Etiket: düşük riski

  • Tekrarlayan Düşükler

    Tekrarlayan Düşükler

    Gebeliğin yolun yarısına gelmeden yani 20. haftasından önce (ya da bebeğin 500 gramlık bir ağırlığa ulaşmasından önce) gebeliğin sonlanmasına düşük yapma adı verilir.

    Düşük yapma bir gebenin erken dönemde başına gelebilecek en sıkıntılı durumlardan biridir. Umut ve sevinçle başlayan bir gebeliğin hüsran ve hayal kırıklığıyla sonuçlanmasıdır..

    Rahim içersindeki bebeğin kalp atışlarının durması yani bebeğin ölmesi de yine düşük olarak adlandırılır. Bu gibi anne karnında bebeğin öldüğü durumlarda kürtaj işlemini geciktirmeden (kanamanın olmasını beklemeden) yapmak gerekir..

    Aslında düşüklerin en sık sebebi o bebekte oluşan anormallikler veya sakatlıklardır..ve bu anormallikler büyük sıklıkla anne ya da babadan taşınan bir problemden değil, bizzat o gebelikteki bebeğin oluşumu sırasında oluşan problemlerdir..ve sıklıkla da tekrarlamazlar..Klinik olarak saptanmış her gebelikte yaklaşık olarak % 15 civarında bir düşük riski olduğunu akıldan çıkarmamak, yani gebelik düşükle sonuçlanırsa bunun pek de az rastlanmayan bir şanssızlık olduğunu hatırlamakta yarar vardır. Böylelikle sonraki gebelikler için karamsar olmaya gerek olmadığı da kendiliğinden anlaşılacaktır..

    Bir başka deyişle belki de düşükler doğanın bir seçim ve ayıklama mekanizmasıdır ve belki de sorunlu bir hayatla devam edecek olan bir bireyin daha baştan hayattan elenmesidir.

    Peki ya düşükler tekrarlıyorsa:

    “Tekrarlayan düşük” bir kadının en az iki kere arka arkaya düşük yapmasına verilen isimdir.
    Tekrarlayan düşük nedenlerinin detaylı olarak araştırılması ve tedavinin de buna göre planlanması gerekir:
    Hekiminiz olası nedenlere yönelik incelemelerin sonunda saptanan sonuca göre özgün tedaviye başlayacaktır.
    Babaya ait kromozomal (genetik) anomaliler, anneye ait kromozomal anomallikler mutlaka araştırılmalıdır, rahime ait anatomik, yapısal bozukluklar, rahim ağzı yetmezlikleri ve myomlar varsa ortadan kaldırılmalıdır.
    Hormonal bozukluklar (Diabet, guatr, süt hormonu yüksekliği gibi) varsa tedaviler yapılmalıdır.
    Mikrobik Enfeksiyonlar tedavi edilmelidir. İmmunolojik (Bağışıklık sistemi ile ilgili) bozukluklar varsa aspirin ve heparin gibi kan sulandırıcılar ile tedavi edilmelidir.

    Düşen bebeğin genetik incelemesinin yapılması da bu konuda oldukça faydalı olacaktır.

    Ancak bilnmelidir ki tüm incelemelere rağmen tekrarlayan düşüklerin yaklaşık olarak yarısında herhangi bir neden saptanamaz.

    Tekrarlayan gebelik kayıpları olan bir kadın tekrar gebe kaldığında artık bu gebeliği daha yakından takip edilmelidir.

    Tekrarlayan düşükleri olan ve diğer tedavilerden bir fayda sağlayamayan çiftlerde ise en gelişmiş seçenek Tüp Bebek Tedavisi ile laboratuvar ortamında çok sayıda oluşturulan embriyolardan hücre örnekleri alarak bunların incelenip, normal olanların ana rahmine transfer edilmesidir.

    Transfer öncesi genetik tanı (preimplantasyon Genetik Tanı – PGT ya da ingilizce adıyla PGD) denen bu yöntemle düşük yapma olasılığı çok azaltılabilmektedir. Çünkü daha önce bahsedildiği gibi düşüklerin en sık sebebi aslında bebekte oluşan anormalliklerdir.

