?

    Endometriozisin iki ana belirtisi karın/kasık ağrıları ve gebe kalmakta güçlüktür (infertilite/kısırlık). Ancak, bu tüm endometriozisli kadınların gebe kalmakta güçlük çekeceği anlamına gelmez. Endometriozisli kadınların önemli bir grubunun hiçbir şikayeti olmadığı gibi, bir grubu sadece ağrı çekmesine rağmen gebe kalmakta sorun yaşamayabilir.

    Endometriozisin infertiliteye neden olduğunu nereden biliyoruz?

    Üreme çağındaki tüm kadınların yaklaşık %1.5 – 2’sinde endometriozis olduğu düşünülmesine rağmen, çocuk sahibi olamamak şikayetiyle doktora başvuran kadınlarda endometriozis görülme oranı %30’a kadar çıkmaktadır.

    Ek olarak sperm bağışı ile gebe kalmaya çalışan kadınların incelendiği bir araştırmada endometriozisli kadınlarda gebelik oranlarını diğer kadınlardan neredeyse yarı yarıya düşük olduğu gözlenmiştir. Tüp bebek tedavisi gören endometriozisli kadınların gebelik ve doğum oranlarının, tüp tıkanıklığı/yokluğu nedeniyle tüp bebek yapılan kadınlardan daha düşük olduğun bildiren araştırmalar vardır.

    Bütün bu veriler bir arada değerlendirildiğinde endometriozis ile infertilite arasında bir ilişkinin varlığı makul görünmektedir.

    Endometriozis ( Çikolata Kisti ) İnfertilite ( Kısırlık ) Nasıl Tedavi Edilir? | 1

    Endometriozis infertiliteye nasıl neden olabilir?

    Endometriyozis ile infertilite arasında nedensel bir ilişki açık olarak gösterilebilmiş değildir. Endometriozisin yumurtlamayı engellemediği bilinmektedir. Hatta endometriozisli hastalar tipik olarak düzenli adet görürler.  Endometriozis sıklıkla karın içerisindeki organların birbirlerine yapışmasına neden olmaktadır. Bu yapışıklıklar karın içi anatomiyi bozarak çift taraflı tüp tıkanıklığına yol açtığında infertilite nedeni aşikardır. Tüp ve yumurtalıklar normal görünse bile, hastalığın karın içinde neden olduğu iltihabi reaksiyonun embriyonun tutunma sürecini olumsuz etkilenmesi, yumurta ve embriyo kalitesini bozması gibi nedenler öne sürülmüştür.

    Gebe kalmakta güçlük çeken bir kadın endometriozis olup olmadığını nasıl anlayabilir?

    Endometriozisin kesin tanısı ancak hastalığı ameliyat sırasında görerek ve alınan doku örneğinin mikroskopta doğrulanması ile mümkün olsa da bazı belirtiler endometriozis akla getirmelidir.

    Adet kanamasının fazla olması ve uzun sürmesi, adet sırasında şiddetli karın kasık ağrıları olması, cinsel ilişki sırasında veya kaka yaparken karın içinde ağrı hissedilmesi akla endometriozis olasılığını getirmelidir.

    Gebe kalamayan kadının muayenesinde ultrasonografi ile yumurtalıklarda tipik çikolata kistlerinin görünmesi, yumurtalıkların rahmin arkasında birbirine yapışık pozisyonda durması, rahim duvarında kalınlaşma ve düzensizlik gibi bulgular da endometriozisi düşündürmekle beraber hastalığın varlığını kesin olarak gösteren veya red ettiren tek bir laboratuar testi yoktur.

    Endometriozis ( Çikolata Kisti ) İnfertilite ( Kısırlık ) Nasıl Tedavi Edilir? | 2

    Endometriozise bağlı infertilite nasıl tedavi edilir?

    Endometriozis sebebi tam anlaşılamamış kronik bir hastalıktır. Hayatın farklı yönlerini değişen derecelerde etkileyebilir. Örneğin bazı hastaların sadece ağrı şikayeti varken bir başkasının sadece gebe kalmakta sorunu olabilir. Ayrıca erkek partnerin durumu da mutlaka göz önüne alınmalıdır. Bu karmaşık hastalığın tedavisi mutlaka bireyselleştirilmeli ve hastanın yaşı, tüm şikayetleri ve öncelikleri göz önüne alınarak değişik alternatifler beraber incelenmelidir.

    Tek tip bir tedavi olmamakla beraber, yumurtlaması zaten normal olan endometriozisli kadınlarda yumurtlama artırıcı tedavilerin kendi başına faydası yoktur. Aşılama tedavilerinin başarısı da yukarıda bahsedildiği gibi oldukça düşüktür. Eskiden sıklıkla uygulanan bir süreliğine yumurtalık baskılama yaklaşımının gebelik şansını artırmadığı artık kesin olarak bilindiğinden günümüzde asla önerilmemektedir. Bu durumda geriye kalan seçenekler cerrahi tedavi ile tüp bebektir. İleri evre endometriozisli hastalarda hangisinin ilk önce tercih edilmesi gerektiği halen tartışmalıdır.

    Endometriozisli hastalarda tüp bebek mi cerrahi mi kararı nasıl verilebilir?

    Bu komplike hastalığın yönetiminde tedavi seçimi bazen profesyoneller için bile zordur. Çoğu zaman tek bir doğru seçenek olmamakla beraber bazı prensipler tedavi seçimini yönlendirmektedir.

    Endometriozis karın içi anatomiyi bozduğundan, organların birbirine yapışmasına neden olduğundan endometriozis cerrahisi az da olsa barsak ve idrar yolları yaralanması gibi riskler taşıyabilmektedir. Maalesef cerrahi ne kadar iyi ve detaylı yapılırsa yapılsın hastalığın mutlak tedavisi olmadığı kesindir ve özellikle çikolata kistleri olmak üzere cerrahi sonrası nüks riski yüksektir. Bu durum özellikle gebelik istediği için hastalığı baskılayan ilaçları kullanamayan kadınlar için geçerlidir. Son olarak çikolata kistleri çıkartılırken yumurtalıklardaki yumurta sayısı (over rezervi) bir miktar azalmaktadır. Bu koşullarda cerrahiden önce tüp bebek denemek daha makul görünse de bazı hastalarda cerrahi gerekebilmektedir. Özellikle yaşam kalitesini etkileyen ağrıları olan hastalar cerrahi açısından değerlendirilmelidir. Eğer barsak duvarı ve/veya idrar yolları hastalık tarafından tutulmuş ve fonksiyonları bozuluyorsa cerrahi şart olabilir. Benzer şekilde kanser olasılığının ekarte edilemediği bir yumurtalık kitlesi çikolata kisti gibi görünse bile kesin tanı için ameliyat gerekebilir. Tüpler tıkanmış ve içleri sıvı dolarak şişmiş ise, yani hidrosalpinks var ise, tüp bebek başarısını artırmak veya tüpleri tekrar fonksiyonel duruma getirmek için cerrahi gerekebilir. Tekrarlayan tüp bebek başarısızlığı durumunda açıklayan başka bir faktör yoksa ameliyat ile hastalık yükünün azaltılmasının tedavi şansını artırabileceği umulabilir. Cerrahi planlanan hastalarda yumurtalık hasarı riskine karşı tedbir olarak ameliyat öncesi tüp bebek yöntemi ile embriyo yumurta veya embriyo biriktirmek akıllıca olabilir.

    Endometriozisli kadınlarda tüp bebek tedavisinde dikkat edilmesi gereken noktalar nelerdir?

    Öncelikle tüp bebek tedavisinin başarını azaltabilecek hidrosalpinks varlığını ekarte etmek düşünülmelidir. Yumurta gelişimi için kullanılacak ilaç protokolü seçilirken eğer başka bir engel yoksa çok uzun protokol denilen 2 – 3 aylık baskılama periyodu sonrası başlamak başarı şansını artırıyor gözükmektedir. Bu yöntemin yumurtalık rezervi çok azalmış kadınlarda toplanan yumurta sayısını azaltabileceğinden endişe edilebilir ve yakın zamanda iddia edildiği kadar faydalı olmadığını öne sürenler vardır.

    Yumurta toplama işlemi genel olarak güvenli bir işlem olmakla beraber özellikle enfeksiyon komplikasyonları en çok endometriozisli kadınlarda görüldüğünden sterilizasyona özellikle dikkat edilmeli, işlem sonrası antibiyotik koruması düşünülmelidir.

    Çikolata kistlerinin varlığı tüp bebek başarısına engel görünmediği gibi tedavi öncesi ameliyatla çıkartılmaları da başarıyı artırmadığından rutin olarak önerilmez. Çoğu hastada çikolata kistlerine dokunmadan yumurta toplamak mümkündür.

    Sonuç

    Endometriozis infertilite ile ilişkilidir ancak nasıl neden olduğu belirsizdir. Bu karmaşık hastalığın tedavisinde tek bir doğru yol olduğu düşünülemez. Hastanın yaşı, eşlik eden şikayetleri, yumurtalık rezervi, eşinin sperm sayısı gibi birçok faktör göz önüne alınarak en uygun seçenekler avantaj ve dezavantajlarıyla doktor tarafından hastaya sunulmalı ve beraberce tercih yapılmalıdır. Doğru seçim ile bir çok genç endometriozis hastası çocuk sahibi olabilmektedir.

    Kaynak: Endometriozis ve Adenomyozis Derneği

    Çikolata Kisti İlaçları Ve Yan Etkileri Zararları Tıklayın !

    Çikolata Kisti Nedir? Endometriozis Neden ve Nasıl Oluşmaktadır? Tıklayın !

    Endometriosis (Çikolata kisti) Olanlar Tıklayın !

  • Çikolata Kisti İlaçları Ve Yan Etkileri Zararları

    Çikolata Kisti İlaçları Ve Yan Etkileri Zararları

    Çikolata kisti ilaçları yan etkileri ve zararlarını hakkında bilgiler… Endometriozis yani çikolata kisti hastalığı karın ağrısı, şiddetli adet sancısı, kısırlık başta olmak üzere idrar yaparken ağrı, bağırsak tutulumuna bağlı ağrılı dışkılama, sürekli kasık ve karında şişkinlik veya ağrı, ilişki esnasında ağrı gibi değişik şikayetlere sebep olabilen ve her bayanda farklı şikayetler oluşturan bir hastalıktır. Bazen de hiç şikayet oluşturmaz ve muayene esnasında tesadüfen teşhis edilir.

