Etiket: doğurganlık

  • PCOS Hastalarına Özel Diyet Rehberi 2024 – Glisemik İndeks ve Antiinflamatuar Diyet

    PCOS Hastalarına Özel Diyet Rehberi 2024 – Glisemik İndeks ve Antiinflamatuar Diyet

    PCOS hastalarına özel diyet rehberi 2024: Glisemik İndeks ve Antiinflamatuar Diyet ile sağlıklı beslenme ve semptom yönetimi. Detaylar burada!

    Eğer PCOS’unuz varsa, 2024 yılında uygulamanız gereken diyetleri keşfetmek isteyebilirsiniz. Aşağıda, 2023 yılında PCOS hastalarına yönelik oldukça araştırılan ve 2024 yılında denenmesi tavsiye edilen diyet trendleri bulunmaktadır.

    PCOS Hastalarına Özel Diyet Rehberi 2024 – Glisemik İndeks ve Antiinflamatuar Diyet

    Günümüzde birçok kadın, Polikistik Over Sendromu’ndan (PCOS) muzdarip olabilmektedir. Bu durum, yumurtalıklarda küçük kistlerin oluşmasına neden olan ve genellikle kadınlarda az miktarda bulunan erkek cinsiyet hormonlarından anormal derecede fazla üretimle karakterizedir.

    PCOS, hormonal dengesizliklere yol açabilir, adet düzenini bozabilir, yüzde istenmeyen tüylerin çıkmasına sebep olabilir ve kilo kontrolünü ve doğurganlığı etkileyebilir.

    Birçok uzman, sağlıklı bir diyet ve uygun yaşam tarzının polikistik over sendromu‘nu yönetmede önemli bir rol oynayabileceğine inanmaktadır.

    2023 yılında PCOS için popüler olan ve 2024 yılında da geçerli olması beklenen diyet trendlerini öğrenmek için aşağıdaki bilgileri inceleyebilirsiniz.

    Hormonal denge ve sağlıklı kilo kontrolü için PCOS hastalarına özel 2024 diyet rehberi. Glisemik İndeks ve Antiinflamatuar Diyet ile tanışın!
    Hormonal denge ve sağlıklı kilo kontrolü için PCOS hastalarına özel diyet rehberi. Glisemik İndeks ve Antiinflamatuar Diyet ile tanışın!

    Düşük Glisemik İndeks (GI) Diyeti

    Düşük Glisemik İndeks (GI) Diyeti PKOS hastaları için önemlidir çünkü kiloyu korumak ve insülin direncini azaltmak bu durumda kritik bir rol oynar. İşte bu diyetle ilgili önemli bilgiler:

    Düşük GI Diyetinin Önemi:

    • PKOS mağdurları için kilo kontrolü ve insülin direncini düşürme önemlidir.
    • Düşük GI diyeti, kan şekerini yönetmeye yardımcı olabilir.

    GI Nedir?:

    • Glisemik İndeks Diyeti, yiyeceklerin kan şekerini yükseltme hızını ölçer.
    • Ekmek, işlenmiş gıdalar ve şeker gibi yüksek GI’ye sahip besinler, kan şekerini hızla artırabilir.

    Düşük GI Diyeti Kuralları:

    • Düşük GI diyeti uygulandığında, yüksek GI’ye sahip besinleri tüketmemek önemlidir.
    • Yumurta, yeşil sebzeler, meyveler ve az süt içeren besinler bu diyette yer almalıdır.

    Glisemik İndeks ve Sindirim:

    • Bir besinin glisemik indeksi ne kadar düşükse, kan şekerine etkisi o kadar az olur.
    • Sindirimi daha uzun süren besinlerin kan şekerine hemen bir etkisi olmaz.

    Diyete Eklenmesi Gerekenler:

    • Yeşil çay, antioksidanlar bakımından zengindir ve düşük kalorili olması nedeniyle kilo kaybını destekleyebilir.
    • Bakliyat, elma, çilek, kayısı ve erik gibi meyveler de düşük GI diyetine dahil edilebilir.

    Bu diyet, temel besin maddelerini vücuda sağlayarak kilo kaybına odaklanır ve PKOS semptomlarını yönetmeye yardımcı olabilir.

    Forum: Polikistik Over Sendromu Ve Diyet Tıklayın!

    Antiinflamatuar Diyet

    Antiinflamatuar Diyet Hakkında Bilgiler:

    Bitki Bazlı Gıdalar:

    • Anti-inflamatuar diyet, özellikle bitki bazlı gıdaları içerir.
    • Bu gıdalar, bağışıklık sistemini güçlendirir ve iltihaplanmayı azaltabilir.

    Omega-3 ve Protein Kaynakları:

    • Omega-3 açısından zengin gıdalar, kuruyemişler, tohumlar, balık ve yağsız proteinler, anti-inflamatuar diyetin önemli bir parçasıdır.

    Uzak Durulması Gereken Gıdalar:

    • Anti-inflamatuar diyet uygulayanlar, alkolden ve işlenmiş gıdalardan kaçınmalıdır.
    • Beyaz ekmek, işlenmiş yiyecekler ve kızarmış yiyecekler gibi gıdaların tüketimi yasaklanmıştır.

    Obezite ve İltihaplanma:

    • Bu diyet, obeziteyi artırıcı, iltihaplanmayı etkileyici ve PCOS semptomlarını kötüleştirebilecek gıdalardan kaçınmayı içerir.

    Serbest Radikallerle Mücadele:

    • Antiinflamatuar diyet, vücuttaki hücrelere zarar veren serbest radikalleri uzaklaştırmaya yardımcı olur.

    Bu diyet, sağlıklı beslenmeyi vurgular ve özellikle anti-inflamatuar özelliklere sahip gıdaların tüketilmesini önerir. Bu sayede bağışıklık sistemi desteklenir ve vücuttaki iltihaplanma azaltılarak sağlıklı bir yaşam tarzına katkıda bulunabilir.

    2024 Diyet Trendleri: Daha Sağlıklı Bir Yaşam İçin Önerilen Değişiklikler

  • Doğurganlığı Artırıcı Yiyecekler | 6 Doğal Destek Gıda

    Doğurganlığı Artırıcı Yiyecekler | 6 Doğal Destek Gıda

    Sağlıklı bir doğurganlık süreci için doğal destekler aramak, beslenme alışkanlıklarının önemli bir parçasıdır. Doğurganlığı artırıcı yiyecekler, vücudun doğal dengesini destekleyerek doğurganlık sağlığını olumlu yönde etkileyebilir. Bu yazıda, folik asit, omega-3 yağ asitleri, antioksidanlar, protein, demir gibi önemli besinleri içeren yiyecekleri keşfedeceğiz. Ayrıca, bitkisel bazlı beslenmenin doğurganlık üzerindeki etkilerini inceleyecek ve yeterli su tüketiminin önemini vurgulayacağız. Doğurganlık için sağlıklı beslenme alışkanlıkları edinmek, doğal bir destek sağlayarak uzun dönemde olumlu sonuçlar elde etmenizi sağlayabilir.

    Merkezi Hastalık Kontrol ve Önleme tarafından ülkemiz genelinde yürütülen bir araştırmaya göre, doğurganlık çağındaki evli kadınların yaklaşık %9’u kısırlık sorunu yaşamaktadır.

    Çiftler, kısırlığa sebep olan diğer faktörleri belki tamamen kontrol edemeyebilirler; ancak kendi beslenme alışkanlıklarını yönlendirebilirler. Ayrıca, her iki partnerin de beslenmesi ve hamile kalma yeteneği, sağlıklı bir kilonun sürdürülmesiyle büyük ölçüde etkilenebilir. Dolayısıyla, doğurganlığı artırmak adına beslenme alışkanlıkları ve gıda seçimleri son derece önemlidir.

    Doğurganlık Nedir?

    Doğurganlık, bir bireyin doğal olarak çocuk sahibi olma yeteneğidir. Diğer bir deyişle, bir kadının yumurtasının bir erkeğin sperm hücresi ile döllenerek gebelik oluşturabilme kabiliyetidir. Bu süreç, doğurganlık dönemi olarak adlandırılan belirli bir yaş aralığında gerçekleşir ve genellikle ergenlik döneminde başlar ve menopozla son bulur.

    Doğurganlık, hem kadın hem de erkek için fizyolojik ve hormonal bir dengeye dayanır. Kadınlarda, yumurtalıklar her ay bir yumurta hücresi üretir ve bu yumurta hücresi fallop tüpleri boyunca uterus (rahim) içine doğru hareket eder. Eğer bu yumurta, cinsel birleşme sırasında erkeğin sperm hücresi ile döllenirse, gebelik oluşur.

    Erkeklerde ise, testisler sperm hücreleri üretir. Cinsel birleşme sırasında, milyonlarca sperm hücresi vajina içine salınır ve fallop tüpleri boyunca ilerler. Bu yolda, en güçlü olanı yumurtayı dölleyerek gebelik oluşturur.

    Doğurganlık çiftler için doğal bir süreç olmakla birlikte, bazı durumlar doğurganlık sorunlarına yol açabilir. Bu durumlar fiziksel, hormonal, genetik, çevresel veya yaşla ilgili olabilir. Doğurganlık konusundaki herhangi bir endişe durumunda, bir doktora başvurmak önemlidir.

