Etiket: Doğum sonrası

  • Doğumla ‘Cicim Ayları’ Biter mi?

    Doğumla ‘Cicim Ayları’ Biter mi?

    Yapılan tüm araştırmalar bebekten sonra evliliğin özellikle doğumdan bir sene sonra kesinlikle etkilendiğini ortaya koyuyor.

    Aile ve çift terapisi üzerine kırk senelik birikimi olan, bu konuda kitaplar ve makaleler yayınlamış Amerikalı psikolog William Hiebert kendisine gelen çiftlere ilk olarak nasıl tanıştıklarını soruyor. Ve ‘aşk hikayelerini’ anlatmalarını istiyor. Sebebi, şu andaki mutluluk düzeyleri ne olursa olsun bir zamanlar birbirlerine aşık olduklarını hatırlatmak. Evet, bizde de öyle değil midir? Sürekli ‘koklaşan’ yeni evli çiftlere genelde şu söylenir: “Bunlar cicim ayları, hele birkaç sene geçsin o zaman görürüz sizi”. Sonra da eklenir: “Hele bir de çocuğunuz olsun, işte o zaman başlıyor her şey!”

    Farkında mısınız?

    Yapılan tüm araştırmalar bebekten sonra evliliğin özellikle doğumdan bir sene sonra kesinlikle etkilendiğini ve bunun üstesinden gelmenin en etkili yolunun farkındalık olduğunu destekliyor. Dolayısıyla, çiftlerin hangi konularda zorluk yaşayabileceklerini önceden olabildiğince tespit etmeleri, ileride yaşayabilecekleri sorunlar karşısında daha donanımlı olmalarını sağlıyor.

    Gelelim değişikliğe!

    Doğumdan birkaç gün önce ‘geleceğe bir mektup’ yazın birlikte! Bu mektupta bebek sahibi olacağınızı öğrenmeden önceki yaşantınızı, sadece siz ve eşiniz varken nasıl bir hayatınız olduğunu, daha sonra da tabii ki bu güzel haberle birlikte neler hissettiğinizi, duygularınızı, beklentilerinizi, bebeğinizle ilgili hislerinizi yazıya dökün. Yukarıda önerdiğim gibi konuları konuşurken anne-babalıkla ve eş olmakla ilgili neler hissettiğinizi yazın. Ve sizi bekleyen bu anne-babalık yolculuğunda yazdıklarınızı zaman zaman hatırlayın. Günün sonunda, ortalık sakinlediğinde eşinizle bebekten önceki ve şimdiki hislerinizi paylaşın. Beklentilerinizin değişip değişmediğini konuşun ve tabii ki olabildiğince sık birbirinize ‘aşk hikayenizi’ hatırlatın!

    Devir iletişim devri!

    Bebeğinizi beklemeye başladıktan itibaren eşinizle konuşabileceğiniz konulardan birkaçı şunlar olabilir:

    • Bebeğiniz dünyaya geldikten sonra düzeninizin (uyku, seyahat, sosyal hayat, iş gibi) nasıl değişeceğini konuşun.

    • Her iki tarafın geniş aileleri ‘mutlu haberinizi’ öğrendikten sonra ne kadar hayatınızın içinde olacak? Genelde ne sıklıkla görüşüyorsunuz; habersiz evinize geliyorlar mı; tatillerinize birlikte çıkar mısınız? Bebekten sonra bunların nasıl değişeceğini öngörüyorsunuz? Ne kadar destek, ne kadar yalnız bırakılmak istiyorsunuz?

    • Bebek bakımı, düzeni, ileride disiplini gibi konularda kimden ya da kimlerden fikir ve bilgi almayı planlayın. (Çocuk doktoru, bebek hemşiresi, pedagoglar, ailedeki büyükler, kitaplar, arkadaşlarınız gibi)

    • Bebeğinizin yetiştirilmesi konusunda fikir ayrılığı yaşarsanız kimin yöntemleriyle yola devam edeceğinizi kararlaştırın.

  • ‘Sezaryenden sonra normal doğum yapılabilir’

    ‘Sezaryenden sonra normal doğum yapılabilir’

    Sezaryen doğum yapanlar daha sonra normal doğum yapabilir mi? İlk doğumunu sezaryenle yapan bir anne, uygun şartların sağlanması durumunda ikinci doğumunu normal doğumla gerçekleştirebiliyor…

    Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Metin İngeç kadın hastalıkları ve doğum uzmanlarının anne adayları için öncelikli tercihinin normal doğum olduğunu belirtti.

    Bazı şartlarda anne ve bebek açısından risklerin arttığına dikkati çeken İngeç, bunların başında bebeğin doğum kanalından geçmesini engelleyecek problem bulunmasının geldiğini söyledi. Bebeğin kafasının doğum kanalından geçmesini engelleyecek kadar büyük olması, iri olması, ters duruşu, özellikle yan gelişlerde veya çapraz duruşlarda sezaryenin kaçınılmaz olduğunu anlatan İngeç, daha önceden rahime yapılan bazı ameliyatlarda da sezaryen ihtimalinin arttığını anımsattı.

    İngeç, rahimden ur alınması, şekil bozukluğunun düzeltilmesine yönelik yapılan ameliyatların da yine sezaryen gerekliliğini oluşturduğunu söyledi.

    Normal doğumun ise problem tespit edilmeyen gebelerde önerilen, fizyolojik olarak kabul edilen bir doğum şekli olduğunu belirten İngeç “Ama normal doğum başında normal kelimesi olmasına rağmen her zaman normal gitmeyebilir. Sürprizlere açıktır doğumun son aşamasına kadar. Ancak çoğunlukla problemsiz sonuçlanır. Yine de doğumun son aşaması dahil sezaryene dönme ihtimalinin olması bebeğin doğum kanalından çıkarken sıkıntıya maruz kalması ihtimalleriyle beraberdir” diye konuştu.

