Etiket: dişŸ tedavisi

  • Lazerli Diş Beyazlatma

    Lazerli Diş Beyazlatma

    Evde diş beyazlatma nedir, Diş nasıl beyazlatılır, Diş beyazlatmanın zararı var mı, Diş beyazlatma nedir, Ofis tipi diş beyazlatma nasıl yapılır, Kimler diş beyazlatma uygulamasından yararlanabilir, Diş beyazlatma işlemi nerede yaptırılmalıdır ?

    Fototermal Diş Beyazlatma

    Bu yöntemde de yine bir miktar özel bir jel kullanılır. Ancak kimyasal malzemelerle yapılan diş beyazlatmadan farklı olarak

    yüksek enerjili özel bir ışın demeti uygulanır. Işık kaynağı bir seri LED veya diyot-lazer den oluşabilir. Mutlaka

    dişhekimi gözetiminde yapılmalıdır.

    Fotokimyasal Diş Beyazlatma

    Bu diş beyazlatma tekniğinde, beyazlatma jeli bir UV-lamba (mavi ışık) veya bir KTP lazeri (yeşil ışık) kullanılarakharekete geçirilir. Bu metodu diğerlerinden ayıran özellik ise kullanılan ışık kaynağının da ayrıca dişi beyazlatıcıetkisinin olmasıdır (foto oksidasyon). Bu yöntem, dişler üzerinde daha derin bir beyazlatma sağlar. UV-Işık kullanırkençevre dokular (dudaklar, dişetleri, dil vb.) muhtemel yanık yaralanmalarına karşı iyi korunmalıdır. KTP lazeri kullanırkenise yanma riski yoktur, ancak dişetlerinin beyazlatma jelinin sızıntılarına karşı korunması gerekir (gingiva block). KTPlazeri ile beyazlatmanın büyük bir avantajı da; yapılan bilimsel araştırmalar sonucunda diş minesi üzerinde yan etkileriningözlenmemiş olmasıdır. Diş beyazlatma işlemi sonrasında yapılacak florid uygulanması diş minelerini güçlendirir veçürümeleri önler.

    Ağız – Diş Sağlığı ve Bakımı Konuları için tıklayın !

    Lazer nedir ve nasıl elde edilir?

    Lazerler tek renkli, düz, yoğun, tek fazlı monokromik ışık üreten cihazlardır. Renkli olduğu gibi renksizde olabilir. Budurum görünürlük dalga boyu ile ilgilidir. Bu dalga boyu ve gücü tıptaki kullanım alanını belirler.

    Lazer yardımıyla, elektromanyetik dalgalar güçlenir ve hizalanır. Böylece, tedavi yapılacak bölgede kesici ve yakıcı etkiyesahip, yüksek enerjili bir ışık demeti elde edilir. Lazerlerin kullanım alanları, lazerin dalgaboyuna göre değişmektedir.

    Dışarıdan ışık verme, elektrik akımı geçirmek suretiyle veya kimyasal bir yolla elde edilenenerji, ortamdaki atomlara ulaşır. Bunların bazıları bu enerjiyi emerler. Fazla enerji, atomları kararsız hale getirir.

    Lazerin çalışma prensibi:

    Kendisine bir foton çarpan, uyarılmış ve kararsız atom, fazla enerjiyi foton yayınlayarak verir. Fotonlar, benzer şekildediğer fotonların yayılmasını sağlar. Uyarmalarla ortamdaki fotonlar daha da artar. Atomların hemen hemen hepsi, fotonyaymaya başlayınca kuvvetlenen ışın demeti oluşur. Bu, laser ışınıdır. Laser ışınları yüksek frekanslı olduklarından güneş ışını özelliklerine sahiptir. Ancak laser ışınları tek frekanslıdır.

    Beyazlatılan dişler ne kadar süre beyaz kalır?

    Farklı diş beyazlatma (bleaching) metotlarıyla beyazlatılan dişler bir kaç yıl beyaz kalır. Fakat bu süre kişiden kişiye değişir. Yeme-içme alışkanlıkları, sigara ve fırçalama alışkanlığı dişlerin beyaz kalma süresini etkiler. Şu unutulmamalıdır ki, bleaching her zaman istediğiniz beyazlığı sağlamayabilir. Beyazlama oranı dişlerinizin beyazlatma işlemi uygulanmadan önceki tonuna bağlıdır ve kişiden kişiye değişir. Bu yüzden diş hekiminiz ile beklentilerinizi önceden konuşmalısınız.

    Diş Beyazlatma veya diş ağartma, genel dişhekimliğinde çokça uygulanan bir işlem olmasına rağmen aslına Estetik/Kozmetik Dişhekimliğinin alanıdır. Çok kimse beyaz dişlerle yapılan bir gülüşü çok çekici bulur. Genelde süt dişleri, erişkinlik dişlerinden daha beyazdır. Kişi yaşlandıkça dişlerinin rengi de zamanla daha koyulaşır. Bu koyulaşma diş minelerinin mineral yapısındaki değişimden kaynaklanır. Dişler ayrıca, bakteri pigmentleri ve tütün kullanımından kaynaklanan renklenmelere de maruz kalabilir.

    Beyaz dişler gençlikle özdeşleştirildiğinden estetik görünümlü olmak isteyen kişiler tarafından oldukça arzulanırlar. Ancak şunu belirtmeliyiz ki, abartılı bir beyazlık çoğu durumda estetik olmayabilir. Her zaman için yüz ve ağız yapınıza uygundüşen doğal ton daha estetik olacaktır.

    Klinikte Diş Beyazlatma (Office Bleaching)

    Bu diş beyazlatma yöntemi; dişhekimi tarafından klinikte ve genellikle 40-50 dk kadar süren tek seanslık bir işlemle uygulanır. Yöntem hidrojen peroksitin ısı yada ışık ile aktive edilemesi temeline dayanır.
    Dişe sürülen beyazlatıcı maddenin üzerine beyazlatmayı hızlandıran bir ışın uygulanır.

    Klinik Diş Beyazlatmanın (Office bleaching) Avantajları
    • Bir saatlik tek seans sonrası ortalama 8 -12 ton beyazlama
    • İşlem sonrası hassasiyet hissi çok düşüktür
    • Elde edilen renk uzun süre korunur
    • Dişhekimi tarafından uygulandığından ağız dokularının korunması
    • Günlük alışkanlıklardan vazgeçmeden iyi sonuç (sigara, çay, kahve vb.)

    Evde Diş Beyazlatma (Home Bleaching)

    Ev diş beyazlatması veya matris beyazlatma olarak da bilinmektedir. Uygulaması oldukça kolay, güvenli ve etkin bir diş beyazlatma yöntemidir. Evde Diş Beyazlatma Yönteminin

    Avantajları

    Bu yöntemin tek avantajı diğer yönteme göre daha ucuz olmasıdır.

    Etkili Olduğu Durumlar
    • Sarı, turuncu ve açık kahverengi renklenmeler.
    • Kahverengi fluoroz renklenmeleri.
    • Mine opasiteleri. Aslında mine opasitesine etki etmemesine rağmen, minenin diğer bölümleri beyazladığı için opasite daha az dikkat çekici hale gelir.
    • Ön dişlerin çoklu renklenmeleri.
    • Travma geçirmiş canlı dişlerdeki renklenmeler.

    Evde diş beyazlatma yöntemleri için tıklayın !

  • Erkeklerin ”dişçi korkusu” kadınlardan fazla

    Erkeklerin ”dişçi korkusu” kadınlardan fazla

    Erkeklerin ”dişçi korkusu” kadınlardan fazla

    OMÜ Diş Hekimliği Fakültesi kliniklerine tedavi olmak için müracaat eden 650’si erkek bin 335 kişi üzerinde, ”diş hekimi ve diş tedavisi korku düzeyleri ile nedenleri” araştırıldı.

    Çalışmayı yürüten Diş Hekimliği Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Emre Bodrumlu , AA muhabirine yaptığı açıklamada, araştırmanın hastaların korku düzeylerini belirleyerek korku uyandıran durumların dikkate alınıp tedavinin ona göre gerçekleştirilmesi amacıyla yapıldığını söyledi.

