Etiket: embriyo gelişimi

  • Kimyasal Gebelik (Sessiz Düşük)

    Kimyasal Gebelik (Sessiz Düşük)

    1 ) Kimyasal gebelik nedir?

    Genel olarak kimyasal gebelik, normal bir hamilelik meydana gelmeden döllenmiş olan yumurtanın, daha sağlıklı bir şekilde embriyonun gelişim göstermeden devam etmesi ve sadece laboratuvar tahlilleri ile beraber hamilelik testleri sayesin de saptanabilmesi durumudur. Daha çok yapılan hamilelik testleri içerisinde incelenen hamilelik hormonu BHCG nin yüksek çıkması halinde (+) bu durum da çok sağlıklı olarak bir hamilelik oluşmamaktadır. Çünkü anne rahminin içerisine yerleşemeyerek düşük ile kendi kendine sonuçlanmaktadır. Kimyasal gebelik durumuna çok fazla rastlanmaktadır. Ancak kadınların büyük bir kısmı da bunun farkında dahi olmamaktadır.

    Kadınlar normalden biraz daha fazla miktarda ve düzensiz bir şekil de adet gördüğünü zanneder. Oysa ki, o esnada düşük durumu meydana gelir. Kimyasal gebelikler, bazı doktorlar tarafından “sessiz düşük” şeklinde ifade edilmektedir. Yani, kadın da döllenme meydana gelmemektedir, ancak meydana gelmiş olan döllenme ürünü de kadının rahminin içerisine yerleşemez ve sessiz olarak adet kanamaları ile beraber düşer. Bu durum da sadece yapılan hamilelik testleri ile anlaşılmaktadır. Genellikle kimyasal gebelikler tespit edildiği zaman, bazen anne de dış gebeliğin meydana gelmiş olma düşüncesini de uyandırmaktadır. Ancak yapılan düzenli Beta HCG incelemelerinde, değerlerde çok hızlı düşmelere rastlanmaktadır.

    2 ) Kimyasal gebeliklerde müdahaleye gerek var mı?

    Kimyasal gebeliklerin ortaya çıkması durumunda, doktorlar tarafından kürtaj işlemi veya herhangi tıbbi bir müdahaleye gerek yoktur. Sadece düzenli bir şekilde takip edilmesi gerekmektedir. Özellikle hamilelik durumu anne de bulunan yumurta hücreleri ile babadan gelen spermler ile birleşmesi neticesinde başlamaktadır. Ortaya çıkan bu aşamanın ardından da, döllenmiş olan yumurta bölünme ile içerdiği hücrelerin miktarında artışlar görülmeye başlamaktadır. Meydana gelmiş olan yeni canlı da içerdiği hücrelerin sayısı git gide yükselerek, embriyo şeklinde ifade edilip oluşumun hacmin de gelişme gözlenirken, tüp içerisinden rahme doğru bir yolculuk başlar.

    Blastokist adımına gelinmesi ile beraber, ilerleyen embriyo tam anlamı ile rahme kadar ulaşmış demektir. ”Human Koroyonik Gonadotropin” (HCG) olarak ifade edilen hamileliğin, kendine özgü olan hormonu yani hamilelik hormonu salgılanmaya başlamaktadır. Bknz: http://jinekoloji.com/kimyasal-gebelik-sessiz-dusuk-nedir/

     

    3 ) Klinik gebelik nasıl tespit edilir?

    Anne adayın da hamileliğin ilerlemesi ile ortaya çıkan bu hormonun hem kan da hem de idrar da sayıları her geçen gün artmaktadır. Ancak idrar da bu hormonun tespit edilebilmesi için, muhakkak kan seviyelerinde artış olması gerekir. Daha çok idrar da tespit edilebilecek seviyeye gelmesinin ardından, kadının beklemiş olduğu adet kanamalarında da gecikme görülür. Kanda mevcut olan HCG düzeyi de, genel olarak 1000-1500 IU/mL ulaşması ile beraber yapılacak olan vajinal ultrasonografi muayenesi ile beraber de hamilelik kesesi çok rahat bir şekilde görülebilmektedir. Bu duruma ulaşıldığı zaman, hamilelik daha çok “klinik gebelik “şeklinde ifade edilir. Ancak bazı durumlar da ise, kadın da adet gecikme durumu meydana gelmeden, tesadüfi veya erken gebelikten şüphelenilmiş durumların olması halinde, adet 1 veya 2 gün gecikmiş ise, anne adayına yapılan hamilelik testin de HCG seviyelerinde de artışlar görülebilir.