    SEZARYENDEN SONRA NORMAL DOĞUM
    Anne adaylarının en çok merak ettiği konuların başında doğumun nasıl olacağının geldiğini ifade eden İngeç, şöyle devam etti:

    “Daha önce sezaryen yapılmış bir kadın mutlaka yine sezaryen mi olması gerekir? Tıbbi açıdan da bakıldığında eskiden karşımıza bir kanun gibi ’bir sezaryen, hep sezaryen’ diktesi çıkardı. Bunun için 1900’lü yılların başından beri hep bu kural işledi. Bir kez sezaryen olan bir hasta mutlaka sezaryene alınmaya başlandı. Ama zaman zaman öyle vakalarla karşılaşıldı ki daha önce sezaryen olmuş kadın, sancıları başlıyor, hastaneye geç ulaşıyor ve normal doğum yapabiliyor.”

    Bu örnekler çoğalmaya başlayınca tıbbi olarak incelemeye alınmaya başlandığına işaret eden İngeç, şunları kaydetti: “Gerçekten bütün sezaryen olmuş hastaları yine tekrar sezaryene almak gerekir mi? Yoksa normal doğum şansı verilebilir mi? Bazı şartlar yerine geliyorsa sezaryen yapmış bir gebenin normal doğum yapabileceği görüldü. Ama tabi bu ihtimallere dayalı bir işlemdir. Yüzde 100 kesin olarak sezaryen olmuş kadınların hepsi normal doğum yapacak diye bir şart yok.”

    AA

  • Doğum sonrası yeni bir vücut için !

    Doğum sonrası yeni bir vücut için !

    Anne adayı için fiziksel olarak oldukça yıpratıcı geçen hamilelik sürecinde, vücut, bebeğin büyümesini sağlamak için olağanüstü bir efor sarfeder. Bu dönemde 10-14 kilo alınması doğal.

    Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Uzmanı Doç. Dr. Ahmet Sönmez, bazı anne adaylarının daha fazla da kilo alabildiğine dikkat çekerken, “Kilonun çoğu karın bölgesinden, bir kısmı da kalçalardan alınır” dedi.

    Doç. Dr. Ahmet Sönmez “Hormonların etkisiyle emzirme için hazırlanan memeler büyürler, hacimleri artar. Doğum sırasında ve takip eden birkaç hafta içinde alınan kiloların önemli bir kısmı verilecektir. Emzirme dönemi bittikten sonra hormonların normal seviyelerine dönmesiyle memeler de eski haline dönecek ve hacim kaybına uğrayacaktır.” derken “Doğumdan belli bir süre sonra anne, vücudunun hamilelik öncesi formunu arayacaktır ama o forma ulaşmak çok da kolay değildir. Hele araya ikinci, üçüncü doğumlar da girerse iş daha da zordur” şeklinde konuştu.

    Doğum sonrası, süt verme, hormonal değişim, artan iş yükü, değişen sosyal yaşam, uykusuzluk gibi faktörler de devreye girince annenin kendini iyi hissetme çabasıyla estetik cerrahların kapısını çalması muhtemel.

    Zayıflamanın en sağlıklı yolu nedir?

    Doç Dr Ahmet Sönmez bu konuda anneleri uyarıyor: Eski forma kavuşmak için bilinçli bir diyet ve düzenli sporun yerini hiçbir şey tutamaz. Bunların yeterli olmadığı durumlarda biz plastik cerrahlar elbette devreye gireriz. Ancak bunun için doğumdan sonra belirli bir zaman geçmesi doğru olacaktır. En azından emzirmenin sonlandığı döneme kadar beklenmesi gereklidir.

    En büyük deformasyon nerede?

    Doğum sonrası en büyük deformasyon meme ve karında meydana geliyor. Bu bölgelere yönelik ameliyatlar genelde tek seansta ve birlikte yapılıyor. “Bir tanesini yapıp diğerini bıraktığınız zaman mevcut deformiteyi tam olarak düzeltmek mümkün olamıyor. Emzirme döneminden sonra memeler genelde hamilelik öncesine göre hacim olarak küçülür. Aynı zamanda memenin derisinde de fazlalık olacağından memede sarkma görülür. Hormonların etkisiyle ortaya çıkan bu durum hamilelik dışı nedenlerle yapılan meme ameliyatlarından genelde farklıdır, çünkü memeyi hem büyütme hem de dikleştirme işini aynı anda yapmak gerekmektedir” diye konuştu.

    Karın ameliyatında da en önemli nokta, karın kaslarını yeteri kadar gerginleştirmek olduğunun altını çizen Doç. Dr. Sönmez ” Doğum yapmış bir karında bu kaslar oldukça gevşek ve ayrıktır. Halbuki düz ve gergin bir karna sahip olmanın ilk şartı sıkı karın adaleleridir.” dedi.

    Liposuction doğru bir karar mı?

    Doç. Dr. Ahmet Sönmez, hamilelik döneminden sonra liposuction talebi ile de gelen hastaların arttığını söylerken, burada bilinmesi gereken en önemli noktanın, deride sarkma olup olmadığıdır derken. “Deride sarkma varsa yapılacak liposuction sonrası bu sarkma daha da belirginleşecektir. Bu durumda liposuction yerine, germe ameliyatı tavsiye ediyoruz. Böylece hasta, doğum öncesi, gergin ve fit karnına kavuşacaktır.” şeklinde konuştu. Bu ameliyatlardan sonra anneler ev ya da iş hayatına kısa bir süre içinde dönebilir, çocuğuyla rahatça ilgilenebilir. 1-1, 5 ay sonra yeniden spor yapmaya başlayabilir. Hastaların pek çoğunun ikinci bir hamilelikte kilo aldıklarında yeniden liposuction ya da germe ameliyatı yapıp yapamayacaklarını sorduklarını ifade eden Doç. Dr. Ahmet Sönmez “İkinci bir ameliyata engel yoktur. Ancak yakın aralarla ikinci gebelik planlanıyorsa ameliyatı ikinci gebelik sonrasına saklamak daha uygundur” dedi.

    İz kalır mı?