    Çikolata Kisti İlaçları Ve Yan Etkileri

    Çikolata kisti tanısı koyulan bir bayanda tedavi şikayete göre planlanır. Ağrı nedeniyle kadın hastalıkları ve doğum hekimine başvuran bir kadında tedavide cerrahi yöntemler veya ilaç tedavileri uygulanır. Çocuk sahibi olmak isteyen bir bayanda çikolata kisti hastalığı teşhis edildiğinde ise cerrahi yöntemler ya da tüp bebek tedavisi uygulanabilir, ilaç tedavisi uygulanmaz.

    Ağrı şikayeti nedeniyle başvuran ve çikolata kisti hastalığı teşhisi koyulan bir bayanda genellikle ilk basamak tedavi ilaç tedavisidir. Tabii ki bazı istisnai durumlar olabilir ve doğrudan cerrahi tedavi önerilebilir.

    İlaç tedavilerinde kullanılan ajanlar hap, iğne ya da rahim içi spiraller olabilmektedir. Bu yöntemler günlük, aylık, üç aylık uygulamalar şeklinde olabilir. Her bayanda her ilaç aynı cevabı oluşturmaz ve bu nedenle ilaç tedavisi kişiye göre şekillendirilmelidir. Örneğin çikolata kisti olan genç bir kızda sıklıkla hapları tercih ederiz, çocuğu olan bir bayanda ilaçlı rahim içi spiraller uygulanabilir, haplarla şikayetleri azalmayan bayanlarda aylık ya da üç aylık iğneler de uygulanabilir.

    Çikolata Kisti İlaçları Ve Yan Etkileri Zararları | 3

    İlaç tedavisi uygulanan bazı bayanlarda yan etkiler daha şiddetli olabilir ve hastanın tedaviye uyumunu azaltır. Fakat bu yan etkilerin olabileceğini önceden bilmek hastanın tedaviye uyumunu ve devamını sağlar. Bu nedenle hekimin ilaç tedavisine başlarken ilaçların yan etkilerini hastaya detaylı anlatması ve bu durumda neler yapılabileceğini söylemesi tedaviye devamı sağlamak için çok önemlidir. İlaç tedavisinin etkili olup olmadığını hastanın geri bildirimlerine göre yapmaktayız.

    Ağrı şikayetinde kullandığımız ilk grup ilaç ağrı kesicilerdir. Ağrı kesicileri ağrı olan her zaman ya da adet sancısı şiddetli olan bayanlarda adetten hemen önce başlayıp adet süresince kullanmak gerekir. Çok çeşitli ağrı kesiciler vardır, her bayanda her ilaç etkili olmayabilir, etkisinin olmadığına karara vermeden önce farklı ağrı kesicileri kullanmak gerekir. Bu ilaçları genellikle tok kullanmak iyi olur. En sık mide ağrısı yapabilir.

    Ağrı şikayeti olan endometriozis hastalarında kullandığımız ikinci grup ilaç hormonal haplardır. Doğum kontrol hapları ve progestin dediğimiz hormonal haplar bu gruptadır. Progestin haplarını adet düzensizliğinde de kullanmaktayız. Hormonal haplar her gün içildiğinde endometriozis odaklarını baskılayıp küçülterek ağrıyı azaltmaktadır. Ayrıca ara kanama ve uzun süren veya yoğun olan aşırı kanamaları da tedavi etmektedir. Bu hapların kullanımı ile adet miktarı ve süresi de azalmaktadır, bazen adetler 1-2 gün süren kahverengi, siyah adet kanaması şeklinde olabilir. Bazı bayanlar bu durumdan rahatsızlık duyabilir. Adetin az olmasını menopoz gibi düşünebilirler fakat aslında bu durum tamamen ilaçlara bağlı olan, menopozla ilişkisi olmayan bir durumdur. Bu hapların diğer olası yan etkileri hafif kilo alınması (1-2 kilo), göğüslerde hassasiyet, ödem ve şişlik hissi, duygusallık olabilmektedir. En sık dile getirilen şikayet adetin az sürmesi olup aslında bu endometriozis hastalarında istediğimiz bir durumdur. Hastaları bu duruma hazırlamak tedaviye uyumu arttıracaktır.

    Çikolata Kisti İlaçları Ve Yan Etkileri Zararları | 4
    Çikolata Kisti İlaçları Tedavisi

    Ağrı şikayeti olan endometriozis hastalarında kullandığımız diğer hormonal ilaçlar aylık ya da üç aylık iğneler ve hormonlu spiraller olup yan etkileri daha azdır. En sık şikayet oluşturan yan etkisi adetin azalması ve hatta hiç adet görmemektir. Yukarıda bahsettiğimiz gibi adeti azaltmak veya kesmek aslında menopoz anlamına gelmez ve endometriozis hastalığının tedavisinde istediğimiz bir durumdur. Adetin azalması ile endometriozis odakları küçülecek ve ağrı şikayeti böylece azalıp bazen de tamamen yok olacaktır. Bu ilaçların en önemli yan etkilerinden birisi de uzun süreli, 1 yıldan fazla kullanımlarında kemik yoğunluğunda azalmaya yol açmasıdır. Kemik erimesi dengeli beslenmeyen ve egzersiz yapmayan kadınlarda daha sık görülür. Bu nedenle bu ilaçları kullanırken beslenme ve egzersize önem verilmelidir. Diğer muhtemel yan etkiler ateş basması, terleme, uykusuzluk gibi menopoza benzer sıkıntılar olabilir fakat ilaçlar kesilince bu ufak şikayetler geçici olduğundan tamamen kaybolacaktır.

    Özet olarak, çikolata kisti olan ve ağrı nedeniyle doktora başvuran bir genç kızda en sık kullandığımız ilaçlar ağrı kesiciler ve doğum kontrol haplarıdır. Evli veya çocuk doğurmuş bir bayan ağrı şikayeti ile doktora gelmiş ve çikolata kisti tespit edilmiş ise hormonlu spiraller ilk etapta tercih edilebilir. Ağrı şikayeti haplarla geçmeyen bayanlarda aylık ya da üç aylık hormon iğneleri ağrıyı çok azaltmaktadır. Bu ilaçları kullanırken adetin azalabileceği ve hatta tamamen kesilebileceği söylenmelidir, bu şekilde bilgilendirme ilaç tedavisine uyumu arttıracaktır. Yine ilaç tedavisi esnasında dengeli beslenme ve haftada üç gün egzersiz yapılması ilaç yan etkilerini azaltacak, kemik sağlığını destekleyecektir. İlaç tedavisi uygulanan çikolata kisti hastalarının tedavileri esnasında doktorları ile sürekli iletişimde olmaları tedavi yönteminin kendilerine göre ayarlanmasını ve böylece uzun süreli ve konforlu bir tedavi süreci geçirmelerini sağlayacaktır.

  • Çikolata Kisti Nedir? Endometriozis Neden ve Nasıl Oluşmaktadır?

    Çikolata Kisti Nedir? Endometriozis Neden ve Nasıl Oluşmaktadır?

    Çikolata Kisti Nedir? Endometriozis neden ve nasıl oluşmaktadır? Endometriozis belirtileri nelerdir ve tedavisi hakkında sizlere detaylı bilgi vereceğiz…

    Endometriozis Nedir?

    Rahim içini döşeyen, endometrium denilen dokunun rahim dışı organlarda yerleşmesidir. Sıklık sırasıyla örüldüğü organlar karın içini döşeyen periton zarı, yumurtalıklar, tüpler, vajina, barsaklar, mesane, üreter, umbilikus (göbek deliği), eski operasyon dikiş bölgeleri, akciğerler, diyafram, spinal kanal, beyin, göz, meme dokusu, kalp, kollar ve eller, dalak olarak bildirilmiştir. En sık, %60-75 oranında, yumurtalıklarda görülmektedir.

    Çikolata Kisti Nedir? Endometriozis Neden ve Nasıl Oluşmaktadır? | 5

    Endometriozis neden ve nasıl oluşmaktadır?

    Endometriozis ilk kez 1860’da tarif edilen fakat hala sebepleri ve tedavisi yönünden tartışılan bir hastalıktır, nedenini açıklamak için değişik teoriler ortaya atılmıştır. Bunların birisi adet sırasında endometrial dokunun tüpler aracılığıyla peritoneal boşluğa, yani karın boşluğuna geri aktığını, immun cevabın yetersizliği neticesi bu geri kaçan endometrial dokunun karın boşluğunu saran periton zarında ve overler, tubalar gibi genital organlarda endometriozis odakları oluşturduğunu ileri sürmektedir. Bir başka teoriye göre artmış estrojen gibi etkilere cevaben periton ve over hücrelerinde bazı değişimler (metaplazi) olmakta, endometriozis gelişmektedir. Bir diğer teori ise endometrial dokunun kan ve lenf damarları ile yayıldığını ve endometriozisin böylece oluştuğunu ileri sürmektedir. Bazı bilim adamları genetik yatkınlık, bağışıklık sistemindeki değişiklikler ve bazı çevresel faktörlerin de (Dioksin gibi kimyasal sanayide, PVC ve kağıt üretiminde ara ürün olan bir toksin) endometriozis oluşumunda etkili olduğunu ileri sürmüştür. Yani endometriozis oluşumunu açıklayan değişik teoriler vardır ve endometriozis hala bilinmeyeni çok olan bir hastalık olmaya devam etmektedir.

    Sonuçta oluşan endometriozis odakları estrojen hormonunun adet döngüsündeki değişimlerine göre büyümekte ve kanamakta, daha derine doğru yayılmakta, bunlara bağlı olarak da bulunduğu bölgelerde ağrı ve yapışıklıklar oluşturmaktadır. Endometriozis odaklarını bağışıklık sistemi hücreleri ortadan kaldırmaya çalışırken iltihabi bir durum da beraberinde oluşmaktadır, buna bağlı nedbe dokuları, ciddi yapışıklıklar meydana gelmektedir.

    Endometriozis sıklığı nedir?

