Etiket: Diyet

  • Siz reflüyü nasıl tedavi ediyorsunuz?

    Siz reflüyü nasıl tedavi ediyorsunuz?

    Gastroösofagiyal reflü (GÖR) mide içinde bulunan yemek ve asitin yemek borusuna (Ösefagus) geri tepmesine verilen isim. Göğüste yanma yaptığı için halk arasında “göğüs yanması” olarak bilinir. Reflü ülkemizde ve tüm dünyada çok sık görülüyor. Endüstriyel, rafine gıdalar ile beslenenlerin en az %20’sinde reflü olduğu, hatta bu rakamın %50’leri geçtiği söyleniyor.

    Asit azaltan ilaçlar grup olarak birçok ülkede en çok satan ilaçla arasında birinci ya da ikinci sırada. Her ne kadar aksini iddia edenler varsa da bu ilaçların hastalığı tedavi edici bir niteliği yok. Tıpta müthiş ilerlemeler olmasına, bir yığın modern mide ilaçlarının keşfine rağmen reflü şikayetlerin görüldüğü insanların sayısı azalmak bir tarafa roket hızı ile yükselmekte!!

    Prof. Dr. Ahmet Aydın’ın yazdığı bu yazıda tedavisinde asit azaltan ilaçların kullanıldığı göğüs yanması (reflü) ve mide ekşimesi gibi şikayetlerin ilaçsız, sadece diyet ile nasıl düzelebildiğini öğreneceksiniz.

    Tıpta müthiş ilerlemeler oluyor. Bir yığın modern mide ilacı keşfediliyor. Bunlara rağmen reflü giderek artıyor? Neden?

    Gastroözofagiyal reflü (GÖR) ya da kısacası reflü mide içinde bulunan yemek ve asidin yemek borusuna (Özofagus) geri tepmesine verilen isim. Göğüste yanma yaptığı için halk arasında “göğüs yanması” olarak da biliniyor.

    Reflü ülkemizde ve tüm dünyada çok sık görülmekte. Endüstriyel ülkelerde insanların en azından yüzde 20’sinde reflü olduğu, hatta bu rakamın yüzde 50’leri geçtiği söylenmekte. Zaten ilaç satışları da bunu gösteriyor. Mide asidini azaltan ilaçlar grup olarak birçok ülkede en çok satan ilaçlar arasında birinci ya da ikinci sırada. Bu ilaçların hastalığı tedavi edici bir niteliği yok, sadece günü kurtarıyorlar. Zaten tedavi edici olsa idi bu kadar satılmazlardı.

    Reflünün oluşum mekanizmasından biraz bahseder misiniz?

    yemek borusunun (özofagus) alt ucunun mide ile birleştiği yerde alt özofagus büzgeçi (sfinkter) denilen, kastan oluşmuş kapak benzeri bir yapı bulunuyor. Bu büzgeç yutma sırasında yemek mideye inerken gevşeyip açılıyor, diğer zamanlar büzüşüp kapanıyor. Normalde yemek borusu yolu ile mideye inen yiyecek nadiren mideden tekrar yukarıya, yemek borusuna çıkıyor. Olsa da bu çok kısa sürüyor.

    Reflüde yemek borusu (özofagus) alt büzgeçi kapalı olması gerektiği zaman gevşer ve mide içeriği yemek borusuna geri kaçar. Mide şişkinliği mevcut durumu azdırıyor. Geri kaçış nadiren bu büzgeçin tonusunun (belirli kasılma hali) yetersizliğine, yani gevşekliğine bağlı.

    Mide yüzeyini döşeyen hücreler midenin salgıladığı güçlü aside karşı dayanıklı. Halbuki yemek borusunun döşemesinin bu güçlü asitten korunacak bir özelliği yok. Uzun süre mide asidine maruz kalırsa burada mikropsuz bir iltihap gelişiyor; buna tıp dilinde ösofajit deniyor. Ösofajit uzun erimde yemek borusu kanserine yol açabiliyor.

    Ne gibi belirtileri ve yan etkileri var reflünün?

    Hastalar reflüyü genellikle göğüs kemiğinin altında bir “yanma” ve ”baskı” olarak hisseder, bazen de bu yanma hissi boğaza doğru yansır. Yanma ve baskı tarzında olan bu yakınmalar yemekten sonra artar ve bazen saatlerce sürebilir. Bazen ağza ekşi su da gelebilir. Astım, larenjit (ses kısıklığı), yutma güçlüğü görülebilir.

    Reflü tedavi edilmez ise yemek borusunda darlık ve kanamalara yol açabiliyor. Astımlı hastaların en az üçte birinin altında sebep olarak reflü vardır. Uzun süre reflüsü olan bir kişide yemek borusu kanseri de gelişebiliyor.

    mide

    Reflü teşhisi nasıl konuyor? Tedavisi nasıl?

    Hastanın şikayetleri iyi değerlendirilirse reflü teşhisi hiçbir laboratuar yöntemine başvurmadan genellikle rahat konuluyor. Başka şüpheli bir durum yoksa radyolojik incelemelere ve endoskopiye nadiren gerek duyuluyor.

    Klasik reflü tedavisinde üç grup ilaç kullanılıyor; anti asitler, H2 reseptör kırıcıları ve proton pompa inhibitörleri. Antiasitler mide asidini nötralize eden bikarbonat gibi alkali maddeler. Diğerleri ise mide asidini azaltan ilaçlar. Bu ilaçlar grup olarak birçok ülkede en çok satan ilaçlar arasında birinci ya da ikinci sırada.

    Her ne kadar akut devrede bu ilaçlar yemek borusundaki yanmayı azaltsa da hastalığı tedavi edici bir özellikleri yok. Uzun süre kullanılmaları halinde bir yığın ciddi yan etkileri de oluyor.

    Sanılanın aksine reflülü hastalarda midenin asit üretiminde bir fazlalık yok. Hatta birçok reflülü hastada (özellikle yaşlılarda) mide asit salgısı düşük (1). Mide asidinin çok sayıda görevi var. Bunun ilaçlarla azaltılması bir yığın yan etkilere neden oluyor.

    Biraz o yan etkilerden bahsetseniz. Çünkü o kadar çok insan bu ilaçları kullanıyor ki…

    Evet, çok haklısınız. Üstelik hekimlerin büyük çoğunluğu bu yan etkileri hastalarına açık açık anlatmıyor. Mesela o hasta belki mide ilacı yüzünden zatüre oluyor ama kendisi bunu bilmiyor. Hatta muhtemelen hekimi de.

    Mide ilacı yüzünden akciğer hastalığı geçiriyoruz yani…

    Mesela ABD’de sağlık merkezlerine başvuran 364,683 hastanın üzerinde yapılmış bir araştırmaya göre asit azaltan ilaçları kullananlarda kullanmayanlara göre 4 kat fazla zatüre (akciğer iltihabı, pnömoni) olduğu saptanmış (2).

    Çünkü mide asidinin önemli işlevlerinden biri de yiyeceklerimizle aldığımız mikropları öldürmek. Yani mide asidi bağışıklık sistemimizin en önemli üyelerinden biri. Mesela ülser hastalığına sebep olan helikopter bakterileri (helikobakterler) düşük asitli ortamlarda yaşama şansına sahip oluyorlar. Birçok mikrobik ishalin altında yatan neden de aynı.