    Meme ameliyatının ardından, sonraki çocuklarına süt vermek mümkün olabilecek mi şeklindeki soruya “Bu çoğunlukla kullanılacak tekniğe bağlıdır. Uygun teknik seçildiğinde ameliyat sonrası da süt vermek mümkün olabilir” şeklinde cevap veren Doç. Dr. Ahmet Sönmez; ameliyatlar sonrasında iz kalıp kalmayacağının da çok merak edildiğini ifade ederek, soruyu şu şekilde cevapladı: “Her ameliyattan sonra belli bir miktar iz kalacaktır, ancak ameliyat sonunda elde edilen form ve şekil, iz ile ilgili kaygıları ortadan kaldırmaktadır.” Doğum sonrası fazla kilolar için diyet ve sporu öneren Doç. Dr. Sönmez, “Bu ameliyatlar hamilelik sırasında alınan kilolardan kurtulmak amacıyla planlanmamalıdır. Kilo kaybı bu ameliyatlardan sonra elde edilebilecek bir yan kazançtır, ana hedef vücudu şekillendirmek, yeniden doğum öncesine hatta daha da iyisine ulaşmak olmadır” şeklinde konuştu.

  • Doğum Sonrası Forma Girme Rehberi

    Doğum Sonrası Forma Girme Rehberi

    Hamilelik dönemi boyunca 8 ile 12 kilo arası kilo alımının normal bir durum olduğunu belirten uzmanlar, doğum sonrası kilo vermek, spora başlamak ve sağlıklı beslenmek için yapılması gerekenler hakkında ayrıntılı bilgiler verdi. İşte doğum sonrası forma girme rehberi…

    Memorial Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Bölümü’nden Uz. Dr. Gökçe Günbey, Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op. Dr. Remzi Aydın ve Memorial Ataşehir Tıp Merkezi Beslenme ve Diyet Bölümü’nden Dyt. Şefika Aydın, “Doğum Sonrası Kilo Verme” hakkında merak edilen soruları yanıtladı.

    Hamilelik döneminde kilo alma oranı ne olmalıdır?

    Op. Dr. Remzi Aydın: Klasik olarak “hamilelik dönemi boyunca 8 ile 12 kilo alımı normaldir” dense de, Her kadının hamilelik öncesi kilosu, metabolizması ve risk faktörleri farklı olduğundan standart bir limit koymak doğru değildir. Her kadın için bireysel olarak hesaplanmalıdır. Örneğin gebelik öncesi 90 kg olan ve şeker hastalığı riski taşıyan bir gebe için bu 6 – 9 kg olabileceği gibi, çok zayıf hamile kalan için 15 – 17 kilo bile sorun olmayabilir.

    Doğum sonrasında hastaların kilolarıyla ilgili saplantıları oluyor mu?

    Op. Dr. Remzi Aydın: Kadınların tabii ki fiziksel görünümleri ve kiloları ile ilgili kaygıları her zaman vardır ve olmalıdır da! Bu kendi vücudunu beğenme duygusunu beraberinde getirir. Bununla beraber gebelik döneminin çok özel ve geçici bir dönem olduğu akıldan çıkarılmamalıdır ve bu dönemde klasik güzellik ölçütlerinin geçerli olamayacağı bilinmelidir. Unutulmamalıdır ki bu dönem geçicidir ve bu dönemin sonunda çifti büyük bir ödül beklemektedir!

    Doğumun hemen sonrasında zayıflamaya başlamak kadını nasıl etkiler?

    Op. Dr. Remzi Aydın: Doğumla beraber 4-6 kg arasında kilo kaybedildikten sonra, eğer doğru bir beslenme rejimi uygulanırsa düzenli bir şekilde ayda 1- 2 kg arasında verilebilir. Unutulmamalıdır ki çok az kalori almak hem loğusa sağlığı için zararlı olabilir, hem de sütün azalmasına yol açabilir.

    Annenin doğumun hemen sonrası düşük kalorili diyetler yapması doğru mudur?

    Uz. Dr. Gökçe Günbey: Yeterli ve dengeli beslenme ile anne hem kendi fizyolojik gereksinimlerini karşılamakta, hem de bebeğinin fizyolojik ve psikolojik açıdan gereksinimi olan anne sütünün yeterli miktarda üretilmesini sağlamaktadır. Bu dönemde annenin hem kendi sağlığı, hem de bebeğinin sağlığı açısından daha çok enerji, protein, vitamin ve mineral alması gerekmektedir.

    Emziren annelerin, emzirme dönemi boyunca günlük enerji gereksinimlerine en az 500 kalori ilave edilmesi gerekmektedir. Gebelik döneminde normalden fazla kilo alan ve gebelik öncesinde de fazla kilolu olan annelerin emzirme döneminde vitamin ve mineral alımına dikkat ederek ayda 2 kilo kadar zayıflamasında bir sakınca olmadığı ve bunun süt üretimini olumsuz etkilemediği bildirilmektedir.

    Ancak emzirmenin herhangi bir döneminde günde 1500 kaloriden daha düşük diyetler asla uygulanmamalıdır. Bu seviyenin altındaki enerji alımlarının süt üretimini bozmasının yanı sıra diğer besin ögelerinde de yetersizliğe yol açabileceği bilinmektedir.

    Annenin beslenmesi sütün kalitesini etkiler mi?

    Uz. Dr. Gökçe Günbey: Anne sütünün kalitesi annenin yediği gıdalardan direkt olarak etkilenmemekle birlikte, sütün miktarı annenin aldığı sıvı gıdalarla ilişki gösterebilmektedir. Anne sütünün % 80’den fazlası sudan oluşmaktadır. Bu nedenle süt miktarının yeterli olabilmesi için annenin günde en az 3 litre sıvı gıda alması gerekmektedir.

    Vejetaryen diyet ile beslenen annelerde protein ve bazı vitamin eksiklikleri görülebilmekte, bu eksiklikler takviye edilmediğinde bebekte de eksikliklere yol açabilmektedir. Ayrıca annenin diyetinin kalsiyumdan fakir olması durumunda, kalsiyum anne kemiğinden alınıp süt üretimine katılmaktadır. Bu durum hem anneyi, hem de bebeğin gelişimini olumsuz olarak etkilemektedir. Emzirme döneminde annenin iyot gereksinimi de normale göre artış göstermektedir. Özellikle guatr vakalarının fazla görüldüğü bölgelerde, bebekte ve annede eksiklik olmaması için iyot gereksinimi mutlaka karşılanmalıdır. Sonuç olarak diyebiliriz ki; vitamin, mineral, protein, yağ ve karbonhidratlardan oluşan yeterli ve dengeli beslenme hem anne, hem de bebek sağlığı açısından vazgeçilmezdir.