    Çalışma kapsamında 16 yaş üstü bin 335 kişiyle görüşüldüğünü anlatan Bodrumlu, şöyle devam etti:
    ”Araştırmamızın sonucunda hastaların yüzde 59’unun diş hekimi ve diş tedavisinden korktuğunu belirledik. Bu hastaların toplam 19 ayrı konuda değerlendirilen korku analizlerinde, erkeklerin diş hekimi ve diş tedavisi korkularının kadınlardan yüzde 12 oranında daha fazla olduğunu tespit ettik. Erkeklerin korku sırasında nefes alıp vermesi ve kalbinin hızlı çarpması izlenirken, kadınlarda kasların kasılması ve kalbin hızlanmasını gözledik.”

    Diş tedavisi olması gerekenlerin diş hekimi ve diş tedavisi korkusu nedeniyle randevu almaya veya tedaviye gitmediğini de çalışmayla tespit ettiklerini dile getiren Bodrumlu, en fazla korkunun ”iğnenin görülmesinde ve iğne yapılırken” oluştuğunu vurguladı.

    Dişçi korkusu nasıl yenilir ? makalesi için tıklayın…

  • “Hamile kaldım dişlerim gitti” demeyin!

    “Hamile kaldım dişlerim gitti” demeyin!

    Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Zeynep Yeşil Duymuş, halk arasında yaygın olan ‘gebe kaldım, dişlerim gitti, bir çocuk, bir diş’ söyleminin kesinlikle doğru olmadığını belirterek, ”Hamile kalmak isteyen kadınlar, hamilelik öncesi ağız ve diş sağlığı yönünden kontrollerini yaptırmalı” dedi.

    Duymuş, Türkiye’de koruyucu hekimliğin henüz istenilen seviyede olmadığını, insanların bıçak kemiğe dayanmadan, dişi ağrımadan doktora gelmediğini, bunun da diş kayıplarına neden olduğunu anlattı.

    Belli aralıklarla yapılacak kontrollerin dişlerde ağrı aşamasına geçilmeden tedavi olanağı sağladığını ve çok daha başarılı sonuçların elde edildiğini vurgulayan Duymuş, ”Ağızdaki bir bozukluk, iltihap, bütün vücudu, mideyi, hatta kalbi etkileyecek kadar etkin olabiliyor. Bu yönü ile ihmal etmeden kesinlikle tedavi edilmesi gerekiyor. Tedavi kesinlikle antibiyotik, ağrı kesici olarak değerlendirilemez. Uzman hekimler aracılığıyla sebepler ortadan kaldırılmalı. Koruyucu tedbirler en başta uygulamaya konulmalı” ifadelerini kullandı.

    Hamilelik öncesi kadınlara önerilerde bulunan Duymuş, ”Hamile kalmak isteyen kadınlar, hamilelik öncesi ağız ve diş sağlığı yönünden kontrollerini yaptırmalı. Hanımların ağızlarındaki bütün problemleri giderdikten sonra hamile kalmaları gerek. Hamilelik süreçlerinde de kesinlikle ağız sağlığını ihmal etmemeleri, dişlerine bakmaları, fırçalama ve ağız sağlığına çok dikkat etmeleri gerek” diye konuştu.

    Hamile kaldıktan sonra müdahalenin zor olduğunu ifade eden Duymuş, ”Halk arasında yaygın olan ‘gebe kaldım, dişlerim gitti, bir çocuk, bir diş’ söylemi kesinlikle doğru değil. Problem annenin ağız sağlığını ihmal etmesi. Hamilelikle ilgilenirken ağız sağlığı ihmal edilince bu sorunlar ortaya çıkıyor. Hamilelik sürecinde müdahale biraz daha güç olduğu için bu süreçte diş kayıpları yaşanabiliyor. Bunun önüne geçmenin en kolay yolu hamilelik öncesi alınacak tedbirler ve hamilelik sürecindeki bakım” dedi.

    ”SÜT VERDİKTEN SONRA BEBEĞİN AĞZI BOL SUYLA TEMİZLENMELİ”

    Duymuş, bebeklerde de doğumdan itibaren ağız sağlığının önemli olduğunu belirterek, şunları söyledi:
    ”Süt verdikten sonra bebeğin ağzı bol suyla temizlenmeli. Bebekler besledikten sonra bol su içmeli. Ağızdaki kalıntılar temizlenmeli. Çocukların dişleri temizlenmediği zaman diş çürükleri oluşuyor. Erken yaşta diş çürüğü olduğu zaman tedavisi çok zor. Çocuk tedaviyi kabullenemiyor. Bu nedenle süt içen çocukların bol su ile ağız temizliği yapılırken, belli bir yaşa gelmeden dış fırçalama alışkanlığının geliştirilmesi gerekiyor. Aileler bu yönde en etkin rolü oynuyor. Çocukların ağız sağlığı için koruyucu tedbirleri aileler almalı.”

    Prof. Dr. Duymuş, dil fırçalamanın da ağız kokusu için önemli olduğunu ifade ederek, sadece dış fırçalayıp dili temizlememenin ağızda koku oluşturacağını, dolaylı olarak diş çürüklerine de yol açabileceğini kaydetti.

    AA

  • Gebelikte diş ve dişeti tedavisi

    Gebelikte diş ve dişeti tedavisi

    Diş Hekimi Semra Güler Beşer, ağız ve diş sağlığının devamlılığını sağlamak için yaşam boyu etkili ve yeterli bakım gerektiğini söyledi. Hamilelikte ise diş bakımının bir kat daha önem kazandığına işaret eden Beşer, bebeğin diş gelişiminin anne karnında başladığını kaydetti.

    Özel Bursa Bahar Hastanesi’nden Diş Hekimi Semra Güler Beşer, hamilelik döneminde annenin hem kendi sağlığı hem bebeğinin diş gelişimi için dengeli beslenmeye dikkat etmesi gerektiğini vurguladı. Beşer, diş sağlığı için protein, A vitamini (et, süt, yumurta, sarı sebze ve meyveler), C vitamini (narenciye, domates, çilek), D vitamini (et, süt, yumurta, balık) ve kalsiyumdan (süt ve süt ürünleri, yeşil yapraklı sebzeler) zengin gıdaların yeterince alınması gerektiğini açıkladı. Beşer, şöyle dedi:

    “Bilinçsiz ilaç kullanımından kaçınılmalıdır. Kullanılan ilaçlar bebeğin diş sağlığının yanı sıra genel vücut gelişimini de olumsuz yönde etkileyebilecektir. Bebeğin diş sağlığı konusunda bilgili olmak, çocuğunuzun ömür boyu sağlıklı dişlere sahip olmasında ilk basamaktır. Hamilelik, tüm vücudun fiziksel ve psikolojik yönden pek çok değişikliklere uğradığı bir dönemdir. Ağzımız ise vücudun bu tür değişikliklerine karşı çok hassas olan bir bölgesidir. Anne adayı hamilelik süresince ister istemez devamlı bebeğini düşündüğü için kendi kişisel bakımını ihmal edebilir. Mide bulantıları ve kusmalar ağız içinde zararlı etkilere neden olur. Bazı yiyecek ve içeceklere karşı aşırı ilgi veya aşırı tiksinme duyulması sonucu ağız da bundan etkilenir.”

    “HAMİLELİKTE ANNE DİŞLERİNDEN KALSİYUM ÇEKİLMEZ”
    Hormonal etkiler sonucunda ağız içinde bazı değişimler olduğunu belirten Dt. Semra Güler Beşer, kandaki ve tükürükteki asit miktarı arttığı için dişlerin çürümesinin kolaylaştığını söyledi.