    Mide asidinin azalmasının başka bir zararı da B12 vitamini yetersizliğine yol açması. B12 vitamini yetersizliği çok önemli çünkü kansızlığa, halsizliğe, konsantrasyon zaafına, algılama bozukluklarına ve hatta bunamaya kadar varan ağır bulgulara yol açabilir. B12 vitamini eksikliği son yıllarda müthiş bir artış göstermekte. Yüzde 20’lere 30’lara varan oranlar bildiriliyor. Bunun temel nedenleri hekimlerin hastalarına kırmızı et yeme yasağı koymaları ve reçetelerine yazdıkları mide ilaçları!(3)

    Mide asidinin B12 vitamini emilimine 2 temel faydası var. Mide asidi, diyet ile alınan B12 vitamininin diyetsel proteinlerden ayrılmasını sağlıyor. Aksi halde vitaminin bağırsaktan emilerek kana geçmesi çok zorlaşıyor. Yine B12 vitamininin emilebilmesi için midede intrinsik faktör denilen bir yapıyla birleşmesi gerekiyor ki, bu faktörün salgılanması da asit azlığında azalıyor.

    Mide ilaçlarının bir zararı da protein sindirimini bozması. Yeteri kadar sindirilmemiş protein parçacıkları kana geçer. Sonuçta bir yığın alerjik, psikiyatrik (otizm, depresyon, hiperaktivite) enflamatuvar ya da otoimmün hastalık (Haşimoto tiroidit, mültipl skleroz, romatoid artrit, lupus, ülseröz kolit, astım, vb.) gelişebiliyor.

    Mide asidinin azalması diyet ile alınan kalsiyum ve demir gibi minerallerin emilimini de azaltıyor. Mide asidini azaltan ilaçlar bu kadar çok kullanıldığına göre yemek borusu kanserlerinin de azalması gerekiyordu. Ne gezer? Tam tersine son 15-20 yemek borusu kanserleri 3-4 kat arttı .

    Beslenme alışkanlıklarımızın reflü ile bir ilişkisi var mı?

    Şişman kişilerin çoğunda reflü var. Bu nedenle fazla yağlı yiyeceklerin reflüye neden olduğu ileri sürülmüş. Fakat reflünün diyetteki yağ miktarı ile değil, şişmanlıkla ilgisi olduğu gösterilmiş (5).

    Buna karşılık rafine (hızlı kana karışan) şekerlerin diyetteki fazlalığı ise reflüye neden olmakta. Yapılan bir araştırmada reflüsü olan hastaların diyetindeki glisemik endeksi yüksek gıdalar çıkartıldığında hastalık belirtilerinin bir hafta içerisinde düzeldiği gösterilmiş (6). Hatta bu çalışmaya katılan hastalar alkol, sigara ve kahve gibi kötü alışkanlıklarına devam etmelerine rağmen reflü şikayetleri düzelmiş. Bahsi geçen hastalar mide ilaçlarının tümünü kesmişler. Maalesef bu konuda yapılan tek araştırma bu.

    Bizim gözlemlerimiz de aynı şekildedir. Düşük şekerli bir diyet olan “Taş Devri diyeti”ni uygulayan kişilerin çok büyük bir bölümünde (neredeyse hepsinde) reflü birkaç gün içinde kendiliğinden kayboluyor. Düşük şekerli diyetin reflüyü nasıl azalttığının mekanizması iyi bilinmemekte.

    Bu aşamada Dr. Batmanghelidj’in açıklamaları önemli. Daha önce de su konusunda anlattığım gibi birçoğumuzda bulanan gizli susuzluk nedeni ile (yani eğer yeterli sıvı almıyorsak) vücudunuz histamin salgısını artırıyor (zaten asit ranitidin, simetidin gibi mide ilaçları da histamin salgısını azaltıyorlar). Histamin akciğer damarlarını ve uzuvlarımızdaki damarları büzerek sıvı kaybını önlüyor. Böylece beyne daha fazla kan gitmesini sağlıyor. Fakat bunun karşılığında histamin mide asit salgısını da artırıyor.

    Midede proteinli gıdayı sindirecek olan asit, mide döşemesindeki hücrelere zarar vermiyor. Hâlbuki onikiparmak bağırsağının hücreleri aside mide hücreleri gibi dirençli değil. Normalde mide asiti arttığında sekretin denilen hormon da artarak pankreastan bikarbonat salgısını artırıyor.

    Ancak midedeki asiti nötralize edecek kadar bikarbonat salgılandığında mide kapısı (pilor) açılarak mide asiti ve yiyecekler onikiparmak bağırsağına geçebiliyor. Eğer geçerse onikiparmak bağırsağına geçen asit buradaki döşemeyi (mukoza) tahrip ederek ülser yapıyor.

    Neyse ki çoğu kez pilor spazma uğrayarak bu duruma izin vermiyor. Ama bu sefer mide içi basıncı artıyor. Sonuçta mide içeriği yemek borusuna kadar geri tepiyor. İşte reflü dediğimiz şey bu. Bu arada midenin kronik olarak şişkin olmasmide üst kapısının diyafram yarığına (hiatus) fıtıklaşmasına neden oluyor (hiatus fıtığı).

    Aslında başka bir sorun da mide asit salgısının azalması. Ülser şikayeti olan kişilerin çoğunun mide asit salgısı sanılanın aksine düşük oluyor. Midedeki proteinler asitle yeterince parçalanamayınca mide kapısı açılmıyor ve sonuçta mide içeriği yemek borusuna kadar geri tepiyor

    Bence hipoglisemide de benzer şeyler oluyor. Hipoglisemi sırasında vücudumuz kan şekerini yükseltmek için adrenalin ve kortizol gibi stres hormonlarını artırıyor. Biliyorsunuz kortizol mide asit salgısını artıran bir hormon. Pankreas kortizolün fazladan salgıladığı bu asiti nötralize edecek kadar bikarbonatı kısa zamanda salgılayamadığı için az önce anlattığım gibi pilor sıkı sıkıya kapanıyor. Mide içi basıncı artıyor, yiyecekler bağırsağa geçemiyor ve artan basınç nedeni ile yemekborusu alt büzgeçi açılıyor. Sonuçta mide içindeki yiyecekler ve kortizol yüzünden artan mide asidi yemek borusuna geri tepiyor.

    Suyun da reflü ve ülser tedavisinde çok önemli olduğu söyleniyor. Bu nasıl oluyor?

    Birçoğumuzun yeteri kadar su içmediği açık. Bu nedenle vücudumuz tam anlamı ile görevlerini yerine getirmiyor ve çeşitli kronik hastalıklar ortaya çıkıyor. İran asıllı ABD’de yaşayan Dr. Fereydoon Batmanghelidj (Feridun Batmangeliç) Su: Hasta Değil, Susuzsunuz kitabında tüm hastalıkların en önemli nedenin, vücudun susuz kalması olduğunu söylüyor . Bu bilim adamına göre yeterli su tüketimi nerdeyse bütün hastalıkların korunmasına yardımcı olabiliyor. Yeterli suyun en faydalı olduğu hastalık ise reflü ve ülserler.
    Dr. Fereydoon Batmanghelidj’in hikayesi çok ilginç. Batmanghelidj İran İslam Devrimi sırasında 1979 yılında idamla yargılanmak üzere hapiste yatıyor. Hapishanedeki ilk günlerinde şiddetli kıvrandırıcı ülser ağrısı olan bir mahkûma hapishanenin revirinde hiç ilaç olmadığı için iki bardak su veriyor. Ağrı 8 dakika içinde geçiyor. Daha sonra hastası 3 saatte bir 500 mL (1 küçük pet şişe ya da 2 büyük su bardağı) su içmeye devam ediyor. Akut dönem geçtikten sonra hastaya yemekten yarım saat önce 250mL yemekten 2.5 saat sonra 250mL ve aralarda istediği kadar su içmesini öneriyor. Hasta yıllarca mide ağrısı çekmiyor.

