Etiket: Diyet

  • Tatilde diyet

    Tatilde diyet

    Tatil demek son yıllarda sık sık yapılan otele git, bütün gün yemek ye değildir. Böyle olunca tatilde kilo alıyorum diyenler hemen bu artışa bir bahane arıyorlar.

    Aslında tatil demek, kafanızın rahatladığı, daha çok hareket ettiğiniz, daha çok dinlendiğiniz, çok fazla iş düşünmediğiniz, ailenizle veya arkadaşlarınızla birlikte olabildiğiniz, canınızın istediğini (her gördüğünüzü değil) yediğiniz, içtiğiniz, eğlendiğiniz, okuduğunuz, gezdiğiniz bir dönemdir. Şimdi bir daha düşünün, bu saydıklarım içinde tatilde yemek yeme kısmı aslında o kadar da fazla değil. Bu yüzden sağlıklı tatili tercih edin. Her şey dahil bir otele gidip hareketsiz ve aralıksız yemek ile tatilinizi mahvetmeyin. Gittiğiniz otelde mutlaka havuz ve spor salonu olmalı. Salon olmasa bile çok daha iyisi dışarıda yürüyüş yapılacak bir alan hatta deniz kenarında bir otele gidiyorsanız bu yürüyüşleri sahilde yapmanız size çok iyi gelecektir.

    Deniz kenarında
    Aslında en sevdiğim dinlenme seçeneklerinden biri yazlık evde aile ziyareti. Uzakta ailesi olanlar tatilin bir kısmını onların yanına giderek geçirirler. Bu bazen çocukluğunuzun geçtiği yer, bazen de yazlık bir ev olabilir. İki türlü de evde yemek yemek bence her şeyden önemli ve güzeldir. Belki o yemekleri pişiren kişi benimle aynı şeyi düşünmüyor olabilir ama en sağlıklı tatil yemekleri genelde evde yediğiniz, arada bir de dışarıya yemeğe çıktığınız tatildir. Evdeyseniz; güzel bir yaz kahvaltısı ile güne başlayın. Yani bol zeytinyağı ile domates, kesik zeytin, maydanoz, biber, taze nane, fırından alınmış tam buğday ekmeği, haşlanmış yumurta üzerine baharatlar eklenmiş hali ile… Aralarda azar azar taze meyve… Kiraz, şeftali, kayısı… Öğlene (tabii ki) zeytinyağlı bir sebze ve yanında cacık veya yoğurt biraz ekmek ile… Akşama balık ve salata, et ve salata gibi seçenekler ile devam edin. Bu mangal keyfi de olabilir. Akşamüzerine çayın yanına tam buğday unu ile yapılmış bir kurabiye, çörek hazırlanabilir. En önemli kısmı; sabah kahvaltıdan sonra veya öğle yemeğinden sonra bir denize uğrayın derim. Deniz dönüşü, hatta sahilde kek, kurabiye atıştırabilir veya kepekli ekmeğe tost, sandviç yiyebilirsiniz. Yanında ayran içerseniz hem lezzetli hem de sıcakta sizi toparlar. Çok terliyorsanız mutlaka 1 veya 2 maden suyu için.

    Gezelim, tozalım
    Bir de gittiğiniz yerde gezilecek görülecek yerler var ise; yakınlardaki tüm görülmesi gereken yerleri mutlaka gitmeden bulun, öğrenin, not alın. Nereye gidilir, orada ne yenir, nerede fotoğraf çekilir… Tatil anılarından en kıymetli olanlar fotoğraf makinesine verilen pozlardır. Gittiğiniz yerlerde fotoğraf çekmeyi unutmayın. Hatta diyet yapanlar, yediğiniz yemeklerin de fotoğrafını çekerek tatil dönüşü diyetisyeninize gösterebilirsiniz. Bu ne işe yarar? Döndüğünde bu konuları konuşacağını bilmek, aklının bir köşesinde tutmak her zaman dozunda disiplin getirir. Gezilecek yerlere nasıl gidileceğini öğrenin ama mümkün olduğu kadar her yere yürüyerek gidin. Yürüyüş için kendinize bahaneler bulun. Arabayla çok yakına gitmeyin, biraz uzağa park edin. Yürüyüş uzun sürerse yanınızda taşıyabileceğiniz kuru meyveler, kuruyemişler, kepekli galeta ve hemen oradaki bakkaldan alabileceğiniz bir ayran hem ara öğün yerine geçer hem de yorgunluğunuzu önler.

    Abartmadan kaçamak yapın
    Çünkü tatil kalori sayacağınız bir yer olmamalıdır. Bu sizi rahatlatıyor mu? Strese mi sokuyor? Sizi yoracak, mutsuz edecek, strese sokacak işlerden uzak durun. Ama kilo almak istemiyorum diyenler! Burada önemli olan abartmadan kaçamak yapmanız. Size 2 örnek liste yazıyorum. Biri keyifli bir tatil programı, diğer liste ile kilo almamanız mümkün değil zaten!

    Keyifli tatil programı

    1-2 dilim peynir ve zeytin
    Haşlanmış yumurta
    Domates, salatalık, biber, maydanoz, taze nane…
    Tam buğday ekmeği

    Aralarda
    Meyve
    Ayran, süt, şekersiz meyveli oğurt
    Dondurma

    Öğle
    Sebze+yoğurt+ekmek

    Akşam üzeri
    Tam buğday unundan apılmış kek, kurabiye
    Peynir+ekmek

    Akşam
    Balık+salata
    Kırmızı et+salata

    Genelde tatil programı kilo aldırabilir!