    Endometriozis bir üreme çağı hastalığıdır ve en çok 30’lu yaşlarda görülür. Ağrılı adet, ağrılı ilişki ve kronik kasık ağrısı olan kadınlarda %70 oranında görülmektedir. İnfertilite problemi olan kadınlarda %30-40 oranında görülmektedir. Genel olarak üreme çağındaki (15-49 yaş) her 10 kadının birinde görülmektedir. Adolesan dediğimiz 13-19 yaş grubunda endometriozis sık görülmemekle birlikte şiddetli adet ağrısı olan ve de ağrı kesicilere cevap gözlenmeyen genç kızlarda endometriozis bulunma sıklığı %70’dir.

    Endometriozis için risk faktörleri nelerdir?

    Sık, fazla ve uzun adet görme, erken adet görmeye başlama, geç menopoza girme, beyaz ırk, infertilite, doğuştan rahim anomalileri, ailede endometriozisle etkilenmiş birey olması (ailesinde endometriozis olan kadınlarda 3 kat daha fazla görülüyor), yağlı yiyeceklerle beslenme, et tüketimini fazla olması, fazla kafein tüketimi, zayıf ve uzun boy, sarışın ve kumral olmak risk faktörleri arasında sayılmaktadır.

    Çikolata Kisti Nedir? Endometriozis Neden ve Nasıl Oluşmaktadır? | 6

    Endometriozis belirtileri nelerdir?

    Ağrılı adet, ağrılı cinsel ilişki (kasıklara ve makata vuran ağrı), infertilite, kabızlık, hazımsızlık, şişkinlik, karın ağrısı, pelviste yani karın alt kısmında rahatsızlık hissi, adet düzensizliği, adet öncesi lekelenme, sık idrara çıkma, kanlı idrar, yan ağrısı endometriozisi akla getiren hasta şikayetleridir. Zaman zaman hiç şikayet oluşturmaz ve ameliyat ya da ultrasonografi esnasında görülür.

    Endometriozis tanısı nasıl konulur?

    Öncelikle her hastalıkta olduğu gibi hastanın şikayetleri ve kişisel hikayesi alınır.Daha sonra jinekolojik muayene ve ultrasonografisi yapılır. Pelvik muayene esnasında hassasiyet, ağrı ifadesi,rahim ve yumurtalıkların hareketinin kısıtlı olması endometriozisi düşündürmektedir. Zaman zaman spekulum muayenesi esnasında serviks (rahim ağzı) arkasında mavi-mor nodüler lezyonlar görülebilmekte, bu basit bulgu pelvisin derin dokularında endometriozis varlığını ifade etmektedir. Bu nedenle spekulum ile pelvik muayene tanı konulmasında önemlidir.

    Tanıdaki yardımcı yöntemlerden en bilgi verici olanı ultrasonografidir. Ultrasonografide overdeki endometrioma dediğimiz çikolata kistleri, overlerle rahim arası ciddi yapışıklıklar, zaman zaman barsak, rektum, mesanede endometriotik nodüller görüntülenebilmektedir. İleri görüntüleme yöntemleri olan MRI, BT, özellikle derin endometriozis dediğimiz endometriozisin derin pelvik dokuları tuttuğu durumlarda faydalı olmaktadır.

    Yine bir başka yardımcı yöntem kan testleri olup en sıklıkla Ca 125 ve Ca 19-9 istenmektedir. Fakat bu testlerin endometriozisi tanımada hassasiyeti düşük olup sadece ek tetkik olarak istenmektedir.

    Endometriozisin kesin tanısı laparoskopi ya da laparotomi ile doku biyopsisi yapılarak konulur. Laparoskopi ya da laparotomi esnasında endometriozis hafif (evre 1-2) ve şiddetli (evre 3-4) olarak değerlendirilebilir. Bir başka sınıflandırmada endometriozis periton endometriozisi, over endometriozisi ve derin endometriozis olmak üzere 3 grupta değerlendirilmektedir. Periton yani karın zarı ve overde endometriozis tespit etmek laparoskopi esnasında kolay olmasına rağmen, derin endometriozis derin pelvik dokuları tuttuğundan operasyon esnasında gözden kaçırılabilir.

    Endometriozis tedavisi nasıldır?

    Endometriozis kesin olarak tedavisi yapılıp, tamamıyla ortadan kaldırılabilen bir hastalık değildir. Endometriozis hastalığının evresi, şiddeti tedavi yaklaşımını etkilemektedir. Tedavide belirleyici iki önemli faktör ağrı ve infertilite (çocuk isteği)’dir.

    Endometriozis tedavisinde medikal ilaç kullanımı ve cerrahi olmak üzere 2 temel yaklaşım vardır. Medikal ilaç ile tedavide amaç düşük estrojenik bir durum oluşturarak endometriozis lezyonlarını baskılamak, enflamasyonu azaltmak, endometriozis lezyonlarının ilerlemesini durdurmaktır. İlaç tedavisinde ağrı kesiciler, doğum kontrol hapları, progesteron içeren ilaçlar ve rahim içi sistemler (spiral), GnRH analogları dediğimiz aylık ya da 3 aylık iğneler, aromataz inhibitörleri yer almaktadır. Bunlar arasında yan etki ve fiyat açısından fark vardır. İlaç tedavisi ne şekilde olursa olsun tedaviden 2 yıl sonra %50 oranında endometriozis tekrarlayabiliyor.

    Cerrahi tedavide amaç normal anatomiyi sağlamak, yapışıklıkları açmak, yumurtalık kistlerini kalan yumurtalık dokusuna en az hasar verecek şekilde çıkarmak, peritondaki endometriozis odaklarını koter ile yakmak, derin endometriozis nodüllerini çıkarmak olarak ifade edilmektedir. Endometriozis tedavisinde cerrahi koruyucu cerrahi şeklinde olmalı, sadece endometriozis odakları yok edilmelidir. Erken yaşlarda cerrahiden çok gerekli olmadıkça kaçınılmalıdır çünkü cerrahi sonrasında kadınların yarısında bir yıl içerisinde semptomlar geri dönmektedir, ameliyattan sonraki 5 yıl içerisinde olguların yarısında tekrar operasyon gerekmektedir. Cerrahi sonrası medikal ilaç tedavisi uygulanması semptomların yeniden ortaya çıkışını geciktirebilir.

    Ağrı şikayeti ön planda ise medikal tedavi de cerrahi tedavi de önerilebilir fakat cerrahi ağrı için en etkin yöntemdir. Burada kadının fertilitesi ve yaşı önem kazanmaktadır. Çocuğu olan, 35 yaş üstü kadınlarda cerrahi yapılması uygundur. Erken evre endometriozisde cerrahi sonrası medikal tedavi gerekmezken ileri evre endometriozisde cerrahi sonrası medikal tedavi uygulanması nüksün engellenmesinde faydalıdır.

    İnfertil bir kadında endometriozis tedavisi tartışmalıdır. Medikal ilaç tedavisinin infertil endometriozis olgularının yönetiminde yeri yoktur. Erken evre (evre 1-2) olgularda endometriozis odaklarının ameliyat ile çıkarılmasının gebelik oranlarını arttırdığı ileri sürülmektedir. Yumurtalıklarında endometrioması olan infertil kadınlarda bu kistin boyutu önemlidir. Eğer 5 cm ve üzeri ise cerrahi öncelikle önerilmektedir. Fakat bu cerrahi esnasında kalan over dokusuna minimal düzeyde harabiyet oluşturmak için dikkatli bir cerrahi yapılmalıdır, aksi takdirde over rezervi dediğimiz yumurtalık kapasitesi azalabilmektedir. Cerrahiyi takip eden 6 ay içerisinde kendiliğinden gebe kalma şansı en yüksektir. Eğer cerrahi sonrası 1 yıl içerisinde gebelik oluşmadı ise yardımla üreme tedavilerine geçilmelidir. İleri evre endometriozisi olan infertil kadınlarda cerrahi yapmadan yardımla üreme tedavilerine geçilebilir, cerrahi uygulanması durumunda ise ameliyat sonrası fazla beklemeden yardımla üreme tedavilerine geçilmelidir. İnfertil bir kadında endometriozis tedavisinde medikal ilaç tedavisi genellikle faydası olmadığı için uygulanmamaktadır, tersine infertilite tedavisini geciktirmektedir.

    Yine adolesan grupta ameliyat son çare olarak değerlendirilmeli, her iki yumurtalıkta endometrioma olan olgularda kistlerin boyutu büyük değilse ve henüz çocuk istemi yoksa cerrahiden kaçınılmalıdır. Bu olgularda çocuk istemi olana kadar, ya da acil kist rüptürü nedeniyle ameliyat yapılmış ise ameliyat sonrası medikal ilaç tedavisi yapılmalı, doğum kontrol hapları ve yıllık takiplerle hasta izlenmelidir.

    Menopozda endometriozis tespit edilen kadınlarda cerrahi tedavi düşünülmelidir.

    Zaman zaman endometriozis cerrahisi çok zorlu olabilmekte, barsak ve mesane tutulumları görülebilmekte, bu olgularda kolon cerrahı ve ürolog ile birlikte bir ekip olarak ameliyatı yapmak uygun olmaktadır. Zaman zaman da endometriozis cerrahisi öncesi medikal ilaç tedavisi verilmesi ve 2-3 ay sonra cerrahi yapılması uygun olabilmektedir. Sonuç olarak, endometriozis tedavisi bireyselleştirilmelidir.

    Endometriozis Hakkındaki Gerçekler

    Endometriozis, uterusun içini döşeyen ve endometrium olarak adlandırılan dokunun uterus dışında bir yerde görülmesidir. Buralarda kronik inflamatuar reaksiyonu indükleyerek skar dokusu oluşmasına yol açar. Başlıca pelvik periton, overler, rektovajinal septum, mesane ve bağırsaklarda görülür. Nadiren de akciğerlerde ve diyaframda görülebilir.

    Endometriozis üreme çağındaki 10 kadından 1’nde görülür (çoğunlukla 15-49 yaşları arasında). Dünyada yaklaşık 176 milyon kadında endometriozis görülür.

    Endometriozis, bir kızın ilk menstrüel siklusunda bile görülebilir. Skar dokusunda oluşmuş veya hastalığa yada geçirilmiş ameliyatlara bağlı yapışıklıkları olan kadınların menopoz’a girmesi ile semptomlar azalmayabilir.