    Batmanghelidj ilk hastadan sonra hapisten çıktığı 1982 yılına kadar 3000’den fazla ülserli mahkûmu sadece suyla tedavi ediyor. Hapse girdiğinden bir yıl sonra ilk duruşmaya çıktığında hâkime insan sağlığı için çok önemli bir buluş yaptığını, yaptığı bu buluşun İran ve Batı tıp dergilerinde yayınlanması için bir makale yazdığını söylüyor. İdam edilmeden önce bu yazıyı kendisine teslim etmek istiyor. Hâkim duygulanıyor ve cezasını 3 yıla indiriyor. Daha sonraki aylarda ise erken tahliye kararı veriyor. Fakat Batmanghelidj araştırmalarını tamamlamak için erken tahliye teklifini kabul etmiyor, izin alarak fazladan birkaç ay daha hapishanede kalıyor (toplam 2 yıl 7 ay) ve çalışmalarını tamamlıyor (7).

    Siz reflüyü nasıl tedavi ediyorsunuz?

    Reflü ve ülseri benzer şekillerde tedavi ediyorum. İkisini birlikte anlatayım. Acil tedavinin ilk adımı hastaya 3 saatte bir 500 mL (1 küçük pet şişe ya da 2.5 büyük su bardağı) su vermek (günde toplam en az 4 litre). Akut dönem geçtikten sonra hastaya yemekten yarım saat önce 250mL yemekten 2.5 saat sonra 250mL ve aralarda istediği kadar su içmesini öneriyorum. Daha önce de anlattığımız gibi Dr. Batmanghelidj bu şekilde binlerce hasta tedavi etmiş.

    İkinci önemli adım rafine şekerlerin, un ve şekerden mamul gıdaların, belirgin bir şekilde azaltılması. Taş Devri diyeti bu amaca çok uygun.

    Zatürree-mide ilaçları

    ABD’de yapılan bir araştırmaya göre primer bakım merkezlerine başvuran 364,683 hastanın üzerinde yapılmış (6). Bu hastaların 5,551’inde primer pnömoni (zatürree) saptanmış. En az bir yıl asit salgısı azaltan ilaç kullanan kişilerde pnömoni sıklığı %2.45 iken, bu tip ilaçları kullanmayanlarda oran %0.6 olarak bulunmuş; yani dört kez daha az pnömoni olmuş.

    Mide asidinin önemli işlevlerinden biri de yiyeceklerimiz ile aldığımız mikropları öldürmektir.

    Yanı mide asidi bağışıklık sistemimizin en önemli üyelerinden biridir. Yukarıdaki sözü edilen çalışmada zatürreenin mide asidi azaltan ilaçları kullananlarda 4 kat fazla görülmesi bu konunun önemini daha da iyi vurgulamaktadır.

    B12 vitamini-mide ilaçları

    Mide asidinin azalması diyet ile alınan B12 vitamininin diyetsel proteinlerden ayrılmasını engeller. B12 vitamini eksikliği son yıllarda müthiş bir artış göstermektedir. Bunun temel nedenleri kırmızı et yeme yasağı ve mide ilaçlarıdır . B12 vitamini eksikliği kansızlığa, halsizliğe, konsantrasyon zaafına ve hatta bunamaya kadar varan ağır bulgulara yol açabilir.
    B12 yetersizliğinden korunmak için asit azaltan ilaçlar kesilmeli ve C vitamini ya da diğer doğal asitli yiyeceklerden zengin bir diyet ile beslenilmelidir.

    Mide ilaçları ve hazımsızlık

    Mide ilaçları asit salgısını azalttığından ya da var olanı etkisizliştirdiğinden protein sindirimi büyük ölçüde bozulur. Bu durum sonucunda yeteri kadar sindirilmemiş protein parçacıkları kana geçer. Sonuçta bir yığın alerjik, enflamatuvar ya da otoimmün hastalık (Hoshimoto tiroidit, mültipl skleroz, romatoid artrit, lupus, ülseröz kolit, astım vb) gelişebilir.

    Mide ilaçları ve minerallerin emilimi

    Mide asidinin azalması diyet ile alınan kalsiyum ve demir gibi minerallerin emilimini de azaltır. Örneğin antiasitler fazla kalsiyum içermesine rağmen mide asitliğini azalttığı için iyi bir kalsiyum kaynağı değillerdir.

    Kanser ve reflü ilaçları

    Mide asidini azaltan ilaçların Barett ösefagusunu azaltması lazım geldiği varsayıldığına göre, son 15-20 yıldır yemek borusu kanserlerininin de azalmasını beklerdik. Halbuki bu dönem içinde ösefagus kanserleri 3-4 kat artmıştır !!

  • Akşam yemeği şişmanlatır mı?

    Akşam yemeği şişmanlatır mı?

    Akşam sekizden sonra yenen yiyeceklerin yakılamayıp, yağa dönüşeceği doğru mu? Zayıflamak için akşam yemeğini listeden çıkarmalı mıyız? Sıkça duyduğumuz bu diyet mitleri için uzmanlar ne diyor?

    Genellikle akşam saatlerinde insanların daha kalorili yiyeceklere yöneldiğinin altını çizen diyet Uzmanı Çağatay Demir ekliyor: “Bunların başında film izlerken yenen cips, maç izlerken yenen çerez ve serinlemek için tüketilen dondurma örnek olarak verilebilir. Bu yiyecekler karbonhidrat ve yağ içeriği fazla olduğu için yüksek kalorilidirler. Bu nedenle akşam atıştırmaları geç saat olmasından değil, fazla kalorili olması nedeniyle sakıncalıdır”. Dolu bir mide ile kaliteli bir uyku uyumak söz konusu olmadığını ve bu nedenle yatmadan en az iki saat önce yeme içmeyi kesmekte fayda olduğunu vurguluyor.

    Özellikle yatmadan önceki üç saatte tüketilen acı, yağlı, baharatlı ve asitli yiyeceklerin gastroözefajiyel reflüyü tetikleyebiliyor. Eğer kişinin reflü sorunu varsa özellikle akşam saatlerinde reflüyü tetikleyen turunçgiller, çikolata, baharatlı yiyecekler, yüksek yağ içeren besinler, alkol ve kafein içeren içeceklerden uzak durulması gerektiğinin altını çizen Beslenme ve diyet Uzmanı Çağatay Demir, “Eğer televizyon izlerken bir şeyler atıştırmayı seviyorsanız, bu durum sizin fazla yemenize neden olacaktır. Küçük bir kase yemeyi planlarken, hepsini yemiş olarak kendinizi bulabilirsiniz. Bu nedenle sadece yediğiniz yiyeceğe odaklanın” diye tavsiyelerde bulunuyor.

    Beslenme ve diyet Uzmanı Çağatay Demir, akşam bir şeyler atıştırmaktan vazgeçemiyorsanız, düşük kalorili, lezzetli ve her daim buzdolabınızda bulundurabileceğiniz birkaç atıştırmalık tarifi veriyor…

    Soğuk çorba
    * 1 çay bardağı light yoğurt
    * 2 çorba kaşığı haşlanmış buğday
    * 3 çorba kaşığı haşlanmış nohut
    * Nane
    * 1 çay bardağı su

    Bütün malzemeleri bir kasede karıştırıp üzerine nane serpin.

    Tarçınlı komposto
    * 5 kuru kayısı
    * 10 kuru erik
    * 1 çubuk tarçın
    * 4 bardak su
    * Tercihe bağlı tatlandırıcı

    Kayısı ve eriği 4 bardak su ile 15dk haşlayın. Ocağın altını kapatıp çubuk tarçın ve isteğe göre tatlandırıcı ekleyin. Soğuk olarak tüketin.

    Müsli
    * 1 çay bardağı light yoğurt
    * 2 çorba kaşığı yulaf ezmesi
    * 1 dilim doğranmış ananas
    * 3 parça dövülmüş ceviz

  • Yağ parçalayan besinler

    Yağ parçalayan besinler

    Yağları parçalayıp hazmı kolaylaştırıyor. Ayrıca kilo vermeye yarayan kalsiyum içeriyor.