    Gebelik öncesi genetik tanı, anne ve baba adayından elde edilen yumurta ve sperm hücrelerinin laboratuvar ortamında döllendirilmesi sonucu gelişen embriyolardan bir adet hücre alınması ile gerçekleştirilmektedir.
    Genetik tanı için Floresence İn Situ Hibridizasyon (FISH) veya Polimeraz Zincir Reaksiyonu (PCR) adı verilen özel yöntemler kullanılmaktadır. Doğacak bebekte monozomi veya trizomi (Down sendromu ve diğer hastalıklar) gibi sayısal kromozom bozukluklarının ve tek gen hastalıklarının (Hemofili (pıhtılaşma bozukluğu), Akdeniz anemisi, kistik fibrozis, kas hastalıkları gibi) tanısı PGT ile mümkündür. Böylece hastalık taşımayan, sağlıklı embriyoların anne adayına transferi ile sağlıklı bebeklerin doğması sağlanmaktadır.

    Kadında daha önce geçirilmiş düşük sayısı arttıkça tekrar düşük yapma riski artmaktadır:
    1 düşük sonrası tekrar düşük yapma riski % 15
    2 düşük sonrası tekrar düşük yapma riski % 24
    3 düşük sonrası tekrar düşük yapma riski % 30
    4 düşük sonrası tekrar düşük yapma riski % 40-50

    Anne yaşı arttıkça düşük yapma riski artar:
    30 yaş altında ortalama düşük riski % 7-15
    30-34 yaş arası ortalama düşük riski % 8-21
    35-39 yaş arası ortalama düşük riski % 17-28
    40 yaş üzerinde ortalama düşük riski % 34-52

    Tekrarlayan düşüklerde nedenler:
    1. İmmunolojik (bağışıklık) faktörler
    2. Trombofilik (pıhtılaşma) faktörleri ile ilgili bozukluklar
    3. Endokrin (hormonal) faktörler
    4. Anatomik faktörler (rahim anomalileri v.b)
    5. Genetik Faktörler
    6. Enfeksiyöz Faktörler
    7. Çevresel Faktörler ve Beslenme
    8. Anneye ait hastalıklar
    9. Sperm ile ilgili faktörler

    İlgili konular ;
    Jinekoloji
    Tekrarlayan Düşükler

  • Kürtaj nasıl yapılır ve riskleri nelerdir?

    Kürtaj nasıl yapılır ve riskleri nelerdir?

    Kürtaj kararı almak çok zor. Ya kürtaj zorunluysa? Hangi yöntemler uygulanabilir? Kürtaj riskli mi? Kürtaj olan kadınlar yeniden hamile kalabilir mi? Kürtajla ilgili tüm kadınların aklındaki soruların yanıtları.

    Kürtaj nedir?

    Kelime anlamı olarak kazımak demek olan kürtaj, rahim içinde her türlü yabancı maddeyi çıkarmak için kullanılan tıbbi işlemdir. Genel anestezi altında, hastane koşullarında yapılması gerekir.

    Kürtaj en çok bebek almak için uygulanır. Ancak, rahim içinde bir kanama ya da anormallik olduğu durumlarda da yapılabilir. Buna halk arasında parça almak denir.

    Kürtaj hangi durumlarda gereklidir?

    Gebeliğin erken döneminde tespit edilen anomalilerde, bebeğin gelişimini tamamlayamayacağı ya da bebeğin rahim içinde öldüğü durumlarda kürtaj yapılır. Ölü bebeğin rahim içinde kalması anneye zarar verecektir.

    Bebeğin kalbinin durmasına rağmen devam eden gebeliğe cansız gebelik denir. Bu durum, ilk üç ayda pek çok hamilelikte görülebilir. Gebeliklerin yüzde 15 i düşükle sonuçlanır. Bu düşüklerin sebebi de bebeğin hayatla bağdaşmayan sakatlıklarıdır. Yani bebek sakat olduğu için kalbi durur. Bu durum doğal seleksiyon olduğu için, ilk üç aydaki düşüklere doktorun da yapabileceği bir şey yoktur.

    Kürtaj teknikleri nelerdir?

    Kürtajın ne için yapıldığına göre teknikleri de değişir. Vajinal kanama, ağrı, enfeksiyon gibi bir anormallik sebebiyle yapılıyorsa, yani parça alma amaçlı bir kürtaj ise, kürek denilen demirden aletlerle genel anestezi altında yapılır.

    Mikro kürtaj, yine parça alma amaçlı olarak, çok ince bir plastik boruyla rahim ağzından girilip hiç anestezi uygulanmadan yapılır.

    Çocuk alma amaçlı teknikler nelerdir?