    Dişin çürümesinin, bakterilerin salgıladığı asitlerle dişin yumuşaması anlamına geldiğine işaret eden Beşer, hamileliğin erken safhalarında diş etlerinde şişlikler, kızarıklıklar gözlenebildiğini, bu şekildeki diş etinin oldukça hassas ve kolayca kanadığını dile getirdi. Halk arasındaki, ‘Hamilelik döneminde annenin dişlerinden kalsiyum çekildiği ve bu nedenle her bebeğin anneye bir diş kaybettireceği’ anlayışının yanlış olduğuna dikkat çeken Dt. Beşer, hamilelik döneminde vücuttaki dengenin bozulmasının dişlerin çabuk çürümesine uygun bir ortam oluşturduğunu kaydetti.

    Beşer, hamilelikte dişlerin daha çabuk çürümesinin sebeplerini şöyle sıraladı: “Bebek beklenen dönemde tatlıya, abur cubura aşırı istek belirir ve bunlar yendikten sonra diş fırçalama ihmal edilmesi, ilk aylarda görülen kusmalardan sonra annenin ağız bakımına yeterince özen göstermemesi, gebelik hormonlarının (östrojen, progesteron) etkisi ile dişetleri daha çabuk kanayan annenin, dişlerini fırçalamaktan kaçınması sayılabilir. Bu nedenlerden dolayı, bu dönemde diş sağlığına daha fazla özen göstermek gerekir.”

    GEBELİKTE DİŞ VE DİŞETİ TEDAVİSİ
    Hamilelik süresince rutin muayene ve diştaşı temizliği yapılabildiğini anlatan Beşer, acil olmayan tedavilerin yalnızca gebeliğin ikinci trimesterinde (hamileliğin her üç aylık bölümü) yapıldığını kaydetti. Acil tedavilerin hamileliğin her trimesterinde yapılabildiğini belirten Dt. Semra Güler Beşer, “Herhangi bir anestezi ve ilaç kullanımı söz konusu olduğunda kadın doğum uzmanı ile istişare yapılmalıdır. Diş röntgen filmleri ise ancak çok acil olan durumlarda anne adayına kurşun önlük giydirilerek alınabilir.

    Hamile olmayı düşünen veya hamile olan her kadın, mutlaka bir diş hekimi kontrolünden geçmeli, ağız sağlığı için neler yapması veya yapmaması gerektiğini öğrenmeli ve gereken tedavilerini yaptırmalıdır. Bu, hem annenin hem de çocuğunun sağlığı için çok önemlidir. Genellikle acil olmayan işlemler hamilelik sürecinde yapılabilir. Ancak herhangi bir diş tedavisi için en uygun zaman 4. ve 6. aylar arasıdır. Şiddetli ağrının eşlik ettiği acil durumlarda tedavi hamileliğin herhangi bir döneminde yapılabilir. Anestezi ve ilaç verilmesini gerektiren durumlarda jinekolog ile irtibat kurulmalıdır. Ertelenebilecek işlemler doğumdan sonraya bırakılmalıdır. Eğer dişlerde derin diştaşı birikimi varsa diş hekimi tarafından elimine edilmelidir. Diğer diş tedavilerinde olduğu gibi diştaşı temizliği de özellikle hamileliğin ikinci üç ayında yapılmalıdır.” diye konuştu.

    İyi bir beslenme ile beraber yeterli ağız diş bakımı yapılırsa, hamilelik döneminde normal dönemden farklı bir diş sorunu ile karşılaşılmayacağının altını çizen Dt. Beşer, hamilelik sırasında beslenme, hem annenin hem de bebeğin genel sağlığı ve ağız diş sağlığı için önemli olduğunu vurguladı. Beşer, hamilelikte bebeğin diş gelişiminin 5. ve 6. haftalarda başladığına işaret etti.

    CİHAN

  • Hamileyken diş tedavisi yapılır mı?

    Hamileyken diş tedavisi yapılır mı?

    Diş Hekimi ve Protez Uzmanı Çağdaş Kışlaoğlu, ağız ve diş sağlığının sürekliliğini sağlamak için ömür boyu etkili ve yeterli bakımın şart olduğunu ve kadınların hamilelik, bebek emzirme, menstruasyon, menopoz gibi dönemlerde dişlerine ayrıca özen göstermesi gerektiğine dikkat çekiyor.

    Hamilelik döneminde anne adayının dişlerinde kalsiyum kaybı olduğuna dair herhangi bir bilimsel bir veri olmadığını söyleyen Dr. Çağdaş Kışlaoğlu, “Halk arasında ‘Hamilelik sırasında bebeğin kendisi için gerekli olan kalsiyumu annenin dişlerinden alarak annesinin dişlerinin çabuk çürümesine yol açtığı, bu sebepten ötürü anne adaylarının diş kaybına uğradığı’ şeklindeki düşünce bilimsel bir gerçeği yansıtmıyor” diyor.
    Ancak hamilelikte ağız sağlığında bazı değişikliklerin olacağını hatırlatan Dr. Kışlaoğlu “En önemli değişiklik östrojen ve progesteron hormon düzeylerindeki artıştır. Bu durum, dişler üzerindeki plak birikiminin artması ile bağlantılıdır.” diyerek vurgu yapıyor.

    DİŞLER NEDEN ÇABUK ÇÜRÜR?
    Diş Hekimi Çağdaş Kışlaoğlu, hamilelik döneminde vücuttaki dengenin bozulması, dişlerin normal dönemden daha çabuk çürümesine uygun bir ortam yarattığını vurgulayarak hamilelikte dişlerin daha çabuk çürümelerinin nedenlerini şöyle sıralıyor:

    – Bu dönemde tatlıya, abur cubura aşırı istek belirir ve bunlar yendikten sonra diş fırçalama ihmal edilir.

    – Hamileliğin ilk aylarında görülen kusmalardan sonra anne adayı ağız bakımına yeterince özen göstermeyebilir.

    – Gebelik hormonlarının etkisi ile dişetleri daha çabuk kanayan anne adayı, dişlerini fırçalamaktan kaçınır.

    DİŞLERDE KALSİYUM ÇÖZÜNMESİ OLMAZ
    Hamilelik döneminde bebeğin ve annenin kemiklerinin sağlıklı olabilmesi için anne adayının, günlük olarak 1200 ilâ 1500 mg kalsiyuma alması gerektiğini söyleyen Dr. Kışlaoğlu, bebek bekleyen kadınların bu dönemde süt ve süt ürünleriyle yeşil yapraklı sebzeler gibi kalsiyum bakımından zengin gıdalar tüketmesi gerektiğini vurguluyor.

    Doktor Çağdaş Kışlaoğlu açıklamalarına şöyle devam ediyor: ‘Anne adayı eğer kalsiyum ihtiyacını gıdalardan karşılayamazsa, bebeğin gelişimi için gerekli olan kalsiyum, annenin kemiklerinden karşılanıyor. Ancak anne adayı, hamilelik döneminde iyi beslenir yeterli ağız diş bakımı yaparsa bu dönem, normal dönemden farklı bir diş sorunu ile karşılaşmaz.”

    ŞEKERDEN UZAK DURUN!
    Hamilelik sırasında beslenme, hem annenin hem de bebeğin genel sağlığı ve ağız diş sağlığı için oldukça önemli olduğunu söyleyen Dr. Kışlaoğlu, anne adaylarının hamilelik döneminde nasıl beslenmesi gerektiğini şöyle anlatıyor:

    “Anne adaylarının, hamilelik süresince A,C ve D vitaminleri ile fosfor ve kalsiyum yönünden zengin temel besinler, meyveler ve sebzeler almaya dikkat etmeleri gerekiyor. Hamileyken ayrıca tahıl, süt ve süt ürünleriyle, balık ve yumurta dengeli olarak almaları yararlı olacaktır. Anne adayları, -özellikle yemek aralarında- şekerden mümkün olduğu kadar uzak durmalı. Kurutulmuş meyve ve karamel gibi yapışkan şekerli yiyeceklerden de kaçınmaları gerekiyor.”