    Ancak kadın da farklı bir sebep olmadığı halde, hamilelik dönemi içerisinde embriyo canlılığını kaybedebilir. Bazen bu durum adet kanaması veya adet döneminde gecikme yaşanmadan veya gecikmenin ardından da görülen kanamalar ile beraber, hamileliğin sonlandırılması gerekir. bu gibi bir durum ile karşılaşılması halinde, daha çok bu duruma buna kimyasal gebelik (sessiz düşük) denmektedir.

    Kadın da sağlanmış olan hamilelik, kan aracılığı ile gerçekleştirilmiş olan incelemeler sonrasın da tespit edilebilmektedir. Ancak daha klinik olarak tespit edilebilecek duruma gelmeden önce, kendi kendine de sonlanabilmektedir. Genellikle döllenmiş olan yumurta, sağlıklı embriyo gelişimini devam ettirmeden, hamilelik durumunun bir tek laboratuvar tahlilleri veya hamilelik testleri ile saptanması da mümkündür. Ancak pek çok kadın bu düşük durumunu kendi kendine fark edemedikleri için, genel olarak bir adet gecikmesi şeklinde geçiştirilmektedir. Aslın da kadın düşük yapmıştır.

    Genellikle kimyasal gebelik durumundan şüphelenildiğin de bu durum bazen dış gebelik olarak da zannedilmektedir.

  • Tekrarlayan Gebelik Kayıplarında Kan Testi ‘Rehber’ midir ?

    Tekrarlayan Gebelik Kayıplarında Kan Testi ‘Rehber’ midir ?

    Klinik saptamalara göre gebeliklerin %10-15’i düşükle sonuçlanıyor. Erken gebelik kayıplarının tahmini sıklığı saat başı 114 vaka, tekrarlayan gebelik kaybı oranı ise %3-5 oranında. Peki erken gebelik kayıpları neden yaşanır, önlemek mümkün, kan testi ne derece bilgi verir? Tüm bu soruları Bahçeci Sağlık Grubu Fulya Tüp Merkezi Kadın Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Ümit Göktolga çocuk sahibi olma çalışan çiftler için cevaplandırdı.

    Çocuk sahibi olmaya çalışan milyonlarca çift için müjdeli haber –hamilesiniz-den sonra alınan kötü haber –bebeğiniz düştü-açıklamasıdır. Çiftleri daha da derinden üzen, umutlarını kıran ise tekrarlayan düşük olayıdır. Bahçeci Sağlık Grubu Fulya Tüp Merkezi Kadın Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Ümit Göktolga 20. gebelik haftasından önce ve 500 gr. ağırlığın altında 3 veya daha fazla gebelik kaybının “Tekrarlayan Gebelik Kaybı” olarak tanımlanabileceğini belirterek şunları söyledi: “ Maalesef günümüzde tekrarlayan gebelik oranlarında bir artış yaşanıyor. Buna etken birçok faktör olabilir ama ilk sırada geç yaşta anne-baba olmak sayılabilir. Çiftlerde kadınların 35 yaş ve üstü, erkeklerin 40 yaş ve üstü olduklarında düşük riski artıyor. Burada en önemli risk genetik bozukluklar olarak karşımıza çıkıyor. Bir kez gebelik kaybı yaşayan kadının 2. kez düşük yapma oranı %15, 2 kez düşük yapanın 3. kez düşük yapma oranı %25, 3 kez düşük yapanın 4. kez düşük yapma oranı ise %30-45’e çıkmaktadır. Dolayısıyla peş peşe yaşanan her gebelik kaybı bir sonraki gebeliğin kaybedilme oranını da artırmaktadır. Tekrarlayan gebelik kayıpları genetik, bağışıklık sistemi, endokrinolojik, hematolojik, enfeksiyonlar, çevresel faktörler ile rahim yapısı bozukluklarına bağlı olarak ortaya çıkabilir.”

    Kan Testi ‘Rehber’ midir?

    Tekrarlayan gebelik kayıpların nedeninin bulunması için; hasta öyküsünün detaylı bir şekilde bilinmesi ve iyi bir muayene gerekir. Kan testinin de rehber olabileceğini belirten Doç. Dr. Ümit Gökdalga “Burada nedene ulaşmak için bütüncül bir tedavi süreci gerekir. Yani hormon tahlilleri, şeker, pıhtılaşma testleri, enfeksiyon nedenini araştırmaya yönelik testler, anne ve babanın kromozom tetkiki, bağışıklık sistemine yönelik immünolojik testlerin sonuçları derlenip toparlandıktan sonra ancak yorum yapılabilir. Sadece kan tahlili ile nedenin belirlenme oranı ancak %10 olabilir. Rahim yapısı bozukluğu ve çevresel faktörler tekrarlayan gebelik kayıplarında önemli faktörlerdir. Tedavi ve bir sonraki gebeliğin takip planı elde edilen bulgular göre yapılmaktadır.” dedi.