    Vakum tekniğiRahim ağzından içeri girilip vakumla gebelik materyalinin temizlenmesidir.
    Kürek yöntemiKaşık şeklindeki aletlerle gebelik materyalinin alınmasıdır. Bu, artık çok kullanılan bir yöntem değildir. Vakumla alındıktan sonra, içeride vakumun ulaşamadığı bazı bölgeleri temizlemek için kaşık kullanılır.

    Vakumun daha çok tercih edilmesinin sebebi, ileriye dönük anormallik bırakma ihtimalinin, yani travma riskinin daha az olmasıdır. Kaşıkla alındığında, rahmin iç dokusunun, yani bebeğin tutunduğu bölgenin tamamen alınmasından dolayı sonradan birtakım yan etkilerin ortaya çıkma ihtimali daha yüksektir.

    Kürtaj operasyonu geçiren biri ne kadar sürede iyileşir?

    Kürtaj işlemi ortalama beş dakika sürer. Hastayı genel anestezinin etkisinin geçmesi için bir saat gözlem altında tutmak gerekir. Daha sonra günlük hayatına dönebilir.

    Kürtajda ağrı hemen hemen hiç olmaz; olursa da ağrı kesicilere cevap veren bir ağrıdır bu.
    Adet kanamasından daha az miktarda vajinal kanama olabilir. Bu kanama bir hafta-10 gün kadar sürebilir.
    Kürtaj olan kişi, bu işlemden ortalama bir buçuk ay sonra tekrar adet olabilir. Kürtajdan sonraki bir hafta kanama devam ediyorsa cinsel ilişki yasaklanır. Çünkü bu dönemde rahim, enfeksiyonlara karşı açık durumdadır; dolayısıyla enfeksiyonlara neden olabilecek cinsel ilişki, deniz, havuz gibi aktiviteler yasaklanır.

    Tampon kullanımı kürtajdan sonra sakıncalı değildir; ancak çok sık sık değiştirilmesi, hijyen kurallarına uyulması gibi koşullar yerine getirilmelidir. Fakat kürtajdan sonra görülen kanama, tampon kullanmayı gerektirecek bir kanamadan daha azdır.

    Kürtajın riskleri var mı?

    Yapılan her tür cerrahi işlemin olabileceği gibi kürtajın da bir yan etkisi olabilir. En klasik yan etkisi enfeksiyon ve kanama ortaya çıkmasıdır.
    Bunun yanında, kürtaj körlemesine yapılan bir işlem olduğu için rahmin delinme ihtimali vardır. Ancak bunlar seyrek rastlanılan komplikasyonlardır. Bin vakadan bir ya da ikisinde görülür.

    Kürtaj her durumda yapılabilir. Ancak gebeliğin ilerlediği, bir enfeksiyon oluştuğu dönemlerde rahim çok daha hassaslaştığı için bir komplikasyon çıkma ihtimali daha yüksektir ve bu nedenle çok daha dikkatli olmak gerekir.

    Anesteziye Bağlı Riskler

    Lokal anestezi ile yapılan işlemlerde en önemli risk işleme başlarken rahim ağzı özel bir alet yardımı ile tutulduğunda duyulan ağrı nedeni ile ani tansiyon düşmesi ve bayılmadır. Vazovagal senkop adı verilen bu durum oldukça sık görülür. Yine duyulan çekilme hissi nedeni ile bulantı ve kusma görülebilir.

    Genel anestezinin riskleri ise hastanın yaşı, genel sağlık durumu, var olan sistemik hastalıkları, alerjik öyküsü gibi faktörlere bağlıdır. Bu faktörlerden doğan riskleri en aza indirmek için genel anestezi mutlaka ve mutlaka bir Anesteziyoloji ve Reanimasyon uzmanı tarafından verilmelidir. Bu uzman hastanın durumuna göre en uygun ilaç ya da ilaçları seçecek bilgi ve tecrübeye sahiptir. Genel anestezi ile yapılacak olan işlemlerin muayenehane ya da poliklinik değil hastane şartlarında yapılması daha uygun olur.

    Kürtaj nasıl yapılır ve riskleri nelerdir?