    Endometriozis’in semptomları; ağrılı adet dönemi, ağrılı ovulasyon, cinsel ilişki esnasında veya sonrasında ağrı, anormal kanamalar, kronik pelvik ağrı, bitkinlik ve infertilite’dir. Hatta kadınların fiziksel, mental ve sosyal hayatını da etkileyebilir. Kadınların farkındalığının olmaması veya semptomların normalleşmesi, hastalığın ilk semptomlarının fark edilmesinden tanısının konulmasına kadar geçen süreyi uzatır.

    Endometriozis’in kesin bir tedavisi yoktur, fakat tıbbi olarak endometriozis tedavi edilebilir. Medikal tedavilerin uzun süreli kullanımına bağlı yan etkileri ile ilgili bilgilerimiz sınırlıdır. Cerrahi tedavi, endometriozis odaklarının ve skar dokusunun çıkarılmasında etkilidir ama başarı oranları hastalığın yaygınlığına ve cerrahın becerisine bağlıdır.

    Gebelik, hastalığın semptomlarını azaltabilir. Fakat hastalığı tamamen tedavi etmez. Histerektomi ile bütün endometriozis odaklarının çıkarılması, semptomları azaltmasına rağmen hastalığın kesin bir tedavisi değildir.

    Hastalığın bilinen bir sebebi yoktur, fakat genetik olarak yatkın kadınlarda görülmesi daha olasıdır. Annesinde veya kız kardeşinde endometriozis olan kadınlar, hastalığa yakalanma açısından daha risklidir. Çevresel faktörler de hastalığın gelişiminde rol oynayabilir. Örneğin birkaç araştırma, endometriozis’in dioksine (çevresel bir atık) maruz kalanlarda görüldüğünü göstermiştir. Fakat bununla ilgili kesin bir kanıt yoktur.

    Endometriozisli kadınların over kanseri açısından daha riskli olduğu düşünülse de, bu bilgi kesin değildir yada bu risk çok düşüktür. Endometriozis kansere neden olan bir hastalık olmamasına rağmen birkaç vakada kansere dönüşüm gözlemlenmiştir.

    Endometriozis inflamasyon ve immünolojik disfonksiyon ile alakalı olmasına rağmen otoimmün bir hastalık değildir.

    Kaynak: Endometriozis ve Adenomyozis Derneği

    Endometriosis (Çikolata kisti) Olanlar Tıklayın !

  • Çikolata Kisti Gebe Kalmayı Engeller Mi?

    Çikolata Kisti Gebe Kalmayı Engeller Mi?

    Çikolata kisti (Endometriozis), uterus astarının dışında büyüyen kistlere verilen isimdir. Endometrioziste, rahmin dışında büyüyen astar bulunmaktadır. Çikolata kisti, yumurtlama ve regl döneminde şiddetli ağrıya neden olabilir. Hormonal değişiklikler, vücudun içinde kanamaya neden olur ve hatta etkilenen organlarda yara dokusu oluşturabilir. Endometriozis Araştırma Merkezleri, endometriozisin sadece Amerika’da 7 milyondan fazla kadını etkilediğini belirtmektedir. İnfertilite, jinekolojik cerrahi ve tekrarlayan pelvik ağrının bir numaralı nedenidir. Ancak, umudunuzu kaybetmeyin çünkü endometriozis ile sağlıklı bir hamilelik geçirebilirsiniz.

    Çikolata Kisti (Endometriozis) Hakkında Bilmeniz Gerekenler

    Endometriozisin, dünyada gebe kalma sorunu yaşayan kadınların yaklaşık % 25 ila % 35’ini etkilediği söylenmektedir. Kadınların neden endometriozis yaşadıkları net olarak anlaşılmamıştır. Bağışıklık sistemi güçlü olan kadınların vücudu, dokuları kendi başına temizleyebilir ve herhangi bir soruna neden olmaz. Bağışıklık sistemi zayıflamış olan kadınlar için, fazla doku vücutlarından temizlenmeyebilir.

    Çikolata Kisti Gebe Kalmayı Engeller Mi? | 7

    Çikolata Kisti (Endometriozis) İle Gebe Kalmak

    Eğer çikolata kistleriniz varsa, bu durumdan dolayı gebe kalmakta zorluk çekebilirsiniz. Endometriozis, fallop tüplerinin tıkanmasına neden olur ve yumurtalıkların üzerinde doku büyüyebilir, böylece yumurta kaynağı ile iletişim kesilir. Endometriozis teşhisi konulduysa ve bir bebek sahibi olmaya çalışıyorsanız, doktorunuzla tedavi hakkında konuşabilirsiniz.

    Çikolata kistlerinin varlığı, çocuk sahibi olmanızı tamamen etkilemez ve doğal olarak hamile kalmanız için bir şans vardır. En az iki hafta boyunca, son adet döneminizin ilk gününden sonraki yedinci günde her gün cinsel ilişkiye girerek kendiliğinden bebek sahibi olmaya çalışabilirsiniz. Bunu her ay tekrarlayın ve 12 ay kadar hamile kalamıyorsanız, bir uzmandan yardım almanız gerekebilir.

    Doğal olarak bir yıl veya daha uzun bir süre başarılı şekilde hamile kalamazsanız, danışmak için doktorunuzu arayın. Hafif endometriozis vakaları için laparoskopi adı verilen bir prosedür uygulanabilir ve bloke olan tüpler temizlenebilir. Prosedür sırasında, fallop tüpleri de yıkanabilir.

    Hafif endometriozis vakalarında, cerrahi bazen yararlıdır ve bazı kadınlar ameliyat sonrası kolaylıkla gebe kalabilirler. Eğer daha şiddetli ise, doktor yumurtalıklarınızdaki yumurtaların da sağlıklı olup olmadığını ve yumurtalıklarınızın durumdan zarar görüp görmediğini kontrol edebilir.

    Ameliyattan bir yıl sonra, gebe kalma şansınız yüksektir ve bir yıl içinde yeniden çikolata kisti oluşabilir. Doktorunuz ameliyat olduktan sonra gebe kalma ihtimalinizi ve en uygun dönemi size bildirecektir. Endometriozis için yapılan ameliyattan bir yıl sonra hala gebe kalamıyorsanız, doktorunuz bir tüp bebek uzmanına görünmenizi ve tüp bebek yaptırmanızı önerebilir.

    Endometriozis önlenebilir mi?

    Ne yazık ki, endometriozisin nedeni hala bilinmediğinden, bu durumu önlemek için yapılabilecek hiçbir şey yoktur ve bilinen bir tedavisi de bulunmamaktadır. İyi haber şu ki, endometriozisli kadınların çoğu, yardımcı bir yöntem ile gebe kalabilmekte ve uzun ve sağlıklı yaşam sürdürebilmektedir.

    Çikolata Kisti İle Mücadele Edenler Tıklayın !

    Çikolata Kisti ve Belirtileri için Tıklayın !

    Çikolata  Kistinin 7 Belirtisi için Tıklayın !

    Polikistik Over Sendromu Nedir ? Tıklayın !

    Hamileliğe Engel Olan Durumlar Nelerdir? Tıklayın !

  • Çikolata  Kistinin 7 Belirtisi

    Çikolata  Kistinin 7 Belirtisi

    Çikolata Kistinin Görülme Yaygınlığı

    • En yaygın olarak: 24-45 yaş arası kadınlarda görülür,
    • Jinekolojik sorunu olan kadınların: % 10-15’inde,
    • Histerektomi sorunlarında: % 10,
    • Ciddi pelvik ağrısı olan hastalarda: % 54,
    • Kısırlık sorunlarında: % 25-50 ,
    • İLk bebeğini, ileri yaşta doğuranlarda ve daha çok beyaz ırkta ortaya çıkar.

    Çikolata kisti için risk etkenleri:

    • Irk,
    • Heredite,
    • Hormonal bağımlılık,
    • Doğum kontrol hapları,
    • Adetlerin düzeni,
    • Boy-kilo.

    Endometriozis, rahim iç tabakasının yani endometrium rahim iç yüzeyi haricinde bir alana yer etmesidir.

    Çikolata kisti diğer bir adı ile endometriozis, genellikle cinsel ilişki aşamasında, adet döneminde veya herhangi bir zamanda pelvik alanda, özellikle adet döneminde şiddetli yaşanan ağrılara sebep olabilir. Bu ağrılar, ağrı kesiciler ile geçmez. Ağrı gibi belirtilerinin dışında, hamile kalamama ve adet düzensizliği sorunu olan kişilerde de çikolata kisti (endometriozis) teşhis edilebilmektedir.Çikolata kistinin neden oluştuğuna dair net ve kesin bir bilgi henüz yoktur. Tedavileri ise, hastanın belirtilerini hafifletmeyi amaçlar. Bugüne dek çikolata kisti ile ilgili bilinen en keskin ve net tedavi operasyındur.

    Çikolata Kisti Kimlerde Görülür?

    Endometriozis yani çikolata kisti hastalığı, üreme çağındaki her kadında görülebilir. Bazı kadınlarda çikolata kisti hiçbir belirti vermeyebilir. Ve muayene aşamasında rastlantısal şekilde teşhis edilebilir. Bunun dışında çoğunluk kısırlık hastalığı araştırılan kadınlarda, pelvik ağrı duyan kadınlarda, yumurtalık kisti teşhisi koyulmuş kadınlarda yapılan araştırmalar ile teşhis edilir.

    Kan bağı olan ve birinci dereceden yakını olan kadınlardan birinde çikolata kisti var ise, bu kadında çikolata kisti 8 misli daha çok görülme riskine sahiptir.

    Çikolata Kistinin Belirtisi

    1. Çikolata kisti olan kadınların en yaygın olarak yaşadığı belirti, adet döneminde, cinsel ilişki sırasında ya da herhangi bir dönemde duyulan kasık ve alt karın ağrısıdır. Bu en yaygın belirtli olarak çoğu kadında görülüğr. Kimi zaman çikolata kisti yalnızca bel ağrısı biçimide de kendini ortaya koyabilir.
    2. Cinsel ilişkide bulunulması halinde, kişi ağrı duyar. Bu ağrı genellikle derinde duyulur.
    3. Çikolata kistinin sebep olduğu belirtilerin niteliklerinin ve derecesinin en mühim işaretçisi hastalığın nereye yerleştiğidir. İkinci en önemli işaretçisi ise, hastalıığın ne derecede yaygınlaştığıdır.
    4. Çikolata kisti belirti vermeyebilir. Belirti vermediği durumlarda, kişinin muayenesi yapılırken rastlantısal bir şekilde tespit edilir. Bundan dolayı da çikolata kisti için genellikle belirti vermez diyebilir.
    5. Çikoolata kistinin bu belirtilere sebep olmasına neden olan ise, her ay yerleştiği alanda tıpkı adet kanaması gibi kanamaya sebep olmasıdır.
    6. Belirtiler, kanamanın yerleştiği alanda sebep olduğu iltihabi reaksiyona yol açar. Kadının her ay adet kanamasında duyduğu şiddetli sancıya da bu sebep olmaktadır.
    7. Çikolata kistinin kanamaları, bu kanamalarının kalıntılarının yol açtığı yapışıklıklara sebep olabilir. Kadının tüpleri bu yapışıklıklar sebebiyle tıkanabilir. Ya da yapışıklıklar gebe kalamamaya yol açabilir.