    HAMİLEYKEN DİŞ TEDAVİSİ YAPILABİLİR Mİ?
    Diş Hekimi Protez Doktoru Çağdaş Kışlaoğlu, hamileyken diş tedavisi yapılıp yapılmayacağı konusunda şunları söylüyor:

    – Bebeğin organ gelişim evresi olan hamileliğin ilk üç ayında etkili dental tedaviden kaçınılması gerekiyor.

    – Diş ya da diş eti iltihabı gibi acil durumlarda, var olan enfeksiyonun bebeğin gelişimini dental tedavinin olumsuzluklarından daha fazla etkileyebileceği düşüncesi ön plana alınmalı ve bir jinekologun önerileri doğrultusunda diş tedavisi yapılmalıdır.

    – Son üç ayda tedavi için gerekli olan pozisyonları rahat alalaması ve koltukta uzun süre oturamaması nedeni ile diş tedavisi yaparken anne rahatsız olabilmektedir.

    EKSTRA BİR AĞIZ-DİŞ BAKIMI ŞART!
    Dr. Çağdaş Kışlaoğlu, anne adaylarının hamilelik döneminde ağız ve diş sağlığına normal dönemden daha fazla özen göstermesi gerektiğini söyleyerek, şu hatırlatmalarda bulunuyor:

    – Hamilelik sırasında oluşan hormon artışı, ağız mukozasını dış etkenlere karşı özellikle bakteri plaklarına karşı daha hassa yapar. Bunun için günlük ağız ve diş bakımı kesintiye uğratılmamalıdır.

    – Plak birikimi ve diş eti hastalıkları ile hamilelik sırasında oluşan hormonal değişiklikler arasında direkt bir ilişki vardır. Bu nedenle anne adayları, hamilelik öncesinde tam bir ağız muayenesinden geçerek optimal ağız hijyenine kavuşmalı ve bunu sürdürme alışkanlığını kazanmalıdır.

    – Anne adayları hamilelikte günde en az iki kez diş fırçası ve diş ipi kullanarak etkili diş bakımı yapmalı, plak birikimine engel olmalıdır.

    – Hamilelikte ağız gargaraları ya da ılık tuzlu su ile gargara yapılmalıdır. Özellikle ılık tuzlu su diş etlerini rahatlatır ve dişeti hassasiyetini azaltır.

  • Hamilelik Öncesi Mutlaka Diş Hekimine Uğrayın

    Hamilelik Öncesi Mutlaka Diş Hekimine Uğrayın

    Sağlık problemlerinin ne zaman ortaya çıkacağının belli olmadığını belirten uzmanlar, bu nedenle anne olmaya karar veren kadınların hamilelik öncesi mutlaka diş hekimine başvurması gerektiğini söyledi.

    Hamilelik öncesinde diş hekimine başvurulduğunda ileride ortaya çıkabilecek sorunların hekim tarafından değerlendirilerek, gerekli tedavinin uygulanacağını belirten Trabzon Diş Hekimleri Odası Başkanı Mustafa Yıldız, “Örneğin, küçük çürükler hiç belirti vermeden hamilelik sırasında ilerleyerek ağrı oluşumuna yol açabilir. Henüz başlangıç halinde tespit edilip gerekli tedavi uygulanırsa sorun ilerlemeden çözülmüş olacaktır” dedi.

    Yıldız, gerekli görüldüğünde yapılacak olan diş taşı temizliğinin hamilelikhamilelik sürecinde yaşayabileceği streslerden uzaklaşmış olur. Yanlış kanı olarak bazı anne adayları ‘bebeğe zarar gelebilir’ düşüncesiyle bu süre içinde diş hekimine gitmekten çekinirler. Fakat hamileliğin her aşamasında bebeğe ve anneye zarar vermeden yapılabilecek tedavi yöntemleri vardır” diye konuştu. sırasında, hormonların etkisiyle ilerleyebilecek olan diş eti hastalıklarını da önleyeceğini ifade ederek, “Böylece anne adayı

    Anne adaylarına acil tedavi yöntemleri dışında müdahale yapılmayacağını anlatan Yıldız, şöyle devam etti:

    “Ancak gerekli durumlarda diş hekimi, anneye ve bebeğe zarar vermeyen ilaçlarla tedavinin ertelenmesini sağlayacaktır. Hamileliğin 3 ile 6 aylık döneminde dolgu, kanal tedavisi, diş taşı temizliği gibi işlemler güvenle uygulanabilir. Hamilelik öncesi diş hekimine gidilememiş ise bu dönem anne adayları tarafından iyi değerlendirilmelidir. Emzirme döneminde de diş hekimliği açısından anneye yapılacak müdahalelerin herhangi bir sakıncası yoktur.”

    Mustafa Yıldız, hamilelik sırasında diş eti kanamalarının çok sık karşılaşılan bir sorun olduğuna dikkati çekerek, şunları kaydetti:

    “Diş etinde görülen kanamaların sebebi diş eti iltihabıdır. İleri derecede diş eti iltihabı erken doğum ve zayıf bebek doğurma riski oluşturduğunu unutmamalıyız. Hamileliğin ikinci üç aylık döneminde hekime başvurularak, diş eti iltihabı mutlaka tedavi edilmelidir. Ağız sağlığı yaşamın her döneminde ihmal edilmemesi gereken önemli bir konudur. Ancak kadınların ergenlik, hamilelik, bebek emzirme ve menopoz döneminde buna daha çok dikkat etmeleri gerekmektedir.”

  • Dişleri telsiz düzeltme

    Dişleri telsiz düzeltme

    Ortodontik problemler, yani diş eğrilikleri,ağız ve diş sağlığı açısından çok önemlidir.Hastalar genelde dişlerindeki çarpıklıkları,estetik amaçla düzeltirmek isterler.Halbuki bu tedaviyi ,öncelikle sağlıkları açısından yaptırmaları gerekmektedir.

    Birbirinin üzerine binmiş dişlere sahip olan insanlar,hiçbir sekilde doğru bir ağız temizliği yapamazlar.Çünkü fırçanın erişemediği,diş ipinin giremediği çok yerler vardır ağızlarında.Zamanla bu bölgelerde diş yapısı bozulup,çürükler oluşur ve sağlıklarını yitirirler.

    Günümüzde, ebeveynler eskisiye oranla daha bilinçlendiklerinden,erken yaşta ortodontik tedavi gören çocukların sayısı artmıştır.Fakat erişkin yaşlarına gelip çapraşık dişlerle yaşayan insanların sayısını da azımsamamak gerekir.
    Sağlık için mutlaka uygulanması gereken bu tedavide kullanılan teller ve braketler ,hastaların kabusu olmuştur.Yaşları ilerlemiş ve kariyer sahibi olmuş insanlar için braket ve tellerle gezmek tabi ki çok kolay değil. Bunun yanında kendi oğlumdan yakinen bildiğim ve halen yaşamaya devam ettiğimiz bir ergenlik sendromu var.Genellikle her çocuk bu tedaviye,estetik kaygılarla itiraz eder ,nihayetinde de uygulanmaya başlandığında mutsuz olur ve mutsuz eder.
    Şimdi, Amerikada 10 yıldır kullanılan 2011 in başından itibaren Türkiyede de uygulanan telsiz braketsiz ortodontik tedavi yöntemi,bu tür hastalar için kurtarıcı olmuştur.

    Bu yeni tedavi yönteminde takıp çıkarılan şeffaf plaklar kullanılmaktadır.Bu plaklar dışarıdan çok fark edilmediği için hastalar korkusuzca bu yöntemi tercih ediyorlar.En önemli özelliklerinden biri de,yemek yerken çıkartılıyor oluşu.Yemek yedikten sonra dişler fırçalananıp,plaklar tekrar yerine takılıyor.

    Telsiz braketsiz uygulanan bu yeni ortodontik tedavinin her vakaya uygulanma imkanı yok maalesef.Hastalar bu yöntem için uygun olup olmadıklarını mutlaka hekimlerine müraacat ederek öğrenmek durumundalar.Bu tedavinin yetersiz kalacağı durumlarda yine telli braketli sistem önerilmektedir.