    Kahvaltıda
    Peynir (kaşar, tulum gibi yağlı peynirler ün aşırı olabilir.)
    Yağda sucuklu yumurta (haftada 1-2’den fazla olmamalı.)
    Beyaz ekmek, börek, poğaça (haftada 1 kez olabilir.)
    Reçel, bal, terayağ (tadımlık olabilir.)

    Aralarda
    Gofret, çikolata, tatlı, cips… abur cubur, bazen hiçbir şey.

    Öğle
    Et+pilav-makarna+ekmek+gazlı içecekler. öğle yemeğini atlamak da kilo aldırabilir.

    Akşam
    Et , balık, tavuk (soslu ve yağlı)+pilav-makarna+ ekmek+ mezeler (azar azar sorun yok.)

    Alkol
    (1 kadehi geçmeyin derim.)
    Dürüm, döner, iskender… Yağlı, kalorisi yüksek yemekler (haftada 1’den fazla olmamalı.)
    Midye, kokoreç, kızartma yemekler (çok canınız çekerse -2 kez olabilir, üst üste değil!)

    Yemekten sonra
    Tatlı, pasta, börek… (Bu seçenekleri gün içinde tüketin, akşama bırakmayın.) Bir de bunun üzerine hareketsiz bir tatil geçiriyorsanız, kilo alıp dönebilirsiniz. İstediğiniz ne varsa yiyin, ama azar azar, hepsini aynı güne denk getirmeden ve yürüyüş yaptığınız gün. Bu 3 konuya dikkat ederseniz istediğinizi yiyebilecek ve kilo almayacaksınız!

  • Kiraz sapı ile zayıflayın

    Kiraz sapı ile zayıflayın

    Kiraz sapı, böbreklerde çok etkili birhareket sağlıyor. Vücuttaki fazla suyun atılmasıyla, dolaylı olarak zayıflamaya yardımcı oluyor.

    Kiraz, birçok hastalığı önlüyor

    Kiraz ürik asit ve ürat tuzlarının vücuttan atılmasını sağladığı için artrit (romatizma), gut hastalığı, eklem kireçlenmesi ve damar sertliğinin tedavisinde de etkili oluyor. Ayrıca böbreklerin taş ve kum yapmasını önlemeye, mevcut olanların ve safra kesesi taşının da dökülmesine yardımcı oluyor.

    İçeriğindeki “Antosiyanin” sayesinde kalp ve damar hastalıkları riskinin azalmasını sağlıyor. Aynı zamanda içeriğindeki “melatonin “sayesinde de vücudun doğal uyku düzenini sağlıyor, hafıza kaybını önlemeye ve yaşlanma sürecini geciktirmeye yardımcı oluyor. Yine içeriğindeki “beta karoten” doku ve organ yapısında ve kanserin önlenmesinde önemli bir rol oynuyor.

    Yapılan bir araştırmada, kirazın kalp sağlığına faydalarıyla ilgili yeni kanıtlar ortaya konmaktadır. Çalışmada kirazla zenginleştirilmiş diyetle beslenenlerde karında yağlanma, vücut ağırlığı artışı, enfeksiyon, diyabet ve kalp hastalıkları risk faktörlerinin azaldığı da görülmüştür.

  • Oruç detoks etkisi yapıyor

    Oruç detoks etkisi yapıyor

    Oruçluyken organların dinlendiğini belirten uzmanlar, iftar ve sahurda tüketilen gıdaya dikkat edilmesi halinde orucun vücutta detoks etkisi yarattığına dikkati çekiyor

    Uzmanlar oruç tutarken istenmeyen kilolardan ve vücutta biriken atıklardan kurtulmak isteyenlere iftar öncesinde hafif ter atılmasını sağlayacak yürüyüş yapmalarını öneriyor. Çağın hastalığı olarak nitelendirilen obezite ile mücadele için Ramazanın iyi değerlendirilmesi gerektiğine dikkati çeken uzmanlar, orucun sigarayı bırakmak isteyenler için de iyi bir fırsat olduğunu belirtiyorlar.

    Dicle Üniversitesi (DÜ) İç Hastalıkları ve Nefroloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ali Kemal Kadiroğlu, on bir ayın sultanı Ramazan’ı karşılamanın sevinci ve heyecanı yaşanırken vatandaşlardan beklentilerinin usulüne uygun şekilde oruç tutmaları olduğunu belirtti.

    Prof. Dr. Kadiroğlu, vücuda fazla enerji alındığında beslenme şekline bağlı olarak bu besinlerin vücutta kiloya yani çağın hastalığı obeziteye dönüştüğünü ifade ederek, bunun da hipertansiyon, diyabet ve dolayısıyla böbrek rahatsızlıklarına zemin hazırladığını söyledi.

    BİLİNÇLİ ŞEKİLDE TUTULMALI 

    Ramazan ayının fazla kiloların kontrol altına alınması için önemli bir fırsat olduğuna dikkati çeken Kadiroğlu, “Bilinçli şekilde oruç tutarsak Ramazan vücut sağlığı açısından çok önemli bir fırsattır. Obezite ve buna bağlı gelişen hastalıklardan korunma, sağlığı koruma, zinde bir vücuda ve akla kavuşabilmenin fırsatıdır mübarek Ramazan” dedi.

    “Oruçluyken geçirilen sürede vücutta metabolizma sonucu oluşan atıkların uzaklaştırılması nedeniyle orucun detoks etkisi söz konusu” diyen Kadiroğlu, bu etkiden faydalanmak için iftar ve sahur arasında yenilecek gıdalara dikkat edilmesi gerektiğini vurguladı.