    İşleme Bağlı Riskler

    Rahimin delinmesi (Rüptür)

    Gebe bir rahim, gebe olmayan bir rahim´e göre çok daha yumuşaktır. Bu nedenle işlem esnasında yapılan dikkatsiz ve sert bir hareket rahimin delinmesine neden olabilir. Rahim delindiği fark edildiğinde hemen işleme son verilir ve hasta izlemeye altına alınır. Eğer delinen bölgeden karın boşluğu içine kanama oluyor ise hastada spesifik belirtiler ortaya çıkar. Bu durumda acil ameliyat gereklidir. Hastanın karın boşluğu açılarak delinen yer onarılır. Çoğu rüptür vakasında delinme uterusun fundus bölgesinden olduğu için kanama olmaz ve delinen bölge bir süre sonra kendiliğinden kapanır. Eğer işlem esnasında rüptür olduğu fark edilmez ise barsaklar, mesane, rektum gibi organlar hasar görebilir ve bu durumda hastada hayati tehlike yaratacak boyutlara varabilecek riskler doğar. Bu durumda acil bir ameliyat ile zedelenen dokuların onarılması hayat kurtarıcıdır.

    Rahim delinmesi işlem dikkatli yapıldığı durumda son derece nadir görülen bir komplikasyondur. Risk gebelik yaşı büyüdükçe artar.

    Hamileliğin hangi aşamasında kürtaj yaptırılabilir?

    Kürtaj, yasal olarak hamileliğin 10 uncu haftasına kadar yapılabiliyor. Ancak son sınır, bebeğin vajinadan çıkarılacak döneme gelmesine kadardır.

    Anne sağlığını tehdit eden bir zorunluluk olduğunda, 15 inci haftaya kadar yapılabilir. Bu haftadan sonra bebeğin alınmasını gerektiren bir anomali söz konusu ise vajinal doğum yaptırılması gerekir.

    14-15 inci haftadan sonra kürtajın kullanılmamasının sebebi, bebeğin iyice gelişmesi, kemiklerinin gelişmesi, parçalayarak çıkarmanın zorlaşması ve komplikasyon ihtimalinin artmasıdır.

    Gebelik ilerlediği, rahim duvarları inceldiği ve hamilelikte rahim çok yumuşak olduğu için kürtaj esnasında rahmi delmek çok daha kolaylaşır. Dolayısıyla ilerleyen dönemlerde kürtaj yöntemi kullanılmaz.

    Kürtaj yaptıran biri yeniden hamile kalabilir mi?

    Kürtaj yaptıran birinin yüzde 99,9 tekrar hamile kalmasında problem çıkmaz. Kürtajın bir komplikasyonu olduğu durumlarda; rahimde delinme, enfeksiyon, enfeksiyona bağlı olarak tüplerin tıkanması, rahim içinde yapışma durumlarında, hamile kalmakta zorluklar yaşanabilir.
    Bu durumlarda tedaviden sonra hamilelik mümkün olur. Ancak, bunlar seyrek olarak görülür. Kürtaj, uygun olmayan koşullarda yapıldıysa, rahim ağzını, kanalını tahriş edici uygulamalar yapıldıysa, ileride düşük ihtimalini artırıcı sebepler ortaya çıkabilir. Bu da nadiren rastlanılan durumlardandır. Kürtaj yaptırmanın belli bir sınırı yoktur, ancak mümkün olduğu kadar az yaptırmak gerekir. Kürtaj bir doğum kontrol yöntemi değildir.

    İlgili konular ;
    Kürtaj yaptırmam gerekiyor, sorularım var..
    Kürtaj sonrası hamilelik
    Jinekoloji

  • Tekrarlayan Gebelik Kayıplarında Kan Testi ‘Rehber’ midir ?

    Tekrarlayan Gebelik Kayıplarında Kan Testi ‘Rehber’ midir ?

    Klinik saptamalara göre gebeliklerin %10-15’i düşükle sonuçlanıyor. Erken gebelik kayıplarının tahmini sıklığı saat başı 114 vaka, tekrarlayan gebelik kaybı oranı ise %3-5 oranında. Peki erken gebelik kayıpları neden yaşanır, önlemek mümkün, kan testi ne derece bilgi verir? Tüm bu soruları Bahçeci Sağlık Grubu Fulya Tüp Merkezi Kadın Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Ümit Göktolga çocuk sahibi olma çalışan çiftler için cevaplandırdı.