    Doğurganlığı Artırıcı Yiyecekler

    Doğurganlığı Artırıcı Yiyecekler
    Doğurganlığı Artırıcı Yiyecekler

    Folik Asit Bakımından Zengin Yiyecekler

    Folik asit, doğurganlık için önemli bir besindir. Bu besin, vücuttaki hücrelerin bölünmesi ve büyümesi için temel bir rol oynar. Ayrıca fetal gelişim sırasında da kritik bir rol oynar. Folik asit açısından zengin yiyecekler arasında ıspanak, brokoli, avokado ve portakal gibi sebze ve meyveler bulunur.

    Oku: Hamile Kalmak İçin Doğurganlığı Arttıran Besinler

    Omega-3 Yağ Asitlerini İçeren Yiyecekler

    Omega-3 yağ asitleri, hormonal dengeyi düzenlemede ve yumurtalık fonksiyonlarını desteklemede önemlidir. Somon, ceviz, chia tohumları gibi gıdalar omega-3 bakımından zengindir ve doğurganlık için faydalıdır.

    Antioksidanlarla Zenginleştirilmiş Besinler

    Antioksidanlar, vücudu serbest radikallerin zararlı etkilerinden korur ve hücresel sağlığı destekler. Böğürtlen, çilek, kırmızı lahana gibi antioksidanlarla zenginleştirilmiş besinler, doğurganlık üzerinde olumlu etkilere sahiptir.

    Protein ve Demir İçeren Yiyecekler

    Protein, hücresel büyüme ve onarım için temel bir besindir. Ayrıca, demir eksikliği doğurganlık sorunlarına yol açabilir. Kırmızı et, yumurta, fasulye ve ıspanak, protein ve demir bakımından zengin seçenekler arasındadır.

    Forum: Doğurganlığı arttırmak için ne yenmeli?

    Bitkisel Bazlı Beslenme ve Doğurganlık Arasındaki Bağlantı

    Bitkisel bazlı bir diyet, doğurganlık üzerinde olumlu etkilere sahip olabilir. Bu diyet, lif, vitamin ve mineral bakımından zengin seçenekler sunar. Ayrıca, hayvansal ürünlerin aksine doymuş yağ içeriği daha düşüktür, bu da hormonal dengeyi korumaya yardımcı olur.

    Su Tüketimi ve Doğurganlık

    Yeterli su içmek, vücut fonksiyonları için temel bir gerekliliktir. Doğurganlık üzerinde de olumlu etkilere sahip olabilir. Su, vücuttaki hormonal dengeyi ve dolaşımı düzenler, bu da doğurganlığı destekler.

    Oku: Doğurganlığı Destekleyen Takviyeler

    Sonuç:

    Sağlıklı bir yaşam tarzı ve dengeli bir beslenme, doğurganlık için kritik öneme sahiptir. Folik asit, omega-3 yağ asitleri, antioksidanlar, protein ve demir gibi besinlerin doğru oranda alınması, doğurganlık sağlığını destekleyebilir. Ayrıca, bitkisel bazlı bir diyet tercih etmek ve yeterli su tüketimi yapmak da doğurganlık üzerinde olumlu etkiler sağlayabilir. Unutmayın ki, her bireyin ihtiyacı farklıdır, bu nedenle bir uzmana danışmak her zaman en iyisi olacaktır. Sağlıklı beslenme alışkanlıkları ve yaşam tarzı, doğurganlık üzerindeki olumlu etkilerini zamanla gösterecektir.

  • Geç evlilik doğurganlık azaltıyor!

    Geç evlilik doğurganlık azaltıyor!

    Uzmanlar, geç yapılan evliliklerin sonucunda yumurtlama potansiyelinin azaldığını ve yumurtaların kalitesinin düştüğünü belirtti.

    Kadın doğum Uzmanı Doç. Dr. Ali Utku Öz, hamile kalmak isteyen bayanlara yumurtalık miktarının çok önemli olduğunu belirtti ve şu bilgileri verdi,
    Yaş ile yumurta miktarı doğru orantılı
    Kadının yumurtalıklarında yumurtalarının fazla olması, kaliteli ve hamile kalma şansının yüksek olduğunun göstergesidir. Kişinin yumurtalığındaki yumurta miktarını yansıtan en önemli faktör kişinin yaşıdır.
    Yaş ilerledikçe özellikle de 35 yaşından sonra yumurta sayısı ve kalitesi azalırken, 40 yaşından sonra daha da hızlanır. Yumurtalık rezervi azalan kadının da kendiliğinden ya da tedaviyle gebe kalma şansı düşer, hatta gebelik olsa bile düşük riski artar.
    Genç yaştaki kadınlarda da yumurtalık yaşlanması meydana gelebilir!

    Yumurtalık yaşlanması ile ifade edilmek istenen ise yumurta sayısının azalması ile beraber geride kalan yumurtalardaki kalite azalmasıdır.

    Genç yaşlardaki kadınlarda yumurtalık yaşlanması olduğu zaman gebe kalma potansiyeli düşmektedir.

    Saç dökülmelerine dikkat!
    Yumurta miktarı azaldıkça aynı zamanda adet miktarı ve günleri kısalır. Ayrıca artan saç dökülmeleri yumurta miktarının düştüğü yönünde önemli uyarıcıdır.
    Kontrollerinizi ihmal etmeyin!
    Özellikle akıntının fazla olması ve renginin değişmesine dikkat edilmesi gerekir. Akıntının iltihaplanması ve bunun da rahim içine ve tüplere yayılması, sadece kasık ve bel ağrılarına neden olmakla kalmaz, aynı zamanda gebelik şansını azaltacak etki gösterebilir.
    Ayrıca, her adet döneminde geri kaçan bir miktar kan, enfeksiyonun daha da ilerlemesine neden olabilir.
     Bu yüzden akıntıdaki değişime ve adet miktarındaki artışa dikkat edilmelidir. Bu olumsuzlukların hepsinin kontrol edilmesi içinde muhakkak bir kadın doğum uzmanından görüş almak gerekir.
  • Hamile kalmanızı kolaylaştıracak 7 muhteşem yiyecek

    Hamile kalmanızı kolaylaştıracak 7 muhteşem yiyecek

    Hamile kaldığınızda neler yemeniz veya neler yememeniz konusunda pek çok kural olduğunu elbet biliyorsunuz. Peki ya gebe kalmaya çalışırken ne yapmalı? Gerçekten yediğiniz yiyecekler bebek yapma yeteneğinizi arttırabilir mi? Elbette .

    Hamile kalmanızı kolaylaştıracak 7 muhteşem yiyecek

    Sorunuzun cevabını verecek 7 doğurganlığı arttıran yiyeceği günlük diyet listenize eklemeniz yeterli.

    FASÜLYE

    Evet, fasülye doğurganlığı arttıran sihirli bir yiyecektir. Harvard School of Public Health’de hamile kalmaya çalışan 19.000 kadın üzerine yapılan araştırmaya göre yüksek oranda hayvansal protein tüketen kadınların %39’unda infertilite (kısırlık) yaşandığını göstermiştir. Ancak daha çok bitkisel protein tüketen kadınlarda bu sorun daha az gözlenmiştir. Fasülye sevmiyorsanız nohut, mercimek ve fındık yemeniz halinde de yüksek oranda bitkisel protein almış olursunuz.

    DONDURMA

    Yaşasın! Evet doğru duydunuz! Öyle düşük kalorili veya buzlu dondurmadan bahsetmiyoruz! The Nurses Health Study’e göre günde 1 veya 2 porsiyon süt ve süt içeren yiyeceği (örneğin dondurma!) tüketmeniz yumurtlama kapasitenizi koruyacaktır. Harvard School of Public Health, MD, assistant professor Jorge E. Chavarro’nun araştırmasına göre sütten yağı kaldırırsanız sex hormonlarının dengesini ve dolayısıyla yumurtlama döngüsünü de olumsuz etkilersiniz. Bu nedenle yağsız veya az yağlı süt tüketmenizi tavsiye etmemektedir.

    YAPRAKLI YEŞİLLİKLER

    Ispanak, marul, roka, brokoli ve diğer koyu yapraklı yeşillikler yüksek miktarda folat içermektedir. Folat B grubu bir vitamindir ve yapılan çalışmalar yumurtlamayı arttırıcı etkisi olduğunu göstermiştir. Salatanızı eşinizle de paylaşın, çünkü erkeklerin de yüksek miktarda folat alması spermlerin daha sağlıklı olmasını sağlar ve doğacak bebeğinizin genetik problemli veya düşük riskli olmasını önler. University of California Berkeley’s Public School of Health’de 97 sigara içmeyen erkek üzerinde yapılan çalışma yüksek miktarda vitamin alımının anormal sperm sayısını %20 azalttığını göstermiştir.

    Hamile kalmanızı kolaylaştıracak 7 muhteşem yiyecek | 1

    KABAK ÇEKİRDEĞİ

    Kabak çekirdeği yüksek oranda demir içerir ve yapılan bir çalışmada düzenli olarak demir alan kadınların demir almayanlara göre gebe kalmakta %40 daha az oranda sorun yaşadığını göstermiştir. İşte kabak çekirdeği çıtlatmak için güzel bir sebep!

    TAM BUĞDAY EKMEĞİ

    Kompleks karbonhidratlar kandaki şekeri ve insülin seviyesini stabil tutmakta rafine edilmiş (işlenmiş) karbonhidratlara göre daha uzun etkilidir. Peki bunlar gebe kalma konusunda neden gereklidir? Artmış insülin seviyeleri üreme hormonlarını bozabilir. Hollanda ‘da gebe kalmaya çalışan 165 çift üzerinde yapılan 6 aylık bir çalışmaya göre , kan şekeri yüksek seviyelerde olan kadınların yarısının çalışma süresince gebe kalamadığını göstermiştir. Hamile kalmak istiyorsanız her zaman beyaz ekmek yerine esmer ekmeği, beyaz pirinç yerine kepekli pirinci ve kepekli makarnayı tercih ediniz.