    VÜCUDUN EN BÜYÜK LABORATUVARI

    Kadiroğlu, “vücudun en büyük laboratuvarı” olarak nitelendirdikleri karaciğerin ve böbreklerin Ramazan’da dinlendiğine dikkati çekerek, şunları kaydetti:

    “Araştırmalar göstermiştir ki; Ramazan’da oruç tutan kişilerin vücutlarında kardiyovasküler hastalıklara zemin hazırlayan kötü yağlar azalmakta, iyi yağlar da artmaktadır. Oruç, kardiyovasküler rahatsızlıkların önlenmesi için de çok yararlıdır. İftara yaklaşık bir saat kala oruç tutan kişilerin hafif terleyecek şekilde yürüyüş yapmaları vücutta biriken zehirlerin ve atıkların ter yolu ile atılması için yararlı olacaktır. İftarda alınacak sıvı ile vücuttan zehir terleme yolu ile atılacağından hem istenmeyen kilolardan uzaklaşılacak hem de daha sağlıklı ve dinç bir hale gelinecek.”

    İFTARDA NE TERCİH EDİLMELİ?

    Prof. Dr. Kadiroğlu, iftarda tıka basa yemek yenilmesi halinde oruçtan normal şartlarda elde edilebilecek faydalardan mahrum kalınacağını kaydederek, iftarda karbonhidrattan zengin hamur işlerinden ziyade sulu gıdalara ve zeytinyağlı yemeklere ağırlık verilmesini tavsiye etti.

    Yemekten hemen sonra tatlı ve meyve tercih edilmemesi gerektiğini vurgulayan Kadiroğlu, ana yemekten en az iki saat sonra bu gıdaların tüketilmesine dikkat edilmesini önerdi.

    “Çok yemek yersem ertesi gün oruç tutarken acıkmam” anlayışının doğru olmadığına işaret eden Kadiroğlu, “Çok yemek aç kalınmayacağı anlamına gelmez. Kişi ihtiyacı kadar yemek yemeli, yemekten sonra mutlaka kısa bir yürüyüş yapmalıdır. Yemeğin ardından uyumak kilo almaya sebebiyet verir. Sahur yemeğinin ardından sindirimin biraz gerçekleşmesi için en az 45 dakika beklendikten sonra uyunması gerekir” diye konuştu.

    -Kronik rahatsızlığı olanlar

    Zaman zaman kronik rahatsızlığı olan hastalarının oruç tutmakta ısrarlarına tanık olduklarını vurgulayan Kadiroğlu, şöyle dedi:

    “Yıllarca orucunu tutmuş ancak daha sonra kalp yetmezliği, kanser, tansiyon, diyabet veya bağışıklık sistemi zayıflatan kronik bir rahatsızlığı oluşan hastalarımız maalesef oruç tutmaya devam etmek istiyor. Bu gibi bazı hastaların oruç tutmaları halinde çok daha kötü bir vaziyette acil servislere geldiğini görüyoruz. Bu gibi kronik rahatsızlığı bulunanlara sağlıklarını tehlikeye düşürecek bir durumdan uzak kalmalarını tavsiye ediyorum. Dinimizin de bu konuya ilişkin cevazı vardır. ’Hastayım’ diyen bir kişinin oruç tutarak kendini zorlaması sağlığını tehlikeye sokacaktır.”

    Prof. Dr. Kadiroğlu, birçok hastalığa yol açan sigaradan oruç tutulan dönemde kısmen de olsa uzaklaşıldığını anlatarak, Ramazan’ın biraz da destek ile sigaranın bırakılmasına vesile olabileceğini belirtti.

    ORUÇ ORGANLARI DİNLENDİRİR

    Kardiyoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Zuhal Arıtürk Atılgan, oruçluyken geçirilen 8-12 saatlik sürede aç ve susuz kalmanın, iş yükünün azalması nedeniyle kalbin dinlenmesini sağladığını söyledi.

    “Oruç tutmak kesinlikle faydalı” diyen Atılgan, 11 ay boyunca çalışan bir sistemin bu tempoya bir ay süresince ara vermesi gerektiğini belirtti. Atılgan, mide, bağırsaklar, karaciğer ve pankreas gibi organlara kan pompalayan organın kalp olduğuna dikkati çekerek, “Oruç organları dinlendirir. Organlar dinlendiği zaman kalbin bunlara çok fazla kan pompalamasına gerek kalmaz. Aç ve susuz kalmak kalbin iş yükünü hafiflettiğinden Ramazan’da kalp de birçok organ gibi istirahate çekilir. Herhangi bir rahatsızlığı bulunmayanlar için oruç tutmak çok faydalı” dedi.

    -En az 2 litre su tüketimi

    Doç. Dr. Atılgan, iftarın kahvaltı ile açılmasını, bir iki saat sonra ana yemeğe geçilmesini önererek, aniden aşırı yemek tüketiminin tansiyon, çarpıntı ve kalp yetersizliği şikayeti bulunanlarda birtakım istenmeyen sonuçlara yol açabildiğini kaydetti.

    İftarda hamurlu ve aşırı yağlı gıda tüketilmemesi gerektiğini vurgulayan Atılgan, şöyle konuştu:

    “İftarda aşırı yemek yemekten kaçının. İftar sofralarında sebze ve zeytinyağlı yemeklere ağırlık verilmelidir. Meyve ile desteklenen bir öğün de ön plana alınabilir. Ramazan’da iftar ile sahur arasında alınması gereken su miktarı en az 2 litredir. Suyun yanı sıra ayran, taze sıkılmış meyve suyu, ada çayı ve kefir de tüketilebilir. Ramazan’da egzersizi iftardan hemen sonra önermiyoruz. Oruç tutan bir kişinin yemekten sonra 2 saat dinlenip mide biraz rahatladıktan sonra serinlikte yürümesi faydalıdır. Çünkü tüm gün sıcak ve açlıktan dolayı hareketsiz kalınması da istenmeyen sonuçlara neden oluyor. Sahur için de kahvaltı yapılması uygundur. Sahur yemeğinin ardından hemen uyunmamasını yaklaşık bir saat vakit geçirilmesini tavsiye ediyoruz.”