    Hekimlerin ve hastaların,doğru tanı ile uygulandığında çok sevdiği bu tedavi yönteminin dezavantajı da var maalesef.Diğer yönteme göre maliyetinin yüksekliği, bazen tercih nedeni olmasını engelliyor.Kullanım kolaylığı ve elde edilen mükemmel sonuçlara rağmen, pahalı olması bu yöntemin diğer tedavinin önüne geçmesini mümkün kılamıyor bence.
    Hep iyi haberler alacağımız haftalar dileğiyle…

    Dişleri telsiz düzeltme ortodontik
    Dişleri telsiz düzeltme
  • Çenenizden yemek yerken tıklama sesi geliyorsa…

    Çenenizden yemek yerken tıklama sesi geliyorsa…

    Çene ekleminde oluşan sesin sebebi nedir ?

    Genel olarak travmadan söz edilebilir. Bu düşme, trafik kazası, spor yaralanması gibi yüze gelebilecek ani şiddetli (akut) bir darbe olabileceği gibi diş sıkma-gıcırdatma gibi uzun zaman içinde çene eklemlerinin karşılayabileceğinden fazla yüke maruz kalmasına neden olan (kronik) bir travma olabilir. Aynı zamanda sistemik olarak yani diğer tüm eklem bağlarının da zayıf ve uzamaya meyilli olması durumu da (laksatif eklem) çene ekleminin düzenin bozulmasına bir yatkınlık yaratabilir. Bu etkenlerin biri veya birkaçı bir araya gelerek rahatsızlığı başlatabilir. Esas olarak sistemin kaldırabileceğinden fazla bir yüke maruz kalması çene ekleminde rahatsızlıklara neden olabilir.

    Kulağımın önünde bir yerlerden tıklama, tıkırtı gibi sesler geliyor, neden ?

    Bu bölge çene ekleminin olduğu bölgedir. Daha çok alt çenenin hareketi sırasında (ağzı açmak- kapamak, esnemek, konuşmak, yemek yemek, sakız çiğnemek, çeneyi sağa ,sola, öne hareket ettirmek) tıklama gibi sesler hissediliyorsa çene ekleminin düzeninin bozulduğu düşünülebilir.

    Eğer çene eklemi akut veya kronik bir veya birden fazla etkenle karşılaşırsa bu durum diski tutan bağların uzamasına neden olabilir. Bunun sonucunda disk yerinden oynar – çoğu zaman öne doğru düşer- ve çene hareketleri sırasında disk ve kemik yapı doğru pozisyona gelmeye çalışırken “tıklama” hissedilir.

    Çenem açılmıyor, açmak istediğimde ağrı da oluyor. Bu durum düzelir mi, ağzımı açmam mümkün olacak mı ?

    Ağız açmada kısıtlılık olmasının çeşitli nedenleri vardır. Öncelikle muayene ederek ağız açmada kısıtlılık yaratan etken teşhis edilmelidir. Çene eklemi düzensizliğinin ilerlemiş durumunda veya çiğneme kası spazmlarında ağız açma sırasında ağrı ve güçlük hissedilebilir. Eğer neden çene eklemi düzensizliği ve/veya çiğneme kaslarındaki spazm ise herhangi bir cerrahi müdehale (ameliyat) gerekmeden tedavisi mümkündür. Bu tedavide dişlerin üzerine yerleştirilen bir kılıf (splint), gerekirse egzersiz ve ilaçlardan yararlanılır böylece tekrar ağız açıklığı normale gelir ve ağrı geçirilir. Ancak ağız açmada kısıtlılık olduğunda vakit geçirilmeden bu konuda uzmanlaşmış hekimlere başvurulmasının önemi büyüktür. Kısa zaman içinde yapılan müdehaleler ile hemen aynı gün ağzın açılması da sağlanabilir.

    Esnerken devamlı çenem çıkıyor. Ne yapmalıyım ?

    Çene çıkması ile kilitlenme farklı şeylerdir. Çene ekleminin ağız çok açıldığında olması gereken yeri geçmesi çene çıkması olarak adlandırılır. Hasta kesinlikle ağzını kapatamaz, çene açık kalır. Bu durumda en kısa sürede diş hekimine başvurulmalıdır. Çene çıkığı diş hekimi tarafından manipülasyonla yerine oturtulur, ve diş hekimi gerekli görürse ilaç reçete edebilir. Çok sık çene çıkığı olan hastalar esnerken dikkat etmeli ve çeneyi aşırı açmaktan kaçınmalıdır. Bu tip hastalarda çene çıkmasını önlemek amacıyla cerrahi müdahale yapılması gerekebilir.

    Baş ağrısı çene eklemi rahatsızlığına bağlı olabilir mi ?

    Baş ağrısının çeşitli nedeni vardır. Nöroloji, fizik tedavi uzmanı, çene eklemi hastalıkları alanında uzmanlaşmış diş hekimleri gibi pek çok tıp alanını ilgilendiren bir konudur. Baş ağrılarının sıklığı, süresi, şiddeti ve lokalizasyonu tanının konmasında önemlidir. Çene eklemi rahatsızlıklarında da baş ağrısı görülebilmektedir.

    Tedavi alternatifleri nelerdir ?

    Çene eklemi rahatsızlıklarının tedavisi tanıya bağlı olarak ortopedik ve romatizmal hastalıklarda olduğu gibidir. Tedavinin esas amacı, çene eklemi içindeki basıncın düzenlenmesi ve gerekli çene fonksiyonlarının normal yapılabilmesinin sağlanmasıdır. Tedavi konservatif tedavi olarak vasıflandırılan ortopedik apereylerin (splint), fizik tedavi metodlarının kullanılması ve alışkanlıkların belirlenmesinden sonra, rahatsızlığın kontrol edilmesi amacıyla yol göstermenin hastalara öğretilmesinin çoğunlukla yeterli olduğu araştırmalarla kanıtlanmıştır. Bilimsel yayınlar, tanının doğru konulduğu durumlarda, çene eklem rahatsızlıklarının %85’ten fazlasının konservatif tedavi ile kontrol altına alınabildiğini göstermektedir. Çoğu zaman hastalar korkudan gelmek istemiyorlar çünkü ameliyat olacaklarını sanıyorlar. Bizim için yüzde üç ya da beş civarında bir cerrahi müdahale gerekiyor ki o çok ileri vakalarda uygulanır. Hastalarda bu yüzden çekinip korkmasınlar.

    Teşhisin konulması ve muayene

    Çene eklemi rahatsızlıkları, baş,boyun yüz ağrıları ve çene rahatsızlıkları alanında uzmanlaşmış diş hekimlerinin müdahale etmesi gereken bir durumdur. Ancak hastalar diş hekimlerine böyle bir rahatsızlıkları olduğunu söylemesi gerektiğini bile bilmiyorlar çünkü bu rahatsızlık baş,boyun bölgesinde, kulakta, gözün arkasında hissedilen ağrılar da yaratabiliyor.

    Bu alanda uzmanlaşmış diş hekimlerinin yaklaşık 30-40 dk süren muayeneleri sonunda rahatsızlıklarının boyutu hakkında bilgi verilmektedir. Tanı muayene ile olmaktadır. Çene Eklemi Rahatsızlığı bulunan hastaların muayenesinde sağlık sorunlarının ve ağız hastalıklarıyla ilgili bilgiler alındıktan sonra ağız içi, çene eklemi ve baş, boyun ve yüz bölgesindeki tüm kasları içeren ayrıntılı muayene sonucu tanıya varılmaya çalışılır. Çoğu hastada yalnız iyi bir muayene ile tanı konabilir. Bazı durumlarda ise MRI, tomografi gibi görüntüleme yöntemlerinden yararlanmak gerekebilir.

    Doç. Dr. Arzu Aykor

    İlgili konular ;
    Çene Estetiği

  • İmplant

    İmplant

    İmplant (diş ekme), eksik olan dişlerin işlev ve estetiğini tekrar sağlamak için çene kemiğine yerleştirilen ve uygun malzemeden yapılan yapay diş köküdür. Geleneksel kaplama, köprü ve damak protezlerine göre çok daha güvenli, işlevsel alternatif tedavi şeklidir.

