Etiket: DNA

  • Önceki başarısız tüp bebek uygulamaları başarıya dönüşebilir mi ?

    Önceki başarısız tüp bebek uygulamaları başarıya dönüşebilir mi ?

    Daha önce iki veya daha fazla tüp bebek uygulamasından başarılı sonuç almamış hastaları sonraki tedaviye almadan önce, hastanın daha önceki denemeleri göz önüne alınarak mutlaka hastaya farklılaşmış bir tedavi protokolü planlanmalıdır.

    1- Elde edilen embriyo kalitesi iyi veya çok iyi olmasına rağmen gebelik elde edilmemişse uygulanması gereken yöntemler:

    A- Ofis Histereskopi: En az iki tane iyi embriyo verilmesine rağmen gebelik olmadığı durumlarda, %20 oranında rahim içinden polip, yapışıklık, miyom ve rahim içi bölümler gibi embriyonun tutulmasını engelleyen hastalıklara tanı koyup aynı işlem esnasında tedavisi yapılıp ortadan kaldırabilmektedir. Türkiye’de bu işlemi ilk defa uygulayanlardan biri ve birçok hekime eğitimini veren Prof. Dr. Recai PABUÇCU ve ekibi ile hastalarımıza kliniğimizde bu işlemi anesteziye bile gerek kalmadan, ağrısız bir şekilde başarıyla uygulamaktadır.

    B- Hastalıklı Tüplerin (Kanalların) Laparoskopi Yöntemiyle Açılması veya Çıkarılması: Eğer tüplerde yapışıklık, tıkanıklık veya tüplerin ağzının tıkanıklığa bağlı olarak tüplerin içinde sıvı toplanmışsa (hidrosalpinks) rahim içine embriyo yerleştirildiğinde bu tıkanıklık yapışıklık ve hidrosalpinks sonucu oluşan bu sıvının rahim içine kaçak vermesi sonucu embriyoların tutulmasını kesin olarak engellediği ispatlanmıştır. Bu hastaların tüplerinin laparoskopik (kapalı) yöntem ile açılması, çıkarılması veya tüplerin rahimden çıktığı bölgeye tıkama işlemi yapılması sonucu embriyonun düşmesine neden olan bu sorun ortadan kaldırılmış olur.

    C- PGD (Preimplantasyon Genetik Tanı) (Embriyoların Genetik İncelenmesi): 8 Hücreli embriyonun bir blastomeri (hücresi) alınarak biyopsi yapılabilmekte ve anne rahmine yerleştirilmeden önce embriyonun, kromozom yapısı ve bazı gen defektleri belirlenebilmektedir. Son yıllarda gen teknolojilerindeki gelişmeye paralel olarak daha önce sadece araştırma merkezlerinde çok kısıtlı olarak kullanılan bu teknikler şimdi daha yaygın ve pratik olarak kullanılabilmektedir. Konu son derece hızlı gelişmekle birlikte klinikte sınırlı bir grup hastada kullanılmalıdır (cinsiyete bağlı geçişli hastalık riski – kas distofileri, hemofili vb. translokasyonlar, kromozom sayı bozuklukları, bazı bilinen gen defektleri gibi).

    Bu teknikler hiçbir zaman %100 sağlam çocuk iddiası taşımamaktadır. Hatta çoğu tecrübeli merkez bu yöntemleri kullandıktan sonra elde edilen gebeliklerde yine de klasik antenatal tanı yöntemleri olan amniyosentez ve koryon villus biopsisini önermektedirler. Preimplantasyon genetik tanı yöntemi merkezimizde de başarı ile uygulanmakta olup, özellikle 38 yaş üstü üçten fazla embriyo oluşmuş hanımlarda, genetik tanı sonrası embriyo transferleri yapıldığında genç yaş grubuna yakın gebelik elde edilmektedir. Ayrıca ikiden fazla başarısız tüp bebek olmuş ise yapılmasında fayda vardır. Sperm sayısı bozuk olan erkeklerde döllenme sonucu genetik problemli embriyo olabileceğinden sağlıklı embriyoları seçmek içinde kullanılmalıdır.