    ZEYTİN YAĞI

    Zeytin yağı doğmamış yağ içerir ve bu da insülin duyarlılığını arttırmanın yanısıra ovulasyon (yumurtlama), döllenme ve embrionun erken dönemde gelişimini olumsuz etkileyen bazı faktörleri azaltır. Salatalarınıza zeytinyağı ile birlikte balsamik sirke de ekleyin veya yemeklerinizi yaparken zeytinyağı kullanın.

    Hamile kalmak için nerede, nasıl ve ne zaman? Tıklayın!

    SOMON BALIĞI

    Bu omega-3 yağ asidi açısından zengin soğuk su balığı, üreme hormonlarınızın düzenli salınımına yardımcı olur ve üreme organlarınızdaki kan akışını arttırır. Somon aynı zamanda diğer yağlı balıklardan daha az civa içerir. United States Environmental Protection Agency’e göre gebe kalmaya çalışıyorsanız köpek balığı, kılıçbalığı, kral uskumru veya tilefish (bir çeşit levrek) uzak durmalısınız.

    TRANS YAĞLAR

    Eğer gebe kalmaya çalışıyorsanız işlenmiş, fırınlanmış veya kızartılmış olan pek çok gıdanın içinde yer alan trans yağlardan uzak durun. Çünkü bu yağlar vücudun insüline karşı duyarlılığını azaltır ve düzensiz yumurtlamaya yatkın hale getirebilir.

    Jin.Op.Dr.Yeşim Yerçok

    Kadın Hastalıkları Doğum ve Tüp Bebek Uzmanı

  • Doğurganlığı arttıran besinler

    Doğurganlığı arttıran besinler

    Toplumumuzda konuşulmaktan sıkça kaçınılan, utanç duyulan konuların başında gelen cinsellik yaşamımızın başından sonuna kadar her zaman bize eşlik eder. Bizleri leyleklerin getirdiğine inandırarak büyüten ebeveynlerimiz, doğduğumuz andan yaşlanıp bir köşeye çekildiğimiz ana kadar hayatımızın parçası olan bu konuya toplum olarak uzaktan baktığımızın bir göstergesidir. Hem değer yargılarımız hem de yetiştirilme tarzımız nedeniyle cinsellik saklanılması gereken bir durummuş gibi davranılır. Hâlbuki cinsellik kendini bilen her bireye öğretilmesi gereken ilklerden olmalıdır. İnsanoğlu bebeklik döneminde cinsel kimliğini öğrenmeye ve diğer cinsin nasıl olduğunu algılamaya çalışır. Bebeklikten ergenliğe, yaşlılığımıza kadar yaşamın her anında cinsellik mevcuttur. İşte bu nedenden dolayı cinsellik eğitimi daha küçük yaşlarda başlamalı ve utanılacak bir olgu olmadığı benimsetilmelidir.

    Cinselliğin özü, kadının kendi cinsel gücünü öğrenme ve geliştirme, fiziksel ve ruhsal olarak bilgilenmesine dayanmaktadır. Birçok etken cinselliği ve doğurganlığı etkileyebilir, bunlar içinde bizim yön verebildiğimiz en önemli faktörlerden biri de beslenme biçimidir. Bunun yanında egzersiz yapma alışkanlığı, sigara/alkol tüketimi, hormonal dengeler, stres de cinselliği etkileyen önemli unsurlardır.

    BESLENMENİN DOĞURGANLIK VE CİNSELLİKTEKİ ETKİSİ

    Beslenme bir sanattır ve bu sanatta başarılı sonuçlar olmak bizim elimizdedir. İyi bir sanat eserinin kocaman alkışları hak etmesi gibi, doğru bir beslenme alışkanlığı kazanan bireylerde vücutlarınca mükafat görürler, genel iyi olma hali beraberinde pek çok hastalığa karşı koruyuculuk getirebileceği gibi doğru ve mutlu bir cinsel yaşamı da tattırır. Başarılı bir beslenme programı, günlük ihtiyaçlarınızı karşılayacak kadar karbonhidrat, yağ, protein, vitamin ve mineralleri içermelidir. Çünkü sağlıklı bir cinsellik ve doğurganlık için dengeli beslenmek şarttır. Vitamin ve minerallerin cinsellikte etkisi çok büyüktür, ancak doğru miktarda ve doğru zamanda almakta çok önemlidir.

    Yeterli ve dengeli beslenme, çok çeşitli bitki karmaları ve sağlıklı yaşam tarzı ile cinselliğiniz sağlıklı bir hale gelecektir. Genel beslenme kuralların başında sayılan; ideal kiloda olmak bunun için az az sık sık beslenmek, karbonhidrat ve proteini dengeli almak, yağdan uzak durmak ve bol bol su içmek doğurganlık ve cinselliği de etkileyen unsurlardır. Unutulmaması gereken ilklerden bir tanesi de bitki çayları ve mutluluk verici besinlerdir. Mutluluk verici besin diyince akla ilk olarak çikolata, tatlı, dondurma, şekerli yiyecekler gelir. Hâlbuki posa miktarı yüksek besinler, yeşil yapraklı sebzeler, magnezyum içeriği yüksek besinler ve meyveler de mutluluk getiren besinlerdir. İllaki tatlı bir besin sizi mutlu ediyor ise bu besin sütlü bir tatlı olmalıdır. Yağ içeriği ve şeker oranı yüksek besinler kısa süreli keyif getirse de uzun sürede sağlığınızı olumsuz etkileyeceği için sakıncalıdır. Eğer doğru beslenme alışkınlıkları sizin yaşam tarzınızı oluşturuyor ise doğurganlığınız ve cinsel yaşamınız açısından sağlıklısınızdır.

    dogurganlik

    DOĞURGANLIK VE CİNSELLİK ÜZERİNE YARDIMCI UNSURLAR

    ÇİNKO

    Erkekler için çok önemli olduğu bilinen çinko kadınlar için de çok önemlidir. Erkeklerde sperm üretiminde etkili olan çinko, kadınlarda da hem cinsel organların gelişmesinde hem de cinsel gücün ve doğurganlığın artmasında etkilidir. Bunun için de mutlaka yeterli miktarda çinko almalıyız. Vücutta bir asker gibi görev yapan çinko birçok hastalığa karşı da koruyucudur. Özellikle kış aylarında daha zinde ve sağlıklı olmanızı sağlayacak çinko cinsel sağlığınızı da destekleyecektir. Adet ağrılarının hafiflemesinde ve kısırlığın önlenmesinde de oldukça etkilidir. En iyi kaynakları istiridye, kırmızı et, kümes hayvanları, kabuklu deniz ürünleri, fasulye, fındık, hububatlar, zenginleştirilmiş kahvaltılık tahıl ürünleri ve süt ürünleridir. Çinkonun hayvansal kaynaklardan emilimi daha kolaydır.

    SERATONİN

    Giderek globalleşen bir dünyada iş hayatımızda ki yoğunluk, aileye karşı olan sorumluluk, günlük performansımızın devam ettirilmesi, fizyolojik ve ruhsal sağlınızın devamı için seratonin şart. Vücudumuzu birçok hormon yönetmektedir. En önemlilerinden biride mutluluk hormonu yani seratonindir. Artık kendinizi güzel ve iyi bulmuyorsanız, cinsel yaşamınızla ilgili sıkıntılar yaşıyorsanız bunun nedeni seratonin olabilir. Seratonin vücutta oluşan ve besinlerle alamadığımız sinir taşıyıcısıdır. Sinir sisteminde etkili olduğu için cinsel yaşam içinde çok önemlidir. Balık, tavuk ve kırmızı et, süt, kepek ekmeği, kuruyemişler, meyve tüketimi ile vücudunuzda seratanin salgılanacak ve bu besinleri yeterli miktarda aldığınızda bir problem kalmayacaktır.

    KALSİYUM

    Kadın sağlığında vazgeçilmez bir mineral olan kalsiyum cinsellik ve doğurganlık içinde vazgeçilmezdir. Yapılan araştırmalar kalsiyumun orgazmdan sorumlu olduğunu ve toplumumuzda da cinsel problemlerin bazılarının buna bağlı olduğunu göstermiştir. Bu nedenle özellikle kadınlar kalsiyum alımlarına dikkat etmeli ve kalsiyumdan zengin beslenmelidir. Menopoz dönemi içinde elzem olan kalsiyum kadınlar için önemli bir mineraldir. Süt ürünleri (özellikle yoğurt ve az yağlı peynir), koyu yeşil yapraklı sebzeler, soya fasulyesi, baklagiller, fındık, pekmez… Kalsiyumdan zengindir.

    MAGNEZYUM

    Az miktarda ki yetersizliği bile hemen biyokimyasal bozukluğa neden olan magnezyum, kalsiyumdan ayrı düşünülemez. Hatta kalsiyum, fosfor ve magnezyum sıkı 3 dost gibi davranırlar. Vücutta magnezyum yetersizliği olduğunda adet dönemi problemleri ve sıkça tatlı krizleri görülür. Gebelikte de adale kramplarına neden olur. Ve maksimum düzeyde stresin etkinliğini azaltır. Mutlaka magnezyum alımımız yeterli olmalıdır. Zengin kaynakları ise kuru baklagiller, yeşil yapraklı sebzeler, badem, fıstık, muz, kakao ve taze meyveler.