    Kiraz:
    Yumuşak bir müshil etkisi yapıyor ve kilo kaybına neden oluyor.

    Yulaf:
    Tok ve şişkinlik hissi veriyor. Bir kase lapası vücutta üç kase su tutmayı sağlıyor.

    Esmer pirinç:
    B Vitamini deposu olması sayesinde proteinleri, Yağları parçalıyor, hazmı kolaylaştırıyor.

    Greyfurt:
    Metabolizmayı hızlandırıyor, vücut direncini artırıyor.

    Kırmızı üzüm:
    Dolaşım sistemini temizliyor. İçerdiği lif, vitamin ve mineraller sayesine kolesterolün düşmeye yardımcı oluyor.

    Salatalık:
    Lif zengini olması sayesinde tokluk hissi veriyor. Ayrıca sağlıklı bir su deposu

    Nar:
    Hormonları dengeliyor. Bu sayede kilonuzu kontrol etmeniz daha kolaylaşıyor. Ayrıca güçlü bir antioksidan.

    Adzuki fasulyesi:
    (Küçük kırmızı fasulye) Fasulyeler arasında en az yağ oranına sahip. Vücutta daha fazla suyu tutuyor.

    Brokoli:
    Lif ve C vitamini deposu. Ayrıca kilo vermeye yarayan kalsiyum içeriyor. Karaciğere iyi geliyor. Hazma yardımcı oluyor.

    Elma:
    Hafif tatlı, bağırsakları harekete geçiriyor.

  • Yağlanmaya karşı ara öğün şart

    Yağlanmaya karşı ara öğün şart

    Uzmanlar, beslenmede az öğün yapmanın ve glisemik indeksi yüksek besinler tüketilmesinin karın bölgesindeki yağlanmayı arttırdığını söylüyor

    Diyetisyen Safiye Taş, yaz döneminde karın bölgesindeki yağların daha çok rahatsız etmeye başladığına işaret etti.
    Karın bölgesindeki yağlanmayı artıran nedenlerden birinin insülin hormonu olduğuna dikkati çeken Taş, insülin hormonu bol salgılatıldığında yağlanmanın arttığını dile getirdi.

    Beslenmede az öğünün yağlanmada etkili olduğunu vurgulayan Taş, şöyle konuştu:

    VÜCUDU AÇ BIRAKMAYIN
    “Mesela kahvaltı yapmıyorsunuz, öğlen yemek yediniz, öğleden akşama kadar yine açsınız ve akşam yemek yediniz. Aslında çok hafif yediniz ama karın bölgenizde ciddi bir yağlanma var. Çünkü vücudu aç bırakıyorsunuz.
    Vücut uzun süreli aç kaldığı için de tekrar yemek yediğinizde kendini korumak adına, yağ deposundan harcayacağını bildiği için, yediğiniz her şeyi yağ olarak tekrar depoluyor. Uzun süre aç kalmayacağız. Mümkün olduğunca ara öğünler yapmaya çalışalım. 2-3 saat arayla mesela bir salatalık bile yemeniz önemli. İnsülin seviyesi belli bir noktada kalacaktır.”

    GLİSEMİK İNDEKSİ YÜKSEK BESİNLERDEN KAÇIN!
    Safiye Taş, karın bölgesinde yağ oluşumunda glisemik indeksi yüksek besinlerin alınmasının da etkili olduğuna işaret ederek, glisemik indeksi yüksek besinlerden kaçınılması gerektiğini söyledi.

    Havuç, bezelye, pirinç pilavı, patates, muz, kavun, kayısı, üzüm ve kuru meyvelerin yerine elma, kiraz, çilek, erik, şeftali gibi meyvelerin tercih edilmesi gerektiğini kaydeden Taş “Karpuz da yenebilir ancak iki dilimde bırakılması gerekir” dedi.

    Safiye Taş, beyaz ekmek değil yulaflı, çavdarlı, tam tahıllı ekmeklerin tercih edilmesi gerektiğini ifade ederek, çorbaların içinde de beyaz un, şehriye veya krema olmamasına dikkat edilmesini istedi.
    Taş, “Glisemik indeksle beklenmek karın bölgesindeki yağlanmayı azaltacaktır. Genelde de aslında beslenme kurallarından biridir” diye konuştu.

    Haftada 1-2 kez kırmızı et, 1-2 kez balık eti ve yine 1-2 kez tavuk ve hindi eti tüketilmesini öneren Taş, nohut, kuru fasulye, barbunya, bakla, mercimek gibi kuru baklagillerin de kan şekerini güzel dengelediğine ve bunların protein örgüsünün de kaliteli olduğuna işaret etti.
    AA

  • Bir kutu kola içtiğimiz zaman ilk 10 dakika

    Bir kutu kola içtiğimiz zaman ilk 10 dakika

    Geliştirdiği ”Karatay Diyeti” ile tanınan İç Hastalıkları ve Kardiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Canan Efendigil Karatay, “Bir kutu kola içtiğimiz zaman ilk 10 dakikada 10 tatlı kaşığı şeker, kana geçer. Bu, vücudumuzun günlük ihtiyacının 100 katı kadar şeker anlamına gelmektedir” dedi.

    Karatay, Elazığ’da düzenlenen “diyet ve Kalp Hastalıkları” konulu konferansta, şişmanlığın halk sağlığını tehdit ettiğini belirterek, hastalıkların temelinde hareketsizlik, kilo alımı ve yanlış beslenmenin olduğunu söyledi.

    Obezitenin, vücudun yağlanması anlamına geldiğini ifade eden Karatay, “Yağlar vücutta hastalıklara neden olan 20 çeşit hormon üretir. Bunlar, beyinde damar yolu tıkanması, gözlerde katarakt, kalp krizi, felç gibi birçok hastalığa neden olur” diye konuştu.

    Karatay diyeti deneyimlerimiz için tıklayın !

    Prof. Dr. Karatay, patates kızartması, kola, pilav, makarna, enerji içecekleri, taze sıkılmış ve hazır meyve suları ile tatlıların da aşırı insülin salgılanmasına yol açtığını dile getirerek, şöyle devam etti:

    “Bir kutu kola içtiğimiz zaman ilk 10 dakikada 10 tatlı kaşığı şeker, kana geçer. Bu, vücudumuzun günlük ihtiyacının 100 katı kadar şeker anlamına gelmektedir. 20. dakikada kan şekeri aniden yükselir, buna karşılık olarak da insülin hormonu yükselir. 40. dakikadan sonra kafeinin tümü kana geçer ve da bu kan basıncını yükseltir. 45. dakikadan sonra beyinde dopamin yapımı artar. Dopamin, mutluluk hormonudur ve yoğun enerjiyle devam eder. Bu beyinde eroine benzer bir etkidir. 60-90 dakika sonra ani halsizlik hissi başlar. Acıkma hissi, huzursuzluk, ellerde titreme ve ardından kola ve tatlılara saldırılır. Çünkü o yüklü enerji hissine artık bağımlılık başlamıştır. Beyinde meydana gelen dopamin mutluluğuna bağlılık başlamıştır. Bu bir kısır döngüye dönmüştür. Kişiler buna hapsolmuştur. Sonrasında karaciğer yağlanması başlar, arkasından göbek yağlanması, bel çevresi genişliği ve memelerin büyümesi artar.”

  • Elma Sirkeli Su Zayıflatır mı ?

    Elma Sirkeli Su Zayıflatır mı ?