    D- I.M.S. I (Mikroskobik Büyütme İle Seçilmiş Sperm Mikroenjeksiyonu): Özellikle sperm sayısı ve hareketleri düşük olan erkeklerde başarıyı oldukça arttıran bir yöntemdir. Bu uygulama için ileri teknoloji ile donatılmış çok özel mikroskoplar kullanılmaktadır. IMSI tekniği kullanılarak yapılan işlemlerde normal bir mikroskoptan 16.000 kat daha fazla büyütülen spermlerin hücre içi yapıları, hücre çekirdekleri detaylı bir şekilde incelenmekte ve bu sayede en kaliteli spermler, dejenere olmadan seçilebilmektedir. Daha sonra bu spermler ile yapılan mikroenjeksiyon işlemi ile başarı artmaktadır.

    E- HLA-G5: Tutunma yeteneği en yüksek olan embriyoların ürettiği HLAG5 proteininin saptanarak embriyo seçiminde kullanılması gebelik oranını artıracaktır. Bu yöntem kliniğimizde de kullanılmaktadır.

    F- P.I.C.S.I: Mikroenjeksiyon sırasında olgun spermlerin seçimi, genetik kusurlu olanların ayrıştırılması amacıyla kullanılan bir metoddur. Genetik olarak normal olan spermlerde hücre zarında bulunan özel bir protein bu spermler labaratuvarda önceden hazırlanmış plaklara yapışmasını sağlar. Bu proteine sahip olmayan spermler ise plaka engelini aşamaz ve dışarıda kullanılmasını sağlayan bu teknikle başarı artırılmış olur.

    G-Assisted Hatching (Traşlama Yöntemi – AHA): Embriyoların rahme tutunma oranlarını arttırmak için geliştirilmiş bir tekniktir. Bu teknikte, embriyonun etrafını saran kılıf (zona pellucida) lazerle, asitle ya da mekanik yöntemlerle inceltilir. Bu yöntemlerin birbirine herhangi bir üstünlükleri olmayıp merkezin deneyimine göre herhangi biri kullanılabilir. Transfer günü embriyolar, hastanın yaşı ve öyküsü ile beraber değerlendirilerek bu işlemin uygulanıp uygulanmayacağına karar verilir. Bu işlem dondurularak saklanmış embriyoların transferinde de kullanılabilir. Döllenmiş hücrelerde bu yöntemle gebelik oranı artabilmektedir. Ancak bu konu tam aydınlığa kavuşmuş değildir.

    H- CGH – Komparatif Genomik Hibridizasyon Yöntemi : İstenilen bir gebeliğin sağlanması ve sağlıklı bir bebeğin dünyaya gelmesi, embriyonun sağlıklı kromozom yapısına sahip olup olmasına bağlıdır. Kromozom yapısının sağlıklı olmaması halinde çoğu zaman vücut gebeliği gerçekleştiremez ya da gebelik düşükle sonlanır. Tekrarlayan tüp bebek yöntemi sonrasında gebelik sağlanamaması ya da gebeliklerin düşükle sonuçlanması; ayrıca normal yollarla sağlanan gebeliklerde düşük görülmesi durumunda mutlaka sebebini araştırmak gerekir. Bu gibi durumlarda ilk önce genetik bozukluk olup olmadığı araştırılmalıdır.

    Yaşı 38 ve üstünde olan anne adayları, herhangi bir problem tespit edilemediği halde embriyo transferi yapılmış ve en az 2 kez başarısız tüp bebek tedavisi geçirmiş olanlar, daha önceden PGD yapılarak en az 1 tane normal embriyosu belirlenerek transferi yapılmış ama gebe kalamamış olanlar, tekrarlayan düşükleri nedeniyle kromozomal bozukluk tespit edilmiş olan hastalara CGH başarıyla uygulanmaktadır.