    FOSFOR

    Fosfor diyince dişler akla gelir ve sağlıksız dişlerde güvensiz bir kadını işaret eder. Güzel bir kadının simgesi olan dişler için yeterli fosfor alınmalıdır. Vücutta bol miktarda fosfor bulunmaktadır. Ve protein alımınız yeterli olduğu sürece fosfor düzeyinizde yeterli olacaktır. Süt, peynir, yoğurt gibi süt ürünleri, karaciğer, fındık-fıstık, baklagiller ve kolalı içecekler fosfordan zengin kaynaklardır.

    B VİTAMİNİ

    B grubu vitaminlerin vücutta birçok etkinliği vardır. Bu vitaminler enerji üretimi, büyüme ve cinsiyet hormonları için gereklidir. B vitaminindeki Tiamin ( B1 vitamini) vücuttaki hücrelerin ürettiği enerji miktarını arttırır. Enerji miktarınız yetersiz olduğu takdirde cinsel sağlığınızda sorunlar çıkacaktır. En zengin kaynakları bitkilerin tohumları özellikle de endosperm kısımlarıdır. B vitaminleri içinde önemli bir diğer unsur da niasindir. Niasin kanı sulandırır ve kan akışını hızlandırır, kalp sağlığı için önemlidir. Besinlerle yeterli miktarda B vitamini almamız mümkündür. En zengin niasin kaynakları hayvansal kaynaklı yiyecekler (tavuk, balık, et gibi), bulgur ve kuru baklagillerdir. Ancak alkol alımı niasin seviyesini düşürdüğü için alkol alımına dikkat etmek gerekir.

    dogurganlik_arttiran

    E VİTAMİNİ

    Kalp hastalığı riskini azaltan E vitamini adet kramplarıyla PMS sancılarını azaltır. Eski dönemlerde E vitamini çiftlik hayvanlarında doğurganlığı arttırmak için kullanılırdı. Çinko ve A vitamini, E vitamini ile bir araya gelince üreme bezlerinin işlevini arttırır. E vitamini eksikliğinde cinsel organlarda gelişme geriliği görülür. Aynı zamanda E vitamini vajina kuruluğunu önlemede etkilidir. Erkekler de ise prostat kanserini önlemede önemli etkisi vardır. Güzel ve genç görünmenizi sağlar. Bu kadar önemli etkileri olan E vitamini besinlerin işlenmesi sırasında bir miktar kaybolur. Bitkisel yağlar, yumurta, kuruyemişler, marul, soya fasulyesi, deniz ürünleri ve sakatatlar iyi kaynaklarıdır. Yeterli alım için zeytinyağını sofranızdan eksik etmeyin. Günde 2-3 tane fındık, ceviz yiyin. Kuru baklagil yemeyi unutmayın. Sebze ve meyvesiz bir gününüz olmasın.

    KAFEİN

    Kafein birçok bitkinin yaprağında, tohumunda ve meyvesinde doğal olarak bulunur. Çay, kahve, çikolata ve kolalı içecekler en iyi bilinen kaynaklarıdır. Kafein vücutta birikmez idrarla atılır. Bir yetişkin için alınması gereken günlük miktar 300 miligramdır. İçilen bir fincan kahve cinsel gücü olumlu yönde etkileyebilir ancak bu kişisel farklılıklar gösterebilir. Ancak kahve ve diğer kafeinli ürünlerin tüketiminde aşırıya kaçılmamalıdır.

    C VİTAMİNİ

    Vitaminler içinde adını en çok duyduğumuz vitamin C vitaminidir belki de. C vitamini deri ve cilt sağlığı için çok önemli bir vitamindir. Antioksidan olan C vitamini serbest radikal dediğimiz zararlı maddelerden vücudu korur. Cinsel aktivite üzerinde ve doğurganlıkta yardımcıdır, cinsel sağlığı korur. Yanlış saklama ve pişirme koşullarında etkinliğinin bir miktarını kaybeden C vitamini her öğünde besinlerle alınmalıdır bunun için sebze tüketimi her yemeğe eşli etmeli, taze limon suları kullanılmalıdır. Ülser, enfeksiyon, soğuk algınlığı, depresyon gibi daha bir çok durumda olumlu etkisi olan C vitamini böbreküstü bezlerden salgılanan çoğu hormon içinde gereklidir. En iyi kaynakları turunçgiller, yeşil yapraklı sebzeler, domates, çilek, böğürtlengiller ve kividir.

    SİGARA

    Sigara sağlığımıza zararlı olduğu gibi cinsel yaşantımız için de büyük tehdittir. Eğer sigara içme alışkanlığınız varsa bırakmanızı tavsiye ediyoruz. Eğer bırakamıyorsanız da mutlaka miktarını azaltın. Sigara sağlıksız ve kalitesiz bir yaşam biçiminin yanında doğurganlığınızı da azaltacaktır. Her geçen gün sağlığınızı tehdit eden sigara gebelikte düşük ve ölü doğumlara neden olabileceği gibi bebeğinizin de sağlığını olumsuz etkileyecektir. Genellikle gebelikte bırakılan sigara alışkanlığı doğumun ardından tekrar başlamaktadır. Hâlbuki planlı bir gebelik yapılmalı ve gebelikten daha önce terk edilmeli bu kötü alışkanlık. Gebelik süresince sigara içilmemeli ve bu kötü alışkanlıktan ömür boyu uzak durulmalıdır. Toplumumuz da sigara alışkanlığı artık çok erken yaşta başlamakta ve bu da cinsel gelişimi olumsuz etkilemektedir. Özellikle gelişme döneminde sigara asla içilmemelidir.

    ALKOL

    Alkol vücutta faydalı öğelerin yıkılmasında, kalp hastalıklarında ve daha birçok kronik hastalığın oluşmasında etkilidir. Üreme ile ilgili problemlere neden olabilir. Bu nedenle içilen içkilerden, alkol oranı düşük olan kırmızı şarap ve beyaz şarap tüketmenizi öneriyoruz. Az miktarda tüketilen şarabın cinsel sağlığınızda olumlu etkileri olacaktır.

    Günümüzde birçok hastalıktan sorumlu olan alkol kısa sürede bağımlılık yaratmakta ve sinsi bir düşman gibi sağlığınızı elinizden almaktadır. Eğer kronik bir hastalığınız varsa alkol tüketmemelisiniz. Alkole azı karar çoğu zarar mantığı ile bile yaklaşmak aslında sakıncalıdır.

    EGZERSİZ

    Yaşam kalitenizi arttırmak için egzersiz şarttır. Olmazsa olmaz bir öğe olan egzersiz hem cinsel sağlığınız hem de doğurganlığınızı olumlu yönde etkileyecektir. Egzersizli bir yaşamla daha zinde olup mutluluğu yakalayacaksınız. Genellikle ev hanımları sürekli evdeyim zaten her an hareketteyim, çalışan kadınlar ise iş güç hep bir koşuşturma var, ayrıca bir egzersize ne gerek var der. Hâlbuki vücudumuzun egzersizi algılama biçimi farklıdır. Egzersizin düzenli olması ve süreklilik kazanması gerekir. Haftada 3 gün 30 dakikalık yürüyüşler, dans, plates, fitness ya da yoga gibi aktiviteler size mutlaka eşlik etmeli. Böylece hem daha sağlıklı olacak hem de cinselliğiniz ve doğurganlığınız olumlu etkilenecektir.

    BİTKİ ÇAYLARI

    Rahatlatıcı ve sakinleştirici etkisi olan bitkiler ve bunların çayları beden sağlığınızı koruduğu gibi cinsel yaşamınızda da faydalı olacaktır. Vücuttaki sıvıların akışını hızlandıran bu çaylar aynı zamanda kan dolaşımını da hızlandırır. Bitki çaylarının diğer bir özelliği de enerji seviyenizi arttırmasıdır. Bunun içinde kahvaltınızda ve ara öğünlerinizde mutlaka bir tane bitki çayı tüketin.

    Önerilen bazı bitki çayları şöyledir;
    GİNSENG: hormon sisteminizi uyarırken cinsellikte çok önemli olan yaşlanmayı geciktirir.
    PAPATYA ÇAYI: sindirime de yardımcı olan papatya çayı sakinleştirici etkisinden dolayı cinsel sağlığınıza yardımcı olacaktır.
    MEYAN KÖKÜ: cinsel aktivitenize yardımcı olacaktır.
    KEKİK: özellikle erkeklerde etkili olan kekik kadınlar içinde vazgeçilmezdir.
    REZENE: rezene çayı cinsel sağlığınız için mükemmel bir içecektir.
    YASEMİN: etkili bir uyarıcıdır.
    YAHOMBİN: Afrika da ki bir ağacın kabuklarından elde edilmektedir. Kanın cinsel organlara toplanmasını hızlandıran etkisi vardır.
    SÜSEN: her iki cins içinde cinsel aktiviteyi arttırıcı etkisi vardır.
    MAYDANOZ SUYU: yemeklerin vazgeçilmezi olan maydanoz ve maydanoz suyu cinsel sağlığınız içinde etkilidir.