    Elma sirkesi zayıflatır mı, elma sirkesinin faydaları, elma sirkesi nedir, elma sirkesinin zayıflamaya etkileri nelerdir, diyet yaparken elma sirkesi, diyet ve elma sirkesi, elma sirkesi nasıl zayıflatır, elma sirkesinin faydaları, elma ve sirkesi…

    Bildiğiniz gibi elma sirkesi bitkisel bir mucize iksirdir. Elma sirkesi kullanılarak sindirim yolu rahatsızlıklarından tutun da cilt bakımı ve cilt lekelerine doğal çözüm kürlerine kadar çok geniş bir alanda tedaviler yapılabiliyor. Elma sirkesinin bu zayıflatan etkisinin de yabana atılmaması gerektiğini buradan sizlere söylüyoruz. Elma sirkesi, su ve bal ile karıştırılarak sabah akşam aç karına tüketildiğinde kalıcı bir kilo verme etkisi oluşturuyor. İnternet sitelerinde ender saraç elma sirkesi, Ahmet Maranki elma sirkesi formülü, ya da İbrahim Saraçoğlu elma sirkesi kürü diye çıkan tüm elma sirkesi zayıflama formüllerinin tarifi ve yapılışı aynıdır. Burada önemli olan nokta, içerisindeki yağ yakıcı bitkisel enzimlerin yok edilmediği doğal elma sirkesi kullanmaktır.

    Elma Sirkesi+Bal+Su Yöntemiyle Zayıflama Deneyimleri için tıklayın !!!

    Diyet yapmayı düşünen ya da diyete başlayan çoğu bayan önce bir ön çalışma yapar ve araştırır.zayıflamaya etkisi olan besinler, nasıl çabuk kilo verilir, kilo verirken sarkmamak için ne yapmak gerekir vs..biz de sizler için bilgeis kadınca olarak bir araştırma yaptık ve en çok kullanılan yöntemlerden elma sirkesi ve elma sirkesinin etkilerini ele aldık.bu yazımızda elma sirkesi hakkında merak ettiğiniz herşeyi öğreneceksiniz.

    Öncelikle şunu öğrenelim elma sirkesinin faydaları nelerdir ?
    Elma sirkesi, doğal bir yaşam iksiridir!

    Bileşim: Kalsiyum, fluor, potasyum, magnezyum, sodyum, fosfor, silisyum, A vitamini, Beta-carotin, B1, B2, ve B6 vitaminleri, C vitamini, sirke asitleri, meyve asitleri, pektin, doğal aroma maddeleri.

    Yaşlılığımızda da sağlıklı olabilmek için hareketli bir yaşam ve sağlıklı bir beslenme biçimi oluşturmaya özen göstermeliyiz.. İşte burada elma sirkesi seçiminin değeri ile karşılaşıyoruz. İçerdiği çok değerli ve çeşitli maddeler nedeniyle, en sağlıklı sıvılardan biridir o. Elma sirkesi, bedenimizi içten ve dıştan tedavi edebileceğimiz olağanüstü bir doğal ilaçtır. Burada size, bedeninizi genel anlamda güçlendirmek, çeşitli hastalık belirtilerini hafifletmek ve gerekli cilt bakımını yapmak için elma sirkesini nasıl kullanabileceğinizi anlatmak istiyorum.

    Kullanım biçimleri: Doğal elma sirkesinin en etkili kullanım biçimi, çiçek balı ile karıştırılarak oluşturulur:

    *1 bardak su

    *1 tatlı kasığı dolusu elma sirkesi

    *1 tatlı kasığı dolusu çiçek balı

    Hepsi iyice karıştırılır ve sabahları aç karnına küçük yudumlarla içilir. Sürekli kullanım sayesinde, öncelikle bedenin bağışıklık sistemi güçlenecek ve sizi pek çok hastalıktan koruyabilecektir. Bu enerji kokteyli ayrıca size canlılık ve güç kazandıracak ve ileri yaşlara kadar sağlıklı ve mutlu kalmanıza önemli katkılar sağlayacaktır. Ama burada çiçek balını da yakından tanımamız gerekiyor:

    Çiçek balının bileşimi: Seker: %32 üzüm şekeri (glikoz), %39 meyve şekeri, %7 malt şekeri. 100g balda mineraller: Sodyum 7 mg, potasyum 45 mg, kalsiyum 5 mg, fosfor 20 mg, magnezyum 3 mg, demir 1mg. 100g balda vitaminler: B1 0,03 mg, B2 0,05 mg, Niacin 0,1 mg, C 1mg.

    Sabahları aç karnına içtiğiniz bir bardak elma sirkesi-bal kokteylinin içindeki müthiş zenginliği öğrenmiş bulunuyorsunuz artık.
    -bedenimiz güçlenir ve bedensel uğraşlara ve strese karşı koyabilecek dayanıklılığı kazanır. Sirkenin içerdiği yüksek orandaki potasyum sayesinde, kalp kasları dahil olmak üzere tüm kas yapısı da güçlenecektir. Kramplara karşı, kokteylinizi maden suyu ile hazırlayabilir ve her öğünde 1 bardak içebilirsiniz.

    -Sık sık grip, soğuk algınlığı veya üst solunum yolları iltihabına yakalanan kişiler, bağışıklık sistemleri sirke-bal kokteyli sayesinde güçleneceği için, bu tür sıkıntılardan büyük çapta kurtulmuş olacaklardır. Ama bu tedaviyi aşağıdaki plana göre uygulamakla kalıcı sonuçlara ulaşabilmek mümkün olacaktır.

    -Soğuk algınlığı ve grip zamanlarından önce, 4 haftalık bir sirke-bal kokteyli kürüne başlayın ve günde 3 bardak için.

    -Sirke-bal kokteyli nezleye karşı da bedeni güçlendirecektir. Nezleye karşı ayrıca, 1 ölçü elma sirkesi 2 ölçü suya karıştırılır, kaynama derecesine kadar ısıtılır ve inhalasyon tedavisi uygulanır.

    -Boğaz ağrısı ve ses kısıklığında, 1 ölçü elma sirkesi ile 3 ölçü ılık su karıştırılır ve saat başı derin gargaralar yapıldıktan sonra tükürülür. Bu gargaraların adaçayı ile dönüşümlü yapılması etkiyi daha da arttıracaktır.

    -Öksürüğe karşı, 4 yemek kaşığı dolusu akışkan balla 3 tatlı kaşığı elma sirkesini iyice karıştırın. Öksürük gıcığına karşı yarım tatlı kaşığı alın ve yavaş yavaş yutun. Ayrıca, bolca kekik çayını balla tatlandırın ve yudumlayarak için.

    -Yüksek kolesterole karşı, günde pek çok kere elma sirkesi-bal kokteyli içilir. Salatalarda öncelikle elma sirkesi kullanılır.

    -Varise karşı, elma sirkesiyle ıslatılan bir bez baldıra sarılır ve 20 dakika etkilemeye bırakılır.

    -Gaz şişkinliğine karşı, her öğünden yarım saat önce 1 bardak elma sirkesi-bal kokteyli içerek, sağlıklı bir bağırsak florasının temelini atın. Bu kokteyle rezene veya frenk kimyonu çayı da ekleyebilirsiniz.

    -Kabızlığa karşı, günde pek çok kere, 1 bardak suya 1 tatlı kaşığı elma sirkesi ekleyerek için. Ayrıca, 4 litre ilik suya 1 su bardağı dolusu elma sirkesi ve 2 tatlı kaşığı tuz ekleyerek ayak banyoları alın. Banyo süresi 10 dakikadır.

    -Yaraların çabuk iyileşmesi için, günde 3 bardak elma sirkesi-bal kokteyli için. İltihaplanmayı önlemek için, elma sirkesiyle ıslattığınız bir pamukla günde pek çok kere yarayı nemlendirin.