    Çocuk sahibi olmaya çalışan milyonlarca çift için müjdeli haber –hamilesiniz-den sonra alınan kötü haber –bebeğiniz düştü-açıklamasıdır. Çiftleri daha da derinden üzen, umutlarını kıran ise tekrarlayan düşük olayıdır. Bahçeci Sağlık Grubu Fulya Tüp Merkezi Kadın Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Ümit Göktolga 20. gebelik haftasından önce ve 500 gr. ağırlığın altında 3 veya daha fazla gebelik kaybının “Tekrarlayan Gebelik Kaybı” olarak tanımlanabileceğini belirterek şunları söyledi: “ Maalesef günümüzde tekrarlayan gebelik oranlarında bir artış yaşanıyor. Buna etken birçok faktör olabilir ama ilk sırada geç yaşta anne-baba olmak sayılabilir. Çiftlerde kadınların 35 yaş ve üstü, erkeklerin 40 yaş ve üstü olduklarında düşük riski artıyor. Burada en önemli risk genetik bozukluklar olarak karşımıza çıkıyor. Bir kez gebelik kaybı yaşayan kadının 2. kez düşük yapma oranı %15, 2 kez düşük yapanın 3. kez düşük yapma oranı %25, 3 kez düşük yapanın 4. kez düşük yapma oranı ise %30-45’e çıkmaktadır. Dolayısıyla peş peşe yaşanan her gebelik kaybı bir sonraki gebeliğin kaybedilme oranını da artırmaktadır. Tekrarlayan gebelik kayıpları genetik, bağışıklık sistemi, endokrinolojik, hematolojik, enfeksiyonlar, çevresel faktörler ile rahim yapısı bozukluklarına bağlı olarak ortaya çıkabilir.”

    Kan Testi ‘Rehber’ midir?

    Tekrarlayan gebelik kayıpların nedeninin bulunması için; hasta öyküsünün detaylı bir şekilde bilinmesi ve iyi bir muayene gerekir. Kan testinin de rehber olabileceğini belirten Doç. Dr. Ümit Gökdalga “Burada nedene ulaşmak için bütüncül bir tedavi süreci gerekir. Yani hormon tahlilleri, şeker, pıhtılaşma testleri, enfeksiyon nedenini araştırmaya yönelik testler, anne ve babanın kromozom tetkiki, bağışıklık sistemine yönelik immünolojik testlerin sonuçları derlenip toparlandıktan sonra ancak yorum yapılabilir. Sadece kan tahlili ile nedenin belirlenme oranı ancak %10 olabilir. Rahim yapısı bozukluğu ve çevresel faktörler tekrarlayan gebelik kayıplarında önemli faktörlerdir. Tedavi ve bir sonraki gebeliğin takip planı elde edilen bulgular göre yapılmaktadır.” dedi.

    Tedavi Sürecinde Dikkat Edilmesi Gereken Noktalar

    Tekrarlayan gebelik kayıplarında düzeltilebilecek nedenlere yönelik güncel tıbbi uygulamalar, uygun tedavi şekliyle çiftleri mutlu sona ulaştırabilir. Doç. Dr. Ümit Gökdalga çiftlere şu önerilerde bulunuyor: “ Tedaviye tekrar başlamadan önce çiftlerin çok iyi araştırma yapması gerekir. Deneyim, donanım ve teknik açıdan dünyadaki gelişmeleri takip eden, uygulayan merkezler tercih edilmelidir. Tekrarlayan gebelik kayıplarında takiple başarılı gebelik ve canlı doğum yapma oranı % 60-70 arasında değişebilir. Ayrıca stres, kafein ve sigaradan uzak bir yaşam, sağlıklı beslenme şarttır. Obezite varsa diyetle kilonun uygun seviyeye gelmesi sağlanmalıdır.”

    Tüp Bebek Tedavisi Ne Zaman Başvurulur ?

    Doç. Dr. Ümit Gökdalga tüp bebek tedavisine başvurulması gereken durumları şöyle özetledi: “Düşük materyalinden ya da anne ve babadan yapılan genetik araştırmalarda ailesel geçişli ya da tekrarlayıcı özellikte bir genetik problem tespit edilirse, sağlam embriyoları seçmek (PGD- Preimplantasyon Genetik Tanı) ve onları transfer etmek amacıyla tüp bebek tedavisi uygulanabilir.”

    Tüp Bebek ile İlgili Sık Sorulanlar
    – Aşılama nasıl bir üremeye yardımcı tedavi tekniğidir?
    – Tüp bebek tedavisinde embriyo seçimi neye göre yapılır?
    – Tüp bebek tedavisinde transfer edilen embriyoların gelişimi nasıl takip edilir?
    – Tüp bebek ile yaşanan hamileliklerde düşük riski daha mı fazla?
    – Tüp bebek tedavisinde genetik tanı testi kimlere önerilir?
    – Tüp bebek tedavisinde akupunktur ve nöral terapiden nasıl yararlanılır?