    ÇİKOLATA

    Magnezyum, fosfor, kafein içeren çikolata cinsel mutluluğunuzda da etkilidir. Cinsel yaşamda sıkça adından bahsettiren çikolata zannedildiği gibi cinsel sağlığınız için faydalı değildir. Çünkü aşırı çikolata tüketimi sağlığınızı olumsuz etkileyecek ve dolayısıyla cinsel sağlığınızda bozulacaktır. Çikolata isteği tamamen magnezyum düzeylerinizle ilişkilidir. Eğer sürekli çikolata yemek istiyorsanız mutlaka magnezyum düzeylerinize baktırın ve bu isteği brokoli gibi magnezyumdan zengin diğer besinlerden karşılayın. Daha sağlıklı bir cinsel yaşam ve doğurganlık istiyorsanız bol miktarda yeşil yapraklı sebze yiyebilirsiniz.

    KEREVİZ

    Erken dönemde ki cinsel isteksizliği önler. İç salgı bezlerini etkiler ve cinsel sağlığınızı kuvvetlendirir. Özellikle ılıman iklimlerde yetişen kereviz kalsiyum, demir, potasyum, B vitamini, A vitamini ve C vitaminini içerir. Yunanlılar ve Romalılar tarafından çok önemsenen kereviz birçok kronik hastalığı önleyici etkisinin yanı sıra cinsel gücünüzü ve isteğinizi arttırır. Diyetlerde sürekli yer alması gereken kereviz idrar söktürücü, karaciğer temizleyici gücüyle beraber kan ve süt yapımında da etkilidir. Aynı zamanda cinsel gelişiminizi de etkiler.

    ENDORFİN

    Biz kadınlar endorfin bulunan yiyecekleri tükettiğimizde mutlu oluyoruz. Peki, bu şart mı? Yani mutluluk besinler demi gizli? Tabiî ki maksimum düzeyde dengeli ve sağlıklı beslenirsek mutlu oluruz. Her şeyden önemlisi sağlıklı oluruz. Mutluluk aslında saklanmıştır. İnsanoğlunun en son aklına gelecek yerde saklanmıştır. Yani içimizde. Bu nedenle mutlu olmayı bilmez, hep daha fazlasını isteriz. İçimizdeki ışığı yakaladığımızda ise onu asla bırakmayız. Mutlu olmak sadece iş, aile, aşk hayatını düzene sokmaz. Cinsel sağlığınızı ve doğurganlığınızı da olumlu yönde etkiler. Güzel görünmenizi ve kendinizi daima iyi hissetmenizi sağlar. Ancak bilimsel bakımdan endorfin içeren besinlerde mutluluk sağlamaktadır. Peki bu besinler nelerdir:

     

    Dondurma: süt ve A,D,E vitaminlerinden zengindir. Ancak tüketirken dikkatli olmanızı ve light dondurmalar tüketmenizi öneririz.

    Çikolata: Stresin en iyi ilacıdır bazılarına göre. Aman dikkat diyeceğimiz yiyeceklerden, sakın aşırıya kaçmayın.

    Çilek: Güçlü bir C vitamini deposu. Cinselliği arttırıcı etkisi de unutulmamalıdır. Yaşlanmayı geciktirir.

    Makarna: Enerji verici ve mutluluk sağlayıcı bir besindir. Salata ile ve kepekli olanları tüketmenizi öneririz.

    Muz: Bir magnezyum deposu olan muz strese birebirdir, endorfin deposudur.

    SU

    Hayatımızda her şeyden vazgeçeriz ama sudan asla. Çünkü biyolojimiz sudan oluşmuştur. Su ile temizleniriz, su ile arınırız, yüzümüzü yıkayarak güne su ile başlar ve su ile duş alıp günü tamamlarız. Sabah ilk olarak su içer akşam uyumadan bir yudum daha içeriz. Soframızın daimi elemanıdır. Beslenmemizde de çok önemli etkileri olan suyun metabolizmayı arttırıcı etkisi de vardır. Cinsel sağlığımızda da, doğurganlığımızda da vazgeçilmez olan suyu bol bol tüketmeliyiz.

    SAĞLIKLI BİR CİNSELLİK VE DOĞURGANLIK İÇİN;
    • Sağlıklı beslenin.
    • Günlük enerji, karbonhidrat, protein ve yağ alımınıza dikkat edin.
    • Su içmeyi asla unutmayın ve 10–12 bardak su için.
    • İşlenmiş ve katkı maddeleri içeren besinleri tüketirken dikkatli olun.
    • Yeşil yapraklı sebzeleri sofranızdan eksik etmeyin.
    • Bolca meyve tüketin ve kabuklu yenilebileceklerin kabuklarını soymayın.
    • Zeytin yağ ve kuruyemişleri mutlaka tüketin ama miktarını iyi ayarlayın.
    • Sigara ve alkolden elinizden geldiği kadar uzak durun.
    • Egzersiz yaparak yaşam kalitenizi arttırın.
    • Mutluluğun içinizde olduğunu unutmayın ve strese karşı savaş açın.
    • Günde 2–3 fincan mutlaka bitki çayı için.
    • Güne kafeinli bir içecekle (kahve gibi) başlayabilirsiniz ama güne kafeinle son vermeyin.
    • Kahvaltıyı mutlaka yapın ve akşam öğünlerinizi hafif geçirin.

    Kaynak: Bebeğim ve Biz

  • Yumurta dondurma nedir?

    Yumurta dondurma nedir?

    Yumurta dondurma uygulaması, anne adaylarından en verimli çağlarında elde edilen yumurta hücrelerinin özel bir dondurma programı ile ileride kullanılmak üzere dondurulmasıdır. Kadınlarda kariyer planlaması, hayat şartları gibi faktörler yüzünden evlenme yaşının, bebek yapma planlarının daha ileri yaşlara ertelenmesine yol açar. Ancak anne adayların doğal yollarla ya da tüp bebek gibi yardımcı üreme yöntemleriyle hamile kalma şansı yaşın ilerlemesiyle beraber düşer. Bu olumsuz etkinin ortadan kalkması amacıyla, erken dönemde yumurtalıkların uyarılmasıyla elde edilen yumurta hücreleri uzun zamanlar aynı verimlilikte muhafaza etmek ve gereksinim duyulduğunda çözdürülerek kullanılmak için, yumurta dondurma uygulamasından yararlanılmaktadır. Bu şekilde anne adayları hangi yaşta hamile kalmak isterse, yumurtaların kalitesi ve yaşı dondurma uygulamasının gerçekleştiği zamanda olacaktır. Bu şekilde sağlıklı bir hamilelik sağlanacak ve bebeklerde sağlıklı olacaktır. Bknz : Yumurta Dondurma Nasıl Yapılır?

    Yumurta, insan vücudunda en büyük ve karmaşık bir yapıya sahip olan hücredir. Düşük ısılara karşı hassas bir yapı gösterir. Daha evvel yapılmış olan çalışmalarda olgunlaşmamış yumurtalar dondurulurken, günümüzde olgunlaşmış yumurtaların dondurulması ile, bunların daha dayanıklı olduğu anlaşılmıştır. Yumurta dondurma uygulaması kadının üreme yetisini muhafaza eden bir uygulamadır.

    Yumurta dondurma işlemi nasıl uygulanır?

    Adet döngüsü içinde anne adayının yumurtalıkları, hormonlu ilaçlarla uyarılır. Yumurtalıklardan ultrasonografi ile ve yumurta toplama iğnesiyle yumurtalar toplanır. Toplanmış olan yumurtalar özel kimyasal solüsyonlarda belli bir süre bekletilir. Daha sonra ise -196 derecede sıvı azot içeren yapılarda dondurulur ve bekletilir. Vitrifikasyon tekniği ile uygulanan yumurta dondurma yöntemi, başarılı bir şekilde yapılır. Bu teknik hızlı dondurma prensibi ile uygulanır. Bunun hızlı yapılmasındaki önem ise, dondurma uygulaması esnasında yumurtaların hasar görmesine sebep olabilecek buz kristallerinin meydana gelmesinin önlenmesidir. Vitrifikasyon tekniği ile dondurulmuş olan yumurtalar, çözündüğünde % 90-100 oranında canlılık sağlanmaktadır. Canlı olarak çözdürülen yumurtalar, baba adayından elde edilen spermlerle mikro enjeksiyonla döllendirilir. Bu embriyolar daha sonra anne adayının rahmine aktarılarak, hamilelik elde edilir.

    Yumurta dondurma işlemi kimlere uygulanan bir yöntemdir?

    Kanser tedavisine başlayacak olan anne adaylarına uygulanabilir. Kanser tedavileri gören kemoterapi ve radyoterapi uygulamaları kadının yumurtalıklarının kalıcı olarak zarar görmesine sebep olabilir. Bu tedavileri gören anne adayları tedavi ardından hamile kalamamaktadır. Tedaviden önce dondurulan yumurtalar ya da yumurtalık dokusu ile, kadının daha sonradan bebek sahibi olabilme yetisi saklanır.

    Erken menopoz ihtimali olan kadınlara uygulanabilir. Özellikle ailesinde erken yaşta menopoza girmiş akrabaları olan anne adaylarının kendisi de erken yaşta menopoza girme ihtimali taşır. Bu sebeple kadınların doğurganlık yeteneklerinin ileri yaşlara taşınmasını sağlamak için yumurta dondurma uygulaması yapılabilir.

    Yumurtalık rezervi azalan kadınlara uygulanabilir. Her kadın doğduğunda belirli bir yumurta rezervi ile dünyaya gelir. Bu rezerv her ay yaşanan adet dönemlerinde belirli bir oranda azalır. Özellikle 35 yaşla beraber, kadının doğal yollarla hamile kalma ihtimali git gide azalır. Bunun sebebi yumurtalık rezervleri azalmış ve yumurtaların kalitesinin düşmesidir. Bu durumda evliliğini ve hamile kalmayı ileri bir yaşa aktarmış olan kadınların ileri yaşlarında gebe kalmasını sağlayabilecek yumurta toplama işlemi uygulanabilir.