    Tüp bebek tedavisi için merkeze gelen anne adayının yumurtaları, uygulanan ilaç tedavisi sonrasında toplanır. Erkeğin spermi ile laboratuar ortamında mikroenjeksiyon (ICSI) işlemiyle döllendirilerek büyümesi ve gelişmesi sağlanır. Gelişimin 3. gününde 6,7 ve 8 hücreli olan embriyolardan mikroskop altında laser yardımıyla embriyonun zarına birkaç atışla delik açılarak birer hücre alınır. Tecrübeli kişiler ve gelişmiş ekipmanlarla yapılan bu işlemin embriyoya hiç bir zararı yoktur. Kalan embriyolar bölünüp gelişimlerine devam ederler. Herbir embriyodan alınan birer hücre Mikroarray tabanlı Karşılaştırmalı Genomik Hibridizasyon (CGH) yöntemi ile incelenir. Bu yöntemle, daha önceden uygulanan PGD (preimplantation genetic diagnosis) metodundan farklı olarak tüm kromozomlar incelenmektedir. 24 saat sonra elde edilen sonuçlara göre sağlıklı olan embriyo anne rahmine transfer edilir. Tüp Bebek yöntemiyle % 45–55 olan gebelik oranları %70–75’ lere yükselmektedir. Bu yöntem ile canlı doğum oranlarında artış gözlenirken, gebelik kayıplarındaki oran düşmüştür. 38 yaş üstü hastalarda CGH yöntemi uygulanarak gebelik oranları %30-40’lara ulaşmaktadır. Daha önce 4–5 defa tekrarlayan düşüğü olan hastalarda ise CGH yöntemi uygulandığında canlı doğum %60–70 oranında artmıştır.

    2-Kötü Embriyo Elde Edilmiş Olgularda Başarıyı Artıracak Yöntemler:

    A- I.V.M. (İn Vitro Maturasyon): İlaçsız tüp bebek tadavisi olarak da bilinen bu yöntemin deneneceği gruplar; ilaç olarak uyarılmaya rağmen olgun yumurta elde edilmeyen hastalar, embriyo kalitesi kötü olan ve herhangi sebeple açıklanamayan hastalar, polikistik över hastalığı olup, karnında su toplanması riski olan ve olgun yumurta alınamayan hastalar ve kemoterapi alacak veya kısırlaştırılacak hastalardır. Çoğu zaman ilaç bile gerekmeden yumurtalar erkenden toplanır. Labaratuvar ortamında özel yöntemlerle büyütülür, olgunlaştırılır daha sonra mikroenjeksiyon yapılır. Bu metod ile yukarıda sayılan hasta gruplarında daha kaliteli embriyo elde edileceği gibi aşırı uyarılma riski ortadan kalkacaktır. Ancak yine de unutulmamalıdır ki bu yöntem tüm IUF olgularının sadece % 5 -% 15’ine uygundur.

    B-(Embriyodaki Zararlı Parçacıkların Temizlenmesi): Bazı embriyolar gelişirken normal hücre bölünmesinin yanı sıra istenmeyen bazı parçacıklar oluşur. Fragman denen bu parçacıklar aynı zamanda tedavinin başarısını azaltır. Bu yüzden çok deneyimli ekipler, defragmantasyon denilen, mikroskop altında özel teknikler ve özel mikro pipetler ile bu parçacıkları temizleyip verilen parçasız embriyo ile gebelik oranlarını artırırlar.

    C- Endometrial Ko-KDItür (Yapay Rahim): Tekrarlayan başarısız tüp bebek deneyimli hastalarda ve kötü kalite embriyo elde edilenlerde kullanılan bir yöntemdir. Bu hastaların rahim içi dokusundan (endometrium) alınan küçük bir parça, anne serumu ve bazı özel maddeler ile birleştirilerek yeni bir ortam hazırlanır. Alınan yumurtalar, mikroenjeksiyon işlemi sonrası bu ortamda büyütülerek daha kaliteli embriyolar elde edilmektedir. Bu yöntem kliniğimizde, uygun görülen hastalara, başarıyla uygulanmaktadır.