    Doğum yapan anneler fazla kilolarını ne zaman vermeye başlayabilir?

    Dyt. Şefika Aydın: Anne sütü alan çocuk ilk 3-4 ayda normal bir gelişim göstermektedir. Dört aydan sonra büyüme hızı yavaşlamaya başlamaktadır. 6. aydan sonra da ek besin verilmeye başlanmaktadır. Ülkemizde annelerin çoğunlukla çocuklarını 1,5- 2 yaşına kadar emzirdikleri bilinmektedir. Gebeliğinde fazla kilo alan anneler hamileliğin ilk 4 ayını atlattıktan sonra toparlanma dönemi sonrası diyet yapmaya başlayabilirler.

    Kiloları ne kadar sürede vermeliler?

    Dyt. Şefika Aydın: Yapılan çalışmalarda hamilelik sonrasında haftalık 0.5kg kilo kaybı annenin gereksinimlerini azaltmamakta ve süte her hangi bir etkide bulunmamaktadır. Annenin aylık vermesi uygun görülen kilo 2’dir. Toplam süreç annenin fazla kilosuna bağlıdır. Gebeliğinde 15 kilonun üzerinde alan anne ile gebelik döneminde 9-12 kg alan annenin kalan kilosunu verme süresi kişiden kişiye değişmektedir. Fakat fazla kilolarda süreci daha uzuna yaymak kiloyu korumanın en önemli adımıdır. Hızlı verilen kilo annede kas kaybına sebep olur.

    Yorgunluk, baş ağrısı, kan şekerinin düşmesi, stres, ağız kokusu kemik minerilizasyonunda azalma gibi birçok sağlık problemleri oluşturmaktadır.

    “Emzirmek” forma girmek için etkili midir?

    Op. Dr. Remzi Aydın: Emzirmek eylemi anne için yoğun bir metabolizma artışı demektir. Bu hem bebeğe verilecek sütün içindeki maddelerin kalorisi, hem de emzirme eylemi için harcanan kalori demektir. Bu kalori harcamaları tabii ki annenin forma girişini hızlandırabilir. Sadece dikkat edilecek nokta anne sütünü çoğaltabilmek için bilinçsizce kalori alışında artışa yol açmamaktır. Yoksa süt verildiği sürece forma girmek bir yana daha da fazla kilo alımına yol açılabilir.

    Doğumdan ne kadar sonra spora başlanabilir?

    Op. Dr. Remzi Aydın: Normal doğum sonrası eğer dikiş yoksa 1. hafta sonrası spora başlanabilir.Ama annenin yoğun bir süt üretim ve yeniden yapılanma döneminden geçtiği ve çok yorgun olabileceği düşünüldüğünde ilk haftalar, günde sadece 15 dk..kadar kısa tutulabilir ve sadece karın ve kaça eklemleri ile ilgili egzersizlerle sınırlı tutulmalıdır. Çok güncel olan “Pilates” türü egzersizlerin hafif ve zorlamasız türleri özellikle faydalı olabilir. Buradaki asıl amaç bel ve kalça etrafındaki kasların forma sokulmasıdır. Sezaryen sonrası ise egzersizlere 3. haftanın sonrası başlanılmalı,6.haftanın sonrası aerobik, kalori harcamasını hızlandıracak egzersizlerle desteklenmelidir.

    Emziren annelere beslenme açısından önerileriniz nelerdir?

    Dyt: Sefika Aydın: Emziren anneler aşağıdaki önerilerimizi dikkate almalıdırlar.

    – Doğumdan sonra bebek emzirilirken gebelik öncesi döneme göre daha fazla sıvı besin alınmalıdır. Emziklilikte su metabolizmasında artış vardır. Alınan su süt salgılanmasıyla, metabolik su ise artan yiyecek alımıyla artmaktadır. Süt miktarının değişmemesi için annenin sıvı alımını arttırmak gerekir. Günlük alınan toplam sıvı miktarı yaklaşık 3000 ml olmalıdır. Bu miktar pratik ölçüler ile 12 su bardağı su, süt, ayran, hoşaf, komposto, limonata, şerbet, meyve suları şeklinde önerilmelidir. Çay, kahve gibi içeceklerin süt verimini azalttığı bilinmektedir

    – Kalsiyum yönünden zengin olan süt, yoğurt ve peynir belirtilen miktarlarda düzenli olarak tüketilmelidir.

    – Her gün 1 adet yumurta ve 1 porsiyon etli sebze yemeği veya kuru baklagil yenilmelidir.

    – Kuru fasulye, nohut, mercimek ve bulgur karışımı yemekleri, portakal, mandalina, domates, maydanoz, yeşil biber, taze soğan gibi C vitamini yönünden zengin sebze ve meyvelerle birlikte tüketilmelidir. Bireysel özelliklere göre gaz yapıcı besinler çıkartılabilir.

    – Vitaminlerden zengin sebze ve meyveler diyette her öğün olmalıdır.

    – Salam, sosis, sucuk gibi katkı maddesi içeren diğer hazır besinler mümkün olduğu kadar tüketilmemelidir.

    – D vitamini besinlerde bulunmaz. Ancak güneş ışınlarının doğrudan cilde yansıması ile sağlanır. Bu nedenle emzikli anne güneşlenmeye özen göstermelidir.

    – Yemeklerde mutlaka iyotlu tuz kullanılmalıdır. Doğal besinlerde yeterince alınmayan iyot, ancak iyotlu tuzun kullanılması ile anne sütünden bebeğe geçer.

    – Kuru meyveler ve kuru yemişler yoğun enerjileri yanında, demir ve kalsiyum gibi minerallerden de zengindir. Ağırlık kontrolü de yapılarak bu besinler tüketilebilir.