    Yumurtalıkların alınmasını gerektirecek operasyonlardan önce de uygulanabilir. Anne adayları yumurtalıklarını etkileyecek hastalıklar sebebiyle cerrahi müdahale görecek ise, ileride bebek sahibi olmalarını sağlayacak yumurta dondurma uygulaması yaptırmaları önerilir. Rahmin alınmadığı, yalnızca yumurtalıkların alınmasını gerektirecek müdahaleler, bebek sahibi olmaya engel teşkil etmemelidir.

    Tüp bebek tedavisi esnasında: Tüp bebek tedavisi esnasında anne adayından elde edilmiş olan yumurta hücrelerine karşılık, baba adayından sperm elde edilemediği durumlarda yumurtalar dondurulabilir. Bunlar daha sonra sperm elde edilince tekrar kullanılabilir.

    Yumurta dondurma işlemi hangi yaşlarda yapılmalıdır?

    Kadının yumurtlayabildiği her yaşta,yumurta dondurma işlemi yapılabilir. Ancak bunun için en uygun yaşların 35 yaşından önce olduğu bilinen bir durumdur. Çünkü bu yaşlara kadar yumurta hücreleri sağlıklı ve istenen kalitede olur. Bu yaşlardan sonra elde edilen yumurtalar ise, sağlıklı bir hamilelik sağlanması için yeterli olmaz. Ancak kimi zaman zorunluluktan dolayı bu yaşlardan sonra da yumurta dondurma işlemi uygulanabilir.

    Yumurta dondurma işlemi ardından yumurtalar ne kadar süre bekletilebilir?

    Dondurulmuş olan yumurtalar için belirli bir bekleme süresi yoktur. Yumurtalar gereksinim duyulduğu zaman çözdürülerek hamilelik elde edilmesi için kullanılabilir. Hatta dondurma uygulaması esnasında gruplar halinde işlem yapılarak, farklı zamanlarda hamilelik sağlanması için kullanılabilir.

    Yumurta dondurma uygulamasının başarısız olmasına yol açacak etkenler nelerdir?

    Bu işlemin başarıya ulaşmasını sağlayacak en önemli faktör, çözülmek üzere dondurulan yumurtaların canlılığını kaybetmesidir. Yumurta hücresi insan vücudundaki en büyük hücredir. Yapısında oldukça fazla oranda su bulunmaktadır. Dondurma esnasında yumurtanın içindeki suyun buz kristallerine dönüşmesi, yumurtanın hasar görmesine yol açar. Bu yumurtalar çözdürüldükten sonra döllenme şansı bırakmaz. Fakat bu olumsuz etki yumurta dondurma uygulamasında kullanılmaya başlayan vitrifikasyon tekniği ile aşılmıştır. Bunun yanında döllenme esnasında uygulanan yöntemlerde bu başarıya katkı sağlamaktadır. Dondurulan yumurtaların çevresinde yer alan zona pellucida ismi verilen kabuğun sertleşmesi spermin döllenme esnasında yumurtaya girişine mani olur. Bu güçlüğün aşılması için, spermin yumurtaya doğrudan olarak enjekte edildiği ICSI yöntemi kullanılmaya başlanmıştır. Bu yöntemler sayesinde yumurta dondurma uygulaması ardından elde edilen hamileliklerde artış meydana gelmiştir. Bu hamileliklerde doğumsal anomali bildirilmediği,  kadınların doğurganlık yaşı daha ileri yaşlara kadar ilerletilmiştir.

    Yumurta dondurma işleminde başarı oranı nedir?

    Yumurta dondurma uygulaması anne adaylarında yumurtalık yumurta rezervi olduğu her yaşta uygulanabilen bir tekniktir. Bu uygulamanın her geçen gün daha fazla rağbet görmesi ve gereksinim duyanların artması sebebiyle, teknolojik çalışmalar yapılarak geliştirilmesine çalışılmaktadır. Dondurma uygulamasının vitrifikasyon tekniği ile uygulanmaya başlanmasından sonra, başarı oranları giderek yükselmeye başlamıştır. Bu şekilde yumurtalardaki canlılık oranı fazlalaşmıştır. Yumurtaların mikro enjeksiyon tekniği ile spermlerle buluşturulması da başarıya katkı yapan uygulamalar içine girmiştir. Bugün, yumurta toplama işleminin başarı oranları, tüp bebek tedavisinde elde edilen başarı oranlarıyla aynı seviyeye gelmiştir. Elde edilen başarı oranları % 35-50 arasında değişmektedir.

  • Miyom Kısırlığa Yol Açabiliyor

    Miyom Kısırlığa Yol Açabiliyor

    İstanbul Üniversitesi (İÜ) Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Faruk Buyru, “Özellikle rahim içinde ve rahim duvarında yer alan miyomlar, kanamayla kısırlığa da yol açabilir. Miyom çapı büyüdükçe ve sayıları arttıkça kısırlığa yol açma riski de artar” dedi.

    Buyru, AA muhabirine yaptığı açıklamada, miyomların (Rahim tümörü) östrojen hormonuna bağımlı olarak geliştiğini belirterek, menopozdan sonra östrojen hormonunun etkinliğinin azalmasıyla mevcut miyomların çoğunlukla küçüldüğünü söyledi.

    Miyom gelişiminin ailevi eğilim gösterdiğini ifade eden Buyru, anne veya ablasında miyom saptanan kadınlarda miyom görülme riskinin daha yüksek olduğunu kaydetti.

    Buyru, doğum yapmamış kadınlarda da miyom gelişimine sık rastladıklarını dile getirerek, “Miyomların belirtileri, bulundukları yer ve büyüklüklerine göre değişiklik gösterir. Rahim içine yakın ve büyük olan miyomlar daha fazla şikayete neden olur. Küçük olsa bile rahim içine yakın miyomlar adet esnasında kanama miktarının artmasına, kanama süresinin uzamasına yol açar. Tam tersine rahim dışına doğru olan miyomlar ise daha az şikayete neden olur. Bu tür miyomlar büyüdükleri takdirde idrar kesesi, barsak gibi komşu organlara bası yapıp, sık idrar yapma ve dışkılama güçlükleri şeklinde belirti verebilir” diye konuştu.

    “Miyom çapı büyüdükçe kısırlığa yol açma riski de artar”

    Prof. Dr. Buyru, miyomların büyüklüklerinin çok değişken olduğunu kaydederek, birkaç milimetreden, 20-30 santimetreye kadar büyük miyomlara rastlayabildiklerini ifade etti.

    Şikayet ve belirtilerin miyomların yerleşim yerini yakından ilgilendirdiğini anlatan Buyru, “Bazı miyomlar gebe kalmayı zorlaştırabileceği gibi, düşük ve erken doğum riskini de arttırabiliyor. Özellikle rahim içinde ve rahim duvarında yer alan miyomlar, kanamayla kısırlığa da yol açabilir. Miyom çapı büyüdükçe ve sayıları arttıkça kısırlığa yol açma riski de artar. Rahim içinde yer alan miyomlar küçük bile olsa daha fazla sorun yaratır. Miyomların yol açtığı en büyük problemler, kanama, gebe kalamama, çevre dokulara bası ve yoğun kanama sonucu ortaya çıkan kansızlıktır” ifadesini kullandı.

    Buyru, miyomların kötü huylu olma olasılığının binde 5 olduğunu ifade ederek, hızlı büyüyen, kan akımında farklılıklar olan miyomların kötü huylu olabileceğini dile getirdi.

    Doğurganlığını tamamlamış kadınlarda çok sayıda miyom olduğunu, bunların teker teker çıkarılmasının kanama riski taşıdığına vurgu yapan Buyru, bu tür ameliyatların kadının yaşamı açısından risk oluşturması halinde rahim alınmasını da gerektirebildiğini kaydetti.

    “Her miyomun alınması gerekmez”

    Prof. Dr. Faruk Buyru, görülen her miyomun alınmasını şart olmadığına dikkati çekerek, bunların ilaçla tedavisinin olmadığını, bazen kanamaların azaltılması için geçici olarak ilaçlar kullanıldığını söyledi.

    Miyomda kesin çözümün ameliyat olduğunu ifade eden Buyru, “Ancak pek çok kadın, ameliyata gerek olmadan miyomlarıyla sorunsuz yaşamlarını sürdürebilir. Kanama, gebe kalamama gibi şikayeti olanlarda ameliyat gerekebilir. Rahim içindeki miyomlar küçük olsa bile hem gebe kalamama, hem de yoğun kanamaya neden olmaları nedeniyle ameliyat gerektirir. Rahim duvarındaki miyomlar, 5 santimetreden büyükse veya çok sayıda olduğunda ameliyat düşünülebilir. Rahim dışında yer alan miyomlar, çok büyüdüğünde veya çevreye bası yaptığında ameliyat düşünülmelidir” şeklinde konuştu.

    Buyru, miyomun kanlanmasını sağlayan damarın tıkanması gibi yeni tedavi seçeneklerinin ortaya çıktığını dile getirerek, bu yolun ameliyat olmak istemeyen veya operasyonu sorunlu olabilecek hastalarda düşünülmesi gerektiğini vurguladı

  • Menopoz ‘Erkeklerin Suçu’

    Menopoz ‘Erkeklerin Suçu’

    Sıcak basması, ter nöbetleri, sinir gerginliği… Kısacası tüm yan etkileriyle birlikte menopoz, uzmanlara göre ‘erkeklerin suçu’ olabilir.