    SİGARA KULLANANLARA UYARI 

    Doç. Dr. Atılgan, kalp hastalarının oruç tutarken doktora danışmaları gerektiğini ifade ederek, Ramazan yaz ayına denk geldiğinden susuzluğa ve sıcağa maruz kalınan sürenin uzaması nedeniyle oruç tutmanın bazı hastalarda risk oluşturabileceğini belirtti.

    İftardan sonra aşırı sigara tüketiminin de son derece yanlış olduğuna dikkati çeken Atılgan, “Gün içinde aşırı derecede susuz kalındığı için damarların pıhtılaşmaya meyli çok fazladır. İftardan sonra pıhtılaşmayı artıran bir unsur olan sigara sıkça kullanıldığında kalp krizi geçirme riski çok yükselir” uyarısında bulundu.

  • Diyet ile kilo veremeyenler tiroit uyarısı

    Diyet ile kilo veremeyenler tiroit uyarısı

    “Diyete rağmen kilo veremeyenler önce tiroit hormonuna baktırmalı”

    Prof. Dr. Ramazan Sarı, vücutta yeterli tiroit hormonu bulunmayışının metabolizmanın çalışma hızını yüzde 10 azalttığına dikkati çekerek, “Kilo problemiyle gelen hastalarda ilk olarak kandaki tiroit hormonlarına bakarak sorunun cevabını vermek lazım. Çünkü bu kişiler ne kadar diyet yaparlarsa yapsınlar tiroit hormonları eksik olduğu sürece başarıya ulaşamazlar” dedi.

    Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları ve Endokrinoloji Uzmanı Prof. Dr. Sarı, değişen yaşam alışkanlıkları, daha az hareket, hazır gıda tüketiminin obeziteyi dünya genelinde ciddi bir sağlık sorunu haline getirdiğini kaydetti.

    Obezitenin bir başka sebebinin de vücuttaki tiroit hormon düzeyi olduğunu belirten Sarı, vücutta yeterli tiroit hormonu bulunmayışıyla ortaya çıkan hipotiroidi hastalığının metabolizmanın çalışma hızını yüzde 10 azalttığını vurguladı.

    Günde ortalama 2 bin kalori yakan bir vücudun hipotiroidinin etkisiyle günlük bin 800 kalori yakmaya başlayacağını anlatan Sarı, şöyle konuştu:

    “Aradaki bu açıklık tamamen yağ olarak vücutta depolanır. Bu da artan kilo alımı şeklinde ortaya çıkar. Tiroit hormonları vücutta sıvı toplanması ve sıvı dengesi açısından etkisi olduğu için, bir miktarı da sıvı olur. Tiroit hormonları hem enerji tüketimi açısından hem metabolizma açısından önemli. Bu nedenle kilo problemiyle gelen hastalarda ilk olarak kandaki tiroit hormonlarına bakarak sorunun cevabını vermek lazım. Çünkü bu kişiler ne kadar diyet yaparlarsa yapsınlar tiroit hormonları eksik olduğu sürece başarıya ulaşamazlar.”

    “TİTOİT HORMONUNUN NORMALE DÖNMESİ UZUN SÜRMEZ”

    Prof. Dr. Sarı, obezite hastalığıyla başvuran hastaların öncelikle tiroit hormonlarını kontrol ettiklerini anlattı. Bu hasta grubunun egzersiz kapasitesinin de daha az olacağına değinen Sarı, “Özellikle yaşlı hastalarda tiroit düzeyini düzeltmeden egzersiz önerirseniz o egzersizin zararı da olabilir. Tiroit hormonlarını normale döndürmek çok uzun sürmez. 1,5-2 ay aylık bir dönemden sonra bir beslenme programı yaparak, kalori dengesi sağlayacak bir programla hastaların kilo vermesi daha yararlı olacaktır” diye konuştu.

    Sarı, hipotiroidinin en önemli sebeplerinin başında iyot eksikliğinin geldiğini anlattı. 1990’lı yılların sonlarında hükümetin iyotlu tuz kullanımı konusunda sağlık politikası geliştirdiğini ifade eden Sarı, vatandaşlarda da iyotlu tuz kullanımı konusunda bilinç oluşması gerektiğini vurguladı.

    İyotlu tuzların yemeklere pişirme esnasında atılmasının sakıncalı olduğuna işaret eden Sarı, “Tuz kaynama esnasında iyotunu kaybeder. Bu nedenle tuzun, yemek piştikten sonra veya servis edildikten sonra tabaklara atılması gerekli” dedi.

    AA

  • Hamur işi yiyerek zayıflamak

    Hamur işi yiyerek zayıflamak

    “Ekmek ve hamur işinden vazgeçemediğim için zayıflayamam!” gibi bir inancınız varsa bunun yanlış olduğunu bilin.

    Sözünü ettiğimiz tek yönlü beslenme değil, kişinin beslenme alışkanlıklarını da göz önüne alarak doğru ve sağlıklı beslenmesi.

    Çağımız hem formda hem de sağlıklı olma çağı. Beslenme ve Diyet Uzmanı Murat Gökçen, her diyetin kişiye özel hazırlanması gerektiğini söylüyor. Vejetaryen birine et ağırlıklı bir beslenme programı verilmesi veya sebzeden nefret eden birine sebze bombardımanı yapılması hazin sonuçlara neden olabiliyor.