    Tedavi Sürecinde Dikkat Edilmesi Gereken Noktalar

    Tekrarlayan gebelik kayıplarında düzeltilebilecek nedenlere yönelik güncel tıbbi uygulamalar, uygun tedavi şekliyle çiftleri mutlu sona ulaştırabilir. Doç. Dr. Ümit Gökdalga çiftlere şu önerilerde bulunuyor: “ Tedaviye tekrar başlamadan önce çiftlerin çok iyi araştırma yapması gerekir. Deneyim, donanım ve teknik açıdan dünyadaki gelişmeleri takip eden, uygulayan merkezler tercih edilmelidir. Tekrarlayan gebelik kayıplarında takiple başarılı gebelik ve canlı doğum yapma oranı % 60-70 arasında değişebilir. Ayrıca stres, kafein ve sigaradan uzak bir yaşam, sağlıklı beslenme şarttır. Obezite varsa diyetle kilonun uygun seviyeye gelmesi sağlanmalıdır.”

    Tüp Bebek Tedavisi Ne Zaman Başvurulur ?

    Doç. Dr. Ümit Gökdalga tüp bebek tedavisine başvurulması gereken durumları şöyle özetledi: “Düşük materyalinden ya da anne ve babadan yapılan genetik araştırmalarda ailesel geçişli ya da tekrarlayıcı özellikte bir genetik problem tespit edilirse, sağlam embriyoları seçmek (PGD- Preimplantasyon Genetik Tanı) ve onları transfer etmek amacıyla tüp bebek tedavisi uygulanabilir.”

    Tüp Bebek ile İlgili Sık Sorulanlar
    – Aşılama nasıl bir üremeye yardımcı tedavi tekniğidir?
    – Tüp bebek tedavisinde embriyo seçimi neye göre yapılır?
    – Tüp bebek tedavisinde transfer edilen embriyoların gelişimi nasıl takip edilir?
    – Tüp bebek ile yaşanan hamileliklerde düşük riski daha mı fazla?
    – Tüp bebek tedavisinde genetik tanı testi kimlere önerilir?
    – Tüp bebek tedavisinde akupunktur ve nöral terapiden nasıl yararlanılır?

  • Kısırlık (infertilite) tedavisinde akupunktur / nöral terapinin yeri var mı ?

    Kısırlık (infertilite) tedavisinde akupunktur / nöral terapinin yeri var mı ?

    Kısırlık (İnfertilite) tedavisi, aynı anda birçok mesele ile uğraşmayı gerektiren bir tedavi sürecidir.Fiziksel ve ruhsal sağlıklılık, eşle ilişki, aile büyükleri ile ilişkiler, arkadaşlarla olan ilişkiler ve tedavinin getirdiği maddi kaygılar gibi.Eğer çalışan bir kadınsa, iş hayatının tedaviden etkilenip etkilenmemesi de yaşanabilecek streslerden birisi.

    Bilimsel çalışmalar, stresin infertiliteye neden olabileceğini; infertilitenin ve bu süreçte yaşananların da depresyona ve anksiyeteye neden olduğunu göstermektedir.

    Bu aslında tıpkı yumurta – tavuk hikayesi gibi stres bir yandan gebe kalma ve sürdürme olasılığını azaltırken, öbür taraftan da çocuk sahibi olamamak da stresi artırabilmektedir. Yapılan çalışmalarda, çocuk sahibi olamayan “çifler” ile kanser ve AIDS hastaları karşılaştırıldığında benzer oranda kaygı ve depresyon görülmüştür.

    Uzun bir süredir kısırlık tedavisi ve getirdiklerinin stresi altında olan beden ve ruh, normal düzenine geri dönmekte zorlanmaktadır. Böylece bazı kronik ağrılar (migren, sırt, boyun ağrıları gibi) oluşabilmektedir. Bağışıklık sistemi zayıflamakta ve anne adayımız hastalıklara daha açık hale gelmektedir.Uyku problemleri, kronik yorgunluk, sinirlilik, özgüven kaybı- kendini beğenmemek ve cinsel isteksizlik ve cinsellikten zevk almamak gibi sorunlar da ortaya çıkmaktadır.