    -Ergenlik sivilcelerine karşı, her yemekten yarım saat önce, içine 1 tatlı kaşığı elma sirkesi eklenmiş 1 bardak su için. Yüzünüze buğu banyoları uygulayın: 1 litre kaynar derecede sıcak suya 4 yemek kaşığı elma sirkesi ve 2 yemek kaşığı dolusu mayıs papatyası ekleyin, 1-2 kere karıştırın ve başınızı büyük bir havluyla örterek 5- 10 dakika gözlerinizi yumarak bekleyin. Yüzünüzü suya çok yaklaştırmayın!

    -Güneş yanığına karşı, inceltilmemiş elma sirkesi, kızarmış olan bölgelere dikkatle sürülür veya 3 yemek kaşığı elma sirkesi eklenmiş soğuk bir banyo alınır. Banyo süresi 10 dakikadır. Elma sirkesinin pH değeri(asit derecesi), derimizin pH değeri ile hemen hemen eşit düzeydedir. Dolayısıyla, derimizin asidik koruma örtüsünün güçlendirilmesinde elma sirkesinin kullanımı önemle önerilmelidir.

    Uyarı: Elmanın ve elma sirkesinin bilinen hiçbir yan etkisi yoktur

    Diyet ve elma sirkesi:

    Osmanlı Zamanında akşam yemekten sonra misafirlere sunulan içecek varmış hem hazmı kolaylaştırıp hem de fazla yağları eritiyor.

    FORMÜL:

    4 YEMEK KAŞIĞI SİRKE
    4 YEMEK KAŞIĞI BAL
    4 SU BARDAĞI SU

    BUNU 1 LİTRELİK CAM ŞİŞEYE KOYUN VE İYİCE ÇALKALAYIN HER YEMEKTEN SONRA YARIM SU BARDAĞI İÇİN 1 AY SONUNDA FARKI GÖRECEKSİNİZ.

    Kepekli Saçlar İçin Elma Sirkesi
    Saç bakımı ve saçınızdaki kepekler için saçlarınızı yıkadıktan sonra son durulama suyuna yani 1 litre suya 1 çay bardağı elma sirkesi koyun ve saçlarınızı bu su ile durulayın. Bu işlemi bir süre her saçınızı yıkadığınızda uygulayın. Saçlarınız kepekten arınacak ve parlaklaşacaktır.

    Sivilceler İçin Elma Sirkesi
    1 çay bardağı elma sirkesine yarım çay bardağı su ekleyin ve bir parça pamuğu bu karışıma batırıp sivilce üzerine bir süre kompres yapın. Faydısı olduğunu göreceksiniz.

    Cilt Lekeleri İçin Elma Sirkesi
    Bir kaba yarı yarıya sulandırılmış elma sirkesi koyup kaynatın. Daha sonra bu su ile yüzünüze buhar banyosu yapın. Ayrıca yarı yarıya sulandırılmış elma sirkesi ile yüzünüzü 3-4 günde bir silebilirsiniz. Cilt lekeleri için oldukça faydalı.

    Fazla Kilolar İçin Elma Sirkesi
    Bir bardak suyun içine 1-2 tatlı kaşığı elma sirkesi koyun. İçine 1 tatlı kaşığı bal ekleyip sabahları düzenli olarak aç karnına için. Fazla kilolarınıza faydası olduğunu göreceksiniz.

    Varisler İçin Elma Sirkesi
    Yumuşak bir havluyu elma sirkesinin içine batırıp sıkın ve havluyu bacaklarınızın varısli olan bölgesine sarın. Bacaklarınızı yüksek bir yere kaldırarak yaklaşık 45 dakika kadar dinlendirin. Bu işlemi mümkünse sabah akşam tekrarlayın.

  • Goraka meyvesi ile kilo verme

    Goraka meyvesi ile kilo verme

    Garcinia cambogia, Güney Hindistan ve Güneydoğu Asya’da doğal yetişen küçük, tatlı, egzotik bir meyve . Garcinia bir süredir doğal kilo kaybına yardımcı olduğu gerekçesiyle popüler hale geldi. Bunun nedeni, kabuğundaki hydroxycitric asit / HCA denilen bir madde bakımından zengin olmasıdır . Garcinia şu anda Amerika, Japonya, Avrupa ve diğer batı ülkelerinde devrimci bir doğal diyet maddesi olarak kullanılmaktadır…

    -Vücut yağ depolama kabiliyetini azaltmaya yardımcı olur.
    -Iştah kontrolü yoluyla vücut ağırlığını düşürür.
    -Trigliseridi düşürür.
    -Boğaz, üriner sistem ve rahim akıntılı koşulları ile yardımcı olur.

    Goraka meyvesi Faydaları ve Kullanım Alanları:
    1. Garcinia cambogia asitliği azaltır ve böylece midedeki mukozal savunma gücünü artırır
    2. Garcinia herhangi bir bağımlılık bileşenleri içermez ve uzun süre bağımlılık korkusu olmadan alınabilir.
    3. Garcinia önemli miktarda C vitamini içerir ve kalp toniği olarak kullanılmıştır.

    Goraka, yüksek oranda hidroksisitrik asit (HCA) içerir. Doğal bir diyet ürünüdür. Bilinen en zengin doğal HCA kaynağıdır. HCA, alınan kalorileri, yağ üretiminden ziyade, glikozun depolanmış şekli olan glikojen üretiminin arttırılmasına ve depolanmasına yönlendirerek iştah arzusunu ve enerji seviyelerini etkiler. Glikojen depolarının doldurulması sonucu vücut, beynin doyum merkezine “Yeterince yiyecek alındı ” sinyalini gönderir. Buna ilave olarak karbonhidratlardan yağ asiti sentezlenmesini engeller ve sağlıklı bir şekilde kandaki lipit seviyesini yükseltir. Böylece, Goraka merkezi sinir sistemini uyarmaksızın doğal kilo kaybını destekler ve merkezi sinir sistemini uyaran maddelerin kullanımından meydana gelen yan etkilere sebep olmaz. HCA’nın etkisiyle karbonhidratlardan yeni yağ sentezlenmesi (üretilmesi) engellenir ve mitokondriya (vücudun enerji üretim santralı), önceden depolanmış yağları yakmak için harekete geçirilir.

    Kilo Kaybı

    Araştırmalar, HCA’nın belirli bir diyet sonucu bir miktar kilo vermiş ancak kilo kaybı bir süre sonra durmuş olan kişiler dahil herkese yardım edebileceğini ortaya koymuştur. ABD’ de yapılan bir çalışmada; HCA almadan önce 2 ay süreyle standart diyet kısıtlamalı bir rejim yaparak bir miktar kilo veren ancak bu süre sonunda kilo kaybı sona eren 8 deneğe, takip eden 2 ay boyunca orta kalori kısıtlamalı bir diyet eşliğinde günde 750 mg HCA verilmeye devam edildi. Bu iki aylık süre sonunda denekler tekrar kilo vermeye başladılar. Kilo kaybı deneğe göre 1,5 ile 8 kg arasındaydı. Danimarka’da 28 denek üzerinde yapılan bir çalışmada ise, HCA’nın dengeli-istikrarlı bir şekilde kilo kaybını devam ettirdiği ortaya koyuldu. 28 deneğe 1,5 ay (6 hafta) süreyle orta kalori kısıtlamalı bir diyet eşliğinde günde toplam 750 mg HCA ile beraber 100 mg krom minerali (Kronyum Pikolinat) verildi. Bu periyodun sonunda denekler ortalama 4 kg kilo kaybettiler. Sonraki 2 hafta boyunca deneklere HCA ve krom verilmeksizin gözleme devam edildi. İki haftanın sonunda deneklerde herhangi bir kilo artışı görülmediği gibi HCA almamalarına rağmen ortalama olarak 0,8 kg daha kaybettiler. Başka bir çalışmada ise, deneklere 2 ay süreyle günlük 1200 kalorilik az yağlı bir diyet ve egzersiz programı eşliğinde toplam 2600 mg HCA verildi. Bu iki aylık süre sonunda deneklere hiç bir yiyecek kısıtlaması ve herhangi bir egzersiz programı uygulanmaksızın 1 yıl süreyle günde 750 mg HCA ile deneye devam edildi. Toplam 1 yıl ve 2 aylık süre sonunda denekler orijinal kilolarının %15 ‘ini kaybetmişlerdi. Ortalama kilo kaybı ise 13,8 kg dı.