    D- Başarı Elde Etmek İçin İlaç Tedavisinin Farklılaştırılması: Çok deneyimli jinekolojik endokrin (hormon uzman) uzmanları hastalara uygulanan yumurtalama programlarını değiştirerek daha kaliteli yumurta elde edebilirler ve bu hastaya göre ayrı ayrı düzenlenerek tedavi başarısı artırılmış olur. Örneğin PCO’lu hastalarda daha kaliteli yumurta elde edebilmek için hasta dostu denen çok özel programlar uygulanarak daha kaliteli embriyolar yapılır ve başarı arttırılmış olur. Kliniğimizde de Prof. Dr. Recai PABUÇCU bu konuda oldukça deneyimli bir hekimimizdir.

    E-EMBRYOSCOPE Tekniği ile doğru zamanda doğru embryo seçimi: (Embriyolar gece gündüz gözlem altında): EmbryoScope-Dinamik Embriyo İzleme; IVF tedavilerini iyileştirmek için geliştirilen hızlandırılmış bir çekim tekniğine dayanarak düzenlenmiş bir embriyo izleme sistemidir. Bu sistem, yaklaşık 7 yıl süreyle araştırmalar sonucu ilk defa 2009 da Avrupa’da kullanılmaya başlanmıştır. EmbryoScope hızlandırılmış çekim tekniğine dayanarak inkübatörün içine yerleştirilen bir kamera ile döllenmeden transfer anına kadar embriyoyu izlememize olanak vermektedir.

    Bu sistem sayesinde, embriyo istediğimiz her saat dilimde kayıt altına alındığından rahatlıkla her gelişim aşamasını gözlemlemeye yardımcı olur. Embriyoyu dış ortama maruz bırakmadan, kendi ortamında izleyip gelişimini takip edebilmekteyiz. Embriyo gelişiminde en önemli unsurlardan olan hücre bölünmesi aşamasını böylece kaçıncı saatte olduğuna kadar görebilip en sağlıklı embriyoyu seçmek ve sonucunda anne adayına en sağlıklı tek embriyoyu transfer ederek gebelik şansını artırmak mümkündür.

    Avrupa ve Amerikada yaygın bir şekilde kullanılmakta olan EmbryoScope ile artık biz de hastalarımızın tüm embriyolarını an ve an izleyip en sağlıklılarını seçebilmekteyiz. EmbryoScope, Dinamik Embriyo İzleme Sistemi ile güvenli ve kontrollü bir kültür ortamı sağlanırken tek seferde 72 adet embriyo sürekli gözlem altında tutulabilmektedir. Yapılan gözlemler 4 boyutlu belgelendirme teknikleri sayesinde uzmanlara istenilen süreç ve zamanlamayı değerlendirme imkânı sağlayarak, gelecekte yapılacak embriyo puanlamaları için benzersiz yeni parametreler geliştirme imkanı sağlamaktadır.

    İlgili Konular ;
    Tüp Bebek Özel Bölüm
    Aşılama Yöntemleri ve Tecrübelerimiz
    Tüp Bebek Yöntemi ile Çocuk Sahibi Olmak.
    Tüp Bebek Tedavisinde Bilinmesi Gereken 10 Detay
    Hapla Tüp Bebek Tedavisi

  • Kanser İlacı Tüp Bebek İçin Umut mu ?

    Kanser İlacı Tüp Bebek İçin Umut mu ?