  • Kısırlık (infertilite) tedavisinde akupunktur / nöral terapinin yeri var mı ?

    Kısırlık (infertilite) tedavisinde akupunktur / nöral terapinin yeri var mı ?

    Kısırlık (İnfertilite) tedavisi, aynı anda birçok mesele ile uğraşmayı gerektiren bir tedavi sürecidir.Fiziksel ve ruhsal sağlıklılık, eşle ilişki, aile büyükleri ile ilişkiler, arkadaşlarla olan ilişkiler ve tedavinin getirdiği maddi kaygılar gibi.Eğer çalışan bir kadınsa, iş hayatının tedaviden etkilenip etkilenmemesi de yaşanabilecek streslerden birisi.

    Bilimsel çalışmalar, stresin infertiliteye neden olabileceğini; infertilitenin ve bu süreçte yaşananların da depresyona ve anksiyeteye neden olduğunu göstermektedir.

    Bu aslında tıpkı yumurta – tavuk hikayesi gibi stres bir yandan gebe kalma ve sürdürme olasılığını azaltırken, öbür taraftan da çocuk sahibi olamamak da stresi artırabilmektedir. Yapılan çalışmalarda, çocuk sahibi olamayan “çifler” ile kanser ve AIDS hastaları karşılaştırıldığında benzer oranda kaygı ve depresyon görülmüştür.

    Uzun bir süredir kısırlık tedavisi ve getirdiklerinin stresi altında olan beden ve ruh, normal düzenine geri dönmekte zorlanmaktadır. Böylece bazı kronik ağrılar (migren, sırt, boyun ağrıları gibi) oluşabilmektedir. Bağışıklık sistemi zayıflamakta ve anne adayımız hastalıklara daha açık hale gelmektedir.Uyku problemleri, kronik yorgunluk, sinirlilik, özgüven kaybı- kendini beğenmemek ve cinsel isteksizlik ve cinsellikten zevk almamak gibi sorunlar da ortaya çıkmaktadır.

    Transfer döneminde uygulanan Akupunktur, anne adayının kaygılarını, korkularını ve stresini azaltarak daha huzurlu, rahat ve gevşemiş halde transfer sürecini geçirmesine anlamlı katkı sağlamaktadır. Ayrıca akupunktur/nöral terapi ile Rahme giden kan akımı artmakta ve böylece rahmin kasılmasının azaltılması hedeflenmektedir. Ayrıca bağışıklık sisteminin güçlendirmesi ile hem kadın daha sağlıklı olmakta hem de embriyonun rahme tutunması için uygun ortam oluşturulmaktadır.

    Aslında bu aşamadan önce anne adayları, genel sağlıklarının iyileştirilmesi ve hazırlık için tedaviye alınmalıdır. Özellikle birkaç kez başarısız denemeleri olan adaylarda, “Bozucu alan” tedavi yaklaşımı ile 4 haftalık bir ön hazırlık son derece faydalı olacaktır.

    Bununla beraber, bazı yurtdışı merkezlerde olduğu gibi “Tüp Bebek Merkez” ziyaretleri ve tahlil sürecinde 3.-7. günlerde ilk seansın başlaması, follikül gelişimi ve endometrium kalınlığını artırmak ve anne adayının stresini azaltmak için de uygulanabilir.

    İkinci seans, yumurta toplanmasından hemen sonra post-op stresin azaltılması, bulantı-kusma ve nekahat döneminin huzurlu geçmesi ve karının rahatlaması için uygulanabilir. Üçüncü seans, genellikle Embriyo transferinden önce uygulanır.

    Dördüncü seans, transferden sonra 3.-7. günlerde (embriyonun uterusa doğal olarak yapışıp tutunması-implantasyon-için) uygulandığında gebelik oranlarını artırdığını biliyoruz.

    Biz transfer sonrasında da (11-14 günlük; STRESiN PİK YAPTIĞI bekleme döneminde ) hastaya AKUPUNKTUR/NÖRAL TERAPİ ile destek olmanın faydalı olduğunu görüyoruz.

    Tüp bebek sürecinde kime, nasıl bir tedavi yaklaşımında bulunmanın daha etkili-faydalı olduğu konusunda ise “uzman hekim” ile görüşerek yol alınmasının önemini de vurgulamak isteriz.