    İştah Arzusunun Bastırılması

    HCA, aynı zamanda iştahı da kesmektedir. Fakat bu yiyeceklerden tiksinme veya yiyeceklerin tatlarını kötü ya da berbat olarak algılama şeklinde bir iştah kesilmesi değildir. Az bir yiyecekle gün boyunca sanki sürekli tokmuş gibi bir his şeklinde olan bir iştah kesilmesidir. Çünkü HCA, alınan karbonhidratları glikozun depolanmış şekli olan glikojen üretiminin arttırılmasına ve depolanmasına yönlendirerek iştah arzusunu etkilemektedir. Glikojen depolarının doldurulması sonucu vücut, beynin doyum merkezine “Yeterince yiyecek alındı ” sinyalini göndererek bir tokluk hissi uyandırmaktadır.

    Uyarı 

    Kullanmadan önce doktorunuza danışın !

  • Yaz diyeti 2013

    Yaz diyeti 2013

    Beslenme Uzmanı Ender Saraç, bu yaz günlerinde sizler için 7 günlük diyet listesi hazırladı. İşte beslenmenizde dikkat etmeniz gerekenler…

    1. GÜN
    Sabah: 7:30 1 bardak ılık su + 5- 6 damla limon + ½ tatlı kaşığı bal. Ayurvedik gıda takviyenizi ballı-limonlu su ile içip üzerine bir fincan sıcak su içiniz.
    Kahvaltı: 8:00 (20 -30 dakika sonra) 1 dilim kızarmış kepek ekmeği +1 dilim az yağlı dil peyniri (mozarella-lor-çökelek ) + 2 adet hafif acı sivribiber + 4- 5 adet sıcak sudan geçirilmiş zeytin.
    Ara: 3 esmer kuru kayısı
    Öğle Yemeği: Tavuk ızgara (derisiz) + yeşil salata (marul, roka, tere, maydanoz gibi) +1 çay bardağı diyet yoğurt.
    İkindi: 15:00 Meyve, yeşil elma 1 adet / armut 1 adet / kivi 1 adet / ayva 1/2 adet / greyfurt ½ adet veya 1 avuç hamimsi, sert, diri kütür kayısı / nektari / şeftali / çilek / vişne / erik / kiraz / mürdüm eriği gibi.
    17:00 3 ceviz içi
    18:30 Ayurvedik gıda takviyenizi ılık su ile içip üzerine bir fincan sıcak su içiniz.
    Akşam Yemeği:19:00 Gece mayalı gıda yok (Yoğurt, peynir gibi), güveçte etsiz domatesli türlü + yeşil salata + 2 dilim kepekli ekmek (Tercihen kızarmış)
    Gece: 21:00 2 adet meyve
    NOT 1: Ayurvedik ilaçlar önerildi ise; yemeklerden 30 dk önce ılık bir su ile içilmeli ardından 1 fincan sıcak su içilmelidir.
    NOT 2: Belirtilen saatler öğünler için önerilen rutin saatlerdir.

    2. GÜN
    Sabah: 1 bardak ılık ballı limonlu su, 20 -30 dakika sonra kahvaltı.
    Kahvaltı: 1 fincan diyet süt + 4- 5 kaşık sade yulaf ezmesi.
    Ara: 1 meyve (listeden sert-diri- kütür fazla şekerlenmemiş, çok soğuk yenmeyecek.)
    Öğle Yemeği: Soya kıymalı lahana kapuskası veya ıspanak – semizotu – taze fasulye + light yoğurt (yarım kase) + bol yeşil salata.
    İkindi: 15:00 1 meyve (listeden sert- diri- kütür fazla şekerlenmemiş, çok soğuk yenmeyecek).
    17:00 1 dilim kepek ekmeği + 2 tatlı kaşığı şekersiz marmelat.
    Akşam: Balık Izgara (derisiz) + yeşil salata + sebze sote (brokoli, taze fasulye, ıspanak, kabak, bezelye, patlıcan, bürüksel lahanası.)
    Gece: 1 adet meyve + 1 çay bardağı dolusu beyaz leblebi (tuzsuz)

    3. GÜN (Sulu Diyet)
    Sabah: Ballı limonlu su, 20- 30 dakika sonra kahvaltı.
    Kahvaltı: Az şekerli (4- 5 kuru üzümle tatlandırmak daha uygundur) kabuk tarçınlı karanfilli elma kompostosu (kabuklarıyla beraber).
    Ara Öğün: 1 kase az şekerli komposto içilecek.
    Öğle Yemeği: 1 kase sebze çorba ( az sıvı yağlı ) + 1 bardak ayran (light yoğurt ile).
    İkindi: 15:00 1 kase az şekerli komposto + 1 bardak ayran (light).
    17:00 1 kase az şekerli komposto.
    Akşam: Etsiz sulu sebze yemeği veya çorba + 1kase komposto.
    Gece: 1 kase az şekerli komposto.

    4. GÜN
    Sabah: Ballı limonlu su, 20- 30 dakika sonra kahvaltı.
    Kahvaltı: 1 dilim kızarmış kepek ekmeği + zeytin (5- 6 adet sıcak sudan geçirilmiş) + yeşillik + 2- 3 adet hafif acı sivri biber + 1 tatlı kaşığı diyet kuşburnu marmelatı.
    Ara: 3 esmer kuru kayısı + 4 kabuksuz badem.
    Öğle Yemeği: Etsiz taze fasulye + cacık (bol dereotlu) – 4 kaşık light yoğurt ile + yeşil salata.
    İkindi: 15:00 1 adet meyve + 1 parmak dil peyniri.
    17:00 3 ceviz içi.
    Akşam Yemeği: (Gece yoğurt ve peynir yok.) Balık ızgara (1 orta boy) yeşil salata + salatalık (kabuklu).
    Gece: 2 meyve.

    5. GÜN
    Sabah: Ballı limonlu su, 20- 30 dakika sonra kahvaltı.
    Kahvaltı: 2 dilim ince kepek ekmeği + 2 dilim dil peyniri + mozarella veya çorba kaşığı lor – çökelek + yeşillikten (tost yağsız).
    Ara: 3 esmer kuru kayısı.
    Öğle Yemeği: Omlet (3 yumurta beyazı + 1 yumurta sarısı ile yapılmış sebzeli taze soğanlı omlet), ıspanaklı, pazılı veya mevsim sebzeleriyle + maydanoz ve dereotlu + yeşil salata.
    İkindi: 15:00 1 bardak ayran (light).
    17:00 1 bardak greyfurt suyu veya 1 yeşil elma (kabuklu).
    Akşam Yemeği: Sebze yemeği (etsiz semizotu yemeği) + yeşil salata + 4- 5 kaşık kepekli makarna.
    Gece: 1 adet meyve.

    6. GÜN
    Sabah: Ballı limonlu su, 20- 30 dakika sonra kahvaltı.
    Kahvaltı: 2 adet meyveden meyve salatası, üzerine 2 tatlı kaşığı silme fındık rendesi + tarçın.
    Ara: 1 saat sonra 1 bardak ılık light süt.
    Öğle Yemeği: Tavuk sote (mantarlı sebzeli) + yeşil salata + salatalık.
    İkindi: 15:00 1 bardak ayran + 1 meyve.
    17:00 3 esmer kuru kayısı.
    Akşam: Tek yufkadan kabaklı teflon tavada börek + yeşil salata.
    Gece: Yemekten 1,5 saat sonra 1 meyve.