    Meme kanseri tedavisinde kullanılan ilaçlar, özelikle yumurtalık rezervi azalmış hastaların tüp bebek tedavisinde başarı şansını artırıyor. Bahçeci Umut Tüp Bebek Merkezi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Doç. Dr. Ulun Uluğ, ‘’ Meme kanseri tedavisinde amaç yükselen östrojen hormonu değerinin düşürülmesidir. Çünkü bu hormon kanseri tetikler. Östrojen hormonu üretimi frenlendiğinde beyinde yumurtlama hormonu harekete geçer, bu da gebe kalma şansını artırır.’ dedi.

    Kanser tedavisinde kullanılan ilaçların tüp bebek tedavisinde gebe kalma şansını artırdığını biliyor musunuz? Nasıl mı? Bahçeci Umut Tüp Bebek Merkezi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Doç. Dr. Ulun Uluğ konuya şöyle açıklık getirdi:

    Meme kanseri, halk arasında kadınlık hormonu olarak bilinen östrojen hormonuna hassastır. Çünkü östrojen hormonu meme kanserinin gelişimini tetikleyebilir. Bu amaçla meme kanseri tedavisinde vücuttaki östrojen hormonu azaltılmaya çalışılır. Kadınlarda östrojen, erkeklik hormonu androjenlerden üretilir. Son 15 yılda popüler olan östrojen hormonun androjenlerden üremesini engelleyen ilaçlar meme kanseri tedavisinde de başarıyla uygulanmaktadır. Östrojen hormonun bir diğer etkisi; kadında seviyesi yükseldikçe yumurtalıkların gelişmesini engellemesidir. Başka bir deyişle östrojen hormonunun üretilmesine azaltacak olursak beyinde yumurtaları uyarmak için daha fazla faktör salgılanır. Tüp bebek tedavisine başvuran hastaların yüzde %30’unda yumurtalık rezervi azalmış olduğu dikkate alındığında bu tedavi umut vericidir. ‘’

    Tedavi Masraflarını Düşürüyor, Gebelik Şansını Artırıyor !

    Doç. Dr. Ulun Uluğ, meme kanseri kullanılan ilaçların tüp bebek tedavisinde masrafları düşürürken başarıyı artırdığını söyledi. Uluğ, ‘’Meme kanseri menopoz çağındaki kadınlarda daha yaygın görülür. Bu tip ilaçlar menopoz çağındaki kadınlarda kullanıldığında yeniden yumurtladıkları gözlemlenmiştir. Buradan yola çıkarak özellikle 1990’lı yılların sonunda Kanada’da tüp bebek tedavisi için meme kanseri tedavisinde kullanılan ilaçlar uygulanmış ve başarılı sonuçlar alınmıştır. Son yıllarda gerek tedavi maliyetlerini düşürmek gerek yumurtalık rezervi azalmış hastalarda başarı şansını artırmak amacıyla tüp bebek tedavilerinde biz de bu ilaçları kullanılıyoruz. İlk çocuk doğurma yaşının artığı dönemde yaşadığımız için özellikle ileri yaş ve yumurtalık rezervi azalmış kadınların tüp bebek tedavisine başvurma oranları artmıştır. Bu grup hastalarda alternatif tedavi olarak bu yol izlenebilir. Bir haftadan daha kısa uygulandığı için hastalarda herhangi bir yan etki veya kanser geliştirme etkisi olmamaktadır. Ayrıca daha önce geçirilmiş kanser hikayesi olan örneğin; rahim veya meme kanseri hastalarda tüp bebek tedavisi uygulanmak istediğinde vücutta östrojen hormonun yükselmemesi için bu ilaç rahatlıkla kullanılmakta ve hastalarda kanser tekrarlama riskini ortadan kaldırmaktadır. “ dedi.

  • Artık Seçilmiş Spermle Çocuk Sahibi Olabilirsiniz!

    Yakın bir dönemde uygulanmaya başlayan ve ‘Seçilmiş Sperm Mikroenjeksiyonu’ olarak da tanımlanan IMSI, özellikle erkek infertilitesi yaşayan aileler için umut ışığı oldu. Spermlerin 6000-8000 kat büyütüldüğü ve morfolojik olarak en iyi spermlerin seçilmesine imkân sağlayan IMSI aynı zamanda spermde DNA hasarı konusunda fikir veren en yeni tekniklerden biri… Bahçeci Umut Tüp Bebek Merkezi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op. Dr. Süleyman Tosun tekniğin ne zaman, kimlerde kullanılabileceği hakkında bilgi verdi.