    1. Aşılama nasıl bir üremeye yardımcı tedavi tekniğidir?
    2. Tüp bebek tedavisinde embriyo seçimi neye göre yapılır?
    3. Tüp bebek tedavisinde transfer edilen embriyoların gelişimi nasıl takip edilir?
    4. Tüp bebek ile yaşanan hamileliklerde düşük riski daha mı fazla?
    5. Tüp bebek tedavisinde genetik tanı testi kimlere önerilir?
    6. Tüp bebek tedavisinde akupunktur ve nöral terapiden nasıl yararlanılır?

  • 10 soruda sağlıklı gebelik !

    Hamile kaldığınızı öğrendiğiniz andan itibaren, sağlıklı bir gebelik dönemi geçirmeniz için ne zaman, hangi test yaptırmanız gerektiğini bilmelisiniz.

    Hamilelik süreci ile ilgili doğru bilinen yanlışlar ve diğer konularla ilgili olarak Anadolu Sağlık Merkezi Ataşehir Tıp Merkezi’nden Kadın Hastalıkları Uzmanı Op. Dr. Meltem Çam, on soruda bilgi verdi.

    Anne adayı size geldiğinde ilk olarak hangi testleri yapıyorsunuz ?
    Gebelik başladıktan sonra ilk etapta yani beklenen adet günü geçtikten sonra, gebeliği tespit için kanla ya da idrarla bir gebelik testi yapıyoruz. Ultrasonla gebeliği tespit etmeye çalışıyoruz. Gebeliğin ultrasonla ilk değerlendirilmesi son adetten 5 hafta sonra yapılıyor.
    article_gebelik
    İlk üç ay içinde başka testler uygulanıyor mu ?
    İlk üç ay içerisinde herhangi bir genetik anormallik olup olmadığını belirlemek için yaptığımız ilk test, ikili test dediğimiz tarama testidir. Bu testle, kanda iki tane özelliğe bakıyoruz. Annenin kanına bakılırken ultrasonla da bebeğin bazı ölçümleri yapılıyor. Bebeğin ensesindeki kalınlığa bakılıyor. Çünkü ense kalınlığı arttığı zaman bebeklerde bazı genetik anormallikler ya da kalp anormalliklerinin riski artıyor.article_gebelik

    Bu anormallikler neler olabiliyor?
    Sık bilinen Down sendromu var, yani Mongolizm. Bir de daha ender görülen trizomi 13 ya da 18 dediğimiz, döllenme sırasında oluşan genetik kodlama hataları görülebiliyor. Bizi en çok rahatsız eden ise Down sendromu. Çünkü Down sendromlu doğan bazı çocuklar, uzun yıllar yaşayabiliyor, eğitim alabiliyorlar. Ama bir ailenin Down sendromlu bir bebek sahibi olması gerçekten çok sıkıntılı bir durum. Biz bu sorunu tespit edebiliyoruz. Eğer ailenin onayı varsa, doktor onayı da varsa gebelik 3-3,5 aylıkken sonlandırılabiliyor. Fakat bu bebeklerin doğduktan sonra yaşama olanağının olması, gebeliğin sonlandırılmasını tartışmalı bir konu haline getiriyor.

    İkili testten sonra hangi testler yapılıyor?
    İkili testten sonra 16. ve 19. haftalarda üçlü test var. Yaklaşık olarak gebeliğin 3,5 ayında ikili teste benzer şekilde anne kanı alınarak yapılan bir testtir. Fakat her iki test için de bunların tarama testleri olduğunu belirtmemiz gerek. Anneden kan alarak bebekle ilgili fikir sahibi olmaya çalışıyorsunuz. Bu testler hiçbir zaman yüzde yüz kesin sonuç vermiyor. Ancak size istatistiki veri sağlıyor. Böyle bir çocuk sahibi olma riskiniz binde bir ya da yüzde bir gibi. Bu risk hep vardır. Bu riski ortadan kaldıramazsınız. Tarama testi olduğu için annenin kuşkularını da aslında ortadan kaldırmaz.

    Yüzde 100 tespit sağlamak için ne yapılabilir?
    3,5-4 ay olduğunda anne karnından ince bir iğneyle girip bebeğin suyundan örnek alınabiliyor. Bunu tahlile gönderiyoruz ve bebeğin genetik yapısı inceleniyor. Bu yöntem bebek hakkında genetik olarak yüzde 100 kesin bilgi veriyor. Biz buna amniyosentez diyoruz. Aynı şekilde bebek kanı alınarak da yapılabiliyor fakat bunun düşük riski daha yüksektir.