    İmplant uygulamasının faydaları nelerdir?

    İmplant uygulaması rahat, sağlam ve güvenilir bir tedavidir. İmplant üzerine yapılan protezler, gerçek dişlerin yerini alırken doğal bir yapı oluşturmaktadır. Eksik dişlerin tamamlanması sırasında, sağlıklı dişlere dokunulmamakta ve tüm protezlere oranla çok daha uzun ömürlü olur.
    Hissettirdiği güven sayesinde diş eksikliğinin olumsuz psikolojik etkilerini de ortadan kaldırmaktadır.

    İmplant (Diş Ekleme) çeşitleri var mıdır?

    Seri kullanıma girdikten sonra değişik implant tipleri üretilmiştir. Ancak bunlardan en popüler diş estetiği uygulaması “vida” şekilli implantlardır.

    İmplant | 1

    İmplant tedavisi uzun ömürlü müdür?

    Güvenli bir implant ortaya çıkarmak için yapılan çalışmalar 1800’lü yılların başından beri devam etmektedir. Günümüzde piyasada mükemmele çok yakın, 35-40 yıllık klinik takipleri bulunan implantlar bulunmaktadır. Bu konuda daha detaylı bilgiyi diş hekiminiz İlker ERDOĞAN size verecektir.

    İmplantlar hangi durumlarda kullanılabilir?

    Tek diş veya duruma göre birden fazla diş eksikliğinde, eğer implant yerleştirmeye uygun miktarda kemik varsa, her durum için implant tedavisi uygulanabilmektedir.

    İmplant tedavisi her hasta için uygulanabilir mi?

    İmplant vidaları belirli bir kalınlığı ve genişliği olan yapılardır. Bu nedenle implant yerleştirilmesi öngörülen bölgede, çene kemiğinin, bu implant vidasını kabul edecek yükseklik ve genişliğe sahip olması gerekir. Mevcut kemiğin yapısı implantın uygulanabilirliğini etkileyen faktörlerden biridir. Ayrıca tedaviden önce ve implant ağızda kaldığı zaman zarfında dişetlerinin tamamen sağlıklı olmalıdır. Genel sağlık durumu iyi olan herkese implant uygulanabilir ve hastanın genel sağlık durumu iyi olduğu sürece implant uygulamasına engel teşkil edebilecek herhangi bir üst yaş sınırı yoktur. Ancak kemik gelişimi henüz tamamlanmamış çok genç hastalara uygulanması çoğu zaman tercih edilmemektedir.

    Tedavi ne kadar bir sürede tamamlanır?

    İmplant operasyonlarının günümüzde sadece 10 dakika gibi kısa bir sürede tamamlanması bile mümkün olmaktadır. Diş ve kemik yapınıza göre belirlenen operasyon şekline göre toplam süre değişebilir. Genelde birinci operasyondan sonraki ikinci ayda tedavi sona erer. Bu süre boyunca geçici protezlerle günlük yaşantınıza devam edebilirsiniz.

    İmplantlar yerleştirildikten hemen sonra protezlerim takılır mı?

    İmplant’ların kemik ile tam birleşmesini (Osteointegration) sağlamak amacıyla ilk 2-3 ay süresince implant üstüne gelen yüklerin en aza indirilmesi gerekmektedir. Doktorunuz bu iyileşme süresi boyunca size uygun geçici bir protez yaparak sizi dişsiz bırakmayacaktır. Daha sonra kalıcı dişler implantlarınızın üzerine eklenerek tedavi sona erdirilecektir.

    İmplantların temizliği ne derece önemlidir?

    İmplantların ağız içindeki yabancı cisimler olduğu düşünülürse temizliklerinin en az kendi dişleriniz kadar hatta daha da önemli olduğunu bilinmelidir. İmplant temizliği normal dişlerin temizliğinden pek de farklı yoktur. Temizlik yöntemleri konusunda diş hekiminiz size detaylı bilgiler verecektir. Unutmamanız gereken tek şey, bu tip bir uygulamanın başarılı olması için gerekli en önemli etkenin düzenli ağız bakımıdır.

    İmplant üzerine uygulanacak protezler nasıldır?

    İmplant üzerine yapılacak protezler vak’anın özelliğine göre değişik tiplerde olabilir. Bunlar, kolayca temizlenmesi için hasta tarafından çıkartılabilecek şekilde olabileceği gibi diş hekimi tarafından çıkartılabilecek şekilde de uygulanabilir. Her iki uygulama şeklininde artı ve eksileri bulunmaktadır ve size en uygun olan tasarımı hekiminiz tedaviniz başlamadan önce belirtecektir.

    Eksik Olan Bütün Dişler İçin İmplant Gerekli midir?

    Eğer eksik diş sayısı birden fazla ise implant uygulanacak bölgeye bağlı olarak tek bir implant, iki ya da üç dişin yerini alabilmektedir.

    İmplant Vidası Kemik ile Kaynaşmaması Durumunda (osseointegre olmaması durumunda) Neler Olabilir?

    Uygun implant ve uygun bir yöntem kullanılmasıyla böyle bir ihtimal yok denecek kadar aza iner. Bu tip bir başarısızlık genellikle cerrahi operasyonu takip eden ilk 3 ay içinde ortaya çıkmakta ve bu şekildeki bir durumda diş çekimi kadar kolay bir işlem ile implant yerinden çıkarılmalıdır. Bu bölgedeki kemiğin iyileşmesini takiben yeni bir implant monte edilebileceği gibi, klasik tip protezlerden birisi de tercih edilebilir. Ancak, genellikle, ikiden fazla implant konulan vak’alarda arta kalan implantlar protezin de yeniden tasarlanmasıyla işlevselliğini korumaktadır.

    İmplant Tedavisi Pahalı Bir Uygulama mıdır?

    Bakıldığında elde edilen sonuçla kıyaslandığında yapılan harcamanın fazla olamadığı söylenebilse de ülkemiz insanının gelir düzeyine göre iyi bir bütçe ayrılması gerekebilir. Uygulamada kullanılan tüm malzemenin ithal olması ve sağlıklı implant üretimi için çok yüksek teknolojiye ihtiyaç duyulması tedavinin fiyatını belirlemektedir. Ancak kesin fiyat uzman hekimlerimizin sizi muayene edip, bu tedavi şekli ve istediğiniz protez tipine göre değişmektedir. İmplant monteleme işleminin karmaşıklığı hastanın ağız içi durumu ve ihtiyaçlarına bağlı olarak değişir ve 350 hastaya implant yerleştirildikten sonra yapılan bir ankette, hastaların yaptıkları harcamadan memnun kaldıkları ve gerekirse tekrar memnuniyetle yapacakları sonucu ortaya koyulmuştur.

    İmplant nasıl uygulanır?

    Bu şekildeki bir tedaviye başlamadan önce yeterli ve doğru bilgi almanız, her şeyden önce, kendi sağlığınız için gereklidir. Bu konuda, doktorlarımız sizlere sunulması gereken bütün bilgi birikimine sahiptir. Bunun dışında diş hekimliği fakülteleri de doğru bilgilendirilebileceğiniz kuruluşlar arasındadır. İmplant tedavisi, doğru seçilen vaka’larda ve usulüne uygun yapıldığında, hastaların yaşam kalitesini arttıran ve yüz gülümseten bir uygulama yöntemidir. Bu kadar başarılı bir tedavi yönteminden tüm dünyada olduğu gibi ülkemizdeki hastaların da faydalanması gerektiğine inandığımızdan dolayı, implant tedavisiyle ilgili bilgi edinmek amacıyla yaptığınız başvurulardan herhangi bir ücret talep edilmemektedir. Bu tedavi süresince tedaviye uygun bir hasta olup olmadığınızın ortaya çıkması için implantları monte edecek, üzerinin protezini yapacak ve daha sonraki periyodik dişeti bakımını üstlenecek diş hekimlerinin sizi muayene etmesi en doğru bir yöntemdir. Bu muayene sırasında sizden genel sağlık durumunuzla ilgili bilgiler alınacak ve gerekli görüldü takdirde bir takım tahlilleri yaptırmanız istenebilecektir. Bu aşamada çeşitli röntgen incelemeleri ve ağzınızın modellerinin elde edilmesi gerekebilmektedir.