    Bebek sahibi olmaya çalışan yaklaşık 5 milyon çift içinde özellikle erkek infertilitesi problemi yaşayanlar için IMSI yöntemi yeni umutları da beraberinde getirdi. Bahçeci Umut Tüp Bebek Merkezi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op. Dr. Süleyman Tosun IMSI’nin spermde DNA hasarı konusunda fikir veren en yeni tekniklerden biri olduğunu söyledi. Tosun sözlerine şöyle devam etti: “DNA hasarlı sperm kullanıldığında; iyi kalitede embriyo oluşturamama, tüp bebek başarısızlıkları, düşükler, genetik bozukluğu olan bebeklerle karşılaşmak mümkündür. Erkek infertilitesi olan hastalara IMSI tekniği uygulayan merkezleri seçmeleri önerilmelidir. IMSI tekniğini diğer tekniklerden ayıran en önemli özellik sadece sperm morfolojisinin derecesini söylemekle yetinmeyip morfolojisi sağlam spermin seçilip tüp bebek işleminin yapılmasına imkân vermesidir.

    IMSI Nedir?

    Seçilmiş Sperm Mikroenjeksiyonu’ olarak tanımlanabilecek IMSI; spermde DNA hasarı olup olmadığını gösteren en yeni tekniktir. Yardımcı üreme tekniklerinde erkek faktörü (sperm) olumlu sonuca ulaşmakta önemlidir. Bu nedenle özellikle mikroenjeksiyon uygulamalarında en hareketli ve en iyi görünümlü (morfolojik) spermler seçilerek kullanılır.

    Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op. Dr. Süleyman Tosun tüp bebek laboratuarlarında konvansiyonel IVF mikroskopları ile spermler 60-100 kat büyütülüp, görünümleri değerlendirildikten sonra seçildiğini belirterek, ‘Sperm DNA’sında hasar olup olmadığı bilinememektedir. Oysa ıntra-sitoplazmik morfolojiye göre seçilmiş sperm enjeksiyonu (IMSI) ile konvansiyonel IVF mikroskopları ile karşılaştırıldığında IMSI dijital büyütme teknikleri kullanarak spermlerin incelemesine imkan sağlayan bir yöntemdir. Bu teknikle, spermler 6000-8000 kat büyütülebilmekte ve morfolojik olarak en iyi spermlerin seçilmesine imkân sağlamaktadır.

    Bu gelişmiş yöntem sayesinde özellikle genetik materyalin taşındığı sperm çekirdeği ve morfolojisi, DNA hasarının göstergesi olduğu bilinen vakuol (etrafı zarla çevrili boşluklar) oluşumu gibi bazı hücre içi yapıların tespit edilmesine olanak sağlayarak, bu yapısal bozuklukları göstermeyen ya da en az gösteren spermler ile ICSI (mikroenjeksiyor) yapılır. IMSI yöntemi bize hareketlilik ve şekli iyi olsa dahi DNA hasarı olmayan veya en az olan spermleri seçme imkânı sağlamaktadır. Bu yöntemle sperm seçimi yapıldığında daha sağlıklı embriyolar elde edilebilmekte, gebelik oranları artmakta ve düşük oranları azalmaktadır.

    Bugüne kadar yapılan çalışmalara bakıldığında IMSI uygulanan gruplarda %20-%30 gebelik oranlarında artış, %25 düşük oranlarında azalma ve sağlıklı doğumlar görülmüştür.

    IMSI kimlere kullanılmalıdır?

    Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op. Dr. Süleyman Tosun IMSI tekniğinin kimlerde kullanılabileceği konusunda şu bilgileri verdi:

    -Genetik faktörler ile birlikte çevresel faktörler de DNA hasarına yol açmaktadır. Bu nedenle 35 yaş üzerinde erkek faktörü vakalarında (sperm sayısı az, hareketliliği zayıf ve morfolojisi bozuk-oligoastenoteratospermi)

    -Spermin embriyo gelişimine katkısı insanda 2 veya 3. günden itibaren artmaktadır. Sperm ile yumurtanın birleşmesiyle oluşan yeni genetik yapı bu dönemden sonra tam olarak faaliyete geçer. Bu nedenle önceki denemelerde 2 ya da 3. günden sonra embriyo gelişimi yavaşlıyor veya duruyorsa.(Blastokist-embriyonun 5. gün ulaşması gereken evresi) gelişimi olmamışsa)

    -Önceki denemelerde embriyo morfolojisi iyi görülmesine rağmen gebelik oluşmamışsa

    -Gebelik oluşmasına rağmen düşük ile sonuçlanmış ise

    IMSI tekniği uygulanması bu çiftlerde gebelik oranlarının artması, düşük riskinin azalmasını sağlayabilir.

    Sıcak Spermin ‘Düşmanıdır

    -Spermin yapısı nasıl bozulur?
    Bahçeci Umut Tüp Bebek Merkezi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op. Dr. Süleyman Tosun günümüzde sperm yapısını bozan en önemli faktörlerin çevresel ve genetik faktörler olduğunu belirterek baba adaylarına şu uyarılarda bulundu; “Sperm kalitesini bozan çevresel faktörlere yaşam tarzı, beslenme, sigara alkol kullanımı, stres örnek verebiliriz. Bazı meslek gruplarında sperm yapısının daha çok bozulduğu görülmüştür. Çok sıcak ortamlarda çalışan fırıncılar, sauna veya hamam çalışanları gibi. Özetle; yüksek sıcaklık spermin DNA hasarının artırmaktadır. Ayrıca ağır metaller, toksik maddelere maruz kalanlar, kemoterapi veya radyoterapi almak zorunda kalanlarda şiddetli sperm bozuklukları görülmektedir. Mevsimsel değişikler, kullanılan ilaçlar da spermin sayısını ve kalitesini bozabilir.

    -DNA hasarlı sperm tüp bebek tedavisinde nelere sebep olur?
    Tüp bebek tedavilerinde DNA hasarlı sperm kullanıldığı takdirde, iyi kalitede embriyo oluşturamama, artan tüp bebek başarısızlıkları, düşükler, genetik bozukluğu olan bebeklerle karşılaşmak mümkündür. Op. Dr. Tosun; “Bu nedenle şiddetli erkek infertilitesi olan hastalarda IMSI tekniğinin kullanılması gerektiğini düşünüyoruz. Erkek infertilitesi olan hastaların kliniklerinde IMSI tekniği uygulayan merkezleri seçmelerini öneriyoruz. IMSI tekniğini diğer tekniklerden ayıran en önemli özellik sadece sperm morfolojisinin derecesini söylemekle yetinmeyip morfolojisi sağlam spermin seçilip tüp bebek işleminin yapılmasına imkan vermesidir.” diyerek çocuk sahibi olmak isteyen aileleri bu konuda dikkatli olmaları yönünde uyardı.

  • Dnage Firm&Glow ile daha sıkı ve ışıltılı bir cilt Kadınlar Kulübü’ne özel olarak şimdi sizlerle !

    firmglow

    NIVEA VISAGE, hücre yenileyici özelliklere sahip sıkılaştırıcı ve kırışık karşıtı DNAge Serisi’ne, Firm&Glow Gündüz Bakım Kremi’ni ekliyor.

    Formülünde hücre yenilenmesini uyaran folik asit bulunan DNAge Firm&Glow Gündüz Bakım Kremi cilt tarafından kısa sürede emiliyor, hücre yenilenmesini içten artırarak daha sıkı, genç ve ışıltılı bir cilt sağlıyor.