    Gebelikte diyabet riski çıktığında ne tür önlemler alınıyor ?
    Gebeliğiin 24-28 haftaları arasında 50 gr. şeker yükleme testini yaptıktan sonra sonuç belli bir sınırın üzerinde çıktıysa hastayı doğrudan gebeliğe bağlı diyabet olarak kabul ediyoruz. 50 gram yükleme de bir tarama testi ve onun da bir yanılma payı var. Eğer bu testte yüksek çıkarsa bizi yanıltmasın diye bir de 100 gram yükleme testi yapıyoruz. Bu yüklemeyi herkesten istememe nedenimiz ise güç olmasıdır. 3 saat takip gerektirir. Bunların sonucunda hastanın gebeliğe bağlı diyabetli olduğuna karar verdiğimizde ilk etapta hastaya diyet öneriyoruz ve kontrole alıyoruz. Diyetle şekerini kontrol altına alırsak devam ediyoruz. Ama diyetle halledemezsek o zaman insülin kullanmaya başlıyoruz. İnsülin kullanmamızın nedeni de insülin bebekle anne arasındaki bariyeri aşmıyor.

    Gebelikte diyabet, ne tür riskleri beraberinde getiriyor ?
    Bebek sürekli çok şekerli bir ortamda olduğu için normalden fazla büyüyor. Doğum travmaları artıyor. Çünkü o kadar büyük bir bebeği doğurmaya çalıştığınızda normal doğumda hem anneye hem de çocuğa zarar verebiliyor. Diyabetik bebeklerin kiloları genelde gövde ve omuz çevresinde oluyor. Bebeğin kafası çıkıyor ama ondan sonra omuz takılıyor ve çok büyük bir risk oluşturabiliyor. Bebeğin iri olmasını sezaryenle aşabilirsiniz. İkinci problem bebeklerin akciğerlerinde bulunan sürfaktan denilen bir madde var ve bu madde akciğerlerinin düzgün genişleyip, düzgün solunum yapmasını sağlıyor. Diyabetik bebeklerde akciğer gelişimi de problem oluyor. Akciğerler daha geç ve güç gelişiyor. Bu bebekler, akciğer gelişimi problemi yaşıyorlar. Diyabetik annelerin de bebeklerinde bazı anormallikler görülebiliyor. Kalp problemleri daha sık görülüyor. Diyabetik annelerin bebeklerinde 28. haftada mutlaka fetal eko da yapmak gerekiyor.

    Erken doğum riski dönemi bittikten sonra, gebeler hangi aşamalardan geçiyor ?
    28. haftadan sonra erken doğum riskinin bittiği dönem olan 37. haftaya kadar hastayı özel durumlar haricinde idrar tahlili ve kan sayımlarıyla takip ediyoruz. 37. haftadan sonra önemli olan doğum zamanını tespit etmek ve sağlıklı olarak bebeğin doğumunu sağlamaktır. 37. Haftadan sonra bebeğin büyüklüğünü ultrasonla takip ediyoruz. Bebeğin içinde bulunduğu su kesesine bakıyoruz; çünkü su miktarı önemli. Bir de kardiyotokografi dediğimiz bir alet var, bebeğin kalp atımlarının düzenli olup olmadığını kontrol ediyoruz. Bebeğin kalp atımları da çok önemli, çünkü bebek anneden rahat oksijen alabiliyorsa kalp atımları da normal oluyor. Fakat bir sorun varsa annenin doğumunun başlamasını beklemeden müdahale ederek bebeğin doğumuna karar veriyoruz.

    Gebelikte vajinal muayenenin yanlış olduğuna dair bir inanış var. Bu ne kadar doğrudur ?
    Biz gebe hastayı gerek vajinadan elle muayene ettiğimizde, gerekse vajinadan ultrasonla baktığımızda hasta tarafından bir dirençle karşılaşıyoruz. Özellikle hastanın kanaması olduğunda ya da düşük şüphesi olduğunda doğru kararı verebilmek için mutlaka bu muayeneleri yapmak gerekir. Sadece bebeğin eşinin (plasenta) aşağıda olduğu özel durumlarda bu muayeneler sakıncalı olabilir.

    Cinsel ilişki kaçıncı aya kadar normal şekilde devam edebiliyor ?
    Erken doğum ya da düşük tehdidi varsa hastaya cinsel ilişkiyi yasaklıyoruz. O da sadece sperm faktöründen dolayıdır. Onun dışında bilgi olarak son bir aya kadar anne adayları normal bir şekilde aktif cinsel hayatına devam edebilir.

    Kaynak : NTV-MSNBC