    – Kansızlığa neden olduğundan yemeklerle birlikte çay içilmemelidir. Çayı kuşluk, ikindi gibi öğün aralarında, yani yemek yendikten 1-2 saat sonra açık olarak içilmeli, çaylara limon suyu eklenmelidir. İçecek olarak ıhlamur, nane, papatya, kuşburnu gibi bitki çayları tercih edilmelidir.

    – Hazır meyve suları, gazoz ve kolalı içecekler yerine taze sıkılmış meyve suları, ayran, limonata tercih edilmelidir.

    – Pekmez kan yapıcıdır, şeker boş enerji kaynağıdır. Şeker yerine tatlı olarak pekmez yenmesi kansızlığa karşı alınacak önlemlerden birisidir.

    Emzirmenin Yararları Nelerdir ?

  • Doğum Sonrası Diyet Ne Zaman Yapılır?

    Doğum Sonrası Diyet Ne Zaman Yapılır?

    Her ailenin çocuk hayali vardır. Gebelik ve sonrası anne için zorlu bir süreçtir ve bu dönemde alınan kilolar bayanların korkulu rüyasıdır. Bir çok bayan kilo sebebiyle çocuk sahibi olmayı istememektedir. Oysaki düzenli yaşam ve egzersizlerle bu süreci çok daha rahat atlatabilirsiniz…

    Kadınların en çok merak ettiği konulardan biri de doğum sonrası diyettir. Diyet ne zaman yapılmalı? Diyetin bebeğe zararı var mı? gibi sorular uzadıkça uzar. Peki fazla kilolardan kurtulmak için nasıl bir yol izlemeli?

    Doğum sonrasında anneler sütü fazla olsun diye fazla yemek yerler. Bu yemekler bir kalori açısından yüksekse kilo almak kaçınılmaz olur. Oysaki fazla yemek doğru değildir. Önemli olan yeteri miktarda yemek ve süt yapıcı doğal besinleri ile bitki çaylarıyla süt miktarını arttırmaktır. Örnek verecek olursak lohusalara bol bol tatlı yedirirler ki sütü olsun . Bu durum süt miktarını arttırır ama kilo da aldırır. Size tavsiyemiz düzenli beslenmeyi ihmal etmemeniz. Ve süt yapıcı besinler tüketmeniz.

    Doğumun ilk altı ayında kesinlikle diyet yapmamanızı öneriyoruz. Dengeli beslenip kilo almamaya dikkat edin. 6 aydan sonra ise kademeli olarak diyete başlayabilirsiniz. Doğum sonrasında spor yapmayı da ertelemelisiniz. Ağır sporlardan ilk 6 ayda kesinlikle kaçının. Ama hafif egzersizler ve yürüyüş yapabilirsiniz. Sevindirici olan şey ise ne kadar emzirirseniz o kadar çok kalori yakarsınız.

    İlgili Konular ;
    Doğum Kilolarından Kurtulma
    Doğum sonrası beslenmenin 11 püf noktası
    Emziren Anne Diyeti

  • Doğum Kilolarından Kurtulma

    Doğum Kilolarından Kurtulma

    Doğum sonrası kilolarınız için endişe etmeyin. Doğru adımları izleyerek kısa sürede eski formunuza kavuşabilirsiniz.

    Doğumdan sonra kalan kiloları vermek, tüm annelerin hedefidir. Ama süt vermek ve sütün bol olması da annelerin hayalidir. Peki, hem bol ve çok süte sahip olup hem de kilolardan kurtulmak mümkün olabilir mi?

    Hamilelikte aldığınız kilolar can sıkıcıdır ve anne adayı, doğum sonrası bu kilolardan hemen kurtulacağını sanar. Bir yandan bol süt olması için tatlılar, helvalar, şekerli sular tüketmeye teşvik edilen anne, ikilemde kalır. Uzmanlar, bunun çözümünün yeterli ve dengeli beslenmeden geçtiğini, ekstradan tatlılara yüklenmenin doğru olmadığını belirtiyor.

    İlk 6 ay, bebeğin anne sütü ile beslenmesi zihinsel ve fiziksel gereksinimi için oldukça önemli. Bu zaman aralığında zayıflamak için yapılan girişimler ise, sizi hayal kırıklığına uğratabilir. Sakin olun, çünkü bu kilolardan kurtulacaksınız.

    Kilo vermenin şartları var

    -İlk 6 ay bebeğin beslenmesi esas alınmalı.

    -Annenin günlük kalori ihtiyacı emzirme döneminde 500-600 kalori artıyor. Bunu tek başınıza hesaplayamayabilirsiniz. Bunun için bir diyetisyene başvurmalısınız.

    -Kilo vermek için kalorisi düşük olan ama süt yaptığına inanılan yiyeceklere yönelmemek gerekir. Aç kalmamak esas alınmalıdır. Sütünüzün kalitesi düşer.

    -Yaygın olarak dillerde dolaşan diyetlere itibar etmemek gerekir. Sütün azalması ve kalitesinin azalması demek, bebeğinizin sağlığı demektir, unutmayın.

    -Kilo vermek için yapılması gerekenler

    -Bebeğinizi bol bol emzirin. Süt vererek ekstradan 700 kalori harcarsınız. çok emzirmek ve çok süt üretimi kilo kaybına destektir unutmayın.

    -Haftada yarım kiloyu aşmayacak şekilde kilo kaybını hedefleyin. Daha fazla verilen kilolar süt salınımını olumsuz etkileyecektir.

    -Dengeli beslenme hedeflenmelidir. 3 ana ve 3 ara öğün şeklinde protein, karbonhidrat ve yağ yönünden dengeli olarak mönü oluşturulmalıdır.

    -Günlük sıvı miktarı çok önemlidir. çorba, ayran, meyve suyu alımı ile sıvı kaybı dengelenmelidir.

    -Posalı yiyecekler bolca tüketilmelidir. Sebze, meyveler, kuru baklagillere ağırlık verilmelidir.