    Klinikte en çok görülen belirtiler:

    • Ağrılı adet görme,
    • Pelvik ağrı,
    • Kısırlık,
    • Cinsel ağrı,
    • Adet düzensizliği.

    Genital sistemle ilgili belirtiler:

    • Ağrılı adet görme,
    • Alt karın ve pelviste ağrı,
    • Adet düzensizliği,
    • Endometriomada rüptür ya da torsiyon olması,
    • Sakrumda duyulan ağrı,
    • Kısırlık.

    Üriner sistem belirtileri:

    • İdrarda kan görülmesi,
    • İdrar yaparken ağrı,
    • Üreter tıkanması.

    Çikolata Kisti İçin Nasıl Teşhis Konur?

    Belirtilerin biri ya da birkaççı mevcut ise, çikolata kisti için bir şüphe duyulabilir. Bu şüphenin kesinleşmesi de, ameliyat esnasında örneği alınan şüpheli parçaların patolojik şekilde araştırması ile açığa kavuşur. Özellikle vajinal ultrasonografi çikolata kistlerinin mevcudiyetinde %95’e varan doğruluk sonuçlarına sahiptir.

    Çikolata Kisti Nasıl Tedavi Edilir?

    • Çikolata kisti sebebiyle meydana gelmiş karın içi yapışıklıkları ve çikolata kistlerinin tedavisi için ameliyat yapılır.
    • Bu operasyon için ilk olarak laparoskopi tercih edilir. Ancak karın içi yapışıklıkları oldukça ciddi derecede ise, laparotomi yapılabilir.
    • Çikolata kistlerinin tedavisi için esas hedef, kistin içinin boşaltılması ve kist cidarının alınmasıdır. Özellikle laparoskopi aşamasında kist cidarının tamamını çıkartmak oldukça güç olabilir. Bu sebeple kistin nüks etme riski artar.
    • Çeşitli durumlarda kistin sağlıklı yumurtalık dokusundan çıkartılması sağlanamayabilir. Bu sebeple hastalıklı olan yumurtalığın tamamen alınması söz konusu olabilir.
    • Çocuk istemeyen ya da ailesi tamamlanmış bir kişide çikolata kisti oldukça ağır seyrediyorsa ve nüks etme riski mevcut ise, yumurtalıklar tamamen alınabilir. Bu sayede kesin tedavi sağlanabilir.

    Çikolata Kistinden Korunma Yolları Nelerdir?

    • Çikolata kistinden kesin olarak korunmayı sağlayan bir çözüm, alternatif günümüzde henüz yoktur.
    • Doğum yapıldıktan sonra çikolata kistinde gerileme görülür.
    • Çeşitli sebeplerle çikolata kisti teşhisi konulmuş olan kadınların operasyonla yapılan tedavi ardından nüksleri önlemek için verilen ilaç tedavisine başlamaları, nüksleri geciktirmek ve hatta tamamen engellemek açısından oldukça mühimdir.
    • Çeşitli sebeplerle “yumurtalık kisti” ameliyatı geçirmiş kişilerin, mutlaka doktorlarından kistinn özellikleri hakkında bir yazı ya da belge istemeleri gerekir. Bu belgeler be patoloji raporları mutlaka kaybedilmeden saklanmalıdır. Çünkü, şayet bir doktor değişikliği söz konusu olursa bu belgelere ihtiyaç duyulacaktır.
    • Çikolata kisti nüks edebilen bir sorundur. Bu sebeple şayet bir kadın çikolata kisti teşhisi almış ise ve bebek yapmak istiyorsa, tedavi sonlandırıldıktan hemen sonra hamile kalmak için çalışmalıdır. Hamilelik ve doğum çikolata kistinin nüks etmesini geciktirir. Bunun dışında çikolata kistinin ileride gebe kalamama sorununa yol açtığı bilinmektedir. Bu riskin artması önlenmiş olur.
    • Çikolata kisti tedavisi ardından kişi kendi kendine hamile kalmayı dener. Ancak bazen doktor zaman kaybetmemek adına tüp bebek tedavisini de önerebilir.

    Kaynak : Çikolata Kisti’nin ( Endometriozis ) 11 Belirtisi

  • Kadınlardaki kısırlık sebepleri nelerdir?

    Kadınlardaki kısırlık sebepleri nelerdir?

    Kadınların kısırlık sorunu yaşaması, gebe kalmayı ve bebek sahibi olmayı engelleyecek bir etkendir. Korunmak amacıyla herhangi bir yöntem kullanılmadan, bir yıl süreyle düzenli bir cinsel ilişkiye rağmen, gebelik elde edilememesi kısırlık olarak tanımlanmaktadır. Erkeklerde olan kısırlık sebeplerinin dışında kadınlara ait olan kısırlık sebepleri de vardır. Kadınlarda bulunan en önemli kısırlık sebebi arasında kabul edilen, yumurtalıklarda yeteri kadar yumurta üretiminin olmaması gebeliğe engeldir. Bu sorun kadında ovulasyon bozukluğu olarak adlandırılır. Önemli olan diğer bir etkende yumurtalık kanallarında bulunan tıkanıklık sorunlarıdır.

    Kadınlardaki kısırlık sebepleri nelerdir?

    • Yumurtlamadan kaynaklanan bozukluklar: Kadınlarda en çok görülen kısırlık sebepleri arasında yer alan yumurtlama bozuklukları gebelik elde edilememesinde etkili olur.
    • Tüplerin hasarlı olması: Kadınların tüplerinde kısmen ya da tamamen tıkanıklık olması halinde, spermle yumurtanın buluşması engellenecektir. Bu etken gebeliğin elde edilmesini imkânsız bir hale getirir.
    • Endometriozis: Bu kadınlarda rahim içi dokusunun rahim dışında gelişmesi olarak tanımlanan bir sorundur.
    • Rahimden kaynaklanan sorunlar: Kadınlarda rahim ağzında enfeksiyon olması, yapısal bozukluklar yüzünden ya da rahimdeki salgıyla ilgili bozukluklar kısırlık sebepleri arasında yer alır.
    • Alerjik etkenler: Kadınlarda olabilecek alerjik etkenlerde, bunların teşhisi ve tedavisi oldukça güç olur. Kısırlık sebebi olarak değerlendirilen bu sorunlar, uzmanlarca araştırılmalıdır.
    • Kadınlardan kaynaklanan sorunlar: Kadınlarda yumurtalık kanalında meydana gelen bazı sorunlar daha çok kadının ikinci gebeliklerinde etkili olur. Rahim ve yumurtalıkların yer aldığı bölgede meydana gelen spesifik hastalıklarında, kısırlık sebepleri arasında değerlendirilmesi gerekir.
    • Kadının yaşı: Kadınlar yaşları ilerledikçe gebe kalmaları zorlaşmaktadır. Çünkü doğumla birlikte belli sayıda yumurta rezerviyle doğan kadın, her adet döneminde belirli sayıda yumurta hücresini harcar. Bu nedenle ilerleyen yaşlarında yumurtalık rezervi azalır ve gebe kalması güçleşir.
    • Hormon bozuklukları: Kadınlarda tiroit hormonu bozukluğu, süt hormonu yüksekliği, erken dönemde menopoza girme gibi etkilerle gebelik elde edilmeyebilir.

    Kadınlarda kısırlığa sebep olan dış etkenler nelerdir?

    Kadınlarda aşırı oranda sigara ve alkol kullanımının olması, obezite derecesinde aşırı kilolu olması, düzensiz cinsel ilişkiye girilmesi, yumurtalıklar ve rahimle ilgili ameliyatların uygulanması ve rahim içi araçların olması gebeliği engelleyecek sorunlardır.

    Kadınlarda kısırlık tedavisi nasıl yapılır?

    Kadınlardaki kısırlık tedavisinin uygulanabilmesi için, öncelikle buna sebep olabilecek etkenler değerlendirilmelidir. Bu sebebe uygun bir tedaviyle kısırlık tedavisi uygulanmalıdır. Bunda çok sayıda etkenin olması yüzünden, sorunun tam olarak belirlenmesi önemlidir. Tıbbi açıdan bir sorun tespit edildiğinde, bunlara uygun tedaviler uygulanabilir. Ancak obezite derecesindeki fazla kilolar, alkol ve sigara kullanımı gibi etkenlerde kadınların kendi çabalarıyla, uzmanlardan destek alarak bu olumsuzlukları aşması gerekir.

    Tüplerin tıkalı olması halinde: Kadınların tüplerinde tıkanıklık olduğu tespit edildiyse, bu sorun laparoskopik yöntemle giderilmeye çalışılır. Genellikle bu durumda çiftlere tüp bebek tedavisi uygulanır. Kadınlarda bu sorun genellikle pelvik enfeksiyona bağlı olarak cidarın tıkanmasından meydana geldiğinden, bunun ameliyatla giderilmesi çok zordur. Ancak tüplerden sadece bir tanesi tıkalı olursa, gebelik elde edilmesi için bir süre beklenebilir. Bu durum kadının yaşının uygun olması halinde tercih edilebilir.

    Endometriyozis olması halinde: Kadınlarda oluşan bu sorun rahim içi tabakasının odaklar halinde rahmin dışında ve karın içinde yerleşmesiyle meydana gelmektedir.  Kadınlarda adet döneminde kanamalar bu odaklarda meydana geldiğinden, bölgede yapışıklıklar olur. Bu etkiler yumurtanın tüplere alınmasını engelleyecek dereceye gelebilir. Bazı kadınlarda fallop tüplerini yaptığı baskıyla tıkayabilir.