    Unlu gıdalar
    B Vitamini deposu
    Unlu gıdalarda bol miktarda B vitamini bulunuyor. B kompleksi vitaminler genelde merkezi sinir sistemini olumlu yönde etkiledikleri için kişinin sinirli oluşunu engelliyor. Ayrıca unlu gıdaların tüketilmesi mutluluk hormonu “serotonin”in yükselmesini sağlayarak bu tezi daha da güçlendiriyor.

    Ekmek yerine
    Ceviz olur mu?
    Ekmek ve ceviz gibi kabuklu yemişlerin B vitaminleri açısından zengin olduğu belirtiliyor. 100 gram ekmekte 250 kalori varken, aynı miktar cevizde 650 kalori bulunuyor.

    Hangi ekmek?
    Tam buğday, çavdar ve yulaf ekmeği en değerli ekmekler olarak sıralanıyor. Kepek ekmeği daha az kaliteli ekmek sınıfına giriyor. En değersiz ekmeğin ise toplumda en sık tüketilen beyaz ekmek oluşu dikkat çekiyor.

    Hamura koyduğunuz
    Yağa dikkat!
    Murat Gökçen, “1 çay bardağı yağda 900 kalori vardır ve bu çok yüksek bir değerdir” diyor. Hamur işlerine 3-4 çay bardağı yağ konulduğu düşünülürse ortaya çıkan kalorinin yüksekliği kolaylıkla fark ediliyor.

    Hamur işi sevenlere özel zayıflama önerileri

    Kahvaltı
    Peynirli poğaça, muz

    Öğle yemeği
    Çeyrek sandviç (tavuklu veya diyet ton balıklı ve söğüş salata katkılı), ayran

    Akşam yemeği
    Kıymalı makarna, çoban salata

    Not
    Bu menünün yaklaşık kalori değeri 1500 kaloridir. 160 cm boyunda, 70 kilogram ağırlığında bir kadının, kilosunu korumak için günde ortalama 2000 kalori alması gerekiyor

    Tatlıyı aç karnına tüketmeyin
    Yağda kızartılmış şerbetli tatlıların çok ağır ve çok kalorili olduğu belirtiliyor. Sütlü tatlılar ise daha hafif tatlılar olarak sınıflandırılıyor. Dondurma ise tatlılar içinde en masum olanı olarak değerlendiriliyor. Murat Gökçen, “Eğer tatlı yenecekse tok karnına yenmesi uygundur. Aç karna yenen tatlılar kan şekerini hızla yükseltip süratle düşürdükleri için metabolizmayı allak bullak ederler” diyor.

    HT Hayat

  • Reflü ile başa çıkmanın yolları

    Reflü ile başa çıkmanın yolları

    Çağımızın hastalığı reflü ile başa çıkmanın ilk adımı doğru beslenmeden geçiyor…

    Beslenme alışkanlıklarında reflünün tedavisinde önemli rol oynadığını belirten Beslenme ve Diyet Uzmanı Gizem Keservuran, şu bilgileri verdi:

    Düşük şekerli diyet reflüyü azaltıyor

    “Endüstriyel, rafine gıdalarla beslenenlerin en az yüzde 20 sinde reflü şikayetlerine rastlanmakta, hatta bu rakamın yüzde 50`leri geçtiği söylenmektedir. Ülkemizde yapılan bir çalışmada toplumun yüzde 20 sinde reflü hastalığı saptanmıştır. Olguların çoğunluğunu yaşlılar, şişmanlar, hamileler oluşturmaktadır. Düşük karbonhidrat içerikli besinlerle beslenen, sofra şekerini az tüketen kişilerin çok büyük bir bölümünde reflü şikayetleri nispeten azalabilmektedir. Un ve şekerden zengin gıdalar ile beslenen bireylerde insulin direnci ve buna bağlı reaktif hipoglisemiler (tepkisel kan şekeri düşüklüğü) olmaktadır. Hipoglisemiyi düzeltmek için vücutta sempatik sistem uyarılmaktadır. Yemek borusunun alt ucunun daralması parasempatik sinir sisteminin kontrolündedir. Hipoglisemi sonucu sempatik sinir sistemi aşırı uyarılınca yemek borusunun alt ucu yutma olmamasına rağmen genişler ve mide içindekiler geriye kaçar.
    Ne yapmalıyız?
    Yağ oranı yüksek yiyecekler mide boşalmasını geciktirir. Özellikle fast food türü yiyeceklerde yağ miktarı yüksektir. Yağlı yiyeceklerin midede kalma süresi de uzundur, bu nedenle yağlı yiyeceklerin sindirilmesi için daha fazla sindirim enzimi salgılanmaktadır.
    Protein ağırlıklı diyetler yapılarak, yağ ve yağlı besinler, koyu çay, kahve, çikolata nane soğan gibi besinlerin tüketimi azaltılmalıdır.
    Mide asidinin uyarılmasını önlemek için; acı baharatlar, karbonatlı içecekler (kola, soda, gazoz vb.) domates, turunçgiller, kahve , alkol, çok sıcak ve çok soğuk besinler tüketilmemelidir.
    Öğünler sık aralıklı olmalı (en az 2 saat) bir öğünde fazla yemek yenilmemeli, fazla yemek mide basıncını arttırır ve reflü olasılığı artar.
    Yemek yerken sıvı alımı azaltılmalı, sıvılar öğün aralarında içilmelidir.
    Alkollü İçeceklerden kaçınılmalıdır.
    Kabızlık ıkınma sonucu karın içi basıncında artmaya ve dolayısıyla reflüde artışa yol açar.
    Her lokmadan sonra çatalı bırakmak ve her lokmayı en az 10 kez çiğnemek.
    Sakız çiğnemekten sakının. Çünkü yutulan hava miktarı artar, bu da gaz ve reflüye yol açar.
    Yemek yerken ve yemeklerden sonraki 45 dakika dik pozisyonda durulmalı.
    Uykudan birkaç saat önce yemek yemekten kaçının. ( 3-4 saat ).
    Akşam porsiyon miktarlarını kısıtlayın.
    Özellikle öğünlerden sonra sıkı dar giysiler giymeyin, kemer, korse vb. kullanmayın.
    Hangi gıdalardan kaçınmalıyız?