    İmplant Tedavisin Riskleri Nelerdir?

    Ağız içi ya da diğer cerrahi tedavilerde karşılaşılabilecek risklerin dışında bir risk söz konusu bile değildir. Bunlar erken dönemde enfeksiyon ve alerji, protezlerin tamamlanmasından sonraki geç dönemde ise yetersiz ağız temizliğine bağlı iltihaplanmalar şeklinde ortaya çıkabilir ve özellikle erken dönem sırasında sigara kullanmak enfeksiyon riskini artırabilmektedir.

    İmplant Tedavisi Hangi Durumlardaki Hastalara Nasıl Avantajlar Sunar?

    a) Alt çenedeki bütün dişlerini kaybetmiş ve protez takılı hastalar: Bu hastalar protezin hareketine bağlı olarak sürekli ağrıdan (vuruk) ve iyi çiğneyememekten şikayet etmektedirler. Bu şikayetler zaman içinde proteze destek olan kemik dokusunun erimesiyle birlikte daha da artabilmektedir. Bu tip hastalarda implant tedavisi, yukarıdaki tüm şikayetleri ortadan kaldırabildiği gibi kemiğin erimesini de durdurmaktadır.

    b) Üst çenedeki bütün dişlerini kaybetmiş ve protezli hastalar: Üst protezler alt çene protezlerine oranla daha stabil olsalar da protezin damağı kapatan tasarımı tat alma duygusunu azaltıp mide bulantısına yol açabilmektedir.

    c) Alt veya üst çenedeki dişlerinin bir kısmını kaybetmiş hastalar: Bu şekil şikayeti olan hastaların, kancalarla tutunan protezin çirkin görünümü kaldırılabilmesi veya köprü yapılabilmesi için sağlıklı dişlerini kestirme zorunluluğu olabilmektedir.

    d) Tek dişini kaybetmiş olan hastalar: Klasik tedavi şekillerinde, bir dişin tedavisi için en az iki komşu dişi feda etmesi gerekmektedir. Bu durumlarda tek bir implant’ın monte edilecek komşu dişler kurtarıldığı gibi daha estetik diş yapısı ve işlevsel sonuçların yakalanması sağlanır.

    İmplant | 2

    İmplant uygulamasının dezavantajları nelerdir?

    • Klasik sistemlere göre biraz daha masraflı olmasıdır.
    • Düzgün ve doğru bir ağız bakımı gerektirmesidir.

    İmplant uygulamasının avantajları nelerdir?

    • Daha sağlıklı ve estetik diş görünümü kazanılır.
    • Daha iyi çiğneme ve her istediğini yiyebilmeye kavuşulur.
    • Özgüvenin kazanılmasıyla daha mutlu bir sosyal hayata kavuşulur.
    • Her şeyi yiyebilmeye bağlı olarak daha sağlıklı ve dengeli beslenmeye geçilir.

    Bütün İmplantlardan Başarılı Sonuç Elde Edilir Mi?

    İmplant yerleştirme kararı alınırken göz önünde bulundurulması gereken bir çok etken vardı. Tedavi olacak hastanın sağlığı yerinde ve hastanın iyileşme gücü yeterli olmalıdır. Örnek vermek gerekirse hasta, kontrol edilmeyen şeker hastası ise yarı iyileşme komplikasyon yaratabilir. Ayrıca hasta muayene edilmeli, hastaya uygun implant ve implantı monte etme şekli özenle belirlenmelidir. Hasta implant temizliğini ve bakımını iyi yapmadığı takdirde komplikasyonlar meydana gelebilir. Bunların yanı sıra sigara ve fazla alkol tüketen hastalarda implantların başarısı olumsuz sonuçlanabilmektedir.

    İmplantların ortalama ömürleri ne kadardır?

    İmplantların yerleştirildikten sonra ağızda tam otuz yıl boyunca problemsiz olarak kaldığı belirlenmiştir. İmplantın ömrü bir çok faktöre bağlı olabilmektedir. Hastanın sağlığı ve implantların bakımı bunlardan bazılarıdır. Gerekli bakım ve temizlik yapılıp, hijyen koşulları sağlandığı takdirde implantlar bir ömür boyunca kullanılabilmektedir. İmplantların ömrüne etki eden bir çok faktörü ve sizin risklerinizi diş doktorunuz sizlere açıklayacaktır.

    İmplant tedavisi için yaş önemli midir?

    Sağlık yaştan çok daha önemli bir etkendir. Yetmiş ve seksenlerindeki birçok hastanın cerrahi riskleri daha genç fakat sağlık problemi olan hastalardan daha düşüktür. Hatta yaşlı hastaların implanta ihtiyacı gençlerin ihtiyaçlarına oranla daha fazladır. Çünkü yaşı yüksek hastalarda daha fazla diş kaybı olmuştur.

    Vücudun İmplantları Reddetme İhtimali Nedir?

    İmplantların organizmaya herhangi bir yan etkisi olmayacak maddelerden yapılmıştır ve yıllardır süre gelen araştırmalara tabi tutulmuştur. Bu maddeler herhangi bir canlı bir organizmanın parçası değildir. Vücudun bunlara karşı antijen salgılayıp kalp ve böbrek transplantlarında gözlemlendiği gibi reddetmesi durumu söz konusu bile değildir.

    İmplantlar Kansere Yol Açabilir Mi?

    Tıbbi araştırmlarda ve deneylerde, implantların kansere sebebiyet gösterdiği hiç bir bulgu gözlemlenmemiştir.

    İmplant Tedavisi Kozmetik Amacıyla Uygulanabilir Mi?

    İmplantlar nadiren kozmetik amaçlar doğrultusunda kullanılmaktadır. İmplantların kullanılmasındaki asıl gaye, protez dişlere destek sağlanmasıdır. Protez dişler kullanarak kozmetik düzenlemeler yapılabilinir. Ancak bu tarz bir tedaviye başlamadan önce beklentilerinizle ilgili olarak diş hekiminizi bilgilendirmelisiniz.

    İmplant Tedavisinde Yüzde Yüz Başarı Garanti Edilebilir Mi?

    İmplant tedavisinde uygulanan yöntemler son derece gelişmiş olmakla beraber, bir çok nadir durumda başarısız olabilmektedir. Bu durumlarda ilk olarak sorunun çözüme kavuşturulmasına yönelik operasyonlar ile tedaviye başlanması gerekmektedir. Hastaya implantının bakımı hakkında gerekli bilgileri verebilir, gerekli durumda da muayene edebiliriz. Bizler implantların başarılı olması için elimizden gelen gerekli özveriyi göstereceğiz. Ancak sizlerinde aynı özveriyi göstermeniz gerekmektedir.

    İmplantların yerleştirilmesi süresi ortalama olarak nedir?

    Bu süre, sağlık durumunuz, ihtiyaçlarınız ve yapılacak tedavi şekliyle orantılıdır. Bir tek operasyon 10 dakika ile bir kaç saat arası sürebilmektedir. Bütün bir tedavi, sadece bir operasyonla da sonuçlandırılabilir, bir dizi operasyon ve randevu da gerektirebilir. Tam olarak sağlıklı duruma gelmeniz 3-4 ay sürebilmektedir.

    Tedavi için iş yerinden kaç gün izin almalıyım?

    Çoğunlukla operasyon günü ve takiben bir iki gün dinlenmenizi öneriyoruz. Operasyon bölgesinde şişlik, ağrı ve morarma olabilir ve şunu da tekrar belirtmek gerekir ki, tedavi süresi zarfınca hiç bir zaman dişsiz kalmayacaksınız. Çoğu durumda bütün bu uygulamalar için bir gün veya hafta sonu yeterli bir zaman dilimi olacaktır.