    Transfer döneminde uygulanan Akupunktur, anne adayının kaygılarını, korkularını ve stresini azaltarak daha huzurlu, rahat ve gevşemiş halde transfer sürecini geçirmesine anlamlı katkı sağlamaktadır. Ayrıca akupunktur/nöral terapi ile Rahme giden kan akımı artmakta ve böylece rahmin kasılmasının azaltılması hedeflenmektedir. Ayrıca bağışıklık sisteminin güçlendirmesi ile hem kadın daha sağlıklı olmakta hem de embriyonun rahme tutunması için uygun ortam oluşturulmaktadır.

    Aslında bu aşamadan önce anne adayları, genel sağlıklarının iyileştirilmesi ve hazırlık için tedaviye alınmalıdır. Özellikle birkaç kez başarısız denemeleri olan adaylarda, “Bozucu alan” tedavi yaklaşımı ile 4 haftalık bir ön hazırlık son derece faydalı olacaktır.

    Bununla beraber, bazı yurtdışı merkezlerde olduğu gibi “Tüp Bebek Merkez” ziyaretleri ve tahlil sürecinde 3.-7. günlerde ilk seansın başlaması, follikül gelişimi ve endometrium kalınlığını artırmak ve anne adayının stresini azaltmak için de uygulanabilir.

    İkinci seans, yumurta toplanmasından hemen sonra post-op stresin azaltılması, bulantı-kusma ve nekahat döneminin huzurlu geçmesi ve karının rahatlaması için uygulanabilir. Üçüncü seans, genellikle Embriyo transferinden önce uygulanır.

    Dördüncü seans, transferden sonra 3.-7. günlerde (embriyonun uterusa doğal olarak yapışıp tutunması-implantasyon-için) uygulandığında gebelik oranlarını artırdığını biliyoruz.

    Biz transfer sonrasında da (11-14 günlük; STRESiN PİK YAPTIĞI bekleme döneminde ) hastaya AKUPUNKTUR/NÖRAL TERAPİ ile destek olmanın faydalı olduğunu görüyoruz.

    Tüp bebek sürecinde kime, nasıl bir tedavi yaklaşımında bulunmanın daha etkili-faydalı olduğu konusunda ise “uzman hekim” ile görüşerek yol alınmasının önemini de vurgulamak isteriz.

    1. Aşılama nasıl bir üremeye yardımcı tedavi tekniğidir?
    2. Tüp bebek tedavisinde embriyo seçimi neye göre yapılır?
    3. Tüp bebek tedavisinde transfer edilen embriyoların gelişimi nasıl takip edilir?
    4. Tüp bebek ile yaşanan hamileliklerde düşük riski daha mı fazla?
    5. Tüp bebek tedavisinde genetik tanı testi kimlere önerilir?
    6. Tüp bebek tedavisinde akupunktur ve nöral terapiden nasıl yararlanılır?

  • Tüp Bebek Tedavisinde % 50 İndirim Fırsatı!

    42-19504024Tüp Bebek Tedavisinde % 50 İndirim Fırsatı!

    Maya Tüp Bebek Merkezi, engelleri aşıp biran önce anne olmayı hayal edenler için önemli bir ayrıcalık başlatıyor.
    www.mayatupbebek.com.tr adresinden Maya Fırsatlar bölümüne tıklayarak üye olan çiftlere, raporlu hastalara uygulanan bedel olan 2.142 TL (Sağlık Uygulama Tebliği tüp bebek tedavisi bedeli ve devlet tarafından belirlenen katkı ve katılım payları) üzerinden tüp bebek tedavisi uyguluyor. Böylece çiftler, güncel tedavi fiyatları ile kıyaslandığında ortalama % 50 oranında bir avantaj sağlamış oluyor.

    sc-049-0149Bu uygulama 2009 yılı içindeki Anneler Günü ve Babalar Günü’nü kapsayacak şekilde, 16 Mart – 30 Haziran 2009 tarihleri arasında tedaviye girecek çiftler için geçerli olacak.

    İleri yardımcı üreme teknikleri konusunda dünya lideri olan Cleveland Clinic Üreme Sağlığı Merkezi ile bilimsel işbirliği anlaşması bulunan Maya Tüp Bebek Merkezi, üreme konusunda problem yaşayan anne baba adayları için soruna yönelik tedaviler uyguluyor ve alternatif öneriler sunuyor.

    Kampanyaya başvurmak için tıklayın.

    Maya Tüp Bebek Merkezi
    Bilgi için : 0 800 314 1 314