    7.GÜN
    Sabah: Ballı limonlu su, 20- 30 dakika sonra kahvaltı.
    Kahvaltı: 2 dilim kepek ekmeği kızarmış + sıcak sudan geçirilmiş 6-7 adet zeytin + yeşillik + 3-4 adet yeşil sivri biber.
    Ara: 1 meyve.
    Öğle Yemeği: Etsiz türlü yemeği + 1 kase light yoğurt + salata.
    İkindi: 15 :00 1 meyve
    17:00 1 dilim ekmek + 2 tatlı kaşığı marmelat.
    Akşam: Yoğurt ve peynir yok. Balık ızgara (1 orta boy) + yeşil salata + zeytinyağlı enginar + bakla veya kabak + taze fasulye (patates, havuç yok).
    Gece: 2 adet meyve (biri kivi olacak).

  • Az uyku kilo sebebi…

    Az uyku kilo sebebi…

    Düzensiz ve az uyku vücudumuzdan salgılanan birtakım hormanların düzenini bozuyor.
    Trakya Üniversitesi (TÜ) Tıp Fakültesi Fizyoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Levent Öztürk, “Düzensiz ve az uyku vücudumuzdan salgılanan birtakım hormanların düzenini bozuyor. Bu da şişmanlığa ve yağlanmaya karşı bir eğilim oluşturuyor” dedi.

    Öztürk, vücudun ihtiyacına göre uykunun karşılanması gerektiğini söyledi. Türkiye’de uyku ile ilgili son 10 yıl içerisinde önemli çalışmalar yapıldığını belirten Öztürk, araştırmaların uyku süresi ve şişmanlık arasında bir bağı net bir biçimde ortaya koyduğunu ifade etti.

    Gereğinden daha az uyuyan kişilerin şişmanlığa daha fazla meyilli olduğunun testler sonucunda kanıtlandığını aktaran Öztürk, “Bir kişinin günlük
    uyku ihtiyacı ortalama 7 ila 8 saat arasındadır ancak bu uyku süresi kişiden kişiye değişebilir. Bazı insanlar için 5, 6 saat yeterli olabilir, bazı insanlar içinse 11, 12 saat uyku mutlak gerekli olabilir ama bunlar uç noktalardır. Normalde yüzde 90’lık kısımdaki kişilerde 7 ila 8 saatlik uyku yeterli olmaktadır” diye konuştu.

    Kişi sabah kalktığında zinde uyanıyorsa ya da gün içerisinde uykusu gelmiyorsa uyku için belirlediği sürenin yeterli olduğunu ifade eden Öztürk, günlük ihtiyaçtan az uyunmaması gerektiğini kaydetti.

    AZ UYKU ŞEKER HASTASI OLMA RİSKİNİ ARTIRIYOR

    Öztürk, günlük 8 saat uyuyan kişilerin 7 saatin yani ihtiyacının altında uyuduğunda şeker hastası olma riskinin artığına dikkati çekti. Az uyumanın şişmanlığa eğilimi artırdığını anlatan Öztürk, şöyle devam etti:

    “Bu durumu basitçe şöyle aktarabiliriz. Kişi ne kadar az uyursa, yemek yemek için o kadar fazla vakti olur. Burada normal koşullarda gece 23.00-23.30 civarında yatan bir insan akşam yemeğinden sonra uykuya geçebilecekken, gece yarısı 1:00, 1:30’a kadar oturup, yemek yiyorsa ekstra koloriler alma riskiyle karşı karşıyadır. Düzensiz ve az uyku vücudumuzdan salgılanan birtakım hormanların düzenini bozuyor. Bu da şişmanlığa ve yağlanmaya karşı bir eğilim oluşturuyor. İhtiyaç duyulandan az uyku da zarar, ihtiyaç duyulandan fazla uyku da zarardır. O nedenle ideal olanı kişinin kendi uyku ihtiyacını belirleyerek ona göre uyumasıdır. Bu da büyük olasılıkla 7-7,5 saat civarındadır. diyet ve egzersizler yeteri kadar uykuyla birleştirilirse ideal kilonun yakalanması çok daha mümkün olacaktır.”

  • Karbonhidratsız diyet

    Karbonhidratsız diyet

    Karbonhidratlı gıdaların, hangi öğünde, ne kadar, ne ile birlikte tüketilebileceği bilmek onları yasaklar listesinden kaldırmaya yetiyor. Hiç karbonhidrat bulunmayan bir diyet yapılması ise, sağlık açısından doğru bulunmuyor

    Beslenme ve Diyet Uzmanı Diyetisyen Hümeyra Taşçıoğlu, kahvaltı sofralarımızın ’tacı’ konumundaki ekmek grubundan besinler alındığını, ekmek, simit, açma, börek, çörek, pilav ve makarnanın karbonhidrat grubu besinler arasında olduğunu söyledi

    Taşçıoğlu “Karbonhidrat grubu besinlerden gelen enerji, günlük almamız gereken enerjinin yüzde 55-60’ını oluşturmaktadırlar. Bu besinler, içeriğindeki besin öğeleri açısından da sağlığımız açısından büyük önem teşkil ederler. Topraktan gelen besinler ağırlıklı olarak hep karbonhidrat kaynağıdır; sebze, meyve, buğday, arpa, darı ve bunlardan yapılan tüm ürünler, ekmek, makarna, bisküvi gibi. Bu ürünlerin rafine edilmeden, tam tane halinde tüketimi sağlık açısından en değerli olan seçimdir. Günümüzde karbonhidratları biraz abartarak tüketmekteyiz. Börek, çörek, simit, açma, boyoz, mantı, kek, yaş pasta, kurabiyeler gibi örneklendirebileceğimiz hamur işleri özellikle de diyet yapan insanlar için çoğunlukla yasaklar listesinde yer alan gıdalar olmaktadır. Çoğu insan bu tür besinlerden uzak kalmamak adına kilolu kalmayı tercih edebilmektedirler. Halbuki bu tür gıdaları, hangi öğünde, ne kadar, ne ile birlikte tüketilebileceğimizi bilirsek yasaklar listesinden kaldırabiliriz. Hiç karbonhidrat bulunmayan bir diyet yapılması, sağlık açısından kesinlikle doğru değildir.”

    ‘100-125 GRAM ALINMALI’
    Taşçıoğlu, bu konudaki uyarı ve önerilerde bulunurken, günlük alınması gereken enerjinin yüzde 55-60’ının karbonhidratlardan gelmesi gerektiğini, enerjinin kalan yüzde 15-20’si proteinlerden, yüzde 25-30’u yağlardan geldiğini anlattı.

    Taşçıoğlu, şöyle konuştu: “Bu dengeyi kurabilirsek karbonhidratları gönül rahatlığı ile tüketebiliriz. Hiç karbonhidrat bulunmayan bir diyet yapılması, sağlık açısından kesinlikle doğru değildir. 1 gram karbonhidrat, yaklaşık 4 kalorilik enerji verir. Fakat insan daha az karbonhidrat alarak da yaşamını sürdürebilir. Kişisel ayrıcalıklar da düşünülürse, en azından günlük diyette 100- 125 gram karbonhidrat bulunmalıdır. Bu da yaklaşık 400- 500 kalorilik enerji verir. Hamur işlerini tercih ettiğimiz zaman yanında çiğ sebzelerden oluşan bir salata tüketirsek kan şekerimizin hızlı yükselmesine engel olur ve tokluk hissimizin uzun sürmesine yardımcı olmuş oluruz.”

    DHA