    -Fiziksel aktivite için hafif tempolu yürüyüşler idealdir.

    -Tek başına tüketilerek kilo verdiren, yağları eriten besin yoktur. Bu tip beslenmekten annelerin kaçınması gerekir.

    Womenist

  • Göğüs Çatlaklarına Son

    Göğüs Çatlaklarına Son

    Anne adayı ve annenin ortak şikayeti olan göğüs çatlaklarının nedenleri, korunma yolları ve tedavisi…

    Konu çatlaklar olduğunda bir kadını, başka bir kadından daha iyi kimse anlayamaz. Hemen hemen kadınların tümü, vücutlarının çeşitli yerlerinde oluşmuş çatlaklardan şikayetçi. Bu yazıda özellikle kadınların önem verdiği göğüs dekoltesinin düşmanı göğüs çatlaklarını ele alıyoruz. Konuyla ilgili daha fazla bilgi edinmek için Flavius Sağlık ve Güzellik Merkezi’nden Medikal Estetik Doktoru Uz. Dr. Sinan İbiş’le görüştük. Göğüs çatlaklarının gelişeceği bölgede, ilk olarak göğüs bölgesindeki ciltte gerilmeye bağlı kaşıntı ve karıncalanma hisleri duyulur. Ardından da pembe çizgiler belirmeye başlar. Bu dönemde çatlakların gelişmesini önleyici tedbirler almak, bu pembe çizgileri tamamen ortadan kaldırabilir.

    Önlem Almak

    Çatlaklar, cildin aşırı gerilmeden dolayı yırtılmaya karşı ciltte oluşturduğu bantlar. Anlayacağınız bir onarım şekli. Özellikle cildin gerilmesine neden olacak durumların yaşandığı dönemlerde nemlendirici kozmetikleri düzenli kullanmak işe yarar.

    Tedavi Yöntemleri

    Yapılması gereken öncelikli tedavi, çatlak bölgesindeki elastikiyeti geliştirmek. Bunun için fototerapiler, lazer terapiler, metotlu karboksiterapiler, vakum terapiler, yüksek oranlı meyve asitlerinin uygulanması gibi birçok terapi türü genellikle birlikte gerçekleştirilir. Özellikle Nlite V lazer tedavisinde tedavi sonuçları çok daha başarılı. Elastikiyetin artırılmasına yönelik metotlu karboksiterapide önemli olan, gazın milyonlarca küçük baloncuklar halinde dokulara gönderilmesiyle dokularda esnemeyi sağlayacak elastin ve kolajen oluşumunun uyarılması. İşte bu nedenle az sayıda bu özelliği olan karboksiterapi cihazları bu tedavide başarılı olabilir. Çatlak çizgilerinin hacimlerinin küçültülmesiyse ikinci sırada yapılması gereken işlem. Bunun içinse Nlite V lazer veya mikropeeling denilen yöntemlerle çatlakları oluşturan izlerin hacimleri küçültülür. Daha az orandaysa karboksiterapiler ve vakumterapiler kullanılır. Çatlakların üzerini örten deforme, ince ve parlak cildinse olabildiğince diri hale getirilmesi son aşamayı oluşturur. Bunun içinse çeşitli elektriksel yöntemler, meyve asitleriyle peelingler ve kozmetik bakım uygulamak gerekir.

    Ne Zaman Başlanmalı?

    Hamilelik ve süt verme dönemleri dışında her zaman, uzmanın uygun göreceği tedavilerin yapılması mümkün. Göğüs çatlaklarının oluşma zamanından hemen sonra gerçekleştirilen tedavilerde, sonuçlar daha başarılı. Hamilelik ve süt verme dönemindeyse genellikle koruyucu önlemleri almak ve klinik tedavileri ertelemek gerekir.

  • Hamilelik Nezlesi Nedir?

    Hamilelik Nezlesi Nedir?

    Hamilelik nezlesi genellikle hamileliğin son 6 haftasında veya 2. ayında ortaya çıkar ve başlangıcından iki hafta kadar sonra belirtiler tamamen ortadan kaybolur. Ancak bazı hamilelerde burun tıkanıklığı, tüm gebelik dönemi boyunca olabilir ve hatta doğum sonrası da bir süre devam edebilir.

    Genellikle hamileliğin son haftalarında beliren ve hamilelik nezlesi olarak adlandırılan nezle türü geçmek bilmiyor. Peki, hamilelik nezlesinden korunmak için ne yapmalı?

    Hamileliğin bazı dönemlerinde burun tıkanıklığı oldukça sıkıntı verici olabilir. Hamilelerin yaklaşık üçte birinde alerji veya bilinen nezle-grip gibi hastalıklar olmadığı halde, burun tıkanıklığı görülebilir. Bu duruma “hamilelik nezlesi” veya “hamilelik riniti” adı verilir.

    Memorial Etiler Tıp Merkezi KBB Bölümü’nden Op Dr. Atilla Şengör, hamilelerin önemli şikayetlerinden biri olan “Hamilelik nezlesi” hakkında merak edilenleri yanıtladı.

    Hamilelik nezlesinde burun tıkanıklığı ile birlikte genellikle burun akıntısı da olur. Burun tıkanıklığı nedeniyle gece ağız solunumu yapıldığından boğazda kuruluk oluşur. Ayrıca beraberinde gece nefes alınamıyormuş hissi, öksürük ve uykusuzluğa yol açabilir. Mukoza şişmesi ve sonuçta sinüs boşluklarının havalanmasında azalmaya bağlı olarak baş ağrısı da gelişebilir.

    Nezleyi annelik hormonu tetikliyor

    Hamilelik döneminde artış gösteren ve bir annelik hormonu olan östrojen, burun içerisini döşeyen dokuların şişmesine neden olur ve burunda salgı artışını tetikler. Bunun dışında annelik döneminde vücuttaki kan dolaşımının hacminin artması da kan damarlarının genişlemesine ve burun mukozasının şişmesine neden olur. Bu olayda diğer annelik hormonlarının da rolü olabilir. Bunların sonucunda gelişen burun tıkanıklığı hamilelik nezlesinin temelini oluşturur.