    Turunçgiller; portakal, mandalina, greyfurt, limon
    Üzüm, karpuz, kavun
    Yaban mersini, çilek, kızılcık, çekirdekli kara üzüm antioksidan açısından oldukça zengin olmalarına rağmen reflü de dikkatli tüketilmeli
    Kuru fasulye, nohut, mısır gibi gaz yapıcı gıdalar
    Patates, püresi, kızarmış
    Margarin, tereyağı, kuyrukyağı
    Sosis salam sucuk
    Yağda yumurta, kaşar peyniri, tulum peyniri
    Çok sıcak çok soğuk yiyecekler.
    Sakatatlar (karaciğer, beyin, böbrek, vb.)
    Kahve, koyu çay
    Yağda kızartılmış her türlü yiyecek
    Soğan, sarımsak, salçalar ve baharatlı yiyecekler
    Yağlı şekerler, helvalar, lokumlar, hamur tatlıları, kuruyemişler
    Mayonez, ağır soslar, sirke, turşu ve konserveler
    Katı yiyecekler cips, krik-krak, kabuklu yiyecekler midenin perforasyonuna ( delinmesine ) sebep olabilir. bu besinlerin ara öğünlerinizden kaldırıp yerine; meyveli yoğurt, 1 dilim peynir + 1 dilim ekmek ya da kuru / taze meyve tüketin.
    Nelere dikkat etmeliyiz?

    Mutfağınızda kullanacağınız yağınızı doğru tercih edin,
    Koyu çay kahve yerine bitki ve meyve çaylarına yer verin,
    Mutfağınızda ızgara-haslama-fırın pişirme şekillerini tercih edin,
    Ara öğünlerinizde ; meyveli yoğurt, 1 dilim peynir + 1 dilim ekmek ya da kuru / taze meyve tüketin,
    Etiket dedektifi olun
    Kendinizi dinleyin, vücudunuzun sesine kulak verin.

  • Diyet yaparken saçlarınız dökülüyor mu?

    Diyet yaparken saçlarınız dökülüyor mu?

    Sağlıklı saçlara sahip olmak kadınların ve erkeklerin dış görünüşleriyle ilgili en önemli öncelikleri arasında yer alıyor. Bu nedenle de dermatoloji kliniklerine en sık başvuru nedenlerinin başında saç sorunları geliyor.

    Op. Dr. Çağatay Sezgin, günde 100 teli aşan bir saç kaybı varsa mutlaka değerlendirme yapılmasını gerektiğine dikkat çekerek, kişinin saç sağlığını etkileyen fiziksel faktörleri, stres, diyet, kaza, ameliyat öyküsü olarak sıraladı….

    Op. Dr. Sezgin, saçla ilgili en fazla doktora başvurmaya neden olan sorunlarının; saç dökülmeleri ya da bölgesel saç seyrelmeleri, saçlarda çabuk yağlanma, kepeklenme, kaşıntı, para şeklinde saç kayıpları (saç kıran), saçlı deride mantar hastalıkları, kalıcı saç kayıpları ile giden hastalıklar ve saçlı derinin kendisini ilgilendiren kaşıntı ve yaralar şeklinde karakterize saçlı deri egzamaları olduğuna dikkat çekti.

    DÖKÜLEN SAÇ SAYISI ÇOK ÖNEMLİ

    Normalde başımızdaki saçların belli bir döngüsü vardır ve genetik kod gereği uzama evresi, geçiş evresi ve dinlenme evresi zincirini takip eder. Başımızdaki saçların yaklaşık yüzde 80’i uzama evresindedir ve bu süre ortalama 2-6 yıl arasındadır. Bu süreyi tamamlayan saçlar kısa bir geçiş aşamasından sonra dinlenme fazına geçer ki bu oran yüzde 19 civarındadır.

    Dinlenme aşamasında saçlar, 3-4 ay kadar kalır ve ardından saç dökülmesi başlar, bir yandan da yeni saç çıkışı başlamış olur. Saçların bu düzenini etkileyen herhangi bir olay saç dökülmesi ile sonuçlanabilir. Dökülme şikayeti olan hastaya mutlaka dökülen saç sayısı sorulmalıdır. Günde 100 teli aşan bir saç kaybı varsa mutlaka değerlendirme yapılmasını gerektiriyor demektir.

    SAÇ DÖKÜLMESİ HEM ERKEKTE DE KADINDA DA GÖRÜLÜR

    Saç dökülmeleri kadınlarda ve erkeklerde hemen hemen eşit oranda görüldüğünü aktaran Sezgin, genetik faktörler, mevsim değişiklikleri, hormonlar, stres faktörleri, beslenme ve diyet, geçirilen ameliyatlar, çeşitli nedenlerle kullanılan ilaç tedavilerinin saç dökülmelerinin nedenleri arasında yer aldığını ifade etti.

    Dr. Sezgin, özellikle kadınlarda mevsim değişiklikleri, gebelik sonrası emzirme dönemi, sıkı yapılan diyetler neticesinde gelişen yoğun kalori ve protein kaybı, kansızlık (demir eksikliği), çinko eksikliği, biotin (Vitamin H) eksikliğinin sebep olarak daha çok karşılaşıldığını aktardı.