    Kanada’nın McMaster Üniversitesi’nde genetiğin evrimi konusunda çalışan bilim insanlarına göre erkeklerin genç kadınları seçme eğilimi yüzünden, ileri yaşlardaki kadınların doğurgan olması için sebep kalmadı.

    Bir İngiliz uzman ise bunun tam tersinin geçerli olduğunu, yani ileri yaşlarda kadınların doğurganlık oranı düştüğü için erkeklerin genç kadınları tercih ettiği görüşünde.

    Bilindiği kadarıyla canlı türleri arasında dişinin ömrü boyunca doğurgan olmadığı tek cins, insan. Uzun süredir bunun sebebini araştıran bilim insanları, bundan önce “anneanne etkisi” tezini ortaya atmıştı. Buna göre bir kadın, çocuğunun büyümesini göremeyecek yaşa geldiğinde doğurganlığını kaybediyor ve daha genç kadınların çocuklarına bakma görevini üstleniyordu. Ancak Kanadalı ekibin PLOS biyoloji dergisinde yayınlanan araştırması, menopozun üremeye talep olmaması yüzünden başladığı tezini savunuyor.

    Bilgisayar destekli modeller üzerinde çalışan McMaster’s ekibi, “çiftleşmede seçicilik” yani her ne yaştan olursa olsun erkeklerin daha genç kadınları tercih etmesinin evrimsel süreci etkilediği görüşünde.

    Araştırma ekibinin başındaki evrimsel genetik uzmanı Profesör Rama Singh, bu sonuca şu anki sosyal eğilimleri değil, binlerce yıl öncesini inceleyerek vardıklarını söyledi.

    Prof. Singh, BBC’ye yaptığı açıklamada “İnsanlık tarihinde bunun kanıtları var; erkekler daima genç kadınları tercih etmiş.” diye konuştu.

  • Histerektomi ve menopoz (Rahim Alınması)

    Histerektomi ve menopoz (Rahim Alınması)

    Doğurganlık simgesi olan rahim her kadın için son derece önemli bir organ. Ancak bazı hastalıklar var ki bu durumda tek çözüm rahmin operasyonla alınması olabiliyor. İşte bu noktada her kadın şu endişeye kapılıyor: Rahmin alınması menopoza yol açar mı?

    Kas dokusundan zengin bir yapıya sahip olan rahim, hamile olunmayan dönemde armut şeklinde 8-9 santim uzunluğunda ve 60 gram ağırlığında oluyor. Hamilelik döneminde bebeği taşıyacak şekilde büyüyor ve doğum eylemi başladığında kaslarının kasılması ve rahim ağzının da gevşeyerek açılmasıyla bebeğin dünyaya gelmesi sağlanıyor. Rahim bu doğurganlık özelliğinden dolayı her kadın için son derece önem taşıyan bir organ. Ancak bazı sağlık sorunlarında rahmin histerektomi adı verilen operasyonla alınması gerekebiliyor. İşte bu noktada her kadının zihnine şu soru takılıyor: Rahmin alınması menopoza girmeme neden olur mu? Acıbadem Fulya Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Doç. Dr. Hüsnü Görgen menopozun yumurtalıklarda bulunan yumurta hücrelerinin azalması ve hormon üretmemesiyle ilgili bir durum olduğunu belirterek bu soruya şöyle yanıt veriyor: Menopozu belirleyen, yumurtalıklardan salgılanan östrojen ve progesteron hormonlarıdır. Rahim yumurtalıklarda üretilen hormonlara cevap vererek gebeliğe hazırlık yapıyor. Kadın yumurtalığında olgunlaşmamış yumurta hücrelerinin bitmesi ile de adet kanamaları sona eriyor ve menopoz dönemi başlıyor. Dolayısıyla ameliyat sırasında yumurtalıkları alınmayan ve menopozu başlamamış, yani halen hormon üretimi olan yumurtalığa sahip kadınlar menopoza girmiyor. Ancak rahmin alınması sırasında yumurtalıkları da birlikte alınan kadınlarda ise menopoza girmek kaçınılmaz oluyor.

    Rahmin alınması cinsel hazzı etkiliyor mu?

    Rahmin alınması sonrası cinsel yaşamın kalitesinin her hastaya göre değiştiğini belirten Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Doç. Dr. Hüsnü Görgen şunları söylüyor: Histerektomi sonrası cinsel hazzı etkileyen faktörler arasında histerektomi nedeni ve ameliyat öncesi var olan ağrılı cinsel ilişki ile kasık ağrısı gibi nedenler yer alıyor. Rahim alındığında, ameliyattan önce var olan kasık ağrısı gibi cinsel ilişkiyi olumsuz etkileyen faktörler ortadan kalkıyor. Hastalarda rahim alındığı için cinsel ilişikide orgazm sırasında rahmin kontraksiyonları olmamasına rağmen, bazı hastalar cinsel ilişkiden daha fazla zevk almaya başlıyor. Bunun bir başka nedeni de kanamalarının olmaması ve gebe kalma endişesinin yaşanmaması. Ayrıca rahmin tamamının veya üst kısmının cerrahi olarak alınması ile rahim ağzının bırakılmasının cinsel açıdan bir fark yaratmadığı saptanmış.

    Rahmin alınmasına hangi sorunlarda karar veriliyor?

    Kadınlarda en sık karşılaşılan iyi huylu tümörler olan miyomlar şikayete yol açmazlarsa sadece takip etmek yeterli geliyor. Ancak bazıları büyüyerek düzensiz veya aşırı kanamalar, kansızlık, kasık ağrısı, sancılı ve bol adet görme ya da mesane gibi komşu organlarda bası şeklinde yakınmalara yol açabiliyor. Bunun sonucunda ameliyat gereksinimi doğuyor. Çocuk isteyen veya rahminin alınmasını istemeyen hastalarda sadece miyomlar çıkarılıyor ve rahim dikilerek, alınmıyor. Rahim içine doğru büyüyen ve kanama yapan miyomlar histeroskopi ile alınabiliyor. Rahim alınmasında sorun olmayan ve çocuk sahibi olmak istemeyen kadınlarda miyom için histerektomi ameliyatı yapılıyor. Hastalarda ağrı ve infertilide şikayetlerine neden olan endometriozis genellikle laaproskopik cerrahi ve ilaç tedavisi ile rahim ve yumurtalıklar alınmadan tedavi ediliyor. Ancak çocuk yapma isteği olmayan ve ağrıları fazla olan hastalarda histerektomi yapılabiliyor. Rahim sarkmasında hastanın şikayetine bağlı olarak ameliyat kararı veriliyor. Rahim ve yumurtalık kanseri ile kronik kasık ağrılarında da rahmin alınması gerekebiliyor.

    Kaç tip histerektomi ameliyatı var?

    Rahim alma ameliyatı karından (Abdominal Histerektomi), vaginal yoldan (Vaginal Histerektomi) ve Laparoskopi (Kapalı Ameliyat) ile yapılabiliyor. Ameliyatta alınan rahim kısımlarına göre şöyle adlandırılıyor:

    *** Total histerketomi: Rahmin tamamı cerrahi olarak alınıyor.

    *** Subtotal histerektomi: Rahmin üst kısmı cerrahi olarak alınıyor, serviks (rahmin boynu ve ağzı) bırakılıyor.

    *** Histerektomi ve Bilateral Salpingooferektomi: Rahim ile birlikte tuba ve yumurtalıklarda birlikte çıkarılıyor.

    Acıbadem Fulya Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Doç. Dr. Hüsnü Görgen, histeroktemi ameliyatlarını şöyle anlatıyor:

    Vaginal Histerektomi: Cerrahi açıdan uygunsa histerektomi yapmak için en uygun yol, rahmin vajinal olarak alınması. Bu ameliyatta rahim vajnal olarak yapılan kesiler ile alınıyor. Karından herhangi bir ameliyat yapılmasına gerek kalmıyor. Karından kesi olmadığı için de hastanın iyileşme süreci daha rahat ve hızlı oluyor. Ayrıca hasta daha az ağrı çekiyor. Ancak her hasta vajinal histerektomi yapılmaya uygun olmayabiliyor. Rahmin sarkması, miyomlara bağlı rahmin büyüklüğü ve daha önce geçirilmiş ameliyatlara bağlı yapışıklıklar vajinal histerektomi için karar verdiriyor.

    Abdominal Histerektomi: Karın üzerine yapılan bir kesi ile karın boşluğu açılarak yapılıyor. Sezaryen ameliyatlarında yapıldığı gibi kesi alt karın bölgesinden uygulanıyor. Bazen bu ameliyat göbek altından (bazen üstüne de) aşağıya doğru dik olarak yapılan bir kesi ile uygulanıyor. Bu tür kesiler ile yapılan ameliyatlarda iyileşme süresi daha uzun oluyor.