    Sinüzit ile karıştırmayın

    Hamilelik nezlesi sinüzitle veya diğer hastalıklarla karıştırılmamalıdır. Sinüzit veya gripte burun tıkanıklığı dışında iltihabi burun akıntısı, halsizlik, ateş, baş ağrısı, boğaz ağrısı gibi belirtiler birlikte görülür. Alerjik nezlenin belirtileri arasında ise gözler, burun ve boğazda kaşıntılar ve hapşırmalar bulunur. Hastanın daha önceden şikayetlerine neden olan toz veya polen gibi alerjenlere hassasiyeti hamilelikte artabilir.

    Önlem almak önemli

    Hamilelik nezlesi bayanları, özellikle yatar pozisyondayken rahatsız edebilir. Bu nedenle başın yükseltilmesi burundaki dolgunluğu (konjesyonu) azaltabilir. Bol sıvı alımı boğaz belirtilerinin rahatlamasını sağlar; boğaz-burun salgılarının yoğunlaşmasını-kurumasını önler. Sıcak banyo ve buhar solunması burun tıkanıklığını rahatlatabilir. Yürüyüş ve bazı hafif egzersizler iyi gelir. Tuzlu su spreylerinin tekrarlanan kullanımları, burun mukozasını büzüştürebilmeleri nedeniyle ve burnun mekanik olarak temizlenmesine yardımcı olduklarından oldukça faydalıdırlar.

    Burun kanadını genişleten bantlar, buruna hava girişini arttırdıklarından yararlı olabilir. Ayrıca nemlendirme cihazları da kullanılabilirler; ancak bunların mikrop barındırabilen sıvı haznelerinin ve filtrelerinin temizliğine gereken özen gösterilmelidir. Sigara dumanı, tozlu ortamlar, hava kirliliği ve ani ısı değişimleri burun işleyişini olumsuz etkilediklerinden, tıkanıklığın artmasına neden olurlar. Bu tip ortamlardan uzak durulmalı ve engelleyici önlemler alınmalıdır.

    Mutlaka bir uzmandan destek alın

    Hamileliğin ilk üç aylık dönemi bebeğin oluşum evresi olduğundan bu dönemde burun yıkama solüsyonları dışında herhangi bir ilaç kullanılması tercih edilmez. Bu dönemden sonra, alınan önlemlere karşın burun tıkanıklığının devam ettiği ve sıkıntı veren durumlarda, burun açıcı veya ödem giderici spreyler doktor kontrolünde sınırlı olarak uygulanabilir.

    Zorunlu kalındığında bazı akıntı kesici ve antialerjik ilaçlar kadın doğum uzmanının da görüşü alınarak uygulanabilir. Bazı burun-sinüs yıkama solüsyonlarının tekrarlayan uygulamaları, hamilelik nezlesinin yönetiminde oldukça etkili ve güvenlidir.

    Ancak her şeye rağmen burun tıkanıklığı devam ediyorsa ve geçmiyorsa, belirtilerin nedeninin başka hastalıklar olabileceği akla gelmelidir. Kemik eğriliği veya burun eğriliği olarak bilinen septum deviasyonu dışında, konka şişmesi ve sinüs hastalıkları da anatomik daralmalara neden olarak burun tıkanıklığı yapabilirler. Bu sorunların varlığına hamilelik nezlesi de eklendiğinde durum daha fazla rahatsız edici olabilir. Hamilelik sonrası dönemde bu sorunların tedavisine gidilmesi gerekebilir.

  • Doğumdan sonra seks hayatı

    Doğumdan sonra seks hayatı

    Dokuz aylık geri sayım sona erdi ve dünyanın en güzel varlığına, bebeğinize kavuştunuz. Peki, bundan sonra eşinizle tıpkı hamilelik öncesi olduğu gibi sorunsuz bir cinsel hayat yaşamanız mümkün mü? Uzmanlar bu soruya, evet yanıtını veriyor. Ancak, kendinizi bu yeni hayata nasıl hazırladığınızla ilgili her şey. Ne de olsa eşinizin yanı sıra tüm ilginizi vermeniz gereken bir bebeğiniz var artık kucağınızda.

    Kadın neden seksten uzaklaşır?

    Uzmanlara göre, normal doğumdan yaklaşık altı hafta, sezaryenle doğumdan ise üç ya da dört hafta sonra fizyolojik olarak kadınlar cinsel ilişkiye girmeye müsait hale geliyorlar. Ancak, psikolojik olarak kendinizi seks yapmaya hazır hissetmeyebilirsiniz. Zira artık bir annesiniz ve kimliğinizi sadece annelik ile özdeşleştirip kadınlığınızı bir kenarda bırakmış olabilirsiniz. Annelik duygusunun vermiş olduğu endişe ve sürekli çocuğu düşünme telaşı ile çoğu yeni anne, eşini ikinci plana attığının farkında bile olmaz. Şu da bir gerçek ki doğumdan sonra kadınlık hormonlarının bir kısmı azaldığından cinsel istek de azalabilir. Ancak, bu geçici bir durumdur. Süt verme döneminin ortalarına doğru hormonal fonksiyonlar tekrar normale dönmeye başlayacaktır. Sorun uzun vadede devam ederse, cinsel isteksizlik ve ilişki kuramama söz konusu olursa, doktorunuza danışarak hormon tedavisi uygulayabilirsiniz.

    Erkek nasıl davanmalı?

    Çocuktan sonra cinsellikten uzaklaşma, sadece kadında değil, erkekte de görülebilen bir durumdur. Karısının sekse karşı ilgisiz olması, ilgisini bebeğine yöneltmesi, erkeği de seksten soğutabilir. Ya da seks yapmayı istediği halde eşinin artık kendisiyle ilgilenmediği ve dışladığı düşüncesiyle mutsuz olabilir. Çiftin birbirine karşılıklı anlayışla yaklaşması, özellikle erkeğin eşinin bu döneminin geçici olduğunu bilerek sabır göstermesi önemlidir. Cinsel ilişki olmasa bile sarılıp öpüşmeyi, tensel teması hiçbir şekilde kesmemek, her iki taraf için de doğru olandır. Eşi normal doğum yapan erkeklerin bazıları, doğum sahnesini düşünerek seksten soğuduklarını ya da eşlerini emzirirken izlemelerinin seks isteğini azalttığını söylese de uzmanlar, bunun cinsel ilişkiden kaçmak için geçerli bir bahane olmadığı konusunda birleşiyorlar. Zira anneliğin başka, cinsel dürtünün başka bir şey olduğunu söylüyorlar.