    YAŞ KAÇ OLURSA OLSUN ‘STRES’ SAÇ DÖKÜYOR

    Erkeklerde genetiğe bağlı saç dökülmeleri aslında puberte veya ergenlikle beraber başladığını vurgulayan Op. Dr. Sezgin şöyle devam etti:

    “Klinik olarak gözle görülebilir saç kaybı ancak 20’li yaşlardan itibaren farkedilebiliyor; Bu konuda kadınlar biraz daha şanslı, kadınlarda saç dökülmeleri genellikle, eğer kronik bir hastalık veya devamlı ilaç kullanımı öyküsü yok ise, gebelik sonrası emzirme dönemine kadar şikayet sebebi olmuyor. Gebelikte yükselen hormon düzeyleri saçların aktif uzama fazında takılmasına yol açıyor ve dinlenme evresine geçişini durduruyor. Doğumdan sonra tekrar hormonların eski seviyelerine gerilemeye başlamasıyla beraber, yaklaşık doğumdan 2-4 ay sonra, yoğun bir saç kaybı dönemi başlıyor ve ortalama 4 ay devam edip kendiliğinden durabiliyor. Genetik sebepli saç kayıpları bayanlarda 30’lu yaşlarla birlikte başlayıp, klinik olarak ancak 60’lı yaşlardan sonra aşikar hale geliyor. Stres faktörleri her iki cinste de, yaş kaç olursa olsun, stresli dönemin başlamasından yaklaşık 3-4 ay sonra ortaya çıkan, günde 100 teli aşan saç kaybı şeklinde kendini gösteriyor. ”

    Saç Dökülmesi Neden ve Çözümleri için tıklayın !

    SAÇLI DERİYE MEZOTERAPİ UYGULANABİLİR

    Saç dökülmelerinin tedavileri nedene yönelik olarak yapıldığını dile getiren Sezgin, ilaçlara demir, çinko, biotin eksiklikleri giderilerek saç dökülmesin durdurulabileceğine işaret etti. Hormon tetkiklerinde bir anormallik varsa endokrinolojik veya jinekolojik yönden değerlendirilmesi için ilgili hekimlere (iç hastalıkları endokrinoloji bölümü ve kadın hastalıkları ve doğum uzmanı) müracaat edilmesi gerektiğini belirten Sezgin, “Hormonlarla ilgili asıl tedaviye ek olarak saçlı derinin beslenmesini artıran, saçlı derinin kan dolaşımını hızlandıran harici uygulanabilen ilaçlarla desteklenebilir.

    Saç dökülme hızını kesmek, cansız görünümü engellemek ve beslenmesini arttırmak amacıyla saçlı deriye mezoterapi uygulaması yapılabilir. Günümüzde en popüler saç mezoterapi yöntemi ise PRP mezoterapi yöntemidir; bu yöntemde kişiden 8-10 cc kan alınır, bu kan örneği özel bir işlemden geçirilerek içinde bulunan büyüme faktörleri ayrıştırlır ve elde edilen bu hücreler saç dökülmesi olan bölgelere mikro enjeksiyon ile enjekte edilirler.

    Bu tedavinin süresi ve sıklığı ihtiyacınıza gore hekiminiz tarafından ayarlanacaktır. Ancak şu da unutulmamalıdır ki tamamen çıplak, hiç saç içermeyen kel bölgelerden saç ekimi haricinde hiç bir tıbbi tedavi yöntemi ile saç çıkmaz.” ifadelerini kullandı.

    CİHAN

  • Stresten kilo almak

    Stresten kilo almak

     87 üniversite öğrencisinin katılımıyla yapılan araştırmaya göre insan mutlu olduğu zaman daha çok yiyor. Bu da psikolojimiz iyiyken kilo almaya daha yatkın olduğumuza işaret ediyor.

    Sonuçları geçen ay yayınlanan araştırmaya göre yüz kişinin 75’inin psikolojik durumu yeme düzenine etki ediyor ve mutlu olan daha çok kalori tüketiyor. Psikologlar, öğrencilerin onları mutlu, mutsuz hissettirecek ve psikolojik durumlarına ne iyi ne kötü etki edecek görüntüler izletti. İzleme sonrasında ise onlara çikolata, cips gibi yiyecekler ikram edildi. Mutlu edecek görüntüleri izleyenlerin daha çok kalori tükettiği gözlendi. Psikologlar, “Çoğu kez moralin iyi olmasının diğer ruh hallerine göre daha fazla, hattı bazılarında aşırı yemeğe neden olduğunu gördük” dedi.

  • Oruç, zayıflama yöntemi veya diyet değildir.

    Oruç, zayıflama yöntemi veya diyet değildir.

    isin_sayin Uzman Diyetisyen Işın Sayın ramazan boyunca ibadete yoğunlaşmak gerektiğini vurgularken, kilo vermek yerine almamaya dikkat etmenin doğru olacağını söyledi.

    Uzman Diyetisyen Işın Sayın “Oruç tutmak zayıflama biçimi değildir. Neden mi? Bir kere; oruç tutarken uzun saatler boyu metabolizmamız çok yavaş çalışır. Sindirim ve boşaltım sistemi çalışıp da ne yapacaktır? Ancak bir yandan düşünür, hareket ederiz. Yani yakıt olarak kullanılan kan şekeri düşer. İftarda ciddi bir iştah potansiyeli birikir. Eğer iftarda çok tatlı, fazlaca pide, pilav yersek aniden yükselen kan şekeri bizi uyuşturur, ağırlık ve rehavet verir. Bu şekilde çoğu kez kilo almak kaçınılmazdır.”
    Ramazandan çok bayramda kilo alınıyor…

    Orucu bir zayıflama yöntemi olarak düşünenler olduğuna dikkat çeken Uzm. Diyetisyen Işın Sayın “Kimisi orucu bir zayıflama metodu gibi düşünür. Oruçluyken metabolizmanın yavaşlamasına rağmen; kilo verebilmek için, gerçekten çok düşük kalorili beslenmeniz gerekir. Eğer Ramazan ayında böyle düşük kalorili beslenmeyle 2 kilo ve daha fazla zayıflıyorsanız, kaslar eriyebilir. Kalıcı bir metabolik yavaşlama olabilir. Bu da artık, daha kolay kilo almak, daha zor kilo vermek anlamına gelir.”