    Laparoskopik Histerektomi: Kapalı ameliyatlar olarak adlandırılan bu ameliyatlarda, karın içerisine trokar adı verilen 5-10 milimetre çapında, ortası boş, küçük boruların yerleştirilmesi ve bu trokarlardan başta içeriyi görmek için kamera ve diğer cerrahi aletlerin girmesi ile yapılıyor. Cerrahi işlem ekrana kameradan ulaşan görüntü ile gerçekleştiriliyor. Esas amacı, karın üzerine yapılan kesinin olmaması. Böylece iyileşme süresi kısalıyor, hasta daha az ağrı duyuyor ve çalışma hayatına daha kısa sürede dönüyor. Karın içerisinde yapılan cerrahi işlem abdominal olarak yapılan histerektomi ile benzer özellik sergiliyor. Burada da rahim tamamen veya tüp ile yumurtalıklarla birlikte alınabiliyor ya da rahmin sadece üst kısmının alınıyor. Uygun kanser olguları da bu yolla ameliyat edilebiliyor. Robotik Cerrahi de laparoskopun günümüzdeki uygulanan bir yöntemi. Laparoskopideki gibi trokarlar kullanılarak karın içine ulaşılıyor. Burada ameliyatı yapan cerrah robot olarak adlandırılan konsol yardımı ile cerrahi aletleri kumanda ediyor ve operasyon laparoskopik yöntemlere benzer olarak yapılıyor.

    En çok hangi yöntem tercih ediliyor?

    Vaginal olarak yapılabilecek bir histerektomiyi vaginal olarak yapmak en iyisi. Ancak vaiinal olarak uterusun alınması uygun değilse, diğer yöntemler uygulanıyor. Cerrahın tecrübesi hangi tip ameliyat yönteminde fazla ise o yöntemi benimsiyebiliyor. Eğer şartlar uygunsa, laparoskopik cerrahi tercih ediliyor. Laparoskopinin esas amacı karın üzerine yapılan kesinin olmaması. Bu sayede iyileşme süresi kısalıyor, daha az ağrı duyuluyor ve çalışma hayatına daha kısa sürede dönülüyor. Uygun kanser olguları da bu yolla ameliyat edilebiliyor. Robotik cerrahi de laparoskopun günümüzdeki uygulanan gelişmiş bir yöntemi olarak artık sıkça tercih ediliyor. Bu yöntemde laparoskopideki gibi trokarlar kullanılarak karın içine ulaşılıyor. Ameliyatı yapan cerrah robot olarak adlandırılan konsol yardımıyla cerrahi aletleri kumanda ediyor ve operasyon laparoskopik yöntemlere benzer olarak yapılıyor. Sonuç olarak hastanın şartları ve cerrahın tecrübesi ile her hasta tam olarak değerlendirildikten sonra yöntem konusunda karar veriliyor.

  • Diyet Yapmanın Doğurganlığa Etkisi Var mı?

    Diyet Yapmanın Doğurganlığa Etkisi Var mı?

    Sağlıklı her kadın bebek sahibi olmayı düşündüğü dönemde beslenmesine ve yaşantısına ekstra dikkat eder. Fazla kilo veya yanlış beslenmeden kaynaklanan aşırı kilo kayıplarının yumurtlamayı olumsuz etkileyeceği gerçeği göz ardı edilmemeli…

    Tek tip diyetler; hormonal dengeyi bozarak, yumurtlamayı durdurabilir. Uzmanların önerilerine kula verirsek; yumurtlamanın sağlıklı olabilmesi için en ideali 36-38 beden olmak.

    Beslenme tarzı doğurganlığa nasıl etki eder?

    Hamile kalma süreci bazılarımız için sancılı bir dönem olabiliyor. Özellikle son yıllarda çoğu kadın hamile kalmakta zorlanıyor ve mikro enjeksiyon sistemi ile hamile kalmaya çalışıyor. Bunun nedeni; hormonal dengesizliğin yanında yoğun ve stresli bir iş ya da aile hayatının içinde bulunmak. Aşırı stres maalesef ki hormon salınımını direkt etkiliyor. Bunun yanında; hızlı hayat koşullarına ayak uydurmaya çalışırken yeterli ve dengeli beslenememek de doğurganlığı etkileyen çok önemli bir faktör. Ayak üstü atıştırmalarla ya da fast food’larla geçiştirilen beslenme tarzı nedeniyle, vücut birçok besinden mahrum kalıyor. Yeterli vitamin, mineral ve kaliteli protein alamamak; hormonların düzenli ve yeterli çalışmasını engelliyor.

    Sıfır beden olmak kadının yumurta sayısını düşürür mü?

    Sıfır beden; vücutta ciddi anlamda vitamin, mineral, protein ve karbonhidrat eksikliklerine neden olup, kişide aşırı gerginliğe yol açarak yumurtlamayı direkt durdurur. Oysa yumurtlamanın sağlıklı olabilmesi, sağlıklı bir bedende mümkündür. Bu beden de 36- 38 beden arasıdır. Sıfır beden veya çok zayıf olmak, vücudun hormonal dengesini bozar. Vücudun demir depoları azalır. Buna bağlı konsantrasyonda azalma, yorgunluk, halsizlik, dikkatsizlik ve düzensiz âdet olma ya da hiç olamama durumu olur. Tüm bu etkenlerin toplamında da yumurtlama gerçekleşmeyerek hamile kalınamaz. Ayrıca sıfır beden bir kadın her şeye karşı ilgisiz ve dikkatsiz olur.

    Sık sık diyet yapmak ya da tek besin içeren diyet programında yaşamak doğurganlığı etkiler mi?

    Hamilelik programı özel bir beslenme programıdır. Bu programı diyet olarak değerlendiremezsiniz. Sık sık diyet yapmak ya da tek besin içeren bir diyeti hamilelik öncesi ve hamilelikte uygulamak son derece yanlıştır. Hamile kalmadan önce de sıkı ve şok diyet yapmak ve kısa zamanda çok kilo vermek hamile kalmayı engeller. Hamile kalmayı planladığınız dönemde hızlı kilo vermeyecek şekilde diyet programınızı ayarlamalısınız. Tek besin içeren diyetler de hamile kalmayı engeller.

    Hamileliğe hazırlanan bir kadın kilo konusunda nelere dikkat etmeli?

    Hamileliğe hazırlanma sürecindeki kadın kilosunu koruyacak şekilde bir beslenme planı düzenlemeli. Bu dönemde kilo ve beslenmeye dikkat edilmezse, hamileliğe gereksiz yere fazla kiloyla başlanır. Hamilelik öncesinde ve hamile kaldıktan sonraki ilk üç ayda kilo korunmalı. Hatta ilk üç ayda kilo alınmamalı. 3 aydan sonra da ayda 1- 1.5 kilo alacak şekilde bir beslenme planı düzenlenmeli. Her ay bebeğin hangi bölümü gelişiyorsa ve annenin hangi rezervleri kullanılacaksa ona göre beslenmek çok önemlidir.

    Hamileliğe hazırlanırken hangi besinlerden kaçınılmalı?

    Hamilelik sürecinde kadında bazı fizyolojik değişiklikler olur. Vücutta aşırı şişkinlik ve su toplanması, kan şekerinde ani değişiklikler ortaya çıkabilir. Anne adayı bu olumsuzluklardan korunmak için beslenmesine çok dikkat etmeli. Hamileliğe hazırlanırken en çok kaçınılması gereken yiyecekler; salamura tuzlu yiyecekler, sakatatlar, konserve yiyecekler, aşırı yağlı besinler ve kızartmalardır. Özellikle tuzlu yiyecekler ödem oluşmasına zemin hazırlar. Ayrıca hamile adayında daha önceden gelen kansızlık söz konusu ise beslenmesi de iyi düzenlenmelidir. Kan şekerinde ani iniş ve çıkış olmaması için basit şekerli yiyeceklerden mümkün olduğunca uzak durulmalı. Bu yiyecekler arasında çay şekeri, şekerlemeler, hamur tatlıları (sütlü tatlıları haftada 1-2 ), kola ve hazır meyve sularını sayabiliriz. Bu arada bebek cinsiyeti, tamamen genetikle alakalı olup, beslenmeyle ilgisi yoktur.

    Doğurganlığı artıran besinler neler?

    Doğurganlığın artması ve döllenmenin sağlıklı gerçekleşmesi için anne adayının özellikle dikkat etmesi gereken nokta; psikolojik dengesini iyi koruması ve vücudu rahatlatan B kompleks vitaminleri içeren bir beslenme uygulamasıdır. B kompleks vitaminin dışında diğer vitamin ihtiyacını da iyi karşılamalı. Bunlar; ceviz, fındık (1 çay bardağı), 5 adet muz, greyfurt, portakal, mandalina, çok tahıllı ekmek, yoğurt, süt, kivi, soya, bulgur, kereviz, brokoli, bezelye ve soya eti, yağsız kırmızı et gibi besinlerden alınabilir.

    Boy ve kilo arasında ne kadar fark olmalı?

    Herkesin ideal kilosu farklılık gösterir. ‘Boy ile kilo arasında 10 kilo fark olmalı’ diyemezsiniz. Böyle bir standart koymak yanlış olur. Boy ile kilo arasındaki farkın kiminde 10, kiminde ise 15 kilo olması gerekebilir. Peki bu nasıl belirlenir? Herkesin kemik yapısı da boy ile kilo farkı da değişir. Örneğin; kalın kemik yapılı insanların kemik ağırlığı fazla, yağ oranı az olur ve bu durumda da kilonun boydan ortalama 10-12 kilo az olması gerekir. Bu farkla insanlar 38-36 beden arası olurlar. Fakat kemik yapısı ince olan kişilerin kemik ağırlığı az olduğundan bu fark 14-17 arası bir farka yükselir. Diğer bir faktör ise vücuttaki yağ oranıdır. İdeal kiloyu belirlemek için vücut, su, yağ ve kas oranına bakılması şart. Ayrıca bel çevresi ve vücudun bazal metabolizma hızı çok önemlidir.

    Taylan Kümeli