    İletişim kurmayı deneyin

    Şunu iyi bilmek gerekiyor ki çocuktan sonra çiftlerin sekse olan ilgilerinin azalması, geçici bir durumdur. Doğumdan sonraki ilk dönemde ortaya çıksa da zamanla eşler birbirlerine karşı cinsel ilgi duymaya yeniden başlarlar. Tüm ilişkilerde anahtar niteliği taşıyan iletişim , bu sorunda da devreye girmelidir. Eşler birbirlerine baskı yapmadan destek olmak ve sevgi göstermekle süreci kolaylaştırabilirler. Ancak, bebekten sonra hiçbir şekilde cinsellik yaşanamıyorsa, bir uzmandan yardım almak gerekebilir.

    Emzirmek, hamile kalmaktan korumaz

    Yaygın kanının aksine, emzirme, doğurganlığı geciktirse de kadının ne zaman adet görmeye başlayacağı önceden bilinemeyeceğinden, emzirme dönemi hamile kalınmayacağı anlamına gelmez. Bu dönemde en iyi doğum kontrol yöntemi, erkeğin prezervatif kullanmasıdır. Doğum sonrası kadının vajina duvarları ve rahmi genişlediğinden diyafram, doğum kontrol yöntemi olarak etkisiz kalabilir. Ancak doğumdan iki, hatta üç ay sonrasında diyafram kullanılabilir. Emziren kadınların doğum kontrol hapı seçerken dikkatli olmaları ve mutlaka doktora danışmaları gerekiyor. Hap kullanmakta zorlananlar için doktorunuz, enjeksiyon yöntemleri önerebilir.

    Doğum sonrasında kadın ister sezaryen, ister normal bir doğum yapsın vücudun kendini toparlanması yaklaşık altı hafta sürmektedir. İki türlü doğum sonrasında bir takım dikiş gibi yaralar oluştuğu için bunların iyileşmesi şarttır.

    Doğumdan sonra seks hayatı

    Ayrıca doğum sonrası rahim ağzı açık durumda olduğu için her türlü enfeksiyona kolaylıkla maruz kalabilir. Bu yüzden belirtilen sürenin geçmesini beklemek gerekir. Altı haftalık dönemden sonra vücut adaptasyonunu tamamlamış olur.

    Bu dönem aslında 40 gün sürmektedir. Yani halk arasında 40 çıkartma olarak bilinir. Bu dönem kadının lohusalık denilen dönemidir de aynı zamanda. Bu süre içinde cinsel ilişkiye vücudun hazır olması söz konusu değildir. Bu altı haftalık dönemde rahim, genital organlar, bütün hamilelik döneminde ortaya çıkan değişikliklerin hepsi normale dönmektedir. Bunun sonucunda kadın altı haftanın sonunda emzirme hariç hamile olmadan önceki dönemine geri döner. Kısacası cinsel ilişki için kadın açısından ortalama doğumdan sonra 40 gün geçmesi gereklidir.

    Ayrıca bütün doğum yapan kadınlarda doğum sonrası ruhsal ya da bedensel bir takım problemler yaşanmaktadırlar. Bu nedenle ister sezaryen ister normal bir doğum yapmış bir kadını cinsel ilişkiye zorlamak yanlıştır. Kadınlar bu dönemde çok hassas olular. Onun için bu dönemde en büyük görev eşlere düşmektedir. Eşler sevgi ve ilgi gösterdiklerinde kadınlar kendilerini mutlu hissederler.

  • Vichy : LIFTACTIV SERUM 10

    Vichy : LIFTACTIV SERUM 10

    Vichy : LIFTACTIV SERUM 10 | 1İlk damladan itibaren yepyeni bir cilt

    GÜÇLÜ GENÇLİK SERUMU
    PÜRÜZSÜZLEŞEN KIRIŞIKLIKLAR – DARALAN GÖZENEKLER
    SIKILAŞMA ETKİSİ – ANINDA IŞILTI

    Rhamnose’un gücü
    yaşlanma karşıtı bakımda zirve olan bir
    serumda birleşti.

    YENİLİK
    İlk damladan itibaren daha pürüzsüz, yumuşak, ışıldayan bir cilt.

    ETKİNLİK
    Kırışıklık görünümünde azalma, uzun süreli sıkılaştırıcı etki, ışıldayan cilt, gözenek görünümünde azalma.

    O kadar yoğun ki;
    İlk damladan itibaren cildiniz yenilenmişcesine pürüzsüzleşir ve ışıldar.

    O kadar güçlü ki;
    Ana kırışıklık görünümü üzerinde eşsiz etki sunar.

    O kadar saygılı ki;
    Hassas ciltler dahil tüm cilt tipleri için uygundur.

    Vichy : LIFTACTIV SERUM 10 | 2

    LiftActiv Serum 10 is the latest innovation from Vichy – a powerful anti-ageing serum that leaves skin velvety smooth and reduces the appearance of wrinkles. The secret behind Vichy LiftActiv Serum 10 is a potent 10% concentration of the breakthrough anti-ageing ingredient Rhamnose (a sugar derivative capable of a long lasting lifting effect and anti-wrinkle action) combined with Hyaluronic acid which helps hydrate and plump skin. The serum also contains Vichy Thermal Spa Water, rich in soothing and regenerating minerals and a ceramide based texture which aids the absorption of the active ingredients into the papillary dermis. The results are a powerful lifting, re-plumping anti-ageing serum specifically formulated for sensitive skins.

    Hypoallergenic, Paraben free and tested under Dermatological Control.

    Vichy : LIFTACTIV SERUM 10 | 3