    Ramazandan iki kilodan fazla zayıflamak riskli…

    Oruçluyken kilo vermeye çalışmayın. Zaten oruç bir ibadet biçimidir, bir zayıflama yöntemi değildir diyen Uzman Diyetisyen Işın Sayın “Sorun kilolarımızsa dikkat etmemiz gereken esas şey şudur: Uzun süreli açlıkla kan şekerimiz ay boyu düzensizleşir. Ucunda da şeker bayramı vardır. Oruç ayı boyunca tatlı yememişiz gibi; bayramda da yeme eğilimindeysek lütfen esas olarak bu konuda dikkatli olalım.”

    Ramazanda ibadete odaklanın, tatlı ve hamur işini tadımlık yiyin…

    “Ramazan’ da ibadete odaklanılmalıdır.” diyen Sayın, “Bu esnada da kiloyu koruyabilmeye bakın. Bayramda da kilo almamaya çalışın. Tatlı ve hamur işleri, pilav, makarna bu yolda en kolay kilo aldıran ve sağlığı tehdit eden unsurlardır. Tadımlık yemeye ve kendinizi korumaya çalışın. Kilo vermeyi bu süreçte mutlaka erteleyin. Amacınızı sorgulayıp, dürüst olmak ve kilo korumaya çalışmak en sağlıklısıdır. Böylece kaslarınız korunacaktır. Metabolizma hızınızı kalıcı bir yavaşlamaya karşı, korumuş olursunuz. Bayramdan sonra da bu sayede daha ritmik kilo verebilirsiniz.” şeklinde konuştu.

  • Diyet yaparken pasta yenmez !

    Diyet yaparken pasta yenmez !

    ‘Diyet yaparken pasta yenmez’ düşüncesi, zayıflamaya çalışanların önemli kuralları arasında. Bir dilim pastanın 450 kalori olduğunu hatırlatan Uzman Diyetisyen Serkan Tutar’a göre ise, diyete dost masum alternatifler yok değil

    Pastaların yüksek kalorili besinler olduğunu belirten Uzman Diyetisyen Serkan Tutar, “Çünkü pasta; karbonhidrat, protein ve yağı yapısında bulunduran bir besindir. Zengin içeriği ile en masum pastanın bir dilimi 450 kalori civarındadır. Yani günde 1200 kalorilik bir beslenme programı uygulayan birinin yaklaşık bir ana öğünüdür. Bütün bu nedenler yüzünden diyette pasta yemek bir günah olarak görülür” diyor.
    Ancak diyete pasta ilave etmenin de yolları olduğunu belirten Tutar, bu konudaki önerilerini sıralıyor ve kalori bombardımanına maruz kalmadan pasta yemenin inceliklerini şöyle anlatıyor:
    PASTA SEÇERKEN BUNLARA DİKKAT!
    – İnce bir dilim almaya özen gösterin.
    – Üzerinde kestane şekeri gibi ekstra kalori yüküne sebep olan malzemeler varsa ayırın.
    – Meyveli pasta tercih etmeye çalışın.
    – İnce hamurlu pastalara yönelin.
    – Peynirle yapılan pastaların da kalorisinin en az kremalı pastalar kadar olduğunu unutmayın.
    PASTA YEDİNİZ, DİYETİNİZ BOZULMASIN…
    – 1 dilim pasta, beslenme programınızdaki ½ bardak süt, 2 dilim ekmek ve 1 porsiyon meyveye eşit gelir. Ara sıra kaçamak yapan biriyseniz, günlük beslenme düzeninden bu besinleri bir günlüğüne çıkartarak denge sağlayabilirsiniz.
    – Pastaya hayır diyemeyenlerden ve bu nedenle sıklıkla diyeti bozanlardansanız, o zaman daha hafif seçenekler tercih etmenin veya mutfağa girmenin zamanı gelmiş demektir.
    DİYETE DOST MASUM PASTA ALTERNATİFLERİ
    – 1 dilim mozaik pasta.
    – 1 dilim meyveli parfe.
    – 1 dilim dondurmalı pasta.
    – 1 dilim light cheesecake.
    – 1 dilim light pasta.
    EVDE MASUM PASTALAR YAPMANIN 5 PRATİK YOLU
    – Beyaz un ile esmer unu karıştırın. Yaptığınız pastanın kalori değeri çok değişmese de, kan şekerinizi daha dengeli yükseltir.
    – Şeker yerine granül tatlandırıcı kullanın. Tatlandırıcılar, şeker tadı veren kalorisiz/düşük kalorili öğelerdir. Yaptığınız pastanın kalori değerini %40’a kadar azaltabilirler.
    – Light margarin tercih edin. ‘Margarin, margarindir’ deyip geçmeyin. Pastanın kalorisini yükselten öğe aslında yağdır. Pastanızın kalorisini ciddi oranda azaltabilirsiniz.
    – Kremasını light süt ile hazırlayın. Bu yolda, pastanın yağ içeriğini azaltarak kalorisinin düşük olmasına yardımcı olur.
    – Çikolata yerine şekersiz çikolata veya taze meyve tercih edin. Çikolata hem şeker hem de yağ içerir. Şekersiz çikolata kullanarak veya en iyi seçim taze meyve kullanarak, hafif ve daha sağlıklı bir pasta hazırlayabilirsiniz.