    Yumurtlama bozukluklarının olması halinde: Kadınlardaki kısırlığın bu sebeplerle oluşması halinde, yumurtlamayı engelleyen etkiler giderilmeye çalışılır. Bu sorunların arasında tiroit bezi hastalıkları, kontrolsüz şeker hastalığı, böbrek sorunları ve kullanılan bazı ilaçlar olabilir. En fazla görülen nedeni ise polikistik over sendromunun olmasıdır. Bu rahatsızlıkta kadında aşırı tüylenme, adet düzensizliği, büyümüş yumurtalıklar karakterizedir. Tedavi yapılan tespitlere yönelik uygulanmaktadır. Kısırlığın sebebi yumurtlamadan kaynaklanıyorsa, kadına ovulasyon indüksiyonu tedavisi yapılabilir. Bununla yumurtlama yeniden sağlanabilir ve doğal yollarla gebelik elde edilebilir.

    Kısırlık tedavisi ne kadar sürmektedir?

    Kadınlarda kısırlık tedavisi en az 6 ay süreyle devam etmelidir. Bu tedaviler uygulanırken, en önemli unsur çiftlerin sabırlı yaklaşımıdır. Tedavilerin uzun sürmesi halinde kadınların yaşı dikkate alınmalıdır. Gerekirse çiftlerin bebek sahibi olmasını sağlayacak tüp bebek tedavisine başlanmalıdır.

     

    Sorularınız İçin: Prof. Dr. Bülent Tıraş

     

     

     

     

  • Tedaviyle her 2 çiftten 1’i tüp bebek sahibi oluyor!

    Tedaviyle her 2 çiftten 1’i tüp bebek sahibi oluyor!

    Dünyada her yıl yaklaşık 1 milyon 600 bin tüp bebek uygulaması yapılıyor ve bu uygulamalarla 400 binden fazla bebeğin dünyaya gelmesi sağlanıyor.

    Günümüzde tüp bebek ve mikroenjeksiyon yöntemiyle doğmuş 5 milyondan fazla bebek bulunuyor. Yakın çevre ve eşlerin birbirine verdiği stresin gebe kalmayı zorlaştırdığı belirtiliyor.

    Ülkemizde tüp bebek başarı oranları dünya ülkeleriyle yarışır düzeyde. Tüp bebek tedavisi; tüpleri tıkalı kadınlar, açıklanamayan infertilite, endometriozis ve diğer nedenlerle çocuk sahibi olamayan çiftlere uygulanıyor. “Mikroenjeksiyon” yöntemi de erkeklerin çocuk sahibi olmasına yardımcı olarak kullanılıyor. İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Faruk Buyru, “Tedavi gören çiftlerin yüzde 50 oranında gebelik şansı vardır” diye konuşuyor. Tedavi ve laboratuar tekniklerindeki gelişmeler ışığında kadınlardaki tüp ve erkeklerdeki spermle ilgili sorunlar büyük ölçüde çözülüyor.

    Yumurtası olmayan tüp bebek yapamaz
    “Döllenme” sperm ile yumurtanın, rahim ve yumurtalıklar arasında yer alan tüplerde birleşmesi olarak tanımlanıyor. Tüp bebek uygulamasında kadından toplanan yumurtalar ile erkekten elde edilen spermlerin, laboratuar ortamında bir araya getirilerek vücut dışında döllenmesi sağlanıyor. Tüp bebek uygulamasının yapılabilmesi için sağlıklı ve kaliteli bir yumurta gerekiyor. Prof. Dr. Buyru, “Yumurtaları tükenmiş bir kadın, tüp bebek yöntemiyle bebek sahibi olamaz” diyor.

    Normal yollardan gebe kalmak için milyonlarca sperm gerekirken, “mikroenjeksiyon” sayesinde birkaç sperm gebelik için yeterli oluyor. Tüp bebek yönteminde döllenme vücut dışında gerçekleştirildiği için kadının tüplerine ihtiyaç duyulmuyor. Gebeliğin yerleşerek bebeğin gelişmesi için sağlıklı bir rahim iç ortamının bulunması gerekiyor.

    Tek embriyon ile çoğul gebelik önleniyor
    Son yıllarda çoğul gebeliklerden kaçınmak için tek embriyon transferinin yapılması tercih ediliyor. Bu sayede üçüz gebelik oranının yüzde 3.7’den yüzde 0.7’ye düşürüldüğü belirtiliyor. Türkiye’de düşük ve erken doğum riski yüksek olan 35 yaş altı kadınlardaki çoğul gebelikleri önlemek adına tek embriyon transferi yapılabiliyor. Kalan embriyonların dondurularak daha sonra tekrar kullanılması da gerçekleştirilebiliyor. 2 seferden fazla başarısız deneme yaşamış olanlar ile 35 yaş üzerindeki kadınlara ise birden fazla embriyon transfer ediliyor.

    Türkiye’de demikroenjeksiyon yaygın
    Dünyadaki uygulamaların üçte ikisi klasik tüp bebek, üçte biri mikroenjeksiyon ile yapılırken, Türkiye’de daha çok mikroenjeksiyon yöntemi tercih ediliyor. İki yöntemde de kadına uygulanan tedavi aynıyken aradaki fark laboratuar işleminde oluyor. Klasik tüp bebek yönteminde laboratuvar ortamında her yumurtanın etrafına bırakılan 150-200 bin spermden birinin yumurtayı döllemesi beklenirken; mikroenjeksiyon yoluyla yumurta, embriyolog tarafından seçilen tek bir sperm ile dölleniyor. Mikroenjeksiyon yöntemi esas olarak erkek kısırlığının çözümü için geliştirilmesine rağmen, diğer infertilite nedenlerinde de sıklıkla kullanılıyor.

    Tüp bebek yönteminin dünü bugünü
    İlk tüp bebek uygulamalarında doğal olarak gelişen tek yumurta kullanılırken, daha sonra başarı şansını artırmak için yumurtalıkları uyarıcı ilaçların tedaviye eklenmesi gerçekleştiriliyor.
    Önceleri çok yumurta geliştirmek amacıyla yüksek doz ilaç verilirken, bugün yeterli yumurta sayısına ulaşmak için daha düşük dozda ilaç kullanımı tercih ediliyor. Bu sayede hem tedavinin yan etkileri azaltılıyor hem de maliyet düşürülüyor. Ayrıca kısa süreli ve düşük doz ilaç tedavisiyle hastanın konforu da artırılıyor.
    İlk tüp bebek uygulamalarında yumurtalar “laparoskopi” ameliyatıyla toplanıyorken, günümüzde “ultrasonografi’ kullanılıyor.
    Yumurta toplandıktan 2-5 gün sonra, embriyonların gelişimi izlenerek bunların rahim içine yerleştirilmesi anestezi olmadan ağrısız şekilde yapılıyor.
    İlk yıllarla karşılaştırıldığında ilaç ve tedavi maliyetlerinin önemli ölçüde azaldığı görülüyor.

    Doğru embriyonu seçerken
    Transfer edilecek embriyon hücre sayısı
    Hücrelerin birbirine eşit büyüklükte olması
    Embriyondaki artıkların tespiti
    Embriyonların 6 saat arayla fotoğrafını çekerek erken bölünen, uygun ve gebelik şansı yüksek embriyolnarı değerlendiren “embriyoskop” yöntemi
    Doğru spermin seçimine yarayan özel mikroskoplar önem taşıyor.

    Tedavinin detayları yakın çevreyle paylaşılmamalı
    Çocuk sahibi olmak için tedaviye karar veren çiftlerin birden fazla merkez veya doktorun görüşünü alarak tedaviye başlaması öneriliyor. Prof. Dr. Buyru, “Tedavi yerinin seçiminde; merkezin başarı oranı ile deneyimi, çiftlerin doktorlarıyla kurdukları iletişim ve işlemin maliyeti göz önüne alınmalıdır” diyor. Ayrıca çiftlerin tedavi ayrıntılarını çevreleriyle fazlaca paylaşmaları doğru bir hareket olarak görülmüyor. Buyru, “En deneyimli ve en başarılı merkezlerde bile gebelik oranlarının yüzde 50 oranında olduğu ve tedavi yapılan 2 çift arasından ancak 1’inin gebeliğe ulaşacağı unutulmamalıdır” diyor.

    Kadının yaşı ile embriyon-yumurta kalitesi tedavi başarısını doğrudan etkileyen faktörler olsa da çok iyi embriyonların transfer edilmesine karşın gebe kalamayan çiftlerin de bulunduğu belirtiliyor.

    Çevre baskısı gebe kalmayı zorlaştırıyor
    Yıllarca gebe kalamadıktan sonra tedaviyle çocuk sahibi olmalarının ardından birkaç ay sonra tekrar doğal olarak gebe kalan birçok çift bulunuyor. Ayrıca defalarca başarısız tüp bebek denemesinden sonra tedaviyi bırakarak kendi kendine gebe kalan çiftlere de sıkça rastlanıyor. Prof. Buyru, “Bu, ‘Açıklanamayan infertilite’ olgularında görülen bir durumdur” diyor. Çevre baskısı veya eşlerin birbirleri üzerinde kurduğu stres, gebe kalmayı zorlaştırabiliyor. Böyle çiftlerin psikolojik destek alması öneriliyor.

    Embriyon dondurmada yaş çok önemli
    Yumurtalıkları aşırı uyarılan kadınlarda, karında sıvı birikmesi ve böbrek yetersizliği gibi risklerden kaçınmak için embriyon dondurma işlemi gerçekleştirilebiliyor. Dondurulmuş ve çözünmüş embriyon transferlerindeki başarı oranının yüzde 30 civarında olduğu belirtiliyor.

    Prof. Dr. Buyru, “Dondurulmuş embriyonların çözülerek tekrar transferi yapıldığında taze embriyonlar kadar yüksek gebelik şansı vardır” diyor. Yapılan son çalışmalar, yumurtalıkları aşırı uyarılmış ve hormon düzeyleri beklenenden çok yükselmiş kadınlarda, embriyonların dondurulduktan sonraki aylarda çözülerek transfer edilmesi ile daha iyi gebelik oranlarına ulaşıldığını gösteriyor. Prof. Dr. Buyru, “Bu yöntemin başarılı olabilmesi için yeterli sayı ve kalitede yumurtaya gereksinim vardır. Bu, kadının yaşıyla doğrudan ilişkilidir” diyor.