    Krem, içeriğindeki kreatin sayesinde, cildin %80’ini oluşturan ve sıkı kalmasını sağlayan kolajenin üretimini artırarak, sıkışlamasına yardımcı oluyor.

    Işığı yansıtan pigmentleri sayesinde cildi aydınlatarak yorgunluk belirtilerini yok ediyor, cildin anında daha güzel bir görünüme kavuşmasını sağlıyor.

    Pompalı şişesiyle rahatça uygulanan krem, içerdiği GKF 15 ile hücrelerin DNA’sını zararlı dış etkenlerden koruyor. NIVEA laboratuvarlarında yapılan deneme çalışmalarına katılan gönüllü kadınların %82’si, kremin anında etki gösterdiğini, ciltlerinin daha pürüzsüz, güzel ve sıkı hale geldiğini belirtiyor.

    NIV_DNAge_Disp_FirmGlowLNivea Visage DNAge Hücre Yenileyici Gündüz Bakım Kremi & Gece Kremi Hediyeli!!

    Güne yoğun nemlendirme özelliğine sahip yumuşak bir dokunuş sağlayan bu formülle başlayın:

    Cildinize küçük daireler halinde nazikçe masaj yaparak kremi sürün. Hassas göz çevresine temas ettirmeyin.

    Farkı anında hissedeceksiniz – hücre yenilemedeki yüksek performansının yanı sıra formül cildi yoğun bir şekilde nemlendirir ve yumuşacık yapar.

    Ayrıca cildinizi güneş ışığının neden olduğu erken yaşlanma etkilerine karşı korumak için Güneş Koruma Faktörü (GKF) 15 filtre sistemi ve geliştirilmiş UVA koruması ile zenginleştirilmiştir. 50ml

    NIVEA VISAGE’dan Yaşlanma Karşıtı Bakım: DNAge Hücre Yenileyici Bakım Sistemi

    NIVEA’nın yüz bakım ürünleri markası NIVEA VISAGE, gençleştirme özelliğine sahip hücre yenileyici bakım serisini piyasaya sunuyor. Hücre üretimi için gereken ve cildin DNA’sını güçlendiren “Folik Asit” içeren ilk yüz bakım ürünü olan NIVEA VISAGE DNAge Hücre Yenileyici Bakım Sistemi, cilde yeniden gençlik kazandırıyor. NIVEA laboratuvarlarında, 40- 55 yaş arası kadınlar için özel olarak geliştirilen ürün, gündüz, gece ve göz çevresi olmak üzere 3 kremden oluşuyor.

    NIVEA VISAGE DNAge Hücre Yenileyici Bakım Sistemi, hücre üretimi için gerekli bir vitamin olan ve hücre yenileyici özelliğe sahip Folik Asit ve kuvvetli bir enerji sağlayıcı olan Creatine’in güçlü bir bileşimini içeriyor. Cilt yaşlanmasıyla savaşmaya, hücreden başlayan NIVEA VISAGE DNAge Hücre Yenileyici Bakım Sistemi’nin düzenli kullanımı sayesinde cildin sıkılığı artıyor ve varolan kırışıklar gözle görülür şekilde azalıyor.

    Cilt nasıl yaşlanıyor ?

    Hücre yenileme işlemlerinin temelini oluşturan DNA, yıllar içerisinde beslenme, hayat tarzı, hava kirliliği gibi etkenlerle zarar görüyor. Yaş ilerledikçe DNA’nın kendini onarma kapasitesi azalıyor ve hücrelerdeki hasarlar artıyor. DNA’sı zarar gören cilt, bütün bu faktörlerin bir araya gelmesiyle sıkılığını ve gençliğini kaybediyor, mevcut kırışıklar derinleşiyor ve yenileri oluşuyor.

    Ürün Hakkında Yorumlar için : http://www.kadinlarkulubu.com/