    İmplant kimler için uygundur ?

    Belli kriterlere sahip olan her hastaya implant uygulanabilir. Bunlardan biri eksik diş, diğeri ise dişlerin bulunduğu alandaki kemiğin durumudur. İmplantın sağlıklı olarak monte edilip tutunabilmesi için bu alandaki kemik yeterli olması gerekmektedir. Ayrıca hastanın ağız bakımı iyi derecede olmalı, dişeti problemi ve iyileşmeyi olumsuz etki gösterebilecke bir hastalığı olmamalıdır. Dental implant tedavileri için herhangi bir üst yaş sınırı bulunmamaktadır. Alt yaş sınırı ise büyüme ve gelişimin tamamlandığı yıllara tekabül etmektedir.

    Ayrıca bazı anatomik oluşumların implant yerleştirilmesini engelleyici şekilde olmaması gerekmektedir (İlgili bölgenin implant monte edilmesine uygun hale getirilmesi için uygulanan rejeneratif ve rekonstüktif, ileri implantoloji teknikleri ile ilgili doktorlarımızdan detaylı bilgi edinebilirsiniz).

    İmplant tedavisi yapılacak hastanın ağız temizliği konusundaki alışkanlıklarının iyi derecede olması, ağızda dişeti hastalığının olmaması, şayet var ise tedavi edilmiş olması, kontrol altında olmayan herhangi bir sistemik hastalığının bulunmaması şarttır.

    İmplant | 3

    İlgili konular ;
    Implant Tedavisi Diş Bakımı

  • Hamilelikte oluşan dişeti hastalıkları

    Hamilelikte oluşan dişeti hastalıkları

    Hamilelikte oluşan dişeti hastalıkları

    1) Hamilelikte meydana gelen dişeti problemleri nelerdir?

    Hamilelikte hormon seviyeleri belirgin bir şekilde artmaktadır. Progesteron seviyesi mensturasyon siklusundaki seviyesinden 10 kat, östrojen seviyesi ise 30 kat daha yüksek seviyelerde seyretmektedir. Hamilelikte gözlenen hormon seviyelerindeki bu değişime bağlı olarak dişeti problemlerinin oluşma riski de artmaktadır. Bu dönemde, ağız hijyen eksikliğine bağlı olarak meydana gelen plak birikiminin ve buna bağlı gelişen dişeti iltihabının yani gingivitislerin hamilelerde, hamile olmayan bireylere göre daha şiddetli seyrettiği görülmektedir. Yapılan çalışmalarda hamilelikte gingivitis görülme sıklığının %50 ila %100 arasında değiştiği bildirilmiştir. Bu dönemde dişetlerinde fırçalama esnasında veya kendiliğinden kanama, renk değişikliği yani kızarıklık, şişlik, yumuşama ve hatta hamilelik epulisi olarak adlandırılan lokal dişeti büyümeleri meydana gelebilmektedir.

    2) Hamilelikte meydana gelen dişeti problemleri nasıl önlenir?

    Bilindiği gibi, etkili ve yeterli plak kontrolü tüm bireyler için büyük önem taşımaktadır. Ancak hamilelikte bu konuda çok daha dikkatli olunmalı ve ağız hijyeni işlemlerine ve maksimum plak kontrolüne özen gösterilmelidir. Doğru, etkili ve yeterli diş fırçalamanın yanısıra diş ipi ve ara yüz fırçası kullanılarak sadece görülen yüzeylerin değil ara yüzlerde biriken plağın da uzaklaştırılması gerekmektedir. Ayrıca hamilelik öncesinde periodontal değerlendirme yapılmalı ve dişeti hastalığı mevcut ise kesinlikle tedavi edilmelidir.

    3) Hamilelikte meydana gelen dişeti problemleri nasıl tedavi edilir? Antibiyotik ve ağrı kesiciler kullanılabilir mi?

    Hamilelikte meydana gelen dişeti iltihabı, başlangıç periodontal tedavisi denilen ağız hijyeni eğitimi, diştaşı temizliği ve profesyonel cila işlemlerinin uygulanmasıyla birlikte kontol altına alınabilmektedir. Bu söz konusu işlemler baslangıç halindeki dişeti iltihabının tedavisinde yeterli olacaktır. Ancak hamilelik epulisi dediğimiz lokalize dişeti büyümesi varsa ve bu hastanın çiğneme veya yemek yeme fonksiyonlarını engelliyorsa cerrahi olarak uzaklaştırılması gerekmektedir. Bu işlemler hastanın ağrı duymaması için lokal anestezi uygulaması ile yapılır. Hamilelikte de lokal anestezik maddeler güvenle kullanılabilmektedir. Ayrıca hastalara cerrahi işlemler sonrasında veya mevcut problemin tedavisine destek olmak amacıyla penisilin, sefalosporin ve eritromisin türevi antibiyotikler; parasetamol türevi ağrı kesiciler güvenle reçete edilebilir.
    Hamilelikte tetrasiklin, siprofloksasin ve aminoglikozidler hem bebeğin dişlerinde hem de diğer organlarında harabiyete neden olabileceğinden kesinlikle tercih edilmez.

    4) Tedavi edilmeyen dişeti hastalıkları hamilelikte ne gibi problemler yaratabilir?

    Tedavi edilmeyen periodontal hastalıkların hamile bireylerde ciddi bir erken doğum riski oluşturduğu (37 haftadan önce doğumun gerçekleşebileceği) ve düşük doğum ağırlığında bebeklerin (2,5 kg’dan az) dünyaya gelebilme riskinin bulunduğu ortaya konmuştur. Periodontal hastalığa sahip hamilelerde periodontal açıdan sağlıklı bireylere nazaran düşük doğum ağırlıklı bebeklerin dünyaya gelme riski 7,5 kat daha fazladır. Yine periodontal açıdan sağlıklı bireylere nazaran periodontitisli hamilelerde 5 kat daha fazla 35 haftadan önce ve 7 kat daha fazla 32 haftadan önce erken doğum riski olduğu bildirilmiştir.

    5) Hamilelerde dental tedaviler hangi dönemde yapılmalıdır?

    Diş çürüklerinin tedavisi (dolgu uygulaması) şeklindeki kısa süreli dental uygulamalar hamileliğin her döneminde yapılabilir. Ancak daha uzun süreli işlemler (operasyon, diş çekimi) 14. haftadan sonra yapılmalıdır. Çünkü ilk trimesterde (hamileliğin ilk 3 ayı) bebeğin organlarının gelişimi söz konusudur. Son trimesterde (hamileliğin son 3 ayı) ise vena cava kompresyonu sendromuna bağlı olarak ana damarlar üzerine baskı olması sonucu hastada senkop gelişerek erken doğum gerçekleşebilir, çünkü bu dönemde uterus dış uyaranlara karşı oldukça hassastır. Bu nedenle uzun süreli tüm dental işlemler 2. trimesterde (3-6. aylar arasında) daha güvenle uygulanabilmektedir.

    6) Hamilelerde diş çekimi yapılabilir mi?

    Evet diğer tüm bireylerde olduğu gibi diş çekimi de hamilelikte güvenle yapılabilir. Diş çekimi dolguya göre daha invaziv bir işlem olduğundan genellikle 2. trimesterde yapılması önerilmektedir.

    7) Radyografi alınabilir mi?

    Hamilelikte de normal bireylerde olduğu gibi radyografi alınabilmektedir. Ancak klinik pratikte zorunlu olmadıkça radyografi alınması tercih edilmemektedir. Radyografi alınması gerekiyorsa 2. trimesterde kurşun önlük koruyucu giydirildikten sonra alınması daha güvenlidir. Alınacak radyografilerin panoromik filmlerden ziyade problemli bölgeye yönelik lokal periapikal radyografiler şeklinde olması daha uygun olacaktır. Yine, az dozda radyasyon alınması için bu periapikallerin dijital olarak alınması eğer dijital imkanı yoksa hızlı filmlerle düşük dozda poz alınarak analog görüntüleme yapılması uygundur.