    Her isteyen yumurtasını donduramıyor
    Ülkemizde yumurta dondurulmasına belirli koşullarda izin veriliyor. Kanser gibi bazı hastalıklar nedeniyle uygulanacak tedaviler sonucu zarar görebilecek kadınlara yumurta dondurma işlemi yapılabiliyor. Kişinin daha sonra çocuk sahibi olma düşüncesiyle yumurtalarını dondurmasına yasal olarak izin verilmiyor. Dondurulan yumurta ve embriyonların yasal olarak 5 yıllık bekleme süresi olsa da tıbbi açıdan bir son kullanma tarihi yok.

    Tüp bebek özel bölüm için tıklayın !

  • Ağrılı cinsel ilişki

    Ağrılı cinsel ilişki

    Ağrılı Cinsel İlişki veya Disparoni, cinsel birliktelik sırasında kadının yüzeyel olarak vajina girişi veya daha derin kasık bölgesinde ağrı, acı, batma veya yanma hissetmesidir.

    İlk cinsel birliktelik den itibaren Disparoni gelişebileceği gibi, cinsel birliktelikden yıllar sonra da ağrılı cinsel ilişki oluşabilir.

    Toplumumuzda cinselliği çoğunlukla bir görev olarak gören kadınlarımız, disparoni şikayeti olsa da bu nedenle doktora başvurmayı pek gerek görmezler. Bu yüzden disparoninin hangi sıklıkda görüldüğüne dair elimizde net bir bilgi yoktur. Ancak son yıllarda cinselliğe bakış açısının yavaş yavaş değişmesi ile birlikte kliniklere ağrılı cinsel ilişki şikayeti ile gelen hasta sayısında da bir artış izlenmektedir.

    Ağrılı cinsel ilişkisi olan bir kadın öncelikle jinekolojik muayene ile değerlendirilmelidir. Cinsel birliktelik sırasında oluşan ağrı, penisin vajinaya giriş bölgesinde ise Yüzeyel Disparoni olarak değerlendirilir. Derin Disparoni ise penis vajinanın daha ilerisindeyken, daha çok kasık bölgesinde hissedilir. Bu hastalarda genital bölgenin anatomik bozukluk veya enfeksiyonları öncelikle araştırılmalıdır. Karşılaşılan en sık Disparoni nedenleri şunlardır:

    • Vajina veya vulvar bölge enfeksiyonları, Bartholin absesi, genital uçuk veya siğiller.

    • Kızlık zarı veya vajina giriş bölümünde doğumsal anatomik darlıklar: Kalın kenarlı veya septalı kızlık zarı veya vajinanın normalden kısa olması.

    • Vulvar vestibulit sendromu.

    • Menopoz döneminde östrojen hormon eksikliğine bağlı vajinal sekresyonların azalması, vajinal kuruluk ve doku harabiyeti.

    • Rahim sarkması, mesane sarkması (sistosel) veya vajina arka duvarının sarkması (rektosel).

    • Cinsel ilişki sırasında kullanılan prezervatife karşı gelişen alerjik reaksiyon.

    • Endometriozis hastalığına veya pelvik bölgede daha önceden geçirilen operasyonlara bağlı gelişen yapışıklıklar.

    • Doğum sonrası veya vajinal yoldan geçirilen bir cerrahi operasyona ait dokuların kötü iyleşmesi.

    • Vajina, vulva veya diğer pelvik organlara ait tümöral yapılar.

    • Cinsel birlikteliğe tam hazır olmadan ilişkiye girmek: Ön sevişmenin uzun tutulduğu cinsel birlikteliklerde vajinal sekresyonlar daha fazla olacağı için vajinal kuruluk ve iritasyon daha az olacaktır.

    • Anüs, rektum bölgesine ait kronikleşmiş hastalıklar: Anal fissür, fistül, hemoroid, kronik inflamatuar barsak hastalıkları veya kabızlık.

    • Psikolojik sorunlar, cinselliğe ait kötü tecrübeler, cinsel yaşamla ilgili mitler, vajinismus.

    Ağrılı cinsel ilişki şikâyeti olanlarda tedavide esas olan ağrının nedenini ortaya koyabilmektir. Daha sonrasında alt da yatan nedene yönelik uygun tedaviler, cerrahi, medikal veya cinsel terapiler planlanabilir.

    Cinsel ilişki sırasında ağrı, kadında cinsel doyumda azalma ve cinsel ilişki sıklığında azalmaya zemin hazırlar ve zaman içinde cinsel isteksizlik gelişir. Bu durum giderek cinsel birliktelik de çiftlerin her ikisi için de sorun olmaya başlar.

    Bu yüzden eğer sizin de cinsel ilişki sırasında ağrınız varsa artık daha fazla ertelemeyin, hemen doktorunuzla görüşün!

  • Disparöni nedir ? Disparöni ve vajinismus arasındaki bağlantı nedir ?

    Disparöni nedir ? Disparöni ve vajinismus arasındaki bağlantı nedir ?

    Genel seks acısı olan disparöni, vajinanın istemsiz sıkılığından kaynaklanan seks acısı ve giriş sorunu olan vajinismusu tetikleyebilir.

    Disparöni
    Disparöni basitçe ‘acılı cinsel birleşme’ anlamına gelen tıbbi bir terimdir. Her türlü cinsel acıyı tanımlamak için kullanılan genel bir terimdir. Giriş sırasında, cinsel birleşme sırasında ve/veya cinsel birleşme sonrasında cinsel acı hissedilebilir. Klitoris, labia ya da vajina vb. gibi kadının cinsel organının herhangi bir yerinde acı hissedilebilir. Hissedilen acı, keskin, batan, yanan, vuran, kramplar şeklinde ya da başka şekillerde tanımlanabilir.

    Disparöni ve vajinismus arasındaki bağlantı
    Cinsel acının (disparöni) birçok nedeni vardır ve vajinismus da bunlardan biridir. Vajinismus özel olarak, vajinanın pubococcygeus (PC) kaslarından ötürü istemsiz sıkılığı olarak nitelendirilir. Cinsel birleşme çabalarında, vajinal sıkılık cinsel rahatsızlığa, yanma, sıkılık, acı ya da giriş yapamamak gibi rahatsızlıklara neden olabilir.

    Vajinismus disparöninin bütün diğer formlarıyla da yakından bağlantılıdır çünkü herhangi bir genel seks acısı vajinismusu tetikleyebilir. Bu durumlarda vajinismus özgün acı sorununa ek olarak komplikasyon yaratan bir rahatsızlık ve acı durumu haline gelir ve özgün sorun çözümlense ya da kontrol altına alınsa da tipik olarak devam eder. Hatta bir kadın, özgün sorunun hâlâ çözülmediğine inanarak vajinismusun devam eden sorununu özgün acı sorunuyla karıştırabilir.

    “Vajinismus devam eden ve hiçbir fiziksel nedeni yok gibi gözüken her türlü cinsel acının var olduğu durumda buna katkıda bulunması mümkün olan sorun ya da belki de bunun ana nedeni olarak düşünülmelidir.”

    Vajinismustan ötürü örtüşen komplikasyonlar olduğunda cinsel acıyı teşhis ve tedavi etmek epey zor olabilir. Bu durum hem doktorları, hem de hastaları sıkıntıya düşürebilir. Örneğin, geçici bir enfeksiyonun (bir disparöni biçimi) vajinismusu tetiklediği bir kadını düşünelim. Belki de kadın doktora gittiğinde enfeksiyon yok olmuştu ama vajinismus devam ediyordu. Hasta artık özgün enfeksiyondan değil, vajinismustan ötürü acı duymaya devam ettiğinden, doktor acının nedenini keşfetmeye çalıştığında, görünürde hiçbir fiziksel neden olmayabilir. Ayrıca aslında farklı zamanlarda iki tane acıya neden olan sorun olduğundan kadının acıyı tanımlaması kafa karıştırıcı gözükebilir.

    Aynı zamanda iki değişik cinsel acı var olduğunda ve ikincisi de vajinismus olduğunda, uzmanların çoğu özgün tıbbi sorunun çözülmesini ve ondan sonra da vajinismusu tedavi etmek için gerekli adımların atılmasını önerir.

    Dikkat: Aslında durum hiçbir invasif prosedür olmadan çözümlenecek basit bir vajinismus durumu olduğu halde, doktorlar ve hastaları ameliyatlar ve tıbbi prosedürlerin gerekli olduğunu düşünmüşlerdir. Özellikle de, invasif ameliyat bir tedavi seçeneği olarak sunulduğunda hastaların kadınların cinsel acı rahatsızlıklarını tedavi etmekte deneyimli doktorlardan ikinci bir görüş almaları gerekir. Vajinismus tedavisi normalde ameliyat içermez.

    Acı veren seksin olası nedenleri (disparöni)
    Seksin acı vermesinin birçok nedeni vardır:

    – Vulvodini/Vestubulodini (Vulvar Vestibulitis ya da Vestibulitis)
    – Pelvik Enflamasyon Hastalığı (PID)
    – Jenital ya da Pelvik Tümörler
    – Yumurtalık Kistleri
    – İdrar yolu iltihabı
    – İdrar Yolu Enfeksiyonu
    – İnterstisyel Sistit
    – Vajinal Atrofi (atrofik vaginit)
    – Vajinal Kuruluk
    – Yetersiz vajinal kayganlaştırıcı
    – Doğum Travması (doğumdan sonra)
    – Vulva Kanseri
    – Radyasyon Terapisi
    – Vajinal Enfeksiyonlar/Tahriş ediciler Maya ya da bakteriyel, bazı cinsel yolla bulaşan hastalıklar, vb.
    – Cilt Hastalıkları – Liken Skleroz, Liken Planus, Egzama, Psoriyaz
    – Bazı ilaçların yan etkisi
    – Pelvik/Jenital bölgede zedelenme
    – Menopoz ve/veya yaşlanmayla bağlantılı olan yaşla ilgili belirtiler
    – Giysiler, kondomlar, doğum kontrolü köpükleri ve/veya sperm öldüren ilaçlara alerjik tepkiler
    – Acı veren pelvik muayeneler
    – Cinsel saldırıdan ötürü yaşanan travma
    – Kadın Sünneti (FGM)
    – Bartholin Kisti
    – Endometriyoz
    – Vajinismusun yukarıdaki durumlarla birlikte var olabileceğine ve bunlar çözümlendikten ya da kontrol altına – alındıktan sonra da varlığını sürdürebileceğine dikkat etmek önemlidir.

  • Kadınlarda görülen kısırlık nedenleri

    Kadınlarda görülen kısırlık nedenleri

    ART Tıp Merkezi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Dr. Senai Aksoy kadınlarda en çok görülen kısırlık nedenlerini anlatıyor.

    Kuşkusuz her kadın doğası gereği çocuk sahibi olup annelik duygusunu tatmak ister. Ancak günümüzde her 100 çiftten 15’i bu isteğine kavuşabilmek için yardım almak zorunda. Doğal yollarla çocuk sahibi olamayan kadınlarda erkeklerde olduğu gibi pek çok farklı sorun görülebilir.

    Kısırlıkta tanının konabilmesi için tetkikler ve muayeneler adım adım uygulanır ve uzun zaman alabilir. Bu zaman doktorun problemi iyi anlamasına ve en etkili tedaviye karar vermesine yardım eder. Araştırmalar sonucu bir veya birden fazla kısırlık nedeni bulunabileceği gibi çiftlerin yaklaşık %15’inde kısırlığın nedeni saptanamaz. Yapılan tetkikler sonucu kadınlarda en çok saptanan kısırlık sebepleri yumurtlama bozuklukları, endometriozis ve tüplerin hasarlı veya tıkalı olmasıdır.

    1. Yumurtlama bozuklukları:

    Kadında en sık görülen kısırlık nedeni yumurtlama bozukluklarıdır. Yumurtlama (yumurtanın yumurtalıklar dışına atılması) olmaksızın döllenme ve gebelik oluşamaz. Yumurtlama bozukluğu dendiğinde yumurtlamanın hiç olmaması veya düzensiz ve seyrek olması anlamına gelir. Adetlerin seyrek veya hiç görülmemesi çoğu zaman bir yumurtlama bozukluğunu gösterir.
    Ancak adetlerin tamamen düzenli olduğu durumlarda da yumurtlama bozukluklarına rastlanabilir.

    Yumurtlama bozuklukları başlıca üç grupta toplanabilir

    -Yumurtalıklardaki yumurta üretimini uyaran hormonların doğuştan eksikliğine bağlı olarak beyin sapından salgılanamaması: Bu durumda kadında ergenlikten itibaren hiç adet kanaması görülmez

    -Beyin sapından(hipofiz) süt hormonu prolaktinin normalden fazla salgılanması: Bu durum genellikle bu bölgedeki iyi huylu bir tümörün varlığına bağlı olmakla beraber bazen hiçbir neden bulunamaz. İyi huylu tümörler cerrahi yollarla çıkarılabilir. Neden bulunamadığı durumlarda çeşitli ilaç tedavileriyle prolaktin seviyeleri düşürülerek yumurtlama normal hale getirilebilir.

    -Polikistik over sendromu: Bu hastalığın tipik formunda genel olarak adetler düzensiz ve seyrektir (yılda 3 – 4 adet). Bazı hastalarda adetler hiç görülmezken diğerlerinde tamamen normal olabilir. Hastalar genellikle şişmanlamaya yatkındırlar. Ciltte ve saçlarda yağlanma, sivilce gibi problemler sıkça görülür. Yumurtalıklarda normalden fazla sayıda yumurta bulunmakta ve bunlar erkeklik hormonu salgılayarak normal yumurta gelişimini engellemektedir.

    2. Tüplerin hasarlı ve tıkalı olması:

    Tüplerin kısmen veya tamamen tıkalı olması sperm ile yumurtanın buluşmasını engelleyerek döllenme ve gebeliği olanaksız kılar. Tüplerdeki bu hasar geçirilmiş enfeksiyon, endometriozis veya geçirilmiş bir ameliyat sonrası kalan karın içi yapışıklıkları gibi birçok nedene bağlı olabilir. Tüpler bir dış gebelik sonucu da hasara uğrayabilir. Gelişmiş ülkelerde cinsel yollardan bulaşan enfeksiyonlar tüplerdeki hasarın en önemli nedenidir. Ülkemizde çocukluk çağında alınan verem mikrobu da tüplerde geri dönülemez hasar oluşturur.

    Tedavisi:

    Daha önceden geçirilmiş enfeksiyonlar veya pelvik cerrahi genellikle tüp ve yumurtalığın ilişkisini bozan yapışıklıklara yol açar. Yapışıklıkların ince ve teknik olarak açılabilecek durumda olmaları durumunda adezyolizis adı verilen laparoskopik yapışıklık açma işleminden fayda görülebilir. Tüp ve yumurtalıklar arasındaki normal anatomik ilişkinin tekrar sağlanmasından sonra kadının yaşı ve ek kısırlık faktörlerinin olup olmamasına bağlı olarak %30-60 arasında gebelik oranları bildirilmiştir.

    Yapışıklıkların çok yoğun olduğu durumlarda açılma işlemini takiben tekrar yapışma olasılığı yüksek olduğundan gebelik oranları düşüktür. Laparoskopi sırasında kapalı olan tüplerin de açılma olasılığı vardır. Özellikle karın boşluğuna açılan kısmından tıkalı olan tüpler (hidrosalpinks) salpingostomi adı verilen bir işlem ile açılabilir. Tüpün iç tabakasının hasarı durumuna, tüpün çeperinin kalınlığına ve çevre yapışıklıkların varlığına göre tekrar kapanma oranları %30-100 arasında ve gebelik oranları da %10-70 arasında değişir. Tüplerin açılmasının olanaksız olduğu durumlarda ise daha sonraki tüp bebek uygulamasına hazırlık olarak tüpler alınmalıdır. Tıkalı tüplerin yerinde bırakılması tüp bebek uygulamasındaki gebelik oranlarını olumsuz olarak etkilemektedir.

    3. Endometriozis

    Endometriozis, rahim içini döşeyen dokunun (endometrium) rahim dışında gelişmesine denir. Endometriozis en sık olarak rahimi yerinde tutan bağlara yerleşir. Diğer sık görüldüğü bölgeler ise rahim yüzeyi, tüpler ve yumurtalıklardır. Endometriozis tıpkı rahim içini döşeyen doku gibi hormonlara duyarlı olup adet sırasında kanar. Karın içinde oluşan bu mikro kanamalar zamanla iltihap benzeri yangısal durum oluşturur ve yapışıklıklara sebep olur. Endometriozis yumurtalıklarda yerleştiği zaman kist oluşumuna neden olur. Bu kistlere endometrioma adı verilir.

    Endometriozisin en önemli belirtileri adet öncesi ve adet sırasında ağrı, ilişki esnasında veya sonrasında ağrı, düzensiz şiddetli adetler ve kısırlıktır. Daha az görülen diğer belirtiler yorgunluk, adet esnasında bağırsak hareketlerinin şiddetlenmesi. İshal, kabızlık gibi diğer sindirim sistemine ait belirtilerdir. Bunların yanı sıra endometriozis bazı kadınlarda hiçbir belirti vermeyebilir.
    Endometriozisi olan kadınların yaklaşık yüzde 50’sinin çocuk sahibi olabilmeleri için tedavi gerekir. Yine kısırlık nedeni ile başvuran kadınların yaklaşık yüzde 25’inde endometriozis saptanır.

    Tedavisi:

    Endometriosis kistlerinin laparoskopik olarak alınması ile kısır çiftlerdeki gebelik şansı artmaktadır. Laparoskopinin yumurtalık kapasitesine zarar vermeyecek şekilde dikkatli yapılması çok önemlidir. Endometrioma kist kapsülünün soyulması sırasında normal yumurtalık dokusunun zarar göremesi ve yumurtalık kapasitesinde azalma olma olasılığı vardır. Endometriosisin hem kendisi hem de yapılan müdahale kaçınılmaz olarak yumurtalık rezervinde azalmaya neden olabilir. Bu nedenle son yıllarda özellikle kistleri tekrarlayan kadınlarda tekrar cerrahiden ziyade çocuk isteği varsa tüp bebek yapılması tercih edilmektedir.

    Yakınma ağrı ise tekrar cerrahiden başka şans genellikle yoktur. Laparoskopik endometriosis cerrahisini takiben gebe kalamayan çiftlerin yaklaşık %50 sinde 6 ay içinde kendiliğinden gebelik oluşur. Kendiliğinden gebe kalamayanlarda ise 1 yıl bekledikten sonra tüp bebek yapılması gerekir.
    Derin endometriosis adı verilen ve rahim ve barsak arasındaki bölgeyi tutan endometriosis lezyonlarının laparoskopik olarak çıkarılması mümkündür. Bu lezyonların alınması ile ağrı genellikle giderilir. İleri evre endometriosis cerrahisi uzun süren ve deneyimli bir cerrahın varlığı gerektiren bir tedavidir. Endometriosisin tekrarlama riski olan bir hastalık olduğu unutulmamalıdır. Kadınların özellikle menopoz öncesi yaşamlarında %50 tekrarlama riski vardır. Bu nedenle çocuk isteyen kadınlarda tüm endometriosis lezyonlarının temizlendiği bir operasyonu takiben 6 ay içinde gebelik olmamışsa tüp bebek yapılmasını öneriyoruz. Aşılama tedavileri genellikle düşük gebelik oranı ile seyrettiğinden önerilmemektedir.

    4. Rahim ağzına ait problemler:

    Rahim ağzındaki yapısal, enfeksiyona ait veya bu bölgedeki salgıya (mukus) ait bozukluklar kısırlık sebebi olabilir. Rahim ağzından salgılanan mukus spermlerin genital yoldan taşınmasını kolaylaştırır. Östrojen ve progesteron hormonları etkisi altında mukusun siklus sırasında miktarı ve niteliği değişir. Polip gibi iyi huylu tümörler veya bu bölgeye uygulanmış olan cerrahi girişimler kısırlığa neden olabilir.

    5. Alerjik nedenler:

    Alerjik nedenler kısırlık nedeni olabilmekle birlikte teşhisleri ve tedavileri zordur. Alerjik neden spermlerde veya mukusta bulunabilir. Antisperm antikorları adı verilen bu alerjik durumların tedavi etkinliği belli değil ve tedavi edilen veya edilmeyenlerdeki gebelik oranları çok farklı değildir. Bu nedenle rutin olarak gerekliliği tartışmalıdır.